Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/354 E. 2022/55 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/354
KARAR NO : 2022/55

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1-…
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- …

T.C Kimlik No: …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı marka başvurusuna müvekkili tarafından itiraz edildiğini, itirazın kısmen kabul edilerek 41. Sınıftaki “sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri” mal ve hizmetlerinin çıkartıldığını, taraf markalarının ayırt edici esas unsurlarının aynı olduğunu, her iki markada da “…” kelimesinin ön plana çıktığını, müvekkilinin… numaralı markasının … ” olduğunu, 41. Sınıfta “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, ulusal ve uluslararası film festivali düzenlenmesi hizmetleri”nde tescilli olduğunu, başvuru markasında yer alan “yapım” ibaresinin tali konumda olduğunu, müvekkilinin markalarını bilen tüketicinin İFYAPIM markasını gördüğünde müvekkiline ait markanın serisi olduğunu zannedebileceğini, Kurum tarafından çıkartılan bir kısım hizmetler ile doğrudan ilgili olan “eğitim ve öğretim hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” hizmetler başta olmak üzere tüm 41. sınıf bakımından sektörde bilinen tanınan bir marka olduğunu, müvekkilinin 42. Ve 09. Sınıfta da tescilli olduğunu bu sınıflardaki bir çok mal ve hizmetin de benzer olduğunu, müvekkiline ait markanın resmi internet sitesi olan ‘ifistanbul.com.tr’ incelendiğinde de uluslararası ve ulusal düzeyde tanınmış olduğunun anlaşılacağını, müvekkilinin 2002 yılından bu yana neredeyse 20 yıldır her sene … markası adı altında bağımsız film festivali düzenlediğini, bu festivalle bağlantılı olarak ‘… OKUL’ adı altında eğitim ve öğretim faaliyetlerinde bulunduğunu, festivalin bilet sağlama ve diğer her türlü yan işini yine … markası adı altında yaptığını, marka başvurusuna ‘FİLM’ kısmı konu edilmese de ‘ifyapim.com’ internet sitesinde dava konusu markanın ‘… FİLM YAPIM’ olarak kullanıldığını, bu durumun müvekkiline ait markanın özellikle ‘FİLM’ alanındaki tanınmışlığından haksız yarar elde ettiğini gösterdiğini, “…’ markasının, başvuru sahibinin aklına tesadüfen gelemeyeceğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu beyan ederek 24.07.2020 tarih ve 2020-M-8127 sayılı kararının iptali ile davalıya ait …numaralı “İFYAPIM” ibareli marka başvurusunun tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; tescil kapsamında kalan diğer mal ve hizmetlerin davacı markaları ile aynı/aynı tür mal ve hizmetleri kapsamadığını, ilintili ya da ilişkili olmadığını, SMK 6/1 maddesi şartlarının bulunmadığını, davacının anılan başvurunun yayınına yapılan itirazı sonucu başvurudan bir kısım mal/hizmet çıkarılarak Kanunun 6/1 maddesi anlamında bir benzerliğin oluşması önlendiğini, davacının tanınmışlık iddiasını ispatlayacak delilleri sunmadığını, davacının, davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispatlayamadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalının yargılamaya katılımı olmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, TÜRKPATENT YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER :
Karıştırılma ve Benzerlik İhtimali:
Karıştırılma ihtimali yönünden nispi ret nedenine ilişkin düzenleme, kısaca bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/11- 338 E. sayılı kararında özetle; “… Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibayı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir.” denilmiştir.
İki marka arasında iltibas oluşup oluşmadığının tespiti yapılırken bu markanın hitap ettiği kesimi ve bu kesimin özelliklerini ve formasyonunu dikkate almak gerekir. …. H.D.’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003 E., 2003/10839 K. Sayılı kararında “… Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ise ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.” diyerek halk nezdinde karıştırılma durumuna açıklık getirmiştir.
Karıştırılma ihtimali kavramına çağrıştırma (bağlantı kurma) suretiyle karıştırma da dâhildir. Yani tüketicinin, marka malların benzerliği nedeniyle her iki malın kaynağının aynı firma olduğu düşüncesi ile bir yerine diğerini tercih etme riski mevcut ise karıştırma ihtimali vardır. ATAD kararlarında belirtildiği üzere; “mal veya hizmetler arasındaki benzerlik değerlendirilirken, aralarında mevcut olabilecek ilişkinin mahiyetinin belirlenmesinde tüm ilgili faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler; onların doğası, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbirleriyle rekabet içinde mi yoksa tamamlayıcı nitelikte olup olmadıklarıdır.” Karşılaştırma konusu mal veya hizmetlerin aynı veya aynı türden olması, markalar arasındaki küçük bir benzerliğe rağmen markalar arasında iltibasa yol açabilmektedir.
Başvuru Markası ile Redde Mesnet Alınan Markaların Kapsamlarının Karşılaştırılması
Taraf Markalarının Mal/Hizmet Benzerliği
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Davalının başvuru markasında yer alan 41. Sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” hizmetleri ile davacının markasında yer alan 41. Sınıftaki “ulusal ve uluslararası film festivali düzenlenmesi hizmetleri.”nin aynı tür, benzer, ilişkili hizmetler olduğu,
Başvuru kapsamında yer alan 09, 42 ile 41. Sınıftaki diğer mal ve hizmetlerin davacının markasında tescilli olmadığı görülmekle birlikte mevcut tescilli emtialar arasında yapılan değerlendirmede başkaca bir ilişki görülmemiştir.
İlgili Tüketici
Tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir.
Taraf markalarında tescilli bulunan ve aralarında ilişki tespit edilen 41. Sınıf hizmetler bakımından tüketicinin daha bilinçli olabileceği değerlendirilmiştir. Örneğin “film festivali düzenlenmesi”, “eğitim öğretim hizmetleri”, “kongre, seminer düzenleme” gibi hizmetleri satın almak isteyen kitlenin daha seçici olabileceği, sıklıkla başka bir işi gerçekleştirmek üzere hizmet satın alacak olan, herhangi ucuz ve hızlı tüketim malını alan tüketici kitlesine nazaran daha bilinçli tüketicilerden oluştuğu,
Emtialara ilgi duyan tüketicinin bilinç ve dikkat düzeyinin iltibas tehlikesini ortadan kaldırıp kaldıramayacağı veya iltibas üzerinde etkisi ise marka işaretlerinin birbirine ne derece yakınsadığıyla ilgilidir. Marka işaretleri arasındaki benzerlik düzeyinin yüksek olması halinde, tüketicinin dikkat ve bilinç düzeyinin nispeten daha yüksek olması dahi iltibas ihtimalinin bulunmasına engel olamayabilir.
Davacı ile Davalı Marka İşaretlerinin Aynı veya Benzer Olup Olmadığı:
Düzenlemeye göre; bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu hâlde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir. Markalar arasında iltibasın bulunması için, sadece mal / hizmetlerin benzerliği yeterli değildir. Aynı zamanda işaretlerin de karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olması gerekir.
Kelime markalarında kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Bu kapsamda taraf markaları görsel olarak değerlendirildiğinde; başvuru markasının düz beyaz zemin üzerine siyah ve hepsi büyük harfle yazılı olacak şekilde “İFYAPIM” ibarelerinden oluştuğu; davacı markasının ise “İ” harfi “!” işareti olarak yer alan “!F” ibaresi ile hemen altına giderek küçülen İstanbul uluslararası/bağımsız/film/festivali sözcüklerinin bulunduğu, bu anlamda davacı markasında “!F” ibaresinin baskın ve ön planda olduğu anlaşılmıştır. Davacı markasının “!” işareti markaları birbirinden farklılaştırmaya yeterli olmadığı, başvuru markasında baskın olarak yer alan başkaca şekil ve benzeri bir unsurun yer almadığı anlaşılmakla markaların görsel olarak benzediği,
Kelime markalarında, tüketici dikkatinin özellikle kelimenin başlangıç kısmı üzerinde yoğunlaştığı düşünülmektedir. Bu çerçevede, kelime markalarının başlangıç kısmındaki (ilk harflerindeki) benzerliğin tüketicilerin markalarını benzer bulmasında önemli bir etken olduğu, kelime markalarının başlangıcındaki farklılıkların ise markaların tüketicilerce benzer bulunması ihtimalini azalttığı kabul edilmektedir.
Bununla birlikte diğer marka türlerinde olduğu gibi işitsel benzerlik nedeniyle karıştırılma ihtimali değerlendirilmesinde de markayı taşıyan malların, hizmetlerin muhatap alıcı veya kullanıcı kitlesinin de dikkate alınması gereklidir. Bu kapsamda, markaların telaffuzlarına göre kulakta bıraktıkları sese göre söz konusu olan benzerliktir. İşitsel olarak ortaya çıkan farklar, kısa kelimelerde uzun kelimelere göre daha büyük etki göstermektedir. Üç ya da dört harften oluşan kelimelerde, sadece tek bir sesin farklı olması kelimeler arasındaki benzerliği ortadan kaldırmak için yeterli olabilir. Bu durum sadece harflerden veya rakamlardan oluşan markalar için de geçerlidir. Buna göre, davalı başvurusu …-YA-PIM şeklinde telaffuz edilirken davacı markası da yine …-… şeklinde telaffuz edilecektir. Buna göre tüketicinin ilk sese, ilk heceye yoğunlaştığı da dikkate alındığında ibarelerin söyleniş tarzları, kulakta bıraktıkları tını, ses uyumları, vurguları bakımından taraf markaları arasında işitsel anlamda benzerlik olduğu düşünülmektedir. Davacı markasına tescilli emtiaları dikkate alındığında ise yine odaklanılacak olan işaretin “…” olduğu, diğer ibarelerin ise emtiaları tüketenler bakımından “…” ibaresi kadar güçlü olmayacağı,
Kavramsal benzerlik, iki markanın ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde bıraktıkları iz ve imaj bakımından söz konusu olabilmektedir. Bir markanın tüketicisinin zihninde bırakacağı iz anlam karşılığı ile olabilmektedir. Buna göre; davacı markalarında yer alan … sözcüğü İngilizce bir kelime olup (1) “başka bir şeyin olmasına veya doğru olmasına bağlı olarak bir şeyin olabileceğini, olacağını veya olabileceğini veya doğru olabileceğini” , (2) “ne zaman; ne zaman olursa; her zaman”, (3) “eğer”, “ise” anlamında cümle içerisinde kullanılan bir bağlaçtır. Davalı marka başvurusunda yer alan “YAPIM” sözcüğü ise; (1) “isim Yapma işi, inşa, imal, konstrüksiyon”, (2) isim “Ham maddeyi el veya makine ile işleyerek mal üretme, imal”, (3) isim, “biyoloji Özümleme”, (4) isim, “sinema, televizyon bir filmin çevrilmesi veya bir radyo, televizyon programının hazırlanması için gerekli çalışmaların tümü ve bu çalışmaların ürünü, prodüksiyon” anlamlarına gelmektedir.
Bu noktada YAPIM ibaresinin direkt davalı başvurusunun tescil talep ettiği 41. Sınıf “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri”ni işaret eden bir anlamı olmamakla birlikte; piyasada yaygın kullanımı sonucunda bu hizmetler yönünden ayırt ediciliği zayıflayarak telmih edici bir sözcük haline geldiği,
Gerek öğreti, gerekse EUIPO ve ECJ uygulamaları, markaların ayırt edicilik vasfı taşıyıp taşımadığına büyük önem atfetmektedir. Bu önem, markalardaki tanımlayıcı ve jenerik unsurların değerlendirme dışı bırakılacak olmasından ileri gelmektedir. Diğer bir deyişle “Markadaki ayırt edici olmayan unsurlar, karıştırılma ihtimali bakımından dikkate alınmazlar”. Yani, inceleme esnasında örtüşmeyen birleşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edici özellikleri ele alınacaktır. Düşük seviyede ayırt ediciliği olan unsurların aynı olması kendiliğinden karıştırılma ihtimaline yol açmayacaktır.
Davacı markasında yer alan diğer sözcükler ise ayırt ediciliği bulunmayan 41. Sınıfta tescilli olduğu hizmeti tanımlayan ibareler olduğundan baskın unsur “!F” ibaresi olup vurgu bu sestedir. Bu kapsamda davalı başvurusunda yer alan … ibaresi ve davacı markasındaki “!F” ibaresinin kavramsal olarak aynı anlama geldiği,
Bütünsel inceleme ve değerlendirme sonucunda davalı markasında davacı markasından farklılaşmayı sağlayacak yeteri düzeyde ayırt edici nitelikte ilave sözcük, şekil ve sair unsurların bulunmadığı, Davalı markasında yer alan “YAPIM” ibaresinin ortalama tüketici nezdinde markaları birbirinden ayırt etmeye yetecek düzeyde farklılaştıramamış markada anlam değişimi oluşturmamıştır. Davacının “!F” ibareli markasından ve bu marka adı altında sunmakta olduğu hizmetten haberdar olan tüketicinin davalı markasının davacıya ait olduğunu yahut davacı markasının serisi olduğunu düşünmesi kuvvetle muhtemeldir. Her ne kadar ilgili tüketici kitlesinin uygun fiyatlı, hızlı tüketime konu malı alan tüketiciye nazaran daha bilinçli tüketicilerden oluştuğu değerlendirilmiş olsa da, ilgili tüketici grubunun başvuru markasını davacının yeni bir versiyonu, yeni bir çeşidi, hizmeti sanabilecek, iktisaden birbirine bağlı işletmelerden geldiğini düşünebilecek; taraf markalarının farklı kaynaktan geldiğini anlayamayabilecektir. Bu sebeple aynı aynı tür, benzer olduğu kanaatine varılan başvuru markasındaki 41. Sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” hizmetler yönünden taraf markalarının biçim, düzenleme ve tertip tarzı ile bıraktıkları genel izlenim itibariyle ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzer olduğu, çağrışımlarının ve bir bütün olarak uyandırdıkları kanaatin aynı olacak şekilde markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma/benzerlik ihtimali bulunduğu,
Davacı Markasının Tanınmışlık Düzeyi
1) Genel Olarak
Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markaların üye devletler tarafından korunmaları zorunluluğu ülkemizde mevzuatımızda “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6’ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir” şeklinde karşılığını bulmuştur. Birlik üyesi ülkelerde, böyle markalar sahibinin izni olmadan başkalarınca aynı veya benzer mal ve hizmetler için tescil edilemezler.
Bununla birlikte, bu kullanım tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka sahibinin markasının ününden haksız yararlanma sonucunu doğuruyorsa veya itibarına zarar verici nitelikteyse tescili nisbi ret sebebi kapsamında itiraz üzerine reddedilir. Bu ret sebeplerine rağmen tescillenen markalar ise hükümsüzlük davasına konu edilebilirler. Mevzuattaki “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir” düzenlemesi gereğince önceki tarihli markanın tanınmışlık düzeyinden kaynaklı olarak tescil engelinin söz konusu olması mümkündür.
Toplumdaki tanınmışlığın tespitinde 1999 tarihli “WIPO Ortak Tavsiye Kararları” adı altındaki ölçütlerden yararlanılmak gerekirse bu ölçütler kısaca;
a) Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi (Örneğin, bir cep telefonu ya da bir kalem markası bakımından toplumun ilgili kesimi hemen hemen toplumun tamamıdır ancak; zirai ilaç markası yönünden toplumun ilgili markası zirai ilaç kullanan tarım işletmeleri, çiftçilerdir.)
b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu
c) Marka promosyonlarının hedef aldığı alan, promosyon süresi ve yoğunluğu
d) Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü
e) Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları
f) Markanın ekonomik değeridir.
Aynı veya benzer markalar farklı mal ve hizmetlerde kullanılabilir. Bunun istisnası tanınmış markalardır. Bir marka toplumda belli bir tanınmışlık düzeyine erişmişse, bu marka, bazı şartların varlığı halinde, farklı mal ve hizmetlerde dahi kullanılamaz. Tanınmış markanın başka mal ve hizmetlerde kullanılması üç şarttan birinin varlığı halinde engellenebilir. Bu şartlar şunlardır:
•Tanınmış bir markanın farklı mal ve hizmetlerde kullanılması sonucu haksız bir yararın sağlanması,
•Markanın itibarına zarar verilmesi,
•Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi,
Tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması halinde, tanınmış markanın toplumda yarattığı isimden yararlanma ve bu şekilde haksız avantaj sağlanması ihtimali varsa, tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması dahi önlenmelidir.
Somut Olayda Davacının Markasının Tanınmışlık Düzeyi:
Bilindiği üzere, bir markanın tanınmışlık derecesi, ilgili toplumsal çevre içinde yer alan kişilerdeki, markanın ve kullanıldığı mal ve hizmet grubuna ilişkin bilgiyi ifade eder.
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tanınmış markaların korunması için konulmuş olan hükümlerin amaçları dikkate alınmak suretiyle benzer olmayan mal ve hizmet alanının tespit edilmesidir. Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının haksız avantaj sağlayıp sağlamayacağının, tanınmış markanın itibarının zarar görüp görmeyeceğinin ve ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceğinin incelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu noktada önem teşkil eden husus markanın tanınmışlığına kanaat getirilecek delillerin her somut uyuşmazlıkta ayrıca ortaya konulmuş olmasıdır. Tanınmışlığın araştırılması sırasında özellikle markanın kullanım süresinin, kullanımın kapsadığı coğrafi alanın, kullanımın yoğunluğunun, markayı taşıyan malların sahip olduğu pazar payının ve marka sahibinin bu markayı tanıtmak için yaptığı reklam ve tanıtım harcamalarının büyüklüğünün davanın somut özellikleri ile birlikte dikkate alınması gerekmektedir.
Markanın tanınmışlığı sabit ve statik bir olgu olmayıp, uzun yıllardır tescilli olan bir marka hiç tanınmamış olabileceği gibi, yeni tescil edilmiş bir marka ise kuvvetli tanıtım ve yoğun reklamlar sayesinde kısa süre içerisinde tanınmış hale getirilebilir. Öte yandan bir dönem tanınmış marka olan bir işaret, üretim ve tanıtımın devamına ve yoğunluğuna bağlı olarak zaman içerisinde tanınmışlığını da yitirebilir. Bir markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlık düzeyi, sonraki tarihli markanın başvuru tarihi esas alınarak, her bir dosyada bunu ileri süren tarafça ve dosyaya sunulacak delillerle ispat edilmelidir.
Davacı dava ve sair dilekçelerinde “!F” esas unsurlu markasının Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6’ncı maddesi bağlamında tanınmış marka olduğunu ve yine Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşmış olduğunu iddia etmiştir.
Bu kapsamda yukarıda belirtildiği üzere Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6’ncı maddesi bağlamında tanınmış bir marka gerekçe gösterilerek aynı /benzer bir marka başvurusuna yapılan itiraz neticesinde yapılan incelemede markalar “aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından” değerlendirilerek işbu mal ve hizmetler yönünden de benzer bulunması sonucunda başvuru markası reddedilebilecektir. Somut uyuşmazlık kapsamında taraf markalarının 41. Sınıfta yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” yönünden benzer olduğu kanaatine ulaşılmakla birlikte davacının işbu hizmetler bazında Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6’ncı maddesi bağlamında tanınmış olduğunu ispata yarayan yeterli delil sunmadığı,
Markanın tanınmışlığı arttıkça ve normalde temsil ettiği mal ve hizmetten farklı alanlarda kullanıldıkça markanın temsil ettiği normal mal ve hizmetler ve kalite ile sahibi arasında kurduğu bağlantı, yani kaynağına işaret etme fonksiyonu azalır. Hatta ilgili tüketici tanınmış markanın farklı mal ve hizmetler üzerinde kullanımını gördükçe marka sahibinin diğer ürünler için de aynı olduğunu düşünür. Böylece, aynı veya benzer mal ve hizmetler değil de farklı mal ve hizmetler söz konusu olsa bile karıştırılma ihtimali oluşabilir. Böyle bir durumda markanın belirli bir ürünü ayırt etme gücü azalacağı gibi itibarına da zarar verilebilir hatta sonraki markanın tanınmış markanın ününden haksız yarar sağlaması da söz konusu olabilir. İşte tüm bu haksız kullanımların önüne geçmek ve tanınmış markanın ekonomik değerini ve markanın temel fonksiyonu olan kaynak gösterme fonksiyonu dışındaki kalite, reklam, yatırım ve iletişim fonksiyonlarını korumak için farklı mal ve hizmetleri de kapsayacak şekilde geniş bir koruma sağlanmıştır. Fakat şu noktaya da dikkat çekmek gerekir ki, marka çok tanınmış, hatta dünya çapında tanınmış marka olsa bile SMK 6/5 maddesinde belirtilen sulandırma hallerinden biri gerçekleşmediği sürece o markanın farklı mal ve hizmetler için korunması mümkün değildir. Sulandırma değerlendirmesinin yapılabilmesi için öncelikli olarak markalar arasında karıştırılma ihtimali olması gerekli değildir; fakat en azından ilişki kurmaya elverecek düzeyde benzerlik olması gerekmektedir.
Buna göre; “sulandırma halleri” olarak ifade edilen markadan haksız yararlanılması ya da markanın ayırt edici karakterine veya markanın itibarına zarar vermesi durumlarına açıklık getirmekte fayda vardır:
Haksız bir yararın sağlanmasından kasıt; bir marka, büyük mali yatırımlar, reklam ve tanıtım kampanyaları ve daha kaliteli ürünler meydana getirebilmek için yürütülen AR-GE çalışmaları gibi büyük çabalar sonucu tanınmış hale getirildiğinde, böyle bir çaba sarf etmeksizin, tüketicilerin tanınmış marka ile ilişki kurmasına izin verecek şekilde ve kolay yoldan müşteri çevresi yaratmaya çalışarak tanınmış markadan haksız bir yarar elde edilmesidir. Örneğin, yılbaşı süslemesi gibi yılda sadece bir kez tercih edilen spesifik bir alanda seçim yaparken, tüketicinin o alanda bildiği bir marka muhtemelen olmayacağı için daha önce başka bir sektörden bildiği bir markanın bu süslemeler üzerinde yer alması tüketiciye güven verecek ve onu karar verme sıkıntısından kurtararak tercihini olumlu yönde etkileyebilecektir. Benzer bir şekilde, bu tercihi daha fazla önem arz eden bir ürün ile ilgili yapmak zorunda kaldığında başka sektörlerde bilindik olan marka, onun için sadece cezbediciliği sebebiyle tercihini etkilemeyecek ayrıca satın almayı düşündüğü üründe arzu ettiği diğer özelliklerin de bulunup bulunmadığına dair bir algı oluşturarak kararını değiştirmesine sebep olabilecektir.
Öte yandan AAD, INTEL kararında, markalar arasında bu şekilde bir ilişki kurulabilmesi için markaların hitap ettikleri kitleler açısından da bir itibarının olması gerektiğini ortaya koymuştur. Yani sonraki markanın, tanınmış markadan haksız kazanç elde edebilmesi için bu iki markanın mal ve hizmetleri açısından kavramsal bağlantının kurulması gerekmektedir.
Markanın itibarına zarar vermesinde; genellikle tüketicinin, ikinci markanın daha düşük kaliteli mal veya hizmetlerde kullanılması sonucu kötü deneyimlerini tanınmış markaya mal etmesi şeklinde oluşur. Markanın itibarına zarar veren durumlar bir parfüm markasının fare zehri markası olarak da kullanılması örneğinde olduğu gibi daha çok prestijli ürünleri sembolize eden markaların, sıradan ürünlerde kullanılması durumunda ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir tanınmış marka olan … markasının benzeri olan … ibaresinin tişörtlerde kullanılması halinde tüketici, marka ile uyuşturucu arasında bağlantı kurabilecek böylece de marka açısından itibar kaybı ortaya çıkabilecektir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi ise; markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi durumunda markanın temsil ettiği mal ile özdeşleşmesi ve tüketiciye o malı hatırlatması durumundaki azalma durumudur. Burada önemli olan, tüketicinin “ikinci markayı, tanınmış marka nedeniyle diğerlerinden daha kolay ayırt etmesi ve dikkatini bu markaya yönlendirmesi; farklı işletmelerin bulunduğunu tespit ettiğinde malları birbirinden ayırt etmek için ilave kriterler aramak zorunda bırakılmasıdır”. Örneğin; seçkin bir marka olan ve belli bir tüketici kesimine hitap eden … markasının asıl faaliyet alanı olan otomotiv sektörü dışında sıklıkla kullanılması sonucu (tekstil, konaklama, gıda vs.) bu markanın uzun dönemde ayırt ediciliğinin kaybolacağı ve değerini yitireceği, tüketici açısından artık cazip bir marka olarak algılanmayacağı belirtilmektedir.
Böyle bir durumda zarar gören, tüketiciden ziyade markanın ayırt ediciliği, yani markanın kendisi olmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında SMK madde 6/5 yönünden yapılan incelemede ise; dosyada bulunan deliller incelenmiş ve sunulan delillerin; ulusal marka tescil suretleri, birden fazla YİDK ve MDB kararı, kesinleşmiş mahkeme kararı ve buna benzer deliller sunduğu tespit edilmekle birlikte anılan delillerin davacı yanın faaliyet gösterdiği 41. Sınıfta yer alan “uluslar arası ve ulusal film festivali düzenleme yönünden tanınırlığını ispata elverişli olduğu yorumunda bulunulsa dahi davalının başvuru markası kapsamında bulunan 09. Sınıftaki mallar, 42. Sınıftaki hizmetler ile 41. Sınıftaki “Eğitim ve öğretim hizmetleri.. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri” dikkate alındığında davacı markası yönünden sulandırılma için gerekli şartların oluşmadığı,
Kötüniyete ilişkin Değerlendirme
Genel Olarak
Kötü niyet; “bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranmak” olarak tanımlanmıştır.
TMK’nın “dürüst davranma” başlığı altında yer alan ikinci maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Söz konusu hüküm ile hukuk düzeninin tanıdığı tüm hakların kullanımında “dürüstlük kuralı” ve “hakkın kötüye kullanılması yasağı” olarak ifade edilen iki temel ilkeye yer verilmektedir.
Buna Göre Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 tarihli 2008/11-501 E., 2008/507 K. Kararında; “Marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir.” hükmü yer almaktadır.
Bir marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olabilmesi için, marka başvurusu sırasında kötü niyetli olarak markanın amacı ve temel işlevi dışında bir amaçla kullanılması gerekir. Dolayısıyla, kötü niyetin kabulü için, marka için başvuruda bulunan kişi, markanın temel işlevleri olan ürünün işletmeye aidiyetini sağlama ve diğer ürünler karşısında ayırt edicilik sağlama fonksiyonu dışında bir amaçla veya marka üzerindeki gerçek hak sahibinin markadan yararlanmasını engellemek veya markanın ün ve şöhretinden yararlanmak suretiyle haksız çıkar edinme gibi bir amaçla hareket etmelidir.
Adalet Divanı ve Adalet Divanı Genel Mahkemesinin kötüniyete ilişkin benimsediği ilkeler ise genel itibariyle şu şekildedir;
• Kötü niyetli başvuruların tespitinde, başvuru sahibinin, markanın tescil edilmesi için başvuruyu yaptığı tarihteki niyeti dikkate alınmalıdır. Başvuru sahibinin, başvuruya konu işaretle aynı veya benzer bir işaretin, aynı veya benzer ürünler için üçüncü bir tarafça kullanıldığını bilmesi gerektiği yönündeki varsayım, piyasanın ilgili sektörünün genel bilgisinden ve kullanım süresinin uzunluğundan kaynaklanabilir. Üçüncü taraf kullanımının eskiden beri süregelen kullanımının uzunluğu arttıkça, başvuru sahibinin tescil başvurusunu yaparken söz konusu kullanımdan haberdar olması olasılığı artar. Bununla birlikte, başvuru sahibinin, aynı veya benzer işaretin, aynı veya benzer ürünler için üçüncü tarafça en az bir üye ülkede gerçekleşen kullanımını bildiği veya bilmesi gerektiği hususu, tek başına başvuru sahibinin kötü niyetle hareket ettiği sonucuna varılmasını sağlamaz. Bu hususlara ilaveten, başvuru sahibinin kötü niyetle hareket edip etmediği belirlenirken, topluluk markası tescil başvurusu yapılırken, işaretin sahip olduğu bilinirlik (ün) derecesi de dikkate alınmalıdır.
• Kötü niyet hususu incelenirken, inceleme konusu işaretin kökeninin, yaratıldığı andan itibaren kullanımının ve işaretin topluluk markası olarak tescil edilmesi talebinin altında yatan ticari mantığın araştırılması gerekmektedir.
• Topluluk markası sahibinin önceki markalarının kullanılmama nedeniyle iptal edilmesinden kaynaklanacak sonuçları engellemek amacıyla aynı markanın tekrar başvurusunu yapması, başvuru sahibinin kötü niyetle hareket edip etmediğini değerlendirirken dikkate alınabilecek bir husustur.
Somut Olayda Kötüniyete ilişkin:
Yukarıdaki açıklamalar ışığında marka tescilinin kötü niyetli olup olmadığı incelenirken, kötüniyetli olarak tescil ettirildiği iddia edilen markanın, kötüniyet iddiasında bulunan tarafa ait marka ile birebir aynı olup olmadığı, markanın ne derece yaratıcı ve ayırt edici olduğu, diğer markalardan habersiz olarak tesadüfen tescil ettirilmiş olmasının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, tescilin diğer markanın tanınmışlığından ve ayırt edicilik gücünden, reklam değerinden haksız yararlanmaya yönelik olup olmadığı gibi hususlar yanında, asıl markanın asli ve tali unsurlarının birebir tescil ettirilip ettirilmediği gibi hususlar dikkate alınacaktır.
Buna göre; dosya içerisindeki deliller incelendiğinde davacı tarafından sunulan … adresinden alındığı iddia olunan görsel bulunmaktadır. Bilirkişilerce yapılan araştırmada … alan adının halihazırda tescilli olmadığı ve alan adının herhangi bir kimse tarafından satın alınabileceği,

Dosya içerisinde davalının başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin başkaca somut veri bulunamamıştır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacıyı baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davacının hükümsüzlük talebine konu edilen her iki markası için de kötüniyet gerekçesiyle hükümsüzlük talebinden söz edilebilmesinin bu konuda yeterli bir somut delil ibraz edilmemiş olması nedeniyle ispat edilemediği gibi davacının piyasaya sunduğu “…” esas unsurlu markaları üzerinden haksız bir avantaj sağladığının da ispat edilemediği,
Netice itibariyle;
• Davalıya ait …numaralı marka başvurusu ile davacının 2002 00283 tescil numaralı mesnet markası arasında bütüncül değerlendirme sonucunda marka ve işaretler arasında “41. Sınıf eğitim ve öğretim hizmetleri, Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)” hizmetleri bakımından ilişkilendirme de dahil karıştırılma/benzerlik ihtimalinin bulunduğu,
• Davacının tanınmışlık düzeyine ilişkin iddiaları bakımından dava konusu marka ile ilgili bir tescil engelinden söz edilemeyeceği,
• Davalı yönünden, davacıyı baskı altında tutma, ona şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olaya ilişkin delil bulunmadığından kötü niyetin ispat edilemediği kanaatlerine ulaşılmış davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Kısmen Kabulüne,
TÜRKPATNET YİDK nın 24.07.2020 tarih …sayılı kararının 41. Sınıf “eğitim ve öğretim hizmetleri, spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil) ” mal ve hizmetleri bakımından iptaline,
Davaya konu marka tescil edilmediğinden hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 26,30.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalı kurumun kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.565,70.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Diğer davalı şahsın yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı şirket vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17.02.2022
Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 62,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.-TL
P.P : 253,50.-TL
TOPLAM : 2.565,70.-TL