Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/141 E. 2021/352 K. 28.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/141 Esas – 2021/352

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/141
KARAR NO : 2021/352

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI : … …
DAVALI : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 05/05/2020
KARAR TARİHİ : 28/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/11/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin plastik sektörüne 1984 yılında adım atıp 1993 yılında kurumsallaşarak özellikle plastik temizlik ürünleri ve mutfak gereçleri üretimi konusunda uzmanlaştığını, İngiltere, Hollanda, İspanya gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra Ortadoğu ülkeleri, Türkiye Cumhuriyeti, Afrika ülkelerine de önemli miktarda ihracat yaparak, uluslararası pazarda da aranan bir marka haline geldiğini, müvekkilinin … esas unsurlu birçok markası olduğunu, müvekkilin internet sitesi incelendiğinde 21. Sınıftaki kullanımlarına ilişkin görsellere ulaşılacağını, davalı kurumun önceki tarihli kararlarında müvekkili markasını ayırt edici görerek davalının … ibareli başvurularını reddetmişken dava konusu YİDK kararında aksine karar verdiğini, davalının müvekkilinin önceki tarihli markalarına yapmış olduğu itirazlarda davalıya ait … markaları ayırt edici bulunup müvekkili markaları reddedilirken davaya konu kararda müvekkilinin … markalarının ayırt edici bulunmaması nedeniyle itirazın reddedilmesinin çelişkili olduğunu, müvekkili adına tescilli … esas unsurlu markalarla davalının … … markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olup tüketiciler tarafından karıştırılacak düzeyde olduğunu, müvekkili markası ile aynı renklerin tercih edildiğini, tüketicilerin davalıya ait markayı gördüklerinde müvekkilinin seri markası sanacaklarını, davalı markasında yer alan “…” ibaresinin daha önceki başvurularında 21. Sınıfta tescil ettiremediği “…” ibareli markalar ile aynı olduğunu, müvekkili markasının tüketici nezdinde “temizlik ev grubu emtialarında bilinen bir marka olup “… …” ibaresi ile karşılaşan tüketicilerin davalının markalarından ziyade müvekkilinin … ibareli markasıyla bağ kuracağı ve müvekkilinin markası zannı ile hareket edeceğini, … ibaresinin iltibası ortadan kaldırmayacağını, taraf markalarının aynı sınıfta olduğunu, taraflar arasında mevcut Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2010/255 E. 2019/295K sayılı dosyasına sunulan birçok rapor mevcut olup müvekkili markalarının esas unsurunun … ibaresi olduğu ve söz konusu ibarenin ayırt edici olduğunun vurgulandığını, davalının bir yandan müvekkiline karşı birçok dava açarken bir yandan da … markasını 21. Sınıfta yer alan elektriksiz ev gereçlerinde tescil ettirmeye çalıştığını, müvekkilinin 20, 21 ve 35. Sınıflarda müktesep hakkı olduğunu, birden fazla mahkeme kararında, Yargıtay’ın karar düzeltme aşamasından geçerek kesinleşen kararlarında özellikle 21. Sınıfta yer alan ” Elektriksiz temizlik aletleri gereçleri (Boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri, elektrikli olmayan cilalama makineleri, halı süpürgeleri, sopalı yer paspasları, makine parçası olmayan elektrikli fırçalar dahil). Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, diş ipleri, tıraş fırçaları, saç fırçaları, taraklar ( Elektrikli-elektriksiz makyaj temizleme cihazları dahil ). Bu sınıfa dahil elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri, çamaşır mandalları, kap-kacak, vazolar ( değerli metalden olanlar dahil ).Banyo ve mutfaklarda duvar, kapı vb. yüzeylere sabitlenerek/yapıştırılarak kullanılan askılar (tutacaklar) Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Ev hayvanları için kafesler ve malzemeler, evlerde kullanılan bitki ve hayvan yetiştirme yerleri (terraryumlar). Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları. Fare kapanları, haşarat tuzakları, sinek yakalayıcılar, sinek raketleri (sineklik), tuvalet taşı delikleri için kapaklar (sinek ve haşaratı kovucu veya yok edici elektrikli cihazlar) Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç),makyaj çıkartmak için elektrikli olmayan aletler, pudra ponponları, tuvalet eşyaları için kutular. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlenmemiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan). Spor müsabakalarında verilen kupalar.” emtiaları açısından müvekkilinin müktesep hakkının varlığını kabul edildiğini, davalının … ibaresi üzerinde müktesep hakkının bulunmadığını, müvekkilinin uzun yıllardır elektriksiz ev gereçleri emtialarında markasını kullandığını, davalının ise … markasını 03. ve 05. sınıflarda temizlik maddeleri ve kimyasalları alanında kullandığını, taraflar arasında mevcut birçok dava bulunduğunu, … markasını 21. Sınıfta elektriksiz ev aletleri emtialarında tescil ettiremeyen davalının … … şeklinde marka başvurusunda bulunarak … markasını ilgili emtialarda kullanmayı amaçladığını, davaya konu … … markasının önceki tarihli tescilli … markaları ile aynı emtiaları içermemesi ve önceki tarihli markasının kapsamını genişletmesi nedeniyle müktesep hakka dayanamayacağını, önceki tarihli markalar incelendiğinde … … ibareli tescilli markası bulunmadığını, davalının kötüniyetli olduğunu, önemli kanıtın ise Google’a “ev gereçleri grubu …” yazıldığında müvekkilinden ziyade davalı firmanın çıktığını, yönlendirici kod kullanarak menfaat elde etmeye çalıştığını, davalının internet sitesinde yer alan kullanımları incelendiğinde söz konusu emtiaların tamamen 21. Sınıfa ilişkin olduğunu, davalının 21. Sınıfta elektriksiz ev gereçleri emtialarında tescilinin bulunmadığını, davalının 21. Sınıfta … markasını elektriksiz ev gereçleri emtialarında tescil ettiremeyince müvekkilinden işbu emtiaların kullanımına ilişkin inhisari olmayan lisans aldığını, tarafların sonradan anlaşamayınca sözleşmenin sona erdiğini, davalının markayı lisanslı olarak kullandıktan sonra müvekkilinin markasının tescilli olduğu sınıfta iltibas yaratan … … şeklinde başvurmasının davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davalının önceki tarihli … markasını yenilemek istemesinin doğal olduğunu fakat başına … eklenmesinin davalının salt bir şekilde … ibaresini 21. Sınıfta ilgili emtialarda tescil ettiremeyeceğini bildiğini, davalının önceki markalarından uzaklaştığını, farklı emtialarda başvuruda bulunduğunu, dolayısıyla davaya konu markanın yeni başvuru olacağını, önceki tarihli markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması şeklinde kabul edilemeyeceğini iddia ederek; Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı’nın, …sayılı kararının iptali ile davalıya ait 2018/105191 başvuru numaralı “… …” ibareli marka başvurusunun 21. Sınıfta yer alan emtialar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; davalı adına tescili talep edilen “… …” ibaresi üzerinden yapılan incelemede, başvuruya konu işaret ile iddiaya mesnet markalar arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, markada algının gerek yazım karakteri gerek renk unsuru itibariyle “…” ibaresi üzerine yoğunlaşıp “…” ibaresinin markanın ikincil unsuru olarak kaldığını, “…” ibaresinin yaygın kullanıma sahip ve ayırt ediciliği son derece düşük bir ibare olduğunu, “…” ibaresinin markaya kendine özgü ve davacı markalarıyla karıştırılamayacak derecede farklı bir karakter kattığını, benzer olmayan markalar hakkında herhangi bir eskiye dayalı kullanımın söz konusu olamayacağını, davacı tarafından bu hususta somut ispat vesikası da sunulmadığını, marka başvurusunun kötüniyetli olarak yapıldığı iddiasında bulunulmuş olmakla birlikte kötüniyete ilişkin iddiaların ispatı için yeterli derecede somut ve inandırıcı delil sunulmadığını ifade ederek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Temizlik Kozmetik Ürünleri San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile özetle ; Örnek kararlara yer vererek davacının 21. Sınıfta “…” ibaresi üzerinde üstün hakkı bulunmadığını, geçmiş tarihte müvekkilinin davacı … Plasik’e … … Noterliği 016454 Yevmiye Numaralı ve 23.07.2009 tarihli lisans anlaşmasıyla “elbise askısı ve kılıfları” emtialarına matuf olarak kullanım hakkı tanımışken, davalı tarafın da müvekkiline “süngerler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri” emtialarında … … Noterliği 016455 Yevmiye Numaralı ve 23.07.2009 tarihli anlaşmayla lisans verdiğini, yaklaşık 10 yıl önce imzalanan bu anlaşmaların “üstün hak” kavramının vukufunda olmayan her iki tarafın, tescilsiz kullanımın sakınca yaratacağını düşünerek, aslında var olan münhasır haklarını tescilli markayla kuvvetlendirme düşüncesi olduğunu, dava konusu müvekkili markası ile davacının dayanak markalarının hiçbir suretle benzemediğini, müvekkilinin 2013 yılında tescile hak kazandığı 2012/08520 numaralı markasının da müvekkilinin lehine kazanılmış hak sağladığını, müvekkilinin 21. sınıfta tescilli “…” ve “…” markasının görsellerini birleştirerek birebir aynı emtialarda başvuru yaptığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, Hükümsüzlük şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava Konusu Marka ile Davacının İtiraza Dayanak Markaları Arasında İlişkilendirilme İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı Bakımından Değerlendirme
Marka tescilinde nispi ret nedenleri arasında düzenlenen karıştırılma ihtimali uyarınca; tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.   
Markaların, karıştırılma ihtimaline dayalı tescil engelinden veya hükümsüzlük nedeninden söz edebilmek için aşağıdaki unsurların tamamının kümülatif olarak varlığı gerekir. Bu koşullardan herhangi birinin sağlanmamış olması halinde diğerlerinin varlığı değerlendirme konusu nispi tescil engelinin varlığını kabul için yeterli olmayacaktır:   
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların kapsamında, aynı veya benzer mal ve hizmetler bulunuyor olması.   
Dava konusu marka ile iddialara mesnet markaların aynı veya benzer olması.   
Dava konusu markalar ile iddialara mesnet markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunması.
Emtiaların Aynı/Benzer Olup Olmadığı 
Markalar arasındaki iltibas değerlendirmesi, markaların kapsamında yer alan mallardan ve hizmetlerden bağımsız değildir. Markaların tescilli oldukları sınıflar veya hizmetler farklılaştıkça markalar arasındaki benzerliklerin iltibasa neden olma ihtimali azalacaktır. Bir başka anlatımla, markaların kapsadığı malların ve hizmetlerin farklılaşması neticesinde markayı oluşturan ibarelerin benzerliğine rağmen iltibas tehlikesi azalmakta; malların ve hizmetlerin aynı olması durumunda ise markaların arasındaki ortalama bir benzerlik dahi iltibasa neden olacaktır.   
Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmasıdır. Benzer mal ve hizmetler ise, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriği, aynı tür mal ve hizmeti mutlak surette kapsamakla birlikte daha geniş bir yaklaşımla benzer oldukları öngörülebilecek, tüketicilerce ilişkilendirilerek aynı kaynaktan geldikleri varsayılabilecek, aynı/benzer ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak mal ve hizmetleri de kapsamaktadır.  
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği TÜRKPATENT Marka İnceleme Kılavuzu’na göre aşağıda belirtilen durumlarda ortaya çıkabilir:   
Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği,  
Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği,  
Malların fiziksel görünümünün benzerliği,  
Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği,  
Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik,  
Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik,  
Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.  
İlgili sektördeki malların niteliği, piyasaya sunuluş şekli, tüketici alışkanlıkları gibi somut olayı etkileyen ek şartların varlığı halinde hizmetlerle mallar arasında ilişkilendirilme ihtimali ortaya çıkabilmektedir.  
Dava konusu marka kapsamında yer alan emtianın tamamı, davacıya ait markalarda aynen yer almaktadır. Davacı markalarında kırmızı ile işaretlenen emtialar, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile ayniyet taşımaktadır.
Bununla birlikte, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar aynı zamanda, davacı markalarında yer alan 21. Sınıf emtia satışına özgülenmiş 35. Sınıf perakendecilik hizmeti ile de benzerdir. Davacı markalarında sarı ile işaretlenen emtialar, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile benzerlik taşımaktadır.
Sonuç olarak; davaya konu marka kapsamında yer alan emtiaların tümü yönünden SMK m. 6/1’de sayılan “emtiaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı,
İşaretlerin Benzer Olup Olmadığı ve İltibas/Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Markaların emtia/hizmetlerinin aynı/benzer olduğu tespiti yapıldıktan sonra bakılması gereken ikinci kriter işaretlerin benzer olup olmadığıdır. İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınmalıdır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığına dikkat edilmelidir. Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimali telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında “bağlantı” kurma ihtimali bulunması, benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterlidir.
Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilke, her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaa göre tüm faktörler bir arada gözetilerek “global değerlendirme” yapılmasıdır. Global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek, unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılması hatalı olacaktır. Bununla birlikte, inceleme sırasında markayı oluşturan jenerik, tanımlayıcı unsurların değerlendirme dışı bırakılmasına engel değildir. Dolayısıyla asıl olan markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel intibaa göre değerlendirme yapılmasıdır.
Yargıtay … HD’nin 2002/12018 E. ve 2003/4432 K. Sayılı “…” kararında belirlenen temel ilkelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre; 
Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hâkim olan görünüş ve ayrıcalığını vurgulayan imajda aramak lazımdır.  
Tespit edilen asıl unsur sözcükten ibaret ise markalarda ortak olarak kullanılan kök kelime ve başvuru sahibinin varsa ilave ettiği ekler belirlenmelidir.  
Son olarak başvuru sahibinin markasındaki eklentinin başlı başına ayırt edicilik vasfının olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.  
Davaya konu marka başvurusu, kırmızı renkli bir şekil içerisinde sarı renk ile yazılmış “…” ibaresi ile bu ibarenin sağ üst köşesinde yuvarlak bir şekil içerisinde mavi renk ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Kelimelerin tamamı standart yazı karakteri ile yazılmıştır. “…” ibaresi, “…” ibaresine nazaran daha küçük bir punto ile yazılmıştır. “…” kelimesi Türkçe bir kelime olup Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “Çok dikkat ve özenle davranan veya böyle davranılmasını isteyen (kimse), memnun edilmesi güç, müşkülpesent. Temizliğe aşırı düşkün olan (kimse).” anlamlarını haizdir. “…” ibaresi yazıldığı gibi okunmaktadır.
Dava konusu marka başvurusunda yer alan diğer kelime unsuru ise “…” ibaresidir. “…” ibaresinin herhangi bir anlamı tespit edilememiş olup, kelimenin “si-po-ni-layn” şeklinde okunması muhtemeldir. Dava konusu markada “…” ve “…” markaları anlamlı bir bütün oluşturmamış ve bu ibareler markadaki konumları itibariyle markasal varlıklarını ayrı ayrı korumuştur. Her ne kadar farklı puntolar ile yazılmışlarsa da “…” ibaresinin tanımlayıcı bir ibare olmaması yahut dava konusu emtialar bakımından kullanımı zorunlu bir ibare olmaması nedeniyle tali unsur olarak kabul edilemeyeceği ve “…” ibaresi ile birlikte esaslı unsurlardan biri olduğu,
Davacıya ait gerekçe gösterilen markaların ortak özelliği, tamamında “…” ibaresinin bulunmasıdır. Davacı markaları “…” ibaresi ile birlikte “PLASTİK, HOME, …, …, …, …” gibi ikincil kelime unsurları ile “TEMİZLİKTE KOLAYLIK, TEMİZLİK …’LE BAŞLAR” gibi sloganları içermektedir. Markaların bir kısmında kelime unsurlarının başında küçük harflerle kırmızı renkli kare şeklinin içine sarı renkler ile yazılmış “tp” harfleri yer almaktadır. Bu harflerin “… plastik” kelimesine atıf yaptığı, davacı markalarında genel olarak sarı-kırmızı ve maviden oluşan renk grubu hakimdir.
Davacı yanın markalarını incelediğimizde, “… PLASTİK”, “… HOME”, “… …” vb. ve “…” şeklinde genel olarak “…+kelime” şeklinde kelime gruplarından oluştuğu ve ayrıca sadece “…” kelimesinden ibaret markaların sahibi olduğu tespit edilmiştir. Davacı markalarında yer alan “home” ibaresi İngilizce bir kelime olup, “ev” anlamına gelmektedir. Davacı markalarında yer alan “…” ve “…” ibarelerinin ise anlamı tespit edilememiştir. Davacı markalarında yer alan “PLASTİK”, “…” ve “…” ibareleri, herkesin kullanımına açık ibarelerden olup, bulundukları markaya ayırt edici nitelik katmamaktadır. Sonuç olarak, davacıya ait markaların tamamında “…” ibaresi esas unsur konumundadır. Markaların bazılarında tek unsur ve dolayısıyla esas unsur “…” ibaresi olmakla birlikte, bazı markalarda “…”, “…” gibi ikinci bir esas unsur bulunmaktadır.
Taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içermekte, uyuşmazlık “…” markasının ortaklığından kaynaklanmaktadır. Aynı ibareyi esas unsur olarak içermelerinden kaynaklı olarak aralarında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmaktadır. Tarafların “…” ibaresi ile birlikte kırmızı-sarı-mavi renklerin olduğu aynı renk kompozisyonunu kullanmaları, aralarındaki görsel benzerliğin seviyesini artırmıştır.
Kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte, kendi unsurlarını içinde barındıran kompozit bir markanın, önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için, önceki markanın kendi başına, bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve taraf markalarındaki ortak unsurun, sonraki markada baskın unsur olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. “Bununla birlikte, bir kompozit markadaki unsurlardan birisi, baskın unsur olmasa bile, “bağımsız ayırd edici rol”e (independent distinctive role) sahip olabilir ve böyle bir durumda kompozit markanın ortalama tüketicide bıraktığı genel izlenim, mal veya izlenimin her zaman için baskın unsura göre belirlenebileceğinin söylenmesi de her zaman doğru olmayabilir.”
“…” kelimesi, anlamı olan, orijinal olmayan, bir diğer deyişle davacı ya da davalı tarafça türetilmiş bir marka olmamakla birlikte, işbu davanın konusunu oluşturan 21. Sınıf emtialar ile ilişkilendirilebilecek/bağlantı kurulabilecek bir kelime değildir. Dolayısıyla 21. Sınıf emtia bakımından somut ayırt ediciliği bulunmaktadır.
Dava konusu marka incelendiğinde, “…” ibaresinin punto olarak “…” ibaresinden daha küçük punto ile yazıldığı, ilk izlenimde markada “…” ibaresinin ön plana çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Fakat “…” ibaresi, bağımsız ayırt edici rolünü sürdürmekte, “…” ibaresi ile hiçbir anlamsal bütünlük taşımamaktadır. “…” ibaresi ayırt edici karakterini sürdürmeye devam etmektedir. Bir diğer deyişle, baskın unsur olmasa dahi, “…” ibaresi esas unsurlardan biridir.
Davacının markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, “… …” ibaresinde aynen mevcut olduğu görülmektedir. “… …” ibaresinde yer alan “…” ibaresi, markalarda birebir ortak olan “…” ibaresinin yaratmış olduğu benzerliği ortadan kaldıracak, yani markaları ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte değildir. Bu ilave kelime, markaların esas unsurlarını “birebir aynı” olmaktan çıkarmakta, ancak “markaların benzer olması” durumundan kurtaramamaktadır. “…” ibaresinin “…” ibaresi ile ayrı ayrı yazılması, anlam olarak da “…” ibaresi ile bütünleşmemiş olması bu görüşü desteklemektedir. Potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yapacaklarından markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Davacının “…” ibareli/esas unsurlu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “… …” ibareli markasıyla karşılaştığında bu markaları “görsel açıdan benzer bulması ve karıştırması” ihtimal dahilindedir. Bu nedenlerle; yani karşılaştırılan markaların genel görünüm itibariyle, renk unsurlarının benzerliği sebepleriyle, somut olayda karşılaştırılan markalar, görsel açıdan benzer olduğu,
Görsel açıdan ortaya çıkan bu yakın benzerlik, duysal/fonetik/işitsel ve anlamsal açılardan bakıldığında da aynı sonucu vermektedir. Tarafların markalarında ortak olan “…” ibaresinin aynı olan okunuşu, davalı şirketin markasında bu ibareye eklenen “…” ibaresine karşın anlamını ve markadaki algısını devam ettirmesi, bağımsız olarak konumlanması, “…” ibaresinin fonetik olarak baskın karakterini ortadan kaldırmaması, karşılaştırılan markaların işitsel açıdan yakın benzer olmalarına sebebiyet vermektedir.
Her bir taraf markasında ortak ve baskın unsur konumunda bulunan “…” ibaresinin, tesciller kapsamındaki mallar açısından somut ayırt ediciliği bulunan bir sözcük olduğu aşikardır. Bu bağlamda davacıya ait önceki tarihli markaları taşıyan mallar üzerinde “…” markası ile bir şekilde karşılaşmış, duymuş, görmüş, tecrübe etmiş ortalama bir tüketici, sonraki tarihli dava konusu marka ile, aynı ya da aynı tür mallarda karşı karşıya kaldığında, işaretler arasında “…” kelimesinden kaynaklı oluşan benzerlik ve bu benzerliklerin her birinde anılan ibarenin baskın markasal unsur olarak kullanılması nedeniyle bir ilişki kuracağı ve markaları aynı iktisadi kaynağın yarattığı yeni bir marka olarak algılaması kuvvetle muhtemeldir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.  
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.   
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global (bütünsel) olarak yapılmalıdır. 
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında taraf markalarında aynı/aynı tür/benzer olarak işaretlenen emtiaların, çok çeşitli ürün gruplarından oluştuğu tespit edilmekle birlikte, bu emtiaların büyük bir kısmının nispeten uygun fiyatlı ürünler olduğu, üzerinde uzun araştırmalar yapılmadan satın alınan ürünler olduğu, bu nedenle bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği kitlenin ortalama düzeyde tüketicilerden oluştuğu,
Sonuç olarak, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtiaların davacıya ait markalarda yer alan emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, “…” ibaresi anlamı herkesçe bilinmesi muhtemel bir kelime olmasına ve anlamı itibariyle ayırt ediciliğinin yüksek olmadığı kabulüne karşın, taraf markaları kapsamında aynı/benzer olarak işaretlenen emtialar bakımından tanımlayıcı olarak nitelenemeyeceği, esas unsurlarda ayniyet bulunduğu, dava konusu markada kullanılan renk kompozisyonun davacıya ait markalar ile benzerlik taşıdığı, karşılaştırılan markaların genel görünüm ve anlam olarak ortalama tüketici nezdinde iki marka arasında ticari ya da ekonomik bir bağ bulunduğu şeklinde algılanabileceği, zira dava konusu marka “…” gibi anlamı olmayan ve punto olarak nispeten daha büyük bir ibareyi içermekte ise de, dava konusu markada “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici role sahip olduğu, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu,
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tescilli Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından Değerlendirme 
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.  
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay …H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). 
Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır; 
Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi 
Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu 
Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu 
Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü 
Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları 
Markanın ekonomik değeri 
Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir. 
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, 
Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, 
Markanın itibarına zarar verebilecek, 
Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek 
durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir. 
Tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir. 
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça gerekçe gösterilen markaların tanınmışlığının ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı,
6769 Sayılı SMK Md. 6/6 Hükmü Koşullarının Somut Olayda Gerçekleşip Gerçekleşmediği Bakımından Değerlendirme 
“Ticaret unvanına dayalı sınai hak” kapsamında da inceleme yapılması istenilmiştir. 6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”.
Bu maddeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, işletme adı, endüstriyel tasarım tescili gibi sınaî hak sahiplerinin ve telif hakkı gibi fikri hak sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde, dava konusu marka tescillerinin davacıya ait telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, başvurunun önceki hak kapsamında kalıp kalmadığı incelenmelidir.
LTD. ŞTİ. olarak dikkat çekerken dava konusu marka “…+ŞEKİL” ibaresini içermektedir. Bir diğer deyişle, davacıya ait ticaret unvanının ek-ayırıcı unsuru ”…” iken, davalıya ait markanın esas unsuru ”… …” ibaresidir. Bir markanın bir ticaret unvanın ihtiva ettiği unsurların birinin içerisinde yer alıyor olması tek başına 6769 s. SMK’nın 6/6 hükümlerinin uygulanması için yeterli değildir.
Ayrıca 6769 s. SMK 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan koruma, unvanın fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsar nitelikte olup, fiilen kullanılmayan faaliyet konularında unvan sahibine koruma sağlanması halinde, ticaret unvanlarının markalara karşı gereğinden fazla koruma sağlanmış olur. Ticaret unvanı sahibine koruma sağlanabilmesi için, bu işaretin ticaret unvanı kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımın ispatı gerekir (Yargıtay …. HD. 20.01.2001 tarih E. 2000/9368 ve K. 2001/640 ve HGK E. 2007/11-965 K. 2007/961 sayılı kararı)
Davacıya ait ticaret unvanının kullanıldığı faaliyet alanı ile ilgili dosyada bilgi/belge bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, gerek davacıya ait unvanı ile dava konusu marka başvuru benzerlik taşımadığından gerekse davacının unvanını fiilen kullandıkları faaliyet alanının tespit edilememesi nedeniyle, dava konusu markanın davacıya ait ticaret unvanı sebebi ile reddi için gerekli koşulların oluşmadığı,
Davalının Önceki Tarihli Tescilli Markalarına Binaen Müktesep Hakkının Bulunup Bulunmadığı 
Davalı yanın iddiaları kapsamında davalı adına kayıtlı önceki tarihli markalarının, dava konusu başvuruya müktesep hak oluşturup oluşturmadığı hususu incelenmiştir.
Yargıtay kararlarında kazanılmış hak sağlayan önceki markaların belirlenmesi yönünden bazı ölçütler getirilmiş ve getirilen bu kriterler güncel kararlarda da geçerliliğini korumuştur. Buna göre;
Öncelikle kazanılmış hak sağlayan markanın tescilli olması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerekir. (Bkz. aynı doğrultuda Yargıtay 11. H.D. 2016/9248 E., 2018/2132 K.)
İkinci olarak bu markaya dayalı olarak yapılan sonraki başvuruda kazanılmış hak sağlayan markanın asli unsuru muhafaza edilerek, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle oluşturulması gerekmektedir. Zira önceki markanın asli unsuru dahi değişmiş ise bu artık yeni bir marka başvurusu olacağından önceki markanın zaman içindeki değişikliklere uyarlanması için yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilemez. (Bkz. aynı doğrultuda Yargıtay … H.D. 2016/11384 E., 2018/3260 K)
Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi zorunludur.
Davalı yana ait 2017/120568 sayılı marka henüz tescil edilmiş bir marka olmadığından, evleviyetle bu gerekçe ile müktesep hakka gerekçe olarak kabul edilmemiştir.
Davalı yanın önceki tarihli 2007/52986 ve 2012/08520 sayılı markaları ayrı ayrı “…” ve “…” ibaresini içermekle birlikte, önceki tarihli markalar arasında “… TITIZ” ibaresini içeren marka bulunmamaktadır. Salt “…” veya “…” ibaresini içerdikleri gerekçesi ile önceki tarihli markaların, sonraki tarihli dava konusu markaya “kazanılmış hak” sağlaması mümkün değildir. Önceki tarihli bir markanın müktesep hak oluşturabilmesi için, sonraki başvurunun hem aynı mal ve hizmetler yönünden tescilli olması hem de ayırt edici unsurunun değiştirilmemiş olması gerekmekte, ayrıca önceki tarihli markaların fiilen kullanıldığının ispatlanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davalının önceki tarihli markaları ile dava konusu markanın ayırt edici unsurlarının farklı olduğu tespit edilmiştir. Davalı yanın önceki tarihli markaları arasında “… TITIZ” ibaresini içeren bir marka tescili bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçeler çerçevesinde, davalı yanın önceki tarihli markalarına dayalı müktesep hakkının bulunmadığı,
Davacının Müktesep Hak İddiası Hakkında :
Davacı taraf, bir kısım mahkeme kararında, müvekkilinin 21. Sınıf bakımından müktesep hak sahibi olduğuna dair hüküm kurulduğunu iddia etmişse de davacının müktesep hak iddiasının eldeki uyuşmazlık bakımından sonuca bir etkisinin olamayacağı,
Kazanılmış (müktesep) hak yaklaşımında, önceki tarihli markaların, sonraki tarihli markaya etkisi değerlendirilmektedir. Somut uyuşmazlıkta başvuru sahibi, davacı değil, davalı şirkettir. Müktesep hak iddiasına dayalı bir itiraz/hükümsüzlük gerekçesinin mevzuatımızda bulunmadığı gözetildiğinde, davacının müktesep hak iddiasının somut olaya bir etkisinin bulunmadığı,
Kötü Niyet İddiası Bakımından Maddi Vakıaların İncelenmesi
Davalının salt “…” ibaresini içerir marka başvuruları yapması yahut başvuruya konu ettiği markayı farklı şekillerde kullanmasının kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceği, esasen davalıya ait dava dışı 21. Sınıfta başvurusu yapılan 2017/120568 sayılı markanın 6769 sayılı SMK madde 5/1-ç maddesi uyarınca reddedilmesi üzerine başvuru sahibi tarafından açılan davada, Ankara … FSHHM 2020/433 E. 2020/209 K. sayılı ilamı ile davanın kabulüne ve …sayılı YİDK kararının “21. Sınıf: Elektriksiz temizlik aletleri ve gereçleri; çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri. Diş fırçaları. Elbise askıları” emtiaları bakımından iptaline karar verilmiştir. Henüz kesinleşmemekle birlikte, taraflar arasında birçok lehe ve aleyhe karar olduğu gözetildiğinde, davalının “…” ibaresini içerir marka başvuruları yapmasının kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceği,
Taraflar arasında imzalanan lisans sözleşmesi incelendiğinde, davacının lisans veren, davalının lisans alan olduğu 23 Temmuz 2009 tarihli … … Noterliği tarafından onaylanan 016455 yevmiye numaralı lisans sözleşmesinde davacıya ait 2006/29697 sayılı “… plastik tp şekil” ibareli markanın kapsamında yer alan “süngerler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri” emtiasının 2 yıl için davalı şirket lehine lisanslandığı,
Taraflar arasında imzalanan bir diğer lisans sözleşmesi incelendiğinde, bu defa davalının lisans veren, davacının lisans alan olduğu 23 Temmuz 2009 tarihli … … Noterliği tarafından onaylanan 016454 yevmiye numaralı lisans sözleşmesinde davalıya ait 98/019405 sayılı “…” ibareli markanın kapsamında yer alan “süngerler, elbise askısı ve kılıfları” emtiasının 2 yıl için davacı şirket lehine lisanslandığı,
Davalı şirketin, 2009 yılında lisans sözleşmesi ile kullandığı bir markayı içerir ve lisansa konu emtiayı da kapsar şekilde, kendi adına tescil ettirmek üzere başvuruya konu etmesi hususunun kötü niyet olarak değerlendirilemeyeceği, dava konusu marka kapsamında yer alan emtiaların, davacıya ait markalar kapsamında yer alan emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, davalıya ait dava konusu marka başvurusunun davacıya ait markalar ile benzer olduğu ve aralarında karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacı markalarının tanınmış olduğunun ispatlanamadığı, somut olayda 6769 sayılı SMK m. 6/6 anlamında tescil engeli bulunmadığı, davalı yanın önceki tarihli markasına binaen müktesep hakkının bulunmadığı, davacı yanın müktesep hak iddiasının sonuca etkili olmadığı sonuçlarına ulaşılmış davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne
TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının davaya konu tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline,
Davaya konu markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen Türk Patent’e gönderilmesine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilâm harcının davalılardan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 4.771,60.-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28.10.2021

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır

MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 116,60.-TL
Bilirkişi Ücreti :4.500,00.-TL
G.A : 155,00.-TL-
TOPLAM :4.771,60.-TL