Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/325 E. 2021/189 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/325 Esas – 2021/189
T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/325
KARAR NO : 2021/189

HAKİM : ….
KATİP :….

DAVACI :…
….
DAVALI : …

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 23/10/2020
KARAR TARİHİ : 27/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olduğunu ve bununla ilgili yükümlülükleri yerine getirmek, adına kayıtlı ve diğer operatörlere ait uyduları işletmeye vermek ve bu alanlarda faaliyet göstermek üzere Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulduğunu, müvekkilleri şirket bünyesinde 1000’i aşkın kişinin çalıştığını, diğer davalı Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli ve uzun zamandır yoğun/yaygın kullanım ile tanınmış hale getirmiş olduğu seri markalarının da sahibi olduğunu, davalılardan …’in, müvekkilleri şirketin, tescilli seri markalarında esas unsur durumunda bulunduğu tartışmasız olan “…” ibaresinin-markasının kullanımı ile açıkça iltibas yaratacak şekilde, esaslı unsur olarak ihtiva eden “…” markasını, 38. 41. mal/hizmet sınıflarında kullanılmak üzere tescili için, diğer davalı Türk Patent ve Marka Kurumu’nda 2019/58612 kod numarasında işlem gören marka tescil başvurusunda bulunduğunu, Kurum kararına itiraz edildiğini, itirazın reddedildiğini, davacı müvekkilleri şirket tarafından, diğer davalı Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde işbu red kararı üzerine, davalı Kurumun “Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu” nezdinde yeniden itiraz edildiğini, bu itirazın 2020-M-8263 sayılı kararı ile nihaî olarak red edildiğini, davacı müvekkilleri şirketin tescilli, mezkûr, “…-…” ibarelerini esas unsur olarak ihtiva eden markalarından kaynaklanan kadim kullanma ile tanıtmadan doğan haklarına ihlal olduğunu, önceki tarihlerde usulünce tescile dayanan, tescilli markalardan faydalanma haklarına ve tanınmış markaların bu tanınmışlığından faydalanma ve himayesini talep haklarına açıkça aykırılık ve tecavüz teşkil eylendiğini, markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerlik bulunduğunu, markalar arasında ilişkilendirme ihtimali bulunduğunu, markaların aynı mal ve hizmet sınıfında yer aldığını, anılan mal ve hizmetlerde “vision …” ibaresinin görülmesinin, duyulmasının, müvekkilleri şirketin “…” / “…” unsurlu markasını çağrıştıracağını, onların tanınmışlık düzeyine ve ayırt edicilik niteliğine zarar vereceğini, başvuru sahibinin de başkasına ait markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlamasına neden olabileceğinin kabul edilmesi gerektiğini, davalının kötü niyetli olduğunu beyan ederek Türk Patent ve Marka Kurumu, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 06.10.2020 Tarih ve 2020-M-8263 sayılı kararının, “6/1″, “6/5″, “6/9″, “25” ve sair ilgili maddelerine istinaden iptali ile davalı adına 2019/58612 numara ile işlem gören marka başvurusu tescile bağlanmış ise hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı Türk Patent vekili cevabında özetle; davaya konu edilen marka başvurusu ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, somut olayda davacı markaları ile davalı markasının telaffuz ediliş şekilleri itibariyle birbirinden farklı olduğunu, davalı markasının “…” ibaresini muhtevi olup parlak sarı renkli bir çerçevenin içine yerleştirilmiş ve özel bir şekil verilmek suretiyle dizayn edilmiş parlak sarı “V” harfinin markada dikkat çeken şekil unsuru olarak yer aldığını, davalı markası açıklanan renk ve şekil unsuru ile kullanılan kelime unsuru ile birlikte bir bütün olarak dikkat çekmekte ve bu bütün içerisinde davacı markalarıyla benzerlik teşkil edecek herhangi bir yön bulunmadığını, davacı markalarının kelime unsuru olarak “… “, “… …”, “… …”, “…”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …”, “… …” ibarelerinden oluşmakta olduğunu, davalı markasının bir parçasını oluşturan “…” ibaresiyle benzerlik taşımadığını, markalar ile karşı karşıya kalan ortalama dikkat ve özen seviyesine sahip tüketici kitlesi açısından markalar kolayca ayırt edilebilir nitelikte olduğundan markaları taşıyan malların aynı ticari kaynaktan geldiği yönünde bir yanılgı oluşmasının mümkün olmadığını, dava konusu marka başvurusu ile davaya mesnet gösterilen markalar arasında karıştırılma ihtimali dahi bulunmadığından SMK 6/5 kapsamında bir tescil engelinin varlığından bahsedilmesinin mümkün olmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun tebligat yapılmasına karşın yargılamaya katılımı olmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı marka tescil başvurusunun tescili halinde hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Toplanan delillere, incelenen mahkeme kararlarına ve tüm dosya kapsamına göre;
Tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki işaretin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktıkları izlenimin nazara alınması gerektiği,
davacının markalarının … ibareli oldukları, markalardaki asıl ve ayırt edici unsurunun … ibaresinden oluştuğu,
anılan kelimenin marka kapsamındaki ürün ve hizmetler bakımından derhâl ve doğrudan doğruya ürün ve hizmetlerin cinsini, vasfını veya herhangi bir hâlini belirtmediğinden somut ve soyut olarak ayırt edicilik vasfının bulunduğu,
davalı başvurusunun konusu olan işaretin “…+Şekil” ibaresinden oluştuğu, markadaki asıl ve ayırt edici unsurun “…” sözcüğü olduğu,
başvuruda esasen … ibaresinin de ayırt ediciliği temsil ettiği, tanımlayıcı veya yardımcı unsur olarak kullanılmış olmadığı, esasen ilk planda … ibaresinin göze çarptığı,
davacı markaları ile başvuru konusu işaretin özellikle aynı tür ürün ve hizmetleri kapsaması sebebiyle görsel, sescil ve anlamsal olarak iltibasa neden olacak derecede benzer oldukları,
başvuru konusu işarette “…” ibaresinin yer almasının işareti anlamsal, görsel ve sescil olarak davacı markalarından ayırt edici kılmadığı,
zira bunun başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında ayırt edicilikte yeterli farklılık yaratmadığı,
çünkü iki işaret arasında anlamsal, görsel ve sescil olarak önemli derecede benzerlik bulunduğu,
bu farklılığın anlamsal, görsel ve sescil olarak iki işaret arasında var olan genel izleminden doğan benzerliğin etkilerini geri plâna atmaya elverişli olmadığı,
davacının markalarının, başvuru kapsamında yer alan 38 ve 41.sınıf ürün ve hizmetleri aynen içerdiği, başvuru kapsamında bulunan ürün ve hizmetlerin davacı markalarının kapsamında yer alan ürün ve hizmetlerle aynı dağıtım kanallarından geçtikleri, aynı işyerlerinde sunuldukları, birbirleri yerine ikamet edilme ve rekabet etme olanaklarının bulunduğu, bu nedenle aynı tür sayılmalarının zorunlu bulunduğu,
özellikle işletmesel bağlantılandırma ihtimalinin de iltibas kavramı içerisinde değerlendirilmesinin gerekli olmasının da bu sonucu zorunlu kıldığı,
bu sebeple bu halde ürünlerin aynı ticari kaynaktan geldiği şeklinde bir karıştırma ihtimalinin olacağı,
marka hukukunda yerleşik bilimsel ve yargısal içtihatlar uyarınca eğer marka ile başvuru konusu işaret ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesinin, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime olan etkisi hususuna odaklanarak yapılmasının gerekli olduğu; değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edici niteliklerinin dikkate alınacağı; ayırt edici niteliği düşük bir unsurun markalarda ortak olarak yer almasının, olağan şartlarda karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı; bununla birlikte, markanın diğer bileşenleri de düşük ya da daha düşük derecede ayırt edici niteliğe sahipse veya diğer bileşenler görsel izlenimde önemsizse yahut markaların bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenim benzerse veyahut da markaların bütün olarak oluşturdukları izlenim aynı veya yüksek derecede benzer ise, karıştırılma ihtimalinin mevcudiyetinin kabulünün gerekli bulunduğu,
yargılama konusu “…” ibareli markalar ile “…+Şekil” ibareli veya esas yahut ayırt edici unsurlu başvuru konusu işaretin ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içerdikleri, ortak olmayan “…” iberesinin markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime olan etkisinin fevkalade silik olduğu, çünkü ortalama Türk alıcı ve yararlanıcıların büyük çoğunluğunun anılan sözcüğü markasal olarak algılamayacakları, daha çok … ibaresine değer vererek ürün ve hizmet tercihine yöneleceği, bu sebeple başvuru konusu işarette yer alan diğer bileşenlerin de düşük ya da daha düşük derecede ayırt edici niteliğe sahip olduğu, bunların görsel izlenimde önemsiz bulunduğu, davacı markaları ile başvuru konusu işaretin bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenimin ayırt edilmesi güç olacak derecede benzer olduğu, davacı markaları ile başvuru konusu işaretin bütün olarak oluşturdukları izlenimin aynılığa yakın ve yüksek derecede benzer oldukları, bu sebeple karıştırılma ihtimalinin mevcudiyetinin kabulünün gerekli ve zorunlu bulunduğu,
karıştırılma ihtimaline ilişkin genel değerlendirme, özellikle markalar arasındaki benzerlik ve mal veya hizmetler arasındaki benzerlik olmak üzere ilgili faktörlerin birbirine karşılıklı bağımlılığını beraberinde getireceği, mallar/hizmetler arasındaki düşük benzerlik düzeyinin, markalar arasındaki daha yüksek benzerlik ile (veya tam tersi) dengelenebileceği,
anılan ilkelere göre normal düzeyde bilgilendirilmiş, makûl ölçüde dikkatli, işaret ve markayı aynı anda görüp detaylarını karşılaştıramayan ve daha önce yararlandığı ürünlerle ilgili markanın göz ve kulağında kalan izine dayanarak sonraki belirtilen ürün ve hizmetlerin alımlarında aynı markayla sunulan mallardan ve hizmetlerden yararlanmak isteyen ortalama düzeydeki alıcı ve yararlanıcıların bu marka ve işaretin farklı işletmelere ait iki ayrı marka olduğunu algılamalarının mümkün olmadığı,
anılan ürün ve hizmetlerle ilgili satın alma süresi içersinde davacının “…” ibareli markasıyla sunulan anılan ürünleri satın almak veya hizmetlerden yararlanmak isterken davalının “…” işaretini taşıyan ürün ve hizmetleri satın alma veya yararlanma yönünden tercihte bulunabilecekleri,
bir kısım alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduğunu algılayabilse bile marka ve işaretin birbirleriyle idarî ve ekonomik olarak bağlantılı şirketlere ait olduğu yönünde algılamada bulunulmalarının kaçınılmaz olduğu,
zira davacının “…, …” ibareli seri markalarının bulunduğu,
davalı başvurusunun da bu seri markaların arasına sızmış bulunduğu,
bu hâlin öteden beri kullanılan davacı markalarının tüketiciler nazarında tesis ettiği imajın transferi sonucunu doğuracağı,
itirazın reddine dair kararın bu yönden hukuka uygun olmadığı,
yukarıdaki kabullere aykırı bilirkişi raporuna da aynı sebeple katılma olanağının bulunmadığı anlaşıldığından bilirkişi raporunun aksine davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K a b u l ü n e,
Türkpatent YİDK’nın 06.10.2020 tarih 2020-M-8263 sayılı kararının tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu aşağıdaki dökümü yazılı 2.002,20.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzüne karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27.05.2021
Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 116,60.-TL
Bilirkişi Ücreti :2.250,00.-TL
P.P : 116,50.-TL
TOPLAM :2.483,00.-TL