Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/373 E. 2021/332 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/373 Esas – 2021/332

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/373
KARAR NO : 2021/332

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI …
DAVALI : …

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 14/12/2020
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/10/2021

Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin Türkiye’nin lider elektronik eşya üreticisi olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markanın, uzun yıllardır hem ticaret unvanın esaslı unsuru olarak hem de markasal anlamda nizasız ve fasılasız bir şekilde kullanılmış ve bu surette tanınmış bir marka haline gelmiş olduğunu, T/00102 ve T/02680 sayıları ile tanınmış markalar sicilinde kayıtlı olduğunu, müvekkilinin … ibaresinin baş harfi olan “V” harfini tanıtımlarında kullanmaya başladığını ve bu harften oluşan çok sayıda tescilli markasının bulunduğunu, müvekkilinin 1988 yılından beri “V” harfinden oluşan seri markalarının tescil ettirdiğini, dava konusu … sayılı markanın, müvekkiline ait V serisi markalar ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, başvurunun 03, 35 ve 44. Sınıf mal ve hizmetleri kapsadığını, müvekkili markalarının da bu sınıflarda tescilli olduğunu, … markası ile birlikte kullanılan V ibarelerini havi markaların, seri marka halini alarak tanınmışlık düzeyine ulaştığını, dava konusu markayı gören tüketicinin işbu markayı …’in “V” esas unsurlu markaları ile karıştıracağını, müvekkili firmaya ait “V” esas unsurlu ibareler ile davaya konu markanın hem görsel ve işitsel, hem de kavramsal unsurlar dâhilinde benzerlik taşıdığını, müvekkilinin 88/107900 başvuru numaralı “V-…” ibareli markası ile 88/107901 başvuru numaralı “V-… …” ibareli markasından da açıkça anlaşılacağı üzere; müvekkilinin en azından 32 senedir “V” harfi ile marka yaratmakta olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, “…” ibaresinin oldukça küçük bir şekilde yazıldığını, bu nedenle tüketici algısının “v” harfine yöneleceğini, dava konusu markanın bu haliyle müvekkili markalarının serisi olarak algılanacağını, dava konusu markanın da müvekkili markaları ile benzer şekilde gri renk ile “v” harfini taşıdığını, markaların bütün olarak taşıdıkları intiba olarak benzer olduğunu, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmaya ait esas unsuru “V” ibaresi olan seri markaların devamı olduğu yönünde intiba oluşturacağı ve tüketicilerin dava konusu ibareyi müvekkili firmaya ait tanınmış “V” markalarıyla ilişkilendireceğini, kurum tarafından verilen kararın, önceki kararlar ile çelişkili olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış marka olması nedeniyle de korunması gerektiğini, başvurunun kötü niyetle gerçekleştirilmiş olduğunu, iddia ederek işbu … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini
talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; müvekkilinin kozmetik ve hijyen alanında faaliyette bulunduğunu, davacının ise bu alanlarda bir faaliyetinin olmadığını, tüketicinin “v …” markasını ilgili mallarda gördüğünde aklına “…” markalarının gelmeyeceğini, kaldı ki taraf markalarının benzer dahi olmadıklarını, yine müvekkiline ait markanın görsel olarak da farklı olduğunu, mor renkli çiçeklerin davacı markaları ile karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, davacının kozmetik sınıfında bir tescili bulunmadığını, davacı yanın bir teknoloji şirketi olduğunu, “v” ibaresinin tek başına ayırt edici yönünün zayıf olduğunu, bu ibarenin davacı tekeline bırakılabilir olmadığını, davacının tanınmışlık ve kötü niyet iddialarını kabul etmediklerini, ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Marka Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, Hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken 6/1 maddesi uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Bu anlamda benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir.
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmez.”
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılması gereklidir.
Markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu hususu Yüksek Mahkemenin birçok kararında da açıkça belirtilmiştir.
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği belirtilmiştir.
Davacı yanın 03. Sınıf malları ve bu malların satışına özgülenen 35. Sınıf satış hizmetlerin içerir markaları ile dava konusu markada 03. Sınıf, 35. ve 44. Sınıftaki mal ve hizmetler aynı ya da aynı türdür. Keza yine davacı yanın sair markalarında da 35. Sınıf 1-4 alt grup hizmetleri yer almakta olup bu hizmetler de dava konusu markadaki 35. Sınıf 1-4 alt grubunda yer alan hizmetler ile aynı ya da aynı türdür.
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI DEĞERLENDİRMESİ
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde dava konusu emtia/hizmet kapsamında orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesi de mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 03. Sınıf mallar ve yine 35. Sınıf 05. Alt grubunda aynı malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri açısından, özellikle “parfümeri – kozmetik” ürünlerinin tüketicilerinin marka aşinalığı ve bağlılığı olan, kullandığı ürünlerin fiyatı, kalitesi, verimi konusunda araştırma yapan ve genel olarak da yetişkin kimseler oldukları, dolayısıyla ilgili mallar açısından tüketici kitlesinin özellikle seçicilik ve ürün hakkında bilgisinin ve dolayısıyla marka hakimiyetinin daha yüksek olacağı, sair alt gruplar açısından ise yine tüketicinin bakkaldan bir gıda ürünü satın alırkenki satın alım eğiliminin çok daha üstü bir dikkat ile hareket edeceği; 35. Sınıf 1-4 hizmetlerin genel olarak profesyonel meslek grupları tarafından yine ticaret hayatında işletme sahibi kimselere sunulan nitelikte hizmetler oldukları, bu hizmetlerin reklam, pazarlama, muhasebe, online pazaryeri sağlama gibi normal tüketim rutininde yer almayan nitelikli hizmetler oldukları, bu nedenle ilgili tüketicinin dikkat, özen ve seçicilik seviyesinin daha yüksek kimseler olduklarının kabulü gerekeceği değerlendirilmiştir. Pek tabi bu tüketici kitlesinin hiçbir hal ve koşulda yanılgı yaşamayacağı gibi bir sonuca varılması mümkün olmamakla birlikte karşılaştığı markaların niteliklerine göre yanılgı yaşama ihtimali daha zayıf olacaktır.
Benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davacı tarafa ait markalar arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacaktır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Seri markalarda, ortalama tüketicinin, karşı karşıya kaldığı iki markadan sonraki markanın, önceden tescilli ve kendisinin de bildiği markanın sahibi olan işletmeye ait markalardan birisi olduğu hissine kapılması nedeniyle karıştırma ihtimali ortaya çıktığı, zira tüketici, bu markaların aynı işletmeye ait mal veya hizmetler için kullanılan markalar olduğu, dolayısıyla, bu intibağı bırakabilecek mallar arasında karıştırma ihtimalinin varlığı, müvekkili firma “…” ve “V” esas unsurlarını kullanmak suretiyle marka serisi yarattığı, dava konusu “V” ibareli marka başvurusunun tescili halinde, tüketiciler nezdinde bu markanın müvekkili firmaya ait esas unsuru “…” ve “V” ibareleri olan seri markaların devamı olduğu yönünde intiba oluşabileceği,
Dava konusu markada yer alan “…” ibaresi de bu algıyı güçlendirdiği, Zira davacıya ait markaların bazılarında “SERİSİ” ibaresi yer almakdığı, “V” ibaresiyle birden çok markanın olduğu, bir seri yaratıldığının anlatıldığı, “…” ibaresi de bu algıyı yarattığı,
Marka İnceleme Kılavuzu’na göre (sf.110) “Seri markalar söz konusu olduğunda karıştırılma ihtimali, tüketicinin mal ve hizmetlerin kaynağında yanılgıya düşmesi ve hatayla markanın başka bir firmaya ait marka serisine dâhil olduğunu düşünmesi olasılığından kaynaklanır.” Somut olayda, dava konusu “V” ibareli marka başvurusunun, müvekkili firmaya ait “…”, “… …”, “… …” ibareli markalar ile ilişkilendirilme ihtimalinin olduğu,
TANINMIŞLIK İDDİALARI KAPSAMINDAKİ DEĞERLENDİRMELER
Esas olarak Paris Sözleşmesi’ nin 1. mükerrer 6. maddesi ile uluslararası alanda düzenlenen tanınmış marka kavramı, genellikle ülke mevzuatlarında tanımlanmamıştır. Bunun sebebi, tanınmış marka kavramının her somut olaya göre farklılık göstermesi ve önceden belirlenmiş kesin kriterlere uymamasıdır. Tanınmış marka için, mahkemeler ve doktrin tarafından bazı unsurlar tespit edilmiş ve belirleyici nitelikte bazı ölçütler ortaya konmuştur. Tanınma kabiliyeti yüksek olan işaretler güçlü markaları – ki bu uzun yıllar kullanım ve yoğun bir reklamla bu güç elde edilir- meydana getirdikleri için, ihlale maruz kalma oranlarının daha yüksek olması nedeniyle, onlara sağlanacak olan koruma alanının da zayıf işaretlere nazaran daha geniş olması gerekeceği şüphesizdir.”
Tanınmışlık konusunda, WIPO’nun Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi tarafından belirlenen kıstaslar; markanın ilgili sektörde bilinme/tanınma derecesi; markanın kullanım süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın tanınmasını ya da kullanımını etkileyen başka tescillerinin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi olarak özetlenebilir. WIPO tarafından ayrıca; herhangi bir markanın tanınmış (well kown-iyi bilinen) olup olmadığına karar verecek olan yetkili otoritelere bir rehber yada yardımcı olmak üzere yukarıda sayılan faktörlerin ön koşullar olmadığı, bazı durumlarda tümünün bazı durumlarda da bir kısmının yeterli olduğu, kimi durumlarda ise yukarıda sayılanların hiçbirinin değerlendirilmeyip bunların dışındaki etkenlerin değerlendirilerek tanınmışlık kararı  verilebileceği, bu tür ek etmenlerin tek başına da yukarıda sayılanların bir veya birkaçı ile birlikte alınabileceği benimsenmiştir.
Mevzuatımızdaki düzenlemeye bakıldığında ise “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” Şeklinde bir düzenlemeye yer verildiği görülmektedir. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması hali yalnızca farklı mal ve hizmetler açısından değil, aynı zamanda aynı veya benzer mal ve hizmet grupları açısından da bir ret gerekçesi olarak değerlendirilmektedir.
Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığı maddenin uygulanması açısından bir zorunluluktur.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimali aranmaktadır.
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin(sulandırılma)tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlike de azalmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının değerlendirme konusu tescil engelinin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir
Toplumda tanınmışlık düzeyine erişmiş tescilli bir markanın aynısını ya da benzerini benzer ya da farklı bir mal veya hizmette tescil ettirmek isteyen kişinin tescil başvurusu, ancak “tescil ettirmek istediği markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle kendisine haksız bir yarar sağlayabilecek markanın itibarına bir zarar verebilecek veya ayırt edici karakterini zedeleyebilecek” ise engellenebilir. Zira bir markanın tescili ile maksat, bir başka markanın şöhretini sömürmek veya en azından yararlanmak ise ya da böyle bir tescil o markanın reklam gücünü veya işletme ile olan bağlılığını zayıflatacak mahiyette ise, tescilinin engellenmesi mümkündür. Ancak, Yüksek Mahkemenin de birçok içtihatında belirttiği üzere farklı sektörlerde karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için benzerlikten öte bir ayniyet aranmaktadır.
Somut olayda ise davacı yanın, “…” tanınmış markalarından bağımsız olarak dosya kapsamına dayanak yaptığı harf markalarının tanınır olduğunu gösterir mahiyette delillere işlem dosyasında yer vermediği, bu anlamda salt iddialara ve sınırlı sayıdaki bazı görsel içeriklere dayalı ileri sürülen tanınmışlık hali ve dava konusu markanın tesciline izin verilmesi durumunda bu tanınmışlığın zarar görebileceği, ayırt ediciliğin zedelenebileceği ya da haksız menfaat teminine yol açabileceği yönündeki iddiaların, somut deliller ile desteklenmediği, hal böyleyken davacı yanın tanınmışlık temelli ayrıca bir korumadan yararlanabileceği yorumunda bulunulmasının mümkün olmadığı,
KÖTÜNİYET İDDİALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Türk hukukunda kötü niyet; “bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranmak” olarak tanımlanmıştır. Buna göre bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumamaktadır.
Nitekim sınai mülkiyet haklarına özgü yürürlükte düzenleme uyarınca da kötüniyetle yapılan marka başvuruları da itiraz üzerine reddedilebileceği gibi tescilli bir markanın da kötüniyetli tescil iddiasına dayalı hükümsüzlüğü talep olunabilecektir.
Buna göre bir marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirebilmesi için, başvuru anında, markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılmak istenildiğinin ispatlanması gerekmektedir. Dolayısıyla kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.
Somut olayda davacı yanın kötü niyet iddialarını destekler herhangi bir bilgi ya da belgeye dosya içerisinde yer verilmediğinden davalının kötü niyetli olduğundan bahsedilemeyeceği, davalı markasının tescil sürecinin tamamlanmadığı görülmüş ve davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne
TÜRKPATENT YİDK nın 2020/M-8757 sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 2.514,10.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı diğer davalı vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07.10.2021

Katip….
✍e-imzalıdır

Hakim …..
✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 116,60.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
G.A : 147,50.-TL
TOPLAM :2.514,10.-TL