Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/303 E. 2021/362 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/303 Esas – 2021/362

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/303 Esas
KARAR NO : 2021/362

HAKİM :…
KATİP : …

DAVACI : …
DAVALI :…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 07/10/2020
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/11/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Türk Patent YİDK’nın 07.08.2020 tarih … sayılı kararının iptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin, 1998 yılından bu yana farklı tedavi gruplarında bulunan beşeri ilaçların geliştirilmesi, üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerini yürütmekte olan bir şirket olduğunu, “…” markasının reçeteli bir ilaç olduğunu, davalı yanın “…” ibareli markası ile karıştırılabileceği düşünülen kişilerin doktor ya da eczacı olduğunu, yıllarca yüksek okullarda eğitim almış bu kişilerin bu tip bir karıştırma ihtimallerinin bulunmadığını, müvekkili şirket ürününün tüketici kitlesinin sade vatandaş olmadığını, sadece bu durumun dahi davalı yanın itiraz gerekçesini ortadan kaldırdığını, davalı kurum kararının dayanağı olarak “ortalama tüketici” göz önüne alınarak iki ürünün karıştırılabileceğine karar verildiğini, huzurdaki davada, tüketicinin “ortalama tüketici” olmadığını, müvekkili şirket ürününün reçete ile satıldığını, bu ürünün nihai kullanıcı tarafından tüketilebilmesi için “Nefroloji veya Diyaliz sertifikalı İç Hastalıkları/Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları” uzman hekimleri tarafından verilecek rapor ile alınması gerektiğini, bir doktorun uzman olduğu konuda, dava konusu iki ürünü karıştırmasının mümkün olamayacağını, müvekkili markası olan “…”ın 2019 yılından itibaren Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu fiyat listesinde ve RXMedia Pharma İlaç gibi bilgi kaynağında yayınlı bir ürün olduğunu ve ruhsatlandırma sürecinin tamamlandığını, bu nedenle de ürünün SGK da geri ödemeye girdiğini, “…”ın spesifik bir hasta grubu olan Diyaliz hastaları tarafından kullanıldığını ve ilacın hayati önemi olduğunu, yaşanan bu durum nedeni ile ilacın piyasaya verilmemesi halinde ciddi hastaların bir çoğunda hayati risk oluşabileceğini, davalı yanın ruhsatlı markası “…”nun piyasada bulunan bir ürün olmadığını, bu sebeple ürünün ne ilacı olduğunun bilinemediğini, dolayısıyla piyasada olmayan bir ürünün müvekkili şirket ürünü ile karıştırılamayacağını, “…” kelimesinin, Esperanto dilinde “Dünya” anlamına geldiğini, İngilizce’de “World” (Dünya) kelimesinin tek başına tescilinin kabul edilemeyeceğinden, “Dünya” anlamına gelen “…” kelimesinin de tek başına davalı adına tescilinin de aynı oaranda hatalı olduğunu, bu durumda “…” kelimesine eklenebilecek her türlü takının önünün kesilmiş olduğunu, birçok emsal kararda belirtildiği üzere markanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, … ürününün etkin maddesinin “…” olduğunu ve müvekkili şirket ürününün etkin maddeden aldığı kısımın “lam” kısmı olduğunu ve “…”a atıf olduğunu, davalı yanın, müvekkili markasına itirazının medeni Kanunun 2.maddesinde belirlenen dürüstlük ilkesine aykırılık içerdiğini iddia ederek; müvekkili şirket adına tescili istenen … markasının 05.sınıf kapsamında tescili isteminin reddine ilişkin Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 07.08.2020 tarihli ve 29822383-2019/19553/E.2020-OE-307782 sayılı itirazın reddi kararının iptali ile “…” ibareli müvekkili markasının 05.sınıf kapsamında tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; redde mesnet markaların … ibaresinden oluştuğunu, davaya konu marka başvurusunun ise … ibaresinden oluştuğunu markaların baştan ilk dört harfinin birebir aynı olduğunu, davaya konu başvuruya “lam” ibaresinin eklendiğini, ancak söz konusu eklemenin markalar arasında aynı/benzer mallar bakımından iltibas ihtimalini ortadan kaldırmaya yeterli olmadığını, dava dilekçesinde “lam” ibaresinin ilacın etken maddesi olan “…”tan alındığı ve piyasadabaşkaca ürünlerde de “lam” ibaresinin kullanıldığının bildirildiğini, işbu beyanın “lam” ibaresinin ayırt edici niteliğe haiz olmadığı yönünde bir beyan olarak kabulü gerektiği yönünde değerlendirildiğini, davacı yanın, anılan ibarenin başvuru tarihinden önce kullanıldığı yönündeki iddiaların başvurunun anılan mallar bakımından kabulüne dolayısıyla YİDK kararının iptaline gerekçe olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığını ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkili markası “…” ile davacı yana ait “…” markasının ilk 4 harfinin müvekkili markasını tamamen kapsadığını ve “LAM” ibaresinin eklenerek elde edildiğini, “LAM” ibaresinin herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, ilaç markalarına eklenen etken madde isimlerinin markalara ayırt edici olmadığını, her iki markanın da yazıldığı gibi okunduğunu ve işitsel olarak oldukça benzediğini, davacı yanın, “…” ibaresinin yapay bir dil olan ve tanınırlığı olmayan “Esperanto” dilinde “Dünya” anlamına geldiğini ve bu sebeple tescil edilemeyeceğini öne sürdüğünü, ancak huzurdaki uyuşmazlığın davacıya ait markanın tesciline ilişkin olduğunu, müvekkili markasının tescili ile ilgili olmadığından dinlenebilirliğinin bulunmadığını, Esperanto dilinin yaygın bir dil olmaması sebebiyle tüketiciler nezdinde her iki markanın kavramsal olarak bir anlam ifade etmediğinden, markaların kavramsal olarak farklılaştığından söz edilemeyeceğini, dava konusu emtialar yönünden ortalama tüketicilerin halk olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davacı yanın, “…” markasının reçeteli bir ilaç olduğunu ve tüketicisinin doktorlar ile eczacılar olduğunu, sade vatandaş olmadığını öne sürdüğünü ancak “…” markalı ilacın reçetesiz olarak satıldığını, ortalama tüketici niteliğindeki halk tarafından reçetesiz olarak alınabildiğini, reçetesiz satılan bir ilacı seçen kişinin, uzman tüketici olan doktor ve eczacılar olmadığını, bu sebeple dosya kapsamında ortalama tüketici kitlesi değerlendirmesi yapılırken, davacı yanın sahibi olduğu ilacın reçetesiz olarak rahatlıkla temin edilebildiği hususunun dikkate alınması gerektiğini, müvekkili markasının piyasada bulunmadığı ve bu sebeple ilişkilendirilme ihtimalinin olmadığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin 5 yıl süre içerisinde piyasaya ürün salabilecek konumda olduğunu ve her zaman bu yönde Ar-Ge çalışmaları ve piyasa araştırmaları yaptığını, ekonomik konjonktürler ve piyasa koşullarının izin verdiği ölçüde markasının tescil edildiği emtialar yönünden her zaman ürün çıkarma hazırlığının bulunduğunu ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında uyuşmazlık konusu başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, noktasında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER;
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” Bu madde ile getirilen düzenleme kapsamında, önceki markanın benzeri olan işaretler, sadece “aynı tür” mal ve hizmetler için değil, farklı sınıf ve alt gruplarda yer almakla beraber “benzer” mal ve hizmetler için de tescil edilemeyecek, tescil edilmişse hükümsüz kılınacaktır.
“Benzerlik” kavramı 6769 sayılı yasada tanımlanmamıştır. Ancak “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlıklı 7/2(b) bendinde; “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.” yasaklanmış ve benzerlik olduğunun kabulü için gereken kıstas burada açıklanmıştır.
İşbu hükümler mülga 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 9/b maddelerine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla mülga mevzuat döneminde verilen Yargıtay kararları ile doktrin görüşleri, 6769 sayılı SMK m. 6/1 bakımından da geçerlidir.
Karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Nitekim; Yargıtay … HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında “Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir” denilerek, halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gereken açıklanmış bulunmaktadır.
Yine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13.01.2003 tarihli ve 2002/7864 E., 2003/43 K. Sayılı kararında da belirtildiği gibi “iki marka arasında iltibas oluşup oluşmadığının tespiti yapılırken, bu markanın hitap ettiği kesimi ve bu kesimin özelliklerini ve formasyonunu dikkate almak” gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/11-338 E. sayılı kararında; “Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir.” denilmektedir. Dolayısıyla; benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin kabulü için, tüketicilerin iki markayı “aynı” zannetmesi gerekmemekte, aralarında bağlantı kurulması, birinin diğerini çağrıştırması, seri marka olarak algılanabilmesi de karıştırılma ihtimali kapsamında değerlendirilmektedir.
Ulusal yargı kararlarımızda olduğu gibi ATAD kararlarında da somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması gerekliliği, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik ile markalar arasındaki benzerliğin birlikte göz önüne alınması gerekliliği ifade edilmektedir.
SMK’nun 6/1 hükmünün uygulanabilmesi, eski ve yeni marka arasındaki benzerliğin markaların kapsadıkları mal/hizmetlerin yakınlık derecesi de dikkate alındığında iltibas tehlikesi yaratması koşuluna bağlıdır. Burada iltibasın fiilen gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur, sadece iltibas ihtimalinin varlığı yeterlidir. Dolayısıyla markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine bir başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları/hizmetleri üreten/yapan işletmeler arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi içine alınmalıdır. Zira bu yolla, iltibasa yol açan markayı taşıyan mallar/hizmetler de, marka sahibine atfolunmaktadır.
İltibas ihtimalinin araştırılmasında, markalar arasında benzerlik bulunup bulunmadığı hususunda markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki dikkate alınarak karar verilir. Marka farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markayı çağrıştırabilir. Tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen markalar tamamen farklı etki bırakabilirler. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Ancak bunlar, markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir.
Markaların emtia listeleri 05. sınıfın tüm alt grupları bakımından aynı ve aynı tür mallardan oluşmaktadır. “Aynı” mal/hizmet emtianın birebir örtüşmesini ifade etmektedir. “Aynı tür” mal veya hizmetten kasıt ise aynı sınıfın alt grubunda sayılan mal veya hizmetlerin birbirine göre durumudur.
Bu aşamada belirlenmesi gereken; marka işaretlerinin benzer olup olmadığı ve kapsadıkları mallar itibariyle markaların tüketici kesiminin markaları karıştırıp karıştırmayacağıdır.
Somut olayda karşılaştırılan işaretlerde … kelimesinin ortak unsur olarak bulunduğu görülmektedir. İltibasa ilişkin pek çok yargı kararında böylesi bir ortaklık SMK m. 6/1 kapsamında mütalaa edilmektedir. Ancak söz konusu olan ilaç emtiası olduğunda, farklı bir yaklaşım söz konusudur.
İlaç markaları bakımından değerlendirme yapılırken, ilaçların hangi hastalıkları iyileştireceği, reçeteli mi yoksa reçetesiz mi satılacağı, bir etken maddeden mi türetilip üretilmediği, orijinal bir ibare olup olmadığı gibi hususlar benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmalıdır.
Yargıtay … Hukuk Dairesi 01.02.2012 tarihli, 2011/431 E. Ve 2012/28 K. Sayılı kararında; “Davacı tarafından “PLIAZON” markasının tescili amacıyla Türk Patent Enstitüsü’ne yapılan başvuruya davalı firma tarafından “…” markası gerekçe gösterilerek yapılan itiraz Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından markalar arasında görsel ve işitsel benzerliğin üst seviyede olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Davacı, marka tescil başvurusunda onkoloji ilaçları konusunda kendisini sınırlamıştır. Davalının markası ise 5, 16 ve 35. emtia ve hizmet sınıflarında tescilli olup 5. emtia sınıfı, insan ve hayvan sağlığı için ilaçlar ve kimyasal ürünlerden oluşmaktadır. Bu durumda taraf markaları arasındaki iltibas ihtimali değerlendirilirken ilaçların doktor ve eczacılar gözetiminde kullanıldığı göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim davacı markasının onkoloji ilacı için kullanılacak olması, reçetesiz ve eczacı denetimi olmaksızın satılması olasılığını da ortadan kaldırmaktadır. Değinilen bu husus, yargılama sırasında alınan iki ayrı bilirkişi heyeti tarafından incelenmiş, doktor ve eczacılar yönünden taraf markaları arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığı kapsamlı ve denetime açık raporlar ile belirlenmiştir. Bu durumda, mahkemece taraf markaları arasında iltibas ihtimali bulunmadığı kabul edilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile red kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.” Diyerek PLIAZON markası ile … markasının karıştırılmayacağına hükmetmiştir.
Gerçekten de ilaç emtiası diğer mallar gibi tüketicinin rasyonel tercihleri sonucu satın aldığı bir mal değildir. Çünkü bu malın asıl tüketicisi nihai olarak ilacı kullanan kişiler değil tercihleri belirleyen doktor ve eczacılardır. Reçete ile satılan ilaçlar söz konusu olduğunda her hangi bir tüketicinin gidip eczane rafından istediği ilacı seçip alması mümkün değildir. Bu sebeple ilacın öncelikle onu reçeteye yazan doktor nezdinde karıştırılma ihtimali olmamalı, ardından ilacı nihai tüketiciye veren eczacı ilacı ayırt edebilmelidir. Doktor ve eczacılar için ilaç emtiası söz konusu olduğunda çok küçük ayrıntılar bile fark edilebilir nitelik taşır. İlaç markalarında ayırt edicilik kadar mühim olan bir diğer husus da etken maddeye yapılan çağrışımla doktor ve eczacıya ilacın içeriği konusunda verilen mesajdır.
Nitekim Yargıtay … HD.’nin 23.03.2004 tarih, 2004/140 E. 2004/46 K sayılı kararında; “…tescili istenen markanın ilaçlar için kullanılacağı, ilaçların ise nihai tüketicilerinin hastalar olmasına karşın, hastaların bunları reçetesiz satın alamayacakları, ancak doktorlar tarafından düzenlenen reçetelere göre eczacılar tarafından hastalara verilebileceği, doktor ve eczacıların ise bilinçli ve eğitimli kişiler olup tescili istenilen ‘…’ markası ile tescile engel olarak kabul edilen ‘LIPIDROL’ markası altında yeterli ve iltibası önleyecek derecede fark bulunduğunun …” kabulü gerektiği belirtilmektedir. Yani ilaç emtiası söz konusu olduğunda ‘orta seviyedeki alıcılar’ın karıştırma ihtimalinin değil doktor ve eczacıların karıştırma ihtimalinin dikkate alınması gerekmektedir.
Somut olayda karşılaştırılan işaretlerde … kelimesi ortak unsur olarak bulunmaktadır. Davacı başvurusu … ibaresinden, davalı markası … kelimesinden ibarettir. Her ne kadar marka hukukuna egemen olan ilke gereği, işaretlerin bölünerek değil, bir bütün olarak incelenmesi esassa da; anlamsız sözcüklerden oluşan kelime markalarının, çoğunlukla anlamlı sözcüklerin yahut bunların kısaltmalarının çağrışımsal etkisinden istifade edilerek oluşturuldukları bilinen bir gerçektir. Bu bakımdan, fantezi sözcüklerden oluşan kelime markalarında, markanın ne şekilde oluşturulduğunu (kurgulandığını) ve çağrışım/sezdirme niyeti olup olmadığını anlamak maksadıyla, kelimenin unsurlarına ayrılıp incelenmesi gerekebilmektedir. Ancak değerlendirme her halükarda markanın bütününe egemen olan imaj esas alınarak yapılmalıdır.
Yukarıda belirtilen marka yaratma yöntemi, özellikle ilaç markalarında yaygındır. İlaç markaları genellikle, ilacın etken maddesini ya da tedavi edilen hastalık türünü anımsatan bir kısaltma sözcüğü ile bu ibareye eklenen bir başka sözcüğün/hecenin kombine edilmesiyle oluşturulan fantezi kelimelerdir.
… markalı ilaca ait ilaç prospektüsü incelendiğinde ürünün, “böbrekleri düzgün şekilde çalışmayan hastalarda kandaki fosfor düzeyinin kontrolü” için kullanılan tablet formda bir ilaç olduğu anlaşılmaktadır.
Söz konusu ilaç “…” içermekte olup, davacı yanın iddiası, sondaki LAM ekinin etken madde çağrışımı yaptığı yönündedir. Piyasada bulunan ve aynı etken maddeyi içeren ilaç markaları incelendiğinde, LAM/LAMER şeklindeki kullanımın yaygın olduğu,
Davalının ise … markası ile herhangi bir ilaç üretimi yapmadığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, reçete ile satılan … markalı böbrek ilacının, davacının … markalı ürünleri ile iltibas yaratmayacağı değerlendirilmektedir. Zira iltibas ihtimali ilacı reçeteye yazan ve reçeteyi okuyan hekim ve eczacılar bakımından ele alınmalıdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.07.1997 tarih, 1997/3555E. ve 1997/5449 K. sayılı “…” kararında “ilk ilacın kan ürünlerine, ikinci ilacın ise depresyon tedavisine yönelik bulunduğu ve davacı ilacın sadece doktor nezaretinde klinikte kullanıldığının anlaşıldığı” gerekçesiyle, markalar arasında iltibas bulunmadığına hükmedilmiştir.
… markalı ilacın tedavi edeceği hastalık ile … markalı ilacın tedavi ettiği hastalık kuvvetle muhtemel farklı olacağından, farklı hastalıkların tedavisinde kullanılan, muadil olmayan, kavramsal, işitsel ve görsel farklılık içeren işbu ilaç markaları arasında, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
Söz konusu markaları taşıyan ilaçların bir an için aynı hastalığı tedavi edeceği kabul edilse bile, …’ın halihazırda böbrek hastalığının tedavisinde kullanılan ve hekim tavsiyesi olmaksızın, yani reçetesiz şekilde satın alınamayan bir ilaç olduğu dikkate alındığında; … ve … markaları arasında 05/01 alt grubunda yer alan mallar yönünden iltibas tehlikesi bulunmadığı,
Ancak markaların kapsadığı diğer mallar bakımından durum farklıdır. Her ne kadar, dava konusu başvurunun kapsadığı diğer emtialar (05. Sınıf: (05/02) Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. (05/03) Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. (05/04) Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. (05/05) Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. (05/06) İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. (05/07) Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.) görece özel ve uzman tüketici kitlesine hitap etmekte ve bu ürünler maksimum özen ve dikkat ile satın alınmaktaysa da; marka işaretlerinin fantezi ibareler olması (“…” kelimesinin Esperanto dilindeki “toprak” anlamı ortalama tüketici tarafından bilinmeyecektir), bu emtialar yönünden herhangi bir çağrışımsal etki taşımamaları ve sondaki LAM hecesi hariç aynı harf dizilimini içermeleri sebebiyle; markalar arasında yüksek düzeyde görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu ve ilgili tüketici kesiminin dahi … ve … markaları arasında bağlantı kurabilecekleri,
Yukarıda izah edildiği üzere; bu tür “bağlantı kurulması”, iltibas ihtimali kapsamında yer aldığından, markaları arasında (05/01 alt grubu dışındaki) 05/02, 03, 04, 05, 06, 07 alt gruplarındaki mallar bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu,
2019/19553 sayılı … ibareli marka başvurusunun kapsadığı, “05/01 İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler.” bakımından markanın hitap ettiği tüketici kesiminin uzman hekim ve eczacılardan oluştuğu, bu nedenle … ibareli marka başvurusu ile … ibareli davalı markası arasında bu mallar bakımından, 6769 sayılı SMK m. 6/1 anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı;
2019/19553 sayılı … ibareli marka başvurusunun kapsadığı diğer mallar bakımından ise (05. Sınıf: 05/02 Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. 05/03 Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. 05/04 Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. 05/05 Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. 05/06 İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. 05/07 Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.) markalar arasında 6769 sayılı SMK m. 6/1 anlamında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunduğu sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Kısmen Kabulüne,
1-TÜRKPATENT YİDK nın 07.08.2020 tarih 2020/M-6846 sayılı kararın 5. “Sınıf İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı radyoaktif kimyasal maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler.” bakımından iptaline,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,      
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 2.468,70.-TL
yargılama giderinin %50’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,   
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı kurumun yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18.11.2021

Kâtip Hâkim …. ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ İlk Masraf : 62,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 2.250,00.TL
G.A : 156,50-TL
TOPLAM : 2.468,70.-TL