Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/213 E. 2021/56 K. 18.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/213
KARAR NO : 2021/56

HAKİM : … …
KATİP : …

DAVACI : …

T.C Kimlik No:…
VEKİLLERİ : Av. … …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Tescil
DAVA TARİHİ : 24/07/2020
KARAR TARİHİ : 18/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/02/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ve tescil istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkilinin …+ŞEKİL markası ile ikinci el otomobillere Bağımsız Ekspertiz Raporu düzenlediğini, servislerinde araçlar, … hakları davacıya ait olan programlar ile profesyonel test cihazlarıyla (dinamometre, fren test, yanal kayma, süspansiyon test, dijital far test, akü test, ön boşluk test, lastik derinlikölçer, boya kalınlık ölçer, gürültü test, OBD diagnoz arıza tespit) tepeden tırnağa … ekspertizinden geçirildiğini ve rapor düzenlendiğini, …+ŞEKİL teknik cihaz, ekipman ve robotlarla ikinci el araçların kaza/arıza durumlarını test ve muayene edip detaylı oto ekspertiz raporu düzenleyen, Türkiye’nin ilk profesyonel, tarafsız, bağımsız ve tam donanımlı oto ekspertiz kuruluşu ve ikinci el oto test check-up merkezi olduğunu, …+ŞEKİL markası ile Türkiye’de 120 farklı noktada oto ekspertiz bayisi bulunduğunu, 2019 yılında 450000 adet ve 2020 yılının ilk 6 ayında 320000 adet otomobil ekspertiz raporu düzenlendiğini, müşteriler tarafından bu kadar çok tercih edilmesinin bile markanın bilinirliğini ve markaya duyulan güveni ortaya koyduğunu, davacı … davacının büyük hisse sahibi ve CEO’su bulunduğu …Araç Muayene ve Ekspertiz Hizmetleri San. ve Tic. A.Ş. adına tescilli bulunan ve tescil işlemleri devam eden markalarının olduğunu, … ibareli markanın ilk defa davacı tarafından marka olarak kullanılmaya başlandığını ve TÜRKPATENT nezdinde marka başvurusu yapılarak tescil edildiğini ve ticari faaliyetlerinde kullanmaya başladığını, davacı tarafından, … hakları kendisine ait olan programlar ve yazılımların farklı markalar ile hizmet veren otomobil ekspertiz işletmelerine satışı yapmak, bu alanda danışmanlık hizmeti vermek ve rekabet ortamı oluşturmak amacı ile işbu davaya konu olan… başvuru numaralı “… …” markası ile 22.08.2019 tarihinde 09. sınıf için marka başvurusunda bulunduğunu, TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 04.10.2019 tarihli kararda, hiçbir somut gerekçe gösterilmeden yalnızca 5/1 (b) ve 5/1 (c) maddelerine dayanılarak markanın reddine karar verildiğini, “…” ibaresinin piyasada yaygın şekilde kullanıldığı ve tescili talep edilen mallar için de doğrudan tanımlayıcı bir ibare olduğunun belirtildiğini, “…” ibaresi için yapılan bu açıklamaların, davacıya ait marka için övgü niteliğinde olduğunu, TÜRKPATENT tarafından eksik inceleme ile ret kararının verildiğinin apaçık anlaşıldığını, “…” ibaresinin davacı adına zaten tescilli olduğunu, Türkiye’nin 120 noktasında tüketicilere hizmet verildiğini, Türkiye çapında reklam çalışmaları yapıldığını, markanın bilinirliğinin artırıldığını, TÜRKPATENT tarafından “…” ibaresi için piyasada yaygın olarak kullanıldığının belirtildiğini, davalı kurumun bu gerekçesinin, somut olaya ve marka başvurusuna aykırılık teşkil ettiğini, davalı Kurumun davacıya ait markaları incelemeden böyle bir gerekçe sunmuş olduğunun anlaşıldığını, “…” kelimesinin “… … Planning” ibaresinin kısaltması olarak kullanıldığını, ibarenin “Kurumsal Kaynak Planlaması” olarak tercüme edilebileceğini, genellikle gerçek zamanlı olarak ve … ve teknolojiin aracılık ettiği ana iş süreçlerinin entegre yönetimi olduğunu, …’nin genellikle bir kuruluşun birçok iş etkinliğinden veri toplamak, depolamak, yönetmek ve yorumlamak için kullanabileceği bir iş yönetimi yazılımı kategorisi olarak adlandırıldığını, … sistemlerinin müşterileri ve halkı doğrudan etkilemeyen arka ofis işlemlerini otomatikleştirmeye yarayan … ve programlar olduğunu, … … markasında bulunan “…” ibaresinin markanın esas unsurunu teşkil etmediğini, sadece “…” markasının 09. sınıfta bulunan “2. El oto alımlarının ekspertiz hizmetlerinde kullanılan yazılımlar” alanında geliştirmiş olduğu yazılımların ve programların satışı işlemini ifade etmesi için marka ibaresine (faaliyet alanını belirtmesi amacıyla) eklendiğini, … ibaresi için herhangi bir marka hakkı taleplerinin bulunmadığını, … … markası ile “2. El oto alımlarındaki ekspertiz hizmetlerinde kullanılan yazılımlar” satılacağından dolayı, bu hizmeti satın alacak ticari işletmeleri göz önünde bulundurmak gerektiğini, bu kapsamdaki programları ve yazılımları satın alacak kişilerin, tacir ve esnaf olmakla birlikte asgari düzeyde mühendislik bilgisine de sahip olduklarını, bu kapsamdaki … ve progrmaları satın alan kişilerin, bilinçli olduğunu bu alanda hizmet veren bütün firmaları bildiğini ve bu firmalardan fiyat teklifi aldıklarını, yani bu kişilerin markasal olarak yanılmasının neredeyse olanaksız olduğunu, davacıya ait 22.08.2019 başvuru tarihli 2019/78935 başvuru numaralı “…” ibareli markada 5. maddeye dayanılmadığını, bu markanın 31.03.2020 tarihinde tescil edildiğini, aynı marka ibaresi ile ilgili olarak, davalı Kurum tarafından iki farklı karar veriliyor olmasının, kurumun tutarsızlığını ve gerekli dikkat ve özeni göstermediğini ortaya koyduğunu belirterek, … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 01.05.2020 tarih ve …sayılı ret kararının iptal edilmesi ile… başvuru numaralı “… …” markasının tescil işlemlerine devam edilmesine karar verilmesini talep talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili savunmasında özetle; dava konusu ibarenin, somut ve soyut anlamda ayırt edicilikten yoksun olup marka algısı yaratmadığını, söz konusu genel ibarenin, markadan beklenen fonksiyonları yerine getiremeyeceğinin açık olduğunu, bu ibarenin markanın kaynak gösterme fonksiyonuna ve ayırt edicilik niteliğine sahip olmadığına, ayrıca bu ibarenin, malın ve hizmetin kalitesini garanti etme fonksiyonundan da uzak olduğunu, tasviri nitelikteki tanımlayıcı bu ibarenin, ayırt edicilikten yoksun olduğu, marka olmaya elverişli olmayan bu ibare üzerinde marka algısının oluşmayacağını ve bu nedenle de ayrıca 5/1-b kapsamında reddi gerektiğinin ortada olduğunu, söz konusu ibarenin, belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağını; markanın asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlama işlevini yerine getiremeyeceğini, dava konusu ibarenin herhangi bir kimsenin tekeline verilmesinin mümkün olmayacağını, ticarette herkesin kullanımına açık olan bir ifade olduğunu, davacının… sayılı marka başvurusunun “… …” ibaresinden oluştuğunu, ibarenin, standart düz bir yazı stiliyle, siyah renkte harfler kullanılarak kaleme alındığını, münhasıran kelime unsurundan oluşmakta olup, şekil ya da renk unsuru içermediğini, bilindiği ve YİDK kararında da isabetle belirtildiği üzere, “…”ibaresinin İngilizce “… … Planning” ibarelerinin kısaltması olan ve Türkçede “Kurumsal Kaynak Planlaması” ve/veya “İşletme Kaynak Planlaması” anlamlarına gelen, işletmelerde mal ve hizmet üretimi için gereken işgücü, makine, malzeme gibi kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayan bütünleşik yönetim sistemlerine verilen genel bir adlandırma olduğunu, ibarenin, piyasada tasviri olarak yaygın kullanımı olan, tescil kapsamında yer alan mallar yönünden de doğrudan doğruya vasıf bildiren bir ibare olduğunu, gerek kısaltması gerekse açılımı ilgili tüketici kesimi tarafından bilindiğini, sanal ortamda yapılacak basit bir aramada ibarenin tasviri olarak tanımlandığının görüleceğini, (https://www.uyumsoft.com/…-nedir ; https://…/…/what-is-….html) şeklindeki kaynaklarda “… (kurumsal kaynak planlama) , işletmelerin kaynaklarını (insan kaynakları fiziksel kaynaklar finansal kaynaklar) bir araya getirerek uçtan uca yönetilmesini ve verimli olarak kullanılmasını sağlamak ya da desteklemek için geliştirilmiş sistem ve yazılımların genel adıdır. Klasik bir … yazılımı işlem yapabilmek için bilgisayarın çeşitli … ve donanımlarını kullanır. … sistemleri temel olarak değişik verilerin saklanabildiği bütünleşik bir veritabanı kullanırlar.” şeklinde … (kurumsal kaynak planlama) tanımına ulaşıldığını, bu bütünleşik veri tabanının üretim, tedarik zinciri yönetimi, mali yönetim, proje yönetimi, insan kaynakları yönetimi ve müşteri ilişkileri gibi birçok alanda kullanıldığının görüleceğini, “…” ibaresinin ticaretin birçok alanındaki genel ve yaygın sistemin adına işaret eden tasviri bir adlandırma olduğunu, tek bir kişinin tekeline bırakılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından da … ibaresinin tasviri yönü kabul edilmiş ve “… …” marka ibaresinde geçen … ibaresi için herhangi bir marka hakkı talebimiz bulunmamaktadır.” tespitine yer verildiğini (dava dilekçesi s. 4), markada yer alan … ibaresinin de piyasada yaygın şekilde kullanımı olan tasviri bir ibare olduğunun bilindiğini, raporlamaya ilişkin tasviri bir ibare olduğunu, bu ibarenin de tescil kapsamında yer alan “2.el oto alımlarındaki ekspertiz hizmetlerinde kullanılan yazılımlar.” malları yönünden bir ayırt ediciliğinin olmadığının görüleceğini, doğrudan tanımlayıcı bir ibare olduğunu, markanın, “…” ve “…” kelimelerinin yan yana yazılmasıyla oluşturulduğunu, ancak markada özgün bir kullanım olmadığını, ibarelerin bir araya getirilmesi, “… …” olarak okunup algılanmasının önüne geçmediğini, bu haliyle tür adını ifade ettiği ve tasviri bir kullanım olduğunun ortada olduğunu, bu yönüyle 9. sınıfta yer alan ve reddedilen mallarda söz konusu tasviri ibarenin tek başına ya da yan yana tescilinin mümkün olmadığının görüleceğini, söz konusu ibarelerin, ilgili sektörde ve ticari hayatta yaygın kullanımı olan tasviri ibareler olduğunu, böyle bir ibarenin ve kullanımın tescil kapsamına alınmak istenen mallarda ayırt ediciliğinin bulunmadığının ortada olduğunu, marka algısı yaratmayan ve bir kimsenin tekeline bırakılamayacak olan bu ibarelerin özellikle tescil edilmek istendiği mallar göz önüne alındığında ayırt ediciliğinin bulunmadığının sabit olduğunu, davacı … başvurusunda yer alan “… …” ibaresinin, ortalama tüketici kitlesi tarafından, doğrudan doğruya ve hiçbir zihni çabaya gerek kalmadan tasviri şekilde algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, bu haliyle ibarenin, markanın temel fonksiyonlarından olan ayırt edicilik unsurunu yerine getiremediği, bir ticari kaynağı işaret etmediği ve bir işletmeyi diğerinden köken olarak ayırt etmeyi sağlamadığının açık olduğunu, böyle bir kullanımın, marka algısı yaratmadığının ortada olduğunu, tescil edilmek istenen ibarenin, tescil kapsamından çıkarılan mallar bakımından da marka olmaya elverişli olmadığını, diğer bir ifadeyle, vasıf bildirici bu ibarenin tescilinin mümkün olmadığını, doğrudan ve açık biçimde tasviri olarak anlaşılacağı ve ilgili tüketici kesimi tarafından, ürünlerin ticari kaynağına işaret eden bir marka olarak algılanmayacağının görüleceğini, anlamı itibariyle ve tescil edilmek istendiği emtialar dikkate alındığında tanımlayıcı ibare olduğu, münhasıran bir kişinin tekeline bırakılamayacağı ve markada ancak tali unsur olarak yer alabileceğinin ortada olduğunu, bu sebeplerle söz konusu tasviri ibarenin, bu haliyle tek bir işletmenin tekeline verilemeyceğini, söz konusu ibarenin Kanunun 5/1-b-c maddesi anlamında tescil edilemeyeceğinin açık olduğunu, verilmiş olan YİDK kararının tüm yönleriyle hukuka uygun olduğunu, davacı tarafın, “… Şekil” markalarının tescilli olduğunu, bu nedenle de başvurunun reddedilemeyeceğini iddia ettiğini, söz konusu iddianın hukuka aykırı olduğunu, önceki markaların hak sağlayacak nitelikte olmadığını, önceki markaya dayalı hakkın varlığının kabulü için öncelikle, kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması gerektiğini, önceki markalarla yeni markanın kapsamının da farklı olduğunu, kapsamın yeni başvuruda değiştirilmiş ve genişletilmiş olduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı … davalı arasındaki uyuşmazlık, davacı … tescil başvurusunun reddine yönelik YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 SAYILI SMK’NIN 5/1-B MADDESİNE GÖRE DEĞERLENDİRME:
6769 S. SMK’nın 5/1-b bendi gereğince “herhangi bir ayırt ediciliği olmayan işaretler” marka olarak tescil edilemez. SMK’nın 4. maddesi markayı “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımlamanın dışında kalan ibarelerin marka olamayacağı belirtilmektedir. Bu madde hükmüne göre Markanın temel bir işaretin marka olabilmesi için ayırt edici olması yeterli görmekte, bu anlamda ayırt edicilik koşulu için 5/1-c maddesinden çok daha geniş bir kapsam çizmektedir. Bir başka anlatımla 5/1-b maddesi markanın anlamsal, görsel, fonetik özelliklerinin ve bu özelliklerinin bir sonucu olarak tanımlayıcı, cins vasıf bildirici vs. nin de üstünde olarak herhangi bir şekilde ifade edilebilen her türlü işaretin marka olabileceğini vurgulamaktadır.
Bu kapsamdaki ayırt edicilik, tescil başvurusuna konu mallar veya hizmetler için değerlendirmeye alınır. Bir işaretin ayırt ediciliğinin değerlendirilmesinde mevcut her türlü veri çerçevesinde başvurunun tüm somut koşulları dikkate alınır.
Ayırt edicilik esas olarak, farklı işletmeler tarafından üretilen malların veya sunulan hizmetlerin tüketiciler nezdinde ayırt edilebilmesi fonksiyonuna işaret eder. Dolayısıyla, işaret tüketici nezdinde ayırt edebilme işlevini göstermelidir. Bir işaretin ayırt edici niteliği temel olarak, (1) inceleme konusu mallara veya hizmetlere ilişkin olarak, (2) ilgili tüketici kesiminin, yani malların veya hizmetlerin makul düzeyde bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı ortalama tüketicilerinin algısına göre değerlendirilmelidir.
Başvuruya konu işaretin ayırt edici niteliği tescili talep edilen mal ve hizmetler açısından değerlendirilir. Bazı mallar ya da hizmetler için ayırt edici nitelikte olan bir işaret başka mallar ya da hizmetler için bu niteliği haiz bulunmayabilir. Başvuru konusu işaret için SMK’nın 5/1(b) anlamında yapılan ayırt edicilik niteliği değerlendirmesi, tescili talep edilen mallardan ve hizmetlerden bağımsız ve soyut olarak değerlendirilmez. İşaretin ayırt edici niteliği tescili talep edilen mal ve hizmetlerin tamamı için ayrı ayrı değerlendirilir.
Başvuruya konu işaretin ayırt edici nitelikte olup olmadığı araştırılırken işaretin ihtiva ettiği tüm unsurlar ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu gerekliliğin arkasında yatan neden, ortalama tüketicilerin gündelik hayatta karşılaştıkları markaları parçalara bölerek inceleme yapmasından ziyade markaları bir bütün olarak algılaması gerçeğine dayanmaktadır. Bu yaklaşım, bir Yargıtay kararında şu ifadelerle açıklanmıştır1: “… Bir markayı oluşturan unsur, o markanın başka markalardan ayırt edilmesini sağlayan kelime, harf, sayı vs. den oluşan şekil olup, marka birden fazla unsuru ihtiva ediyorsa, asıl unsuru markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.” Başka bir davada ise İlk Derece Mahkemesi, “bir marka, tescil kapsamındaki ürünler itibariyle ayırt edici olup olmadığı yönünden, hedef tüketici kitlesinin bakış açısıyla birlikte, markanın esaslı unsurlarına ilişkin “görsel, işitsel ve kavramsal” özelliklerin de tartışıldığı bütünlük ilkesine göre değerlendirilmelidir” ifadeleri ile bütüncül yaklaşımın önemini vurgulamaktadır.
Ayırt edici nitelik değerlendirmesi yapılırken başvuruya konu işaretin bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, işareti ihtiva ettiği unsurlara bölerek her bir unsurun ayrı ayrı ayırt ediciliğinin değerlendirilmesinin doğru bir değerlendirme olmayacağı, zira birden çok unsurdan oluşan bir markanın her bir unsuru tek başına ayırt edici nitelikte olmasa dahi işaretin bir bütün olarak verdiği algı itibarıyla ayırt edici bulunabileceği hususunun göz önüne alınması gerekir.
Eğer bir marka birden çok kelime unsurundan oluşuyorsa, markanın bir bütün olarak sahip olduğu anlamın ayırt edici olup olmadığına bakılır. Bu nedenle bir marka salt onu oluşturan unsurların ayrı ayrı ayırt edicilikten yoksun olmasına bağlı olarak reddedilmemekle birlikte, genel kural, başvuruya konu mal ve hizmet için ayırt edici nitelikte bulunmayan unsurların sıradan bileşkesinden oluşan bir markanın da ayırt edicilikten yoksun olduğu yönündedir. Ancak, marka onu oluşturan unsurların genel toplamından daha öteye varan bir anlam ve algı yaratıyorsa, örneğin ayırt edici nitelikte olmayan birden çok unsurun gerek anlam gerek söz dizimi olarak sıra dışı bir araya getirilmesi söz konusu ise, işaretin bir bütün olarak ayırt edici nitelikte olduğu sonucuna varılabilmesi mümkündür. Özellikle ayırt edici nitelikte olmayan birden çok unsurun gerek anlam gerek söz dizimi olarak sıra dışı bir araya getirilmesi veya bu unsurların bir bütün olarak ilgili tüketiciler nezdinde oluşturduğu algının markayı ayırt edici kılacak ölçüde bir algı yaratması söz konusu değilse, başvuru ayırt edicilikten yoksunluktan dolayı reddedilmelidir.
Tüm bu açıklamalardan sonra dava konusu marka başvurusu incelendiğinde, marka başvurusunun “…” ve “…” ibarelerinin araya boşluk bırakılarak biraraya getirilmesinden oluştuğu görülmektedir. … ibaresinin OTO ve RAPOR ibarelerinden oluşturulmuş bileşik bir ibare olduğu ve bir bütün olarak ayırt edici, sözlük anlamı olmayan bir ibare olduğu bir diğer ifadeyle kendisini olşturan sözcüklerin anlamının toplamından öte sözcüksel bir buluş olduğu görülmektedir. Davacı markasının ikinci kelime unsuru olan … harflerinin İngilizce … … Planing kelimelerinin baş harflerinden oluştuğu, Türkçe “Kurumsal Kaynak Planlama” manasına geldiği anlaşılmaktadır. …, kuruluşların muhasebe, satın alma, proje yönetimi, risk yönetimi ve mevzuata uygunluk, ayrıca tedarik zinciri operasyonları gibi günlük iş faaliyetlerini yönetmek için kullandığı bir … türünü ifade eder. … ibaresinin dava konusu “…” emtiası bakımından ayırt edici olmadığı ancak başına gelen … ibaresi ile ayırt edicilik kazandığı ve … … ibaresi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu marka kapsamında bulunan mallar için ayırt edici olduğu değerlendirilmiştir.
6769 SAYILI SMK’NIN 5/1-C MADDESİNE GÖRE DEĞERLENDİRME:
6769 sayılı SMK’nın 5/1-c bendi gereğince “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar’’ marka olarak tescil edilemez.
Marka başvurusunda bulunulan bir ibare, tescili talep edilen mallardan/hizmetlerden sadece bir ya da birkaç tanesi için tanımlayıcı olabileceği gibi, mal/hizmet listesinin tamamı bakımından da tanımlayıcı bulunabilmektedir. İbarenin tanımlayıcı bulunması için, tescili talep edilen mallardan/hizmetlerden herhangi birine dair, içerik, kalite, karakter, özellik, fonksiyon veya amaç belirtiyor olması yeterlidir.
6769 s. SMK’nın 5/1-(c) maddesi gereğince tanımlayıcı işaretler, tescili talep edilen mal ya da hizmetleri doğrudan tanımlayan, mal ya da hizmetin cins, çeşit, vasıf gibi özelliklerine ya da kalitesine doğrudan atıfta bulunan işaretlerdir. Bir işaretin tanımlayıcı olarak kabul edilebilmesi için, işaret ile mal veya hizmet arasında doğrudan ve özellikli bir ilişkinin bulunması, işaretin mal veya hizmetin bir özelliğini veya kompozisyonunu doğrudan doğruya ve derhal düşündürmesi, bu ilişkinin tüketicinin algısında ilave bir irdeleme ya da analize gerek olmadan doğrudan kurulabilmesi gerekir.
Tanımlayıcı işaretler, tescili talep edilen mal ya da hizmetleri doğrudan tanımlayan, mal ya da hizmetin cins, çeşit, vasıf gibi özelliklerine ya da kalitesine doğrudan atıfta bulunan işaretlerdir. Bu kapsamda ilgili tüketicinin mal veya hizmet ile işaret arasında refleks olarak bir bağlantı kurması aranmaktadır. Belli çözümlemeler sonrasındaki ekstra zihinsel çaba sonucunda mal/hizmet ile işaret arasında bağlantı kuruluyorsa bu anlamda 5/1(c) bendi gereğince ret koşullarının oluşmamış olduğu kabul edilir.
Tüketici işareti gördüğünde refleks olarak mal ve hizmet ile işaret arasında bağlantı kuramıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür.
Bir işaretin ayırt edicilik karakteri, tüketicinin marka üzerinde uzun uzadıya düşünerek ulaşacağı sonuca göre değil, markayı gördüğü ilk anda ve derhal gösterdiği tepki dikkate alınarak değerlendirilmelidir. (ECJ, T-157/08 Paroc OY AB v OHIM, 2011 – “Insolate For Life”, par.52.)
Bir işaretin tanımlayıcı nitelikte kabul edilebilmesi için işaretin mal ya da hizmetin en temel özelliğini belirtiyor olmasına gerek yoktur. Bu hükmün temel amacı, ilgili sektörde faaliyet gösteren herkesin kullanımına açık olan tanımlayıcı işaretlerin tek kişinin tekeline verilmesinin önüne geçerek kamu yararını gözetmektir. Yani, mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerini belirten işaretlerin ilgili herkes tarafından serbestçe kullanımını temin etmektir. Böylece tanımlayıcı bir işaretin tek bir kişinin tekeline verilmek suretiyle diğer işletmelere ve rakiplerine karşı haksız bir avantaj sağlamasını engellemektir.
Mal veya hizmetlerin özelliklerini sadece çağrıştıran ya da anımsatan işaretler tanımlayıcı olarak değerlendirilemez. Başvuruyu oluşturan işaretin mal veya hizmetin ilgili olduğu sektörde kullanılan terim ya da kavramlardan birisi olması, ibarenin tanımlayıcı olduğu sonucunu tek başına ortaya çıkarmak için yeterli değildir. İşaret ile mal veya hizmet arasında doğrudan bir ilişki bulunmalıdır.
Örneğin, Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi tarafından “…” kelime markası “bebek gıdaları, mineral ve gazlı sular” için, “…” markası, 16, 20, 35 ve 39. sınıflardaki mal ve hizmetler için; “…” markası ise kara taşıtları için tanımlayıcı bulunmamıştır. Benzer şekilde örneğin, “CETVEL” ibaresi için 41 inci hizmet sınıfında yapılan bir başvuru, her ne kadar “CETVEL” ibaresi eğitim-öğretim sektöründe kullanılan bir kavram olsa da, söz konusu hizmetlerle doğrudan bir bağlantısı olmadığından tanımlayıcı nitelikte görülmeyecektir.
Bu anlatılanlar ışığında örneğin sızma ibaresi, zeytinyağı emtiası için markanın asli unsuru olarak tescil edilemeyecektir. Zira bu ibare zeytinyağı emtiasının niteliğini göstermektedir. Ancak … Sızma Zeytinyağı biçimindeki bir sözcük dizini marka olarak tescil edilebilir. Zira bu halde tanımlayıcı unsurların dışında … ibaresi ayırt edicidir ve bu sayede marka tescil edilebilir hale gelmektedir.
Bir marka birden çok tanımlayıcı unsurdan oluşuyorsa işaretin bir bütün olarak verdiği anlamın tanımlayıcı olup olmadığına bakılır. Bu nedenle bir marka başvurusu salt onu oluşturan unsurların her birinin ayrı ayrı tanımlayıcı olmasına bağlı olarak reddedilemez. Ancak genel kural, mal ve hizmeti tanımlayan unsurların sıradan bileşkesinden oluşan bir markanın tanımlayıcılık vasfının olduğu yönündedir. Marka onu oluşturan unsurların genel toplamından daha öteye varan bir anlam ve algı yaratıyorsa işaret tanımlayıcı değildir. Özellikle birden çok tanımlayıcı unsurun gerek anlam gerek söz dizimi olarak sıra dışı şekilde bir araya getirilmesi söz konusu değilse, marka tanımlayıcı olarak değerlendirilir.
Ticaretin herhangi bir aşamasında tanımlayıcı içerikte olan yabancı dillerdeki kelimeler tüm tacirlerce kullanılma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle bu tür kelimeler üzerinde mutlak marka haklarının bir kişinin ya da teşebbüsün tekeline verilmesi yerinde değildir. Dolayısıyla, Türkiye’de ve uluslararası ticarette yaygın olarak kullanılan ve yabancı bir dilde tanımlayıcı bir anlamı bulunan kelimeler de 5/1(c) maddesi kapsamında değerlendirilir. Özellikle, İngilizce başta olmak üzere ticaret alanında sıklıkla kullanılan belli başlı dillerdeki anlamlar resen dikkate alınır. Bunun yanı sıra mal veya hizmet grubunun niteliği dikkate alınarak diğer dillerde tanımlayıcı anlamlara rastlanır ve ilgili kelime ilgili sektörde serbest kullanıma bırakılması gereken bir ibare olarak değerlendirilirse başvurunun reddi gerekir.
Bir marka tescil başvurusu, Türkçe karşılığı, tescili talep edilen mal ya da hizmetler için tanımlayıcı bir anlam içeren yabancı dildeki bir kelimeden oluşuyorsa ilgili başvurunun 5/1(c) maddesi kapsamına girdiği kabul edilir.
Bununla birlikte, yabancı dildeki bir kelime tescili talep edilen mal ya da hizmetler için doğrudan tanımlayıcı olmamakla birlikte, yakıştırma yoluyla söz konusu kelimeye dolaylı bir anlam yüklenerek tanımlayıcı bir anlama ulaşılması halinde de tanımlayıcı nitelikte kabul edilmez ve 5/1(c) maddesi kapsamında değerlendirilmez. Bu noktada, başvuruya konu işaret inceleme aşamasında dikkate alınan ve ticaret hayatında yaygın olarak kullanılan dillerde yer alan bir kelime olsa da, ilgili tüketici kitlesi tarafından bilinme ve ilgili sektörde tanımlayıcı anlamıyla kullanılma durumu da göz önünde bulundurularak ilanına karar verilecektir.
Tüm bu doktrin ve yargı kararları ışığında somut olaya bakıldığında incelenmesi gereken; dava konusu markanın esas unsuru konumunda olduğu şüphesiz olan “…” ibaresinin, 5/1-c maddesi kapsamında olduğu iddia edilen 09. sınıfta yer alan “2.el oto alımlarındaki ekspertiz hizmetlerinde kullanılan yazılımlar.” malları bakımından hiçbir özel zihni çabaya gerek olmaksızın, doğrudan doğruya, dava konusu mallar ile sıkı bir ilişki içerisinde olup olmadığı, dava konusu maların bir özelliğini veya kompozisyonunu derhal düşündürüp düşündürmediği ve akla getirip getirmediği, tüketicinin işareti gördüğünde kesin olarak dava konusu malların niteliğini tanımlayıp tanımlamadığı, zihninde birkaç seçeneğin oluşup oluşmadığının tespitidir.
Bu kriterler açısından değerlendirme yapıldığında, davaya konu olan markanın “… …” ibaresinden oluştuğu, markanın düz yazı ile herhangi bir şekil unsuru içermeden yazıldığı ve … ibaresinin markanın esaslı unsurunu oluşturduğu ve … ibaresinin dava konusu mallar için tanımlayıcı olduğu tespit edilmiştir. … … şeklinde oluşturulan davacı markasında … ibarelerinin dava konusu malların vasfını bildirmesi açısından tanımlayıcı olduğu ve ayırt edici nitelikte olmadığı aşikardır. Ancak, dava konusu markanın esaslı unsurunu oluşturan … ibaresinin hiçbir zihni çaba göstermeden doğrudan dava konusu malları akla getirmediği, herkes tarafından kullanılan yaygın bir ibare olmadığı, … ibaresinin davacının daha önceden tescilli markası olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, herkese açık olan kaynaklar üzerinde yapılan genel bir araştırmada … ibaresinin marka algısının oluştuğu ve yaygın kullanımı sayesinde özellike araç alım satan ortalama tüketiciler tarafından belli bir bilinirliğe sahip olduğu tespit edilmiştir. Gerek davacı tarafın gösterdiği emsal marka tescillerinden gerek ise bilirkişilerin yaptığı genel araştırma neticesinde ayırt edici esaslı unsur ile birlikte ayırt edici niteliği olmayan kelime unsurunun bir bütün olarak ilgili olduğu mal ve hizmetler için tescil edilmesinin genel bir uygulama olduğu tespit edilmiştir.
Bu açıklamalar kapsamında, söz konusu … … markasına ayırt edicilik vasfını … ibaresinin kattığı ve markanın bir bütün olarak, “2.el oto alımlarındaki ekspertiz hizmetlerinde kullanılan yazılımlar.” emtiasını satın alacak profesyonel iş sahibi durumundaki (ekspertiz hizmeti sunan firmalar) ortalama tüketici kitlesi tarafından hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan doğrudan doğruya, (dava konusu olan mallar açısından) cins, çeşit, vasıf, amaç, bildiren bir ibare olarak algılanmayacağı,
Netice itibariyle, dava konusu ibarenin uyuşmazlık konusu mallar açısından 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi anlamında tescil engelinin bulunmadığı 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b bendi gereğince soyut ayırt ediciliği sağladığı, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi kapsamına girmediği ve somut ayırt ediciliğinin bulunduğu ve tescil engelinin oluşmadığı kanaatine varılmış, davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
TÜRKPATENT YİDK’nın 01.05.2020 tarih …sayılı kararının iptaline,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 1.967,60.-TL
yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.18.02.2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 116,60.-TL
Bilirkişi Ücreti :1.800,00.-TL
P.P : 51,00.-TL
TOPLAM :1.967,60.-TL