Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/107 E. 2021/124 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/107 Esas – 2021/124

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/107
KARAR NO : 2021/124

HAKİM : …
KATİP : …..
DAVACI : …..
DAVALI : 1….

DAVA : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 24/03/2020
KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili …’nın 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü olduğunu, “…” markasının Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından TANINMIŞ MARKA olarak kabul edilmiş, maruf ve meşhur bir marka olduğunu, ayrıca “…” markasının… nezdinde ilk olarak 23.02.2000 tarih ve… no ile tescil edilmiş olduğunu, davalı şirketin … sayılı “…” ibareli markası hakkında yayına, sahip oldukları “…” ve “eticin” markaları ile iltibas oluşturması sebebi ile itiraz ettiklerini, bu itirazlarının reddedildiğini, … sayılı YİDK kararının hukuka aykırı olduğunu, “…” ibareli seri marka ve tasarımları olduğunu, yurt dışında da bu ibareyi çok sayıda ülkede 30. Sınıf kapsamında tescil ettirmek sureti ile de tanınmışlık kazandırdıklarını, bu tanınmışlıklarının… numarası ile TÜRKPATENT nezdinde kaydettirdiklerini, bu marka için yoğun reklam çalışması yaptıklarını, dava konusu başvurunun tanınmış markalarından haberdar olmadan yapılmış olmasının mümkün olmadığını, bu durumun kötü niyet göstergesi olduğunu, ihtilaf konusu başvurunun tescil edilmesi halinde telafisi mümkün olmayan zarar doğacağını, iddialarını destekler yönde yargı kararları olduğunu beyanla, … sayılı başvurunun …. sınıf yönünden iptalini, … sayılı YİDK kararının iptali ile … sayılı davalı markasının tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; dava konusu başvuru ile davacının itiraza mesnet markalarının bütüncül değerlendirme itibari ile benzer olmadığı, karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığı, 6769 SMK m.6/5 kapsamındaki koşulların da oluşmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; “…” ibaresinin davalı şirket sahiplerinin soy ismi olduğunu, “…” ve “…” ibareli markaların görsel ve anlamsal olarak farklı olduğunu, bu sebeple açılan davanın kötü niyetli olduğunu, “…” kelimesinin bir çeşit mantar anlamına geldiğini, “…” kelimesinin ise “kötülük yapan ruhani bir varlık” anlamına geldiğini, TÜRKPATENT kayıtlarında 29 ve 30. Sınıflarda farklı sahiplere kayıtlı bir çok marka tescili bulunduğunu ifade ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında YİDK kararının yerinde olup olmadığı, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Emtiaların Aynı Veya Benzer Olup Olmadığı
Benzer mal veya hizmetler belirlenirken, Nice Anlaşması ile buna dair diğer mevzuat hükümlerinden ve markanın tescil edilmesi istenen işaret ile kapsadığı mal ve hizmet listesinden yararlanılabilir. Ancak, mülga SMK hükümlerinin marka sahiplerini koruyucu fonksiyonu göz önünde bulundurulunca “benzer mal veya hizmet” kavramının geniş bir tarzda yorumlanması ve müşterilerinin gözünde bir mal veya hizmete benzer fonksiyon gören tüm diğer mal veya hizmetlere karşı bu korumanın sağlanması uygun olur . Böylece Nice Anlaşması esas sistem olarak kabul edilmekle beraber, bazı durumlarda farklı alt gruplarda veya sınıflarda yer alan mal veya hizmetlerin de “benzer” olarak değerlendirilebileceği kabul edilmelidir. Birbirine benzer olan mal veya hizmetlerin sırf farklı alt gruplarda veya sınıflarda yer almalarından dolayı “benzer” olarak kabul edilmemesi, “halk tarafından karıştırılma ihtimalinin” göz ardı edilmesi olur. Oysa halkın davranışları, markalar arasında ilişki olduğu ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde, temel şarttır. Bu nedenle halk tarafından karıştırma ihtimalinin varlığı durumunda, mal ve hizmetler farklı sınıflarda yer alsalar dahi, önceki marka hakkı sahibi sonraki marka tescil başvurusuna itiraz edebilmelidir.
Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Dava konusu markanın kapsamındaki mal ve hizmetlerin davacı marka tescil kapsamındaki mallar ile aynı/benzer/ilişkili olduğu tespit edilmiştir.
Marka ve işaretlerin benzer olup olmadığı
İki markanın benzer olup olmadığı değerlendirilirken; markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal düzeyde ortaya çıkan benzerlik veya yakınlık dikkate alınır. Görsel, işitsel veya kavramsal benzerliğin derecesi konusundaki değerlendirmeyi malların niteliğini ve malların piyasaya sunum yöntemlerini dikkate alarak yapmak yerinde olacaktır. İlgili tüketicinin markaları doğrudan karşılaştırma imkânının bulunmadığı, markaların karşılaştırmasını zihninde muhafaza ettiği tam (eksiksiz) olmayan imaja göre yaptığı dikkate alınmalıdır.
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Dava konusu marka, mavi renkte daire figürünün üzerine beyaz renk ve büyük harflerle “…” kelimesinin yazılmasıyla oluşturulmuş, daire etrafında altın renginde taç figürleri de bulunan bileşik markadır. Markada ana unsurun bütün olarak “…” ibaresi olduğu görülmektedir.
Davacının mesnet markalarından …, … … …, … … …, … markaları, beyaz fon üzerine siyah font ile yazılmış, herhangi bir şekil unsuru da içermeyen kelime markalarıdır. Bu markalarda “…” ibaresi ortak olarak bulunmaktaysa da, hiçbirinde “ana unsuru” teşkil etmemektedir.
Yukarıda sayılan, davacının kelime markaları ile dava konusu markanın görsel açıdan benzerlik taşımadığı,
Davacının … markaları ise ürün ambalajı şeklindedir. Bu markalarda “…” ibaresi ve (figüratif unsur) bulunmakta, şirket unvanında geçen “…” kelimesi de görülmektedir. Ürün ambalajı şeklindeki bu başvuruların da, dava konusu “…” ibaresi ile görsel ortaklık içermediği,
Davacının … …, … … KAFASI şeklindeki markalarının tamamında “…” ibaresi “…” kelimesi ve şekli unsurlarla birlikte geçmektedir. Aksi durumda dahi dava konusu başvurunun görsel değerlendirmede bir bütün olarak inceleme gereği, davacı mesnet markaları ile benzer olmadığı,
İşitsel benzerlik değerlendirmesinde, dava konusu marka “eb – …” şeklinde seslendirilmektedir. Davacı markalarında ortak geçen, ihtilaflı “…” ibaresi, davalı markasının son kısmında bulunmaktadır.
Kavramsal benzerlik değerlendirmesinde; davalı başvurusu “…” ibaresinin, ilgili tüketici bakımından bilinen bir anlamı bulunmamaktadır. Bu hali ile kavramsal açıdan, davacı markaları ile yeterli derecede ayırt ediciliğe sahip olduğu düşünülmektedir. İhtilaflı “…” ibaresi davalı markasında da geçmekte olup, markadaki “eb” ibaresini niteleyen bir ön ek anlamında olmayıp, markanın bütün olarak “…” şeklinde anlamlandırılacağı düşünülmektedir.
Yukarıda izah olunan sebepler ışığında taraf markaları arasında, görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava Konusu Marka İle Davalı Markaları Arasında Karıştırılma İhtimalinin Bulunup Bulunmadığı
Güncel mevzuat gereğince iltibastan söz edilebilmesi için işaret aynılığı / benzerliği ile mal veya hizmet aynılığı / benzerliği bir arada bulunmak zorundadır. Bunun yanı sıra halk (ilgili tüketici kitlesi) tarafından markaların karıştırılma ihtimali ve karıştırılma ihtimalinin markalar arasında ilişki olduğu ihtimalini kapsaması gerekmektedir.
Dava konusu marka ile davacı markası arasında, emtia kapsamlarındaki aynı/aynı tür/benzer/ilişkili mal ve hizmetler yer almasına rağmen, marka işaretleri bakımından görsel işitsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığından çifte benzerlik şartı oluşmamıştır. Bu sebeple dava konusu marka ile davacı markası arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı,
Tanınmışlık İddiaları Bakımından İnceleme
Davacı vekili dava dosyasına sunduğu deliller ile, 1 klasör ve USB diskte “… …” markası hakkında iddialarını destekler yönde yargı kararları, reklam çalışmaları, cd, üretim sertifikaları, gümrük belgeleri, faturalar, ambalaj resimleri, marka ve tasarım tescilleri gibi sair ürünler incelenmiştir.
Sunulan deliller kapsamında, “… …” ibaresinin davacı tarafından ciddi kullanımları yönünde kanaat oluşmuştur.
Tanınmışlık nedeni ile bir marka başvurusunun reddedilmesi için;
Öncelikle, markalar arasında işaret benzerliği ve;
• Sonraki başvuru sahibi ile tanınmış marka sahibi arasında bağlantı olma ihtimali,
• Tanınmış marka sahibinin bu markanın tescilinden zarar görme ihtimali,
• Haksız yarar sağlama,
• Tanınmış markanın itibarına zarar verme,
• Tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme,
gibi unsurlar aranmaktadır.
Tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması halinde, tanınmış markanın toplumda yarattığı isimden yararlanma ve bu şekilde haksız avantaj sağlanması ihtimali varsa, tanınmış markanın farklı mallarda kullanılması dahi önlenmelidir.
Aynı mallarda kullanılmasa da, tanınmış markanın garanti ve reklam gücünden yararlanılması halinde tanınmış markanın itibarına zarar verilebilir.
Burada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, tanınmış markaların korunması için konulmuş olan hükümlerin amaçları dikkate alınmak suretiyle benzer olmayan mal ve hizmet alanının tespit edilmesidir. Her somut olayda tanınmış markanın aynısı veya benzerinin başka mal ve hizmetlerde kullanılmasının haksız avantaj sağlayıp sağlamayacağının, tanınmış markanın itibarının zarar görüp görmeyeceğinin ve ayırt edici karakterinin zedelenip zedelenmeyeceğinin incelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Öte yandan; üçüncü kişilerin aynı ve/veya farklı konuda üretmiş olduğu ürünlerin kalitesinde meydana gelebilecek herhangi bir düşüklük, orijinalliğinde olabilecek değişiklik, üretimden kaynaklanacak hatalar, pazarlama taktik ve hataları, fiyat farkı ve damping uygulamaları, tanınmış markanın itibarına zarar verebileceği gibi markanın yaygınlaşan kullanımı onun ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar da doğurabilecektir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetler arasında bir bağlantı kurulması şartı aranmaktadır.
Davacının “… …” ibaresi ile ilgili marka kullanımlarının, sektörde bilinirliği yönünde kanaat oluşmuşsa da, ihtilaf konusu “…” ibareli markanın, davacı markalarına benzemediği, davacı bakımından “tescilinden zarar görme ihtimali, haksız yarar sağlama, itibarına zarar verme, ayırt edici karakterini zedeleme” gibi durumlara da yol açmayacağı, sonuç olarak, davacının tanınmışlık sebebi ile ret talebi yerinde görülmemiştir.
Kötü Niyet İddiaları Bakımından Değerlendirme,
Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Buna karşılık başvuru sahibinin, hakkını kötüye kullanma niyeti taşıması veya başkalarını engelleme amacına sahip olması gibi sübjektif durumlar kural olarak tespit edilmeye çalışılmamalıdır. Zaten kişinin içsel durumunu ifade eden sübjektif unsurlara doğrudan ulaşmak veya nüfuz etmek mümkün de değildir. Ancak, somut olayda başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir.
Bu değerlendirmede, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığının bilinmesi halinde marka tescil başvurusunda bulunulması, markanın köken gösterme amacı dışında bir amaçla tescil edilmesi, örneğin esasen kullanılması planlanmayan bir markanın sırf bir başka işletmenin piyasaya girmesinin engellenmesi amacıyla tescil ettirilmesi ya da tescil başvurusunda bulunanın rakipleri ile haksız rekabete girişme amacı gibi kriterler dikkate alınabilir.
Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebilir.
Somut olayda; dava konusu başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşturmaya yeterli belgeler dosya kapsamında bulunmamakta olup, davalının yeni bir marka tescil başvurusunda bulunma eyleminin kötü niyetli bir eylem olarak düşünülemeyeceği,
Sonuç itibariyle,
Dava konusu markanın kapsamındaki mallar/hizmetlerin davacı markalarının kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olduğu, … sayılı marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından karıştırılmaya yol açacak düzeyde işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı, çifte benzerlik şartı oluşmadığından, dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık sebebi ile ret taleplerinin yerinde olmadığı, davalının kötü niyetli olmadığı, … sayılı YİDK kararının yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmış, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 59,30.-TL harçtan peşin alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 4,90.-TL maktu ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı Türk Patent ile diğer davalı şirket vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.25.03.2021
Kâtip Hâkim … ✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır