Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/337 E. 2021/199 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/337
KARAR NO : 2021/199

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …

T.C Kimlik No:…
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : 1- … – …
VEKİLLERİ : Av. … …

DAVALI : 3- …

VEKİLİ : Av. … …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 05/11/2020
KARAR TARİHİ : 03/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/06/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin şahıs firması olarak uzun yıllardır aktif ticaret hayatında olduğunu, TÜRKPATENT’in 14 ve 26. sınıflarında 1997 yılından beri aktif faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin işbu dava dışında bulunan “… …” markasıyla 1997 yılından beri faaliyette bulunmakta ve ilk marka tescilini bu tarihte gerçekleştirdiğini, müvekkili tarafından 1997 yılından beri 14. sınıfta, birkaç sene sonra da 26. sınıfta faaliyet gösterilen “… …” markasının TÜRKPATENT nezdinde tescil ettirdiğini, ilgili markanın müvekkili tarafından çok önceden 1997 yılından beri davalıdan önce önceye dayalı olarak aktif kullanıldığını, müvekkilinin yaptığı tescillere dayalı olarak yine saat ve saat sektöründe önceden beri faaliyet göstermesi nedeniyle 14 ve 26. sınıflarda 06.03.2019 tarihinde “… … …” isimli markaya yönelik … başvuru numarasıyla TÜRKPATENT’e tescil başvurusu gerçekleştirdiğini, davalılar tarafından, davalılara ait müvekkili ile bağlantılı olmayan mal ve hizmetler ve farklı sınıflarda tescilli ve müvekkili markasının sınıflarıyla bağlantılı olmayan marka tescil belgeleri itiraz konusu edilerek müvekkiline ait … başvuru numaralı 14 ve 26. sınıflarda tescil başvurusu yapılan “… … …” marka başvurusuna itiraz edildiğini, itirazın kabul edilmesi üzerine karara karşı itiraz edildiği, YİDK tarafından hukuka ve Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırılık oluşturacak şekilde davalı markasının tanınmış marka olduğu ve önceye dayalı kullanımın müktesep hak oluşturmayacağı belirtilerek müvekkiline ait “… … …” marka başvurusunu reddettiğini, müvekkilinin başkaca sınıflarda değil, salt faaliyet gösterdiği 14 ve 26. sınıflarda tescil başvurusu gerçekleştirdiğini ve 1997 yılından beri aynı sınıflarda gerçekleştirdiği tüm başvuruların TÜRKPATENT tarafından kabul edildiğini, söz konusu markanın müvekkiline ait diğer tescilli markalardan tek farkı siyah beyaz olarak tescil edilen markalardan ziyade “… … …” ibareli markada ayrı bir ayırt edici unsur olan “…” ibaresine yer verildiğini, bu hususun davalılar markalarıyla hiçbir şekilde çakışmamakta olduğunu, davalının gerek saat ve emtialarında yani 14 ve 26. sınıfta faaliyetinin bulunmaması, gerekse de müvekkili markasının salt 14 ve 26. sınıflarda başvurusunun yapılmış olması nedeniyle bir benzerlik oluşturmadığını, müvekkiline ait markanın mal ve hizmetleri ile davalının markalarındaki mal ve hizmetlerin birbirinden farklı olduğunu, davalının itiraz gerekçesi olarak gösterdiği hiçbir markasında 14 ve 26. sınıfta tescili bulunmadığını, itiraz gerekçesi olarak gösterilen tüm markaların 2004 yılından başlayan ve 2014 yılma kadar devam eden bir dizi marka zinciri olduğunu ve hiç birinin 14 ve 26. sınıfta tescilli olmadığını, müvekkilinin 1997 yılından beri bu markayı kullandığı dikkate alındığında, bu tarihte davalının markasının tanınmış olmaması nedeniyle TÜRKPATENT tarafından müvekkili marka başvurusunun 14 ve 26. sınıfta kabul edildiğini, her olay durum ve şartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini, 1997 yılında müvekkilinin yaptığı ve kabul edilen başvurunun, yine aynı sınıfta … başvuru numarasıyla gerçekleştirdiği başvuru açısından davalının tanınmış olduğundan bahisle reddedilmesi hukuk mantığıyla ters düştüğünü, Yargıtay içtihatlarına aykırılık teşkil ettiğini, tarafların mal ve hizmetlerinin farklı olduğunu, müvekkili markası ayırt edici olduğunu, kavramsal, görsel ve işitsel benzerlik bulunmadığını beyan ederek TÜRKPATENT İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 20.10.2020 tarihli … sayılı hukuka aykırı kararının iptali ve müvekkiline ait … başvuru numaralı “… … …” markasının müvekkilince yeni kullanılan bir marka olmaması, bu markasının müvekkili tarafından başvurulan sınıf ve emtiada 1997 yılından beri önceye dayalı kullanılan markasına dayanması ve tescilinin bulunduğu bir marka olması, tescil konusu sınıflara dayalı bilumum markaların müvekkili adına TÜRKPATENT tarafından da önceden tescil edilmiş olması nedeniyle verilen 20.10.2020 tarihli … sayılı hukuka aykırı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacı marka ile redde mesnet markalarının aynı/aynı türden emtiaları içerdiklerinin görüldüğünü, açıklanacağı üzere markaların da iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, dava konusu marka incelendiğinde, “şekil + … … …” ibaresinden oluştuğunu, davalının tanınmış markalarının esas unsuru olan “…” ibaresinin aynen ve esas unsur olarak başvuru markasında yer aldığının görüldüğünü, davalı markasının ayırt edici gücü ve bilinirlik düzeyi göz önüne alındığında, “…” ibaresinin davacı marka ile davalının redde mesnet markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde benzerlik kurulmasına neden olduğunun ortada olduğunu, davacı markasının, redde mesnet markanın serisi ve devamı olarak algılanacağının ortada olduğunu, iki markayı her zaman yan yana karşılaştırma imkânı olmayan ortalama tüketici kitlesinin, davalı markasının etkisi ve akılda bıraktığı imajı nedeniyle davacı markasına yöneleceğini, davacı markasının bu durumdan haksız yarar sağlayacağının açık olduğunu, bu durum aynı zamanda davalı markasının sulandırılmasına ve itibarının zedelenmesine de neden olacağını, davacı taraf, daha önce tescilli markalarının olduğunu ve bu nedenle de başvurunun reddedilemeyeceğini iddia ettiğini, söz konusu iddianın hukuka aykırı olduğunu, önceki markaların hak sağlayacak nitelikte olmadığını, somut olay incelendiğinde, davacının 2017/75680 sayılı markasının ve diğer birçok markasının 2017 yılından sonra 2018-2019-2020 yıllarında başvurusunun yapıldığı ve bu markaların tescil tarihinin yeni olduğunun görüldüğünü, dava konusu markanın başvuru tarihinin ise 05/03/2019 olduğunu, arada uzun süreli bir kullanımdan bahsedilmesinin mümkün olmadığını, markaların tescil tarihi göz önüne alındığında, uzun süreli bir kullanımı olmadığını, 5 yıllık dava açma süresinin dolmadığını, bu yönüyle 3. kişiler yönünden markanın çekişme konusu olmaktan çıkmadığının da görüleceğini, söz konusu sınıflarda davacı lehine doğmuş bir öncelik hakkı bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … dilekçeleriyle özetle; davacının, tescil talep ettiği sınıfın farklı olmasına ilişkin iddianın, “…” markasının tanınmış olması nedeni ile itibar edilemez nitelikte olduğunu, “…” ibaresinin uluslararası bir marka olduğunu, tanınmışlığının TÜRKPATENT nezdinde kabul edildiğini, “…” ibaresinin, reklam gücü yüksek, sadece Türkiye’de değil, Türkiye dışında dahi tüketiciler tarafından bilinmekte olduğunu, davacının tescil talebinde bulunduğu markanın kullanılması halinde alıcıların davacıya ait markayı taşıyan malların da “…” tarafından üretildiği düşüncesi ile yanılgıya düşme ve karıştırma ihtimalinin yüksek olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davacının farklı sınıflarda yaptığı tescil talebi kabul edilmiş olsa dahi, halk nezdinde karıştırılmaya yol açacak nitelikteki ticaret ve hizmet markalarının kapsadıkları mal veya hizmetlerin benzer olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yargılama konusu markanın asıl ve ayırt edici unsurunun “…” unvanı olduğunu ve “… … …” ibaresinin, “…” markasından farklılık arz etmediğinin kabul edilmesi gerektiğini, “…” ile ilgili yapılan tescillerin tamamında “…” unvanının korunduğunu, tescil edilen markaların tamamında “…” unvanının kök ve esas unsur olarak bulunmakta olduğunu, kullanma hakkı verilen markaların bu unvanın üzerine tali unsurlar eklediğini, bu markaların hem yurt dışında hem Türkiye’de tescil edilmiş olduğunu, “…” tescilli seri marka haline geldiğini, “… … …” markasının; tescili talep edilen markanın “…” ile bağlantılı olduğu şeklinde intiba uyandırdığını, davacının “…” olan asli unsurun yanına “… …” ibaresinin eklenmesi halinde “… …” ibaresinin seri marka olarak algılanmasında tereddüt bulunmadığını, “…” unvanının tali olarak mevcut olduğunu, “…” markasından farklılaşmasını sağlayacak ciddi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, tüketiciler nezdinde piyasaya yeni bir ürün zinciri sürüldüğü şeklinde izlenim uyandıracağını, “Google” arama motoruna “… … …” yazıldığında dahi çıkan sonuçların “…” markasına ait olup arama sonuçlarında başka hiçbir ürün bulunmadığını, davacının, tescil talebinin kabul edilmesi “…” markasının itibarını olumsuz olarak etkileyeceğini, “…” markası, kalite seviyesi yüksek olan, bu kalitesi süreklilik arz eden, dünya bütününde bilinen seri bir marka olduğunu, bu nedenle “… … …” markasının, “…” ile ticari bağlantısı varmış gibi intiba uyandırmasının kuvvetle muhtemel olduğunu, davacının, tescil talebinin kabul edilmesi halinde davacının haksız menfaat elde edeceğini, müşterilerinin bu iki markayı karıştırmasının mümkün olduğunu, davacının, tescil tarihlerinin daha eskiye dayalı olduğuna ilişkin soyut olarak ileri sürdüğü iddiasına itibar edilmesinin hukuken mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … dilekçeleriyle özetle; “…” bünyesine 1995 yılında katılan ve işini 18 yıldır başarıyla sürdüren Aydınlı Grup tarafından 30 ülkede yönetilmekte olan bir marka olduğunu, Rusya, Ukrayna, İran, Irak, Suriye, Kazakistan, Azerbaycan ve Lübnan’da çok sayıda mağazalarının mevcut olduğunu, müvekkillerinin sahibi olduğu “…” markalarının EUIPO nezdindeki 28 Avrupa Birliği ülkesinde tescilli olarak korunmasının yanı sıra Japonya, ABD, Kanada, Çin, Brezilya, Tunus, Meksika, Uruguay ve Kolombiya’da dahil olmak üzere hemen hemen tüm dünyada bireysel olarak da tescilli olduğunu, bütün bu hususlardan hareketle, “…” markasının müvekkilleri firmaya ait olduğunun uluslararası düzeyde aleni olduğunu, hak sahipliğinin müvekkillerine ait olduğunun da tartışılmaz bir gerçek olduğunu, taraf marka ibarelerinin yazılış ve okunuş şekilleri nedeni ile benzerlik taşıdığını, markaların genel görünüşleri ayniyet derecesinde benzerlik taşımakta olduğunu, müvekkilleri markasının kök unsurunun tescil edilen markada ayniyet derecesinde benzer halde ve tek ibare olarak kullanıldığını, müvekkillerine ait seri markaların esas ve kök unsurunun “…” ibaresi olduğunu, dolayısı ile müvekkillerine ait seri markalarda çatı kabul edilmesi gereken kök ve esas unsurunun “…” ibaresi olduğunun tartışılmaz bir gerçek olduğunu, tüketicinin, müvekkillerine ait markaları ayırt ederken “…” ibaresine dayanmakta ve söz konusu ibareyi gördüğünde de hiç düşünmeden müvekkilleri ile ürün ya da hizmet arasındaki bağlantıyı kurduğunu, müvekkilleri markalarının esas ve kök unsurunun, davacı yan marka başvurusunun ana/esas ibaresi olduğunu, bu durumun tüketici nezdinde iltibas teşkil edecek nitelikte olduğunu, “… … …” ibareli markanın davacı yanın dilekçesinde açıkça yer aldığı üzere “… …” markasının bir uzantısı olduğunu belirttiğini, “…” ibaresinin ise kök ve esas unsur olarak kabul edilmesi gerektiğinin beyan edildiğini, tescilli bir tanınmış markaya iltibas teşkil edecek şekilde birebir aynı esas unsuru ihtiva eden yeni bir başvurunun, eklediği sair unsurlar ile marka başvurusunu tescilli tanınmış markadan tamamen bağımsız bir hale getirmesi gerekliliğinin tartışmasız olduğunu, davacı yanın marka başvurusu esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, gerek görünüş, gerek okunuş, gerek görsel, gerek ise telaffuz anlamında müvekkilleri markalarının esas unsurları ile ayniyet derecesinde benzerlik ihtiva ettiğini, dava konusu markanın tescilli olduğu sınıfın müvekkilleri markalarının tanınmış olması nedeni ile herhangi bir önemi bulunmadığını, tanınmış markalarda benzer olmayan mal ve hizmetler için tescili istenen marka başvurusuna, tanınmış marka sahibinin itiraz edebileceğini, karıştırılma tehlikesi burada markanın tanınmışlık derecesi ve ayırt etme gücü ile doğrudan bağlantılı olduğunu, “…” köklü ve uluslararası bir firma olduğunu, “…” markasının tanınmışlığı TÜRKPATENT nezdinde kabul edildiğini, T/02556 tescil sayısı ile özel olarak korunan markalar arasında yer aldığını, müvekkillerinin ticaret unvanı ile tescilli alan adları da “…” ibaresini haiz olup 6769 sayılı kanun’un 6/VI. fıkrasının da dikkate alınması gerektiğini, önceki tarihli başvuruların dayanak teşkil etmediğini ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, … sayılı ” … … … ” ibareli davacı şahıs marka tescil başvurusuna, davalı şirketler tarafından yapılan itirazın kabulü ve davacı tarafından kurum kararına yapılan itirazın reddedilmesi üzerine davacının YİDK kararının iptali ile talep edilen sınıflar açısından tescili taleplerinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
I-6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu Kapsamında, Aynılık veya Benzerlik Kavramları;
Aynılık veya benzerlik incelemesinde, inceleme yöntemi;
Birinci olarak; ikinci markanın, birinci markanın kullanıldığı ürün ya da hizmet ile aynı ya da aynı tür (türdeş) ürün ya da hizmet için kullanılıyor olup olmadığının tespiti,
İkinci olarak; sonraki markanın, önceki marka ile tamamen aynı veya benzer olup olmadığının tespiti şeklindedir.
İltibas değerlendirmesinde bütünsellik ilkesi esastır. Markalar arasında benzerliğin olup olmadığına, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki dikkate alınarak karar verilir. İltibasın fiilen gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur. Sadece iltibas ihtimalinin varlığı yeterlidir. Markalar arasındaki benzerliğin, tüketicileri, satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine bir başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, tüketicilerin iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları/hizmetleri üreten/yapan işletmeler arasında idari ekonomik açıdan bir ilişkinin bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas ihtimali kapsamında sayılmalıdır. Markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen, iltibasa yol açabilir.
İltibas, markaya konu işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde bağlantı kurabilmesi iltibas için yeterlidir. İşitsel, görsel veya kavramsal benzerliklerden bir ya da birkaçının önemi ön plana çıkabilir. Şekil markalarında doğal olarak görsel benzerlik önem taşır. Şekil ve sözcük bileşimi ile oluşturulan markalarda ise, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” ilkesi gereği genellikle sözcük baskın ve ayırt edici unsurdur. Marka kapsamındaki mal veya hizmetin türü de bu konuda ağırlık kazanabilir. Buna göre giyim ürünlerinde görünüm, lokanta hizmetlerinde işitsel benzerlik daha önemli role sahiptir. Yine özellikle, sözcüğün önceki markadan kısmen veya önemli bir bölümü itibariyle alınması ya da değiştirilmesi suretiyle kullanılması durumlarında, sadece işitsel benzerlik karıştırılma ihtimali için yeterli olabilir. Sözcük markalarında vurgunun hangi hecede ya da (birden fazla sözcük olması halinde) hangi sözcükte olduğu değerlendirilmelidir. Bu husus sözcüğün hangi dilde olduğuna göre de değişebilir. Görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik karşılaştırmasında özellikle önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikrin gözden uzak tutulmamasında yarar vardır. Aynı düşünce başvuruya konu markanın seçilmesinde de etkili ise, bu durum vurgunun ya da baskın unsurun görsel veya işitsel öğelerden birinde hatta bir sözcüğün tek bir hece veya harf gurubunda ortaya çıkmasını sağlayabilir.
II- Tanınmış Marka Açısından Yapılan Değerlendirme;
Bir markanın tanınmışlık ile ilgili nispi tescil engeli anlamındaki korumadan yararlanılabilmesi ve markanın (aynı veya farklı mal ve hizmetler yönünden) korunabilmesi için;
• Sonraki başvuru sahibi ile önceki marka sahibi arasında bağlantı olma ihtimali,
• Önceki marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
• Önceki marka hakkı sahibinin ününden ve marka değerinden haksız yarar sağlama,
• Önceki markanın itibarına zarar verme,
• Önceki markanın ayırt edici karakterini zedeleme,
gibi unsurların bulunması aranmaktadır.
Diğer ifadeyle markalar benzer olmalı ve emtia listeleri ise aynı veya benzer olmamalı ki tanınmışlık incelemesine sıra gelsin ve önceki tanınmış markanın koruma kapsamı tanınmışlık sebebi ile genişletilerek sonraki benzer markanın farklı emtia/hizmet üzerindeki tescili engellensin.
Tanınmışlığa ilişkin tescil engeli anlamında önceki markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması, tanınmış marka sahibinin ürettiği ürüne olan güven nedeniyle, üçüncü kişilerde, bu ürünlerin de önceki marka sahibi tarafından üretildiği hissi uyandırarak, satın almalarını sağlayabilir. Bu durum, marka sahibi arasında bağlantı olma veya haksız yararlanma olgusu olarak tanımlanabilir. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için, önceki marka sahibi ile sonraki markayı kullanacak olanların benzer tüketici kategorisine sahip olmaları ve benzer eğilimleri göstermeleri gerekmektedir. Yani önceki markayı kullananların, sonraki markayı da kullanacak olmaları ve bu markalar arasında bağlantı kurma ihtimallerinin olması gerekmektedir.
Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin farklı mallar için tescilinin, tanınmış markadan haksız yarar sağlayıp sağlamayacağı, onun itibarına zarar verip vermeyeceği ve/veya onun ayırt edici karakterini zedeleyip zedelemeyeceği hususlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gereklidir. Çünkü aynı veya benzer markanın çok sayıda gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılması ve özellikle herkesin bildiği, sık biçimde kullandığı bir işaret yahut isim olması halinde, anılan işaretin farklı mallarda tescilli tanınmışlık kazanan markanın itibarından haksız yarar sağlamayacağı gibi, onun ayırt edici karakterini de zedelemez. Tescil edilip tanınmışlık vasfı kazanan markanın orijinal bir işaret olmaması, diğer bir deyiş ile yeni oluşturulmuş bir kelimeden oluşmaması ve herkes tarafından bilinen bir işaret olması da onun reklam değerine ve gücüne olumsuz yönde etki eder.
Aynı şekilde, markanın reklam değeri yani imajı ile hafızalarda edindiği yer ile tanınmışlık düzeyi de nazara alınacak önemli ve vazgeçilmez kriterlerdir. Tanınmışlığı belirleyebilmek için en etkili yol pazar araştırmaları yaptırmaktır. Markanın tanınmışlığının sağlanmasında ise en etkili yöntem ulusal düzeyde reklam faaliyeti yürütmektir. Ulusal düzeyde reklam faaliyeti de en etkili bir şekilde ulusal yayın yapan TV reklamları ve daha sonra da ulusal yayın yapan gazete-dergi reklamları ile yapılabilmektedir.

III-Seri Marka – Kazanılmış Hak Değerlendirmesi;
Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Diğer taraftan, marka hakkının iki şekilde elde edildiği kabul edilmektedir. Buna göre, ilk olarak marka üzerindeki öncelik hakkı, o markayı ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getiren kişiye aittir. Bu kişi adına yapılan tescilin açıklayıcı olduğu kabul edilmiştir. Tescil bu markanın daha özel hükümlerle korunmasını temin eder3. İkinci olarak marka hakkı, bir markayı daha önce ihdas ve istimal etmeksizin, seçilip tescil ettirilmesi ile de elde edilebilir. Buna göre, marka sahibinin yaptırdığı tescil kurucu etkiye haiz olmaktadır.
Diğer taraftan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, “…” markasına ait kararında; marka yer alan unsurlarda farklılaşmanın seri marka olarak kabul edilememe gerekçesi olabileceği değerlendirilmiştir. Geçerliliği sorgulanamaz statüsü kazanmış bir markanın varlığı başvuru sahibine, aynı markayı, söz konusu mallar veya hizmetler önceki markanın kapsadığı mallarla veya hizmetlerle yakından ilişkili mallar olsa da, farklı mallar veya hizmetler için tescil ettirme hakkı sağlamaz, denilmektedir. Avrupa Birliği Adalet Divanı, Genel Mahkeme, “Aris” kararında4, önceden tescil edilmiş “aris” kelime markasının kullanımına ilişkin olarak sunulan kanıtlarda yer alan marka, inceleme konusu başvuruyu oluşturan “aris” markasından farklı olduğunu ve kullanılan “aris” markasının, yeni başvuruyla aynı olmadığını ilaveten, başvuruya konu işaretin web sayfasında ve bir makalede kullanımını gösteren kanıtların, markanın Avrupa Birliği piyasasında varlığını ve kamunun ilgili kesiminin piyasada markalarla karşılaştığını gösterir nitelikte olmadığını değerlendirmiştir. Yargıtay, altta ayrıntılı olarak yer alan “….. ” markaları ile ilgili vermiş olduğu kararlarda öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerektiğini belirtmektedir. Yargıtay … Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarih ve 2007/ 7547E ve 2008 / 10251 K sayılı ilamında kısaca; “Her ne kadar, dava konusu markaların davalının önceki … + … şekli markasından bağımsız yeni birer marka olmaları nedeniyle uyuşmazlığın sadece dava konusu markalar göz önüne alınarak çözümlenmesi gerekeceği düşünülse de, aynı sektörde faaliyet gösteren taraflar adına mükerrer olarak tescilli olduğu anlaşılan E… ibaresi üzerinde taraflarca kazanılmış hakların niteliği ve menfaatler dengesi de gözetilerek bir çözüme ulaşılması gerekmektedir. 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b bentleri uyarınca, tescilli markayı oluşturan işaretin aynısı veya benzerinin sonradan bir başkası adına tescili mümkün değildir. Ancak, somut uyuşmazlıkta her iki tarafın da E… ibaresi üzerinde korunmaya değer üstün hakkı bulunmaktadır ve önceki tarihli markalarının tescil veya kullanımıyla ilgili olarak dava tarihine kadar aralarında bir uyuşmazlık çıkartılmamak suretiyle söz konusu ibare üzerinde taraflar yararına kazanılmış hak gerçekleşmiştir. O halde, davalının E… + … şekli işaretini de içeren dava konusu 2000/28457 ve 2000/28458 sayılı markalarını davacının tescilli UE… ibareli markalarına yakınlaştırarak (benzeştirerek) ilişkilendirme ihtimalini de içeren iltibas tehlikesi ve haksız yararlanma amacını taşıyıp taşımadığının ya da dava konusu markaların seri marka niteliğinde olup olmadıklarının tartışılması gerekir… Davalının başlangıçta tescilsiz ve 1994 tarihinden itibaren de tescilli olarak özgün biçimiyle uzun süredir kullandığı markasındaki E… + … şekli asli unsurunu herhangi bir değişikliğe uğratmaksızın ancak, yanına E …. ve E…. ibarelerini eklemek suretiyle tescil ettirdiği dava konusu markaların seri marka niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır. Çünkü, dava konusu markalardaki E… ibaresi davacı markalarının da asli unsurunu oluşturmakla birlikte, davalı özellikle çok önceden beri kullandığı E… + … şekli markasındaki özgün biçimi değiştirmeden dava konusu markalara da taşıyarak işletmesel köken anlamında dava konusu markalar ile arasındaki bağlantıyı oluşturmuştur. Tarafların E… asli unsuruna sahip önceki tarihli mükerrer markalarının varlığı ve hükümsüz kılınmadığı müddetçe her ikisinin de birbirlerinin mükerrer markalarını kullanmaktan men edemeyecek olmaları göz önüne alındığında, iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde tescil olunan dava konusu seri markaların KHK’nın 42. maddesi uyarınca hükümsüz kılınması kazanılmış haklar ilkesine uygun düşmeyeceği gibi taraflar arasındaki menfaatler dengesini de zedeler. Aksi düşünüldüğünde, başlangıçta karşı çıkılmaması sonucunda farklı işletmeler adına tescil edilmiş ve uzun süredir varlığını sürdüren mükerrer markaların varlığı halinde, işaretler arasında benzeştirme, yakınlaştırma (iltibas tehlikesi) amacını taşımayan seri markaların daha sonraki tarihlerde her iki işletme adına da tescili mümkün olamayacaktır. Oysa, bir işletme ile özdeşleşmiş markanın zaman içindeki değişiklik ve gelişmelere uyum sağlaması ve asıl unsuru korunarak seri markalar yoluyla kendini yenilemesi zorunlu ve gerekli olabilir. Dava konusu seri markalarda korunan E… + … şekli asli unsuru ile birlikte yer alan E. … ve E…. ibarelerinin de, davacı markaları ile yakınlaştırma, benzeştirme yoluyla iltibas tehlikesine ve bu suretle haksız yarar sağlamaya yol açmadığı anlaşıldığından; tarafların markalarında mükerrer olarak yer alan UE… ibaresinin varlığından dolayı somut uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK’nın 7/1-b ve 8/1-b bendindeki yasal koşulların oluştuğundan söz edilemeyecektir.” denilmektedir. Diğer taraftan, karardan da anlaşıldığı üzere, ikinci şart olarak, yapılan başvurunun kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması arandığı görülmektedir. Önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez. Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
İnceleme Konusu Markaların Mal/Hizmet Listelerinin Karşılaştırılması;
Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken kullanılan inceleme yöntemi ile ilgili açıklama ise aşağıdaki şekildedir;
Mal ve hizmetlerin benzerliğinde ortalama alıcı kitlesi, son kullanıcıları, malın satın alınmasına ayrılan zaman, satışa sunulma kanalları ve biçimi, birinin diğerini ikame etmesi gibi faktörler etkili olur.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Benzer mal ve hizmetler ifadesi, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Bu çerçevede, aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayılabilecek ilişkili mal ve hizmetler de benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriğine girmektedir.
Mal / hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği şu durumlarda ortaya çıkabilir:
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
Dava konusu marka ile davalı şirketler markalarının kapsadığı mallar / hizmetler karşılaştırıldığında, dava konusu marka kapsamında aynı/aynı tür ve benzer mallar ile birlikte, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımından yapılan değerlendirmede, davaya konu markanın tescil talep edilen sınıfta yer alan mallarının, … tescil numaralı markalar hariç davalı markaları ile benzer malları / hizmetleri içerdiği,
Çekişmeli olan sınıflar açısından yapılan değerlendirmede söz konusu mallar açısından bu malların alıcılarının ortalama seviyedeki tüketiciler ile ortalama seviyedeki tüketicilere nazaran daha yüksek derecede bilince/dikkate/özene ve gözlem seviyesine sahip tüketiciler olduğu kabul edilmiştir (özellikle 14. Sınıfta yer alan mallar açısından). Öyle ki; çekişmeye konu olan söz konusu bazı malların, gündelik ihtiyaçlarının dışında daha ziyade, daha seyrek ihtiyaçlar nedeniyle kullanıldığı, özellikle kuyumculuk, takı, aksesuar, saat, giyim sektörleri açısından tespit edilen ilgili tüketici kitlesinin, ortalama seviyedeki tüketicilere nazaran daha yüksek derecede bir bilince/dikkate/özene ve gözlem seviyesine sahip tüketiciler olduğu, söz konusu tüketicilerin, bu ürünleri satın alma kararını verdiği süreçte daha uzun vakit geçirmekte, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/kullanışsız ürün alma riskini azaltmaya çalışmakta, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını vermektedir. Sonuç olarak somut olayda; çekişmeye konu olan emtiaların hitap ettiği tüketicilerin ortalama ve ortalamaya nazaran daha yüksek derecede bilinçli/dikkatli/özenli/seçici alıcılar olduğu,
İltibas ihtimali varlığının ilk şartı olan malların aynılığı/benzerliği kriterinin, somut uyuşmazlık açısından, dava konusu markanın tescili talep edilen bütün mallar açısından sağlanmış olduğu görülmektedir. İkinci şart ise markaların karşılaştırılması ile tespit edilecektir.
İnceleme Konusu Markaların Karşılaştırılması;
Davaya konu markanın şekil ve kelime unsuru içerdiği, bu hali ile bileşke marka olarak kabul edilebileceği, davalı şirketlere ait markaların ise kelime markası olduğu, görülmüştür. Bu noktada, taraf markalarında yer alan / iddia edilen ortak nokta, kelime unsuru içerisinde yer alan “…” ibaresine ilişkindir.
Taraf markalarında yer alan ortak “…” ibaresinin anlamsal karşılığına bakıldığında; “…” ibaresinin Fransızca, ornitoloji (kuş bilimi) alanında bir terim olduğunun görüldüğü, davacı yanın ortak ibare dışında “…” ve “…” ibaresini içerdiği, “…” ibaresinin çeşitli ülkelerde kadın ismi olarak kullanıldığı, İngilizce anlamsal olarak, eski gümüş İtalyan sikkesi anlamına geldiği, “…” ibaresinin İngilizce olduğu, Türkçeye klasik şeklinde çevrilebileceği, anlamının ise üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen, alışılmış vb. şeklinde olduğu, davalı markası ile davacı markası arasında ortak ibare açısından anlamsal yakınlığın bulunduğu, fonetik olarak yapılan karşılaştırmada “…” ibaresinin okunuşunun her iki taraf markası açısından aynı olduğunun kabul edilmesi gerektiği, taraf markalarında yer alan “…. …”, “….köklere dönüş” ibarelerinin ise aynılık derecesini düşürdüğü, görsel açıdan yapılan karşılaştırmada, her iki taraf markalarının da beyaz zemin üzerine siyah tonlarda kelime ve şekil kullanılmak sureti ile oluşturulmuş olduğu, davacı markasının üç satırda olacak şekilde, üstte birbirlerine simetrik ve ilki ters açı ile kompozisyon edilmiş iki tane “c” harfinin birleşimden oluşmuş şeklin yer aldığı, orta satırda “… …” ibaresinin, altta ise “…” ibaresinin bulunduğu, davalı şirketlere ait markalar incelendiğinde, markaların kelime markaları olduğu, bazı markalarda kendine özgü yazı karakteri içeren “…” ibarelerinden ibaret olduğu, … tescil numaralı markalarda parantez işaretinin de yer aldığı,…. tescil numaralı markalarda ise “…” ibaresi dışında, “köklere dönüş”, “eden de” ve “le” ibarelerinin de bulunduğu görülmüş, görsel olarak yapılan karşılaştırmada davacı markasında yer alan şeklin ve en alt satıra yer alan “…” ibaresinin tali unsur niteliğinde olduğu, ön plana çıkan kısmın “… …” ibaresi olduğu, “… …” ibaresi ile davalı markalarında yer alan “…” ibaresi arasında görsel anlamda da benzerlik olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bir bütün olarak, anlamsal, görsel ve fonetik olarak yapılan incelemede, taraf markalarının bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer oldukları, “…” ibaresinin her iki taraf markasında esas (asli) unsur içinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacı yanın markasında yer alan isim, “…” ibaresinin de iltibas ihtimalini ortadan kaldırmadığı, benzerlik derecesini ortadan kaldıracak ayırt ediciliğinin bulunmadığı, somut olayda, markaların detaylarındaki farklılıkları hatırda tutamayacak olan orta düzeydeki tüketiciler nezdinde, markalar arasında bir irtibat kurulması ve davacı markasının, davalı markaları ile bağlantılı bir marka olarak algılanması dolayısıyla iltibas ihtimalinin mevcut olduğu,
Ortalama/bilinçli tüketici açısından ortaya çıkacak karıştırılma olasılığı açısından hitap edilen/hedeflenen tüketici kesimi için yapılacak değerlendirmede, potansiyel alıcı veya kullanıcı kitlesi, bu kimselerin eğitim ve mesleki bilgi düzeyi, malı satın alırken gösterecekleri dikkat ve özenin derecesi ve satın alma kararı verirken harcayacakları süre, yukarıdaki açıklamalar kapsamında değerlendirmede dikkate alınmıştır. Diğer taraftan, karıştırılma ihtimalinin varlığı 6769 s. SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır.
Tanınmış Marka Değerlendirmesi;
Dosya kapsamında davalı şirket markalarının tanınmışlık düzeyine ulaştığını gösterir nitelikte, piyasa araştırması, satış rakamları/faturaları, yurt içi ve yurtdışı satış ağı vb. delillerine rastlanmamakla birlikte, davalılardan …ne ait T/02556 tescil numaralı tanınmış markanın bulunduğu, markanın giyim sektörü içerisinde tanınmış olduğu,
Davacı başvuru ile davalı yana ait “…” markası arasında benzerlik tespit etmiş olması, bu hali ile markalar arasında bağlantı kurulabilme ihtimalinin mevcudiyeti; tescili talep edilen sınıf ile davalı markalarının tescilli olduğu ve tanınmış kabul edildiği sektör açısından, davalı marka sahiplerinin dava konu markanın tescilinden zarar görme, itibarında zarar meydana gelme ihtimalinin bulunduğu tespit edilmiş; davacı yanın tescil talebi ile davalı şirket markalarına yanaşacağı,
Tanınmış marka olmanın sonuçlarından bir tanesi de o mala veya hizmete olan güvendir. Somut olayda da, tüketicide mevcut olan güven nedeniyle, üçüncü kişilerde, tescili talep edilen sınıfta yer alan ürünlerin de tanınmış marka sahibi tarafından üretildiği hissinin uyanabileceği,
Bu nedenlerle, davacı yan başvurusu açısında haksız yararlanma ihtimalinin gerçekleştiği,
Seri Marka – Müktesep Hak Değerlendirmesi;
İlk olarak; davacı iddiasına dayanak üç marka bulunmaktadır. Yukarıda bilgilerine, görsellerine ve sınıflarına yer verilen markalardan ilki 30.06.1998 yılında, ikincisinin 2.07.2015 yılında, son marka da 18.01.2018 yılında tescil edildiği görülmüştür. Davaya konu markanın başvuru tarihi 06.03.2019 olmakla, davaya konu marka açısından, …tescil numaralı markaların tescillerinin üzerinden 5 yıllık bir süre geçmediği, olağan bir hükümsüzlük davasına konu edilmesine imkân verecek nitelikte oldukları değerlendirilmiş, özellikle tescilli sınıfları açısından uzunca süredir kullanıyor olması şartını taşımadıkları kabul edilmiştir.
Davacının kullanımlarına ait görseller incelendiğinde, … tescil numaralı marka kapsamında, davacı yanın “…”, “… … şekil” ibarelerini 14. sınıfta yer alan “saat ve saat kordonları” üzerinde fiili olarak kullandığı, kullanımlarının hiçbirinin ise… sayılı marka olan işareti içermediği, diğer bir deyiş ile davacı, … sayılı markadaki ibareyi kullanmamakla birlikte, “…”, “… … şekil” ibarelerini 14. sınıfta yer alan “saat ve saat kordonları” üzerinde kullandığı, somut uyuşmazlıkta davacı lehine, 14. sınıfta yer alan “saat ve saat kordonları” malları açısından korunmaya değer üstün hakkı bulunduğu,
Önceki tarihli marka ile davaya konu markalar karşılaştırıldığında, tescili talep edilen markanın, kazanılmış hak iddiasına konu markaya göre daha geniş bir mal listesini kapsadığı, bu hali ile başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal ile aynı veya aynı tür emtiaları içermediği, kapsamını genişletme yoluna gittiği tespit edilmiş, markada yer alan asli unsurlarda değişimler olduğu, kazanılmış hakka konu markada “…” esas unsurken, davaya konu markada “… …” ibaresinin esas unsur haline geldiği, kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsurunun, dava konusu marka açısından muhafaza edilmediği, markanın daha çok davalı şirket markalarına benzer halde geldiği, bu şekilde bir başvurunun işletme ile bağlantısını koparacağı,
Sonuç olarak; Davacının eylemli kullanımları da dahil olmak üzere, dava konusu markanın seri marka olarak kabul edilmesinin mümkün olmayacağı, markanın, davalı şirketlere ait “…” unsurlu markalarına yakınlaşacağı, ilişkilendirme ihtimalini de içeren iltibas tehlikesi ve haksız yararlanma ihtimalinin mevcut olduğu, bir işletme ile özdeşleşmiş markanın zaman içindeki değişiklik ve gelişmelere uyum sağlaması ve asıl unsuru korunarak seri markalar yoluyla kendini yenileyebileceği mümkünken, dava konusu markanın söz konusu şartları taşımadığı,
Netice itibariyle,
a- Davaya konu … sayılı davacı şahıs markası ile davalı şirketlere ait itiraza dayanak, …sayılı markaları arasında, tescili talep edilen 14. ve 26. sınıftaki malların tamamı açısından, benzerlik ve bu benzerlik neticesinde iltibas ihtimalinin bulunduğu,
b- Davalı şirketlerin … sayılı markalarının, davaya konu markadan farklı mallar/hizmetler içermesi nedeni ile taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanun kapsamında iltibas ihtimalinin bulunmadığı,
c- … sayılı davacı şahıs markası açısından, davalı şirketlerin tanınmış markası karşısında, haksız bir yarar sağlayabileceği, tanınmış markanın bu nedenle zarar görebileceği ve/veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği şartlarının gerçekleştiği,
d- Davacının müktesep hak iddialarına dayanak markası bakımından müktesep hakka ilişkin uygulamada kabul edilen kriterlerin sağlanamadığı,
e- TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 22.10.2020 tarih ve … sayılı kararının yerinde olduğu sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davalı Türk Patent ile diğer davalı şirketler vekillerinin yüzlerine karşı, davacı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.03.06.2021

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır