Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/125 E. 2021/121 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/125
KARAR NO : 2021/121

HAKİM : … …
KATİP :…

DAVACI : …

DAVALI : …

VEKİLİ : Av. …….
DAVA : Marka Tescilinden Doğan Haklara Tecavüz ile Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i, Terkin
DAVA TARİHİ : 13/04/2020
KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılanMarka Tescilinden Doğan Haklara Tecavüz ile Haksız Rekabetin Tespiti, Men ve Ref’i, Terkin istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkilinin …. alan adını 11.06.2006 tarihinde tescil ettirdiğini ve 2010 yılı Kasım ayından beri uzun yıllardır aktif olarak kullandığını, müvekkilinin ülkemizde birçok tescilli markasının bulunduğu…. sayılı markalarının tescilli olduğunu, davalı şirketin 2017 yılında kurulduğunu, müvekkilinin marka kullanımından 8 yıl sonra davalının …. sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, davalı şirket kurucusunun da ilaç sektöründe yer alan biri olarak müvekkili firmadan ve markasından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, davalıya Ankara …. . Noterliği aracılığıyla 29.08.2019 tarih ve 14428 yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini, davalının ihtar edilen hususları dikkate almadığını, bu süreçte davalının marka başvurusuna yönelik itirazları sonucunda başvurunun tümden reddedildiğini, müvekkilinin markasının hem ülkemizde hem dünyada tanınır olduğunu, davalı eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabete sebebiyet verdiğini, davalının ticaret unvanının terkinini talep ettiklerini, “…” iaresinin ayırt edici ya da asli unsur olarak değerlendirilemeyeceğini, … alan adının aktif bir şekilde kullanılmadığını ancak müvekkilin markasından yararlanma amacıyla kötü niyetle oluşturulduğunu, davalının www.kitebio.com alan adında ve ayrıca…. ….. ve …. kapsamında gerçekleştirilen kullanımlarının bulunduğunu beyan ederek müvekkili markalarına davalının tecavüzünün tespiti, men ve ref’ine, davalı ticaret unvanının hükümsüzlüğüne, davalı adına kayıtlı … alan adının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … alan adının müvekkiline ait olmadığını, müvekkili şirkete ait işyerinde yapılan tespitlerde “kite” markalı herhangi bir ürüne rastlanılmadığını, ayrıca müvekkili şirketin yetkilisinin kendilerinin kit ürettiklerini, davacının ilaç ürettiğini, gerekirse logolarını değiştirebileceğini belirttiğini, müvekkili şirketin ticaret unvanının hukuka ve ticari uygulamalara uygun olduğunu, müvekkili şirketin davacı unvan ve markasından uzaklaşma gayesi içerisinde olduğunu, davacının markasının tanınmışlığına dair bir delilin bulunmadığını, müvekkili şirketin ise kötü niyetli olmadığını ifade ederek davanın reddini talep ettiği görülmüştür.
Davanın açılmasını müteakip davaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını ve bilirkişi raporları alınmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı kullanımlarının davacı markasına ve ticaret unvanına tecavüz teşkil edip etmediği, davalının ticaret unvanının hükümsüzlüğü ve terkini şartlarının oluşup oluşmadığı, davalı kullanımlarının haksız rekabet tescil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır.
•DAVALI TARAF KULLANIMLARININ, DAVACI TESCİLLİ MARKALARINDAN DOĞAN HAKLARI İHLAL EDİP ETMEDİĞİ HUSUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Markayı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir. Tescil edilmiş bir marka sahibi, marka üzerindeki bu münhasır hakkına dayanarak;
• kendisinin izni alınmadan, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmasını,
• tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını,
• aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılmasını engelleyebileceği uygulamada kabul edilmektedir.
Bununla birlikte bir işaretin “alan adı olarak kullanılması” tek başına marka hakkının ihlali olarak kabul edilmemekte, ayrıca “işaretin ticaret alanında kullanılması”, “işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması” ve “işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde kullanılması” şartları da aranmaktadır.
Bu bağlamda öncelikli olarak tespiti gereken husus, dosya kapsamına davacı yanca sunulan delillerin incelenerek, davalı yanca gerçekleştirildiği iddia edilen kullanımların, davacının tescilli markaları kapsamında kalıp kalmadığıdır.
Bu durumun tespiti sonrasında ise markaları oluşturan ibarelerin esas unsurları arasındaki benzerliğin, ilgili tüketici kitlesi algısında iltibasa sebebiyet verebilecek veyahut taraf markaları arasında en azından iktisadi veya idari bir bağ kurulmasına yeter neden olacak düzeyde olup olmadığı hususu tartışılmıştır.
Somut olaya baktığımızda davalı yanın www.kitebio.com alan adında yer alan ve yukarıda görsellerine yer verilen kullanımlarınının, webarchieve kaydı incelendiğine 06.08.2018 tarihine kadar geriye gittiği görülmektedir. Anılan tarihten daha evvelki bir tarihe ait herhangi bir başka kayıt ise mevcut değildir. Bu bağlamda davacının … sayılı markalarının tecavüz iddiaları bakımından, davalı kullanımlarından sonraki tarihli markalar olmaları nedeniyle dikkate alınmaları isabetli olmayacaktır.
Bununla birlikte davacının 2015/71895 sayılı markası bulunduğu gibi ayrıca… sayılı markaları da bulunmaktadır. Anılan markaların tamamı, davalının tarihi tespit olunabilen en eski kullanımlarından daha evvelki tarihli kullanımlardır. Anılan markalar kapsamında “Kanser ve tümörlerin tedavisinde kullanılan preparatlar dâhil olmak üzere farmasötik preparatlar; T Hücre tedavisi dâhil olmak üzere immünoterapi için farmasötik preparatlar; Farmasötiklerin üçüncü kişiler için üretimi hizmetleri; Farmasötik araştırma ve geliştirme hizmetleri; başkaları için klinik denemelerin yürütülmesi dâhil tıbbi araştırma hizmetleri” gibi mal ve hizmetler yer almakta olup bu mal ve hizmetler ile davalı yanın fiili ticari kullanımları kapsamındaki test kitlerinin (uyuşturucu ilaç kullanımları ile ilgili) kullanımları arasında doğrudan ve yüksek düzeyli bir bağlantının mevcut olduğu, özellikle Ar-Ge hizmetleri, tıbbi araştırma hizmetleri, farmasötik preparatlar gibi mal ve hizmetler bakımından oluştuğu düşünülen bu bağlantının, ilgili tüketici kitlesi nezdinde, doğrudan algılanabilecek düzeyde bir bağlantı olduğu değerlendirilmektedir. Hal böyleyken davacı markaları ile davalı fiili kullanımları kapsamında kalan faaliyetlerin birbiri ile örtüştüğü görülebilmektedir.
Bu noktada tespiti gereken ikincil husus ile davacı markaları ile davalı kullanımları arasında, ilgili tüketiciyi yanılgıya düşürebilecek bir benzerliğin var olup olmadığıdır.
Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta da taraf markaları kapsamında örtüşen mal grubunun nitelik itibariyle bilinç düzeyi yüksek, mal veya hizmet hakkında deneyimi olan, çoğu kez profesyonel tüketici gruplarına hitap ettiği değerlendirilebilir. Ancak tıbbi nitelikteki ürünler bakımından karşılaştırma konusu işaretlerin, tıbbi içerikli bir terime işaret etmemesi halinde ilgili tüketici kitlesinin de davranış ve algılarının makul düzeyde özen, dikkat ve bilgi düzeyine sahip bir tüketici ile eş nitelikte olacağı,
Bu çerçevede davacı tarafa ait markalar ile davalı taraf fiili kullanımları karşılaştırıldığında özellikle davacı markaları ile davalı kullanımının, gerek işaretlerde kullanılan renk unsurları, gerek “kite” ibaresini ortak olarak içeriyor olmaları, gerekse de kullanılan şekil unsurlarını biçim ve stilizasyonları itibariyle yüksek düzeyde benzerlik taşıdıkları değerlendirilmektedir. Markalardaki ortak unsur olan “kite” ibaresi, “uçurtma” anlamına gelen bir kelime olduğu ve bu kelimenin tarafların ortak faaliyet alanları açısından hiçbir anlam ifade etmeyen, ayırt edici vasfı yüksek bir sözcük olduğu, davalı kullanımında yer alan “…” ibaresinin “Yaşam, hayat, canlı, öz”1 gibi anlamlara gelen, dilimize de yabancı dillerden yerleşmiş biyoloji, biyografi, biyokimya, antibiyotik, biyomedikal gibi pek çok sözcükte kullanılan bir ibare olarak ayırt edici vasfının son derece zayıf olması nedeniyle bütüne olan bir etkisinin bulunmadığı, hal böyleyken davalı kullanımının bu haliyle, davacı markalarının yeni bir serisi olarak algılanma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olacağı,
Davalının anılan işareti www.kitebio.com adresi başta olmak üzere https://www…. ….507 ve … sosyal medya hesaplarında da kullandığı görülebilmektedir. Anılan kullanımların her birinin, davalının bir sermaye şirketi olarak aktif ticari faaliyet gösterme amaçlı kurulmuş olduğu gözetildiğinde markasal nitelik arz eden kullanımlar oldukları tereddütsüzdür.
Sonuç olarak davalının yukarıda bahsi geçen mecralardaki kullanımlarının, filli kullanım alanları ve işaretler arasındaki yüksek düzeyli benzerlikler bir arada değerlendirildiğinde, davacı adına tescilli markalardan doğan hakları ihlal eder nitelikte kullanımlar olduğu,
Bununla birlikte … ibareli alan adının davacı markası ile ortak unsur taşıyor olmasının tecavüz eylemi niteliğinde olduğu,
• DAVACIYA AIT MARKALAR ILE DAVALIYA AIT TICARET UNVANI ARASINDA ILTIBAS TEHLIKESI BULUNUP BULUNMADIĞI HUSUSU VE DAVALI TİCARET UNVANININ TERKİN KOŞULLARININ İNCELENMESİ;
Marka, bir tacirin ürettiği veya piyasaya sunduğu mal ve hizmetleri, diğer tacirlerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Ticaret unvanları ise bir ticari işletmenin faaliyetlerini, diğer ticari işletmelerin faaliyetlerinden ayırt etmeye yarayan tanıtıcı işaretlerdir. Bununla birlikte, markaların ayırt edicilik, reklam, garanti gibi işlevleri yanında, köken bildirme işlevleri de bulunmaktadır. O nedenle, bir ticaret unvanının, daha önceden tescil olunan bir markanın kapsamında kalan mal veya hizmetlerin tescilli olduğu alanda markasal nitelikte kullanımı halinde, söz konusu kullanımın markanın işlevleri kapsamında değerlendirilmesi ve marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, daha önceden başkaları adına marka olarak tescilli bir işaretin, bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil ettirilmesi ve unvanın bu şekilde farklı bir tanıtıcı işaret olarak kullanılması tek başına marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilemez.
Dolayısıyla tescilli bir markanın, bir başkası tarafından ticaret unvanında kullanılması halinde, unvanda ayırt edicilik sağlayan başkaca unsurlar mevcut değilse ve ticaret unvanının faaliyet alanları ile markanın kapsamında kalan emtialar da benzerlik taşıyor ise, ticaret unvanında geçen markanın unvandan terkini ancak ve ancak unvan kapsamını aşan bir kullanımın varlığının tespiti halinde mümkün olabilmektedir.
Nitekim Yüksek Mahkemenin yerleşik kararlarında da karıştırma ihtimalinin mevcut olabileceği hallerde, önceki tarihli marka nedeniyle, sonradan tescil edilen ticaret unvanının terkin edilebileceği görüşünü benimsemekle birlikte, bu görüşünün temelinde, “ticaret unvanının kullanımının markasal nitelikte olması ve marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil eder boyutta olması” şartını aramıştır. (Bkz aynı doğrultuda Yargıtay … HD 22.09.2008 tarih ve 2007/7878E, 2008/10359K. sayılı ilamı)
Tescilli bir marka ile tescilli bir ticaret unvanının çakışması halinde değerlendirilmesi gereken üç temel şart bulunmaktadır;
• aynı/benzer faaliyet sahasında olma
• haksız rekabet oluşumuna sebebiyet verme
• ticaret unvanının kullanımının markasal nitelikte olması
Bu bağlamda, davalı yanın “… … TEKNOLOJİ SAN. VE TİC. A.Ş.” şeklinde ticaret unvanı mevcut olduğu, davalı ticaret unvanının amaç ve faaliyetlerinin “her türlü biyoteknoloji, adli tıp, laboratuar, bilimsel, analitik, veteriner, kimyasal, ilaç, kozmetik ve tıbbi konularla ilgili cihazların, kit ve malzemelerin üretimi, bunlarla ilgili ARGE, know-how transferi ve yatırımı, ticareti, ithalatı ve ihracatı ile iştigal eylemek” olduğu, bu faaliyetlerin, davacı tescilli markaları kapsamındaki tıbbi nitelikteki mal ve hizmetler ile örtüşen – benzeşen – aynı türde faaliyetler oldukları görülmektedir.
Davacı markaları kapsamındaki mal ve hizmetler ile davalı kullanımları arasındaki bu ilişki aynı zamanda tarafların birbirleri ile rekabet içerisinde olma şartını da beraberinde getirmektedir.
Bu anlamda son olarak tespiti gereken husus, davalı tarafın ticaret unvanını markasal bir nitelikte kullanıp kullanmadığıdır. Her ne kadar SMK m. 7/3-e düzenlemesi “İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması” halini marka hakkına tecavüz olarak düzenlemiş ise de 7/3 maddesinin ilk cümlesi “işaretin ticaret alanında kullanılması” şartını hükme bağlamıştır. SMK’nın 7/3-e maddesinin gerekçesinde söz konusu düzenleme ile 2015/2436 sayılı A.B. Marka Yönergesiyle uyum sağlandığından bahsedilmiş olup, Yönerge’nin 3. maddesinde yer alan hükmün, yine Yönerge’nin genel gerekçesi no 19’daki açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre, ticaret unvanı ancak tescilli bir markaya tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliği sağlayıcı bir işaret olarak kullanılması halinde, marka hakkına tecavüz oluşturacağı açıklaması karşısında, bu düzenlemedeki amacın ticaret unvanının tescilli marka ile karıştırılmaya yol açacak şekilde kullanılması halinin marka hakkına tecavüz olarak kabul edilmesi gerektiği olduğu aşikardır.
Bir işletmenin, ticaret unvanını markasal olmayan bir şekilde ve fakat ticaret unvanına bağlı ve ayrıca faaliyet alanları dahilindeki kullanımı, marka hakkına doğrudan bir tecavüz oluşturmayacak ve markaya dayalı olarak ticaret unvanının terkini talep edilemeyecektir. Bu kullanımın markasal değil de, unvan kullanımı olarak kabul edilmesi için ticaret unvanının sicilde yazılı olduğu şekilde bir bütün olarak kullanılması, unvandaki çekirdek sözcük ya da sözcüklerin, unvanın geri kalanından farklı renkte, büyük puntolarla, ayırt edici logolar eşliğinde veyahut bir başka şekilde tüketici algısını derhal uyaracak mahiyette ön plana çıkartılmamış olması gerekmektedir. Bu bağlamda ticaret unvanının, belirlenen sınırlarda kullanılması halinde Yargıtay’ın da yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere her iki sınai hak da yan yana devam edebilecek ve birinin diğerine üstünlüğü bulunmayacaktır.
Dolayısıyla tescilli bir markadan doğan hakların, tescilli bir ticaret unvanına dayalı olarak ihlal edildiği değerlendirmesi için, ihlali gerçekleştirenin aynı zamanda o işareti markasal nitelik arz edecek şekilde kullanıyor olması gerekmektedir. Bu durumda tespiti gereken son hususun, davalı yanın tescilli ticaret unvanını, bu unvanın sınırlarını aşarak bir başkasına ait marka hakkının sınırlarını ihlal edecek mahiyette kullanıp kullanmadığı noktasında olduğu görülmektedir.
Davalı tarafın web sitesi ve sosyal medya hesaplarındaki kullanımlarında, ticaret unvanının kılavuz unsuru da olan “… …” ibarelerini şeklinde kullanarak ön plana çıkardığı, bu kullanımların markasal nitelikte olduğu, başka bir ifadeyle anılan kullanımın tescilli bir ticaret unvanının, tescile uygun şekilde gerçekleştirilen bir unvan kullanımı olarak değerlendirilemeyeceği düşünülmektedir. Bu durumun ise nihai anlamda davacı adına tescilli markadan doğan hakları ihlal eder bir sonuç meydana getirmesinden kaynaklı, davalı yanın ticaret unvanın da kılavuz unsurunun terkini sonucunu doğurabileceği,
• DAVACI TİCARET UNVANI İLE DAVALI TİCARET UNVANI ARASINDA BENZERLİK BULUNUP BULUNMADIĞI HUSUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Uygulamada ticaret unvanlarının farklılaşma zorunlulukları ile ilgili olarak iki temel görüş mevcuttur. Bunlardan ilki “mutlak yenilik” kriteri olup söz konusu kritere göre daha önce örneğin; “xyz” şeklindeki bir ibare herhangi bir kişi tarafından ticaret unvanında kullanılmış olması halinde bu unvanın daha sonra bir başkası tarafından ne surette olursa olsun kullanılması mümkün görülmemektedir. Doktrindeki ikinci ve Yargıtay’ın da pek çok içtihadında benimsediği görüş ise “nispi yenilik” ilkesidir. Buna göre daha önce başkaları tarafından kullanılmakta olan “xyz” ibareli bir unvanın, daha sonraki bir zamanda üçüncü bir kişi tarafından “yeterli ayırt edici ek unsurlar” almak koşuluyla ticaret unvanı olarak korunması mümkündür.
Bu noktada ayrıca, ticaret unvanları arasında haksız rekabete yol açacak bir hizmet veya emtia benzerliğinin bulunup bulunmaması da incelenmelidir. Ticaret unvanlarında çekirdek unsurların ortak olması durumunda, nispi yenilik ilkesi gereğince unvanların birbirlerinden ayrıştırılmalarında, söz konusu unvanı kullanan firmaların çekirdek unsurun yanına, ayırt edici nitelikte ek unsurlar getirmeleri zorunluluğu bulunmaktadır. Sözgelimi “XYZ Nakliyat Ltd. Şti.” şeklinde tescilli bir unvan ile “XYZ Turizm Ltd. Şti.” şeklinde tescilli bir unvanın birbiriyle karıştırılması sahip oldukları ek unsurlar nedeniyle mümkün değildir.
Bununla birlikte Türkiye’nin de taraf olduğu Paris Sözleşmesi”, 1. maddesinde korunacak sınaî haklar içinde “Ticaret Unvanları” da sayılmaktadır. Paris Sözleşmesi’nin 8. maddesi Ticaret Unvanları ile ilgili aşağıdaki genel nitelikli hükmü içermektedir; ” Bir ticaret unvanı bir markanın parçası olsun veya olmasın, başvuru veya kayıt yükümlülüğü olmaksızın tüm Birlik ülkelerinde korunacaktır.” Bu hükme göre üye bir ülkede kayıtlı bir ticaret unvanı diğer ülkelerde de kayıt olmadan korunabilmektedir.
Davacının ticaret unvanın 01.06.2009 yılında tescil edildiği dosya kapsamındaki tercüme evraklarından görülebilmektedir. Davalı taraf ticaret unvanı ise 2017 tarihlidir.
Tarafların ticaret unvanlarının kılavuz unsurları olan “…” ibarelerinin birbirleri ile benzer nitelikte olduğu davalı taraf ticaret unvanının terkin koşullarının meydana geldiği,
• DAVALI KULLANIMLARININ HAKSIZ REKABET TEŞKİL EDİP ETMEDİĞİ HUSUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ
TTK’ nın 54 ve devamında düzenlenen haksız rekabete ilişkin maddeler, haksız rekabet oluşturan eylemleri genel olarak belirleyen hüküm, dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturan hallere örnekler ve haksız rekabette bulunmaya bağlanan hukukî ve cezaî yaptırımlardan oluşmaktadır.
Nitekim TTK’ nın 54. maddesi haksız rekabeti: “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlamaktadır.
Doktrindeki görüşe göre de haksız rekabet, olağan yarışın normal rekabetin kötü ve onaylanmayan biçimde, hukuka aykırı olarak yapılması şeklinde tanımlanması mümkün bir kavramdır. (Güneş, Fikri Mülkiyet Hakları ve Haksız Rekabet Davaları, sf 30)
Haksız rekabet hukukuna ilişkin hükümlerin konuluş amacında piyasada rekabetin, doğruluk ve dürüstlük kuralları çerçevesinde, haklı yöntemlerle gerçekleştirilmesi yer almaktadır. Bu kurallarla önlenmek istenen, rekabetin sınırlanması değil, tam tersi rekabet hakkının kötüye kullanılmasının önüne geçilmesidir. Bu davranış kuralları, haksız rekabet hükümlerinin uygulama alanına sınır çizen kurallar olup, bunların belirlenmesinde hangi kriterlere dayanılacağı sorusu, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla tekelci hakları korumaya yönelik kuralların aksine haksız rekabet hukukunun özünü oluşturan soru, rekabet hakkının nasıl kullanıldığıdır.
Bununla birlikte sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında düzenlenen marka hakkına tecavüz teşkil eden eylem biçimleri, aynı zamanda haksız rekabet eylemlerinin de özel bir biçimidir. Dolayısıyla marka hakkına tecavüz iddiaları açısından yukarıda yer verilen değerlendirmelerin tamamı, haksız rekabet düzenlemeleri açısından da geçerli olacak olup davalı yanın, fiili kullanımlarında, davacı markalarına bu denli yanaşır bir işareti, davacı taraf faaliyet alanı ile örtüşür hizmetlerde kullanmasının aynı zamanda haksız rekabet olarak da değerlendirilebileceği, her ne kadar usulünce tescil edilmiş ticaret unvanını kullanma hakkı münhasıran sahibine ait olup tescil edilmiş haliyle ticaret unvanını kullanmanın haksız rekabet oluşturmayacağı kabul edilmekte ise de davalı kullanımlarının ticaret unvanının kullanımı olarak da değerlendirilmesi mümkün olmadığından haksız rekabete sebebiyet vereceği,
Netice itibariyle, davalı tarafın www.kitebio.com adresi başta olmak üzere https://www.facebook.com/kite…507 ve…. sosyal medya hesaplarındaki şeklindeki kullanımların, davacı adına tescilli…. sayılı markalardan doğan hakları ihlal eder nitelikte kullanımlar olduğu, bu kullanımların davacının marka tescilinden doğan haklara tecavüz teşkil ettiği, davacı ticaret unvanı ve davacı adına tescilli markalar ile aynı asli unsuru ihtiva eden … alan adının karıştırılma ihtimaline yol açacağı ve bu nedenle … alan adının terkini koşullarının oluşacağı, davalının “… … TEKNOLOJİ SAN. VE TİC. A.Ş.” şeklinde tescilli ticaret unvanı bulunmakla birlikte, gerek web sitesi gerekse de sosyal medya hesaplarında, anılan ticaret unvanının yalnızca “kite …” ibarelerini ön plana çıkartacak şekilde kullanımları bulunduğu tespit edilmiş olup davalı ticaret unvanının bu mahiyetteki kullanım biçimi itibariyle, davacı tescilli markalarından doğan hakları ihlal ettiği, bu nedenle davalı ticaret unvanından ortak unsur olan “kite” ibaresinin terkini koşulunun meydana geldiği, davalı faaliyetlerinde kullanıma konu edilen işaretin bütünsel anlamda yarattığı algı itibariyle, davacı faaliyetleri ile aynı zamanda haksız rekabete sebebiyet verebileceği sonuç ve kanaatlerine ulaşılmış açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın kabulüne,
Davacının marka hakkına tecavüzünün tespitine, men’ine, ref’ine,
Haksız rekabetin tespitine, men’ine, ref’ine,
Davalı şirketin ticaret unvanındaki “…” ibaresinin terkinine,
Davalı adına kayıtlı “…” alan adının iptaline,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan, peşin alınan 54,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilâm harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davacı kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacının yapmış olduğu ve aşağıda dökümü yazılı 3.823,20.-TL
yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı vekili ve davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.25.03.2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır
MASRAF DÖKÜMÜ
İlk Masraf : 116,60.-TL
Bilirkişi Ücreti :3.400,00.-TL
P.P : 306,30.-TL
TOPLAM :3.823,20.-TL