Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/176 E. 2021/68 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2020/176
Karar No : 2021/68

Hakim : … …
Katip :…
Davacı : …

Vekili : Av….

Davalı : …
Vekili : Av….
bbb
Dava : Markaya Tecavüzün Tespiti, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat
Dava Tarihi : 23/06/2020
Karar Tarihi : 24/02/2021
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 01/03/2021
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan Markaya Tecavüzün Tespiti, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle; müvekkili şirketin dünyaca meşhur …markasının hak sahibi olduğunu, tüm ürünlerinde kullanarak tanınmış hale getirdiği markalarının TÜRKPATENT kurumu nezdinde de … numaralı ile kayıtlı olduğunu, …markasının tanınmış markalar listesinde yer aldığını, zıplayan kedi markasının ise TÜRKPATENT tarafından tanınmış marka olarak kabul edildiğini, Mersin Gümrük Müdürlüğü’nden gönderilen 22.01.2019 tarih ve 19330100ım000467 sayılı özet beyan muhteviyatı YMMU401608-6 numaralı konteynere ilişkin… taramasında …markası ibareli ürünlere el konulduğunu, ürünlerin ihracatçı veya imalatçı firma adına tescilli olmadığını, dolayısıyla ürünlerin taklit olduğunu, davalının eyleminin niteliğini bilen ve bilmesi gereken bir ticari şirket olduğunu, eylemlerinin kasıtlı olduğunu ifade ederek, 2.000,00.-TL maddi ve 10.000,00.-TL manevi tazminata hükmedilmesi ile davalının müvekkilinin marka tescilinden doğan haklarına yönelik tecavüzünün men’ine ve yargılama konusu ürünlerin toplatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekilinin dosyada mevcut bir cevap dilekçesine rastlanmamış olup, 30/01/2021 tarihli beyan dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâllerin oluşup oluşmadığı üzerinde durması gerektiğini, her ne kadar mahkemece 2. Duruşma öncesi bu konuda 02.12.2020 tarihli talep evrağı göndererek söz konusu olaya ilişkin Mersin … Asliye Ceza Mahkeemsi’nin 2020/76 Esas sayılı dosyasıyla müvekkili firma hakkında başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üretmek veya hizmete sunmak suçlamasıyla yargılamanın devam ettiğini bildirilmiş ise de, talep evrağının duruşma zaptına girmediği gibi mahkemece de değerlendirilmemiş ve zarar hesaplaması amacıyla dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini, aynı konuya ilişkin olarak yürütülen Mersin … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/176E. sayılı dosyası ile ilgili yargılama sonucunda müvekkilinin suçsuzluğu ispat edilmesi halinde haksız fiilden ve marka hakkına tecavüzden bahsedilemeyeceğini, açılan tazminat davasının bu durumdan etkilenecek olması dikkate alınarak Mersin … Asliye Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 2020/176E. sayılı dosyasının işbu dosyasına getirtilmesini ve bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık, davalının eylemlerinin davacının tescilli marka hakkına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, tecavüz var ise davacının tazminat alacağının ne olabileceği noktasında toplanmaktadır.
Toplanan delillere, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
6769 s. SMK’da belirtildiği ve uygulamada da kabul edildiği üzere markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Tescil edilmiş bir marka sahibi, marka üzerindeki bu münhasır hakkına dayanarak 7/2. Maddesi uyarınca
• Kendisinin izni alınmadan, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmasını,
• Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını,
• Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılmasını engelleyebilir.
6769 s. Kanunun 29/1 maddesinin a bendine göre “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak”, b bendine göre “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.” ve c bendi uyarınca “Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak” eylemleri marka hakkına tecavüz sayılan fillerdendir.
Bu bağlamda kanunun 7. ve 29. Maddelerini bir arada ele aldığımızda öncelikli olarak tespiti gereken husus, dosya kapsamına davacı yanca sunulan delillerin incelenerek, davalı yanca gerçekleştirildiği iddia edilen kullanımların, davacının tescilli markalarından doğan hakları ihlal eder mahiyette olup olmadığı ve bu nedenle davacı yanın marka tescilinden doğan haklarının ihlal edilip edilmediğidir.
Bu iddiaların tespitinde ise, markaları oluşturan ibarelerin esas unsurları arasındaki benzerliğin, ilgili tüketici kitlesi algısında iltibasa sebebiyet verebilecek veyahut taraf markaları arasında en azından iktisadi veya idari bir bağ kurulmasına yeter neden olacak düzeyde olması gerektiği kabul edilmektedir.
Somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, Mersin Gümrük Müdürlüğü’nün el koyma kararına konu olan ve dosyaya bir örneği gönderilen görsellerden de anlaşıldığı üzere ihlale konu ürünlerin üzerinde davacı adına tescilli ve tanınmış “…şekil” ve sözcük markası açıkça yer aldığı, ürün iç etiketlerinde ilgili ürünlerinde orijinal ya da lisanslı ürünler olduklarını gösterir hiçbir bilgi yer almadığı gibi ürünlerin Türkiye’de üretildiğinin tespit edildiği,
Bu çerçevede ayrıntılı bir karşılaştırma ya da inceleme yapılmasına gerek duyulmaksızın, dosya içerisinde gönderilen ürün numunesinin davacının tescilli markaları ile aynı işaretten oluşan ve yine davacının tescilli markaları kapsamında yer alan taklit bir ürün olduğu,
Tescilli markaların bu şekilde taklit kullanımı tüketiciler nezdinde aldanmaya sebebiyet vermekte, tüketiciler, ürün üzerindeki markaya güvenerek ürünü satın almakta ve sonrasında mağdur duruma düşmektedir. Ancak daha önemlisi bu şekilde markayı haksız kullananlar, markanın tüketici nezdinde oluşturduğu algıdan ve varsa tanınmışlığından faydalanarak haksız kazanç sağlamaktadırlar. Somut olayda davacı markalarının dünyaca bilinen tanınmışlık derecesi göz önüne alındığında, taklit ürün üzerinde markanın izinsiz kullanımı nedeniyle elde edilecek haksız menfaat da o derece büyük olacaktır. Bu nedenle başkası adına tescilli bir işaretin mal ya da ambalaj üzerine ne şekilde olursa olsun konulmuş olması hali ve bu kullanımların ticari amaç güderek gerçekleştirilmiş olması açık bir şekilde marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Dolayısıyla bu şekilde tescilli bir markayı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak kullananlar, markanın tüketici nezdinde oluşturduğu algıdan ve var ise ticari tanınmışlığından faydalanarak haksız kazanç sağlamaktadırlar. Bu nedenle başkası adına tescilli bir işaretin mal ya da ambalaj üzerine konulmuş olması hali ve bu kullanımların ticari amaç güderek gerçekleştirilmiş olması açık bir şekilde marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir.
Malın orijinal olmadığı bir uzman incelemesi ile ortaya çıkıyorsa, bu malı gören halk ve sonraki alıcılar aldatılmaktadır.
Bu gibi malların yaygın biçimde kullanılması durumunda, orijinal malın değeri azaldığından, orijinal malı kullanan tüketiciler bundan zarar görmektedir.
Yüksek kaliteli mal talep eden tüketiciler, orijinal malın üreticisinin, bu orijinal mallar için yaptığı yatırımı, daha ekonomik mallar üretebilmek için daha düşük kaliteli mal üretmeye başlayacak olmasından dolayı zarar görecektir.
Orijinal malın üreticisinin mallarının kalitesi nedeniyle sahip olduğu ün, tüketicilerin, taklit malları orijinal sanmalarından dolayı zarar görecektir.
Kalitesiz ve ucuz malların piyasaya akması ile birlikte, orijinal mal üreticisinin kendi malları mallarının nadir ve az bulunur olmasından dolayı sahip olduğu ün de zarara uğrayacaktır.
Nihayet bu gibi kötü kaliteli taklit mallar nedeniyle orijinal malın potansiyel alıcıları, satın almayı düşündükleri malın kalitesiz ve taklit olabileceğini düşünüp satın almaktan vazgeçebileceklerinden, orijinal malın üreticisinin satışları azalacak ve marka sahibi bundan dolayı da zarara uğrayacaktır.
Sonuç olarak davacıya ait tescilli markaların bu şekilde hiçbir yasal dayanağa haiz olmaksızın ticari mevkie çıkartılmış olmasının, davacıya ait markanın tescilinden doğan haklarının ihlali olarak SMK 7 ve 29. Maddeleri kapsamında nitendirileceği,
Davacı, 6769 sayılı SMK m.151/2-a “Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.” olarak yoksun kalınan kazancının hesaplanmasını talep etmiştir.
Davacı yanın bu madde kapsamındaki talepleri doğrultusunda yapılan değerlendirme, esas itibariyle marka hakkı sahibi olan davacının ticari kayıt ve defterleri, ticari faaliyetinin hacmi, markanın değeri, satılan ürün miktarı, ürünleri hangi fiyattan satıldığı, markanın piyasadaki tanınmışlığı ve yaygınlığı, koruma süresi ve korumaya yönelik hak sahibinin çabaları, markanın özgünlük derecesi, mütecavizin markayı kullanma yoğunluğu gibi unsurlara dayanacaktır. Ancak bu seçeneğe göre hesap yapılırken gerekirse her iki tarafın ticari kayıtları incelenmeli ve muhtemel gelirin hesaplanmasında taraf defterleri gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda el konulan ürün adedi toplam 25.545 adettir. Pek tabi taklit ürünler, orijinal ürünlere nazaran çok daha düşük üretim maliyetlerine sahip olup, piyasadaki değerleri de bu doğrultuda orijinal ürünlerin çok çok altındadır.
Davalı tarafa ait olarak incelenen 2018 ve 2019 yıllarına ait ticari deftere ait Noter açılış onaylarının yasal süresi içerisinde yapıldığı, usulüne uygun olarak tutulduğu, dava konusu 24.745 adet çift çorap ile 800 adet iç çamaşır cinsi eşyalar ile ilgili olarak davalı tarafa ait incelenen 2018 ve 2019 yılı defter kayıtlarında dava konusu eşyaların davalı yana ait defter ve kayıtlara alınmadığı, davalı yanca mal alışı muhasebe kayıtları veya satışı muhasebe kayıtlarına rastlanmadığı, davalı yanca alım ve satıma konu edilmediği anlaşılmıştır.
Nitekim uygulamada davalının ticari faaliyetlerinin boyutunun bu madde kapsamında yapılan hesaplamalarda dikkate alınması gerektiği kabul edilmektedir.
Netice itibariyle, davalı tarafa ait olan ve Mersin Gümrük Müdürlüğü’nce el konulduğu anlaşılan ürünlerin davacının tescilli ve tanınmış markalarından doğan hakları ihlal eder nitelikte olduğu, tecavüz eyleminin varlığı karşısında davacının uğradığı zarar, duyduğu elem, dikkate alınarak 5.000,00.-TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun olacağı, davalının söz konusu ürünleri sattığına ilişkin herhangi bir defter ve belgeye rastlanmadığı, dolayısıyla davacının satılamayan mallar ile ilgili bir zararının olmasından bahsedilemeyeceği, davacının maddi tazminat talebini ispatlayamadığı sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki şeklide karar verilmiştir.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n K ı s m e n K a b u l ü n e,
1-Davalının eyleminin marka tecavüzü olarak tespitine, tecavüzün men’ine, dava konusu ürünlerin imhasına,
2-Davacı taraf maddi tazminat talebini ispatlayamadığından reddine,
3-Kararın kesinleşmesini müteakip hüküm özetinin masrafı davalıya ait olmak üzere ülke çapında yayın yapan bir gazetede ilanına,
4-5.000,00.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
5-Alınması gereken 341,55.-TL’den peşin alınan 54,40.TL’nin mahsubu ile(341,55-54,40=) kalan 287,15.-TL nispi ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kısmen kabul edilen manevi tazminat için hesap olunan takdiren 5.000,00.-TL nispi, kabul edilen diğer istemler için hesap olunan 5.900,00.-TL maktu olmak üzere iki ayrı ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davanın kısmen reddedilmesi ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca red edilen manevi tazminat için hesap olunan takdiren 5.000,00.-TL nispi, red edilen maddi tazminat için hesap olunan takdiren 2.000,00.-TL nispi olmak üzere iki ayrı ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davanın kabul ret oranının takdiren %50 olarak belirlenmesine,
9-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 54,40.-TL ilâm harcının tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 
10-Davacının bunun dışında yapmış olduğu aşağıda dökümü yazılı 1.195,20.-TL yargılama giderinin %50’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 62,20.-TL
Bilirkişi Ücreti : 1.000,00.-TL
P.P : 133,00.-TL
TOPLAM : 1.195,20.-TL