Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/244 E. 2022/37 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. …2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/244
KARAR NO : 2022/37

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
DAVALILAR : 1- …

DAVA : FSEK Tazminat, Ref ve İlan
DAVA TARİHİ : 21/08/2020
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan FSEK Tazminat, Ref ve İlan istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkili Prof.Dr….’nın Ank.Üni. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde öğretim üyesi olduğunu, 2003-2010 yılları arasında Fakültenin Eski Türk Dili Anabilim Dalı Başkanlığını yaptığını ve halen Türk Dili ve Edebiyatı Başkanlığını yürüttüğünü; 2004 yılında Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan “Türkçe İlk Kuran Tercümesi Karahanlı Türkçesi (Giriş, Notlar, Dizin) (ISBN: 978-975-16-1737-8) isimli kitabın yazarı olduğunu ve kitap üzerinde FSEK’ten kaynaklanan eser sahipliğinin bulunduğunu; bu eserde müvekkilinin 10.yüzyılda Karahanlılar dönemine ait ilk Kur’an nüshalarından olan Rylands Nüshasını incelediğini ve bunun üzerinde hem detaylı bir çalışma yaparak Türkçe, Arapça ve Farsça dizin oluşturduğunu hem de ilgili eseri Latin harflerine transkript ettiğini, davalı Prof.Dr….’nün ise Akdeniz Üni.Edebiyat Fakültesinde Eski Türk Dili ABD’da öğretim üyesi olduğunu, hem baskıya giren kitap hem de e-kitap olarak yayımlanan “Ayet Bağlamında Türkiye Türkçesi Mealli Doğu Türkçesi (TİEM 73 KT. Rylands KT, Anonim KT, Hekimoğlu KT, Özbekistan KT) Satır Altı Karşılaştırmalı Kur’an adlı kitabın yazarı olduğunu; önceden e-kitap olarak yukarıda adı geçen yayına internetten eser adıyla kolayca ulaşılabildiği halde, son zamanlarda “Google Kitaplar” aracılığıyla ulaşılabildiğini, kitabın ISBN ve e-ISBN numaraları bulunduğunu, …’nün eserinin toplamda 10 ciltten oluştuğunu, kitabın ilk 5 cildi için yukarıdaki ISBN numaralarının verildiğini; adı geçenin mensubu olduğu Üniversitenin internet sayfasında 6.,7.,8.,9., ve 10.ciltlerin e-kitap olarak yayımlandığının yazıldığını, ilgili kitabın ilk 5 cildinin beş ayrı nüshadaki Kur’an tercümelerini içermekteyken, sonraki 5 cildin bu tercümelere ait örnekli-açıklamalı sözlük olduğunu, diğer davalı … Eğitim İletişim Yayıncılık Gıda San. ve Tic.Ltd.Şti.’nin ise kitabı yayımlayan yayınevi olduğunu, müvekkilinin eserinin tamamının veya bir bölümünün herhangi bir şekilde kullanılması hususunda hiçbir kişi ve kuruluşa izin vermediğini; … tarafından yayımlanan söz konusu kitapta ise müvekkiline ait eserin kopyalanarak, hiçbir değişiklik yapılmadan ve bilimsel atıf kurallarına uyulmayarak, FSEK m.35’da belirtilen iktibas serbestisini kanunen aşacak şekilde kullanıldığını, zira müvekkilinin adının sadece eserin başlangıcındaki kaynakça kısmında belirtildiğini, metin içinde müvekkiline hiçbir şekilde atıf yapılmadığını, müvekkilinin bu hususu öğrenmesi üzerine …’ye hitaben, …16.Noterliği kanalıyla 02.12.2019 tarih ve 20287 yevmiye nolu ihtarnameyi keşide ettiğini, ihtarda müvekkilinin eser sahipliğine tecavüzden söz edilerek, aykırılığın 7 gün içinde giderilmesinin ihtar edildiğini; …’nün ise İstanbul 18.Noterliği’nin 26.12.2019 tarih ve 04570 yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesinde, eserindeki alıntıların Türkiye’de hiçbir eserde olmayan düzeyde net alıntılar olduğunu, Kur’anı Kerim üzerinde kimsenin hak iddia edemeyeceğini belirttiğini, buna cevaben …25.Noterliği marifetiyle …’ye cevabi nitelikte olmak üzere 30.01.2020 tarih ve 01946 sayılı ihtarname gönderildiğini ve müvekkiline ait eserden direkt alıntı yapıldığının, böyle bir durumda yapılan alıntının metin içinde kolaylıkla takip edilip okuyucunun alıntının nerede başlayıp nerede bittiğini kolaylıkla takip edebilmesi gerektiğinin, aksi halde müvekkiline ait eserin ikinci eseri yazan kişininmiş gibi aksettirileceğinin, her alıntının çift tırnak içinde belirtilip alıntı sonuna dipnot numarası ve kaynağının yazılması gerektiğinin, dipnotta ise yazar adı-soyadı, alıntılanan kaynağın adı, numarası ve kaynağının yazılması gerektiğinin, bu şekilde alıntı yapılmaması halinde iktibas serbestisinin aşılacağının ve eksik kaynak gösterilmiş olacağının ihtar olunduğunu, sonuç alınamaması üzerine adı geçen hakkında YÖK’e ve Akdeniz Üniversitesi’ne şikayette bulunulduğunu; ayrıca adı geçen hakkında FSEK’e muhalefetten suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının, iktibas serbestisini aşar şekilde, müvekkiline ait eserin metin kısmının tamamını (3 ve 156.sayfalar arasını), hiçbir çalışma yapılmadan adeta davalının kendi emeğiyle oluşturmuş olduğu bir esermiş gibi kopyaladığını, bunun yanı sıra müvekkilinin ismini yalnızca kitabın başında oluşturulmuş olan nüsha hakkında bilgi verirken ve kaynakça kısmında kısaca belirttiğini,
davalının müvekkiline ait eseri alıntılarken, Kanun’da belirtildiği gibi, kullanılan eserin ve eser sahibinin adını ve kullanılan kısmın alındığı yeri belirtmediğini, davalının müvekkilinin eserindeki metinleri alarak metinlerin dizilimini değiştirmesinin de kanuna aykırılığı gidermeyeceğini, şekildeki ufak değişikliklerin intihali ortadan kaldırmayacağını, davalının profesör unvanına sahip olduğunu, dolayısıyla akademik ve kanuni alıntı kurallarını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin FSEK m.22’deki çoğaltma, m.23’deki yayma, müvekkiline ait eseri kopyalayıp kitap ve e-kitap halinde internet ortamında yayımlayarak m.24’deki temsil haklarını ihlal ettiğini, bu nedenle FSEK m.68 uyarınca 3 kat tazminat talep ettiklerini, taraflarınca tespit edilen usulsüz alıntıların davalıya ait 10 ciltlik kitabın ilk beş cildine ait olduğunu, bu sebeple diğer 5 ciltte (6-10) de müvekkilinin kitabının sözlük kısmının kopyalandığının aşikar olduğunu, davalıların eylemlerinin müvekkilinin FSEK m.15’deki adın belirtilmesi hakkının ihlali niteliğinde olduğunu beyan ederek 10.000,00.-TL telif tazminatı ile 10.000,00.-TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap ve sair dilekçeleriyle özetle, müvekkili Prof.Dr….’nün, Akdeniz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Dili Anabilim Dalında öğretim üyesi olduğunu ve pek çok bilimsel çalışmalara imza attığını; müvekkili … Şirketinin ise yayıncılık alanında da iddialı çalışmalar yapan, Türkçe içerikli elektronik kitap veritabanı niteliğindeki Türkiye’nin İlk Online Kütüphanesi olan Hiperkitap e-Kitap Veritabanı’nı geliştirdiğini ve ilgililerin istifadesine sunduğunu, davacının 2012 tarihli …Üni.DTCF Türkoloji Dergisinde yayınlanan “Rylands Nüshası Satırarası Türkçe Kur’an Tercümesi’nde Hapax” adlı makalesinde de geçtiği üzere, Farsça ilk Kur’an çevirisini de içermesiyle Rylands nüshasının, Kur’an tercümeleri arasında özel bir yere sahip olduğunu; nüshada Arapça metnin sülüs, Farsça ve Türkçe tercümelerin ise çok daha küçük ve ince nesih ile yazıldığını, dolayısıyla girdikleri dinin kendine özgü metinlerini kendi dillerine çevirmekle beraber, girdikleri dinin alfabelerini hiç tereddütsüz kabul etmiş olan Türkler açısından çok önemli bir yere sahip olan nüshanın yazım tarihi ve yazarının tam olarak bilinmediğini, eserin anonim nitelikte olduğunu ve tüm insanların kullanımına açık olduğunu, davaya konu taleplerin dayanağı olan davacıya ait eserin 2004 yılında Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından yayımlanan ve 964 sayfadan oluşan Türkçe İlk Kuran Tercümesi (Rylands Nüshası) Karahanlı Türkçesi” adlı kitap olduğunu; TDK gibi devletin resmi kurumlarında basılan ve artık Türk Milletine ait olan bu tür eserlerden başka bilim insanlarının kendi eserlerinde faydalanmalarının doğal olduğunu; ayrıca Rylands Nüshası’nın ana kaynak statüsünde ve anonim nitelikte olduğunu, müvekkili …’ye ait “Ayet Bağlamında Türkiye Türkçesi Mealli Doğu Türkçesi (TİEM 73 KT, Rylands KT, Anonim KT, Hekimoğlu KT, Özbekistan KT) Satır Altı Karşılaştırmalı Kur’a Tercümeleri” adıl kitabının I.Cildinde Fatiha, Bakara, Al-i İmran, En-Nisa, El-Maide ve En’am surelerinin; II.Cildinde El-Araf, Enfal, Et-Tevbe, Yunus, Nud, Lusuf, Er-Rad, İbrahim, Hicir, En-Nal, İSra surelerinin; III.Cildinde El-Kehf, Meryem, Ta-ha, Ebiya, El-Hacc, El-Mü’minun, Nur, Furkan, Ex-Şuara, En-Neml, El-Kasa, El-Ankebit, Er-Rum, Lokman, Es-Secde (Tenzil) surelerinin; IV. Cildinde El-Ahzab, Sebe Fai, Yasin, Es-Saffat, Sad, Ez-Züer, El-Mü’min, Fussilet, Eş-Şura, Ez-Zuhruf, Ed-Duhan El-Casiye, El-Ankaf, Muhammed, Fetih, El-Hucurat, Kaf, Ez-Zariyat, Et-Tur, En-Necm, El-Kamer surelerinin; V.Cildinde ise kalan diğer surelerin yer aldığını, müvekkilinin bu eseri hazırlarken ilk olarak sıra numarasıyla sure isminin başlığının Arapça ifadesine yer verdiğini; surenin Arapça ifadesinin altında, ilgili surenin hangi dönemde nazil olduğu, kaç ayetten oluştuğu, isminin nereden geldiği ve ne ile ilgili olduğu ve benzeri hususlarda günümüz Türkçesi ile bilgilere yer verdiğini; daha sonra eski Türk dilindeki haliyle sure bilgilerine yer verildiğini, bununla birlikte Arapça ifadelerine de yer verildiğini; sonrasında Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla ifadesine yer verildiğini, daha sonra ise her bir sureye ait ayetlerin tek tek önce Arapçasının yazıldığını, sonrasında Türk ve İslam Eserleri Müzesi No:73 Kuran Tercümesi sure ve ayet numarasına; ardından Rylands KT sure ve ayet numarası ile ayetin ilgili eserde geçen orijinal ifadesine; sonra Hekimoğlu KT sure ve ayet numarası ile ayetin ilgili eserde geçen orijinal ifadesine yer verildikten sonra da Yüce Kur’an Meali sure ve ayet numarası ile ayetin günümüz Türkiye Türkçesi’ndeki karşılığının yazıldığını, müvekkilinin söz konusu eseriyle, Türkistan’da yapılan ve şu anda dünyanın çeşitli kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunan satır arası Doğu Türkçesiyle yapılmış ilk Türkçe Kur’an tercümelerinin 5 tanesini bir arada ayet ayet göstererek bunları günümüz Türkçesiyle yapılan bir tercümeyle karşılaştırma imkanı sağlayarak eserlerin örnekli ve açıklamalı sözlüklerini yaparak bilim dünyasına armağan ettiğini, müvekkilinin kitabında, davacıya ait eserin 3-156. Sayfaları arasında yer alan Kur’anı Kerim’in metin kısmından yararlandığını ve bunlar için her bir ciltte olmak üzere Özel Kısaltmalar Bölümü’nde adı geçen çalışmanın kısaltmasının gösterildiğini ve bunun hangi çalışmayı işaret ettiğine dair kitabın künyesinin açık ve net bir şekilde verildiğini, bununla birlikte müvekkilinin, Rylands KT hakkında da bilgi verirken söz konusu eser üzerinde Prof.Dr….’nın çalıştığını açık bir şekilde belirttiğini, çalışmada faydalanılan …’ya ait olan üç farklı çalışmayı da yine aynı şekilde açık ve net bir şekilde gösterdiğini; üç çalışmanın “Kaynakça” bölümünde de ayrıca açık ve net bir şekilde gösterildiğini, yine eser hakkında bilgi verilirken …’dan alınan kısımlara italik bir şekilde atıf yapıldığını, eserde yer verilen her bir ayetin başına Rylands KT şeklindeki özel kısaltma, sure ve ayet numarasını yazmak suretiyle davacının çalışmasına yüzlerce kez atıfta bulunulduğunu, müvekkiline ait eserin FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğunu; davacıya ait eserin FSEK m.7 uyarınca alenileşmiş ve yayımlanmış olduğunu; davacının çalışmasının işleme veya derleme eser niteliğinde olduğunu; müvekkiline ait eserin ise kendine has özellikler taşıyan, içerik olarak doyurucu bilgilere sahip olan, orijinal bir çalışma olduğunu,
FSEK’te eser sahibine tanınan hakların belli gerekçelerle sınırlandırabileceğine ilişkin düzenlemelerin yer aldığını (m.33-35); müvekkiline ait eserin, ticari kazanç sağlama amacı gütmeyen, eğitim ve öğretim kurumlarında yararlanılmak üzere hazırlanan, davacıya ait eserden, akademik ve bilimsel kurallara uyularak, eser içeriğinin aydınlatılması amacıyla iktibas serbestisi kapsamında iktibas yapılan bir kitap olduğunu, dolayısıyla hak ihlalinin bulunmadığını, Gerek 2547 sayılı YÖK m.53, gerek Yüksek Öğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi ve Üniversitelerarası Kurul Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinin 4.maddesi gerekse Akdeniz Üniversitesi Bilimsel araştırma ve Yayın Etiği Yönergesinin 5.maddesi, Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinin 3/1-c maddesinde intihal kavramının “başkalarının özgün fikirlerini, metotlarını, verilerini veya eserlerini bilimsel kurallara uygun içimde atıf yapmadan kısmen veya tamamen kendi eseri gibi göstermek” şeklinde tanımlandığını; davacıya ait çalışmanın özgün nitelikte fikir, metot, veri veya eser mahiyetinde değerlendirilemeyeceğini; zira eski Türk dillerinde verilmiş her türlü eserin Türk Milletine ait olduğunu ve bundan faydalanmanın hiçbir şekilde kısıtlanamayacağını, Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetlerin eserlere konu edilmesinin bu ayetler üzerinde kimseye hak sahipliği vermeyeceğini ve sırf ayetlere eserinde yer verdi diye ayetlerin o kişiye/esere münhasır olduğunun kabul edilemeyeceğini, kaldı ki müvekkilinin eserinde gerekli ve yeterli atıfları yaptığını, davacının “Çağatay Türkçesinin İlk Devresi Harezm-Altınordu Türkçesi, …Üniversitesi yayını” adı eserinde, tıpkı müvekkilinin yaptığı gibi, eserlerin standartlaşmış ve Türkoloji dünyasında herkesin çok rahat bir şekilde bildiği ve anladığı kısaltmalar yöntemini kullandığını, zira doğru olanın bu olduğunu, bunların en az 1000 yıl önce yazılan eserler olduğunu ve gerçek müelliflerinin ne müvekkili ne de davacı olduğunu, davacının kendi yaptırdığı bilimsel Doktora ve Yüksek Lisans çalışmalarında tıpkı müvekkilinin yaptığı gibi aynı yöntemi kullandığını; ayrıca, davacının jüri üyesi olarak katıldığı ve olumlu görüş bildirdiği doktora ve yüksek lisans çalışmalarında öğrencilerin uyguladığı bilimsel yöntemle yapılan çalışmalarda da tıpkı müvekkilinin ve davacının kedi çalışma ve öğrencilerine uygulattığı yöntemlerin uygulandığını ifade ederek hukuki ve maddi dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Tarafların tüm delilleri toplanmış, dava şartları incelenmiş, ilgili kurumlarla yazışma yapılmış, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi incelemesi yapılmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının eylemlerinin FSEK mevzuatına aykırı olup olmadığı, bu eylemlerin iktibas serbestisini aşacak mahiyette olup olmadığı, davacılının mali ve manevi haklara tecavüz niteliğinde olup olmadığı, tecavüz var ise davacının alabileceği telif tazminatı miktarının ne olabileceği, davaya konu kitabın eser mahiyetinde olup olmadığı davacının talep ettiği faizin türü ve başlangıç tarihinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRMELER:
Yöntem
Bu bölümde, FSEK kapsamında, davacıya ait kitabın eser niteliği ve davacının eser sahipliği; davacının FSEK kapsamındaki hakları; davalının kullanımının niteliği ve bu kullanımların davacının FSEK’ten kaynaklanan haklarını ihlal edip etmediği; ihlal söz konusu ise tazminat miktarının ne olacağı ayrı başlıklar halinde incelenecek ve değerlendirilecektir.
Davacının Davaya Konu Kitabının Eser Niteliği ve Eser Sahipliği:
Bilindiği üzere, eser, kendi yaratıcısının bilimsel ve sanatsal özelliğini, hususiyetini yansıtan fikri bir emeğin ürünüdür.
5846 Sayılı FSEK’in 1/B maddesinin (a) bendinde eser kavramı düzenlenmiş olup, ilgili hüküm uyarınca “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” eser olarak nitelendirilebilecektir. Görüldüğü üzere kanun koyucu madde metninde eser olarak korunmaya değer bir fikri ürünün taşıması gereken unsurları genel hatlarıyla açıklamış; ancak uyuşmazlık halinde eser niteliğinin tayinini yargı organlarının takdirine bırakmıştır.
Kanuni düzenlemeden yola çıkılarak, doktrinde bir fikri ürünün eser olarak koruma altına alınabilmesi için üç temel şartın varlığından söz edilir. Bunlar;
1- Eserin kanunda sayılan türlerinden birine giriyor olması (Şekli şart)
2- Eserin sahibinin hususiyetini taşıyor olması (Subjektif şart)
3- Eserin tasarrufa elverişli ve üçüncü kişilerce algılanabilir nitelikte olması (Objektif şart)”3tır.
Yukarıda belirttilen kriterlerden ilkini taşıyan şekli şart, numerus clausus (sınırlı sayı) ilkesine dayanılarak inceleme konusu ürünün eser niteliğinin tespitinde kanunda belirtilen eser türlerinden birine ait olup olmama koşulunu karşılar. Bu türler kanunda da belirtildiği üzere, 1-ilim ve edebiyat eserleri, 2-musiki eserler, 3-güzel sanat eserleri, 4-sinema eserleri olarak sıralanabilir.
Eser niteliğinde subjektif şartı oluşturan hususiyet kavramı ise, doktrinde Telif Hukuku’nda yenilik unsuruyla ifade olunmaktadır. Bu unsurun bir eserden söz edilebilmesi için ortada bir insan faaliyetinin bulunmasını, bu faaliyetin fikri bir faaliyet olmasını ve bu fikri faaliyetin insan zihniyle algılanabilecek şekilde iletilebilir nitelikte olmasını gerektirdiği belirtilmektedir. Hirsch, hususiyet kavramının önemi, “Herkes tarafından vücuda getirilemeyen, yani bir hususiyeti haiz bulunan mahsuller himayeye layıktır ve ancak bunlara eser vasfı izafe edilebilir.” tespitleriyle vurgulamıştır.
Eser nitelendirmesinde üçüncü koşulumuzu oluşturan objektif şart ise, “Eserin tasarrufa elverişli ve üçüncü kişilerce algılanabilir nitelikte olması”; bir başka deyişle, aleniyet kavramıyla açıklanabilir. Nitekim, fikri bir düşüncenin eser niteliğine erişebilmesi için her şeyden önce insan fikri ve yaratıcılığının somut bir ürüne dönüşmesi gerekir. Bu nedenle, aklımızdan geçirdiğimiz; gerçek hayatta somutlaşmayan, üçüncü kişilerce tasavvur edilemeyen; yahut hiçbir zaman gün yüzüne çıkmamış, bize ait olduğu kimse tarafından bilinmeyen ya da algılanamayan eserler fikri hak korumasından yararlanamayacaktır.
Bununla birlikte, FSEK’in fikir ve sanat eserleri çeşitlerini sayan 2.maddesinin 1. fıkrasında da ilim ve edebiyat eserleri örneklendirilerek: “Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserlerin, her biçim altında ifade edilen bilgisayar programlarının ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımlarının” ilim ve edebiyat eseri nev’inde olacağı hüküm altına alınmıştır.
Davacının davaya konu kitabı, özü itibariyle bir Kur’an tercümesidir. Bu tercüme, İngiltere’nin Manchester şehrindeki John Rylands Kitaplığı’nda, Arapça Yazmalar No:25-38’d kayıtlı 14 cilt ile İrlanda’nın Dublin şehrindeki Chester Beaty Kitaplığında No:54 ve 55’de kayıtlı iki fragmanı esas alınarak hazırlanmıştır. Bu orijinal nüshalar ilim âleminde anonim birer kaynak niteliğindedir elbette. Ancak anonim eserin Arap harfli olması ilim dünyasındaki kullanılabilirliğini kısıtlamaktadır. Davacı … yayımladığı eserinde, Arap harfleri ile yazılan bu nüshaları öncelikle yayımlamak üzere izinlerini almış, ardından uzun emekler neticesinde okumuş, transkribe etmiş, bunlara ek olarak giriş, notlar ve dizin ile de bu anonim eseri ilim dünyasının kullanabileceği bir hâle getirmiştir. Dolayısıyla … tarafından çalışılmış olan davaya konu olan eser, Türkoloji camiasında metin neşri geleneğine uygun olarak hazırlanmış, TDK tarafından basılmış akademik ve özgün nitelikte bir eser durumundadır. Üstelik anonim olarak ifade edilen eserin sözlüğü de yoktur davacı eserinde sözlük hazırlayarak bir hizmette daha bulunmuştur. Türkoloji geleneğindeki metin neşri çalışmalarında orijinal eser genellikle Arap harfli olduğundan okuyanın yorumlarını da içermektedir. Aynı bir eser üzerinde yapılacak her bir metin neşrinin farklı okumaları ve yorumlamaları olabilir. Netice olarak davaya konu olan eser de davacının akademik bilgi ve birikimini yansıtır niteliktedir. Bu noktada, Arap harflerinin Türkçenin seslerini tümüyle karşılamamasından ötürü her transkripsiyonun bir yorum olduğunu ve alanda çalışan her akademisyenin bildiği üzere, büyük bir emek, uzmanlık, birikim ve zaman isteyen bir iş olduğunu, dolayısıyla bu kapsamda yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda meydana getirilen eserlerin, sahibinin hususiyetini yansıtan özgün bir eser olarak kabul edileceğini belirtmek gerekmektedir.
Bu açıklamalar karşısında davacının eseri, sahibinin hususiyetini taşımaktadır ve FSEK m.2 kapsamında ilim ve edebiyat eseri niteliğindedir.
Eser sahipliği hususuna gelince: FSEK m.8/1 uyarınca “Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir.” Davacının davaya konu ettiği eserinin eser sahibi olduğu,
Davalı Kullanımlarının Davacının FSEK’ten Kaynaklanan Haklarını İhlal Edip Etmediği:
Bilindiği üzere eser sahibinin eseri üzerinde FSEK’ten kaynaklanan mali hakları (işleme hakkı m.21, çoğaltma hakkı m.22, yayma hakkı m.23, temsil hakkı m.24 ve umuma iletim hakkı m.-25) ve manevi hakları vardır (umuma arz m.14, adın belirtilmesi m.15, eserde değişiklik yapılmasını men etmek m.16 ve eser sahibinin zilyede ve malike karşı hakları m.17).
Davaya konu uyuşmazlıkta, davacıya ait eserin 3-156. sayfaları arasındaki bölümün davalıya ait “Ayet Bağlamında Türkiye Türkçesi Mealli Doğu Türkçesi (TİEM 73 KT. Rylands KT, Anonim KT, Hekimoğlu KT, Özbekistan KT) Satır Altı Karşılaştırmalı Kur’an” adlı kitapta aynen yer aldığı anlaşılmaktadır. Davalının kullanımları, Mahkeme’nin 15.04.2021 tarihli duruşmada verilen 3 nolu ara karar gereği davacı tarafından 30.04.2021 tarihinde Mahkeme kaydına giren dilekçe ekindeki tabloda karşılaştırmalı olarak ayrıntılı bir şekilde belirtildiği,
Davalı bu kullanımının, FSEK’te düzenlenen iktibas serbestisi kapsamında olduğunu, davacıya ait eserin anonim nitelikte olduğunu ileri sürmektedir. Bu durumda, FSEK’te düzenlenen iktibas serbestisine değinmek ve davalı kullanımlarının bu kapsamda olup olmadığının değerlendirmesinin gerektiği,
İktibas, “üçüncü kişilere, eserden herhangi bir ücret ödemeden ve eser sahibinin izin ve icazetine gerek kalmadan, hukuk düzenince öngörülen şartlarla ve objektif iyi niyet kurallarına uygun olarak yararlanma konusunda tanınmış, sınırlı bir yetkidir.”
Bir eser meydana getirilirken, daha önce yayımlanmış eserlerden yararlanılması yaygın bir yöntemdir. Eser üzerinde üçüncü kişiler lehine yararlanma serbestisi tanınmamış olsaydı, bilim, edebiyat, sanat ve teknik alanlarda insanlığın bugünkü seviyesine ulaşması mümkün olamazdı. Bu zorunluluğun sonucudur ki tüm hukuk sistemleri mevzuatında “iktibas serbestisi” kavramına yer vermiştir.
İktibas serbestisi mevzuatımızda Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 35. Maddesinde düzenlenmiştir. Madde,
“Bir eserden aşağıdaki hallerde iktibas yapılması caizdir:
1.Alenileşmş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserlerine alınması, …
3. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadiyle bir ilim eserine konulması;
…İktibasın belli olacak şekilde yapılması lazımdır. İlim eserlerinde, iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.”
Hükmünü amirdir.
İktibas serbestisi sayesinde herkes, daha önce alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarını, eser sahibinin iznine gerek duymadan alıp kendi müstakil eserinde kullanabilir.
İktibasın bir başka koşulu “belli olacak şekilde yapılması” zorunluluğudur. Kanun, ilim eserlerinde, iktibasa konu eserin ve eser sahibinin yanı sıra, alındığı kısmın da belirtilmesi gerektiğini öngörmüştür. Bu noktada, iktibasın “aynen” veya “mealen” yapılmasının mümkün olduğuna işaret etmekte yarar görülmektedir. Aynen iktibasta, eser sahibinin kelime ve cümleleri hiçbir değişiklik yapılmadan, birebir alınır ve bunu belirtmek için de alıntıya konu bölüm örneğin tırnak içinde veya farklı yazı karakteriyle gösterilebilir. Buna karşılık mealen iktibasta, alıntıyı yapan, alıntıya konu ifadeleri, anlamda (mealde) herhangi bir değişikliğe meydan vermeden, bozmadan, kendi kelime ve cümleleriyle ifade eder. Bununla birlikte bu yola başvurulurken, mevzuatta öngörülen kurallara uyulması; eser sahibinin haklarının da korunması; kamu yararı ile arasında bir dengenin kurulması gerekir. Bu noktada, telif korumasının kapsamının da sağlıklı olarak belirlenmesi gerekir: Gerçekten de, telif korumasına konu olan, soyut fikirler değil, bunların ifade ediliş biçimidir. Bunun yanı sıra, herkesin malumu olan anonim nitelikteki bilgiler; mevzuat; hususiyeti olmayan ifadeler; tarihî olaylar; isimler; doğum ve ölüm tarihleri, günleri için kaynak belirtme zorunluluğu söz konusu değildir.
FSEK m.35/son, yeni yaratılan eserin ilmi eserler niteliğinde olması hâlinde, “iktibas hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.” hükmüne yer vermiştir. Ancak Kanun’da ilmi eserin tanımı yapılmış değildir. Doktrin ilmi (bilimsel eser), bir konuda belirli bir yönteme uygun olarak sistematik araştırma ve elde edilen bilgiyi inceleyen eser türü olarak tanımlanmaktadır.
Bir kullanımın iktibas serbestisi kapsamında olup olmadığını değerlendirirken göz önünde bulundurulması gereken hususlardan birisi de, başka eserlerden yararlanmanın “maksadın haklı göstereceği ölçüyü aşmaması”dır. Nitekim Yargıtay bir kararında, davalının, davacının eserinden 65 sayfayı hiçbir değişiklik yapmadan almasını, Kanun’da belirtilen ölçüyü aşma olarak değerlendirmiş ve eylemin, davacının FSEK’ten kaynaklanan haklarının ihlali niteliğinde olduğuna hükmetmiştir. (Yargıtay 11.HD’nin 28.02.2008 tarih, 2007/917E., 2008/2291K. sayılı kararı.)
Yukarıda belirtilen yasal çerçeve ve yargı kararları ışığında davalının kullanımları değerlendirildiğinde,
Davacının meydana getirdiği fikri ürünü FSEK kapsamında eser niteliğinde olduğuna ilişkin açıklamalar kapsamında işaret edildiği üzere, davacı …’nın davaya konu olan eseri (“Türkçe İlk Kuran Tercümesi Karahanlı Türkçesi (Giriş, Notlar, Dizin) bir Kur’an tercümesidir. Tercümenin orijinali, İngiltere’nin Manchester şehrindeki John Rylands Kitaplığı’nda, Arapça Yazmalar No:25-38’de kayıtlı 14 cilt ile İrlanda’nın Dublin şehrindeki Chester Beaty Kitaplığı’nda No:54 ve 55’de kayıtlı iki fragman hâlindedir. Bu orijinal nüshalar ilim âleminde anonim birer kaynak niteliğindedir elbette. Hâl odur ki anonim eserin Arap harfli olması ilim dünyasındaki kullanılabilirliğini kısıtlamaktadır. Ancak davacı … yayımladığı eserinde, Arap harfleri ile yazılan bu nüshaları öncelikle yayımlamak üzere izinlerini almış ardından uzun emekler neticesinde okumuş, transkribe etmiş, bunlara ek olarak giriş, notlar ve dizin ile de bu anonim eseri ilim dünyasının kullanabileceği bir hâle getirmiştir. Dolayısıyla … tarafından çalışılmış olan davaya konu olan eser, Türkoloji camiasında metin neşri geleneğine uygun olarak hazırlanmış, TDK tarafından basılmış akademik ve özgün nitelikte bir eser durumundadır. Üstelik anonim olarak ifade edilen eserin sözlüğü de yoktur davacı eserinde sözlük hazırlayarak bir hizmette daha bulunmuştur. Türkoloji geleneğindeki metin neşri çalışmalarında orijinal eser genellikle Arap harfli olduğundan okuyanın yorumlarını da içermektedir. Aynı bir eser üzerinde yapılacak her bir metin neşrinin farklı okumaları ve yorumlamaları olabilir. Netice olarak davaya konu olan eser de davacının akademik bilgi ve birikimini yansıtır nitelikte olduğu,
Türkoloji geleneğinde bu türden metin neşirlerine atıf yapılacaksa elbette kısaltmalar kullanarak eser girişinde atıf yapılabildiği, davaya konu olan eser de davalının da kısaltmalar bölümünde belirttiği gibi Rylands KT kısaltmasıyla kullanılmış bu kısımda da davacıya atıf yapılmıştır. Ancak gelenek ve atıf kuralları bu şekilde kısaltmayı vermekle yetinmemektedir. Davacının dosyada tek tek sunduğu 3-156. sayfaları arasındaki bloklar hâlindeki alıntılarda davacının eserinin atıflarına sayfa numarası ile gösterim yapılmamıştır. Sure ve ayet numarası vermek atıfı tamamlamamaktadır. Nitekim ülkemizdeki en önemli dizinlerden biri TR dizin ile bağlantılı çalışan “Dergipark” tarafından atıf kuralları belirtilmiştir:
“Doğrudan yapılan atıflarda aktarılan kelime sayısı 40 veya 40’tan fazla ise, bu alıntıya yeni bir satırda sol taraftan yarım inç (1,25 cm) içeriden yazarak başlanır. Alıntı yapılan kısımda ikinci bir paragraf yer alacaksa ilk satırı yarım inç daha içeriden başlamalıdır. Blok alıntının bitiminde atıf yapılan kaynağa ve sayfa ya da paragraf bilgisine son noktalama işaretinin ardından parantez içinde atıf yapılmalıdır. Örnek: Betimleme yöntemi, Kaptan (1995) tarafından şu biçimde tanımlanmıştır:
“Olayların, objelerin, varlıkların, kurumların, grupların ve çeşitli alanların ne olduğunu betimlemeye, açıklamaya çalışan incelemelerdir. Bunlar nedir? sorusuna cevap bulmaya yöneliktir. Bununla mevcut durumlar, koşullar, özellikler aynen ortaya konmaya çalışılır. Betimleme araştırmaları, mevcut olayların daha önceki olay ve koşullarla ilişkilerini de dikkate alarak, durumlar arasındaki etkileşimi açıklamayı hedefler” (s. 59).” (https://dergipark.org.tr/tr/download/journal-file/12173)
Üstelik davalı, dava konusu kitabının ilk 5 cildinin XXVI. Sayfasında söz konusu anonim Kur’an tercümesinin Arap harfli nüshalarını bizzat kendisinin okumadığını, “Eser Hazırlanırken Dikkat Edilen Hususlar”ın 1. Maddesinde “Eserde kullanılan Kur’an Tercümeleri eser sahiplerinin okudukları şekilde alınmıştır.” ve “Yüce Kur’an meali dışındaki Doğu Türkçesi, Kur’an tercümelerinin imlayla ilgili açıklama ve imlaya yönelik dipnotları alınmamıştır.” ifadeleri ile kullandığı Raylands KT ve diğer nüshaların metin kısımlarını olduğu gibi nüsha üzerinde yayın yapanlardan aldığını fakat alırken nüshalarda imlaya dair verilen dipnottaki açıklamalara dokunmadığını bizzat kendisi belirtmiştir. Bu durumda da davalının, önce kısaltmaları ile kısaltmalar dizininde sonra da kaynakçada yer verip faydalandığını bizzat kabul ettiği bu eserlerden yaptığı atıflarda sayfa numarası vererek söz konusu emek harcanmış tüm bu eserlere atıflarını tamamlamasının gerektiği,
Neticede, davalının davaya konu eserinde yararlandığı davacıya ait bölümler anonim nitelikte olmayıp, davacının FSEK kapsamında koruma altında olan fikri ürünüdür. Her ne kadar davalının FSEK’deki kurallara uygun olarak davacının eserinden kendi bilimsel eserinde yararlanması mümkün ise de, bunun FSEK’de belirtilen iktibas serbestisine uygun olarak yapılmasının gerektiği, ancak somut olayda davalının, davacının eserinin 3-156. Sayfaları arasını olduğu gibi, aynen kendi eserine aldığı, öte yandan atıf kurallarına uymadığı, bu boyutta ve atıf kurallarına uymayan bir yararlanmanın iktibas serbestisi kapsamında değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla davalının kullanımının, davacının FSEK’den kaynaklanan çoğaltma (m.22) ve yayma (m.23) haklarının ihlali niteliğinde olduğu, her ne kadar davalının eserlerinin e-kitap olarak da yayınlandığına dair davacı tarafından ekran görüntüsü ve e-ISBN numarası sunulmuş ise de, bakanlık tarafından gönderilen bandrol bilgilerinde bu kapsamda bir bilgiye yer verilmemiş olması, ayrıca buna ilişkin başka bir veriye de ulaşılamamış olması karşısında, umuma iletim hakkının (m.25) ihlal edildiğine dair bir kanaate ulaşılamadığı,
Davalının davacıya ait eserin 3-156. sayfaları arasındaki bloklar hâlindeki alıntılarda davacının eserinin atıflarına sayfa numarası ile gösterim yapmamasının, eserin tamamının kopyalanarak kullanılmasının, davacının FSEK m.15’den kaynaklanan adın belirtilmesi hakkının ihlali niteliğinde olduğu,
Davacının Talep Edebileceği Tazminatın Miktarı:
Manevi Tazminat Miktarı:
Davalının eyleminin, davacının FSEK m.15’den kaynaklanan adın belirtilmesi manevi hakkının ihlali niteliğinde olduğu, bu kapsamda 5.000,00.-TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun olduğu,
Maddi Tazminat Miktarı:
Davacı FSEK m.68 uyarınca 3 kat telif tazminatı talebinde bulunmuştur. FSEK m.68 uyarınca mali hakların ihlali halinde hak sahibi, bu hakların bir sözleşme ile kullanılması halinde isteyebileceği bedelin veya FSEK uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok 3 kat fazlasını tazminat olarak isteyebilir. Somut olayda, davacının kitabının 3-156. sayfaları arasındaki bölümün davalı tarafından aynen kullanılması, davacının FSEK’ten kaynaklanan çoğaltma (m.22) ve yayma (m.23) haklarının ihlali niteliğinde olduğu,
Davalının, davacının eserinden yararlanmak suretiyle oluşturduğu eserinin hangi bedel üzerinden satışa sunulduğuna dair dosyada herhangi bir veri bulunmadığı, bilirkişilerce yapılan araştırmada, davacının emsal olarak nitelendirilebilecek Doğu ve Batı Türkçesi Kur’an Tercümeleri Sözlüğü adlı 928 sayfalık eserinin internet üzerinden satış fiyatının 72.-TL olduğu; davacıya ait 964 sayfadan oluşan davaya konu eserin satış fiyatının da 70.-TL olduğunun tespit edildiği,
Telif tazminatının tespiti için gereken bir diğer bilgi bandrol sayısıdır. Dosya içeriğinden, Mahkeme’nin 19.01.2021 tarihli müzekkeresine cevaben Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 26.01.2021 tarihli yazısında, yazarı … olan kitaplara ilişkin bandrol bilgilerini içeren talep formu ve taahhütname bilgilerinin gönderildiği, bu belgeler incelendiğinde, davaya konu Ayet Bağlamında Türkiye Türkçesi Mealli Doğu Türkçesi adlı kitaba ilişkin bandrol bilgilerinin bulunmadığı; bununla birlikte kitaplarda ISBN numarasının yer aldığı (978-605-2137-94-9) ,
Davalıya ait davaya konu nitelikte bilimsel eserlerde ortalama baskı adedinin 1.000 adet olarak kabul edilebileceği, 6 adet kitabın toplam sayfa sayısının 2.819 olduğu, (Her bir cildin sayfa sayısı sırasıyla 410, 424, 447, 472, 526 ve 540’tır.) Davacıya ait kitaptan izinsiz olarak kullanılan sayfa sayısı 153’tür. Bu durumda intihal oranının %18,42 olarak belirlendiği,
Tazminat hesabında dikkate alınabilecek veriler toplu olarak şu şekilde belirtilebilir:
-Kitabın fiyatı 70.-TL,
-Baskı adedi (emsal) 1.000
-İntihal oranı %18,42
-Telif bedeli (bilimsel eserlerde ortalama) %10.
Bu veriler ışığında telif tazminatı ise;
70.-TL x 1.000 adet x %18,42 x%10 = 1.289,4.-TL
FSEK m.68/3 uyarınca 3 kat telif tazminatı tutarı 1.289,4.-TL x 3= 3.868,2.-TL olarak belirlenebileceği,
Tüm bu kabuller doğrultusunda netice itibariyle,
Davacıya ait eserin FSEK kapsamında ilim ve edebiyat eseri ve davacının eser sahibi olduğu,
Davalının eyleminin davacının FSEK’ten kaynaklanan çoğaltma (m.22) ve yayma (m.23) mali haklarının; ayrıca adın belirtilmesi (m.15) manevi hakkının ihlali niteliğinde olduğu,
Manevi hak ihlali nedeniyle ihlalin niteliği dikkate alınarak 5.000,00,-TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun olacağı,
Mali hakların ihlali sebebiyle talep edilebilecek telif tazminatı tutarının 1.289,40-TL tutarında olabileceği, 3 kat telif tazminatı talep edildiğinden bu bedelin 3.868,2.-TL mertebesinde olabileceği, telif tazminatına karar verildiğinden taraflar arasında farazi sözleşme var kabul edilerek tecavüzün ref”i konusunda karar verilemeyeceği
Davacı talepleri doğrultusunda, hükmedilen tazminatlara 02.12.2019 tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesinin gerektiği, hükmün ilanında davacının menfaatinin bulunduğu sonuçlarına ulaşılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H ÜK Ü M :
Davanın kısmen kabulüne,
Davacı üç kat telif tazminatı talep ettiğinden tecavüzün ref’i konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
3.868,20.-TL telif tazminatının 02.12.2019 tarihiden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5.000,00.-TL manevi tazminatın 02.12.2019 tarihiden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
Hüküm özetinin Türkiye çapında yayın yapan trajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına,
Alınması gereken (8.868,20.-TLx%068,31)=605,78-TL harçtan, peşin alınan 341,55.-TL harcın mahsubu ile, eksik kalan (605,78-341,55)=264,23.-TL nispi bakiye karar harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen telif tazminatı için hesap edilen takdiren 3.868,20-TL nispi, kabul edilen manevi tazminat için hesap edilen takdiren 5.000,00.-TL nispi ve kabul edilen diğer maddi istemler için hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu olmak üzere üç ayrı vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen telif tazminatı için hesap edilen 3.868,20-TL nispi, reddedilen manevi tazminat istemi için 5.000,00.-TL nispi olmak üzere, üç ayrı vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davanın kabul ret oranının takdiren %62 olarak kabulüne,
Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması nedeniyle, davacının peşin yatırdığı 341,55.-TL’nin tamamının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 3.297,10.-TL yargılama giderinin %62 sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davalıların yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde …Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.27.01.2022

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 62,20.-TL
Bilirkişi Ücreti :3.000,00.-TL
P.P : 234,90.-TL
TOPLAM :3.297,10.-TL