Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/350 E. 2022/231 K. 07.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/350 Esas – 2022/231
T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/350
KARAR NO : 2022/231

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 19/11/2020
KARAR TARİHİ : 07/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin tüketim ürünleri alanında, 70 yılı aşkın süredir ürün ve kategorilerde tüketicilerin ihtiyaçlarını karşıladığını, Türkiye pazarındaki “Reklamcılık, Pazarlama ve Temizlik amaçlı maddeler” kategorisinin öncülerinden ve pazar liderlerinden olduğunu, müvekkiline ait “…” ibaresini içeren markaların temizlik amaçlı madde ürünleri kalite ve güvenilirlikleriyle tüketiciler nezdinde tanınmışlık kazandığını, davalının 16. sınıfta “vivanda” ibaresi ile marka başvurusu yaptığını, başvurunun yayımına itiraz edildiğini, kararın reddedildiğini, müvekkilinin … markasını 2013 yılında yaparak aralıksız kullandığını, taraf markalarının benzer olduğunu, kelime yanında sınıf benzerliğinin de bulunduğunu, markanın ilk dört harfinin aynı olduğunu, müvekkilinin marka değerinden haksız yararlanacağını, davalının müvekkili markasını bilmemesinin mümkün olmadığını, davalının başvurusunun kötüniyetli olduğunu iddia ederek; davanın esası yönünden Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 18.09.2020 tarihli ve … numaralı marka başvurusunun hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; markanın kelime markası olduğunu, taraf markalarının tertip tarzlarının farklı olduğunu, davacı markasından farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunu, davacının bir kısım markalarında “…” ibaresine bir kısım markalarda ise … ibaresinin yanı sıra başkaca kelime, şekil ve renk esas unsurlarına yer verildiğini, taraf markalarının işitsel olarak ve anlamsal algı olarak tamamen farklı olduğunu, davacının markalarının tanınmış olduğuna dair delil sunmadığını, davalının kötüniyetli olduğu yönündeki iddiası için yeterli kanıt sunmadığını, tescil işlemi idari bir işlem olup, markanın tesciline karar verilmesi veya tescil talebinin reddedilmesinin münhasıran Kurumun görev alanına girdiğini, aksi halinin fonksiyon gaspına gireceğini, davacının markanın tescilinin reddine karar verilmesi talebinin YİDK iptal talebinden ayrı bir talep konusu olduğunu iddia ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalının yargılamaya katılımı olmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının iddiaları karşısında, YİDK Kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Karıştırılma ve Benzerlik İhtimaline İlişkin Değerlendirme
Karıştırılma ihtimali yönünden nispi ret nedenine ilişkin düzenleme, kısaca bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … E. sayılı kararında özetle; “… Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibayı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir” denilmiştir.
İki marka arasında iltibas oluşup oluşmadığının tespiti yapılırken bu markanın hitap ettiği kesimi ve bu kesimin özelliklerini ve formasyonunu dikkate almak gerekir…. K. Sayılı kararında “… Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ise ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir” diyerek halk nezdinde karıştırılma durumuna açıklık getirmiştir.
Karıştırılma ihtimali kavramına çağrıştırma (bağlantı kurma) suretiyle karıştırma da dahildir. Yani tüketicinin, marka malların benzerliği nedeniyle her iki malın kaynağının aynı firma olduğu düşüncesi ile bir yerine diğerini tercih etme riski mevcut ise karıştırma ihtimali vardır. ATAD kararlarında belirtildiği üzere; “mal veya hizmetler arasındaki benzerlik değerlendirilirken, aralarında mevcut olabilecek ilişkinin mahiyetinin belirlenmesinde tüm ilgili faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler; onların doğası, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbirleriyle rekabet içinde mi yoksa tamamlayıcı nitelikte olup olmadıklarıdır.” Karşılaştırma konusu mal veya hizmetlerin aynı veya aynı türden olması, markalar arasındaki küçük bir benzerliğe rağmen markalar arasında iltibasa yol açabilmektedir.
Başvuru Markası ile Redde Mesnet Alınan Markaların Kapsamlarının Karşılaştırılması
Taraf Markalarının Mal/Hizmet Benzerliği ; Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler.
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
İlgili Tüketici; Tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir.
Çekişme konusu 16. Sınıf emtiaları yönünden inceleme yapıldığında günlük hayatta her yaş ve kesimden kişinin tüketimine konu olacak, genel ihtiyaçları arasında yer aldığı tespit ediliştir. Dolayısıyla çekişme konusu malların tüketicisi ortalama düzeyde dikkat ve özene sahip kimseler olabileceği,
Davacı ile Davalı İşaretlerinin Aynı veya Benzer Olup Olmadığı;
Düzenlemeye göre; bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir
İşaretler arasında karşılaştırma yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır.
Somut olayın özelliklerine göre, yapılan karşılaştırmada, işitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir ya da birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Yapılacak değerlendirme sonucunda anılan benzerliklerden herhangi birinin varlığı ortaya çıkıyorsa ve bu benzerlik markanın bütününü etkiler mahiyette ise, mal / hizmet benzerliği de dikkate alınarak, karıştırma ihtimalinin mevcudiyeti kabul edilebilir.
Buna göre taraf markaları görsel olarak değerlendirildiğinde; davalı markasının büyük harflerle beyaz zemin üzerine yazılı VIVANDA ibaresinden oluştuğu; davacı markalarının da büyük çoğunluğunun yine düz beyaz zemin üzerine siyah renkle … ibaresinden oluştuğu, bir markasında ise … ibaresinin “V” harfinin üzerinden küçük harflerle “süper” ibaresinin yer aldığı ve üç şerit halinde yukarıdan aşağıya doğru akan yıldız şeridinin yer aldığı tespit edilmiştir.
Markaların bütünsel olarak karşılaştırılması gerekliliği de göz önünde bulundurulduğunda; dava konusu marka büyük harflerle, davacı muterizin dayanak markaları küçük harflerle oluşturulmuştur. Ayrıca sözcüklerin harf içeriklerinin birbirinden farklı olması da söz konusudur. Bu hususların tamamı bir arada dikkate alındığında sadece başlangıç harflerinin ortak olması nedeniyle ilgili tüketici kesiminin karşılaştırma konusu markalar üzerinde aynılık veya benzerlik bulunduğunu düşünmesine olanak olmadığı,
İşitsel benzerlik yönünden değerlendirmede markayı taşıyan malların, hizmetlerin muhatap alıcı veya kullanıcı kitlesinin de dikkate alınması gereklidir.
İşitsel benzerlik markaların telaffuzlarına göre kulakta bıraktıkları sese göre söz konusu olan benzerliktir. İşitsel olarak ortaya çıkan farklar, kısa kelimelerde uzun kelimelere göre daha büyük etki göstermektedir. Somut olay yönünden işitsel benzerlik değerlendirmesi yapıldığında davalı başvuru markası “vi-van-da” şeklinde telaffuz edilirken davacı markaları da “vi-va” olarak telaffuz edilecektir. Tüketicinin ilk sese, ilk heceye odaklanabileceği de dikkate alındığında ilk dört harfin birebir aynı olduğu, ancak vurgunun markanın tümünde olduğu, dolayısıyla işitsel olarak orta düzeyde benzerlik taşıdığı anlaşılmaktadır. Fakat bu benzerliğin bütünsel değerlendirme bakımından etkisinin olmayacağı ve markalar arasında işitsel olarak da benzerlik bulunduğunun düşünülemeyeceği,
Kavramsal benzerlikte ise iki markanın ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde bıraktıkları iz ve imaj bakımından söz konusu olabilmektedir. Bir markanın tüketicisinin zihninde bırakacağı iz anlam karşılığı ile olabilmektedir. Buna göre; davacının mesnet markalarında yer alan … ibaresi esasen İngilizce bir kelime olup birine veya bir şeye desteği ifade etmek için kullanılır4. VİVANDA ibaresi ise İtalyanca bir kelime olup Türkçe’de besin anlamına gelmektedir. Taraf markalarının kavramsal olarak birbirinden farklı olduğu anlaşılmakla birlikte ortalama tüketicinin işbu ibarelerin anlamlarını bilebilecek düzeyde olamayabileceği, ibarelerin halk nezdinde sık kullanılan yabancı ibarelerden olmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda ortalama seviyedeki tüketicilerin anlamını bilmedikleri ibareleri (görsel ve işitsel benzerlik bulunmaması da dikkate alındığında), kavramsal olarak ilişkilendirmesinin veya aralarında benzerlik bulunduğunu düşünmesinin söz konusu olmayacağı,
Bunların sonucu olarak da markaların veya marka sahiplerinin birbiri ile idari/ekonomik bir bağlantı içinde olduğu düşünülemeyecektir. Dolayısıyla karşılaştırma konusu markaların, davalının tescil talep ettiği mal ve hizmetlerin tamamı bakımından birbiri ile ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
Davacının Markasının Tanınmışlık İddiası:
Bilindiği üzere, bir markanın tanınmışlık derecesi, ilgili toplumsal çevre içinde yer alan kişilerdeki, markanın ve kullanıldığı mal ve hizmet grubuna ilişkin bilgiyi ifade eder.
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tanınmış markaların korunması için konulmuş olan hükümlerin amaçları dikkate alınmak suretiyle benzer olmayan mal ve hizmet alanının tespit edilmesidir. Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının haksız avantaj sağlayıp sağlamayacağının, tanınmış markanın itibarının zarar görüp görmeyeceğinin ve ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceğinin incelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu noktada önem teşkil eden husus markanın tanınmışlığına kanaat getirilecek delillerin her somut uyuşmazlıkta ayrıca ortaya konulmuş olmasıdır. Tanınmışlığın araştırılması sırasında özellikle markanın kullanım süresinin, kullanımın kapsadığı coğrafi alanın, kullanımın yoğunluğunun, markayı taşıyan malların sahip olduğu pazar payının ve marka sahibinin bu markayı tanıtmak için yaptığı reklam ve tanıtım harcamalarının büyüklüğünün davanın somut özellikleri ile birlikte dikkate alınması gerekmektedir.
Markanın tanınmışlığı arttıkça ve normalde temsil ettiği mal ve hizmetten farklı alanlarda kullanıldıkça markanın temsil ettiği normal mal ve hizmetler ve kalite ile sahibi arasında kurduğu bağlantı, yani kaynağına işaret etme fonksiyonu azalır. Hatta ilgili tüketici tanınmış markanın farklı mal ve hizmetler üzerinde kullanımını gördükçe marka sahibinin diğer ürünler için de aynı olduğunu düşünür. Böylece, aynı veya benzer mal ve hizmetler değil de farklı mal ve hizmetler söz konusu olsa bile karıştırılma ihtimali oluşabilir. Böyle bir durumda markanın belirli bir ürünü ayırt etme gücü azalacağı gibi itibarına da zarar verilebilir hatta sonraki markanın tanınmış markanın ününden haksız yarar sağlaması da söz konusu olabilir. İşte tüm bu haksız kullanımların önüne geçmek ve tanınmış markanın ekonomik değerini ve markanın temel fonksiyonu olan kaynak gösterme fonksiyonu dışındaki kalite, reklam, yatırım ve iletişim fonksiyonlarını korumak için farklı mal ve hizmetleri de kapsayacak şekilde geniş bir koruma sağlanmıştır. Fakat şu noktaya da dikkat çekmek gerekir ki, marka çok tanınmış, hatta dünya çapında tanınmış marka olsa bile SMK 6/5 maddesinde belirtilen sulandırma hallerinden biri gerçekleşmediği sürece o markanın farklı mal ve hizmetler için korunması mümkün değildir.
Sulandırma değerlendirmesinin yapılabilmesi için öncelikli olarak markalar arasında karıştırılma ihtimali olması gerekli değildir; fakat en azından ilişki kurmaya elverecek düzeyde benzerlik olması gerekmektedir.
Buna göre; “sulandırma halleri” olarak ifade edilen markadan haksız yararlanılması ya da markanın ayırt edici karakterine veya markanın itibarına zarar vermesi durumlarına açıklık getirmekte fayda vardır:
Haksız bir yararın sağlanmasından kasıt; bir marka, büyük mali yatırımlar, reklam ve tanıtım kampanyaları ve daha kaliteli ürünler meydana getirebilmek için yürütülen AR-GE çalışmaları gibi büyük çabalar sonucu tanınmış hale getirildiğinde, böyle bir çaba sarf etmeksizin, tüketicilerin tanınmış marka ile ilişki kurmasına izin verecek şekilde ve kolay yoldan müşteri çevresi yaratmaya çalışarak tanınmış markadan haksız bir yarar elde edilmesidir. Örneğin, yılbaşı süslemesi gibi yılda sadece bir kez tercih edilen spesifik bir alanda seçim yaparken, tüketicinin o alanda bildiği bir marka muhtemelen olmayacağı için daha önce başka bir sektörden bildiği BOSH gibi bir markanın bu süslemeler üzerinde yer alması tüketiciye güven verecek ve onu karar verme sıkıntısından kurtararak tercihini olumlu yönde etkileyebilecektir. Benzer bir şekilde, bu tercihi daha fazla önem arz eden bir ürün ile ilgili yapmak zorunda kaldığında BOSH markası, onun için sadece cezbediciliği sebebiyle tercihini etkilemeyecek ayrıca satın almayı düşündüğü üründe arzu ettiği diğer özelliklerin de bulunup bulunmadığına dair bir algı oluşturarak kararını değiştirmesine sebep olabilecektir.
Öte yandan AAD, INTEL kararında, markalar arasında bu şekilde bir ilişki kurulabilmesi için markaların hitap ettikleri kitleler açısından da bir itibarının olması gerektiğini ortaya koymuştur. Yani sonraki markanın, tanınmış markadan haksız kazanç elde edebilmesi için bu iki markanın mal ve hizmetleri açısından kavramsal bağlantının kurulması gerekmektedir.
Markanın itibarına zarar vermesinde; genellikle tüketicinin, ikinci markanın daha düşük kaliteli mal veya hizmetlerde kullanılması sonucu kötü deneyimlerini tanınmış markaya mal etmesi şeklinde oluşur. Markanın itibarına zarar veren durumlar bir parfüm markasının fare zehri markası olarak da kullanılması örneğinde olduğu gibi daha çok prestijli ürünleri sembolize eden markaların, sıradan ürünlerde kullanılması durumunda ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir tanınmış marka olan … markasının benzeri olan … ibaresinin tişörtlerde kullanılması halinde tüketici, marka ile uyuşturucu arasında bağlantı kurabilecek böylece de marka açısından itibar kaybı ortaya çıkabilecektir.
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi ise; markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi durumunda markanın temsil ettiği mal ile özdeşleşmesi ve tüketiciye o malı hatırlatması durumundaki azalma durumudur. Burada önemli olan, tüketicinin “ikinci markayı, tanınmış marka nedeniyle diğerlerinden daha kolay ayırt etmesi ve dikkatini bu markaya yönlendirmesi; farklı işletmelerin bulunduğunu tespit ettiğinde malları birbirinden ayırt etmek için ilave kriterler aramak zorunda bırakılmasıdır”. Örneğin; seçkin bir marka olan ve belli bir tüketici kesimine hitap eden … markasının asıl faaliyet alanı olan otomotiv sektörü dışında sıklıkla kullanılması sonucu (tekstil, konaklama, gıda vs.) bu markanın uzun dönemde ayırt ediciliğinin kaybolacağı ve değerini yitireceği, tüketici açısından artık cazip bir marka olarak algılanmayacağı belirtilmektedir. Böyle bir durumda zarar gören, tüketiciden ziyade markanın ayırt ediciliği, yani markanın kendisi olmaktadır.
Ancak somut olay yönünden SMK’nın 6/5 maddesi kapsamında bir değerlendirmede bulunulabilmesi için öncelikle davacı yan markasının bu çerçevede değerlendirilebilecek düzeyde tanınmış olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Marka işlem dosyasına sunulan delillere bakıldığında ise fatura haricinde ve bir itiraz formu içerisinde nerede, ne zaman yayınlandığına dair herhangi bir bilgi içermeyen gazete fotoğrafı dışında tanınmışlığına yönelik bir belgenin bulunmaması karşısında davacı yanın markasının, tanınmış olduğu ya da kullanım sonucunda yüksek bilinirlik elde ettiği yönünde bir kanaate varılması mümkün olmadığından SMK’nın 6/5 maddesindeki herhangi bir şartın somut uyuşmazlık bakımından gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı,
Davacı tarafından dava dosyasına ve marka işlem dosyasına sunulan tanınmışlığı ispata elverişli redde mesnet markaların ilgili tüketici tarafından hemen akla gelecek veya hemen akla gelecek markalar arasında olduğunu gösterecek destekleyici verilere dayanılmadığı, “markanın pazar payına ilişkin dokümanlara, satış broşürleri, kataloglar, fiyat listeleri, yıllık faaliyet raporları, ciro bilgileri, reklam, yatırım masraflarını (yoğunluk, kapsam ve etkiyi) yansıtan belgelere ya da tüketicilerin davacının markasını tercih ettiğine dair kamuoyu yoklamalarına, resmi kuruluş, araştırma enstitüsü meslek veya ticaret odalarının “geniş çevrelerin görüşünü yansıtacak şekilde” beyanlarına, tüketici farkındalığını gösteren araştırma raporlarına ve buna benzer tanınmışlığı ispata yönelik herhangi bir delile dayanılmadığı” gözlemlenmiştir. Dolayısıyla davacı yanın “…” ibareli markalarının tescilli olduğu sınıflarda tanınmış olduğu ya da kullanım sonucunda yüksek bilinirlik elde ettiği yönünde bir kanaate varılması mümkün olmamıştır. Bu sebeple SMK’nın 6/5 maddesindeki herhangi bir şartın somut uyuşmazlık bakımından gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı,
Davalı Başvurusunun Kötü Niyetli Olup Olmadığı
Marka tescilinin kötü niyetli olup olmadığı incelenirken, kötüniyetli olarak tescil ettirildiği iddia edilen markanın, kötüniyet iddiasında bulunan tarafa ait marka ile birebir aynı olup olmadığı, markanın ne derece yaratıcı ve ayırt edici olduğu, diğer markalardan habersiz olarak tesadüfen tescil ettirilmiş olmasının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, tescilin diğer markanın tanınmışlığından ve ayırt edicilik gücünden, reklam değerinden haksız yararlanmaya yönelik olup olmadığı gibi hususlar yanında, asıl markanın asli ve tali unsurlarının birebir tescil ettirilip ettirilmediği gibi hususlar dikkate alınacaktır.
Dosya içerisindeki deliller incelendiğinde davalı başvurusunun kötüniyetli olduğuna ilişkin somut veri bulunamamıştır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacıyı baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından ve bu konuda yeterli bir somut delil ibraz edilmemiş olması nedeniyle davalıya ait markanın kötü niyetinin varlığının ispat edilemediği gibi, davacının markası üzerinden haksız bir avantaj sağladığının da ispat edilemediği,
Taraf markaları arasında ilişkilendirme de dahil karıştırılma/benzerlik ihtimalinin bulunmadığı,
Davacının tanınmışlık düzeyine ilişkin iddiaları bakımından dava konusu marka ile ilgili bir tescil engelinden söz edilemeyeceği,
Davalı yönünden, davacıyı baskı altında tutma, ona şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olaya ilişkin delil bulunmadığından kötü niyetin ispat edilemediği, sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 26,30.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kurum kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.07.07.2022
Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır