Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/185 E. 2021/103 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.

2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/185
KARAR NO : 2021/103

HAKİM : … …
KATİP : …

DAVACI : …

T.C Kimlik No: …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 1-……
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : 2- … …
T.C Kimlik No:…
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 30/06/2020
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle,Davacının, … sayılı marka başvurusuna yaptığı itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiğini ancak YİDK kararı ile marka başvurusunun kabulüne karar verildiğini, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının …Baharatları Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’nin kurucusu olduğunu, firmanın 1964 yılından beri baharat sektöründe faaliyet yürüttüğünü, sektörünün öncüsü olduğunu, Türkiye’nin alanında bir numaralı firması olduğunu, halen Türkiye baharat pazarının %70’inin …Baharatları şirketine ait olduğunu, …markasının 2006 yılında tanınmış marka olarak tescil edildiğini, dava konusu YİDK kararında davalı Kurum gerekçelerinden birinin, dava konusu markaların “…” ibaresini ortak olarak içermekle birlikte bu ibarenin maruf yer adı olması ve bu sebeple ayırt edici niteliğinin yüksek olmaması, ayrıca ihtilaflı ibarenin coğrafi yere ait ürün adı algısı yaratması olduğunu, oysa davacının …markasının tanınmış marka olduğunu, ülkemizde markayı bilmeyen, marketlerde markaya rastlamamış kişi bulunmadığını, bu bakımdan markanın ayırt ediciliğinin çok yüksek olduğunu, yine YİDK kararında, dava konusu markalarda …ibaresi dışındaki unsurların farklılaştığının, başvuruda itiraz sahibi şirket ile işletmesel bağıtlandırmayı tesis edecek başkaca bir unsurun bulunmadığını ve itiraz gerekçesi bilinir “…baharatları”” markalarının tüketici algısında çağrıştırma ihtimali de dahil bağlantı kurma ihtimalinin bulunmadığının ifade edildiğini, bu değerlendirmenin hukuka aykırı olduğunu, taraf ürünlerinin çok benzer olduğunu, her iki markanın da gıda sektöründe kullanıldığını, davacının baharat ürünleriyle birlikte çay ve unlu mamuller gibi daha pek çok ürünün üretimini yaptığını, bu nedenle tüketicinin dava konusu markayı davacı markasının bir devamı olarak algılayabileceğini, davalı markasının asli unsurunun …kelimesi olduğunu, seri marka izlenimi yarattığını, son olarak YİDK kararında davalının önceki tarihli …markalarının varlığının red gerekçesi olarak gösterildiğini, oysa davalının önceki tarihli 98/000966 ve… no.lu markalarının dava konusu markayla ilgisi olmadığını, bu markaların asli unsurunun … olduğunu, … sayılı markanın ise hükümsüzlük tehdidi altında olduğunu ve bu davanın da açılacağını, bu markaların davacı için kazanılmış hak teşkil etmeyeceğini, daha önce dava konusu markaların benzer olduğu gerekçesi ile davalı başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, davalının kötüniyetli olduğunu, yaklaşık on yıldır …markasını değişik yollar deneyerek almaya çalıştığını, başvuruların Kurum tarafından reddedildiğini, belirterek, 09/04/2020 tarihli … sayılı YİDK’nın iptaline ve 2018/44194 sayılı “1968 meşhur ….” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu markaların SMK m. 6/1 anlamında benzer olmadığını, genel görünüm olarak karıştırılma ihtimali bulunmadığını, …ibaresinin herkesçe bilinen coğrafi yer adı olmakla ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davalının önceki tarihli tescilli markalarının YİDK kararında dikkate alındığını, markalar benzer olmadığından tanınmışlığa dayalı red koşullarının oluşmadığını, kötü niyet iddiasına ilişkin delil sunulmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Türkiye’nin en büyük yerel gazetesi olan Olay Gazetesi haberine göre “….” nın 1968 yılından beri imalatı gerçekleştirilen, Avrupa ve Ortadoğu’ya ihracatı yapılan özel bir tatlı olduğunu, rengi ve şekli ile hurmaya benzediğinden tatlının mucidi … tarafından Bursa’da imalatı yapılarak işletmenin yıllarca faaliyet gösterdiği merkezinde ve onlarca seyyar araba tezgahında, marketlerde ve bir çok satış noktasında satışı yapılan meşhur bir ürün olduğunu, dava konusu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, davalı markasının davacı markasından daha önce kullanılmaya başlandığını, davacı markasının baharat sınıfında yer aldığını, davalı markasının tatlı sınıfında olduğunu, tüketicinin her iki markayı karıştırma ihtimalinin olmadığını, davacı markasının tanınmış olduğundan bahisle farklı mallarda kullanılması halinde tüketicinin yanılmasına sebep olacağı iddiasının maddi dayanaktan yoksun olduğunu, davalının davacı markasından haksız yarar sağlama niyeti ile markasını tescil ettirmediğini, ürünler farklı olduğundan davacı itibarının zarar görmesinin de söz konusu olmadığını, markalar arasında işletmesel bağıtlandırmayı tesis edecek başkaca bir unsurun bulunmadığını, seri marka söyleminin de dayanaksız olduğunu, sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğrayan davacının davasının reddine karar verilmesini talep istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı … davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Emtialar Bakımından Değerlendirme
Markalar arasındaki karıştırılma ihtimali değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir.
Markalara ait mal ve/veya hizmet listelerinde yer alan emtiaların değerlendirilmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemeler bağlayıcı kesin kurallar içermemektedirler. Bu nedenle, inceleme konusu markaların emtia listelerindeki sınıf numaralandırması ile bağlı kalınmaksızın, karşılaştırılan emtia listelerinin “aynı veya aynı tür” mal ve/veya hizmetlerden oluşup oluşmadığı incelenmelidir.
Davalı markası kapsamında yer alan 30, 35.05 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerin tamamı, davacı markalarının tescilli olduğu mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür olduğundan daha düşük düzeyli benzerlikler ayrıca araştırılmamıştır.
Marka İşaretleri Bakımından Değerlendirme
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların / hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır.
İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu çerçevede işaretleri değerlendirildiğinde, davalı markası MEŞHUR ….+Şekil biçiminde olup marka işaretinde göze çarpan markasal ilk unsur …kelimesidir. Davacı ise …seri markalarının sahibi olup genel olarak …+Şekil biçimindeki markasını yaygın olarak kullandığı bilinmekte olup ayrıca Bağdatlı markalarının da sahibidir. Buna göre dava konusu markalarda …ibaresi ortak olup uyuşmazlık da davalı markasında …ibaresinin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi …, Irak’ın başkentidir. Bu anlamda bir coğrafi yer adıdır. Ancak coğrafi yer adı değerlendirmesinden seri marka iddiaları ele alınmıştır.
Seri markalar söz konusu olduğunda karıştırılma ihtimali, tüketicinin mal ve hizmetlerin kaynağına ilişkin olarak yanılgıya düşmesi ve hatayla markanın başka bir firmaya ait marka serisine dahil olduğunu düşünmesi olasılığından kaynaklanır. Bunun için öncelikle bir marka serisi oluşturmaya yetecek sayıda markanın itiraz sahibi adına tescilli (veya başvuru halinde) olması gerekir. İkinci olarak sonraki marka, marka serisine dahil markalarla sadece benzer olmamalı, aynı zamanda seriye dahil markalarla ilişkilendirilmeyi sağlayacak karakteristik özellikleri (aynı kelimeye farklı grafik unsurlar veya yeni kelimeler eklenmesi veya farklı kelimelere sürekli biçimde aynı önek veya sonekin eklenmesi vb.) de içermelidir. Somut olayda …kelimesi ortak olmakla birlikte davacının markalarından farklı olarak davalı markasının yazım tarzı, … ibaresi ve haiz olduğu diğer görsel özellikleri sebebiyle bir seri marka algısı bulunmadığı,
Coğrafi yer adlarını içeren markalar bakımından ise Yargıtay … Hukuk Dairesi 26.11.1999 tarihli, E. 1999/5790 ve K. 1999/9590 sayılı ‘Pendik’ kararında “ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. Örnek verilmek gerekirse İstanbul, … veya İzmir veya dava konusu olayda olduğu gibi İstanbul’un maruf bir ilçesinin adı olan sadece “Pendik” sözcüğünün bir kişi adına marka olarak tescil edilmesi halinde, bu sözcük artık bir kişinin tekelinde kalacak ve bu şekilde bir kamu adı başkaları tarafından markalarında kullanılamayacaktır. Zira yerleşen uygulamaya göre, bu isim, markanın “kök” sözcüğü olacak ve iltibas iddiası ile diğer marka başvurularının önlenmesine neden teşkil edecektir. 556 sayılı KHK’nin genel amacı dikkate alındığında böyle bir imtiyazın kimseye tanınmaması gerekir. Bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yerlerinin isimlerini teşkil eden sözcükler hangi ürünün markası olarak kullanılacak ise, onunla birlikte tesciline imkan verilmesinin anılan yasal düzenlemenin amacına daha uygun olduğu görüşünün benimsenmesi de bu şekilde böyle bir markayı kullanmak isteyenlerin menfaat dengelerinin korunması bakımından da uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Bu ilkeye göre, örneğin “İstanbul” ve “…” adları coğrafi işaretlerle karışmaya meydan vermeyecek şekilde, “İstanbul Şarabı”, “Restaurant İstanbul” “… Pazarları” gibi kullanılacağı mamul veya hizmetin nevi ile birlikte ancak işaret olarak kullanılabilecek ve bunun sonucu marka olarak tescili mümkün olabilecektir. Ve yine bu ilkeye bağlı uygulamanın sonucu olarak, bu şekildeki marka kullanılması ile 555 sayılı KHK. ile belirlenen coğrafi işaretlerle karışıklığın önlenebilmesi de mümkün olabilecektir.” değerlendirmelerine yer vermiştir.
Buna göre söz konusu markalar içerisinde bulundurdukları coğrafi yer adları bakımından bir başka markanın tesciline engel olamayacakları gibi tescilli bir markanın hükümsüz kılınmasını da sağlayamazlar. Ancak bu noktada davacı …markalarının tanınmış marka olması sebebiyle, markasının korunması gerektiğini ifade etmiştir. Bu çerçevede … sayılı tanınmış marka tescilini delil olarak sunmuş, başvuru tarihinin 30/03/2006 olduğu görülmüştür. Davacı ayrıca https://www.bagdatbaharat.com.tr/oduller-ve-belgeler sayfasının çıktısını sunmuş ve … yıllarında aldığı ödüllerin tanınmışlığını ispat ettiğini bildirmiştir. Diğer yandan davacı tarafından sunulan TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı ve YİDK’nın… kararlarında tanınmışlık bakımından (16/09/2019 tarihli MDB kararı hariç) olumlu bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Davacının …markasının baharat sektöründe kullanıldığı bilinmekle birlikte davacının bu yöndeki delillerini dosyaya sunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan davalı markası kapsamında baharat malları bulunmamaktadır.
Bu açıklamalardan sonra tekrar somut olaya döndüğümüzde, davalı markasında …kelimesi dışında kalan kelime ve şekil unsurlarının birlikte değerlendirilmesinde, davalı markasının, davacı markasından yeteri düzeyde farklılaştığı, aralarında benzerlik olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeple kullanımın ispatına ilişkin ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır kaldı ki davacının 5 yılını doldurmamış markaları bakımından delil de sunmadığı anlaşılmıştır.
2.Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı ve Tanınmışlık Söz Konusuysa Davalı Markasının Tescilinin Davacı Markalarının Tanınmışlığından Haksız Yarar Sağlayıp Sağlamayacağı, Onun İtibar ve Ayırt Ediciliğinin Zedelenip Zedelenmeyeceği Kapsamında Değerlendirme;
Yürürlükteki mevzuat ile “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere dava konusu marka işaretleri arasında benzerlik bulunmamaktadır.
Davacının Seri Marka İddiasına Dayalı Müktesep Şartlarının Oluşup Oluşmadığı,
Davacı dava konusu marka başvurusu bakımından kazanılmış hak iddiasına dayanmıştır. Öncelikle; her marka başvurusunun başvuru sahibine ait önceki tescillerden bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini, müktesep haklardan ise istisnai durumlarda söz edilebileceğini, aksi halde marka tescilinde öncelik ve teklik ilkesinin işlevini yitireceğini ifade etmek gerekir. Müktesep hak, başvurunun kesinleşmesine bağlanan en önemli sonuçlardan biri olup; tescil hüküm ifade ettiği sürece aynı veya benzer işaret için üçüncü kişinin başvurması halinde, marka sahibi lehine mutlak ve/veya nispi ret nedeni teşkil eder.
Müktesep haklardan ancak istisnai durumlarda söz edilebilecektir. Nitekim Yargıtay’ın aşağıda alıntı yapılan bazı kararlarında, bazı istisnai durum ve koşullarda önceki tarihli marka tescilinin sonraki tarihli marka ya da marka başvurusu açısından kazanılmış bir hak teşkil edeceği içtihat edilmiştir. Bir başka deyişle Yargıtay’ın uygulamada genel kabul görmüş …kararlarında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir. Buna göre;
Öncelikle kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi,
Önceden tescilli markanın asli unsurunun muhafaza edilmesi, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenimin yeni başvuruda da korunmuş olması,
Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, yani önceki tescilin koruma kapsamının genişletilmemesi gerekir.
Söz konusu Yargıtay kararlarından da görülebileceği üzere bir marka üzerinde kazanılmış hak sahipliğinin iddia olunabilmesi için önceki tescilli bir markanın varlığı, markanın taraflar arasında çekişmesiz bir hal almış olması, sonraki marka ile önceki markanın mal ve hizmetlerinin aynı ya da aynı tür olması ve son olarak esas unsurlarının aynı olması gerekmektedir. Burada markaların çekişme konusu olmaktan çıkması ifadesinden hükümsüzlük davalarının açılması için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre anlaşılmalıdır.
Davalının 2014 102247 sayılı markasının tescil tarihi 07/10/2016 olup hükümsüzlük davalarının açılması için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmaktadır. Diğer markaların ise taraflar arasında çekişme konusu olmadığı görülmüştür. Ancak diğer iki markanın asli unsurunun dava konusu marka ile aynı olmadığı bu sebeple davalının dava konusu markası için müktesep hak teşkil etmeyeceği,
Netice itibariyle,
Davalı markasının tescilli olduğu mal ve hizmetlerin tamamının davacı markalarının tescilli olduğu emtialar ile aynı tür olduğu, ancak dava konusu marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığı, buna göre dava konusu markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
davalının önceki tarihli markalarının kazanılmış hak teşkil etmediği sonuç ve kanaatlerine varılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı …’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı … davalı … ile diğer davalı vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17.03.2021

Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır