Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/33 E. 2021/429 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/33
KARAR NO : 2021/429

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : ….
DAVALI : ….
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 27/01/2020
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, bu markanın tüm sınıflarda korunması gerekir düzeyde bir tanınırlığının bulunduğunu, müvekkilinin tanınmış markalarında “x” logosunu kullandığını, dava konusu … sayılı başvurunun müvekkili markaları ile iltibas yaratacak düzeyde benzer olduğunu, müvekkilinin markalarının 25. Sınıfta tescilli olduğunu ve bu markalarda ayakkabı ve baş giysileri ürettiğini, dava konusu markanın da müvekkili markalarının bir alt markası olarak algılanacağını, müvekkilinin sektörünün lider markalarından biri olduğunu, orta bilinç düzeyinde tüketicinin ya da üst düzey bilinç seviyesindeki tüketicinin dahi dava konusu markayı müvekkili markalarının alt markası veya serisi olarak değerlendireceğini, x harfinin tek başına bir anlamı bulunmadığını, taraf markalarının görsel anlamda benzer olduklarını iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle ; taraf markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, markaların bıraktıkları genel görünümlerin birbirlerinden farklı olduğunu, müvekkilinin bir şekilde markası olduğunu, bu nedenle davacının “…” ve “…” sözcük markaları ile zaten benzer olmadığını, bununla birlikte itiraza gerekçe tutulan davacı yana ait markalarının esas unsurlarının zaten şekil unsuru olmadığını, harf markaların ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, bu tür markalarda şekil ve grafik unsurlarının veya stilize yazım biçimlerinin genel benzerliğinin gerektiğini, davacının “x” harfine benzer çok sayıda markanın halihazırda tescilli olduğunu, bu tescillerin davacının tescilli markaları ile aynı sınıflarda olduğunu, davacı yanın …. sayılı markalarında “X” harfinin kalın bir şekilde, siyah renkle çizilmiş, içi turuncu renkli ve köşelerinden biri uzatılmış şekilde oluşturulduğunu, halbuki müvekkili markasının bir harf markası değil siyah renkli çarpı işaretine benzer bir şekil ile bu işaretin üst tarafında iç kısımda kalacak şekilde iki adet üçgen şekline benzer ve esasında müvekkili şirketin unvanında yer alan “JDé harflerinden hareketle yazılmış bir şekilden ibaret olduğunu, müvekkili markasının bu nedenle doğrudan “X” harfi olarak algılanmayacağını, kaldı ki böyle bir algıda değil taraf markaları arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, kurum ve mahkemelerce verilmiş emsal kararlarda harf markalarının görsel anlamda farklılaşmış olmalarının yeterli görüldüğünü, taraf markalarının kapsamlarının da benzer olmadığını, müvekkil başvurusunun kapsamındaki 05, 12, 29, 33, 34, 36, 38, 41, 43 ve 45. Sınıf mal ve hizmetlerin davacı markaları kapsamında zaten yer almadığını, sair sınıflar taraf markalarında ortak iseler de taraf markalarının farklı tüketici gruplarına hitap ettiğini, kaldı ki davacının markalarını 03, 05, 09, 14, 16, 18, 27, 28, 30 ve 35. Sınıftaki ortak mal ve hizmetlerde zaten kullanmadığını, davacının bu sınıflardaki kullanımlarına dair delillerin sunulması gerektiğini, aksi halde markalarının dikkate alınmamasını talep ettiklerini, taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin hiçbir koşulda mevcut olmadığını, davacı yanın markalarının tanınırlığını ispatlayamadığını, “…” markasının tanınmışlığının uyuşmazlık konusuyla hiçbir ilgisi bulunmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında Türk Patent Yidk Kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
Dava konusu markaya ait TÜRKPATENT güncel sicil kaydına yer verilmiş olup ilgili kayıttan da görülebileceği üzere başvurunun tescil sürecinin 23.03.2021 tarihinde tamamlandığı,
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği,
Dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulunun, markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olması olduğu, markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçileceği, görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu kanaatine varılacağı,
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kesin kurallar içermediği,
Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığının inceleneceği,
“Marka kapsamındaki mal ve hizmetlerin aynı veya benzer tür olup olmadığı hususunda 1957 yılında yapılmış olan “Uluslararası Nice Protokolü” kapsamında hazırlanan “Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ” hükümlerine ve bunun ekindeki sınıflara ve alt gruplara göre yapılan listenin dikkate alınması gerekmekle birlikte tek başına listenin bir bağlayıcılığının bulunmadığı, bu anlamda, ilişkilendirmenin varlığı için mal ve hizmetlerin tamamen aynı sınıfta veya aynı alt grupta yer alması gerekmeyeceği,
Zira asıl olan, işaretlerin, kapsamlarındaki mal veya hizmetler üzerinde tescilli bir marka olarak kullanılması durumunda, tüketici nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açıp açmayacağıdır. Bu nedenle, mal ve hizmet sınıf ve alt gruplarında benzerlik araştırmasında piyasanın anlayışı, benzer alıcı çevresine veya aynı hedef kitleye hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları giderip gidermediği, mal veya hizmetlerin birbiri yerine ikame edilebilme ve rekabet olanaklarının olup olmadığı, birinin diğerini tamamlama imkânı olup olmadığı, mal veya hizmetlerin dağıtım kanallarının ortak olması, aynı veya yan yana raflarda satışa arz edilip edilmediği kullanım yöntemleri, hedeflenen müşteri kesiminin aynı olup olmadığı hususlarının araştırılmasının gerekeceği, markalar arasında iltibas değerlendirmesinin ilk koşulunun, taraf markaları kapsamındaki emtiaların benzerliği olduğu,
Nitekim EUIPO nezdinde verilen kararlarda da malların benzerliğine ilişkin değerlendirmenin, mal ve hizmetler arasındaki ilişkilerin ilgili özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bu özelliklerin, malların doğaları, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbiriyle rekabet halinde veya birbirini tamamlayıcı olup olmadıklarını içerdiği,
Dava konusu marka kapsamındaki taraf markaları 03, 05, 09, 14, 16, 18, 25, 27, 30 ve 32. Sınıf mallar bakımındanı aynı, aynı tür ya da yüksek düzeyli benzerlik ilişkisi içerisinde olan malları kapsadığı, dava konusu markada 35. Sınıfta satış hizmetleri alt grubunda tanımlanan mallar ile de davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 1-34 mal grubu arasında yer alan mallar arasında mal ve malın satımı açısından yerleşik olarak kabul edilen bir benzerlik ilişkisi bulunduğu, dava konusu markadaki 12, 33, 34, 36, 38, 41, 43 ve 45. Sınıf mal ve hizmetler ile davacı markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile herhangi bir benzerlik ilişkisi taşımayan, farklı ihtiyaçlara yönelik, birbiri ile rekabet içerisinde olmayan, farklı satış – sunum ve dağıtım noktaları olan mal ve hizmetler olduğu,
İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI DEĞERLENDİRMESİ
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunduğu,
İki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin iki şekilde ortaya çıkabileceği, bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesi olduğu, ikinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesi olduğu, bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabileceği, böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacağı, nitekim tüketicilerin daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih edeceği,
Benzerlik ve karıştırılma ihtimalinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli olduğu, ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesinin de mümkün olduğu,
Taraf markaları kapsamında çok sayıda ortak mal ve hizmet grubu yer almakta olup bu mal ve hizmet gruplarının her birinin farklı nitelikte tüketici gruplarına hitap ettiği, söz gelimi 05. Sınıftaki ilaç içerikli ürünlerin ilgili tüketici grubu doktor, eczacı, ilaç mümesilleri gibi profesyonellerken, 16, 25, 27, 28, 30, 32 Sınıftaki mallar toplumun hemen her kesimine hitap eden günlük tüketim rutini içerisinde yer aldığı, keza 03, 14. Sınıf gibi sınıflardaki mallar ise tüketicinin günlük tüketim rutini içerisinde sıkça yer almayan, tüketicinin ilgili mallardan yararlanırken bir ön araştırma süreci geçirerek çeşitli tüketici yorum ve görüşlerinden faydalandığı türden mallar olduğu, bu anlamda tüm bu sınıflar açısından genel olarak tek bir tüketici grubu belirlenmesi mümkün olmayıp bu gibi durumda ilgili tüketicinin makul düzeyde dikkatli, özenli ve seçicilik düzeyi ortalama düzeyin daha üstünde kimseler olarak belirlenmesinin isabetli olacağı,

Bu genel ilkeler çerçevesinde dava konusu markalar incelendiklerinde, dava konusu markanın “X ŞEKİL” şeklinde olduğu, anılan ibarenin bir şekil unsuru olduğu, şeklin alt bölümünde birbinin çapraz olarak kesen “x” harfini andırır bir logonun yer aldığı, bu logonun üst bölümünde ise “x” in sağ kolu üzerinde yine yönü sağa dönük bir üçgene, sol kolu üzerine ise yönü sola dönük ve fakat tam olarak bir üçgen formatını andırmayan şekle yer verildiği, davalı taraf her ne kadar bu işaretlerin, davalı şirket ticaret unvanının kılavuz unsurları olan “J-D” harflerini çağrıştırmak adına kullanıldığını ileri sürmüş ise de normal bir tüketicinin dava konusu şekli gördüğünde bu yönde bir algı edinmesi mümkün görülmediği, bununla birlikte şeklin bütün olarak doğrudan bir “x” harfi olarak da algılanacağı yönünde kesin bir kanaate yine varılamayacağı,
Davacı yanın markalarına bakıldığında ise “x …”, “x …”, “x …”, “x …”, “x şekil”, “x şekil”, “x şekil”, “x şekil” gibi markalarında tüketici tarafından derhal ve tereddütsüz olarak algılanacak bir “X” figürünün yer aldığı, söz konusu “x” figürünün ( x …”, “x …” gibi kullanımlar hariç) yoruma açık olmaksızın net olarak görülebileceği,
Bu bağlamda tartışılması gereken husus taraf markaları kapsamında çeşitli stilizasyonlarda kullanıldığı görülen “x” harfinden kaynaklı olarak, markaların, bütünsel algılarında, birbirleri ile benzer etkiler oluşturup oluşturmadıkları ve yine buna bağlı olarak tüketicilerin, taraf markalarını birbirleri ile iktisadi kaynakları bakımından ilişkilendirip ilişkilendirmeyecekleridir.
Davacı yanın markalarında şekli unsur olarak kullandığı “X” harfi alfabemizde yer alan 29 harften biri olmamakla birlikte İngilizce’de kullanımını bulunan ve ülkemiz tüketicisinin de aşina olduğu Latin alfabesindeki ek harfler olan “Q,W,X” harflerinden biridir. Bu noktada ortalama tüketicinin İngilizce bilip bilmediği tartışması, anılan harflerin en temel İngilizce eğitiminde bile öğretilen harfler arasında yer alıyor olması nedeniyle doğru bir yaklaşım olmayacağı,
Bu şekilde uyuşmazlığın temel anlamda tek bir harfin, bir kimsenin tekeline alınıp alınamayacağı hususundan kaynaklı olduğu hallerde, markalar arasında özellikle görsel anlamdaki değerlendirmeler tüketici açısından ön planda olmaktadır. Zira alfabede sınırlı sayıda harf alıyor oluşu açısından harf markaları, ayırt ediciliği düşük, zayıf markalardır. Buna göre ayırt ediciliği düşük harf öbeğinden oluşan markaları seçen marka sahiplerinin başka kişilerin küçük farklarla aynı harflerin benzerlerini seçip kullanabileceklerini kabul etmeleri, daha açık bir ifade ile bu duruma katlanmaları gerektiği, özetlemek gerekirse, harf markaları ile tek heceli markalarda toplu intibaın belirlenmesi açısından daha sert bir ölçünün uygulanması gerektiği,
Nitekim doktrinde de kabul gördüğü üzere harf markaları, ayırt ediciliği düşük, zayıf markalardır. Buna göre ayırt ediciliği düşük harf öbeğinden oluşan markaları seçen marka sahiplerinin başka kişilerin küçük farklarla benzerlerini seçip kullanabileceklerini kabul etmeleri, daha açık bir ifade ile bu duruma katlanmaları gerektiği,
Bu anlamda harf markalarında, aynı harfin farklı şekillerde karakterize edilmeleri vehayut harflerin ayırt edici niteliği bulunan çeşitli sözcük unsurları ile birlikte kullanımının da, bütünsel algılarda birbirlerine yönelik bir yanaşmaları olmaması halinde markalar arasında ilişkilendirilme ihtimalini tetikleyebilecek herhangi bir ihtimal de doğmayacağı,
Zira harf unsurlarına bu şekilde karakteristik özellikler yüklenmesi aslında tek harften oluşan bu markalarda harfin tasarımsal olarak da bir hüviyet kazanmasına neden olmakta ve tüketici artık bu harfi, tasarımsal özellikleri ile anımsamaktadır. Bununla birlikte pek tabii harf markalarının da uzun yıllara dayalı kullanımlar, yapılan yatırımlar, markanın tanıtım kampanyaları, reklam ve promosyonlar, markaların ulaştıkları kitlenin genişliği, sektörde bulundukları sürenin uzunluğu gibi pek çok etken sebebiyle ayırt ediciliğinin artabileceği şüphesizdir. Ancak burada dahi tanınmışlığa rağmen bütünsel kompozisyonlardaki benzerliğin düzeyi önem teşkil ettiği,
Kaldı ki dava konusu markadaki şekil unsuru, davacı markalarındaki stilizasyonlara biçim ve renk olarak da yanaşma göstermemektedir. Farklı bir ifadeyle, karşılaştırılan işaretlerde salt “X” şeklinde latin alfabesinde kullanımı bulunan bir harfin alelade / farklı stilizasyonlarda kullanımına rağmen, markaların karıştırılma ihtimalinin var olduğunun her hal ve koşulda kabulü mümkün olmaması gerekmekte olup tekrar vurgulamak gerekir ise harf markalarının ayırt edicilikleri, harfin kendisinden kaynaklı olmayıp koruma çerçevesini genel mizanpajlarının belirlediği,
Dolayısıyla alfabede yer alan sınırlı sayıdaki harflerin, tek bir kimsenin tekeline bırakılması, o kişi lehine çok geniş bir korumanın varlığı sonucunu doğuracaktır -ki bu şekildeki bir koruma tanınmış markalar için dahi kabul edilen kriterler göz önüne alındığında, çok geniş bir hukuki menfaat ve tekelleşmeye sebebiyet verecektir. Bu nedenle özellikle tek bir harften oluşan markalarda markanın mizanpajı ön plana çıkacak ve korumanın sınırını da şüphesiz ki harfin kendisi değil yazım biçimi, şekli, rengi vs özellikleri ile belirlenecektir.
Daha evvel de ifade olunduğu üzere dava konusu “X ŞEKİL” şeklindeki marka birden fazla şekil unsurunun bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş, tüketici nezdinde somut bir imgesel karşılık yaratmayan bir şekil olduğu, her ne kadar şeklin alt bölümünü oluşturan kısım daha baskın ve koyu renkte tasarlanmış ve buna bağlı olarak şekil unsuru “x” harfini andırır nitelikte ise de ilgili şekil unsurunun bütünsel anlamda yarattığı algının davacı yana ait “x …”, “x …”, “x …”, “x …”, “x şekil”, “x şekil”, “x şekil”, “x şekil” şeklindeki markaların (veya sair markalar) herhangi biri ile bir yanaşma ya da yakınlık ilişkisi içerisinde olmadığı, bu noktada davacı yanın markaları dahi kendi içerisinde farklı şekillerde tasarlanmışken, başka bir ifadeyle davacı markalarının dahi tek tip bir şekil unsuru ve buna bağlı olarak tüketicide yer edindiği anlaşılan sabit bir algısının bulunduğuna kanaat getirilememişken, bu markalardan farklı şekilde tasarlandığı görülen dava konusu markanın da davacı markalarının bir alt versiyonu veya serisi olarak tüketici tarafından algılanacağından bahsedilebilmesi mümkün görülemeyeceği,
Taraf markalarının aynı tür ya da benzer mal ve hizmetleri kapsamakta iseler de markaların bütünsel imajları ve tüketicide yarattıkları algılar itibariyle birbirlerinin serisi, devamı olarak algılanmalarının mümkün olmayacağı, taraf markaları ile oluşturulan kurumsal kimlikler arasında belirgin bir farklılık bulunduğu, her iki taraf markasının da “x” harf/şekli temelinden oluşturulduğu yorumu yapılsa dahi oluşturulan şekillerin nihai algılarının birbirlerinden farklı olduğu, makul düzeyde dikkat, özen ve seçicilik seviyesindeki tüketicilerin, her iki marka arasında, salt “X” harfi/figüründen dolayı bir yanılgı yaşamayacağı, tüketicinin birbirinden farklı markalar karşısında olduğunu derhal algılayacağı, bu algıda markaların aynı iktisadi kaynaktan gelip gelmediklerini sorgulamasını gerektirir bir izlenim edinmeyecekleri, bu nedenle de işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek bir benzerliğin mevcut olmadığı,
TANINMIŞLIK İDDİALARI KAPSAMINDAKİ DEĞERLENDİRMELER
Davacı yanın, “…” tanınmış markalarından bağımsız olarak dosya kapsamına dayanak yaptığı harf markalarının tanınır olduğunu gösterir mahiyette yeterli delilin dosya içerisinde bulunmadığı, özellikle işlem dosyasında kullanım ispatı amaçlı sunulan delillerin “…” markaları ile birlikte davacının özellikle “…. ” markalarını taşıyan versiyonunu gösterir deliller olduğu ancak markanın olağan kullanımını gösterir bu delillerden tanınmışlık hali ve dava konusu markanın tesciline izin verilmesi durumunda bu tanınmışlığın zarar görebileceği, ayırt ediciliğin zedelenebileceği ya da haksız menfaat teminine yol açabileceği yönündeki iddiaların, somut deliller ile desteklenmediği, davacı yanın anılan markalarının dava konusu markadan farklı bir somut algıya da yol açması nedeniyle aksi yönde bir yorumda dahi varılan nihai kanaatin değişmeyeceği, hal böyleyken davacı yanın tanınmışlık temelli ayrıca bir korumadan yararlanabileceği yorumunda bulunulmasının mümkün olmadığı, dava konusu 2018/ 87810 sayılı başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile taraf markaları arasındaki mal ve hizmetler açısından zaten bir emtia ilişkisinin dahi mevcut olmadığı, bununla birlikte benzer görülen mal ve hizmetler açısından taraf markaları karşılaştırıldıklarında, rapor kapsamında ayrıntılı olarak izah olunan gerekçelerle, dava konusu marka ile davacı markaları arasında, makul düzeyde dikkat, özen ve seçicilik seviyesine sahip tüketiciler nezdinde, salt “X” harfi/şekli/figürü nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğin mevcut olmadığı, dosya kapsamında mevcut delillerden, davacı yanın, “X” harfinden ibaret markalarının tanınmışlığı yönünde bir kanaate varılması mümkün olmadığından, 6/5 şartlarının oluşmadığı, sonuçlarına ulaşılmıştır.
Neticede usul ve yasaya uygun son bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından bir kısım mal ve hizmetler arasında benzerlik olsa da markalar arasında benzerlik olmadığı dolayısıyla karıştırma ihtimali olmadığı, davacının tanınmışlığının ispatlanamadığı ve 6769 SK 6/5 koşullarının olayda oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30.12.2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır