Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/65 E. 2022/59 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/65
KARAR NO : 2022/59

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … …
DAVALI : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 24/02/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2022

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin savunma sanayi alanında faaliyet gösteren bir firma olarak Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu arasında yer aldığını, “…” markasının dünya savunma sanayinde ve ülkemizde tanınmış bir marka olduğunu, T/03358 sayısı ile tanınmış marka sicilinde kaydının bulunduğunu, dava konusu … sayılı başvurunun 09 ve 11. Sınıf emtialarda tescil edilmek istenildiğini, başvuruya yönelik itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, taraf markaları arasında benzerlik bulunduğunu, her iki markanın da uzun sayılabilecek tek bir kelimeden oluştuğunu ve şekilde + kelime unsuru ile kırmızı renklerde tasarlandıklarını, markaların işitsel olarak benzer odluklarını, markalardaki “havels” harflerinin aynı dizilimde yer aldıklarını, dava konusu markanın son sesinin bu durumu farklılaştırmadığını, kavramsal olarak da markaların benzer olarak görülebileceğini, müvekkil markalarının tüm sınıflarda 2010 yılından beri tescilli olduğunu, markalar arasında tek farkın dava konusu markada yer alan çift “L” harfi olduğunu, taraf markalarının potansiyel tüketicileri nezdinde karıştırılabilecek düzeyde benzerlik taşıdıklarını, tescile konu 09 ve 11. Sınıfların müvekkili markalarında da yer aldığını, beyan ederek …sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum vekilinin davaya cevap dilekçesi ile verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 5 yıldan daha eski tarihli markaları için kullanım ispatı talebinde bulunduklarını, her ne kadar kurum kararında bu husus incelenmemiş ise de davacı markalarının kullanımının ispatlanması gerektiğini, davacının uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde herhangi bir kullanımı bulunmadığını, taraf markalarının benzer olmadıklarını, markaların bütün olarka algılanmaları gerektiğini, işaretler arasında görsel ya da işitsel bir benzerlik oluşmadığını, müvekkili markası ile davacı markalarının telaffuzlarının ortak dahi olmadığını, görsel olarak da işaretler arasında bir benzerliğin mevcut olmadığını, müvekkilinin ev aletleri alanında faaliyet gösteren ve 1942 yılından beri mevcut bir firma olduğunu, dünya çapında “…” markası ile faaliyetlerinin bulunduğunu, müvekkilinin hali hazırda … ve … sayılı “…” markalarının 07.sınıftaki mallarda tescili olduğunu, … sayılı markaya yönelik davacı tarafça gerçekleştirilen itirazların kurum tarafından daha evvel de reddedildiğini, yine … sayılı başvuruya yönelik itirazların da reddolunduğunu, müvekkilinin … sayılı başvurusuna da kurum tarafından itiraz edilmiş ise de bu itirazların da reddolunduğunu, taraf markalarının kapsamları benzer olmadığı gibi kullanım alanlarının da farklı olduğunu, davacı yanın faaliyet alanlarını tamamen farklı olduğunu, davacının sınıf kapatma amacıyla tüm sınıflarda tescil aldığını, markaların hitap ettikleri tüketicilerin farklı olduğunu, işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili markalarının pek çok ülkede tescilli olduğu gibi yine birçok ülkede verilen kararlarda da tanınmış bir marka olarak kabul edildiğini, müvekkilinin www…com web sitesinin sahibi olduğunu, dosyaya sundukları delillerde müvekkilinin dünya çapında belli bir bilinirlik düzeyine ulaştığını ve sektöründe öncü markalardan biri haline geldiğinin görülebileceğini, davacı yan markalarının tanınmış olduğu hususunun yerinde olmadığını, Kurum’un davacı yanın tanınmışlığını re’sen incelemesinin mümkün olmadığı gibi davacı tarafça da bu hususta delil sunulmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, TÜRKPATENT YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ;
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılması gerekmektedir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
Mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Başvuru konusu marka kapsamında 09 ve 11. Sınıfta yer alan malların tamamı, davacı yana ait olan markalar kapsamında aynı sınıflarda yer alan mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer olup taraf markalarının benzer ihtiyaçlara yönelik, benzer tüketici gruplarına hitap eden, birbiri ile doğrudan rekabet ilişkisi içerisinde bulunan, birbirleri yerine ikame edilebilir, satış, sunum ve tüketiciye ulaşım kanalları benzer olan malları kapsadıkları değerlendirilmektedir. Bununla birlikte davacı yanın dayanak markalarından yalnızca … sayılı markası kapsamında uyuşmazlık konusu 11. Sınıf yer almakta olup anılan marka açısından davalı tarafça SMK m. 19/2 uyarınca kullanım ispatı talebinde bulunulduğu görülmüştür. Keza yine … ve … sayılı markalar kapsamında 09. Sınıfta yer alan mallar açsıından da davalı yanın SMK m. 19/2 kapsamında kullanım ispatı talebinde bulunduğu görüldüğünden aşağıda öncelikle bu markalar açısından kullanım ispatı talebi değerlendirilecektir.
DAVALI TARAFIN KULLANIM İSPATI TALEBİNİN İNCELENMESİ
Mevzuatımızda yer alan düzenlemeye göre yalnızca benzerlik ve karıştırılma ihtimali kapsamında yapılan itirazlarda (SMK m. 6/1), itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. Aynı talebin hükümsüzlüğe ilişkin taleplerde de ileri sürülmesi mümkündür. Bu durumda ise kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi öncelikli olarak esas alınır.
Dolayısıyla benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı ileri sürülen itiraz veya hükümsüzlük taleplerinde; uyuşmazlık konusu markanın başvuru tarihinde veya dava tarihinde, itiraza/hükümsüzlük talebine gerekçe olarak gösterilen markanın en az beş yıldır tescilli olması halinde, ilgili markanın tescil kapsamındaki emtialarda ciddi bir biçimde kullanılıp kullanmadığını ispata davet müessesi düzenlenmiştir.
Nitekim AB uygulamasında da bir tescilli marka sadece fiilen kullanıldığı halde korunmalıdır ve tescilli bir marka sahibine, sonraki bir markaya itiraz etme ve onu hükümsüz kıldırma hakkını, sahibi markayı gerçek şekilde kullanmadığı halde sağlamayacağı belirtilmektedir.
Görüleceği üzere kullanmama defi savunmasında, itiraza konu markanın başvuru tarihinde veya varsa rüçhan tarihinde, itiraza gerekçe gösterilen markanın/markaların Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartı aranmaktadır. Bu şartı sağlamayan markalar için otomatik olarak bu savunmaya itibar edilmesi mümkün değildir.
Davalı yanın işlem dosyası kapsamında, davacı yanın itirazlarına dayanak yaptığı markalardan … markası ise 01.11.2012 tarihinde tescil edilmiş olup her iki markanın da tescil tarihi üzerinden, işbu dava konusu marka başvurusunun, başvuru tarihi itibariyle 5 yıldan daha uzun bir süre geçtiği görülebilmektedir.
Davacı yan anılan markalar ile ilgili olarak işlem dosyasına;
… Hava Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile ilgili olarak web sitesinde yer alan bilgilerden oluşan şirket profil, ortaklık yapısı, iştirak ve faaliyetlerine ilişkin genel bir bilgilendirme yazısı,
20.02.2018 tarihli “msys taccis yazılım geliştirme ve bakım hizmet alımı sözleşmesi” konulu fatura,
09.04.2018 tarihli “meydan kontrol ve yaklaşma/yol kontrol radar simülatörü mal/hizmet alımına ait proje bedeli” konulu fatura,
04.12.2017 tarihli … iş paketin yönelik hak ediş ödemelerini içerir fatura,
2017 tarihli fuar katılım fotoğrafları,
Davacı şirket faaliyetlerine yönelik 1 adet tarihsiz katalog
… BÜLTEN isimli yayına ait 2016-2017 tarihlerinde yayınlanmış görseller,
11.01.2018 tarihli Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kapasite Raporu,
gibi delilleri dosyaya sunduğu görülmektedir.
Sunulan bu delillerden davacı yanın “…” markasını “yazılım, modifikasyon, sistem entegrasyonu, askeri sanayii, bilgi güvenliği, kontrol sistemleri, muhabere ve savunma sistemleri, haberleşme sistemleri” vb. alanlarda aktif olarak ve markasal mahiyette kullandığı görülmektedir. Ancak sunulan bu delilerden davacı yanın 2011/74718 sayılı “” markasını aktif ve yoğun bir biçimde kullanmakta olduğu noktasında bir kanaate varılması mümkün olmamıştır. Zira anılan markanın hakim unusuru “hmuss” şeklindeki kısaltma olup bu ibarenin kullanımını gösterir yeterli delile rastlanılmamıştır. Bununla birlikte sunulan deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde 2010/39820 sayılı markasının ise 09. Sınıftaki “Bilimsel amaçlı ve laboratuarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları, göstergeler ve laboratuarlarda kullanılan malzemeler. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar (veri işlem, haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar bilgisayar yazılımları ve bilgisayar çevre donanımları dahil).” malları kapsamında değerlendirilebilecek mahiyette kullanımlara konu edildiği ,
Sonuç olarak davacının, dava konusu marka ile 11. Sınıftaki mallarda benzerlik gösteren tek markası 2010/39820 sayılı marka olmakla birlikte anılan markanın 11. Sınıf mallarda kullanımı gösterir deliller dosya içerisinde mevcut olmadığı, bu nedenle anılan markanın 11. Sınıf mallar açısından karıştırılma ihtimaline dayalı ileri sürülen iddialarda dikkate alınamayacağı,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI ;
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan ve SMK m. 19/2 kapsamında yapılan incelemeler sonrasında değerlendirilebilir olduğu kanaatine varılan 09. Sınıftaki malların genel olarak yetişkinlerden meydana geldiği, endüstriyel ürünlere ilgi duyan bu tüketicilerin bilinçli ve özenli son kullanıcılardan oluştuğu, bu tüketici kitlesinin alışkanlıkları, eğitim ve eğilimleri, anılan mal ve hizmetlerin üretim ve dağıtım kanalları, satış noktaları, satın almaya ayrılan süre, alım sıklığı, itibariyle yüksek seviyede özenli ve seçici oldukları, tüketicinin anlık kararlar ile bu mal ve hizmetlerden yararlanmadıkları değerlendirilebilir. Bununla birlikte bahsi geçen tüketici kitlesinin niteliğinden kaynaklı olarak hiçbir hal ve koşulda yanılgı yaşamayacağı gibi bir sonuca varılması ise mümkün olmayıp, bu nitelikteki tüketicinin işaretler arasında özellikle iktisadi kaynak açısından bir bağlantı bulunup bulunmadığını düşünme eğilimi ve önceki markaya ilişkin hafıza birikiminin sonraki karşılaştığı markaya yansıma ihtimalinin daha yüksek olacağı,
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı tarafa ait markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel ilkeler çerçevesinde dava konusu marka incelendiğinde …+ŞEKİL biçimindeki başvurunun stilize bir şekilde marka görselinin üst kısmına konumlandırılmış bir “H” harfi logosu ve bu logonun hemen altında “…” kelimesinden meydana geldiği görülmektedir. Dilimizde ya da İngilizce’de doğrudan bir anlamı bulunmayan söz konusu ibarenin dava konusu markadaki esas unsur olduğu,
Davacı markaları ise başta …+Şekil markası olmak üzere bu ibareyi çatı/lider marka olarak da içerir şekilde oluşturulmuş … SEZGİN+ŞEKİL, HIPOD+ŞEKİL, …+ŞEKİL, … TOKKMAK+ŞEKİL, … LOKMAN+ŞEKİL ve … PUSULA+ŞEKİL biçimindeki markalardan oluştuğu, bu markalardan özellikle HIPOD+Şekil markasının, tamamen farklı bir algı yarattığı, diğer markalarda ise “…” ibaresi ve logosunun “sezgin, martı, tokkmak, lokman ve pusula” şeklinde ek sözcük unsurları ile birlikte kullanıldığı görülmektedir. Davacı taraf markalarının tamamında münhasır esas unsur ya da unsurlardan birinin “…” kelimesi olduğu,
Dava konusu marka “…” şeklinde yedi harf ve tek kelimeden oluşmaktadır. Davacı yan markaları ise “…” şeklinde sekiz harf ve tek kelimeden meydana gelmektedir. Her iki taraf markasında da ilk beş harf, yani “…” harfleri birebir aynı dizilimde olup dava konusu markada “L” harfi mükerrer kullanıldıktan sonra “S” harfine yer verilmiş olması taraf markalarını “…” – “… ” dizilimleri açısından da şüphesiz benzer kılmaktadır. Nitekim bu benzerliğe bağlı olarak dava konusu markanın “ha-vels” şeklinde telaffuze dileceği aşikarken, davacı markaları ise “… ” şeklinde telaffuz edilecek olup fonetik olarak taraf markaları arasındaki yegane fark davacı markalarının son sesinde oluşan “AN” sesinden ibaret farklılıktır. Nitekim sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte en önemli husus markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekline sahip kelimelerin birbirleri ile benzer algılar yaratmalarının mümkün olduğu,
Yine doktrinde de kabul edildiği üzere işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri, logoları gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Taraf markaları arasında figüratif unsurlar itibariyle bir benzerlik yer almamakla birlikte esas unsurlarını oluşturan sözcükler itibariyle bir görsel benzerlik düşük de olsa mevcuttur.
Kavramsal olarak ise taraf markalarının somut bir kavramsal karşılığa işaret etmemeleri nedeniyle işaretler arasında doğrudan bir karşılaştırma yapılması mümkün değildir.
Bu kapsamda 7 ve 8 harften oluşan taraf markalarının ilk beş harflerinin birebir dizilimde olması ve toplamda 7 ortak harf içeriyor oluşları da gözetildiğinde, ilgili tüketici olarak belirlenen tüketici grubunun dahi dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığı bir durumda, dava konusu markayı farklı bir marka olarak algılasa dahi, davacı yanın yeni bir mal veya hizmetinin adı için tercih ettiği yeni bir marka olduğu yanılgısı yaşayarak, malın ya da hizmetin iktisadi kaynağı noktasında taraf markalarını ilişkilendirebileceği düşünülmektedir. Zira aynı harf dizilimine ve telaffuza sahip bu ibareler açısından “… ” şeklindeki bütünsel telaffuzlarda yeterli düzeyde ve somut bir farklılaşma oluşmayacağı,
Nitekim  ilgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki malların benzerlik düzeyi karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır. Zira her iki markada da “havels” ibaresi ortak unsur olup bu durum işaretler arasında görsel ve işitsel benzerlikler oluşturduğu gibi her iki taraf markasında da markalardaki sair ek unsurlar yeterli ayırt edicilik sağlamadığı,
Sonuç olarak taraf markalarının başvuru kapsamında yer alan ve kullanmama def’i kapsamında kalmayan 09. Sınıf mallar açısından aynı ya da benzerlik düzeyinde bir ilişki içerisinde oldukları, taraf markalarını oluşturan “…” ve “…” ibareleri arasındaki benzerlik düzeyinin ise oldukça yüksek olduğu, tüketicinin bu gibi durumlarda karşılaştığı markalar arasında iktisadi veyahut idari anlamda bir yanılgı yaşamamaları açısından markaları oluşturan işaretler arasındaki farklılıkların çok daha somut olması gerektiği, halbuki somut uyuşmazlıkta işaretlerin ayırt edici unsurları açısından bu şartın oluşmadığı, bu haliyle tüketicinin taraf markalarını benzer olarak yorumlama ve markalar arasında bir ticari ilişkinin var olduğunu düşünme ihtimalinin yüksek olacağı, taraf markaları ile karşı karşıya kalan tüketiciler için her iki taraf markasının da doğrudan aynı iktisadi – idari kaynağı işaret eder mahiyette sonuçlar doğurabilecek kadar benzer olduğu, davacı yanın “… ” markası yanında yarattığı çok sayıda alt markanın mevcut olduğu bir durumda, tüketicinin dava konusu markayı da bu alt markalardan biriymiş gibi algılayabileceği, davalı yanın fiili faaliyet alanının farklı olduğu yönündeki savunmasının bu anlamda itibar edilebilir olmadığı, işaretler arasında görsel açıdan mevcut farklılıkların bütünsel anlamda oluşan güçlü benzerliği ortadan kaldırmadığı, her iki markanın da birebir aynı şekilde telaffuz edileceği ve algılanacağı, neticesinde başvuru kapsamında reddedilen 09. mallar açısından karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağı, ancak 11. Sınıfta reddine karar verilen mallar bakımından davacı yanın tek ret gerekçesi markası olan 2010/39820 sayılı markasının 11. Sınıftaki emtialarda kullanımını ispatlar delilleri dosyaya kazandıramamış olması nedeniyle 11. Sınıf mallar açısından karıştırılma ihtimalinin mevcut olmayacağı,
DAVACI MARKASININ TANINMIŞLIK İDDİALARI;
Mevzuatımızda markaların tanınmışlık düzeyiyle ilgili tescil engeli bakımından “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal veya hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal veya hizmetlerde de korunabileceği hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu tescil engeli kapsamında, koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve düzenlemede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı söz konusu tescil engelinin ortaya çıkması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır9. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş tescilli bir markanın aynısını ya da benzerini benzer ya da farklı bir mal veya hizmette tescil ettirmek isteyen kişinin tescil başvurusu, ancak “tescil ettirmek istediği markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız bir yarar sağlayabilecek markanı itibarına bir zarar verebilecek veya ayırt edici karakterini zedeleyebilecek” ise engellenebilir. Zira bir markanın tescili ile maksat, bir başka markanın şöhretini sömürmek veya en azından yararlanmak ise ya da böyle bir tescil o markanın reklam gücünü veya işletme ile olan bağlılığını zayıflatacak mahiyette ise, tescilinin engellenmesi mümkündür.
Davacı yana ait … sayılı tanınmış marka kaydının, dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraki tarihli olduğu, davacı yan tarafından dosya kapsamına sunulan delillerin ise davacı markalarının kullanımına yönelik deliller olduğu, bu delillerden davacı yanın özellikle yazılım ve askeri sanayine yönelik olarak ülkenin en bilinen ve tanınan markalarından biri olduğu değerlendirmesinde bulunulması varsayımında dahi bu durumun taraf markaları arasında 09. Sınıf mallar açısından oluşan karıştırılma ihtimalini pekiştirir mahiyette sonuçlar yaratabileceği, ancak taraf markalarının birebir aynı esas unsurdan oluşmadığı bir durumda başvuru kapsamında 11. Sınıfta yer alan mallar açısından ise davacı yan markalarının tanınırlığının, davacı lehine geniş bir korumaya sebebiyet vermeyeceği, SMK m. 6/5’in koşullarının 11. Sınıf mallar açısından oluşma ihtimalinin bulunmadığı,
Netice itibariyle;
• Dava konusu 2019/06807 sayılı marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen 09 ve 11. Sınıf malların tamamının davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan mallar ile aynı ya da benzer nitelikte mallar olduğu,
• Bununla birlikte davalı tarafça ileri sürülen kullanmama def’i kapsamında yapılan incelemelerde, davacı yanın 2011/74718 sayılı markasına yönelik aktif ve ciddi markasal kullanımlarını gösterir delillerin dosya içerisinde mevcut olmadığı gibi yine 2010/39820 sayılı marka kapsamında 11. Sınıftaki mallar açısından da dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki son beş yılda ciddi ve markasal etki doğurur kullanımlarda bulunduğunu ortaya koyamadığı, dolayısıyla reddine karar verilen 11. Sınıf mallar açısından taraf markaları arasında SMK m. 6/1 kapsamında bir değerlendirme yapılamayacağından bu mallar bakımından karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkmayacağı,
• Kullanım ispatına konu olan ve olmayan davacı markalar bakımından benzerliği tespit olunan 09. Sınıf mallar açısından ise rapor kapsamında yapılan değerlendirmelerde SMK m. 6/1 uyarınca dikkate alınan davacı markaları ile davalı yana ait dava konusu marka karşılaştırıldığında, ilgili tüketici grubunun niteliğine rağmen, işaretler arasında özellikle harf dizilimsel benzerliğin yarattığı fonetik ve görsel algılar itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğin mevcut olacağı
• Davacı yanın markalarının “yazılım ve askeri sanayi” faaliyetlerinde tanınmış olduğu yorumunda bulunulabileceği, bu durumun benzerliği tespit edilen 09. Sınıf mallar açısından karıştırılma ihtimalini pekiştirir nitelikte sonuçlar doğuracağı,
• Ancak 11. Sınıftaki mallar açısından ise davacı markalarının tanınırlığının, davacı lehine geniş bir koruma sağlamayacağı, dolayısıyla 11. Sınıf mallar açısından SMK m. 6/5’in koşullarının oluşmadığı sonuçlarına ulaşılmış davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Kısmen Kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının tescile konu 9. Sınıf mallar bakımından iptaline,
Davaya konu markanın tescile konu 9. Sınıf mallar bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 4.662,40.-TL
yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.24.02.2022

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ

İlk Masraf : 62,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.-TL
Yurtdışı Giderleri : 2.020,00.-TL
P.P : 330,20.-TL
TOPLAM : 4.662,40.-TL