Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/198 E. 2021/67 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/198 Esas – 2021/67
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2020/198
Karar No : 2021/67

Hakim : …
Katip : …

Davacı : … -…
Davalılar :…
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin
Dava Tarihi : 12/07/2020
Karar Tarihi : 24/02/2021
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 01/03/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkiline ait 2019/20001 sayılı ve “…” ibareli 43.sınıf kapsamındaki hizmetlere yönelik olarak yapılan marka başvurusuna, davalı … Karaoğlu tarafından … sayılı 29. 30. 31. 35. 43. sınıf kapsamındaki mal ve hizmetler üzerinde “…” ibareli tescilli markasının varlığını göstererek itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın kararı ile SMK m. 6/1 kapsamında benzerlik/karıştırılma ihtimali itirazının haklı bulunduğunu, tescil başvurusunun reddine karar verildiğini, müvekkili tarafından Markalar Dairesi kararına karşı itiraz edildiğini, YİDK 28/03/2020 gün ve … konu sayılı kararı ile Markalar Dairesi Başkanlığınca verilen kararı yerinde gördüğünü ve bu karara karşı yapılan itirazı da reddettiğini, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi doğrultusunda ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığını, kişi adlarından oluşan başvuruların benzerlik değerlendirmesinin hemen hemen aynılık eşiğinde yapıldığını, müvekkilinin uzun süredir sektörde yoğun bir faaliyet göstermekte olduğunu, davalının marka başvurusundan çok önce yoğun tanıtım ve kullanımla “…” ibaresini tanınmış bir marka haline getirdiğini, bu ifade yanına, yanan ocak üzerinde sac, tava ve sac tavayı tutmak için kullanılan pense, şekiller ve bütün bu unsurları içeren yeşil ve sarı renklerinin kullanıldığı elips formu eklendiğini, “…” kelime unsurunun da eğik ve el yazısı fontu ile yazılarak orijinal bir marka oluşturulduğunu, “…” kelimesinin Türkiye’de sıklıkla kullanılan bir özel isim, kişi adı olduğunu, bu kapsamda “…” kelimesinin ayırt edicilik seviyesinin oldukça düşük olduğunu, “…” işareti ile karşılaşan tüketicinin “…” isimli bir kişinin köfte yapıp sattığı izlenimine kapılacağını, yaygın kullanılan isimler ve soy isimlerinin, çok sayıda kişi tarafından kullanılmaları ve günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılmaları gerekçesiyle ayırt edici güçlerinin görece zayıf olduğunu, markalarda yer alan ortak unsur olan “…” ibaresinin hem davalının hem de müvekkilinin ismi olduğundan, davalı yanca da bu isme herhangi bir ayırt edicilik kazandırılamadığından, TÜRKPATENT YİDK kararının hatalı olduğunu, müvekkilleri markasını uzun yıllardır kullanmakta olduğunu, markanın gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkilinin 23 yıldan fazla süredir Bursa’nın Karacabey ilçesinde faaliyet göstererek, sac tavada et kavurma üzerine bölgede tanınmış bir restoran haline geldiğini, birçok yayında kullandığı marka ile birlikte müvekkili hakkında söz edildiğini, sosyal medya da çok sayıda yoruma konu olduğunu, TÜRKPATENT tarafından müvekkiline ait “… & oğulları” markasının tescil edildiğini, 16/01/2019 tarihinde, “… & oğulları” marka işaretinin 43. sınıf yiyecek ve içecek hizmetleri bakımından tescili için 2019/04148 sayılı marka başvurusunda bulunulduğunu, kararının iptali talebinin kabul edilmemesi halinde, davalı … Karaoğlu’nun … sayılı “…” ibareli markanın 43. sınıf yiyecek ve içecek hizmetleri sağlanması hizmetleri yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiklerini, “…” ibareli başvuru markası ile ilgili YİDK kararının iptali talebinin bildirilmiş olmasına karşın, bu talebin kabul edilmemesi, markalar arasında karıştırma ihtimali bulunduğunun değerlendirmesi halinde, müvekkilinin eskiye dayalı kullanımları nedeniyle gerçek hak sahibi olduğunun tespiti ile davalı … Karaoğlu’na ait “…” ibareli … sayılı markanın hükümsüzlüğünün talep edilmesi gerektiğini, müvekkili …’in 23 yıldır “…” markasını tescilsiz olarak kullandığını, Karacabey’de kaliteli yemek ve özgün lezzetlerle yiyecek ve içecek sağlanması hizmeti vererek “…” markasının tanınmasını sağladığını, müvekkilinin “…” markalı işletmesinin, Karacabey ve Marmara Bölgesinin güneydoğusunda tanınmakla kalmamış, birçok gurme uzmanının, sanatçı ve yazarların, ayrıca İstanbul-İzmir arasında aracı ile seyahat edenlerin uğrak yeri olduğunu ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 28/03/2020 tarih ve …sayılı kararının iptaline, davalının … sayılı ve “…” ibareli markasının 43. sınıf “yiyecek ve içecek hizmetleri sağlanması” hizmetleri yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; iltibas tehlikesinin, eski ve yeni markaların aynı veya benzer olup olmadıkları ve aynı ya da benzer mal/hizmetleri kapsayıp kapsamadıkları dikkate alınarak saptandığını, markalar arasında iltibas tehlikesinin, telaffuz, biçim ya da anlam itibarıyla ortaya çıkabildiğini, başvuruya konu markanın, “…” ibaresinden oluşmakta iken, redde mesnet markanın “…” ibaresinden müteşekkil olduğunu, başvuru konusu markada yer alan şekil unsurunun, markaya herhangi bir ayırt edicilik katmadığını, markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, öte yandan, “…” ve “…” ibarelerinin de yiyecek-içecek sektöründe kullanılagelen ve herhangi bir ayırt ediciliği olmayan ibareler olduğunu, davacı başvurusu ile davalı markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu ve markalar arasında karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin kaçınılmaz olduğunu, davacının, kendi başvurusu derdest iken tanınmışlık ya da kullanım sonucu hak sahipliği yolundaki talebini, kendi başvurusunun reddi kararına itiraz prosedürü içerisinde değil, davalıya ait marka başvurularının ilanı üzerine yapılacak itiraz prosedürü içerisinde gündeme getirmesi (getirmiş olması) ve yapmış olduğu itirazların işbu davadan bağımsız biçimde dinlenip karara bağlanması gerektiğini, 6769 sayılı SMK’da hak sahibine itiraz etmek dışında, mükerrer tescile imkan verecek şekilde, tescilli markayı hükümsüz kılmadan markasını tescil ettirme olanağı verilmediğini, davacının öncelikli ve gerçek hak sahipliği iddiasını kendi marka başvuru süreci içerisinde dile getirmesinin hukuka uygun olmayıp dinlenebilir olmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevaplarında özetle; taraf markaları arasında SMK m. 6/1 gereğince ilişkilendirilme ve/veya karıştırılma ihtimali bulunmadığına dair davacı taraf iddialarının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili adına tescillenmiş “…” markası ile davacı tarafça başvurulan “…” markası arasında, “…” ile “…” ibarelerinin yiyecek-içecek sektöründe kullanılan ve herhangi bir ayırt ediciliği olmayan ibareler olduğunu, davacı tarafa ait marka ile davalı müvekkil markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu ve markalar arasında karıştırılma ve ilişkilendirilme ihtimalinin kaçınılmaz olduğunu, davaya konu “…” ibareli marka ile müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaların, ayırt edilemeyecek derecede benzer olmasının yanı sıra, davacı tarafça kullanılan emtianın müvekkilince kullanılan emtia ile birebir aynı olmasının iltibasa neden olabilecek bir durumu doğurduğunu, müvekkilinin daha önce 43. sınıftan tescilli “…” ibareli markasının müvekkilinin inhisarında olduğunu, bu markanın aynısı veya ayırt edilemeyecek derecede benzeri olan “…” ibareli dava konusu markaya ilişkin başvurusundaki ret kararının kanunun ilgili maddeleri gereği tamamen yerinde olduğunu, davacı tarafın “…” başvurusunun müvekkili adına tescilli “…” ibareli markası ile karışıklık yaratacak derecede benzer olması ve müvekkili marka haklarına açık bir tecavüz oluşturması nedenleriyle YİDK tarafından haklı olarak başvurunun reddine karar verildiğini, davacı tarafça iddia edilen “gerçek marka sahipliği” hususunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin ilgili markasını uzun zamandan beri… iline bağlı olan … ilçelerindeki şubelerinde fiilen ve aralıksız olmak üzere kullandığını, “…” markası yıllardan beri aktif kullanılmakla birlikte başlangıç yeri olan… ve çevresinde tüm orta düzey tüketici nezdinde değer yarattığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, markaların ve emtiaların benzer olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalının redde mesnet markasının hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının 2019/20001 sayılı “…” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu 2019/20001 sayılı “…” ibareli marka için davacı tarafından 27/02/2019 tarihinde 43(1-04).Sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davalının … sayılı ve “…” ibareli markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın kabulüne karar verildiği, kabul kararına karşı davacının itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 28/03/2020 tarih ve …sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka ile davalı şahsa ait markalarının kapsadığı mal ve hizmetler karşılaştırıldığında, dava konusu marka kapsamında aynı/aynı tür ve benzer mallar/hizmetler ile birlikte, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımından yapılan değerlendirmede, davaya konu markanın raporda tespit edilen mal ve hizmetleri açısından benzer mal ve hizmetler olduğu, somut olayda, çekişmeli olan sınıflar açısından yapılan değerlendirmede söz konusu mal ve hizmetlerin fazlalığı göz önünde bulundurulmuş, bu mal ve hizmetlerin alıcılarının, genel olarak ortalama tüketiciler olduğu;
Birebir örtüşen belirgin mal ve bu malların satışı ile ilişkili hizmetler arasındaki benzerlik ve ayniyet ilişkilerinin dışında da ilişkili emtialar tespit edildiği, bu kapsamda, davalı markasında yer alan 29. ve 30. sınıfta tescilli mallar ile davacı markalarına tescilli 43. sınıf hizmetler; benzer üretici, ortam-amaç, benzer tüketiciye yönelik sunulması gibi sebeplerle kuvvetli benzerlik ilişkisi içinde olduğu;
Davaya konu markanın “…” ibaresinden ve şekilden oluştuğu, davalı şahıs markasının ise “…” ibarelerini içerecek şekilde kelime markası olduğu;
Anlamsal olarak; markalarda yer alan ibarelerin tamamımın Türkçe kelime olduğu, erkek adı olarak kullanıldığı, arkadaş, dost, eş, koca, zevç anlamlarına geldiği, “tava” ibaresinin bir tür kap olduğu, “…” ibaresinin ise bu kapta yemek yapan kişi anlamına geldiği, “…” ibaresinin ise köfte yapıp satan kimse, satılan veya yenilen yer anlamlarına geldiği, fonetik olarak yapılan karşılaştırmada “…” ibaresinin okunuşunun aynı olduğu, ortak ibarenin önünde yer alan “…”/“…” ibarelerinin ise aynılık derecesini düşürdüğü, görsel olarak yapılan karşılaştırmada, davaya konu markanın kelime ve şekil unsurları içerdiği, yeşil tonlardaki oval fon üzerine, kendine özgü yazı karakteri ile açık yeşil renkte “…” ibaresini ve altında şekil içerdiği, davaya mesnet markanın ise kelime markası olduğu, beyaz fon üzerine siyah tonda tek satıra gelecek şekilde “…” ibaresini içerdiği, bir bütün olarak, anlamsal, görsel ve fonetik olarak, taraf markalarında ayırt edici olmayan veya ayırt edici gücü zayıf olan ibare/ibareler olup olmadığı önem kazandığı, bu kapsamda, ayırt edici gücü zayıf olsa da, minimum tescil edilebilirlik şartını yerine getiren kelime unsurlarının tescil edilmesinin olağan olduğu, buna karşın söz konusu durumun, bu markaların koruma kapsamlarının geniş olduğu anlamına gelmediği, bu tip markaların sınırlı koruma kapsamından yararlanması gerektiği, Avrupa Birliği uygulaması kapsamında, Ekim 2014 tarihinde “Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlıklı bir Ortak Bildirge yayımlandığı, AB Adalet Divanı’nın C-342/97 sayılı kararında ise, “ulusal mahkeme, bir markanın ayırt edici karakterini ve bu ayırt ediciliğin yüksek olup olmadığı değerlendirirken, söz konusu markanın tescile konu malları veya hizmetleri belirli bir işletmeden gelen mallar veya hizmetler olarak gösterebilme ve bu yolla diğer işletmelerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama yeterliliğini bütünsel olarak incelemelidir.” ifadesine yer verildiği, diğer taraftan 6769 s. SMK m. 7/5 uyarınca, kişi adlarının tescilinde dürüstlük ilkesinin gözetilmesi gerektiğine yer verildiği, bu kapsamda, bir ad, önceden alınıp marka tescili yapılmış olsa bile, aynı adı taşıyan bir üçünü şahıs tarafından da dürüstlük ilkesine uymak koşulu ile ve gerekli ayırt edici eki alarak marka olarak tescil ettirebilecekleri, Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 2005/11686E ve 2006/13803 sayılı, “…” kararında, “Davacı ile davalının hemen hemen aynı yıllarda ticarete atıldığını, her iki tarafın da aynı hizmet sektöründe bulunduğunu, ad ve soyadlarından oluşan ticaret unvanlarını, aynı yerde ve aynı ticari faaliyette kullandıklarını, bu şekilde soyadı üzerinde eşit ve paralel hakka sahip olduklarını, KHK m.12 doğrultusunda davalının ticari faaliyetlerinde davacılardan bağımsız olarak soyadını marka olarak tescil ettirmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığını” belirttiği, bu kapsamda taraf markalarında yer alan ortak “…” ibaresinin her iki taraf marka sahibinin adı olduğu, uzun süredir aynı sektör içinde, aynı bölge içerisinde faaliyet gösterdikleri, davacının “… usta” unvanına sahip olduğu, markalarda yer alan diğer unsurlar olan “…”/“…” ibarelerinin ise benzer görülen hizmet açısından zayıf ayırt ediciliğe sahip olduğu, bir bütün olarak, taraf markalarının bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer olmadıkları;
Taraf markaları arasında yer alan ayırt ediciliği olmayan veya zayıf ayırt ediciliğe sahip unsurlar ile birlikte, işaretler arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markanın türüne, yani şekil markası, sözcük markası, ses markası veya bunların karması olup olmamasına göre birçok farklı faktör açısından yapılacak değerlendirmeye bağlı olarak tespit edilebileceği, benzerliğin tespiti, markanın türüne göre farklı unsurları esas almayı da gerektirebileceği, somut olayda, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden, tüketici işlemi ya da tüketiciye yönelik uygulamaların her aşamasında makul düzeyde bilgiye sahip olan gerçek veya tüzel kişi olan ortalama tüketici açısından taraf markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı görmesi halinde, bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanma tehlikesi bulunmadığı;
Davacı şahıs vekili, uzun süredir kullanımlarının olduğunu iddia etmek sureti ile markasının tescilini talep etiği; söz konusu talebin kabul edilebilmesi için önceye dayalı tescilli markanın bulunması gerektiği, somut olayda, davacı tarafından uzunca süredir kullanılan tescilli bir marka bulunmadığından kazanılmış hak iddiasının yerinde olmadığı;
Davacı yan, YİDK kararının iptali istemi ile birlikte, hükümsüzlük talebinde de bulunduğu; davacı yanın tescil talebinden önce eylemli kullanımlarının “…” ibarelerini içerecek şekilde olduğu, davalı şahsın ise markayı 2016 yılından beridir kullandığı, “…” ile “…” arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığı da birlikte değerlendirildiğinde, davalı şahıs markası açısından, 43. sınıfta yer alan hizmetlere ilişkin hükümsüzlük nedeninin oluşmadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Davaya konu 2019/20001 sayı ve “…” ibareli davacı markası ile davalı şahısın itiraza dayanak … tescil numaralı markası arasında benzerlik ve bu benzerlik neticesinde iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davaya konu 2019/20001 sayılı davacı markası açısından, müktesep hak talebinin yerinde olmadığı, … sayılı marka açısından, davacının önceye dayalı kullanımları/kazanılmış hakkı gerekçeleri ile hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, TÜRKPATENT YİDK’nın 28/03/2020 tarih ve …sayılı kararının yerinde olmadığı, YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu, davalı markasının hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
1-TÜRKPATENT YİDK’nın 28/03/2020 tarih ve …sayılı kararının tescile konu tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
2-Davaya konu … sayılı markanın hükümsüzlüğü talebinin reddine,
3-Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubuyla, eksik kalan 4,90-TL harcın davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davanın kısmen reddolunması, davalı kurum ve davalı şahıs kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davanın kabul red oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
7-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40.-TL ilâm harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 1.965,20.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalıların yapmış olduğu bir gider bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.24.02.2021

Kâtip Hâkim 41072
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 62,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 1.800,00.-TL
P.P : 103,00.-TL
TOPLAM : 1.965,20.-TL