Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/384 E. 2021/296 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/384
KARAR NO : 2021/296

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. …….

VEKİLİ : Av. …
….
DAVALI : 2- …

T.C Kimlik No:…
VEKİLLERİ : Av. … –
….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 21/12/2020
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/09/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkilinin 2019/48430 başvuru numarası ile “…” markası için başvuruda bulunduğunu ve davalı şahsın . … sayılı markalarına dayanarak yaptığı itiraz sonucunda verilen kısmen ret kararına ilişkin … numaralı YİDK kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu,…. numaralı markaların tüm sınıflar yönünden iptaline ilişkin Bakırköy … . FSHHM’nin 2015/7 E. 2017/181 K. sayılı kararın İstanbul BAM. …. HD.’nin 2020/361 E., 2020/318 K. sayılı kararı ile iptal ve sicilden terkin kararının devam ettiğini, müvekkilinin başvuru markasının aktif kullanıcısı olduğunu, müvekkilinin 2005 yılında “…tarihi merkez efendi köftecisi” markasını kendi adına tescil ettirdiğini, “tarihi merkez efendi köftecisi” ibaresinin 1962 yılında …tarafından var edildiğini, müvekkili firma tarafından bir kısım marka hakları devralınan Levent İlçi tarafından “merkezefendi” esas unsurlu markanın ilk olarak 2005 yılında TÜRKPATENT nezdinde tescillendirildiğini ve yıllardır harcanan emek ve sermaye ile markalara ayırt edicilik niteliği kazandırıldığını, müvekkilinin markayı köfte/et imalatı ve satışında kullanmakla birlikte benzer bir çok markanın tescilini aldığını, markanın bilinirliğinin katlanarak artmakta olduğunu, müvekkilinin markayı ciddi ve yoğun bir şekilde kullandığını, davaya konu marka ile ciddi benzerlikler içeren diğer markalarına rağmen ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili adına 2005 yılında tescil edilen … numaralı “…tarihi merkez efendi köftecisi” markasının müktesep hak oluşturduğunu, marka üzerinde üstün hak sahipliklerinin bulunduğunu, müvekkilinin mahkeme yolu ile mevcut markalarının korumasını uzun yıllardır sağlamakta olduğunu, müvekkili tarafından uzun yıllardan beri tescilli, nizasız fasılasız surette kullanılmakla ayırt edici nitelik kazandırılan “…” esas unsurlu markalarının aynısı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri olan 27.05.2004 tarih ve … nolu “…” esas unsurlu markasının başvuru sahibi …’e ve mirasçılarına ait işbu itiraza mesnet marka sahibinin de mirasçılar ile yakınlığı olan ve daha önce TPE nezdinde tescili başvurusunda bulunulan “…” ibaresinin haksız ve hukuka aykırı olarak kullanıldığı tespit ettiklerini, bu tespit üzerine müvekkilinin… ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2014/134 Esas sayılı dava dosyası ile markanın iptalini talep ettiğini, bu dava üzerine mahkemenin davaya konu 27.05.2004 tarih ve … nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verdiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkilinin toplumda kazandığı itibardan haksız yararlanma çabası gözeten 3. kişiler ile her zaman karşı karşıya kaldığını, markalarını korumak için maddi ve manevi emek harcadığını, müvekkilinin “…” ibareli markalarının 2019/48432, 2019/48430, 2019/48424, 2019/48419, 2017/57650, 2005/22452 numaralı markalar olduğunu, “…” markasının “…” markasına müktesep hak oluşturduğunu, müvekkilinin tescilini talep ettiği 2019/48430 nolu “…” ibareli markası ile itiraza gerekçe gösterilen “meşhur …”, “…” ve “…” markası arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin markayı ilk kullanan kişi olduğunu iddia ederek; tescil başvurusunda bulunulan “…” ibareli marka başvurusunun tescil işlemlerinin 43. sınıf bakımından da tamamlanmasını ve söz konusu “…” ibareli marka başvurusunun 43. sınıf bakımından reddine dair TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun … nolu kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; taraf markaları karşılaştırıldığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunduğunu, söz konusu iki markanın aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte oluğu gibi, markaların karıştırılma ihtimallerinin mevcut olduğunu, ayrıca başvuruya konu 43. sınıfa dahil hizmetlerle aynı veya aynı türdeki hizmetlerin itiraz gerekçesi markaların tescil kapsamında bulunduğunun belirlendiğini, markaların benzerliği, bu benzerliğin düzeyi ve hizmetlerin aynı/aynı tür olması birlikte değerlendirildiğinde 43. sınıfa dahil hizmetler bakımından markalar arasında 6769 s. SMK’nın 6(1) maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunu, başvuru sahibi adına … sayı ile tescilli “almet ilçi …” ibareli markanın esas ve baskın unsurunun inceleme konusu başvurudan farklı olarak “ahmet ilçi” ibaresi olduğunu, oysa ki işbu başvuruda söz konusu ibarenin “…” ibaresine kıyasla daha geri planda kalacak şekilde tertip edilmiş olduğunu, 2017 57650 sayılı “…” ibareli markanın ise tescil tarihinden itibaren henüz yeterince uzun bir sürenin geçmemiş olduğu tespit edildiğinden başvuru sahibi adına önceden tescil edilmiş markaların inceleme konusu başvuru bakımından kazanılmış hak oluşturmayacağını, itiraza gerekçe olarak gösterilen …. sayılı markalar hakkında henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararının Kurum’a sunulmadığından ve Kurum’un mevcut hukuki duruma uygun olarak karar tesis etmek durumunda olduğundan yayına itiraz sahibi adına halen tescilli ve hüküm ifade eden markaların inceleme dışında bırakılmasını ve işbu karara mesnet alınmamasını gerektirecek herhangi bir vakıa veya delil bulunmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevap dilekçesi ile özetle; davaya cevaplarında usule ilişkin itirazlarından sonra özetle; davacının usul ve yasaya aykırı olarak tescilini talep ettiği 14.05.2019 tarih ve 2019/48430 numaralı “…” ibareli markanın müvekkilin TÜRKPATENT nezdinde tescilli 03.07.2006 tarih 2006/31856 numaralı “tarihi merkez efendi köftecisi” ibareli, 03.07.2010 tarih 2010/43608 numaralı “…” ibareli ve 03.07.2010 tarih 2010/43610 numaralı “meşhur …” ibareli markasına aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, ortalama tüketici nezdinde işbu tescili talep edilen markanın müvekkili adına tescilli “…” ve “…” esas unsurlu markalardan ayırt edilmesinin söz konusu olmadığını, ortalama tüketici nezdinde davacı yanın tescilini talep ettiği markanın müvekkilinin markalarından biri olduğunun düşünüleceğini ve davacının adeta müvekkilinin tüketici nezdinde oluşturduğu tanınmışlık ve 1962 yılından itibaren Merkezefendi semtinde verdiği hizmet ile sağladığı müşteri memnuniyetten fayda sağlayacağını, tescili talep edilen markanın esas unsurunun “tarihi merkez efendi köftecisi” olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu markası üzerinde öncelikli hak sahibi olduğunu, Merkezefendi Köftesinin temellerinin 1917 yılında İsmet Tatlıdil’in İnegöl’de kurduğu Geleneksel Köfte Lezzetine dayandığını, ailenin İstanbul’a gelmesi ile İsmet beyin oğulları Fahri ve Rahmi kardeşlerin Merkezefendi Camisi’nin yanında 1962 yılında ilk dükkanlarını açtıklarını, köftelerinin lezzeti ve rayihası ile kısa sürede İstanbul halkının beğeni ve takdirini kazandığını, Merkezefendi semtinin köfteyle bilinmesinin sebebinin 1962 yılında açılan bu dükkan olduğunu, bugün ise tarihi merkezefendi köftecisinin ününün açıklandığı üzere müvekkilinin ailesinden ve aile büyüklerinden geldiğini, müvekkilinin ardında bir asra dayanan, üç kuşaktır devam eden köftecilik mesleği ve 50 yıldır aynı adreste hizmet vermenin deneyimine sahip olduğunu, bu sebeple davacının “tarihi merkez efendi köftecisi” ibaresinin huzurdaki dava ile bir bağlantısı bulunmayan …tarafından var edildiği iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının bugüne kadar açtığı tüm davalarda … ibaresini ilk kez babasının 1960 yılından itibaren kullandığını ve gerçek hak sahibi olduğunu iddia ettiğini, şimdi ise bu iddiasını neden 1962 yılı olarak değiştirdiği anlamadıklarını, davacının iddia ettiği Levent İlçi’nin babası olan Ahmet İlçi’nin 1953 doğumlu olduğunu, davacının bu gerçeği gizleyerek mahkemeler nezdinde babasının 7 yaşından itibaren tarihi merkez efendi köftecisi isimli dükkan işlettiğini iddia ettiğini ve bu beyan üzerine hüküm kurulduğunu, davacının gerek bu davada gerek daha önceki davalarda sürekli babasının 1960 tarihinden bu yana davaya konu markayı kullandığını ve meşhur ettiğini iddia ettiğini, nüfus kayıtlarının celbiyle de davacının babasının 1960 yılından itibaren bu markayı kullanmadığının çok rahatlıkla ortaya konulacağını, davacının iddia ettiği gibi TÜRKPATENT nezdinde 43. sınıfta tescilli “…” esas unsurlu markası bulunmadığını, dayanılan markaların henüz tescilli olmayan markalar olduğunu, bu nedenle 2019 yılına ilişkin markaların dikkate alınmalarının mümkün olmadığını, davacının delil olarak belirttiği ve müktesep hak sağladığını iddia ettiği diğer markaların ise 43. sınıftaki hizmetlerde tescilli olmadığını, bu nedenle de dava konusu markaya müktesep hak sağlamasının mümkün olmadığını, davacının kötüniyetli şekilde müvekkilinin markalarının tanınmışlığından yararlanmayı amaçladığını, davacının yargılaması devam eden dosyaları da kötüniyetli olarak kesinleşmiş gibi gösterdiğini, YİDK kararlarının kararın verildiği tarihteki sicile göre değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık konusu, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
A. Karıştırılma İhtimali Bakımından Değerlendirme
1) İlgili Tüketici Kesiminin Belirlenmesi
Dava konusu yapılan marka başvurusunun reddedildiği 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.”, insanların veya işlemelerin özel ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkindir. Örneğin düğün salonu kiralanması hizmetleri, evlilik törenlerinin gerçekleştirilmesiyle ilgili olup, bu hizmetin tüketimi sırasında birden fazla yerin karşılaştırılması, özelliklerine dikkat edilmesi söz konusudur. Benzer şekilde kreş hizmetleri veya hayvanlar için geçici barınma hizmetleri gibi hizmetler için de karşılaştırma ve araştırma yapılarak tüketim tercihlerinin belirlenmesi söz konusudur. Çünkü belirtilen hizmetler insanlar için son derece önemli olan çocuklarının faydalanacağı hizmetler olduğu gibi, sahiplendikleri, bakımını üstlendikleri hayvanların geçici olarak bakımının gerçekleştirileceği yerlerle ilgilidir. Bu nedenlerle tüketim tercihlerinin dikkat gösterilerek gerçekleştirilmesi söz konusudur ve bilinçli tüketicilerin dikkate alınması gerekmektedir. Başvuru markasının tescil talebinin reddedildiği yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri de gıdaların saklanması, dağıtım sürecindeki muhafazası, tüketime hazır hale getirilmesi için gereken koşulların sağlanması gibi aşamaları da barındırdığı için dikkat sarf edilerek tüketime konu olmaktadır. Bu nedenle burada da bilinçli tüketicilerin dikkate alınması gerekmektedir. Ancak, nihai tüketim bakımından hızlı atıştırmalıkların da dahil olması, hammaddeyi oluşturan gıda ürünlerinin temel beslenme ihtiyacı ile ilgili olması, büfeler, marketler vb. yerlerde de bu hizmetlerin gerçekleştirilmesi ve nihai tüketime konu olması nedeniyle ortalama tüketici kitlesinin de dikkate alınması gerekmektedir.
Belirtilen hususlar dikkate alındığında, dava konusu marka başvurusunun reddedildiği hizmetler için hem ortalama seviyedeki tüketicilerin hem dikkat düzeyi görece daha yüksek olan bilinçli tüketicilerin dikkate alınması gerekmektedir.

2) Taraf Marka Kapsamlarının Aynı veya Benzer Olup Olmadığı VE Taraf Marka İşaretlerinin Benzer Olup Olmadığı
Benzer mal veya hizmetler belirlenirken, Nice Anlaşması ile buna dair diğer mevzuat hükümlerinden ve markanın tescil edilmesi istenen işaret ile kapsadığı mal ve hizmet listesinden yararlanılabilir. Ancak, karşılaştırma yapılırken SMK düzenlemelerinin marka sahiplerini koruyucu fonksiyonu göz önünde bulundurulunca “benzer mal veya hizmet” kavramının geniş bir tarzda yorumlanması ve müşterilerinin gözünde bir mal veya hizmete benzer fonksiyon gören tüm diğer mal veya hizmetlere karşı bu korumanın sağlanması uygun olur1. Böylece Nice Anlaşması esas sistem olarak kabul edilmekle beraber, bazı durumlarda farklı alt gruplarda veya sınıflarda yer alan mal veya hizmetlerin de “benzer” olarak değerlendirilebileceği kabul edilmelidir. Birbirine benzer olan emtianın sırf farklı alt gruplarda veya sınıflarda yer almalarından dolayı “benzer” olarak kabul edilmemesi, “halk tarafından karıştırılma ihtimalinin” göz ardı edilmesi olur. Oysa halkın davranışları, markalar arasında ilişki olduğu ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde, temel şarttır. Bu nedenle halk tarafından karıştırma ihtimalinin varlığı durumunda, mal ve hizmetlerin farklı sınıflarda yer alsalar dahi, önceki marka hakkı sahibi sonraki marka tescil başvurusuna itiraz edebilmelidir. Doktrindeki hâkim görüş, benzer’in tespitinde, piyasanın anlayışı ile halkın karıştırması ihtimalini esas almaktadır. …’ın da haklı olarak belirttiği gibi, mal ve hizmetlerin benzer olup olmadığının tespitinde, bunların benzer alıcı çevresine hitap edip etmedikleri ve benzer ihtiyaçları gidermede kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi gerekir. Yargıtay ….. HD.’nin kararları da öğretideki hâkim görüş yönündedir.
Belirtilen hususlar doğrultusunda karşılaştırma konusu malların/hizmetlerin aynılığına ilişkin değerlendirme yapılırken; ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanan bir ilişkinin olup olmadığına bakılacaktır.
Malların/hizmetlerin benzer olup olmadıkları değerlendirilirken ise şu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir:
• Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
• Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,
• Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
• Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
• Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkate alınmalıdır.
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
a) Kapsam karşılaştırması bakımından;
Dava konusu marka başvurusunun reddedildiği hizmetler ile davalı şahsın başvurunun reddine mesnet alınan markalarının kapsamı birbiri ile aynı/aynı tür/benzerdir.
Taraf markalarının kapsamındaki hizmetler arasında birbirini tamamlama, aynı veya benzer amaca ilişkin olma, pazarlama/satış yollarının ilişkili olması, birbiriyle rekabet etme yahut birbirlerini tamamlama gibi durumlar bulunmaktadır.
b) İşaret karşılaştırması bakımından;
Dava konusu marka başvurusu ……. +Şekil ibaresinden oluşmaktadır. Başvuru, şekil, renk ve sözcük unsurlarından oluşan karma bir markadır. Sözcük unsurları üstten alta doğru küçük puntolardan büyük puntolara ulaşmakta olup, “…” ibaresi daha büyük puntolarla ilk bakışta dikkat çekici olacak biçimde oluşturulmuştur.
Başvuru markasının kısmen reddine mesnet alınan davalı şahıs markalarında “…” ibaresi ya tek başına ya da “meşhur”, “tarihi” gibi niteleyici ve herhangi bir markasal ayırt ediciliği bulunmayan tali unsurlarla birlikte tescille koruma altına alınmıştır.
Başvuru markasında yer alan ve arka planda tutulması nedeniyle markanın bütünlüğü içinde ilgili tüketici kitlesi tarafından ilk bakışta algılanması söz konusu olmayacak olan “Ahmet İlçi” ve “Tarihi” ibareleri aynı zamanda sahip bilgisi veya geçmişe dair olduğuna ilişkin algı yaratacaktır. Bu durum karşısında karşılaştırma konusu markaların ortak ve asli unsurunun “…” olduğu gözlemlenmiştir. Bundan dolayı da ilgili tüketici açısından karşılaştırılan işaretlerin birbiri ile benzerlik içinde olduğu veya aralarında idari-ekonomik bağlantı olduğunun düşünülebileceği değerlendirilmiştir. Çünkü belirtilen ibareler görsel, işitsel ve anlamsal olarak birbirinin tekrarı veya benzeri durumundadır. Ayrıca, çekişme konusu hizmetler bakımından şubeleşme durumunun da yaygın olduğu bilinmektedir.
3) Taraf Markaları Arasında Karıştırılma İhtimali Bulunup Bulunmadığı
Karıştırılma ihtimaline ilişkin düzenlemeye göre halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa marka başvurusu tescil edilemez.
İki marka arasında benzerliğin bulunması, bu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu anlamına gelmez. Nitekim gerek marka hukuku gerek haksız rekabet hukuku, benzerliğe hukuki sonuç bağlamamakta, benzerliğin karıştırma ihtimaline yol açmasına hukuki sonuç bağlamakta ve markaya tecavüze veya hükümsüzlüğe yol açtığı kabul edilmektedir. Markalar arasındaki benzerliğin hukuki sonuç doğurabilmesi için, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunması gerekmektedir. Her benzerlik otomatik olarak karıştırılma sonucunu doğurmaz, bu nedenle ancak ilgili tüketici nezdinde karışıklığa yol açan markalar söz konusu ise, bu benzerliğe hukuki sonuç bağlanır. Bir markanın “benzer” olarak nitelendirilebilmesi için, onun tescilli bir marka ile aralarında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin söz konusu olması gerekmektedir.
Yukarıda da belirtildiği gibi marka tescilinde -değerlendirme konusuna ilişkin- nispi tescil engeliyle ilgili olarak sonuç bağlanan asıl husus, ilgili tüketicinin karşılaştırma konusu markaları ilişkilendirmesidir. Başka bir ifadeyle kapsam ya da işaret benzerliği tescil engeli bakımından sonuç bağlanan nokta değildir. Taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için; öncelikle tescil kapsamı ve/veya tescil talebine konu edilen mallar/hizmetler arasında aynılık ya da benzerlik ilişkisi bulunması gerekmektedir. Bunun yanında işaretler arasında da aynılık/benzerlik bulunmalıdır. İlaveten söz konusu aynılık/benzerlik ilişkilerinin ilgili tüketici nezdinde markaların ilişkilendirilmesi ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline sebep olması gerekmektedir.
Taraf markalarının kapsamları arasında aynı/aynı tür/benzer olma durumunun söz konusu olmasının yanı sıra işaretler arasında da benzerlik ve bağlantılı olma durumu söz konusudur. Çekişme konusu hizmetler bakımından şubeleşmenin de tercih edilebilen durumlardan olması karşısında ilgili tüketici bakımından başvuru markası ile kısmen redde mesnet alınan önceki tarihli markalar arasında idari ve ekonomik bağlantı olduğunun düşünülebileceği değerlendirilmiştir. Bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu,
B. Gerçek Hak Sahipliği Bakımından Değerlendirme
Marka tescilinde nispi tescil engellerinden birisi; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” biçiminde düzenlenmiştir.
Söz konusu düzenleme ile kanun koyucu, SMK’da benimsenmiş olan “tescil prensibine” istisna olarak “gerçek hak sahipliği” prensibini benimsemiştir. SMK kapsamındaki marka tescilinde nispi tescil engellerinin söz konusu olabilmesi için dayanak yapılan işaret ile tescil engeline konu olan başvuru veya marka arasında aynılık veya benzerlik bulunması, düzenlemenin doğası gereğidir. Belirtilen tescil engelinin kapsamına “ticaret sırasında kullanılan işaret” (ticaret unvanı, alan adı, vb.) de girmektedir.
Değerlendirme konusu tescil engeli ile aranan “hak elde edilmesi” kavramı, dayanak olarak gösterilen tescilsiz işaretin veya ticaret sırasında kullanılan işaretin markasal etki yaratacak nitelikteki kullanımlarına karşılık gelmektedir.
Ancak, davacı başvuru sahibi tarafından dava konusu yapılan YİDK kararının tesisi sırasında dava konusu yapılan işaretin tescilsiz olarak kullanılmakta olduğu, bu kullanımların başvurudan veya redde mesnet alınan markaların tescille korunmasından öncesine ilişkin olduğunu ispata elverişli delil ibraz edilmemiştir.
Başka bir ifadeyle davacı, başvuru markasının kendisine bağlanmış tescilsiz bir işaret olduğunu ispat etmemiştir. Bu nedenle markasal etki doğuracak nitelikte bir tescilsiz kullanımın var olup olmadığını tespit etme olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının iddiasını ispat edemediğinden dava konusu marka bakımından tescilsiz marka veya ticaret sırasında kullanılan işaretten kaynaklı bir gerçek hak sahipliğinin varlığından söz edilemeyecektir.
C. Davacının İleri Sürdüğü Müktesep Hak İddiası Bakımından Değerlendirme
Bilindiği üzere; önceki tescilin müktesep hak teşkil edebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Yargıtay ….HD., 19.09.2008, E. 2007/7547, K. 2008/10251 sayılı “…” yine, 14.11.2008 gün, E. 2008/11505, K. 2008/12839 sayılı ‘…’ kararlarında müktesep hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir. Buna göre;
• Öncelikle müktesep hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, yani kullanım ve tescilin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması gerekir.
• Müktesep hak teşkil ettiği ileri sürülen markaya dayalı olarak yapılan başvurunun, ilk markanın asli unsurunu muhafaza etmesi ve bu markadan uzaklaşmadan oluşturulması gerekir (önceki markanın asli unsuru değişmiş ise, bu artık yeni bir marka başvurusu olacaktır).
• Son olarak da; sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür malları/hizmetleri içermesi, emtia listesinin genişletilmesi yoluna gidilmemesi gerekir.
Davacı başvuru sahibi, müktesep hak iddiasını …. numaralı markalarına dayandırmıştır. 2019 yılına ilişkin dayanakları, dava konusu olan 2019/48430 numaralı marka başvurusunu da kapsamaktadır ve bu başvuru ile aynı gün yapılan diğer başvuruları kapsamaktadır. Bu nedenle müktesep hak sahipliği için aranan önceki tarihli olma koşulunu barındırmadıklarından dikkate alınabilmeleri mümkün değildir.
Başvuru sahibinin müktesep hak iddiasına dayanak yaptığı 2017 57650 tescil numaralı markasının kapsamında çekişme konusu yapılan 43. sınıftaki hizmetler bulunmamaktadır. Bu durumda önceki tarihli markanın kapsamı ile sonraki tarihli başvurunun kapsamının aynı/aynı tür olmaması nedeniyle sair koşulların incelenmesi imkânı da bulunmamaktadır.
Müktesep hak iddiasına dayanak oluşturabilecek diğer marka olan … tescil numaralı markada ise asli unsur, …ibaresi olup, dava konusu olan başvuru markasında bu asli unsur muhafaza edilmemiştir.
Tüm bu hususlar karşısında davacı başvuru sahibinin dayanak yaptığı markalardan kaynaklı olarak müktesep hak sahipliğinin bulunduğundan söz edilemeyeceği ,
Netice itibariyle,
Davacı başvurusunun kısmen reddedildiği hizmetler bakımından dava konusu yapılan YİDK kararının verildiği tarihte tescille koruma altında olan ve redde mesnet alınan davalı şahıs markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğu,
Davacının marka işlem dosyasındaki delilleri uyarınca başvuru konusu işaret bakımından gerçek hak sahipliğine ilişkin iddialarının ispat edilemediği,
Davacının ileri sürdüğü markalardan kaynaklı olarak müktesep hak sahipliğinin varlığından söz edilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılmış neticede davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şahsın yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzlerine karşı davalı şahıs vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16.09.2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır