Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/397 E. 2021/421 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/397 Esas – 2021/421
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA

Esas No : 2020/397
Karar No : 2021/421

Hakim : ….
Katip : ….

Davacı : ….
Davalılar : 1…..
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 30/12/2020
Karar Tarihi : 30/12/2021
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 31/12/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı dilekçelerinde özetle; 2019/105978 sayısı ile gerçekleştirdikleri başvuruya karşı davalı yanın itirazda bulunduğunu, verilen kararın hatalı olduğunu, başvurusunun yalnızca “…” sözcüğünden oluşmadığını, arabuluculuk merkezi olarak faaliyet göstereceklerini, davalı taraf markasının tanınmış olduğunu kabul ettiğini, ancak tanınmış marka gerekçesiyle itirazlarının kabul edilmiş olmasının isabetli olmadığını, yaptıkları faaliyetin bir arabuluculuk merkezi işletme faaliyeti olduğunu, markalar arasında iltibas riski bulunmadığını ifade ederek, … ‘nın … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı …. vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; davacı taraf beyanlarına katılmanın mümkün olmadığını, müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkili markalarının birçok sınıfta koruma altında olduğunu, dava konusu markanın da müvekkili markalarının serisi olarak algılanabilir olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesi halinde, davacı tarafça sunulacak ürün ve hizmetlerin, müvekkil firma ile ilişkili olarak bulunma ihtimali olacağını, davacının başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarının müvekkilinin ürün ve hizmetleri ile benzer olduklarını, davacı başvurusu kapsamında 16. Sınıf malların yanı sıra 35. Sınıfta 18, 25 ve 28. Sınıf dahil tüm sınıfları kapsar satış hizmetinin bulunduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun … ibaresi olduğunu, markaların gerek işitsel, gerek görsel, gerekse de anlamsal olarak müvekkili markaları ile karıştırılabilecek düzeyde benzer odluğunu, markadaki “arabuluculuk merkezi” ibaresinin tali unsur olduğunu, 41. Sınıftaki hizmetler bakımından tanımlayıcı niteliği bulunduğunu, başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunu, davacının bizzat kendi beyanlarından müvekkili markasından haberdar olduğunu, müvekkili markalarının yüksek düzeyli tanınmış olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının 2019/105978 sayılı “… arabuluculuk merkezi” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu 2019/105978 sayılı “… arabuluculuk merkezi” ibareli marka için davacı tarafından 30/10/2019 tarihinde 16,35,41,45.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davalı tarafından 2018/80824, 2018/60286, 2018/60284, 2018/103079, 2017/08826, 2010/41373, 2000/21760, 2007/41153 sayılı “… outlet”, “…”, “…”, “…. “, “…”, “… şekil”, “…”, …. ” ibareli birtakım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın kabulüne karar verildiği, kabul kararına karşı davacının itirazda bulunduğu,… YİDK’nın … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve reddine karar verilen mal ve hizmetlerin tamamı, davalı yanın ret gerekçesi önceki tarihli markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte olduğu;
Bununla birlikte davalı yanın 2007/41153 sayılı markası kapsamında 35. Sınıf mağazacılık hizmetleri alt grubu yer almakta birlikte, önceki tebliğlere göre genel ifade ile tanımlanmış bu alt sınıfın, spesifik olarak birtakım malların satışına özgülenmiş mallar ile doğrudan benzer görülmesinin mümkün olmadığı, zira tescil edilmiş bir marka kapsamında 35. Sınıf 06. Alt grubunda genel ifadeyle “çeşitli malların” bir araya getirilmesi şeklinde tanımlanmış mağazacılık hizmetlerinin, spesifik bir şekilde belirlenmiş ve böylece sınırlı mal ya da sektöre özgülenmiş mağazacılık hizmetleri ile doğrudan benzer olarak nitelendirilmeyeceği pek çok Yüksek Mahkeme kararında kabul edildiği, dolayısıyla anılan marka kapsamında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” Hizmetleri, dava konusu marka kapsamında aynı sınıf ve alt grupta yer alan satış hizmetleri ile doğrudan benzer olmadığı;
Yine davalı yanın markaları kapsamında yer alan mallar ile dava konusu marka kapsamında bu malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri arasında ise bir benzerlik bulunduğu, zira mal üreten işletmenin kendi ürettiği malı da satacağı karineten kabul edildiğinden ilgili mal ve hizmetler arasında da bir benzerlik bulunduğu, hal böyleyken mal ile o malın satışına özgülenmiş satış hizmetlerinin benzer oldukları, benzer tüketici kitlelerine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları karşıladıkları, benzer satış, sunum ve dağıtım kanalları bulunduğu, birbirleri ile rekabet içerisinde olan mal ve hizmetleri kapsadıkları;
Başvuruda yer alan 16, 41 ve 45. Sınıf mal ve hizmetler ile davalı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler ile aynı ya da aynı tür oldukları anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan malların ve satış hizmetlerinin ilgili tüketicilerinin hemen her kesimden, eğitim düzeyinden, meslek ve statü grubundan tüketiciler olabileceği, tekstil, moda ürün ve aksesuarları, kumaş ürünleri gibi ürünlerden yararlanacak tüketicilerin makul düzeyde dikkat, özen ve seçicilik seviyesine sahip oldukları;
Dava konusu “… ARABULUCULUK MERKEZİ+şekil” marka başvuru, her bir harfi karakteristik unsurlar taşıyarak yazılmış “…” sözcüğü, “…” sözcüğünün alt kısmında tali konumda yazılmış “arabuluculuk merkezi” ve bütünsel algıda çizgilerinin birleşim noktası sıkışan eller, “…” harfleri ise “….” harfi terazinin gövdesini, “… ” ve “….” harfleri ise terazideki ağırlıkları simgeleyecek şekilde oluşturulmuş bütünsel algıya etki eden bir logodan meydana geldiği; bu haliyle başvurudaki esas sözcük unsuru “…” sözcüğü olarak algılanacak ise de şekil unsurunun da etkili bir görsel ile logoda yer aldığı;
Davalı yanın ret gerekçesi markalarnın her biri ise doğrudan “…” esas unsuru ile oluşturulmuş markalar olup markalardaki sair sözcük unsurlarının bir kısmı tali ve jenerik nitelikteki sözcüklerken (outlet, store), “connect” şeklindeki ek sözcük unsurunu ihtiva eden markada ise hakim unsurun halen “…” sözcüğü olduğu, davalı yanın ayrıca “…+şekil” unsuru da ihtiva eden markalarının bulunduğu anlaşılmıştır.
Kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği;
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığı ve ayırt edici niteliğinin ne denli yüksek olduğudur.
Her iki taraf markasında ortak sözcük unsuru “…” kelimesi olmakla birlikte bu ibaredeki benzerlik dışında markalar arasında özellikle görsel anlamda hiçbir benzerliğin mevcut olmadığı, her ne kadar şekil ve sözcük unsurundan oluşan markalarda sözcük unsurları, tüketicinin markayı üçüncü kişilere aktarırken zihninde yer edinen asli ibareler olacak ise de özgünlüğü yüksek, yaratılmamış, Türkçe ve daha önemlisi bir renk adı olan “…” ibaresi gibi bir ibarenin marka olarak tercih edilmiş olduğu durumlarda, görsel unsurların da markanın bütünsel algısını etkileyeceği; zira taraf markaları arasında görsel unsurlar itibariyle hiçbir benzerlik mevcut olmadığından, tüketicinin de işaretler arasında kurumsal bir ilişkiyi bu açıdan kurması da beklenebileceği; kaldı ki dava konusu markada her ne kadar tali şekilde konumlandırılmış ise de “arabuluculuk merkezi” ibaresinin, markaya bütünsel anlamda kavramsal bir etki sağlayacağı ve tüketicinin “…” sözcüğünü ihtiva eden dava konusu markaya dair edineceği izlenimde görsel unsurları da destekler mahiyetteki bu tali sözcüklere yine bütünsel algıda yer vereceği;
Kaldı ki bu noktada temel husus, markalardaki ortak unsur olan “…” ibaresinin, ayırt edici vasfının ne denli yüksek olduğu ve tüketicinin salt bu ibare nedeniyle, taraf markaları arasında bir ilişki kurma eğiliminde olup olmayacağıdır.
Bilinen ana renklerden birinin adı olan “…” ibaresinin, kullanım sonucu ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı hususundan bağımsız olarak ayırt edici niteliği zayıf bir sözcük olarak kabul edilmesi gereken bir unsur olduğu, başka bir ifadeyle temel renk isimleri olan siyah, beyaz, kırmızı, …, yeşil vs. gibi renk adlarının ticaret hayatında hemen herkese eş oranlı kullanım hakkı bulunan sözcükler oldukları, dolayısıyla bu unsur etrafında oluşturulmuş markaların, bütünsel algılarında yeterli farklılaşma taşımaları halinde, tüketicinin salt bu ibare nedeniyle bir yanılgı yaşamayacağı, aynı değerlendirme söz konusu renklerin bilinen İngilizce karşılıkları açısından da kabul edildiği anlaşılmıştır.
Taraf markaları kıyaslandıklarında markalardaki ortak unsur olan “…” kelimesinin, ayırt ediciliği zayıf, tabiatta yer alan ana renklerden birinin adı olduğu, bu haliyle ayırt edici gücü zayıf bir kelime olduğunun kabulü gerektiği, taraf markaları görsel ve işitsel olarak birbirinin aynı veya devamı olduğu yönünde bir intiba uyandırmadıkları gibi kavramsal olarak da dava konusu markanın 45. Sınıftaki “hukuk hizmetler” dışında “… arabuluculuk merkezi” şeklinde bir bütün olarak algılanacak olması nedeniyle işaretlerin yine farklılaştıkları, ilgili sınıfta her ne kadar “arabuluculuk merkezi” kavramı jenerik bir ibare olsa da bu defa da karşılaştırılan sözcüklerin görsel algılarının tamamen farklı olmasından ötürü bir benzerlik ilişkisi içerisinde olduklarından bahsedilemyeceği, zira taraf markalarının her birinin bütünü itibariyle bıraktığı nihai etkinin de farklı olduğu, her ne kadar davacı markasında yer alan “…” ibaresi, davalıya ait markaların da esas unsuru ise de dava konusu marka başvurusu davalıya ait markanın ayırt ediciliğini sağlayan imaj devrini temin edecek biçimde değil, diğer sözcük ve şekiller birlikte bambaşka bir anlam, kompozisyon ve içerikte tescil edilmek istenildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler arasında aynı, aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut ise de taraf markalarını oluşturan işaretlerin bütüne ilişkin nihai algıları itibariyle birbirleri ile hiçbir benzerliklerinin bulunmadığı, tüketicinin dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında, işaretler arasında iktisadi – idari bir işletmesel bağlantı kurmayacağı, işaretleri birbirlerinin devamı veya serisi olarak algılamayacakları ve dolayısıyla işaretler arasında bir bağlantı kurmayacakları, ortalama tüketicinin ‘makul seviyede bilgilenmiş, özenli ve dikkatli tüketiciler oldukları, bu bağlamda her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, bu nedenlerle karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin koşullarının somut olayda meydana gelmediği anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu davacının 2019/105978 sayılı “… arabuluculuk merkezi” ibareli marka başvuru kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler ile davalı yanın redde gerekçe markaları kapsamında yer alan emtialar açısından taraf markaları arasında aynı, aynı tür ya benzerlik düzeyinde emtia ilişkisinin mevcut olduğu; bununla birlikte taraf markaları karşılaştırıldığında, tüketici nezdinde işaretler arasında “…” ibaresinden kaynaklı oluşacak çağrışımsal benzerliğin gerek orta seviyede gerek dikkat seviyesi daha yüksek olan tüketici zihninde öncelikli olarak bu ibarenin bir renk adı olmasından kaynaklı olarak oluşacağından bahsedilmesi mümkün olmakla aynı tüketiciler nezdinde, taraf markalarını oluşturan işaretlerin nihai algıları itibariyle birbirlerinden farklı iktisadi kaynaklara ait iki ayrı marka olduğu yönünde bir izlenimin de meydana geleceği ve farklı markalar karşısında olduğunu fark edebileceği, dolayısıyla işaretlerin bir bütün olarak nihai algıda birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşımadıkları, YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu, YİDK kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT … sayılı kararının iptaline,
2-Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 4,90-TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.533,63.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
Dair, davalı kurum ve davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, davacı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30.12.2021

Kâtip Hâkim…
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 108,80.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.-TL
P.P : 174,83.-TL
TOPLAM : 2.533,63.-TL