Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/51 E. 2021/339 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2018/371
KARAR NO : 2021/359

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI :…
DAVALI : 2- … – …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 10/10/2018
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/11/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın 35, 36, 41 ve 42. Sınıfa giren bir takım hizmetler için tescil edilmek üzere ilanına davacının dosyalamış olduğu itirazın TÜRKPATENT tarafından 35, 36 ve 41. Sınıflara giren hizmetler açısından kısmen ve nihai olarak reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, aslında karşılaştırılan markaların ayniyet derecesinde benzer olduğunun TÜRKPATENT tarafından da kabul edildiğini, davalı TÜRKPATENT’in özellikle davacı şirketin markasının tanınmışlığı nedeniyle dava konusu edilen marka başvurusunu bütünüyle reddetmesi gerektiğini, zira davacının markasının tanınmış olduğunu, bu yüzden farklı emtia sınıflarına giren mal ve hizmetler açısından da korunması gerektiğini, davacının “…” markalı ürünlerinin Media Markt ve Teknosa gibi yaygın dağıtım ağı olan mağazalarda satışa sunulmakta olduğunu, Ayrıca Ankara … FSHHM’nin 2014/127 E. 2014/416 K. sayılı kararında davacının “…” ibareli markasının ilgili sektörde belli bir bilinirliğinin bulunduğunun hüküm altına alınmış olduğunu, davalı TÜRKPATENT’in de bu bilinirlik yönünde verdiği emsal kararların bulunduğunu, davalı firmanın davacının tanınmış markasının ününden haksız bir biçimde faydalanmak amacıyla “…” esas unsurlu markayı tescil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 16.08.2018 tarihli ve …sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescili talep edilen … sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; karşılaştırılan markaların arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olması durumunun iltibasa neden olacağı iddiasının, başvuru kapsamından çıkartılmayan hizmetler bakımından yerinde olmadığını, zira markaların tescil kapsamına giren/alınmak istenilen ve geriye kalan hizmetlerin aynı/türdeş/benzer olmadığını, bir markanın tanınmış marka olması halinde dahi karşılaştırılan bir marka başvurusunun farklı sınıflarda tesciline engel olabilmesi için bu durumun tek başına yeterli olmadığını, somut olayda davacının SMK m. 6/5 hükmünün uygulanması koşullarının oluştuğunu ve dahi davalının dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ispat edemediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalının yargılamaya katılımı olmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DAVALI FİRMANIN … BAŞVURU SAYILI MARKASI İLE DAVACININ TESCİLLİ MARKASI ARASINDA İLTİBAS TEHLİKESİ/KARIŞTIRILMA İHTİMALİNİN OLUŞUP OLUŞMADIĞI HUSUSUNDA DEĞERLENDİRME:
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. Maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 1. Bendinde; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” denilmektedir.
“Aynı mal veya hizmet” kavramı son derece açıktır. “Benzer mal veya hizmet” kavramında yer alan benzerliğin tespitinde ise piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimali esas alınmalıdır. Aynı mallarda karıştırma tehlikesi yüksek olduğu gibi mallar arasında benzerlik oranı yükseldikçe karıştırma oranı da yükselecektir. Benzerliğin mevcudiyetini tespit için iki marka yan yana konulmak sureti ile markaların bütün olarak görünüşlerinin dikkate alınması uygundur. Alıcı olarak da ortalama zekâ, dikkat ve kültür düzeyindeki kişiler ölçü alınacaktır.
Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır.
Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabilir. Karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimdir.
Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
Markaların ayniyeti/benzerliği,
Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
Markaların ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali, üzerinde durulacaktır. Buna göre;
Markaların ayniyeti/benzerliği:
Davalının tescil ettirmek istediği marka ile davacının itirazına/davasına mesnet aldığı tescilli markası birlikte incelendiğinde; markaları oluşturan bütün unsurların birebir aynı olmadığı gözetildiğinde, markaların ayniyetinden söz edilemeyecektir.
Markaların benzerliği incelemesine geçildiğinde; bu incelemenin hangi kriterlere göre yapılacağı hususunda, doktrindeki ve yargı kararlarındaki yerleşmiş görüşler dikkate alınmalıdır. Buna göre de, öncelikle, birden fazla unsur ihtiva eden markalarla ilgili “markanın esas unsuru” ve “markanın bir bütün olarak ele alınması” incelemelerinin ve sonra da “markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan benzerliğinin karşılaştırması” incelemesinin yapılması gerekmektedir. Şöyle, ki;
Bir markada esas unsur, potansiyel müşteriler için ilk anda göze çarpıp hafızada yer eden unsurdur. Markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi görsel, duyusal ve kavramsal açıdan en önemlisi potansiyel müşterinin bakış açısından yapılacaktır. Ayrıca, bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs.den oluşan şekil olup, marka birden ziyade unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Zira; potansiyel müşteriler kelime, şekil, renk gibi karma unsurlar ihtiva eden markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır.
Bundan sonra; uyuşmazlık konusu olan markalar yan yana konularak görsel olarak karşılaştırıldığında;
Karşılaştırılan markaların her ikisi de renk ve şekil unsurlarından yoksun birer kelime markasıdır; her iki markada da “…” ibaresi, markaların tek unsurudur. Davacının markasında bu kelime kalın, karakterize, siyah ve büyük harflerle, davalının markasında ise daha ince, düz yazı karakterinde ancak yine siyah renkte ve büyük harflerle yazılmıştır. Taraf markalarının birebir aynı olan “…” kelimesini esas/tek unsur olarak ihtiva etmesi ve dahi markaların genel kompozisyonlarının aynı olması, markaların görsel açıdan birbirlerine yakın benzer olmasına sebebiyet vermektedir. Zaten; Raporumuzun bu bölümünde de yer verdiğimiz yerleşik içtihada göre; potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının “…” markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”li markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında da aynı sonucu vermektedir. Taraf markalarının esas ve tek unsuru olan kelimelerinin birebir aynı olması, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları fonetik açıdan aynı kılmaktadır.
Karşılaştırılan markaların anlamsal açıdan değerlendirilmesinde; taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin, gerek Türkçe’de gerekse bilinen yabancı dillerde yerleşik bir anlamı yoktur1, bu kelimenin markasal hüviyette kullanıldığını gören tüketicilerin zihninde ilk planda oluşan algı “bir kısaltma” şeklindedir ve bu nedenle işaretler kavramsal açıdan da farklı görülmemiştir.
Bütün bunlara göre; somut olayda; karşılaştırılan işaretler arasında, görsel, fonetik ve kavramsal açılardan yüksek derecede bir benzerlik olduğu,
Markaların üzerinde kullanılacağı emtiaların ayniyeti/benzerliği:
6769 sayılı SMK madde 6/1 gereğince incelenmesi gereken hususlardan biri de, markaların emtialarının benzer olup olmadığı hususudur. Yargıtay’ın yerleşik kararlarında da belirtildiği üzere, farklı sınıf ve/veya alt gruplarda yer alan mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bahse konu mal veya hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin özellikleri dikkate alınmak suretiyle;
Benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği,
Benzer ihtiyaçları giderip gidermediği,
Son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri,
Dağıtım kanallarının ve satış yerlerinin aynı olup olmadığı,
Birbirleri yerine ikame imkânlarının ve birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunup bulunmadığı,
Benzer markaları bu farklı sınıf ve alt gruplardaki mal veya hizmetler üzerinde gören tüketicilerin herhangi bir şekilde markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurup kurmayacağı,
Aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususları göz önünde tutulan kıstaslar arasındadır.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 35. Sınıftaki hizmetler daha ziyade “iş idaresi/yönetimi” ile ilgili danışmanlık hizmetleridir, 36. Sınıftaki hizmetler de finansal ve gümrük danışmanlığı hizmetlerini içermektedir, 41. sınıftaki hizmet de bir eğitim hizmetidir. Davacının markası ise, tüketiciye sunuma/rafta hazır ticari ürün olan, ağırlıklı olarak “evsel ve/veya endüstriyel mutfak, çamaşırhane ve temizlik-kozmetik ekipmanları, haberleşme ve telekomünikasyon cihaz, alet ve makineleri, ısıtma, soğutma ve havalandırma ekipmanları” olarak tabir edilen elektronik veya mekanik ekipmanları kapsamaktadır. Karşılaştırılan markaların kapsamına giren bu mal ve hizmetlerin benzer/türdeş emtialar olarak adlandırılabilmesi mümkün görülmemiştir. Zira; bu farklı mal ve hizmetler benzer alıcı çevresine hitap etmezler, benzer ihtiyaçları gidermezler, son kullanıcıları/hedeflenen tüketici profilleri çok farklıdır; satış/dağıtım kanalları da birbirleriyle alakasızdır, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri ve birbirleri yerine ikame imkanları yoktur, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi bulunmaz ve benzer markaları bu farklı mal ve hizmetler kapsamında kullanılırken gören tüketicilerin, markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkün değildir;
Sonuç olarak, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve dava konusu edilen hizmetlerin tamamı açısından somut olayda emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleşmediği,
Taraf markalarınının kapsamına giren emtiaların hitap ettiği ortalama tüketicinin seviyesi de, markaların karıştırılması ihtimalinin değerlendirilmesinde önem arz etmektedir. Ortalama tüketicinin dikkat düzeyi, mal ve/veya hizmetlerin türüne göre değişebilmektedir. Eğer söz konusu olan mal ve/veya hizmet, kitlesel tüketim mal veya hizmetleri ise, ortalama tüketici makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve bu derecede tedbirli, dikkatli kimsedir. Söz gelimi çiklet, çikolata, bisküvi gibi fiyat bakımından ucuz ürünlerin satın alınmasında tüketiciden beklenen dikkat düzeyi düşük olacaktır. Aynı şekilde, nispeten uygun fiyatla satılan, satın almadan önce uzun bir araştırma ve inceleme aşamasından geçmeyen, yani ucuz ve risk faktörü düşük ürünlerin alınması sırasında gösterilen özenin düşüklüğü, markalar arasında daha açık farklılıklar bulunmasını gerektirir. Yani, “ortalama tüketici”nin seviyesi, ilgili mal ve/veya hizmetlerin hangi tüketici kitlesine hitap ettiğinin tespit edilmesiyle bulunur. Mal/hizmetlerin günlük tüketim niteliği, hızlı alım satıma konu olması, ucuz olması ve önceki markanın hafızada bıraktığı izin tüketicinin tercihinde önemli etken olması gibi faktörler, ilgili “ortalama tüketici”nin seviyesinin belirlenmesinde önem arz eder. Örneğin, söz konusu mal/hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal/hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Ya da örneğin, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satışan ilaçlar, doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanıldığından, ve dahi bir kısmının da reçete ile satışları zorunlu olduğundan, gösterilen dikkat ve kullanılan mesleki bilgi seçici olacaktır. Buna göre;
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve Raporumuzun bu bölümünde emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartlarına uymadığı tespit edilen hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bu hizmetlerin alıcının gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan hizmetler olmadığı, alıcılar tarafından daha ziyade profesyonel meslekleri/iştigal alanları ile alakalı olarak satın alındığı, bu alıcıların söz konusu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirdiği, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz hizmet alma riskini azaltmaya çalıştığı, yani uzunca bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak ve çokça araştırma yaparak bu hizmet(ler)i satın alma kararını verdiği fiili gerçekleri de gözetildiğinde, alıcıların bu hizmetleri satın aldığı anda bilgi/bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyelerinin yüksek olduğu,
Sonuç olarak, somut olayda; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 35, 36 ve 41. Sınıftaki hizmetlerin tamamı bakımından, davacının tescilli markası hasebiyle, emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleşmediği ve bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin de yüksek olduğu,
Markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali:
6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesinde düzenlenen nispi ret nedeni, markaların ortalama tüketicileri nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil bir karıştırma ihtimalinin bulunup bulunmadığı hususuna dayalıdır. Karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması” olarak tanımlanabilir. Öğretide karıştırma ihtimali, “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için, önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın algılamayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici1/müşteri2 kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edilmektedir.
SMK m. 6/1 kapsamında bir iltibasın varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır:
Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler,
Çağrıştırma,
Bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat,
Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu,
Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; davacının davasına mesnet aldığı marka ile dava konusu edilen markada geçen işaret arasında, birebir aynı olan esas/tek unsurları nedeniyle, görsel/fonetik/kavramsal açılardan yüksek bir benzerlik olduğu, ancak davacının markasının tescilli olduğu emtialar ile davalının markasının kapsamına giren ve dava konusu edilmiş olan 35, 36 ve 41. Sınıftaki hizmetlerin aynı/benzer/türdeş emtia olarak nitelendirilemeyeceği, zaten bu hizmetlerin hitap ettiği alıcı kitlesinin de bilinç/dikkat/özen/seçicilik seviyesinin yüksek olduğu, bu yüzden de söz konusu mal ve hizmetlerde “…”li işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin söz konusu mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalinin bulunmadığı, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları ve her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünme ihtimallerinin olmadığı, davalının markasının, davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratmayacağı,
Bu nedenlerle de, somut olayda, karşılaştırılan markalar arasında, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı,
DAVACININ DAVASINA/İTİRAZLARINA MESNET ALDIĞI MARKASININ TANINMIŞLIĞI İDDİASININ DAVALI FİRMANIN 2017 56761 SAYILI MARKASININ TESCİLİNE/HÜKMİNE ENGELİ/ETKİSİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
Somut olayda; davacı tarafın dava dosyasına sunmuş olduğu, Ankara … FSHHM’nin 2014/127 E. 2014/416 K. sayılı kararında; “davacının … ibaresini içeren markalarının televizyon ve benzer ürünlerle ilgili sektörde belli bir bilinirliğinin bulunduğu”nun tespit edildiği görülmektedir. Davacının dava dosyasına sunduğu belge ve delillerden de; davacının “…” markasını beyaz eşya ve televizyonlarda istikrarlı ve yoğun bir şekilde kullandığı anlaşılmakta ise de; bu belge ve delillerden davacının “…”lı markasının tanıtımına yapılan yatırımlar, bu markanın piyasa payı ve bilinirliği anlaşılamamaktadır. Ayrıca; davacının “…” markasına dayalı olarak SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluştuğunun ya da oluşma ihtimalinin bulunduğunun ispatlanmış olması gerekir. Davacının SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimaline dair itiraz ve/veya dava dosyasına herhangi bir delil sunmamış olduğu gözetildiğinde, bu markanın “tanınmışlık”tan faydalanması mümkün görülmemektedir. Davacının markasının “beyaz eşya ve televizyon” sektöründe, bahsi geçen mahkeme kararında ifade edildiği üzere “belli bir bilinirliğe” ulaşmış olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmez. Tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmelidir. Bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argumanlarla ortaya konulmalıdır, şöyle, ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olmalıdır. Tarafların “…” markasını birbirlerinden çok farklı sektörlerde/faaliyetlerde/emtialarda kullanacak olması, haklı sebeplerle ortaya konulamamış olan böyle bir “olasılığı” tek başına bile bertaraf edebilecek nitelikte görülmektedir.
Bu nedenlerle de; somut olayda, davacının markasının tanınmışlığı iddiasının dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı,
DAVACININ KÖTÜ NİYETE İLİŞKİN İDDİASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Davalının “…” işaretini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla veya davacının markası ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava/itiraz dosyalarına herhangi bir delil sunulmamış olduğundan, taraf markalarının çok farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olduğu fiili gerçeği de gözetildiğinde, dava konusu edilen marka başvurusunun kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Neticede karşılaştırılan markaların/işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğu, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve dava konusu edilmiş olan 35, 36 ve 41. Sınıflara giren hizmetler ile davacının markasının tescilli olduğu emtialar arasında emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliğinin bulunmadığı, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve dava konusu edilmiş olan hizmetlerin hitap ettiği alıcıların, bu hizmetleri satın aldığı anda bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyesinin yüksek olduğu, karşılaştırılan markaların karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacının “tanınmış marka” koruması kapsamında, davalının 2017 56761 sayılı markasının 35, 36 ve 41. Sınıflara giren hizmetler açısından tescilini/hükmünü engelleyemeyeceği/etkileyemeyeceği, dava konusu edilen 16.08.2018 tarihli ve …sayılı YİDK Kararının yerinde olduğu, davacının, 2017 56761 sayılı markanın hükümsüzlüğü/sicilden terkini isteminin, yerinde olmadığı sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı şirketin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18.11.2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır