Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/126 E. 2021/35 K. 17.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/126 Esas – 2021/35
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2020/126
Karar No : 2021/35

Hakim :….
Katip :…..

Davacı : ….
Davalılar : ….
Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 14/04/2020
Karar Tarihi : 17/02/2021
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 22/02/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçelerinde özetle; müvekkilinin … sayısı ile gerçekleştirdiği ve 36. Sınıf hizmetleri kapsayan başvurunun, davalı yanın itirazları neticesinde reddine karar verildiğini, müvekkilinin 2013 yılında kurulmuş bir sigorta şirketi olduğunu, kurulduğu günden bu yana “… sigorta” markası ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin kuruluşu ile birlikte 2013/61678, 2013/61683 ve 2016/15360 sayılı markaların da başvurusunda bulunduğunu, taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, markaların birbirlerinden farklı olduklarını, bütünsel anlamda benzerlik taşımadıklarını, müvekkili markasının düz beyaz zemin üzerine koyu yeşil harflerle baş harfi büyük diğer harfler küçük ve “Ğ” harfinin şapkası yaprak figürü olacak şekilde “…”, turuncu küçük harflerle “sigorta” açık yeşil renkle ve küçük harflerle “güven doğasında var” ibarelerinden oluştuğunu, redde mesnet markaların bir bütünsel olarak farklı olduklarını, markaların işitsel ve kavramsal olarak da farklı olduklarını, bu farklılık nedeniyle mal ve hizmetler arasında benzerlik olduğu kabul edilse dahi işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmayacağını, müvekkilinin sigorta sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalının ise eğitim sektöründe faal olduğunu, müvekkilinin markasının tanıtımı ve bilinilirliğini arttırmak için çok sayıda reklam çalışması yaptığını, tüketicilerin taraf markaları arasında bir bağ varmış yönünde algı edinmelerinin mümkün olmadığını, davalı şirketin itirazında kötü niyetli olduğunu, “…” ibaresi taşıyan çok sayıda önceki markanın var olduğunu ifade ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 13/02/2020 tarih ve … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı TÜRKPATENT vekili cevaplarında özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevaplarında özetle; taraflar arasında devam etmekte olan çok sayıda dava bulunduğunu ve bu davalarda müvekkili lehine sonuçlar çıktığını, Ankara 3.FSHHM’nin 2018/463E. 2019/532K. sayılı kararı ile yine Ankara 3.FSHHM’nin 2018/460E. 2019/531K. sayılı kararlarının işbu dava konusu olay açısından birebir benzer mahiyette olduklarını ve anılan davalarda taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin var olduğunun kabul edildiğini, taraf markalarında “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, “sigorta” kelimesinin 36. Sınıf hizmetler açısından tanımlayıcı olduğunu, davacının işbu markasını da önceki tarihli markaları ile birebir aynı sınıflarda tescil ettirmek istediğini, dolayısıyla bahsi geçen uyuşmazlıkların işbu dava bakımından göz önüne alınarak, işbu davanın da reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin tescilli markalarından 2010/28470 sayılı markasını … Şirketler Grubu Holding A.Ş.’den Kadıköy 30 Noterliği’nin 13.05.2016 tarih ve 65327 ve 65326 yevmiye numaralı devir sözleşmeleri ile devraldığını, bu durumun davacı tarafından da bilindiğini, davacının … Şirketler Grubu Holding A.Ş. ile ortaklık bakımından iktisadi – idari bağı bulunduğunu, bu nedenle de taraflar arasındaki durumdan haberdar olduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunduğunu, davacının sınırsız sayıda renk seçeneği özgürlüğü varken müvekkilinin tanınmış “…” markalarına yanaşır şekilde bir renk kombinasyonunu kullandığını, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin var olduğunun kabulü gerekeceğini, müvekkili markalarının eğitim sektöründe tescilli olduğu gibi 36. Sınıftaki hizmetlerde de tescilli olduğunu, dolayısıyla markalar arsında bir hizmet farklılığının söz konusu olmadığını, davacının önceki tarihli markaları bakımından bir kazanılmış haktan bahsedilemeyeceğini, önceki markalarının tescili üzerinden 5 yıllık süre geçmediğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılımı olan tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Dosya uyuşmazlık konuları hakkında rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve rapor tanzim ettirilmiştir.
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, markaların ve emtiaların benzer olup olmadığı, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Celp olunan tescil dosyaları kapsamından davacının … sayılı “… sigorta güven doğasında var” ibareli marka başvuru sahibi olduğu beyan, tevsik ve müşahede olunmaktadır.
Davaya konu … sayılı “… sigorta güven doğasında var” ibareli marka için davacı tarafından 21/06/2018 tarihinde 36.sınıf mal/hizmetleri kapsayacak şekilde marka tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun yayınına karar verildiği, ilana karşı davalının 2010/28470, 2017/26561, 2017/44445, 2017/48479 sayılı “… koleji bir … nesli yetişiyor başarı=… şekil, … tesis yönetimi, … türkiye, … holding” ibareli bir takım markalarına dayanarak itirazda bulunduğu, itirazın kabulüne karar verildiği, kabul kararına karşı davacının itirazda bulunduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 13/02/2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği ve bunun üzerine işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Taraf markaları 36. Sınıftaki hizmetleri aynı şekilde içermekte olup markalar arasında söz konusu hizmetler bakımından benzerlik bulunduğu;
Somut uyuşmazlıkta taraf markalarında benzerliği tespit olunan 36. Sınıf hizmetler finansal piyasalar, sigorta hizmetleri ve gayrimenkul hizmetlerine dair profesyonel meslek gruplarınca tüketicilere sunulan hizmetler olup tüketicilerin de bu hizmetlerden yararlanırken genel anlamda daha üst düzey bir dikkat, özen ve bilinç düzeyi ile hareket edeceğinden bahsedilmesinin mümkün olacağı, zira tüketici bu hizmetlerden yararlanmadan önce söz gelimi “sigorta hizmetleri” bazında hangi şirketin daha iyi poliçeler sunduğu, kapsamının ne olduğu, hangi tür durumlarda ne gibi hizmetler alabileceği hususlarını araştırdıktan sonra tercihlerini yönlendireceği, ancak bu durum tüketicinin hiçbir hal ve koşulda yanılgıya düşme ihtimalinin bulunmadığı gibi bir sonucu doğurmayacak olup bu şekilde hareket eden tüketicinin önceki ve sonraki marka arasında ekonomik bir bağlantının var olup olmadığını sorgulama ihtimali de daha yüksek olabileceği;
Dava konusu marka başvurusu, yeşil koyu renk ile yazılmış ve markadaki sair sözcük unsurlarının tamamına göre daha büyük harf karakterleri ile oluşturulmuş “…” ibaresi, bu ibarenin yanına turuncu renklerle yazılmış ve daha küçük harf karakterleri ile oluşturulmuş “sigorta” kelimesi, en altta ise “güven doğasında var” şeklinde açık yeşil harflerle ve markadaki sair unsurlardan daha küçük şekilde yazılmış bir slogan niteliği bulunan söz grubuna yer verildiği, “sigorta” kelimesi, uyuşmazlık konusu 36. sınıf hizmetler bakımından jenerik bir ifade olup markanın bütünsel algısına herhangi bir ayırt edicilik sağlamadığı, bu bağlamda markanın genel kompozisyonu göz önüne alındığında esas unsurunun “…” ibaresi olduğu;
Davalı yanın ret gerekçesi markaları ise … TESİS YÖNETİM, … TÜRKİYE ve … HOLDİNG şeklinde her biri “…” sözcüğünü ön ses olarak taşıyan ve herhangi bir figüratif unsur içermeyen markalar olup bu markalarda yer alan “holding” ve “Türkiye” ibarelerinin yine kimsenin tekeline bırakılması mümkün olmayan jenerik unsurlar oldukları, “tesis yönetimi” kavramının ise 36. Sınıf hizmetler bakımından doğrudan bir kavramsal ilişkisi mevcut değil ise de tüketicide yarattığı algı itibariyle, “…” şeklinde ayırt ediciliği mevcut bir kelime ile birlikte kullanımında tali nitelikte algılanacakları, bu çerçevede davacı yanın markalarının esas unsurunun da yine “…” kelimesi olduğu;
Ortak olarak “…” ibaresini içeren taraf markaları ile aynı – aynı tür oldukları tespitler edilen hizmetlerde karşı karşıya kalan tüketicinin, anılan ibaredeki ortaklıktan kaynaklı olarak iki işaret arasında görsel, işitsel ve kavramsal unsurlar başta olmak üzere bütünsel algılar itibariyle yanılgıya düşüp düşmeyeceği, işaretlerin aynı iktisadi kaynağa ait markalar oldukları zannına kapılıp kapılmayacağı ihtimallerinin değerlendirilmesi gerektiği, işbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği, zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edileceği, keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir gösterge olduğu;
Taraf markaları karşılaştırıldıklarında, markalardaki ek sözcük unsurlarının hiçbirinin, markaların bütünsel algı ve ayırt ediciliğine katkı sağlamaya elverişli unsurlar olmadıkları, keza yine dava konusu markanın sahip olduğu görsel stilizasyonun da, tüketici algısında “…” ibaresini geri plana atacak nitelikte olmadığı, kaldı ki başvuruda “…” ibaresinin hususiyetle ön plana çıkartıldığı, dolayısıyla her ne kadar taraf markalarının sahip oldukları bütünsel görünümlerde, farklı birtakım sözcük ve figür unsurları bulunmakta ise de tüketicinin taraf markalarının tamamında derhal algılayacağı ilk ibarenin “…” sözcüğünün kendisi olması nedeniyle taraf markaları arasında görsel anlamda bir benzerliğin bulunduğu, keza yine anılan ibarenin her iki taraf markalarının da ön sesi olması nedeniyle de işaretler arasında işitsel benzerlik bulunacağı gibi günlük hayatta sıkça kullanılan ve Türkçe bir kelime olan “…” kelimesinin ortaklığının da yine işaretler arasında kavramsal bir benzerliğe neden olacağı;
Bununla birlikte davacı yan anılan ibarenin sicilde çok sayıda firma adına kayıtlı olduğunu ileri sürerek, anılan ibarenin zayıf ayırt edici unsur olması hasebiyle tüketici nezdinde yanılgı doğurmayacağı yorumunda bulunulabilecek türde itirazlar ileri sürdüğü, her ne kadar markalarda ortak olarak yer alan “…” kelimesi ticaret hayatında yaygın olarak tercih edilen işaretler arasında yer alan bir kelime olarak özgün ya da yaratılmış markalar kadar güçlü ayırt ediciliği bulunmayan bir sözcük olduğundan bahsedilebilir ise de bu tür kelimeler, mal ve hizmet sektöründeki herhangi bir emtia ile ilişkilendirilebilir olmadıkları sürece ayırt edici vasfı bulunan ibareler oldukları noktasında bir tereddüt olmadığı, bu nedenle anılan sözcüklerin kullanılması suretiyle yaratılan markaların, bütünsel anlamda tüketicide bıraktıkları algı yeterince farklılaşmadığı sürece, sonraki marka ile önceki marka arasında aynı ya da benzer emtialarda karıştırılma ihtimalinin doğacağı, bu bağlamda bu tür işaretler açısından “önce gelen alır ve korur” yorumunun yapılması doğru olacağı;
Dolayısıyla “…” ibaresinin ticaret hayatında çok sayıda işletme tarafından kullanılması, anılan ibarenin benzerliği tespit olunan hizmetler bakımından ayırt edici vasfını tartışılır hale getirmeyecek olup somut uyuşmazlıkta da aynı, aynı tür hizmetlerde bu ibareyi ortak olarak ve markalardaki tek ayırt edici unsur konumunda taşıyan taraf markalarının mevcut düzeydeki benzerliğinin tüketiciler nezdinde işaretlerin kaynakları noktasında yanılgı oluşturma ihtimali kuvvetle muhtemel olduğu;
Neticede; taraf markaları kapsamındaki 36. sınıf hizmetlerin aynı, aynı tür olduklar, karşılaştırılan markalarda tek ayırt edici unsurun “…” ibaresi olduğu, hizmetler ve işaretler arasındaki benzerliğin oluşturduğu bütünsel algının, ilgili tüketici kitlesi nezdinde, taraf markaları arasında iktisadi – idari bir bağlantı bulunduğu yanılgısı doğurabilecek düzeyde olduğu, tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde bu markayı daha önceden karşılaştığı, gördüğü, işittiği ya da tecrübe ettiği davalıya ait önceki tarihli markaların yeni serisi olarak algılayabileceği, buna bağlı olarak da önceki marka ile sonraki markayı birbiri ile ilişkilendirilebileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, hal böyleyken taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu … sayılı ve “… sigorta güven doğasında var” ibareli davacı marka başvurusu ile davalı tarafa ait ret gerekçesi markaların aynı, aynı tür hizmetleri kapsadıkları, taraf markalarını oluşturan işaretlerin her birinde tek ayırt edici ve ön plana çıkan unsurun “…” ibaresi olduğu, bu nedenle işaretler arasında ilgili tüketiciyi işaretlerin iktisadi kaynağında yanılgıya düşürebilecek düzeyde bir benzerliğin bulunduğu, YİDK kararının yerinde olduğu, TÜRKPATENT YİDK’nın 13/02/2020 tarih ve … sayılı kararının iptali şartlarının oluşmadığı, tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n R e d d i n e,
1-Alınması gereken 59,30.-TL maktu harçtan peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,

2-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kurum ve davalı şirket kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davalıların yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17/02/2021

Kâtip Hâkim
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır