Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/179 E. 2021/122 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/179 Esas – 2021/122

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/179
KARAR NO : 2021/122

HAKİM :…
KATİP :….

DAVACI :….
DAVALI …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 25/06/2020
KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili şirketin 1996 yılında Gaziantep’te kurulduğunu, dünyada 40’dan fazla ülkeye ihracat yaptığını ve markalaşmaya önem veren bir şirket olduğunu, başvuru konusu “…” ibaresi ile müvekkili şirketin “…” ibareli markalarının … ibaresi itibariyle tamamen aynı olduğunu, itiraz konusu markanın herhangi bir ayırt ediciliğinin ve ayırt edici unsurunun bulunmadığını, tüketilerin itiraz konusu başvuruyu müvekkili şirkete ait tescilli markalar ile ilişkilendireceğini ve/veya başvuru sahibi ile müvekkili şirket arasında idari ekonomik anlamda bir bağlantı bulunduğu yönünde yanlış bir intibaya kapılacaklarını, itiraz konusu markanın 6769 sayılı SMK 6/1 maddesi uyarınca iltibas yarattığının tartışmasız olduğunu ve tescil edilmemesi gerektiğini, her iki markanın da 3.sınıftaki malları kapsadığını, markaların aynı alanlarda, aynı sınıflarda, alt sınıflarda olmasının ve her iki markanın işitsel, görsel, kavramsal benzerliğe sahip olmalarının ortalama tüketici algısında karışıklığa sebep olacağını, dolayısıyla müvekkilinin ticari itibarının ve piyasada oluşan kalite ve garanti fonksiyonunun geri dönülemez bir şekilde zarar görmesine yol açacağını, davalı yanın müvekkilinin 2000’li yılların başından beri koruma altında olan, tanıtımı yapılan, reklam gücünü haiz zihnlerde yer eden “…” ibareli markasından fayda sağlamak istediğini iddia ederek; 26.02.2020 tarih ve … sayılı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptaline, … başvuru numaralı … ibareli markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle;markaların renk, yazı karakteri, şekil gibi unsurları bakımından benzerliklerinin bulunmadığını, birbirlerini çağrıştırmadığını, “…” kelimesinin sözlükteki karşılığının “altın” anlamına geldiğini, “…” kelimesinin ise bilinen bir anlamının bulunmadığını, bu hali ile diğer davalı başvurusunun özgün nitelikte olduğunu, telaffuz bakımından da markalar arasında benzerliğin çok düşük seviyede kaldığını ve karıştırmaya sebebiyet verecek nitelikte olmadığını, markalar arasında fonetik, okunuş, genel intiba olarak benzerlik bulunmadığını, bu nedenle müşteri kitlesi tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması ve karıştırılması ihtimali bulunmadığını ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkiline ait marka isminin “…” olduğunu, markayı oluşturan kelime, logo, renklendirme ve yazı karakterleri ile davacı firma markaları arasında iltibasa yol açacak kadar benzerlik bulunmadığını, marka ibarelerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen 6769 sayılı SMK m.6/1 gereğince hükümsüzlük şartlarının ve marka hükümsüzlüğüne karar verilebilmesi için kanunda belirtilen 6’ıncı maddedeki sayılan hallerin varlığının bulunmadığını, taraf markalarını oluşturan ibarelerin anlamlarını dahi benzemediğini, telaffuzları bakımından da markalar arasında karıştırılmaya sebebiyet verecek derecede benzerlik bulunmadığını, dolayısıyla davaya konu YİDK kararında gerekli tüm araştırmalar yapılarak hukuka ve hakkaniyete uygun karar verildiğini ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
6769 Sayılı SMK’nun 6/1 Maddesi (İltibas) Kapsamında Değerlendirme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.”
Bu madde ile getirilen düzenleme kapsamında, önceki markanın benzeri olan işaretler, sadece “aynı tür” mal ve hizmetler için değil, farklı sınıf ve alt gruplarda yer almakla beraber “benzer” mal ve hizmetler için de tescil edilemeyecek, tescil edilmişse hükümsüz kılınacaktır.
“Benzerlik” kavramı 6769 sayılı yasada tanımlanmamıştır. Ancak “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı ve istisnaları” başlıklı 7/2(b) bendinde; “Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.” yasaklanmış ve benzerlik olduğunun kabulü için gereken kıstas burada açıklanmıştır.
İşbu hükümler mülga 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 9/b maddelerine karşılık gelmekte olup, bu KHK’ya ilişkin Yargıtay kararları ile doktrin görüşleri, SMK m. 6/1 bakımından da geçerlidir.
Karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Nitekim; Yargıtay … HD’nin 13.11.2003 tarih ve 2003/4003E., 2003/10839 K. sayılı kararında “Halk tarafından karıştırılma ihtimalinde ölçü ise bu işin ilgilisi veya uzmanı değil tüketici olan halkın olduğu göz önünde tutulacaktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir” denilerek, halk tarafından karıştırılma ihtimalinden anlaşılması gereken açıklanmış bulunmaktadır. Yine, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 13.01.2003 tarihli ve 2002/7864 E., 2003/43 K. Sayılı kararında da belirtildiği gibi “iki marka arasında iltibas oluşup oluşmadığının tespiti yapılırken, bu markanın hitap ettiği kesimi ve bu kesimin özelliklerini ve formasyonunu dikkate almak” gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun… E. sayılı kararında; “Davalı işaretini gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdığı davacı markalarının bıraktığı intibaı hatırlayacak ve en önemlisi, bu hatırlama davalı adına tescil olunan itiraza konu markanın daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabilecektir.” denilmektedir. Dolayısıyla; benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin kabulü için, tüketicilerin iki markayı “aynı” zannetmesi gerekmemekte, aralarında bağlantı kurulması, birinin diğerini çağrıştırması, seri marka olarak algılanabilmesi de karıştırılma ihtimali kapsamında değerlendirilmektedir.
Ulusal yargı kararlarımızda olduğu gibi … kararlarında da somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması gerekliliği, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik ile markalar arasındaki benzerliğin birlikte göz önüne alınması gerekliliği ifade edilmektedir.
SMK’nun 6/1 hükmünün uygulanabilmesi, eski ve yeni marka arasındaki benzerliğin markaların kapsadıkları mal/hizmetlerin yakınlık derecesi de dikkate alındığında iltibas tehlikesi yaratması koşuluna bağlıdır. Burada iltibasın fiilen gerçekleşmiş olmasına gerek yoktur, sadece iltibas ihtimalinin varlığı yeterlidir. Dolayısıyla markalar arasındaki benzerliğin, alıcıları, satın almayı düşündükleri mal/hizmet yerine bir başka mal/hizmet almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı marka karşısında bulunduklarını anlamalarına rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları/hizmetleri üreten/yapan işletmeler arasında idari-ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikesi içine alınmalıdır. Zira bu yolla, iltibasa yol açan markayı taşıyan mallar/hizmetler de, marka sahibine atfolunmaktadır.
İltibas ihtimalinin araştırılmasında, markalar arasında benzerlik bulunup bulunmadığı hususunda markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki dikkate alınarak karar verilir. Marka farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markayı çağrıştırabilir. Tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen markalar tamamen farklı etki bırakabilirler. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Ancak bunlar, markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir.
2019/27462 sayılı Davalı Markası, beyaz zemin üzerine açık kahverengi tonlarında dolgulu harfler ile yazılmış … ibaresinden ve bu ibarenin alıtını çizen dagalı çizgi figüründen oluşmaktadır. Markanın münhasıran, asli esaslı unsuru konumundaki … kelimesi Osmanlıca “Vesile. Yol. Geçit” anlamlarına gelmektedir.
Davacı markaları ise “…”, “…”, “… …” VE “… …” kelimelerinden oluşmaktadır. Markalarda yer alan … kelimesi Farsça “Altın” anlamını haizdir. … ibaresi ise “en iyi kalite” anlamına gelen tali unsurdur. … kelimesinin davacı markalarının asli esaslı unsuru olduğu,
İncelenen işaretlerde ortak kelime unsuru bulunmamaktadır. Davacı yan … ve … kelimelerinin benzer olduğunu ve taraf markaları arasında bu sebeple iltibas oluşacağını ileri sürmektedir. Bu iddia kapsamda taraf markaları karşılaştırıldığında;
Anlamsal açıdan: İkisi de farklı ve ilişkisiz anlamları haiz kelimeden oluşan taraf markalar arasında herhangi bir anlamsal benzerlik bulunmadığı;
Görsel açıdan; … markası ile … ve şekil içeren … ibareli markalarının, gerek farklı renkte yazılmış olmaları, gerek bütünsel kompozisyonları, gerekse de herhangi bir şekil unsuru içermemeleri nedeniyle görsel benzerlik içermedikleri;
İşitsel açıdan ise; biri ZE-Rİ-(Y)A şeklinde; diğerleri ise “…” ve “… BST KU-A-Lİ-Tİ” olarak okunup algılandığından, markalar arasında işitsel benzerlik de bulunmadığı;
Markaların görsel, işitsel ve anlamsal açıdan farklı olmanın yanı sıra, genel izlenim ve bütünsel imaj bakımından da farklı oldukları sonucuna varılmaktadır. Her ne kadar … ve … sözcükleri arasında, sadece sondaki İ ve A harfleri bakımından farklılık bulunmaktaysa da; gerek markaların telaffuzlarının gerekse de görsel ve anlamsal kompozisyonlarının markaları yeterli düzeyde farklılaştırıp birbirlerinden uzaklaştırdığı değerlendirilmektedir.
Öte yandan davacı yanın ileri sürdüğü gibi, … ve … kelimeleri, … ibaresinden kaynaklı ortaklık içerse de, ibareler arasında özellikle anlam farkı bulunması sebebiyle markalar yeterli düzeyde uzaklaşmıştır.
Avrupa Birliği İlk Derece Mahkemesi’nin Phillips-Van Heusen Corp. V. OHIM (‘Bass’) davasında ilişkin 14 Ekim 2003 tarih ve … sayılı kararında; ise “Eğer karşılaştırılan markalardan en az birisinin, ilgili tüketici kesimi açısından açık ve belirli bir anlamı varsa ve bu nedenle tüketici tarafından anında kavranabilir nitelikteyse, markalar arasındaki kavramsal farklılıklar, görsel ya da işitsel benzerlikleri etkisiz hale getirebilir.” denilmektedir.
Bu kapsamda, Osmanlıca ya da Farsça dilimizde çok yaygın bilinen diller olmasa da, … kelimesinin mevcut kullanımı dolayısıyla, bu kelimenin anlamını ülkemizde ortalama tüketici kesiminin bildiği değerlendirilmektedir. Ayrıca … ibaresi ile başlayan marka türetme hakkı, davacının tekelinde değildir.
Bu emsal kararlar ve dosya kapsamı uyarınca; davalının … ibareli marka başvurusu ile davacının … ve … … ibareli markaları arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, Marka Hukukunda karıştırılma ihtimalinin varlığı 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca “halk” nezdinde olmalıdır. Bir markanın diğer marka ile karıştırılma ya da iki marka arasında ilişki bulunduğu ihtimali, malın hitap ettiği uzman ya da satıcı nezdinde değil, halk nezdinde araştırılmalıdır. Dolayısıyla, markaların hitap ettiği tüketici ya da kullanıcı dikkate alınmak suretiyle, markaların bu kişiler nezdinde karıştırılıp karıştırılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasada geçen “halk” tabiri amaca uygun şekilde “markayı taşıyan ürünlerin nihai tüketici kitlesi” olarak anlaşılmalıdır” Benzerlikte görüşüne başvurulacak kişi markalı ürünün yöneldiği hedef kitleye mensup/makul derecede bilgilendirilmiş, makul derecede dikkatli ve makul derecede ihtiyatla değerlendirme yeteneğine sahip kişinin değerlendirmesidir. İlgili tüketici kitlesi belirlenirken “ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin mal veya hizmetlerin kategorisine göre çeşitlilik gösterdiği de akılda tutulmalıdır.” (C -251/95 Sabel / Puma [1997]).
Dava konusu 03. Sınıftaki malların tamamının ilgili tüketicisi, makul derecede bilgili, dikkatli ve gözlemci olarak kabul edilen ortalama tüketici olup, özellikle parfümeri emtiası bakımından ilgili tüketiciler özenle ve dikkatle marka ve ürün tercihi yapan bir kitledir. Bu nedenle de ortalama bir tüketici tarafından, davalı ve davacı markalarının ve/veya işletmelerinin farklı ve ilişkisiz olduğunun anlaşılacağı,
Sonuç itibariyle; dava konusu marka başvurusu ile itiraz mesnet davacı markaları arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmamakta olup, davalı markası davacı markalarının serisi olarak da algı yaratmadığı,
Açıklanan nedenlerle; 2019/27462 sayılı “…” ibareli davalı markası ile davacının … ve … … ibareli markaları arasında görsel, kavramsal ve genel izlenim itibariyle herhangi bir benzerlik olmadığı, somut olayda 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi anlamında bağlantı kurma ihtimali dahil iltibas tehlikesi bulunmadığı,
Sonuç itibariyle; 2019/27462 sayılı “…” ibareli davalı marka başvurusu ile davacının … ve … … ibareli markaları arasında 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi anlamında “benzerlik” ve “karıştırma ihtimali” bulunmadığı;
Yukarıda ayrıntılı olarak yer alan değerlendirmeler neticesinde; … ibareli davacı markaları ile 2019/27462 sayılı “…” ibareli davalı marka başvurusu arasında 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddesi kapsamında benzerlik ve iltibas ihtimali bulunmadığı, kurum kararının yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.25.03.2021

Kâtip Hâkim 41072 ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır