Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/195 E. 2021/64 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/195 Esas – 2021/64

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/195
KARAR NO : 2021/64

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
DAVALI : …
DAVA : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/07/2020
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/02/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilleri … … firmasının, Türkiye’nin önde gelen … üreticilerinden biri olduğunu, perakende mağazacılığı alanında kendi işletmesini yaptığı 34 konsept mağazası, 39 bayisi, 132 satış noktası ve online alışveriş kanalı ile satış hizmeti verdiğini, Türkiye’nin ilk renkli … üretimini yaptığını, 90’a yakın marka tesciline sahip olduğunu, 35’ten fazla ülkeye ihracat yaptığını, üretiminin %65’ini ihraç ettiğini, müvekkillerine ait “…” ibareli markaların 07.07.1992 tarihinden beri TÜRKPATENT nezdinde korunduğunu, “…” markasının “…” ve “land” keli-melerinin özgün ve ayırt edici şekilde kısaltılması ile oluşturulduğunu, İngilizcede “land” kelimesinin diyar anlamına geldiğini, Türkçesinin “… dünyası” anlamına geldiğini, dava konusu olan “… dünyası” ibareli markanın müvekkillerine ait markanın tescilli olduğu 21. sınıfta tescilinin istendiğini, söz konusu markanın esaslı unsurunun “…” olduğunu, ayırt edici vasfı olmayan “dünyası” ibaresinin tali nitelikte olduğunu, “… dünyası” ibareli markada markanın asıl karakteristik özelliklerini içeren esas unsurun bulunmadığını, 21. sınıf kapsamında yer alan mallar arasında ayırt edici bir isim olmayıp bu sektörde kullanılan cins, vasıf ve kalite belirten bir niteliğe sahip olduğunu, “…” ibaresinin tüm sektör tarafından kullanılan bir cins ismi olduğunu, eşyaların ana maddesini oluşturan ibarelerin bir kimsenin tekeline verilmesinin mümkün olmadığını, ortalama tüketici nezdinde söz konusu “… dünyası” ibareli markanın diğer markalardan ayırt edici bir marka olarak algılanmayacağını, müvekkilleri şirkete ait tanınmış olan “…” ve “… …” markasının devamı/serisi olarak algılanması ve müvekkilleri şirket ile bağlantılı olduğu intibası uyandırmasının kaçınılmaz olduğunu, davalı şirketin müvekkilleri şirkete ait markadan haksız olarak yarar elde edeceğini, müvekkilleri şirketin menfaatinin zedeleneceğini, söz konusu başvurunun esas unsurunun “…” olması ve iki kelimenin birlikte … sektörünü tanımlayıcı genel anlamı olması nedeniyle başvurunun tescilinin hukuka aykırı olacağını beyanla; … karar sayılı YİDK kararının iptaline, 2019/33667 sayılı “… dünyası” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; başvuru konusu 2019/33667 başvuru numaralı “… dünyası” ibareli markanın asgari ayırt ediciliğe sahip bir marka olduğunu, Marka İnceleme Kılavuzunda “Belirli bir ürün ya da hizmet adının sonuna ‘dünyası’, ‘sarayı’, ‘diyarı’, ‘konağı’, ‘evi’, ‘bahçesi’, ‘durağı’, ‘world’, ‘land’ gibi ibareler eklenerek oluşturulan başvuruların, ayırt edicilik niteliğine sahip olduğu kabul edilir” denildiğinden söz konusu markanın 5/1-b ve c bentleri anlamında reddini gerektirecek bir durumun bulunmadığını, taraf markaları arasında ortak unsur olarak “…” ibaresi kullanılmakta ise de markaların genel izleniminin tamamen farklı olduğunu, zira davacı markalarında esas unsur olarak “…” ibaresinin dikkat çekmekte olduğunu, başvuru konusu markanın ise bütün olarak değerlendirilebilen baskın bir esas unsuru bulunmayan bir marka olduğunu, taraf markaların kavramsal, görsel, işitsel bakımdan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden birbirlerinden farklı markalar olduğunu, dolayısıyla ortalama tüketicinin davacının “…” esas unsurlu markaları ile görsel ve telaffuzu tamamen farklı olan başvuru konusu marka arasında bağlantı kurmayacağı ve karıştırmayacağını, markalar arasındaki farklılıkların benzerliklere göre daha belirleyici rol oynadığını, söz konusu farklılıkların markalar arasında karıştırılma ihtimalini bertaraf edecek etkide olduğunu, markalar arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik bulunmadığını, 6769 sayılı Kanunda “nisbi red sebebi” olarak düzenlenmiş hale göre tanınmış markanın başka mal ve hizmetlerde kullanılabilmesinin önlenmesi için anılan maddede yer alan üç şarttan birinin varlığının gerektiğini, her somut durumda ayrıca ele alınıp incelenmesi gerektiğini, somut olayda bu üç şartın hiçbirisinin gerçekleşmediğini beyanla; müvekkilleri Kurum YİDK tarafından alınan dava konusu kararın usule ve hukuka uygun olduğu gözetilmek suretiyle açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesi ile özetle ;müvekkilleri … Dünyası firmasının ana sözleşme tescil tarihinin 17.05.1978 olduğunu, odaya kayıt tarihinin 20.06.1978 olduğunu, davacı şirketin ise müvekkilleri şirketten çok daha uzun yıllar sonra kurulduğunu, müvekkillerinin davaya konu olan markanın ilk defa değil yıllardır kullanmakta olduğunu, ilk marka tescilini 2013/10682 tescil numarası ile 05.02.2013 tarihinde 35. sınıfta gerçekleştirdiğini, davacının benzerlik iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı markası olan “…” ibaresi ile müvekkillerine ait 2019/33667 başvuru numaralı “… dünyası” markasının kavramsal, görsel, işitsel ve bütünsel olarak birbirinden farklı olduğunu, müvekkillerinin markasının esas unsurunun salt “…” ibaresi olmayıp markanın bütünü esas unsur olarak “… dünyası” olarak tescil edildiğini, her iki marka karşılaştırıldığında tek benzerliğin markaların ilk 3 harfi olan “por” ibaresinin olduğunu, bu 3 harflik benzerliğin davacıya kazanılmış bir hak sağlamasının mümkün olmadığını, bu ibareyi davacının tekelleştirmesinin mümkün olmadığını, davacı markasının esas unsurunun “…” olduğunu, müvekkillerine ait markanın esas unsurunun ise “… dünyası” olduğunu, markaların birbirinden rahatlıkla ayırt edilebildiğini, görsel olarak birbirinden farklı olduğunu, davacı markalarının hiçbirinde müvekkillerine ait marka şeklindeki gibi bir çizim kullanılmadığını, renklerin hiçbirinin bir benzerlik yaratmadığını, markalardaki ibarelerin işitsel olarak birbirini yansıtmadığını, okunuş, hece ve ses anlamında birbirinden farklı olduğunu, işitsel bir benzerlik bulunmadığını, Yargıtay’ın bir kararında ticaret unvanının markada olduğu gibi kullanılması halinin marka tecavüzü niteliği doğurmayacağına karar verdiğini, TÜRKPATENT üzerinden sorgulama yapıldığında davacının 08.04.2005 tarihinde T/02833 olarak tanınmış marka başvurusu yaptığını ancak bu markanın tanınmış olmaması nedeniyle kurum tarafından reddedildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları, WIPO ve TÜRKPATENT’in getirdiği kriterler dikkate alındığında davacı markasının yeterince tanınmış olmadığını, ATAD, OHIM, Yargıtay HGK ve AB Marka Tüzüğü’nün 52/1-b maddesi dikkate alındığında davacının kötü niyet iddiasının gerçeği yansıtmadığı, müvekkillerinin söz konusu marka ile faaliyetinin yeni olmadığını, 2003 yılından beri marka başvurusu gerçekleştirdiğini, unvanının tescil başvurusunu yaptığını, kötü niyet iddiasının koşullarının oluşmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
I-6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu Kapsamında, Herhangi Bir Ayırt Edici Niteliğe Sahip Olmayan İşaretler Kavramı;
6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) 5/(1). maddesinin (b) bendi ile kastedilen; somut ayırt edici niteliktir.
İşaret bilindiği üzere, bir mal veya hizmeti ifade eden, onu tanıtmaya, diğerlerinden ayırt etmeye yarayan simgedir. Ayırt edicilik ise ikiye ayrılır. İlki soyut ayırt ediciliktir. Madde kapsamına giren, somut ayırt edicilik, soyut ayırt edicilikten farklıdır. Somut ayırt ediciliği tanımlamak için, soyut ayırt edicilik ve markanın tanımına bakmak gerekir. SMK m. 4 uyarınca “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”. SMK m.5/1-(a), soyut ayırt edicilik kapsamında, m.4 kapsamında marka olamayacak işaretlerin tescil edilmeyeceğini düzenlemektedir. Yani bir işaretin herhangi bir mal ve hizmetle ilgisi olmaksızın marka olabilmek için gerekli ayırt ediciliğinin olup olmadığının tespiti gereklidir. Bazı kelime ve kavramların örneğin, “marka, süper, mükemmel, ekstra, ultra, kalite” hiçbir mal ve hizmet için tescilinin mümkün olmaması gibi.
İkinci ise somut ayırt ediciliktir. Madde kapsamına giren, somut ayırt edicilik, yukarıda izah edilenden farklı olarak, bir işaretin belirli bir mal ve/veya hizmet açısından ayırt edici olup olmaması anlamındadır. Bir ürünün şeklinin o ürün için tescil edilmemesi somut ayırt ediciliğinin olmamasındandır. Soyut ayırt edicilik marka olabilirliğin bir koşuludur, somut ayırt edicilik ise, tescil edilebilirliğin bir koşuludur. Diğer bir deyiş ile somut ayırt edicilik, bir işaretin belirli bir mal ve hizmet bakımından ayırt edici olmasıdır. Eğer işaretin tescili talep edilen mal veya hizmetin bir özelliği, amacı ya da vasfıyla ilgili bilgi veriyorsa, somut ayırt edicilik gücüne sahip değildir. Kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanma ancak somut ayırt ediciliğin bulunmaması halinde söz konusu olabilir.
II-6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu Kapsamında, Ticaret Alanında Cins, Çeşit, Vasıf, Kalite, Miktar, Amaç, Değer, Coğrafi Kaynak Belirten veya Malların Üretildiği, Hizmetlerin Yapıldığı Zamanı Gösteren veya Malların ve Hizmetlerin Diğer Karakteristik Özelliklerini Belirten İşaret ve Adlandırma Kavramları;
6769 sayılı SMK 5/(1). maddesinin (c) bendi kapsamı dâhilinde kalan başvuruların mutlak nedenle reddedileceği hüküm altına alınmıştır.
Marka nitelik olarak sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için tüketiciler nezdinde ayırt edicilik şartını sağlamıyorsa tecil edilmeyeceği belirtilmiştir.
Başvurusu yapılan mal veya hizmet açısından tanımlayıcı olan marka, herkesin kullanımına açık tutulması gereken ve hiç kimsenin tekeline verilemeyecek işaretlerin tescil edilemeyeceği 5. madde hükmü ile düzenlenmiştir. Marka olamayacak işaretlerin, münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların ret nedeni olarak yasalaşmasındaki temel amaç, rekabetin bozulmasının önüne geçilmesi ve diğer üreticiler ile tüketicilerin bundan zarar görmesinin önlenmesidir.
Mal veya hizmetlerin cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç ve değerini tanımlayan işaretlerin marka olarak tescilleri, bu tür işaretler doğrudan doğruya ve özel bir zihni çaba harcamadan mal ve/veya hizmetin kendisini veya malı ifade ettiği takdirde yasaklanmıştır. Bu bağlamda, sigara için “Hafif Türk Tütünü” ibaresinin, otomobil için “oto” sözcüğünün ve ilacı oluşturan bileşenlerden, yani hammaddelerden birinin adının o ilaç için marka olmaları söz konusu olamaz. Ancak bu tür sözcüklerin başka mallar için marka olarak tescil edilmeleri mümkündür. Örneğin sigara için “oto” sözcüğü marka olarak seçilebilir. Buna karşılık, vasıf gösteren hafif anlamındaki “ultra light”, miktar gösteren “düzine” ve “gram” sözcüklerinin marka olarak tescil edilmeleri mümkün değildir. Tüm bu ve benzer işaretlerin ortak yönü çoğu zaman kamu malı haline gelmiş, ilgili oldukları mal veya hizmetin mahiyetini, kendini ve imal tarzını gösteren serbest işaretler olmalarıdır.
Bir işaret, tescil edileceği mal/hizmet sınıfını tanımlamaktan ne kadar uzaklaşır, ona ne kadar yabancı olursa, o kadar ayırt edici nitelik kazanmış olur. Örneğin “diesel”, araçlar için bir yakıt türü olduğundan, bu kapsamda tescil edilmek istendiğinde, ilgili piyasada ayırt edicilik sağlayamaz. Buna karşılık, giyim eşyaları için tescili olanaklıdır.
ABAD, bir işaretin tanımlayıcı olup olmadığı incelenirken; öncelikle bu işaretin, tescil istenen mal/hizmetleri diğer firmaların mal/hizmetlerinden ayırt edip etmediğine, daha sonra markanın tescilinin istendiği mal/hizmet ile işaret arasındaki bağlantıyı hitap edilen ortalama tüketicinin ne şekilde algılayacağına bakılması gerektiğini belirtmektedir. Bu doğrultuda verdiği ABAD’ın bir kararında belirttiği üzere, tanımlayıcılık; somut, doğrudan ve başka bir çağrışım yapmadan söz konusu olmalıdır.
6769 s. SMK m. 5/1-(c) uyarınca, ticaret alanında coğrafi kaynak belirten işaretler de markada münhasıran veya esas unsur olarak yer alamazlar. Bunun sebebi, kamuya ait olan bir yer adının kullanımının tek bir kişinin tekeline verilememesi ve o yerde yetişen ürünlerin şöhretinden tek bir kişinin istifade etmesinin önlenmesidir. Coğrafi yer adı konusunda herhangi bir sınırlayıcılık bulunmadığından; bir ülke, bölge, şehir, göl ya da dağ ismi dahi olabilir. Başvuruya ayırt edicilik katan başka bir unsur olmaması hâlinde, markayı oluşturan coğrafi yer adı, tescil talep edilen mallar ve hizmetler için bilinir, ünlü ya da o mal ve hizmeti doğrudan anımsatıyorsa ve ürün için menşei bildiriyorsa başvuru reddedilir.
III-6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu Kapsamında, Aynılık veya Benzerlik Kavramları;
Aynılık veya benzerlik incelemesinde, inceleme yöntemi;
Birinci olarak; ikinci markanın, birinci markanın kullanıldığı ürün ya da hizmet ile aynı ya da aynı tür (türdeş) ürün ya da hizmet için kullanılıyor olup olmadığının tespiti,
İkinci olarak; sonraki markanın, önceki marka ile tamamen aynı veya benzer olup olmadığının tespiti şeklindedir.
İltibas değerlendirmesinde bütünsellik ilkesi esastır. Markalar arasında benzerliğin olup olmadığına, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki dikkate alınarak karar verilir. İltibasın fiilen gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur. Sadece iltibas ihtimalinin varlığı yeterlidir. Markalar arasındaki benzerliğin, tüketicileri, satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine bir başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, tüketicilerin iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları/hizmetleri üreten/yapan işletmeler arasında idari ekonomik açıdan bir ilişkinin bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas ihtimali kapsamında sayılmalıdır. Markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması, markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen, iltibasa yol açabilir.

IV-6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu Kapsamında, Tanınmış Marka Kavramı;
Bir markanın tanınmışlık ile ilgili nispi tescil engeli anlamındaki korumadan yararlanı-labilmesi ve markanın (aynı veya farklı mal ve hizmetler yönünden) korunabilmesi için;
 Sonraki başvuru sahibi ile önceki marka sahibi arasında bağlantı olma ihtimali,
 Önceki marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
 Önceki marka hakkı sahibinin ününden ve marka değerinden haksız yarar sağlama,
 Önceki markanın itibarına zarar verme,
 Önceki markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi unsurların bulunması aranmaktadır.
Diğer ifadeyle markalar benzer olmalı ve emtia listeleri ise aynı veya benzer olmamalı ki tanınmışlık incelemesine sıra gelsin ve önceki tanınmış markanın koruma kapsamı tanın-mışlık sebebi ile genişletilerek sonraki benzer markanın farklı emtia/hizmet üzerindeki tescili engellensin.
Tanınmışlığa ilişkin tescil engeli anlamında önceki markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması, tanınmış marka sahibinin ürettiği ürüne olan güven nedeniyle, üçüncü kişilerde, bu ürünlerin de önceki marka sahibi tarafından üretildiği hissi uyandırarak, satın almalarını sağlayabilir. Bu durum, marka sahibi arasında bağlantı olma veya haksız yararlanma olgusu olarak tanımlanabilir. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için, önceki marka sahibi ile sonraki markayı kullanacak olanların benzer tüketici kategorisine sahip olmaları ve benzer eğilimleri göstermeleri gerekmektedir. Yani önceki markayı kullananların, sonraki markayı da kullanacak olmaları ve bu markalar arasında bağlantı kurma ihtimallerinin olması gerekmektedir.
Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin farklı mallar için tescilinin, tanınmış markadan haksız yarar sağlayıp sağlamayacağı, onun itibarına zarar verip ver-meyeceği ve/veya onun ayırt edici karakterini zedeleyip zedelemeyeceği hususlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gereklidir. Çünkü aynı veya benzer markanın çok sayıda gerçek veya tüzel kişi tarafından kullanılması ve özellikle herkesin bildiği, sık biçimde kullandığı bir işaret yahut isim olması halinde, anılan işaretin farklı mallarda tescilli tanınmışlık kazanan markanın itibarından haksız yarar sağlamayacağı gibi, onun ayırt edici karakterini de zedelemez. Tescil edilip tanınmışlık vasfı kazanan markanın orijinal bir işaret olmaması, diğer bir deyiş ile yeni oluşturulmuş bir kelimeden oluşmaması ve herkes tarafından bilinen bir işaret olması da onun reklam değerine ve gücüne olumsuz yönde etki eder.
Aynı şekilde, markanın reklam değeri yani imajı ile hafızalarda edindiği yer ile tanın-mışlık düzeyi de nazara alınacak önemli ve vazgeçilmez kriterlerdir. Tanınmışlığı belirleyebil-mek için en etkili yol pazar araştırmaları yaptırmaktır. Markanın tanınmışlığının sağlanmasın-da ise en etkili yöntem ulusal düzeyde reklam faaliyeti yürütmektir. Ulusal düzeyde reklam faaliyeti de en etkili bir şekilde ulusal yayın yapan TV reklamları ve daha sonra da ulusal yayın yapan gazete-dergi reklamları ile yapılabilmektedir.
Değerlendirmeler;
Ayırt Edicilik ve Tanımlayıcılık Açısından Yapılan Değerlendirme;
Davaya konu markaya ait tescili istenilen sınıflar incelendiğinde, elektriksiz ev gereçleri, yemek servis takımları gibi 21. sınıfta yer alan mallar ile birlikte, özellikle; … yemek takımları, tabaklar, fincanlar, sürahi setleri, bardaklar, tencere ve tencere setleri, kızartma tavaları, … tepsilerin sayıldığı,
Davaya konusu … sayılı … DÜNYASI+ŞEKİL ibareli işaret incelendiğinde; … Dünyası ibarelerinden oluştuğu, marka kompozisyonu içinde, beyaz fon üzerine tek satıra gelecek şekilde, “… dünyası” ibarelerinin yer aldığı, ibarelerin ilk harflerinin kırmızı ,kalanının siyah renkte olduğu, ibarelerin üstünde ve altında kırmızı tonda çizginin yer aldığı, bu hali ile figüratif özellik içerdiği, ibarelerin Türkçe olduğu, anlamına bakıldığında “…” ibaresinin, kaolinden yapılma, beyaz, sert ve yarı saydam çömlek hamuru ile bu hamurdan yapılmış (tabak vb.) anlamlarına geldiği, “dünya” ibaresinin ise, üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü, dış, çevre, ortam, inançları bir olan ülke veya insanlar topluluğu, meslek veya iş birliği içinde bulunan kimseler, camia, herkes, duygu, düşünce ve hayal âlemi anlamlarına geldiği (Güncel Türkçe Sözlük, TDK), her iki kelimenin birlikte kullanılması halinde isim tamlaması meydana geldiği, porselene ait her şey, … içeren ortam, … işleri, uğraşıları vb anlamlara geldiği, türetilmek sureti ile oluşturulduğu, tescili istenen mallar açısından, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin bulunmadığı fakat “dünya” ibaresinin tek başına ayırt ediciliği ile birlikte, “… dünyası” ibaresinin, özellikle tescili istenen sınıfta kullanılan bir terim olmadığı, markanın düşük de olsa bir ayırt edicilik seviyesine ulaştığının kabul edilmesi gerektiği, bu hali markanın tescili istenen mallar ile kavramsal bir bağının bulunmadığı, tescili talep edilen malların özelliklerini doğrudan belirtmediği, ilgili tüketici kesiminin, söz konusu malların makul düzeyde bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı ortalama tüketicilerinin algısında ayırt edilebilme işlevini yerine getirebileceği, herhangi bir bilgilendirme algısı yaratmadığı,
Yargılama konusu markanın 6769 s. SMK m.5/1-(b) kapsamında yer alan mutlak ret nedenlerini aşacak düzeyde olduğu,
AB Adalet Divanı’nın C-342/97 sayılı kararında, “ulusal mahkeme, bir markanın ayırt edici karakterini ve bu ayırt ediciliğin yüksek olup olmadığı değerlendirirken, söz konusu markanın tescile konu malları veya hizmetleri belirli bir işletmeden gelen mallar veya hizmetler olarak gösterebilme ve bu yolla diğer işletmelerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama yeterliliğini bütünsel olarak incelemelidir.” ifadesine yer vermiştir.
6769 s. SMK m.5/1-(c) kapsamında ise yapılan değerlendirmede ise, yukarıda da değinildiği üzere markanın somut ayırt edicilik vasfına sahip olduğu, tüketici tarafından davaya konu işaret görüldüğünde refleks olarak mal ve hizmet ile işaret arasında bağlantı kurulamayacağının değerlendirildiği, davaya konu işaretin tanımlayıcı olup olmadığı araştırılırken işaretin ihtiva ettiği tüm unsurlar ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekeceğinden, kelime unsurları ağır basan “… dünyası” ibareli markanın, tescili talep edilen 21. sınıf malları açısından ortalama tüketicilerin tescili talep edilen işaret ile mallar arasında, (ancak ilave bir irdeleme ya da analiz olması halinde) bir ilişki kurabileceğini, bu hali markanın tanımlayıcı olmadığı, markada yer alan ibarelerin tek tek ve kombinasyon içinde cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirtmediği, malların yapıldığı zamanı göstermediği, diğer karakteristik özelliklerine atıf yapılmadığı, davaya konu markanın 6769 s. SMK m.5/1-(c) kapsamında sayılmayacağı,
İnceleme Konusu Markaların Mal/Hizmet Listelerinin Karşılaştırılması;
Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken kullanılan inceleme yöntemi;
Mal ve hizmetlerin benzerliğinde ortalama alıcı kitlesi, son kullanıcıları, malın satın alınmasına ayrılan zaman, satışa sunulma kanalları ve biçimi, birinin diğerini ikame etmesi gibi faktörler etkili olur.
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isimle teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin fark-lı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçeye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar da aynı olarak kabul edilecektir.
Benzer mal ve hizmetler ifadesi, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermek-tedir. Bu çerçevede, aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayılabilecek ilişkili mal ve hiz-metler de benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriğine girmektedir.
Mal / hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği şu durumlarda ortaya çıkabilir:
− Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,
− Malların fiziksel görünümünün benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,
− Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,
− Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzer-lik,
− Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
Bu kapsamda; Yargılama konusu olayda dava konusu marka ile davacı markasının kapsadığı mallar karşılaştırıldığında, dava konusu marka kapsamında aynı/aynı tür ve benzer mallar ile birlikte, kullanım amaçları, işlevleri ve birbirleri ile olan ilişkileri (alternatif veya tamamlayıcı olması) bakımın-dan yapılan değerlendirmede, davaya konu markanın tescil talep edilen sınıfta yer alan yukarıda işaretli mallarının, davacı markaları ile aynı / aynı tür ve /veya benzer mal-lar/hizmetler olduğu,
İtiraza mesnet markalarda yer alan perakendecilik hizmeti içinde sayılan mallar ile davaya konu markada yer alan mallar arasında üretim ve satım arasında sıkı bir ilişki olduğu, bu nedenle benzer kabul edilmesi gerektiği, farklı sınıflarda yer alan bazı malların birbirleri ile yakın ilişki içinde oldukları, tamamlayıcı öğeler içerdikleri kabul edilmiştir.
Somut olayda, çekişmeli olan sınıflar açısından yapılan değerlendirmede söz konusu mal ve hizmetler açısından bu mal ve hizmetlerin alıcılarının; bir kısmının ortalama seviyedeki tüketiciler, diğer bir kısmının da ortalama seviyedeki tüketicilere nazaran daha yüksek derecede bilince/dikkate/özene ve gözlem seviyesine sahip tüketiciler olduğu kabul edilmiştir. Öyle ki; çekişmeye konu olan söz konusu malların bir kısmının tüketicinin gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçları [Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç), elektrikli-elektriksiz makyaj temizleme aletleri, pudra ponpon-ları, tuvalet eşyaları için kutular. … YEMEK TAKIMLARI, TABAKLAR, FİNCANLAR, SÜRAHİ SETLERİ, BARDAKLAR, TENCERE ve TENCERE SETLERİ, KIZARTMA TAVALARI, POR-SELEN TEPSİLER.+ nedeniyle; diğer bir kısmının ise gündelik ihtiyaçlarının dışında daha ziyade kişinin özel ihtiyaçları, hobisi veya mesleği nedeniyle kullanabileceği *Elektriksiz temizlik alet-leri ve gereçleri:….., çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, ………, elektrikli olma-yan cilalama makineleri, ……. Ev hayvanları için kafesler, akvaryumlar, vivaryumlar, terrar-yumlar. Fare kapanları, haşerat tuzakları, sinek ve haşeratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeç-leri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlen-memiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan). türden olduğu,
Dolayısıyla 1. tasniflemedeki ilgili tüketici kitlesi, günlük rutinindeki ihtiyaçlarını karşılamak için söz konusu malları sık satın almasa da sık sık kullanan; ortalama/makul derecede bilince, dikkate, özene ve gözlem seviyesine sahip olan ortalama seviyedeki tüketicilerdir. Bu çevre her ne kadar genellikle markaların zihinlerinde kalan, beliren ve çağrışım yaratan kısımları üzerinden hareket etse de ürünlere ilişkin hiçbir şekilde araştırma yapmadıklarını ve zaman harcamadıklarını söylemek de çok olası değildir. Öte yandan 2. tasniflemedeki ilgili tüke-tici kitlesi ise özel ihtiyacı, meraklısı olduğu hobisi veya profesyonel işi ile ilgili olabilecek malları satın alan tüketicilerdir. Bu tüketiciler, ortalama seviyedeki tüketicilere nazaran daha yüksek derecede bir bilince/dikkate/özene ve gözlem seviyesine sahiptir. Dolayısıyla söz ko-nusu tüketiciler, bu ürünleri satın alma kararını verdiği süreçte daha uzun vakit geçirmekte, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/kullanışsız ürün alma riskini azaltmaya çalışmakta, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını vermektedir. Sonuç olarak somut olayda; çekişmeye konu olan emtiaların hitap ettiği tüketicilerin hem ortalama hem de ortalamaya nazaran daha yüksek derecede bilinçli/dikkatli/özenli/seçici alıcılar olduğu, kanaatine varılmıştır.
İltibas ihtimalinin ilk şartı olan malların aynılığı/benzerliği kriterinin, somut uyuşmazlık açısından, dava konusu markanın tescili talep edilen bütün malları açısından sağlanmış olduğu görülmektedir.
İnceleme Konusu Markaların Karşılaştırılması;
Hem davalı şirkete ait hem de davacı şirkete ait markalar karşılıklı olarak değerlendirildiğinde;
Davaya konu markanın, şekil ve kelime unsurlarını birlikte içerdiği, “… dünyası” ibarelerinden oluştuğu, davacı şirket markasında “…” ibaresi ortak olacak şekilde, çeşitli şekil ve kelime unsurlarının yer aldığı görülmüştür.
Anlamsal olarak yapılan karşılaştırmada, davaya konu markada yer alan ibarelerin ayrı ayrı anlamlarına yukarıdaki bentte yer verilmiştir. Marka içinde yer alan kelimeler Türkçe olup, her iki kelimenin birlikte kullanılması halinde isim tamlaması meydana geldiği, porselene ait her şey, … içeren ortam, … işleri, uğraşıları vb anlamlara geldiği, türetilmek sureti ile oluşturulduğu, davacı yanın markalarında yer alan ve ortak ibare olan “…” ibaresinin ise, davacı yan beyanları doğrultusunda, “porcelain” ve “land” ibaresinin birleştirilmesinden türetildiği, İngilizce olan kelimelerden, “porcelain” ibaresinin “…”, “land” ibaresinin ise “yer, arazi, toprak, vb” anlamlarına geldiği, markanın tek kelime haline getirilmesi ile anlamlarından bağımsız hale dönüştüğünün görüldüğü, fonetik yapılan karşılaştırmada, taraf markalarında yer alan unsurların farklı farklı telaffuz edildiği, bu hali ile markaların birbirlerinden farklı olduğu, davacı yana ait 2000 09784 ve 174625 tescil numaralı markalarda “… …” / “… porcelain” ibarelerinin okunuşlarında ortak olan “…” ibarelerinin aynı olduğunun kabul edilmesi gerektiği, her iki markada yer alan “…” ibaresinin ise aynılığı ortadan kaldırdığı, görsel açıdan yapılan karşılaştırmada, davaya konu markanın, beyaz fon üzerine tek satıra gelecek şekilde, “… dünyası” ibarelerinden oluştuğu, her iki kelimenin ilk harflerinin kırmızı kalanının siyah tonda olduğu, kelimelerin üstünde ve altında, birbirinin izdüşümü şeklinde kırmızı tonda çizginin yer aldığı, davaya esas teşkil eden markaların bazılarının kelime markası, bazılarının ise kelime ve şekil markası olduğu,… tescil numaralı markaların kelime markaları olduğu, beyaz fon üzerine, siyah tonlarda, çeşitli yazı karakterleri ile “… style”, “… aşktır… kadında”, “… lımoges” ve “proland” ibarelerini içerdiği, … tescil numaraları markaların, kelime unsuru ile birlikte şekil unsuru da içerdiği, benzer nitelikte, beyaz fon üzerine, “…” ibaresi ile birlikte, “p” harfini tamamlar veya “p” harfi oluşturur şekilde şekil bulunduğu, … tescil numaralı markanın mavi tonlarda, diğer markaların ise siyah tonlarda kompozisyon edildiği, bir kısım markalarda sırası ile ortak ibare dışında “…”, “…”, “prestige”, “perspective”, alumılıte ultra strong”, “…”, “porcelain” ibarelerini içerdiği, … tescil numaralı markalarda tek kelime unsurunun “…” olduğu, “… dünyası” ibaresi ile ilgili yapılan incelemede zayıf düzeyde ayırt ediciliğe sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Ayırt edici gücü zayıf olsa da, minimum tescil edilebilirlik şartını yerine getiren kelime unsurlarının tescil edilmesinin olağan olduğu, buna karşın söz konusu durumun, bu markaların koruma kapsamlarının geniş olduğu anlamına gelmediğini, bu tip markaların sınırlı koruma kapsamından yararlanması gerektiği kabul edilmektedir. “… dünyası” / “…” ibareli markalar arasında bir bütün olarak, anlamsal, görsel ve fonetik olarak yapılan incelemede, taraf markalarının bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer olmadıkları, taraf markalarında yer alan ortak ibarelerin birbirlerinden farklı olduğu, “…” ibaresinin üretildiği kelimelerin anlamlarından koptuğu, farklı bir hale geldiği, “…” ibaresini gören tüketicinin “porcelain” ve “land” ibarelerinin birleşimi olduğunu düşünmeyeceği, davaya konu markalarda yer alan baskın “…” veya “…” şekil ibarelerinin taraf markalarını birbirlerinden ayırdığı, taraf markalarında ortak olan “porcelain” ve “…” (2000 09874 ve 174625 sayılı davacı markalarında yer alan) ibarelerin tek başına markaları birbirlerine yakınlaştırmadığını, bu kapsamda yapılan değerlendirmede, …Temyiz Kurulu, markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin düşük olması haline ilişkin ilkeleri saymış, bu kapsamda, eğer markalar ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeriyorsa, karıştırılma olasılığı değerlendirmesi, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanacağı, değerlendirmede, ortak olmayan unsurların benzerlikleri – farklılıkları ve ayırt edici niteliklerinin dikkate alınacağını kabul edilmiş olmakla, “… dünyası” markasının oluşturduğu anlam, “…” ibaresindeki ayırt edicilik birlikte değerlendirilmiş, taraf markalarında ilk bakışta iltibasa meydan verecek benzerlikteki yazı, şekli ve renk kullanımının bulunmadığı, bir bütün olarak, anlamsal, görsel ve fonetik olarak yapılan incelemede, taraf markalarının bu hali ile karıştırılma ihtimaline neden olabilecek derecede benzer olmadıkları,
Yukarıdaki bölümde de belirtildiği gibi, taraf markaları arasında yer alan ayırt ediciliği olmayan veya zayıf ayırt ediciliğe sahip unsurlar ile birlikte, işaretler arasındaki benzerlik değerlendirmesi, markanın türüne, yani şekil markası, sözcük markası, ses markası veya bunların karması olup olmamasına göre birçok farklı faktör açısından yapılacak değerlendirmeye bağlı olarak tespit edilebilmektedir. Benzerliğin tespiti, markanın türüne göre farklı unsurları esas almayı da gerektirebilmektedir. Somut olayda, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden, tüketici işlemi ya da tüketiciye yönelik uygulamaların her aşamasında makul düzeyde bilgiye sahip olan gerçek veya tüzel kişi olan bir kısım ortalama tüketici ve bir kısım da ortalamaya nazaran daha yüksek derecede bilinçli/dikkatli/özenli/seçici alıcılar açısından, tüketicinin taraf markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı görmesi halinde, bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanma tehlikesi bulunmadığı,
Bu noktada, yukarıdaki adı geçen temyiz kurulu kararının devamında; “Bir firmanın ayırt edici gücü olmayan, tanımlayıcı olan veya ayırt edici gücü düşük olan bir markayı seçerek, bu markayı piyasada kullanmakta serbest olduğu şüphesizdir. Bununla birlikte, söz konusu firmanın bunu yaparken, aynı veya benzer tanımlayıcı bileşenleri başka firmaların da kendisiyle eşit derecede kullanma hakkına sahip olduğunu kabul etmesi gerekir.Karıştırılma olasılığı değerlendirmesinde ayırt edici olmayan unsurlara büyük önem vermek AB Marka Direktifi’nin gerekçesine (mantığına) aykırı olacaktır. Birbirlerinden bağımsız olarak veya bütün olarak ayırt edici olmayan kelime ve/veya figüratif unsurlarından oluşan bir markanın sahibinin, bu unsurlardan birisinin başka bir markada yer alması nedeniyle karıştırılma olasılığı iddiasını başarıyla öne sürebilmesi mümkün olmamalıdır. Bunun mümkün olması halinde, ayırt edici olmayan ve tanımlayıcı unsurların haksız biçimde geniş korumadan faydalanması hali ortaya çıkar ve bu durum, özellikle ilgili terimin üçüncü kişilerce kullanımının ticaretin olağan ve dürüst akışı içinde gerçekleştiği hallerde, diğer tacirlerin ayırt edici olmayan ve tanımlayıcı olan aynı işareti kullanımını engeller.” İfadelerine yer vermiştir.
Davacı, her ne kadar dosyaya markasının tanınmışlık düzeyine ulaştığını gösterir nitelikte, piyasa araştırması, satış rakamları/faturaları, yurt içi ve yurtdışı satış ağı vb. delilleri sunmamış olsa da, “…” ibaresinin sofra ve mutfak ürünleri içerisinde belli bir tanınmışlık düzeyine ulaştığının kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmiş fakat taraf markalarının benzer olmadığı tespit edilmekle, davacının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı,
Netice itibariyle,
– … numaralı davalı şirket markasının, 21. sınıfta tescilli malları açısından 6769 sayılı SMK 5/1-(b) maddesi kapsamında, tescil engeli içinde kalmadığı,
– … numaralı davalı şirket markasının, 21. sınıfta tescilli malları açısından 6769 sayılı SMK 5/1-(c) maddesi kapsamında, tescil engeli içinde kalmadığı,
– Davaya konu … sayılı davalı şirket markası ile davacı şirketin itiraza ve hükümsüzlüğe dayanak markaları arasında benzerlik ve bu benzerlik neticesinde iltibas ihtimalinin bulunmadığı,
– Davacı markalarının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağı, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 22.04.2020 tarih ve … sayılı kararının yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.24.02.2021

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır