Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/117 E. 2021/127 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/117 Esas – 2021/127

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/117
KARAR NO : 2021/127

HAKİM : …
KATİP : ….

DAVACI :….
DAVALI : …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 08/04/2020
KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, davalı şirketin… başvuru numaralı “…” ibareli marka tescil başvurusunun yayınına davacı tarafından itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı ve YİDK tarafından itirazların reddine karar verildiğini, davacının “…” ibaresini ilk olarak 2018 yılında, “…” ibaresini ise 2008 yılında tescil ettirdiğini, bu markaları üzerinde büyük yatırımlar yaptığını, marka sayısını arttırdığını, …. nolu tasarım tescili bulunduğu, markaların yurt dışında da çok sayıda ülkede tescilli olduğunu; “…” ve “…” ibareli markanın zayıf, tanımlayıcı bir marka olarak kabul edilemeyeceğini, bu ibarelerin piyasada sıkılıkla kullanılan ibareler olmadığını, TürkPatent internet sitesindeki ulusal marka web tabanından yapılacak marka taraması ile bu durumun anlaşılabileceğini; “…” ve “…” ibareli markaların anlamının tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerden uzak olduğunu, bu nedenle zayıf marka olarak değerlendirilemeyeceğini, Yargıtay kararlarına göre seçilen markanın özgün olması veya az kullanılan bir ibare olması zorunluluğunun bulunmadığı, zayıf marka olarak kabul edilebilmesi için tescil edildiği mal ve hizmetlere yakın olması gerektiğini; davacının tescilli markalarının korunması gerektiğini; dava konusu markanın davacı markalarına ayniyet derecesinde benzer olduğunu; ortalama tüketicinin dava konusu “…” ibaresi ile davacının “…/…” markalarının benzer olarak algılayacağını; ortalama gıda tüketicilerinin tercih hakkının çok kısa sürede kullandığını, dikkat seviyelerinin düşük olduğunu, ortalama gıda tüketicilerinin bir kısmının çocuklar olduğunu, bu durumun iltibası güçlendirdiğini; dava konusu markada “…” ibaresi çatı marka statüsünde olduğunu, ürünü temsil eden ibaresinin “…” kısmı olduğunu; bu ibarenin de davacı markaları ile kavramsal olarak ayniyet derecesinden benzer olduğunu; davalı şirketin kötü niyetli olduğunu beyan ederek, 2020-M-961 sayılı YİDK kararının iptaline, markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu markada esas marka algısı yaratacak unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin ürünleri tanımlamak için kullanılan bir ibare olduğunu, bu tanımlayıcı ibarenin bile davacı markalarından farklı olduğunu, karıştırılma ihtimali olacak derecede benzerli bulunmadığını, bir bütün olarak marka algılarının farklı olduğunu, kötü niyet iddiasının da ispatlanamadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle;YİDK kararının iptali ile ilgili davada sadece davacının itiraz dilekçesinde belirtilen iki markasının dikkate alınacağını, YİDK iptali davalarında Kurum nezdindeki itirazlar çerçevesinde davanın görülmesinin Yargıtay kararları tarafından benimsendiğini, itirazlarda … sayılı iki markaya dayanıldığını, YİDK kararının usulüne uygun olduğunu,” markanın bütün olarak bıraktığı izlenim” ilkesi uygulanarak karşılaştırılma yapıldığını, YİDK kararında tanınmışlık iddiasının da kabul edilmediğini, davacı markalarının tarihinin 2018 yılı olduğunu, bu kadar kısa bir sürede tanınmış marka olmasının mümkün olmadığını, “…” ibareli markanın sözcük unsurlarından oluştuğunu, markanın bütün olarak bıraktığı izlenimde “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, “…” tamlamasının ilgili sınıftaki kek ürününü tanımlayıcı bir ifade olduğunu, “…” ve “…” ibaresinin birbirine vurgu yapan, işitsel ve görsel bütünlük gösteren sözcükler olduğunu, “…” ibaresine vurgu yapıldığı için, ortalama tüketici tarafından karıştırılmayacağını, “…” ibaresinin nitelik belirtilen bir ifade olduğunu, TürkPatent sitesindeki marka tescillerinden bunun anlaşılabileceğini, örneğin …Holding AŞ adına … .” ibareli marka tescili bulunduğunu, “…” ibaresinin zayıf nitelikte olduğunun diğer firmalarca da kabul edildiğini, bu niyet ile hareket eden davacının birlikte var olma iradesi içinde olduğunu, bu yaklaşımla “…” ibareli markalar arasında katıldığını, davacının sonradan niyeti değiştirmesinin iyi niyetli olmadığını, dava konusu markanın davacı markaları ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Marka ve işaretlerin benzer olup olmadığı
İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkate alınmalıdır.
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Görsel açıdan davalı firmaya ait ibaresi incelendiğinde, kelime markası olduğu, … ibaresinin daha büyük punto ile “…” ibaresinin üst kısmında yazılı olduğu görülmektedir. … ibaresinin Türkçe bilinen bir anlamı bulunmamaktır ve her hangi bir anlamsal çağrışımı bulunmadığından ve “…” ve “kek” ibarelerinden daha büyük punto ile bu kelimelerin üzerinde yazılı olduğundan görsel hafıza iz bırakacak ibarenin “…” ibaresi olduğu,
Davacının 04.02.2029 tarihli Marka Yayınına İtiraz Dilekçesinde dayandığı “…” markasının görsel hafızada iz bırakacak esas unsurunu bütün olarak “…” ibaresidir ve “…” ibareli marka ise kırmızı renkle beyaz oval bir zemin üzerine yazılmış kelime unsurundan ve iç içe geçmiş kırmızı renkli çemberimsi bir şekillerden oluşmaktadır, markanın esas unsurunun “… “ibaresi olduğu,
Görsel açıdan dava konusu markanın davacı markaları ile benzer olmadığı,
İşitsel açıdan değerlendirme yapıldığında, dava konusu markada ortalama tüketici açısından işitsel hafızada iz bırakacak unsurun “…” ibaresi olacağı, marka hakkındaki bir konuşma sırasına daha çok “…” ibaresinin seslendirileceği, “…” ibarelerinin yan unsur olarak algılanacağı, işitsel olarak dava konusu markanın davacı markaları ile benzer olmadığı,
Kavramsal açıdan değerlendirme yapıldığında, dava konusu “…” ibaresinde “…” ibaresinin Türkçe bilinen bir anlamı bulunmamaktadır. “…” ibaresi “ağzına değin dolu, tümüyle dolu, büsbütün dolu, çok dolu” anlamına gelen bir sıfat ve “kek” ibaresi ise “un, şeker ve yumurta karışımı, genellikle içine çekirdeksiz kuru üzüm, kakao vb. de konularak yapılan, fırında pişirilen tatlı çörek ” anlamına gelen bir isimdir. Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 29, 30 ve 32.sınıftaki malların hitap ettiği ortalama tüketici tarafından “…” ve “kek” ibareleri, yukarıda belirtilen sözlük anlamları ile kavranacağından, tanımlayıcı bir sıfat ve bir gıda ürünü olarak çağrışım niteliğine sahip, dolayısı ile markasal ayırt ediciliği zayıf nitelikte ibareler olduğundan, kavramsal olarak öne çıkan esas unsurun yine … ibaresi olduğu,
Kavramsal olarak dava konusu markanın davacı markaları ile benzer olmadığı,
Emtiaların aynı veya benzer olup olmadığı
Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken, inceleme konusu mallara veya hizmetlere ilişkin tüm faktörler dikkate alınmalıdır. Bu faktörler, mal ve hizmetlerin niteliğini, kullanım amaçlarını, kullanım biçimlerini ve birbirleriyle bağlantılı veya tamamlayıcı olup olmadıklarını içerir.
Mal ve hizmetlerin aynılığı ile kast edilen durum açıktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Benzer mal ve hizmetler ifadesi, ortalama tüketicilerce aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayımıyla karıştırılma ihtimalinin konusu olabilecek mal ve hizmetleri içermektedir. Bu çerçevede, aynı (veya ilişkili) kaynaktan geldikleri varsayılabilecek ilişkili mal ve hizmetler de benzer mal ve hizmet tanımlamasının içeriğine girmektedir. Mal ve hizmetlerin benzerliği, ilgili oldukları ortalama tüketicilerinin bakışı esas alınarak değerlendirilmelidir. Bu çerçevede, ortalama tüketici grubu genel anlamda “halk” olan mal ve hizmetler bakımından yapılan değerlendirme ile ortalama tüketici grubu sınırlı, “teknik bir küme” olan mal ve hizmetler bakımından yapılan değerlendirme aynı içerikte olmayabilir.
Mal ve hizmetlerin benzerliği veya ilişkilendirilebilir niteliği literatüre ve genel kabullere göre belirtilen şu durumlarda ortaya çıkabilir: Mal ve hizmetlerin kullanım amacı ve alanlarının benzerliği; Mal ve hizmetlerin kullanıcılarının benzerliği; Malların fiziksel görünümünün benzerliği; Mal ve hizmetlerin ticari pazara ulaşmasında kullanılan satış yollarının benzerliği; Mal ve hizmetlerin birbirleriyle rekabet eder nitelikte bulunmasından kaynaklanan benzerlik; Mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olmasından kaynaklanan benzerlik, − Malların mağazalarda aynı reyonda veya rafta bulunmasından kaynaklanan benzerlik.
Somut olayda dava konusu marka kapsamında yer alan 29, 30 ve 32.sınıftaki malların tamamının davacının “…” ibareli markasını kapsamındaki mallar ile aynı olduğu, yine dava konusu marka kapsamında yer alan 30.sınıftaki malların davacının “…” ibareli markasının kapsamındaki 30.sınıfta mallar ile aynı olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu marka ile davacı markaları arasında anlamında iltibas bulunup bulunmadığı…
Somut olayda dava konusu marka kapsamında yer alan 29, 30 ve 32 nolu mallar görece ucuz ve karar vermesi süresi kısa, günlük tüketime yönelik, genellikle ambalajlı, yüksek oranda süpermarketlerde ve hipermarketlerde tüketicilere sunulan gıda ürünleri olup, genel olarak toplumun her kesimine hitap etmektedir. Bu anlamda hedef müşteri kitlesinin ortalama dikkate sahip halk olduğu ifade edilebilir.
Ortalama dikkate sahip tüketici kitlesi dikkate alınmıştır. Mal aynılığı/benzerliği bulunmakla birlikte dava konusu”…” ibareli markanın, davacı markaları ile görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı sonucuna varıldığından, davacının “…” ve “…” ibareli markaları ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
Davacı markasının tanınmışlık iddiası ve davalı marka başvurusunun tescilinin davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayıp sağlamayacağı, onun itibar ve ayırt ediciliğini zedeleyip zedelemeyeceği,
Marka hukukunda genel kural, markanın tescil edildiği türdeki mal ve hizmetler için koruma sağlaması ve markanın aynısının dahi farklı mal ve hizmetler için bir başka kişi adına tescil edilebilmesidir. Bu kuralın istisnasını ise tanınmış markalar oluşturur. Güncel mevzuat gereği “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir”. Toplumda belli bir tanınmışlık düzeyine ulaşmış markanın farklı mal ve hizmetler için tescilinin engellenebilmesi için belli şartların bulunması gerekmektedir. Bir başka ifade ile, bir markanın tanınmış marka olması, bu markanın aynısının veya benzerinin hiçbir şekilde bir başka kişi adına farklı mal veya hizmetler için tescil edilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Bu şekilde tescilin engellenebilmesi için güncel mevzuatta belirtilen üç şarttan en az birinin mevcut olması gerekmektedir. Bunlar, (ı)markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, (ıı)markanın itibarına zarar verilmesi veya (ııı)markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesidir.
Tanınmışlık konusunda WIPO’nun Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi tarafından belirlenen kıstaslar; markanın ilgili sektörde bilinme/tanınma derecesi; markanın kullanım süresi; derecesi ve coğrafi bölgesi markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklam ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi; markanın tanınmasını ya da kullanımını etkileyen başka tescillerinin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi olarak özetlenebilir. WIPO tarafından ayrıca her hangi bir markanın tanınmış marka ( well-known/iyi bilinen) olup olmadığına karar verecek yetkili otoritelere bir rehber ya da yardımcı olmak üzere yukarıda sayılan faktörlerin; ön koşul olmadığı, bazı durumlarda tümünün bazı durumlarda da bir kısmının yeterli olduğu, kimi durumlarda ise yukarıda sayılanların hiç birinin değerlendirilmeyip bunların dışındaki etkenlerin değerlendirilerek tanınmışlık kararı verilebileceği, bu tür ek etmenlerin tek başına da yukarıda sayılanların bir ya da bir kaçı ile birlikte ele alınabileceği benimsenmiştir.
Somut olayda davacı markalarının tanınmış marka olup olmadığı açısından sunulan deliller incelendiğinde; davacı tarafa ait satış faturalarının tarihlerinin dava konusu marka başvuru tarihinden sonra olduğu; reklam harcamalarında ilişkin faturalarında bir tanesi hariç diğerlerinin dava konusu marka başvuru tarihinden sonra olduğu ve fatura içerikleri ile davacının dayanak markalarını doğrudan eşleştirecek her hangi bir bilgiye rastlanmadığı, delil dilekçesinde ekinde sunulan flash disk içinde yer alan reklam filmlerinin ne zaman, hangi tarihlerde, hangi sıklıkla yayınladığına dair her hangi bir bilgi bulunmadığı, özetle dosyada mevcut delillerin davacı markalarının Türkiye’de tanınmışlık iddiasının ispat edilmesi için yeterli olmadığı,
Somut olay kapsamında davacı markalarının “tanınmışlık” iddiasının ispat edilemediği, bununla birlikte taraf marka işaretleri arasında tanınmışlık engeli ile ilgili olarak aranan işaret aynılığı veya benzerliği ilişkisinin de bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacı markasının tanınmışlığından kaynaklı bir tescil engelinin veya hükümsüzlük nedeninin somut uyuşmazlık kapsamında oluşmayacağı,
Kötüniyet iddiası hakkında değerlendirme
Yargıtay … Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre; kötü niyetli tescil, TMK m.2 hükmüne göre hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmiştir. Kötü niyet kavramı, “Bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak veya başkalarına zarar vermek amacıyla genel olarak kabul edilmiş ahlaki davranışların ve dürüst ticaret ilkelerinin dışında davranan kişinin durumu” olarak tanımlanabilir. SMK m.6/9 hükmü ile kötü niyetli bir başvuru sonucu tescile bağlanan markanın hükümsüz kılınabileceği açıkça düzenlenmiştir.
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir. Bu değerlendirmede, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesine rağmen marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir. Somut olayda; dosya içeriğinde dava konusu marka tescil başvurusunun kötü niyetli yapıldığına dair delil bulunmadığından davalının kötü niyetli olarak kabul edilemeyeceği,
Dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda;
Dava konusu marka başvurusu ile davacı markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacı markalarının tanınmışlığı iddiasının dosyada mevcut deliller ile ispatlanamadığı, işaret benzerliğine ve tanınmışlığa ilişkin ön koşulların gerçekleşmemiş olması nedeniyle tanınmışlıktan kaynaklı bir tescil engelinin söz konusu olmayacağı, davalının kötü niyetli olmadığı, kurum kararının yerinde olduğu sonuç ve kanaatlerine ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalının yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.25.03.2021

Kâtip Hâkim 41072 ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır