Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/207 E. 2021/65 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/211 Esas – 2021/95

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/211
KARAR NO : 2021/95

HAKİM …
KATİP : …

DAVACI :…
DAVALI :…
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ve Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 23/07/2020
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/03/2021
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ve Hükümsüzlük istemli davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … numaralı kararın iptali ile … sayı ile işlem gören …’… ibareli marka başvurusunun işlemden kaldırılmasına tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğü ile sicilden terkini ne karar verilmesini talep ettiklerini, …’… ibareli başvurunun ilanına müvekkili şirket itirazın kısmen reddi yönündeki markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı birtakım … ibareli markalar gerekçe gösterilerek reddedilmesi talebi ile ikinci bir itiraz gerçekleştiğini; ancak bu itirazın reddedildiğini, müvekkili şirketin itiraza mesnet … markasının ortaya çıktığı tarihten itibaren cirosu ve net karının istikrarlı bir şekilde artış gösterdiğini, markanın Türk Patent ve Marka Kurumu kararı ile tanınmış markalar arasına alındığını, müvekkilinin tescilli … ve … ibareli markaları ile davalının başvuru konusu …’… markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, Davalının marka başvurusunun kısmi ret kararında bu karar kapsamındaki hizmetler bakımından ayırt edici niteliğinin bulunmadığı ve “…” ibaresinin başvuruda bağımsız ayırt edicilik işlevine sahip bir unsur olarak algılanabilir nitelikte olduğu görüşünün açıkça ifade edilmiş olduğunu ve aynı tür benzer olduğunun tespit edilen sınıflar yönünden marka başvurusunun reddine karar verildiğini, ancak Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından başvuru ile … markası arasında itiraz konusu hizmetler yönünden tüketiciler nezdinde karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle benzer olduğu kabul edilmeyen sınıflar yönünden davalının başvurusunun kabul edildiğini ancak hem …’… markası ile müvekkilinin … ve … markaları arasındaki ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ve karıştırılma tehlikesi bulunduğunu, hem de … markasını yüksek tanınmışlığı gözetildiğinde söz konusu kararının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğinin açık olduğunu, müvekkili markası ile davalının başvuru konusu … … markası görsel ve politik açıdan ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin bir marka tescili kapsamındaki 35 sınıfta başvuru konusu edilmiş olduğunu ve davalı başvurusunun 35 sınıftaki tüm hizmetler yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin markaları ile davalı başvurusu …’… markası da görsel ve fonetik açıdan ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markaların aynısını falan 35 sınıftaki hizmetleri kapsadığını, müvekkilinin … markası ile davalı başvuru konusu …’… markasının halk tarafından karıştırılma ihtimali bulunduğunu ve bu karıştırılma ihtimalinin markaların ve veya işletmelerin ilişkili olduğunun düşünülmesi ihtimalini de kapsadığını, müvekkili şirketin faaliyet alanı ve tüketiciler nezdinde … marketler zinciri olarak bilindiğini ve yüksek tanınmışlığı olduğu da gözetildiğinde davalı …’… kullanımının doğrudan müvekkili şirketle ve tanınmış bir markaları ile bağlantılı olduğu izlenimini yarattığını, müvekkili şirketin … markasının tanınmış marka olduğunu davalı başvurusunun her halükarda tüm mal ve hizmetler için reddedilmesi gerektiğini, davalının bir … marka tescil başvurusunun kötüniyetli olduğunu, Türk Ticaret Kanunu haksız rekabete ilişkin hükümleri bakımından da bir … marka tescil başvurusunun reddi gerektiğini beyan ederek … sayılı YİDK kararının iptali ile … sayılı markanın sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu başvuru ile itiraza mesnet markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak asli ve tali unsurları bir bütün halinde değerlendirildiğinde hedef tüketici kitlesi üzerinde iltibas ihtimali bulunmadığını, bununla birlikte davacı tarafın … sayılı ‘…’ ” markası gözetilerek karıştırılma ihtimali bulunan hizmetlerin çıkarıldığını, bir markanın tanınmış marka gerekçe gösterilerek yapılan itiraz üzerine reddedilebilmesinin ön koşulu, başvurusu yapılan marka ile tanınmışlığı iddia edilen itiraz gerekçesi markanın aynı/benzer olması olduğunu, başvuru konusu marka davacının markaları ile benzer olmadığından tanınmışlık huzurdaki davaya etkili olmadığını, davacının, kötüniyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ifade ederek davanın reddini arz ve talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … adlı iki girişimci tarafından 2016 yılında kurulmuş olduğunu ve ilk olarak “BİSU” isimli uygulama ile kendisini duyurduğunu, şirketin BİSU markası ile yakaladığı başarıyı, yeni alanlara taşıyarak BİSU uygulaması içerisinde yer verdiği …’… uygulamasını geliştirdiğini, …’… uygulaması bisu uygulamasına bağlı “kardeş” uygulamalar olduğunu, taraf markaları gerek görsel, işitsel ve anlamsal olarak ve bütün açısından bir benzerlik içermediğini, taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının hiçbir markasında yeşil renginin herhangi bir tonu kullanılmadığını, tarafların markaları arasında ne renk ne kelime ne şekil ne de düzenleme açısından hiçbir ortak özellik bulunmadığını, şekil unsurunun önemi göz önüne alındığında markalar arasında görsel açıdan karıştırılma ihtimali bulunmadığını, işitsel benzerlik için markaların telaffuzları nedeniyle kulakta bıraktıkları sese dikkat edilmesi gerektiğini, davacının “…” ibareleri markalarında, “…” tek kelime olarak tek ses halinde bir seferde telaffuz edildiğini, oysa müvekkilinin “…’…” başvuru markası “bir” ve “…” kelimelerinin birleşmesi ile oluşturulduğunu, markaların anlamsal olarak benzemediğini, bu açıklamaların davacının … tescil numaralı “…” markası için de geçerli olduğunu, müvekkili başvuru markası karşılaştırıldığında da markalar arasında benzerlik bulunmadığını, taraf markalarının sunmuş oldukları ürün ve hizmetler bakımından karıştırılma ihtimalleri bulunmadığını, başvuru markasının, davacının markalarının seri markası olduğu seri markası olduğu izlenimi uyandırmadığını, seri marka şartları oluşmadığını, davacının SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca tanınmışlık iddiasında bulunulabilmesi için markaların benzer olması gerektiğini, müvekkiliin marka tescilinin kötü niyetli olmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarını temellendiremediğini, müvekkilinin marka başvurusunun davacı aleyhine haksız rekabet yaratmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık; davalı markası, mal/hizmetler ile davacıya ait redde mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötüniyet itirazlarının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Karıştırılma ihtimaline ilişkin olan nispi ret nedenine ilişkin düzenleme, kısaca bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir.
Düzenlemeye göre; bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin aynı ya da benzer ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı ya da benzer olması gerekir.
ATAD kararlarında belirtildiği üzere; “mal veya hizmetler arasındaki benzerlik değerlendirilirken, aralarında mevcut olabilecek ilişkinin mahiyetinin belirlenmesinde tüm ilgili faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler; onların doğası, kullanım amaçları, kullanım yöntemleri ve birbirleriyle rekabet içinde mi yoksa tamamlayıcı nitelikte olup olmadıklarıdır.”
Karşılaştırma konusu mal veya hizmetlerin aynı veya aynı türden olması, markalar arasındaki küçük bir benzerliğe rağmen markalar arasında iltibasa yol açabilmektedir.
1) Marka İşaretleri Arasında Benzerliğe İlişkin Değerlendirme
Davacıya ait, YİDK kararında değerlendirilen ve dava dilekçesinde belirtilen itiraza mesnet markaların …”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli markalar olduğu anlaşılmıştır.
Davalıya ait … sayılı …’…+ŞEKİL markanın beyaz zemin üzerine …’… kelimeleri ile yeşil yuvarlak içinde sepet resminden oluştuğu, bu kapsamda marka işaretinin esas unsurunun “bir” kelimesinin kısaltılması olan “…” ifadesiyle “…” kelimelerinden oluşan “…’…” ifadesinin olduğu, fonetik ve anlamsal açıdan marka, bir … ifadesinin kısaltılması/halk arasında ifade biçimini çağrıştırdığı,
Buna karşılık davacıya ait markalarının “… aktüel şekil”, “… aktüel”, “… yazılım”, “… digital”, “… aktüel”, “… medya”, “… bilişim”, “… teknoloji”, “… bilgisayar”, “…”, “… bilgi işlem”, “… extra”, “… ekstra”, “…” unsurlarından oluştuğu, … sayılı “…” markası dışında markaların esas unsurunun … olduğu ve bu esas unsur kullanılarak oluşturulan seri markalar olduğu,
Davalı ve davacı markaları arasında benzerlik incelemesine geçildiğinde markaların davalının markasının esas unsurunun “…’…” olması, davacının … sayılı … markası dışında markalarının esas unsurunun … olması, her iki markanın da “…” ifadesini ortak olarak içerdiği, buna karşılık davacının markalarının asli unsurunun … olduğu ve “…” ve “M” şeklinde bölünmesinin anlamsal, fonetik ve görsel açıdan mümkün olmadığı, davalının markasının ise yine “…’…” şeklinde olduğu anlamsal, fonetik ve görsel açıdan halk arasında “bir …” ifadesinin söyleniş biçimini ifade ettiği bu sebeple de davacı markası ile benzerlik taşımadığı,
… sayılı “…” markası ile davalıya ait marka değerlendirildiğinde ise her iki markanın da “…” ifadesini içerdiği, davacı markasının kırmızı B ve mavi İ harflerinden oluştuğu, davalıya ait markanın ise bölünemez şekilde …’… ifadesinden oluştuğu ve beyaz zemin üzerine yeşil sepet şeklinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda da yapılan değerlendirme kapsamında markanın esas unsurunun “…’…” olduğu ve her ne kadar davacı markası ile ortak “…” ifadesi bulunsa da, gerek anlam, gerek fonetik ve görsel açıdan markaların farklılaştığı,
Yukarıdaki açıklamalar altında davacıya ait markalar ile davalı marka işaretinin aynı veya benzer olarak değerlendirilemeyeceği,
2) Mal ve Hizmet Sınıflarının Benzerliğine İlişkin Değerlendirme
Doktrinde de kabul gördüğü üzere, markalara ait mal veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların “benzer” olup olmadığının değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler. Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya benzer” mal veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
Yapılan incelemede davacının 32 adet markaya dayanarak itirazda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda yaptığımız benzerlik incelemesinde marka işaretleri benzer görülmemekle birlikte, aşağıda davacıya ait markalar ile davalı markaları arasında aynı/ilişkili mal/hizmet sınıflarını kapsayan markalarla sınırlı olarak mal/hizmet sınıf değerlendirmesi yapılmıştır;
Davacı ve davalıya ait markalar arasında bir kısım mal ve hizmet sınıflarının aynı/ilişkili olarak nitelendirilmesinin mümkün olduğu,
Mal ve hizmet sınıfları ile markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesi neticesinde açıklanan nedenlerle taraf markaları; her ne kadar benzer mal ve hizmet sınıfları için tescil edilmiş bulunsa da marka işaretleri aynı veya benzer olarak nitelendirilmediğinden, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesi bulunmadığı,
3. 6769 S. SMK’nın 6/5. maddesi Kapsamında (Tanınmışlık) Değerlendirme
Bilindiği üzere, “tanınmış marka” kavramı, Yargıtay içtihatlarında bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak tarif edilmiştir. Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesinde kullanılan ifade ise “Umumen/herkesce tanınan marka” anlamında olup kullanılmış ve Birliğe üye bir ülkede maruf hale gelmiş bulunan markayı ifade etmektedir. Bu tür markalar dünya çapında maruf olmasa bile Paris Sözleşmesine üye ülkelerde, hatta bu üye ülkelerin bazılarında bilinen marka ise bu madde kapsamında kabul edilmektedir. Bu tür markaların Paris sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesinden yararlanabilmesi için koruma talep eden markanın Türkiye’de (umumen malum olması) yeterli olup markanın ülkemizde fiilen kullanılmasından ileri gelmesi zorunluluğu dahi bulunmamaktadır.
Öte yandan; TRIPS 16.2 maddesi ile “herkesçe biliniyor olma” koşulundan vazgeçilmiş, “ilgili sektörde tanımışlık” yeterli kabul edilmiştir.
WIPO tarafından “İlgili sektör”; markanın uygulandığı mal ya da hizmetlerin gerçek ya da potansiyel tüketicileri, dağıtım kanallarında görevli kişiler ve söz konusu mal veya hizmetlerle ilgili olan iş çevreleri olarak belirtilmiştir.
Tanınmışlık konusunda, WIPO’nun Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi tarafından belirlenen kıstaslar; markanın ilgili sektörde bilinme/tanınma derecesi; markanın kullanım süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın tanınmasını ya da kullanımını etkileyen başka tescillerinin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi olarak özetlenebilir. WIPO tarafından ayrıca; herhangi bir markanın tanınmış (well kown-iyi bilinen) olup olmadığına karar verecek olan yetkili otoritelere bir rehber yada yardımcı olmak üzere yukarıda sayılan faktörlerin; ön koşullar olmadığı, bazı durumlarda tümünün bazı durumlarda da bir kısmının yeterli olduğu, kimi durumlarda ise yukarıda sayılanların hiçbirinin değerlendirilmeyip bunların dışındaki etkenlerin değerlendirilerek tanınmışlık kararı verilebileceği, bu tür ek etmenlerin tek başına da yukarıda sayılanların bir veya birkaçı ile birlikte alınabileceği benimsenmiştir.
Bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerekmektedir.
6769 sayılı SMK’nun 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü içermektedir. Bu madde kapsamında tanınmışlık için; sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Yukarıda açıklamalar altında davacıya ait markanın tanınmış olup olmadığının tespitine ilişkin Türk Patent web sitesinde yapılan incelemede davacıya ait T/01577 sayılı markasının tanınmış markalar siciline kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Buna karşılık davacı ve davalı markaları arasındaki benzerlik incelemesinde davacıya ait … esas unsurlu markaların davalı “…’…” ibareli markası ile benzerlik içinde olmadığı değerlendirilmiştir. Hal böyleyken davacıya ait markanın tanınmışlığının davalı ve davacı markalar arasında ayniyet/benzerlik tespit edilmediğinden, somut olay bakımından etkisi bulunmadığı,
4. Kötüniyete İlişkin Değerlendirme
Somut uyuşmazlıkta kötü niyet iddiasının ispatı bakımından yeterli delillerin sunulmamış olduğu, davalının markasını kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, karşı tarafı veya iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olayın dosya kapsamından tespit edilemediği dolayısıyla somut olayda kötü niyetli bir başvurudan bahsedilemeyeceği,
5. Haksız Rekabet Bakımından Değerlendirme
Türk Ticaret Kanunu, md. 54 vd. maddelerinde haksız rekabete ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Haksız rekabete ilişkin hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olarak ifade edilmiştir. Madde devamında rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırı olacağını ifade etmiştir. TTK md. 55/1/a/4’e göre başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak ve md. 55/1/a/5’e göre, kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirme, haksız rekabet hallerinin başlıcaları arasında sayılmıştır.
Buna karşılık somut olay bakımından yapılan değerlendirmede her ne kadar davacı dilekçesinde TTK kapsamında haksız rekabete ilişkin hükümlere dayanarak davalı marka başvurusunun reddi gerektiğini ifade etmiş bulunsa da somut olayda rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların hangi şekillerde gerçekleştiğine ilişkin bir açıklama getirmemiştir.
Nitekim yapılan inceleme kapsamında da somut olayda marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığı sonucuna varıldığından, rakipler arasında ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların bulunmadığı,
Netice itibariyle, iptale konu YİDK kararında da tespit edildiği üzere davacı markaları ile davalıya ait markaların aynı veya benzer olmadığı, davacıya ait bir takım markalar ile davalı markalarının kapsadığı bazı mal ve hizmet sınıflarının aynı/benzer olduğu, davacıya ait markanın tanınmış marka olmasının markalar arasında ayniyet veya benzerlik bulunmadığından somut olaya etki etmeyeceği, davalı başvurusunun kötüniyetli olmadığı sonuç ve kanaatlerine ulaşılmış açılan davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n R e d d i n e,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.11.03.2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır