Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/359 E. 2021/194 K. 02.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/359 Esas – 2021/194

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/359
KARAR NO : 2021/194

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI : ……
DAVALI : …..
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlü
DAVA TARİHİ : 27/11/2020
KARAR TARİHİ : 02/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/06/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle,Müvekkili …..’nin Türkiye’nin en büyük topluluklarından biri olan … Topluluğu’na bağlı şirketleri temsil eden ana şirket olduğunu, … Topluluğu’nun … Holding ve … Holding iştiraklerinden oluştuğunu, geçmişi 1925 yılına kadar uzanan … Topluluğu’nun faaliyet gösterdiği sektörlerin lideri konumunda olduğunu, … …… ….’nın çeşitli bölgelerine sunduğunu, müvekkilinin sahip olduğu saygınlık, ürün ve hizmet kalitesi, marka imajı, güçlü ortaklıkları ve ülke piyasaları hakkındaki bilgi ve deneyimi sayesinde faaliyet alanlarında büyüdüğünü ve Türkiye ekonomisinin gelişimine katkı sağlayan önemli bir güç haline geldiğini, müvekkili şirketin uluslararası iş ortakları arasında dünyanın önde gelen şirketleri …. … Holding iştiraklerinden oluştuğunu, bu iştiraklerin bir kısmının kısaca …, …. olarak adlandırıldığını, … Topluluğunun temel faaliyet alanlarının Türkiye’nin hızla büyüyen alanları olan finansal hizmetler, enerji, çimento, perakende ve sanayi olduğunu, … Holding’in finansman, strateji, iş geliştirme ve insan kaynakları işlevlerinin koordine edilmesinin yanı sıra … Topluluğunun vizyon ve stratejilerinin belirlenmesini ve topluluk içinde yaratılacak sinerjiyle hissedarlara sağlanan değerin artırılmasını sağladığını, … Topluluğu’nun tarihçesinin… …’nın Adana’da pamuk ticaretine başladığı 1925 yıllarına kadar dayandığını, yaklaşık 100 yıldır ülkemizin ekonomik gelişiminde ve ilerlemesinde … Topluluğunun çok önemli yere sahip olduğunu ve ülkemizde bu kadar uzun süre boyunca sektörlerinde zirvede kalmış yegane şirketler topluluğundan biri olduğunu, müvekkili …. ‘nin … Topluluğunun bünyesinde bulunan 23 şirketten biri olduğunu, dava dilekçesi ekinde yer verildiği üzere 1925 yılından 2019 yılına kadar gelinen süreçte bünyesinde birçok şirketin, fabrikanın ve santralin kurulduğunu, birçok farklı faaliyet alanında kullanılan ve müvekkili tarafından tescil ettirilen “…” markasının tanınmış marka olarak Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli olduğunu, müvekkilinin ticari faaliyetlerine başladığı tarihten bugüne dek yüzlerce farklı marka yarattığını ve 100 yıla kadar zamandır süregelen ticari hayatında yarattığı markaların sonuna … soyadını işaret eden -… ibaresini eklediğini, bu şekilde … Holding’i işaret eden markalar zincirinin oluşturulduğunu, genellikle markanın kullanılacak olduğu sektöre özgü seçilen işaretin sonuna “…” markasının eklendiğini ve bu şekilde “…” markasının ayırt ediciliği ve tanınmışlığı ile özgün ve sadece müvekkili şirketi işaret eden markalar yaratıldığını, müvekkiline ait “…” markasının ilk olarak 20.03.1991 tarihinde tescil ettirildiğini, sonrasında dava dilekçesi ekinde sunulan “…” ibaresinin de dahil olduğu marka tescillerinin gerçekleştirildiğini, bunlardan 31.05.2006 tarihli ve … tescil numaralı “…” markasının tüm mal ve hizmetleri kapsadığını, ayrıca “…” markasının 10.10.2004 tarihinden itibaren ÖZEL/00962 no ile tanınmış marka olarak korunduğunu, müvekkilinin çok sayıda markasının başında veya sonunda kullanılan “…” markasının mal-hizmet sınıfı değerlendirmesi yapılmaksızın tüm sınıflarda koruma sağladığını, müvekkili şirket tarafından davalı başvurusuna yapılan itirazın reddine ilişkin verilen YİDK kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, söz konusu marka başvurusuna yapılan itirazın 6769 s. SMK’nın 6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/6 ve 6/9 gerekçeleriyle kabulünün gerektiğini, müvekkilinin tanınmış “…” markaları ile uyuşmazlık konusu “…” marka başvurusu karşılaştırıldığında marka başvurusunun reddedilmesi/hükümsüz kılınması için SMK m. 6/1’de aranan tüm koşulların bulunduğunu, uyuşmazlık konusu … markasının müvekkilinin tanınmış … markalarına hem görsel hem de işitsel yönden iltibas yaratır derecede benzer olduğunu, … markasının müvekkilinin tescilli tanınmış … markasını aynen ve esas unsur olarak içerdiğini, “…” ekinin uzun yıllardır ülkemizde kazanmış olduğu yüksek ayırt ediciliğin … ekini başında veya sonunda bulunduran bu markaları aynı marka sahibinin markası şeklinde algılanmasına yol açacağını, insanların aklına … ailesi ve müvekkili şirketin geleceğini, toplum tarafından … ibaresi ve bir kelime başında veya sonunda logo veya düz yazı ile … ibaresini içeren markaların müvekkili şirketle özdeşleştirildiğini, müvekkilinin ve iştiraklerinin … eki ile yaratılan seri markalarının çoğunda … ekinin, tıpkı dava konusu markada olduğu gibi diğer kelime ile birleşik şekilde ve kelimenin sonunda yer aldığını (…, …, AkçanSA, BriSA, CarrefourSA, ExSA, TeknoSA, vb.) dava konusu … ibareli marka başvurusunda müvekkilinin tanınmış … markasının ibarenin başlangıç ve sonunda birebir aynen yer aldığını, … ibaresi tek başına hiçbir anlam içermediği gibi “…” ekleri haricinde markada yer alan SAROS veya ROS ibaresinin hiçbir ayırt ediciliği bulunmadığını, dolayısıyla markalar arasında karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin … markasının yalnızca logolu olarak şeklinde kullanmadığını, düz yazı şeklinde de kullanıldığını, örneğin TÜRKPATENT nezdinde 2009 22697 tescil numarası ile tescilli markasında müvekkilinin … markasının logosuz ve düzyazı olarak kullanıldığını, dava konusu … ibareli markada da tıpkı müvekkilinin iştirakinin markasında olduğu gibi … ekinin kelimeye bitişik olarak sonda yer aldığını, yazı rengi olarak da mavi rengin kullanıldığını, müvekkili … Holding’in … markasının holding çatısı altındaki farklı sektörlerdeki iştiraklerince de kullanılmakta olan grup markası olduğunu, … markalarının … Holding grubunu simgelediğini, bu sebeple dava konusu benzer markanın kullanımının ilgili markanın … Holding grubu ile ve … markalarıyla ilişkilendirileceğini ve iltibasa yol açacağını, müvekkilinin … markasının itibarının zarar göreceğini ve ayırt edici karakterinin zedeleneceğini, davalı şirketin müvekkilinin tanınmışlığından ve şöhretinden haksız şekilde yararlanacağını, davalının kötü niyetli olduğunu, … markasının müvekkili tarafından başvuruya konu markadan daha önce yaratıldığını, 1967 yılından bu yana aktif olarak kullanılan, sektöründe ve ülkemiz genelinde tanınmış hale gelen … markalarının 1996 yılından bu yana müvekkili adına tescilli olduğunu, dolayısıyla korumadan yararlanmada öncelik hakkının müvekkilinde olduğunu, bu çerçevede müvekkilinin hakkının SMK m. 6/3 uyarınca gerçek hak sahipliği ilkesi doğrultusunda öncelikle korunması gerektiğini, htttps://www.sabanci.com/tr adresinden ve TÜRKPATENT, WIPO ve EUIPO tescillerinden de görüleceği gibi, … ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanında bulunduğunu ve internet alan adlarında da bulunduğunu, müvekkilinin … ibaresini içeren…. gibi alan adlarının da sahibi olduğunu beyan ederek Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK)’nun 29.09.2020 tarih ve 2020-M-8183 sayılı kararının iptaline ve karara konu 2019/82145 sayılı “…” ibareli markanın dava sırasında tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu, dava konusu işaretin esas unsurunu oluşturan … ibaresinde … ibaresini ön plana çıkaracak herhangi bir farklılaştırmaya gidilmediğini, tescili talep edilen dava konusu işaretin … ibareli marka ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olmadığını beyan ederek açılan reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı itirazının reddine dair 29.09.2020 tarih ve 2020-M-8183 sayılı YİDK kararının iptali ile 2019/82145 sayılı “…” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2020-M-8183 sayılı YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK’nın 6/5 Maddesi Açısından Değerlendirme:
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay …..H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
• Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
• Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
• Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
• Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
• Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
• Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 s. Kanun’un 6/5 maddesi, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir. 
6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi bakımından yapılan değerlendirmede aşağıdaki hususların varlığı göz önüne alınmalıdır:
1) İtiraza gerekçe olarak gösterilen ve tanınmışlığı iddia edilen markanın Türkiye’de itiraz edilen başvurudan önceki tarihte tescilinin veya tescil başvurusunun olup olmadığı,
2) İtiraza gerekçe olarak gösterilen markanın Türkiye’de tanınmış olup olmadığı,
3) İtiraz edilen başvuru ile itiraza mesnet tanınmış marka arasında asgari düzeyde de olsa benzerlik bulunup bulunmadığı, markalar arasındaki benzerlik düzeyi ile tanınmış markanın tanınmışlığının derecesi birlikte değerlendirildiğinde markalar arasında tüketici zihninde bağlantı kurulup kurulmayacağı, itiraz edilen markanın tanınmış markanın sahip olduğu imaj ve prestijinden faydalanma amacı taşıyıp taşımadığı,
4) Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlanıp sağlanmayacağı, tanınmış markanın itibarına zarar verilip verilmeyeceği, tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceği.
AB Adalet Divanı içtihatlarına göre, markaların benzerliği değerlendirmesinde…8(1)(b) [karıştırılma ihtimali] ve 8(5) maddesi [tanınmışlık] hükümleri bakımından aranan benzerliğin düzeyi farklılaşmaktadır. Şöyle ki, çekişme konusu markalar arasında benzerlik bulunması durumunda, EUTMR 8(1)(b) maddesi kapsamındaki koruma, halkın ilgili kesimi açısından bu markalar arasında bir karıştırılma ihtimali bulunması koşuluna bağlı iken; EUTMR 8(5) maddesi kapsamında sağlanacak koruma için böyle bir ihtimalin varlığı gerekli değildir. Dolayısıyla, EUTMR 8(5) maddesinde sayılan zarar çeşitleri, halkın ilgili kesiminin söz konusu markalar arasında bir bağlantı kurmasının (to establish a link between them) yeterli olması koşuluyla, çekişme konusu markalar arasında daha düşük düzeydeki bir benzerlikten kaynaklanabilmektedir. (AB Adalet Divanı, 23.10.2003, C-408/01, …. AB Adalet Divanı Intel kararında, toplum zihninde herhangi bir bağlantı kurma durumunun yokluğunda, sonraki markanın kullanılmasının diğer şartların meydana gelmesine neden olmayacağını ifade etmiştir.
Davacı vekili tarafından ileri sürülen ve davacıya ait “…” markalarının tanınmışlığı nedeniyle dava konusu marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddinin gerektiğine yönelik iddialar, dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi ve belgeler ışığında incelenmiş ;
1) Davacıya ait “…” markalarının Türkiye’de itiraz edilen dava konusu başvurudan önceki tarihte tescilinin mevcut olduğu,
2) Dava dosyası kapsamında sunulan bilgi, belge ve dokümanların da davacıya ait “…” markasının tanınmışlığını ispatlamak bakımından yeterli olduğu, bu bağlamda davacı tarafa ait “…” markasının yaygın bilinen tanınmış markalardan olduğu konusunda herhangi bir şüphe bulunmadığı, “…” markasının tanınmışlığının davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından da halihazırda onaylandığı ve “…” markasının T/00962 sayı ile tanınmış marka olarak kayıtlı olduğu,
3) Davalıya ait “…” ibareli marka ile davacıya ait “…” tanınmış markasında “…” ibaresinin ortak olarak bulunduğu görülmekle birlikte, dava konusu “…” markası ile davacıya ait “…” tanınmış markası arasında tüketici zihninde belirli bir bağlantı kuracak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı, davalıya ait başvurunun “…” markasının sahip olduğu imaj ve prestijden faydalanma amacı taşıdığına yönelik somut bir kanaat oluşmadığı,
4) Davalıya ait “…” ve davacıya ait “…” tanınmış markası arasında yeterli benzerlik bulunmadığı ve tüketici zihninde bağlantı kurulmayacağı kanaati hasıl olmakla birlikte, bir an için karşılaştırılan ibareler arasında asgari de olsa benzerlik olduğu varsayılsa dahi, davacının “…” markasına ilişkin tanınmışlığının peşinen “…” ibaresini içeren marka bütün başvurularının otomatik olarak reddi sonucunu doğurmayacağı, 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi hükmünün uygulanabilmesi için sonraki başvurunun tescili nedeni ile tanınmış markanın tanınmışlığından haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarının zarar görmesi, tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi olasılıklarından birinin somut olay bakımından ortaya çıkması riskinin mevcut olup olmadığının incelenmesi gerektiği, ancak somut olay bakımından bu olasılıklardan herhangi birinin gerçekleşeceğine dair kanaat oluşmadığı,
5) Sonuç olarak, dava konusu başvuru bakımından 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanamayacağı, aynı yönde verilen…. 3 sayılı YİDK kararının isabetli olduğu ve kararın iptaline ilişkin koşulların oluşmadığı kanaatlerine ulaşılmıştır.
2019/82145 sayılı “…” İbareli Markanın Hükümsüzlüğü
Davacı taraf hükümsüzlük talebine gerekçe olarak, 6769 sayılı SMK m.6/1 (karıştırılma ihtimali), 6769 sayılı SMK m.6/3 (gerçek hak sahipliği), 6769 sayılı SMK m.6/4 ve 6/5 (tanınmışlık), 6769 sayılı SMK m.6/6 (ticaret unvanı ve alan adı) ve 6769 sayılı SMK m.6/9 maddelerini göstermiştir.
1) 6769 sayılı SMK m.6/1 Bakımından Değerlendirme (Markalar arasında karıştırılma ihtimali olup olmadığı)
6769 sayılı SMK m.6/1, ” Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.
• Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.      
• Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
a) Markaların Aynı veya Benzer Olup Olmadığı
Karşılaştırılan markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yapılan değerlendirmede, davalıya ait markanın O harfi figüratif olmak üzere … ibaresinden ve sağ altında “for everyone” ibaresinden oluştuğu, davacıya ait markaların ise münhasıran “…” veya “…” ibarelerinden oluştuğu, davacıya ait … markası ile hükümsüzlüğü talep edilen … markasının her ikisinin de yedi harften oluştuğu, markaların ilk iki harfinin aynı olduğu (…-), markaların kalan beş harfinin ise görsel ve işitsel açıdan önemli ölçüde farklılaştığı, bu anlamda davacıya ait … markası ile davalıya ait … markası arasında karıştırılma ihtimali oluşturabilecek düzeyde benzerlik bulunmadığı; diğer taraftan davacıya ait “…” markasının davalıya ait … ibareli markanın baş ve son kısmında yer aldığı görülmekle birlikte, “…” ibaresinin davalı markasının içerisinde bulunuyor olmasının markaları doğrudan benzer hale getirmeyeceği, davalıya ait … markasının bütünsel bir görünüm arz ettiği, tüketicilerin markaları bütünsel izlenim itibariyle karıştırmayacakları, davacıya ait iki harften oluşan … markaları ile davalıya ait yedi harften oluşan … markasının kelime uzunlukları açısından da birbirinden farklı olduğu, bu çerçevede tüketicilerin markaları birbiriyle karıştırmalarının olası olmadığı, bununla birlikte tüketicilerin davalıya ait … ibareli markayı davacıya ait markaların bir serisi olarak da algılamayacağı, “…” ibaresinin davalı markası içerisinde ayrı ve baskın şekilde bulunmadığı, bilakis … ibaresinin yanına eklenen harfler ile birlikte bütünleştiği ve davalı markasının tek bir kelime olarak algılanmasının daha muhtemel olduğu, bu nedenle davalıya ait … ibareli marka ile davacıya ait … ibareli markalar arasında da karıştırılma ihtimali oluşturabilecek düzeyde benzerlik oluşturmadığı ve sonuç olarak taraf markalarının 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzer olmadığı,
b) Mal/Hizmetlerin Aynı/Benzer/İlişkili Olup Olmadığı
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin karıştırılmaya neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen karıştırılma ihtimali azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi karıştırılma ihtimaline neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir. 
Davalıya ait 2019/82145 başvuru numaralı “…” ibareli marka ile davacıya ait markaların tescil kapsamında bulunan malları/hizmetleri karşılaştırdığında, davalıya ait markanın tescil kapsamında bulunan 3., 9., 14. ve 29. sınıflara dahil mallar ile aynı/aynı tür malların davacıya ait …. sayılı ve “…”, “…” ve “…” ibareli markaların tescil kapsamında bulunduğu,
c) Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma olasılığı, kamunun ilgili kesiminin ihtilafa konu markalar ve mallar veya hizmetler hakkındaki algısı, markaların ve malların veya hizmetlerin benzerliğinin karşılıklı bağımlılığı dahil olmak üzere inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alınarak, bütüncül olarak değerlendirilmelidir.
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir, ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez.
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirmede, ilgili malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin makul derecede bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı varsayılır. Bununla birlikte, ortalama tüketicilerin farklı markalar arasında doğrudan bir karşılaştırma yapma şansına nadiren sahip olduğu, bunun yerine markaların zihninde kalan tam olmayan imajını (hatırasını) esas aldığı faktörü dikkate alınmalıdır. Buna ilaveten, ortalama tüketicilerin dikkat seviyesinin, ihtilafa konu malların veya hizmetlerin niteliğine göre değiştiği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Tersi durumda, yani önceki tarihli markanın ayırt edici gücü düşük olduğu durumda, karıştırılmanın ortaya çıkma olasılığı azalır. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik (ün) nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. Bu nedenle, karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik (ün) dikkate alınmalıdır.
Birden fazla unsurdan oluşan bileşke markalar söz konusu olduğunda, iki marka arasındaki benzerliğin tespiti, bileşke bir markayı oluşturan öğelerden sadece birisini alarak, o öğeyi başka bir markayla karşılaştırmanın ötesinde bir incelemeyi gerektirir. Karşılaştırma, ihtilaf konusu markaların her birini bütün olarak inceleyerek yapılmalıdır, ancak bazı durumlarda, bileşke markayı oluşturan öğelerden biri, bileşke markanın kamunun ilgili kesiminde yarattığı bütüncül algıda baskın konumda bulunabilir.
Karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde, Yargıtay ….. HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı …. ” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
– Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  
– Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
– Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davalıya ait 2019/82145 başvuru numaralı “…” ibareli markanın tescil kapsamında bulunan mallar ile davacıya ait …. sayılı ve “…”, “…” ibareli markaların tescil kapsamındaki malların/hizmetlerin aynı veya benzer mallar/hizmetler olmaması nedeniyle davalı markası ile 178400, 124000 sayılı ve “…”, “…” ibareli markalar arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı; öte yandan davalı markası ile davacıya ait …. sayılı ve “…”, “…” ve “…” ibareli markaların tescil kapsamında aynı/aynı tür malların yer aldığı tespit edilmekle birlikte, yukarıda da vurgulandığı üzere davalı başvurusu ile davacıya ait sayılan markalar arasında yeterli düzeyde benzerlik olmaması nedeniyle davalı markası ile 2006 25824, 2015 00397, 2015 74396 sayılı ve “…”, “…” ve “…” ibareli markalar arasında da karıştırılma ihtimali ortaya çıkmayacağı,
Öte yandan, davacı tarafından dava dilekçesinde atıf yapılan mahkeme kararlarının incelenen somut olayla farklılıklar gösterdiği ve bu nedenle ilgili kararların iş bu dava bakımından emsal karar teşkil etmediği, zira emsal karar olarka dava dilekçesinde yer verilen örneklere göz atıldığında, bu markaların büyük çoğunluğunun “ürün/sektör adı + …” kompozisyonu ile oluşturulduğunun görüleceği (…. , vb.), bu nedenle belirtilen markalara eklenen … ekinin gerçekten de … markalarının serisi olarak algılanma olasılığının bulunduğu, esasında bu hususa davacı dilekçesinde de davacı vekili tarafından yer verildiği, davacı vekilinin müvekkiline ait markalarda -… ibaresinin/ekinin genellikle markaların kullanılacak olduğu sektörlere özgü seçilen işaretlerin sonuna eklendiğini ifade ettiği (…, …, vb.), ancak dava konusu marka “ürün adı/sektör adı + …” şeklinde bir kompozisyona sahip olmadığından, somut olay bakımından böyle bir durumun söz konusu olmadığı,
2) 6769 sayılı SMK m.6/3 (Gerçek Hak Sahipliği) Bakımından Değerlendirme
6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesi “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” hükmüne amirdir.
Düzenlemede yer alan tescilsiz markalardan kasıt, marka hukukuna özgü kullanılan, ancak 6769 sayılı SMK’ya göre tescili yapılmamış markalardır.
Tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmiş olması koşuluna göre, itiraza gerekçe olarak gösterilen işaret üzerindeki hakkın, itiraz edilen markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden veya bu başvuruya ait rüçhan tarihinden önce doğmuş olması gerekir.
Mülga 551 Sayılı Markalar Kanunu, 15/2 maddesinde, bir marka üzerinde ilk defa kullanım suretiyle hak kazanmak için, “fiilen ihdas ve istimal”, ve “piyasada maruf hale getirme” şartlarını aranmaktaydı. 556 sayılı KHK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 8/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre, tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete -kullanım yoluyla- hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye koruma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “KHK hükümleri uyarınca sağlanan korumanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz.
Eskiye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliği iddiasında bulunan iddia sahipleri, iddialarını ispata matuf çeşitli deliller sunabilirler. İşaretin mal üzerinde veya ambalajında veya hizmet sunumu sırasında kullanıldığını gösteren çeşitli kataloglar, faturalar, vergi tahakkuk fişi, satış sözleşmesi, sergi katılım belgeleri/fotoğrafları, gazete/dergi kupürleri, çeşitli reklam vasıtalarındaki kullanıma dair belgeler (broşür, takvim, ilan, TV reklamı vs), ticaret sicil kayıtları, ticari amaçlı yazışmalar vs. kullanımı ispat amacıyla sunulabilmektedir. Değerlendirme aşamasında delillere farklı ispat güçleri atfedilebilir. Tarih bilgisi de içeren resmi kaynaklı deliller (örn: faturalar, fuar katılım belgeleri vs.) daha güçlü kabul edilirken, içeriği iddia sahibi tarafından belirlenebilen deliller (örn: kataloglar, takvimler vs.) kullanım iddiasını ispat açısından yetersiz kabul edilebilir.
Tescilsiz kullanımın son derece sınırlı olduğu veyahut kullanımların somut deliller ile ortaya konulamadığı hallerde önceye dayalı hak sahipliğinin ispatlanamamış olduğu yorumunda bulunulması gerekecektir.
“Gerçek hak sahipliği” ilkesi uyarınca, marka tescilinden önce tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden markaya konu işaretin veya ibarenin yerelden daha geniş coğrafyada ve ciddi surette markasal kullanımı ve bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandıranlar, markaya konu işaretin veya karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerinin başkalarınca marka başvurusuna konu edilmesi halinde marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmaktadır. Ayrıca söz konusu önceye dayalı kullanımların, marka başvurusuna karşı çıkılan tarafın kullanımlarından da önce olmalıdır. Bununla birlikte, KHK’nın 8/3. maddesi, markanın münferit kullanımları ile marka tescil kapsamı dışında kalan mal ve hizmetler yönünden kullanımlar önceye dayalı hak sahipliği vermeyecektir.”
Diğer taraftan, 6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesi çerçevesinde yapılan bir itirazın incelenmesinde, gerçek hak sahipliği iddiasında bulunulan işaret ile inceleme konusu marka başvurusunun aynı ya da yüksek düzeyde benzer olması dikkate alınır. Markalar arasında yeterli derecede benzerlik yoksa itiraz gerekçesi marka ya da işaretin önceki kullanımlarının 6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesi açısından bir önemi yoktur.
Yapılan değerlendirme neticesinde, davalıya ait … ibareli marka ile davacıya ait gerçek hak sahipliği iddiasına temel teşkil eden … ve … ibareleri arasında aynılık/yüksek düzeyde benzerlik bulunmadığı, bu bakımdan davacının gerçek hak sahipliği iddiasının somut olay bakımından geçerli olmadığı, başvuruya konu marka üzerinde de davalının başvuru tarihinden önce kullanım sonucunda hak elde edildiğini gösterir bilgi ve belge sunulmadığı, sonuç olarak başvurunun SMK’nın 6/3 maddesi çerçevesinde hükümsüz kılınmasına yönelik talebin haklı olmadığı,
3) 6769 sayılı SMK m.6/4 ve m. 6/5 (Tanınmışlık) Bakımından Değerlendirme
YİDK kararının iptaline ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı A başlığında 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesine ilişkin olarak yapılan tespit ve değerlendirmelere tekrardan kaçınmak amacıyla bu kısımda yer verilmemiştir. Bu nedenle sadece 6769 sayılı SMK’nın 6/4 maddesi bakımından inceleme yapılmıştır.
Davacı “…” ve “…” ibareli markalarının Paris Sözleşmesi uyarınca tanınmış olduğunu ve başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/4 maddesi kapsamında hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürmektedir.

Bilindiği üzere, 6769 s. SMK’nın 6/4 maddesi « Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. » hükmünü amirdir.
Bu çerçevede, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/4 maddesi uyarınca reddedilebilmesi için aranan koşullardan biri, karşılaştırılan markaların aynı veya benzer olmasıdır.
Karıştırılma ihtimali başlığı altında yer alan markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesine ilişkin tespitler ışığında, davalıya ait … ibareli marka ile davacı tarafa ait … ve … ibareli markaların aynı veya benzer markalar olmaması nedeniyle 6769 sayılı SMK’nın 6/4 maddesi kapsamında yapılan hükümsüzlük talebinin de haklı olmadığı,
4) 6769 sayılı SMK m.6/6 (Ticaret Unvanı ve Alan Adı) Bakımından Değerlendirme
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/6 maddesi “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü amirdir.
Yapılan incelemede, hükümsüzlüğü talep edilen “…” markasının itiraz sahibinin ticaret unvanı ve alan adı ile benzerlik içermediği, bu nedenle başvuruya konu marka ile itiraz sahibinin ticaret unvanı ve alan adı arasında bir ilişkilendirmenin bulunmadığı kanaatine varıldığından, ticaret unvanı ve alan adı ile benzerlik iddiasına dayalı hükümsüzlük talebinin haklı olmadığı,
5) 6769 sayılı SMK m.6/9 (Kötü Niyet) Bakımından Değerlendirme
Kötü niyet iddiasının markalar arasındaki benzerlik iddiasına dayandığı tespit edilmiştir. Davalının yeni bir marka tescil başvurusunda bulunma eyleminin kötü niyetli bir eylem olarak nitelendirilemeyeceği,
Yukarıda ulaşılan tüm tespit ve değerlendirmeler kapsamında, iptali istenen 29.09.2020 tarih ve 2020-M-8183 sayılı YİDK kararının iptali ile davalıya ait 2019/82145 numaralı markanın hükümsüzlüğü şartlarının da oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.02.06.2021

Kâtip Hâkim …. ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır