Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/352 E. 2021/291 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/352
KARAR NO : 2021/291

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
DAVALI : 1- ….
VEKİLİ : Av. … ….
DAVALI : 2- … -… …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 23/11/2020
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/09/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin başta enerji içecekleri olmak üzere meşrubat ve sair ürünleriyle dünya çapında bilinen ve tüketiciler nezdinde yüksek tanınmışlığa ulaşmış bir şirket olduğunu, dünya çapında tanınmış “…” kelime, boğa şekli ve çeşitli renk markalarının tescilen ve ihdasen sahibi olduğunu, müvekkili şirket ürünlerinin 173 ülkede dağıtılıp satıldığını, markalarının 199 ülkede tescille korunduğunu, müvekkili şirketin Türkiye enerji içeceği piyasasında lider olduğunu, 2019 yılı için Türkiye’deki birim satışlarının 187 milyonu aştığını, Pazar payının %64’ten fazla olduğunu, müvekkili şirketin ambalaj konsepti olan renk markalarını 185 farklı ülkede tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin Türkiye’deki bilinirlik oranlarının oldukça yüksek olduğunu, bağımsız araştırma şirketlerince yürütülen araştırma ve anketler sonucu müvekkili şirket markasının ve ürününün spontane bilinirlik oranının %97, destekli bilinirlik oranının %99 olduğunu, müvekkili şirketin TÜRKPATENT nezdinde onlarca markanın sahibi olduğunu, işbu davaya gerekçe markaların 32. sınıfta tescilli 2006 …. sayılı markalar olduğunu, davalı marka başvurusunun müvekkili şirket markaları ve ürünleri ile neredeyse aynı konsept olan mavi, kırmızı, gri renk kombinasyonu ile oluşturulduğunu, özellikle işitsel olmak üzere görsel ve konseptsel olarak müvekkili şirketin “…” markalarına çok benzer “…” ibaresini barındırdığını, müvekkili şirket markalarının en yaygın kullanıldığı 32. sınıftaki (enerji içecekleri dahil) için tescil edilmek istendiğini, davalı tarafın başvuruda kötü niyetli olduğunu, marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itiraz üzerine verilen YİDK kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin TÜRKPATENT tarafından tescil edilen T/00740 sayılı “…” ve diğer tanınmış markalarına sağlanan üstün koruma dışında da dava konusu marka başvurusunun müvekkilinin ana faaliyet alanı olan 32. sınıfta tescil edilmek istendiğini, markaların kapsadığı sınıflar arasında ayniyet olduğunu, başvuru markasındaki “…” ibaresinin İngilizce “koyu” anlamına geldiğini, başvuruya herhangi bir ayırt edicilik katmadığını, “…” kelimesinin İngilizce’de “mavi” anlamına geldiğini, “koyu mavi” anlamına gelen ibarenin yazının yer aldığı arka planın rengine işaret etmekten öteye gitmediğini, YİDK kararında asli ayırt edici unsur olarak belirtilen köpekbalığı resminin minimal boyutta olması nedeniyle markaya ayırt edicilik katma etkisi olmadığını, markaların ikinci kelimeleri olan “….. ” kelimelerinin görsel ve işitsel olarak birbirine çok benzer olduğunu, markaların halk arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, tüketicilerin markaları taşıyan ürünlerin farklı olduğunu algılasalar dahi dava konusu markayı taşıyan içeceklerin ve ürünlerin müvekkili şirket tarafından veya ona bağlı bir firma tarafından piyasaya sunulduğunun zannedilebileceğini, ürünlerin satış noktalarında aynı raflarda ve bir arada satışa sunulacağını, hızlı tüketime konu ürünler olduğunu, tüketicileri ürünleri satın alırken çok yüksek bir dikkat ve özen göstermesinin beklenemeyeceğini, davalı şirketin halihazırda TÜRKPATENT nezdinde 32. sınıfta tescilli “…” ibareli markalarının bulunduğunu, müvekkili şirketin enerji içecekleriyle özdeşleşmiş mavi-kırmızı-gri renk kombinasyonunu kullanarak davaya konu marka başvurusunu oluşturmasında gereklilik bulunmadığını, bu şekildeki kullanımın müvekkili şirket markaları ile karıştırılma ve çağrıştırılma ihtimali yaratacağını, davalı şirketin giderek müvekkili şirket marka ve kullanımlarına yaklaştığını, müvekkili şirketin T/00740 sayılı “…” ve T/02334 sayılı “…+çift boğa şekli” markalarının tescilli tanınmış markalar olduğunu, müvekkili şirketin sosyal medyada çok güçlü bir konumda olduğunu, kendi TV kanalları, kitap ve dergilerini yayınlayıp farklı dijital platformlara ev sahipliği yaptığını, dünya çapında bir çok takım aracılığıyla çeşitli alanlarda tanıtımını yaptığını, davalı başvurusunun müvekkili markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, müvekkili markasının itibarını ve ayırt edici karakterini zedeleyebileceğini, davalı kurumun dava konusu markadaki esas unsurun “köpek balığı” şekli ve “…” ibaresi olduğu yönündeki savunmalarının hatalı olduğunu, davalı kurumun ve davalı şirketin cevap dilekçesinde davaya konu markanın müvekkili şirket markalarıyla aynı renk konseptiyle oluşturulduğunu ikrar niteliğinde beyan ettiğini, davalı kurumun cevap dilekçesinde kötü niyetin ispatlanamadığı yönündeki savunmanın ilgisiz ve yüzeysel olduğunu, davalının kötü niyetli başvuru yaptığına ilişkin iddiada bulunulmadığını, davalı şirketin savunmalarında ileri sürülen mahkeme kararlarının kesinleşmediğini, davalı şirket tarafından anılan ürünlerin uyuşmazlık konusu ürünler olduğunu, davalı şirket tarafından örnek olarak verilen mavi-gümüş renk kombinasyonu içeren ambalaja sahip enerji içeceği ürününe karşı müvekkili şirket tarafından açılan dava kapsamında alınan bilirkişi raporunda benzerlik nedeniyle marka tecavüzü yarattığının tespit edildiğini beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın 2019-M-11372 sayılı kararının iptaline, 2018/68490 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu markanın orta düzeydeki tüketiciler nezdinde marka olarak algılanacak nitelikteki asli ayırt edici unsurlarının “…” ibareleri ile köpek balığı logosu olduğunu, lacivert-gri renkler, kırmızı şerit ve beyaz çizgilerin markasal unsurlardan ziyade markanın/ambalajın birer unsurları olarak algılanacağını, markasal algıya etkisinin son derece sınırlı kalacağını, itiraz gerekçesi markalardan 2006 05072 sayılı markada “…” ibareleri ve boğa logosunun, itiraz gerekçesi diğer markalarda herhangi bir ibare bulunmadığını, lacivert-gri renklerden oluşan renk kombinasyonlarının markasal unsurları oluşturduğunu, markalar arasında ihtilaf konusu olan benzer unsurların lacivert-gri renkleri olduğunu, renklerin konum, genel tasarım ve tonlarının da itiraz gerekçesi markalardan farklı olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde markaların sahip olduğu bütünsel algı itibariyle başvuru ile itiraza gerekçe olan markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, itiraz gerekçesi markaların tanınmışlık düzeyinin de bu durumu değiştirmeyeceğini, taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, taraf markalarının aynı firma markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, davacının kötü niyet iddiasını ispata yeterli delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın hangi sayıda ve hangi ülkelerde tescil aldığının bu yargılama ile bağlantısı bulunmadığını, müvekkili şirketi ile davacı arasında mevcut tek ihtilafın bu dava olmadığını, müvekkili şirketin her geçen gün artan satış oranları ve büyüme hızının ihtilaflara sebep olduğunu, davacı şirketin tekel olma çabasında olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirketin 2018/02355 ve 2018/02925 numaralı ambalaj tasarımlarının hükümsüzlüğü istemli dava açıldığını, Ankara 3. FSHHM 2019/55 E. sayılı dosyada davanın reddine karar verildiğini, yine davacı tarafından müvekkili şirketin 2018/33445 sayılı “…” ibareli markası ile ilgili olarak YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük talepli açılan Ankara 5. FSHHM 2019/318 E. sayılı dosyasında görülen davanın da reddedildiğini, müvekkili şirketin TPMK nezdinde 100’den fazla tescilli yahut tescil aşamasında markası bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket tarafından oluşturulmuş özgün bir marka olduğunu, müvekkili şirketin “…” ibaresi bakımından müktesep hak sahibi olduğunu, davacı tarafın hak sahibi olduğunu iddia ettiği mavi ve gri renk kombinasyonlarının müvekkili şirkete ait tescilli markalarda uzun senelerdir kullanıldığını, davacı talebinin “uzun süre sessiz kalma yolu ile hak kaybı” niteliğinde olduğunu, müvekkili şirkete ait marka başvurusunda yer alan kelimeler bakımından davacı şirketin herhangi bir tescili ve kullanımı bulunmadığını, benzerlik iddiasını renk üzerinden dile getirdiklerini, davacı tarafın kötü niyetle hareket ettiğini, renkler üzerinde tekel hakkı olduğu iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, davacı tarafından markalar arasında iltibas tehlikesi olduğuna ilişkin somut bir veri sunulmadığını, görsel, işitsel ve kavramsal olarak markaların benzer olmadığını, iki ibare arasında ilişki kurulması imkan ve tehlikesinin bulunmadığını, dava dilekçesinin 3. ve 4. sayfalarında görseline ve tescil bilgilerine yer verilen markalardan birinin Avrupa’da yapılan yargılama neticesinde iptaline karar verildiğini, davacı tarafça kullanılan markanın “kırmızı boğa” anlamına gelen bir ibare olduğunu, logosunun “kırmızı renkte iki boğa” olduğunu, tanınmış marka olarak ülkemizde tescil edilen davacı markalarında herhangi bir renk bulunmadığını, müvekkili şirkete ait markada köpekbalığı şekli mevcut olduğunu, marka görselinin tüketici nezdinde karıştırılması imkanı bulunmadığını, müvekkili şirkete ait markada kullanılan renklerin aynı sektörde çok sayıda marka ve firma tarafından kullanıldığını, dava konusu ürünlerin genel olarak enerji içecekleri olduğunu, enerji içeceklerinin tüketici kitlesinin yetişkinler olduğunu, yetişkin bireylerin markaları karıştırma tehlikesi altında olmadıklarını beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporu alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık TÜRKPATENT YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlük koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı Bakımından Değerlendirme
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır: dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması, dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması, dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması,
Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir: mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği, mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği, malların fiziksel görünümünün benzerliği, mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği, mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik, mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.
Ayrıntılı olarak ifade etmek gerekirse; dava konusu marka kapsamında yer alan ve bu davanın konusunu oluşturan 32. sınıf emtianın tamamı, davacının gerekçe olarak gösterdiği markalarda aynen yer almaktadır.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan tüm emtia bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı,
İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay … . HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “… ” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre;
Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.
Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.
Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır.
Dava konusu marka başvurusu hem kelime hem şekil unsurlarını bir arada barındıran karma nitelikte bir markadır. Dikdörtgen bir şekilden oluşan arka planın 1/5’i gri renk, kalan kısmı ise mavi renk ile oluşturulmuş olup, bu renkler çok ince bir kırmızı çizgi ile birbirinden ayrılmıştır. Mavi ve gri rengin ortasında, kırmızı çizgi üzerinde, bir daire içerisinde köpek balığı resmi yer almaktadır. Mavi renkli kısmın ortasında ise dikine şekilde yazılmış “…” ibaresi yer almaktadır. “…” ibaresi İngilizce bir ibare olup, Türkçe’de “koyu mavi” anlamına gelmektedir.
Davacıya ait gerekçe markalardan üçü, herhangi bir kelime unsuru içermeyen, iki rengin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş markalardır. Kelime unsuru içermeyen davacı markalarında, mavi ve gri renkler eşit yoğunlukta olacak şekilde kullanılmış olup, bir markada yan yana kullanılmış, bir markada renkler alt alta, bir diğer markada ise çapraz şekilde konumlandırılmıştır.
Davacıya ait gerekçe markalardan sadece biri (2006 05072 sayılı marka), hem kelime hem şekil unsurunu içermektedir. Davacı yanın, mavi ve gri renkleri çapraz şekilde konumlandırdığı salt renklerden oluşan markası, karma nitelikteki bu markada da kullanılmış ve fakat markanın ortasında olacak şekilde “…” ibaresi ile “…” ibarelerine yer verilmiş, bu iki kelime öbeğinin ortasında ise birbirine dönük şekilde iki adet boğa resmine yer verilmiştir. Bu yazı ve şekil unsurları oluşturulurken kırmızı renk kullanılmıştır. “…” ibaresi, davacının tanınmış markasını da oluşturduğu gibi unvanının da esaslı unsurunu oluşturmakta olup, “Kırmızı Boğa” anlamına gelmektedir.
Taraf markalarının benzerliği değerlendirmesine geçmeden önce, taraf markaları kapsamında yer alan ve aynı/aynı tür olarak işaretlenen ürünler bakımından ilgili tüketici kitlesinin incelenmesi gerekmektedir. Taraf markalarında aynı/aynı tür olarak işaretlenen ürünlerin genel olarak “içecek ürünleri”nden oluştuğu tespit edilmiştir. Bu ürünler, gündelik olarak tüketilen, her kesimden tüketiciye hitap eden, nispeten ucuz olarak nitelendirilen ürünlerden olup, ürünlerin bu özelliği nedeniyle tüketicilerin dikkat ve ilgi düzeyinin ortalama seviyede olacağı, satın alacakları bu ürünler için uzun bir araştırma yapmayacakları, anlık kararlar ile satın alma eyleminde bulunacakları ,
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Taraf markaları görsel olarak değerlendirildiğinde, markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri, yazı karakterleri, renkler gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacıya ait markalardan yalnızca biri “… … ” ibaresini içermekte olup, diğer markalar herhangi bir kelime unsuru içermemektedir. Davacıya ait markada yer alan “…. ” ibaresi, “enerji içeceği” anlamı taşımakta olup, 32. Sınıf emtia bakımından tanımlayıcı nitelik arz etmekte olup doğrudan ürünü tanımlamaktadır. Ayrıca “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran daha küçük boyutta yazılmıştır. “…” ibaresi hem tanımlayıcı olması hem de ibarenin yazı boyutu itibariyle tali unsur niteliğinde olduğu değerlendirilmiş, bu nedenle benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmamıştır. Davalıya ait dava konusu markanın kelime unsuru ise “…” ibaresidir. Tarafların kelime unsuru bakımından esaslı unsurlarını oluşturan “…” ve “…” ibarelerini karşılaştırdığımızda ise, iki ibarenin ayrı ayrı yazılmış iki kelimede oluştuğu, bu husus dışında aralarında hiçbir benzerlik bulunmadığı değerlendirilmiştir. Taraf markalarının kelime unsurları, tamamen farklı kelimelerden oluşmaktadır.
Bu nedenle, kelime unsurları bakımından taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Taraf markaları bütünsel olarak, kapsamlarında yer alan tüm unsurlar bakımından görsel olarak değerlendirildiğinde ise, her iki markanın da farklı yoğunluklarda olacak şekilde “mavi-gri-kırmızı” renkleri kullandığı görülmektedir. Fakat bu renklerin gerek kullanım yoğunluğu gerekse kullanıldıkları yerler ve renklerin birbirine karşı konumu, her iki taraf markasında tamamen farklıdır. Aynı renklerin kullanılması haricinde, aralarında renkler bakımından ilişkilendirilebilecek hiçbir unsur bulunmadığı,
Davacı markasında iki adet kırmızı renk ile oluşturulmuş boğa bulunmakta iken, davalıya ait dava konusu markada gri-mavi renkli bir köpek balığı resmi kullanılmış ve bu köpek balığı bir daire içine alınmıştır. Taraf markalarında hayvan görseli kullanılmış, fakat bu hayvanların cinsi, sayısı rengi, markadaki konumu birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklıdır.
Davacıya ait markada, kelime unsuru yatay şekilde yazılmış iken, davalıya ait markada kelime unsuru dikey şekilde kullanılmıştır. Kelime unsurları da birbirinden tamamen farklıdır. Davacıya ait markanın kelime unsuru “…”, davalıya ait markanın kelime unsuru “…” ibaresidir. Üstelik davacı markasında sadece baş harfler büyük harf ile yazılmış iken, dava konusu markada kelimelerin tamamı büyük harf ile yazılmıştır.
Davacıya ait salt mavi-gri renklerin konumlandırılmasından oluşan markaları ile dava konusu markayı karşılaştırdığımızda ise, her iki taraf markasında mavi ve gri renklerin kullanılması haricinde hiçbir benzerlik bulunmamaktadır. Davacının renklerden oluşan markalarında kırmızı renk bulunmazken, dava konusu markada ince bir şerit halinde kırmızı renk bulunmuştur. Ayrıca dava konusu markada “köpekbalığı” şekli ile “…” ibareleri yer almakta iken, davacının renklerden oluşan “şekil” markalarında herhangi bir kelime unsuru ya da bir hayvan figürü bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; davacının gerek renklerden oluşan markaları gerekse karma nitelikteki markası, dava konusu markadan görsel olarak farklıdır. Markaların kelime unsurları da görsel olarak benzerlik taşımamaktadır.
Taraf markaları işitsel olarak karşılaştırıldığında ise, davacıya ait markanın marka vasfı taşıyan kelime unsuru “red-bul” şeklinde telaffuz edilmekte iken, dava konusu marka “…-bu-lu” şeklinde telaffuz edilecektir. Bu anlamda, taraf markaları arasında işitsel benzerlikten söz edilmesi mümkün değildir. Davacının salt renklerden oluşan kelime markalarında ise kelime unsuru yer almadığından, işitsel karşılaştırma yapılamamıştır.
Taraf markaları anlamsal olarak karşılaştırıldığında ise, davacıya ait markaların esaslı kelime unsurunu “kırmızı boğa” olarak Türkçe’ye çevrilirken, dava konusu marka “koyu mavi” anlamı taşımaktadır. Bu nedenle, taraf markaları arasında anlamsal benzerlik bulunmadığı,
Sonuç olarak; davacıya ait gerekçe olarak gösterilen markalarda yer alan mal ve hizmetler ile dava konusu markada yer alan mal ve hizmetler ayniyet/benzerlik taşımakla birlikte, taraf markalarının görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel değerlendirmede benzer olmaması, markalar arasındaki tek benzerliğin davacının karma nitelikteki markasında olduğu kırmızı-mavi-gri renklerin kullanılması ise de, bu renklerin kullanım yoğunluğu, renklerin birbirine konumu gibi unsurların tamamen farklı olduğu, markaların ikisinde de iki adet kelimeden oluşan bir kelime öbeği bulunmakta ise de bu kelime unsurlarının birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı kelimeler olması, markaların işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadığı, salt aynı renklerin kullanılmasının markaları benzer kabul etmek için yeterli olmadığı, markaların kapsamında yer alan diğer unsurlar nazarında hiçbir ortak unsur bulunmaması, taraf markaları kapsamında yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının birbirinden çok farklı olması, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmaması, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı,
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tescilli Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından Değerlendirme
6769 sayılı SMK 6/4 maddesi; “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir.
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay 11.H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229).
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır;
Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi,
Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu,
Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu,
Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü,
Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları,
Markanın ekonomik değeri,
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan;
Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek,
Markanın itibarına zarar verebilecek,
Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
Davacıya “…” ibareli kelime markası, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde T/00740 sayı ile, “…+ŞEKİL” markası ise T/02334 sayı ile kabul edilmiştir. Davacının””mavi-gri renkli+ şekil” ibareli ve ve T/02626 sayılı tanınmış marka başvurusu reddedilmiştir. … ibareli markanın tanınmış marka olduğu yönünde bir tereddüt bulunmamakla birlikte, ”mavi-gri” renkli şekil markasının tanınmış olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı da gözetildiğinde, ”şekil” markasının tanınmadığı,
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde davacı yana ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu, davacı markasının tanınmış olsa dahi, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, benzer olmadığı gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı,

Davalının Önceki Tarihli Tescilli Markalarına Binaen Müktesep Hakkının Bulunup Bulunmadığı:
Davalı yanın iddiaları kapsamında davalı adına kayıtlı önceki tarihli markalarının, dava konusu başvuruya müktesep hak oluşturup oluşturmadığı hususu incelenmiştir.
Yargıtay kararlarında kazanılmış hak sağlayan önceki markaların belirlenmesi yönünden bazı ölçütler getirilmiş ve getirilen bu kriterler güncel kararlarda da geçerliliğini korumuştur. Buna göre;
Öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerekir. (Bkz. aynı doğrultuda Yargıtay …. H.D. 2016/9248 E., 2018/2132 K.)
İkinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan sonraki başvuruda kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması gerekmektedir. Zira önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez. (Bkz. aynı doğrultuda Yargıtay ….. H.D. …. K)
Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
Davalı şirket 2018/110862 sayılı markayı da müktesep hak iddiasına gerekçe olarak göstermişse de bahsi geçen marka, işbu davaya konu markadan sonra başvuruya konu edilmiş,
Davalı şirket, 2016/29144 sayılı markayı da müktesep hak iddiasına gerekçe olarak göstermişse de bahsi geçen marka davalı şirkete ait değildir.
Davalının müktesep hak iddiasına konu … sayılı markaların tescil tarihleri bakımından, dava konusu edilen YİDK kararının tarihinde (17.09.2020) hükümsüzlük davası açmak için tanınan 5 yıllık süre henüz dolmamıştır. Dolayısıyla, önceki tarihli markaların müktesep hak oluşturabilmesi için aranan “çekişme konusu olmaktan” çıkma şartının sağlanamadığı,
Bununla birlikte, dava konusu YİDK kararı tarihinde, davalıya ait … sayılı markaların tescil tarihleri üzerinden 5 yıl geçmiş olup, markalar hakkında hükümsüzlük davası açıldığına dair bilgi bulunmamaktadır.
Davaya konu başvurusuna konu edilen 32. Sınıf emtia ile davalının müktesep hakka dayanak olarak gösterdiği … sayılı markalar, 32. Sınıf emtia bakımından ayniyet taşımaktadır. Dolayısıyla, işbu davaya konu başvuru ile önceki tarihli markalar, sınıfsal bakımdan aynı/aynı tür emtiayı içermektedir.
Davalının davaya konu marka başvurusu “… ” ibaresinden oluşmakta iken, önceki tarihli … sayılı markaları ve “…. ibaresinden oluşmaktadır. Davalının önceki tarihli markaları ile dava konusu marka görsel olarak karşılaştırmaya gerek olmayacak derecede farklıdır. Dolayısıyla, davalı şirketin önceki tarihli ….. sayılı markalarının asli unsuru korunarak davaya konu marka başvurusunun yapıldığı söylenemeyecektir. Bu nedenle, davalı yanın önceki tarihli markalarına binaen müktesep hakkının bulunmadığı,
Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların davacıya ait markalarda yer alan mal/hizmetler ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, davalıya ait dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait gerekçe markaların benzer olmadığı ve dava konusu marka başvurusunun davacı markaları ile karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacıya ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu, taraf markalarının benzer olmadığı, bu nedenle davalıya ait markanın davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlamayacağı, davacı markasının itibarına zarar vermeyeceği veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vermeyeceği, davalı yanın önceki tarihli markalarına binaen müktesep hakkının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.16.09.2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır