Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/93 E. 2022/49 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/93 Esas – 2022/49

T.C.
ANKARA
2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2019/93
KARAR NO : 2022/49

HAKİM ….
KATİP :….

DAVACI …
DAVALI …
DAVA : Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 01/03/2019
KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/02/2022
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka YİDK Kararının İptali, Hükümsüzlük istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili dilekçeleriyle özetle, müvekkili adına …sayılı … ibareli marka başvurusunun yayınına itiraz edildiğini, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, red kararına karşı ikinci itirazın dosyalandığını, Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 02.01.2019 tarih ve 2018-M-11711 sayılı kararı ile itiraza gerekçe gösterilen markalar ile dava konusu markanın bütünüyle bıraktığı izlenimin ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılmaya yol açabilecek derece olmadığı ve davacı markalarının tanınmış olmadığı gerekçesi ile itirazın reddine karar verildiğini, işbu kararın 6769 s. SMK’nın ilgili hükümlerine uygun olmadığını ve reddinin gerektiğini, müvekkilinin 1990 yılında kurulduğunu ve ilk uçuşunu gerçekleştirdiğini, 20 yıllık başarılı geçmişi ile Türkiye’nin önde gelen havayolu şirketlerinden biri haline geldiğini, taşımacılık hizmeti yanında müşterilerine seyahat süresince sigorta, konaklama ve araç kiralama gibi ihtiyaçlarının karşılanmasında aracılık hizmetleri sunduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin mesnet markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, taraf markaları ele alındığında markaları meydana getiren asli ve ayırt edici unsurun… ibaresi olduğunu, dava konusu markadaki SMS ibaresinin ise yardımcı unsur olduğunu, markaların bütünü ile ele alınması durumunda… ibaresinin birebir aynı olması nedeniyle görsel ve işitsel olarak bıraktıkları izlenimin benzerliği sonucunda iltibas oluşacağını, bir markanın kök sözcüğünü aynen alıp ayırt edici olmayan bir ek ya da kelime getirilmesi sureti ile oluşturulan sonraki marka başvurularının marka ile iltibas meydana getirdiği hususunda emsal kararlar olduğunu, … markasının müvekkilinin… markalarının seri markası niteliğinde olduğunu, davalıya ait www…co web sitesi incelendiğinde şirketin verdiği hizmetin amacının tüm havayollarının uçuş saatleri ve ücretleri bir uygulama aracılığı ile tüketicilerin erişimine sağlamak ve uçuşlara dair tüm bilgilerin bu uygulama ile takip edilmesine olanak sağlamak olduğunu dolayısı ile tarafların hitap ettiği tüketici kitlesinin aynı olduğunu, müvekkilinin… markası altında verdiği hizmetten yararlanan tüketicilerin davalı şirkete ait … uygulamasını gördüğünde bu uygulamanın müvekkilinin ayrı bir hizmeti olduğunu düşüneceğini, işbu markanın müvekkiline ait… markalarının bir serisi olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, taraf markalarının benzerlik taşımasının yanında ilintili mal/hizmetleri kapsadığını, orta seviyedeki tüketici tarafından karıştırılmasının, markaların bağlantılı zannedilmesinin ve iltibas tehlikesinin oluşacağını, müvekkiline ait… ibareli markaların 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi anlamında tanınmış marka olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin müvekkilinin emek ve zaman harcayarak itibar edindirdiği ve müvekkili ile özdeşleşmiş… markalarının ayırt edici vasfının zedelenmesine sebep olacağını, dava konusu markanın müvekkili markaları ile ayırt edilmeyecek kadar olarak seçilmesinin tesadüfen olmayacağını, müvekkili ve markalarının ününden yararlanmak amacı ile seçildiğini, iyi niyetle yapılmadığının açık olduğunu, müvekkilinin ve markalarının ilgili olduğu tüm sektörlerde ve hizmet verdiği geniş coğrafyada haklı bir tanınmışlığı olduğunu, davacının aynı sektörde hizmet verdiğini müvekkiline ait markalardan haberdar olmamasının mümkün olmadığını, dava konusu marka başvurusunun TTK anlamında da haksız rekabet oluşturduğunu” iddia ederek 2018-M-11711 sayılı YİDK kararının iptalini ve …sayılı … ibareli marka başvurusunun tescilli olduğu tüm mal/hizmetler için tescile uygun olmadığının tespiti ile işlemden kaldırılmasına veya tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğü ile sicilden terkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı kurum vekili cevap dilekçesi ile özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı şirket yasal süresi içerisinde davanın esasına cevap vermediği gibi dava dosyasına bilahare herhangi bir savunma da sunmamıştır.
Davanın açılmasını müteakip yargılamaya katılan tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, tahkikat icra olunmasını müteakip, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yazı İşleri Yönetmeliği’nin 41/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraf vekillerine tahkikat ve yargılamının geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
GEREKÇE :
Davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, davacı iddiaları karşısında başvuru markası ve mal/hizmetler ile itiraza mesnet markalar ve mal/hizmetler arasında benzerlik, karıştırılma ihtimalinin olup olmadığı, YİDK kararının yerinde olup olmadığı, hükümsüzlük ve terkin şartlarının oluşup oluşmadığı, davacının tanınmışlık ve kötü niyet itirazının yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER
TARAF MARKALARI ARASINDA BENZERLİK VE İLTİBAS İHTİMALİ :
Dava konusu marka başvurusu ile ilgili olarak dikkate alınması gereken düzenleme uyarınca tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı veya benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı veya benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir, dolayısıyla markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin ilk koşulu; markaların tescilli oldukları sınıfların aynı olması veya birbirine benzer olmasıdır. Markaların tescilli oldukları veya tescili talep edilen mal veya hizmetlerin benzerliğine kanaat getirilmesi halinde, ikinci şart olan markaların benzerliğine geçilir. Görüldüğü üzere karıştırılma ihtimalinin varlığı için çifte benzerlik şartının gerçekleşmesi ve her iki benzerliğin de dikkate alındığı genel izlenim ve değerlendirmeye göre ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırma ihtimalinin bulunduğu,
EMTİALARIN BENZERLİĞİ
… sayılı … tribünü şekil markası ile … sayılı…markası dışında kalan davacı yan mesnet markaları ile dava konusu marka arasında 09. 38. ve 39. Sınıfta yer alan bazı mal/hizmetler bakımından aynı/aynı tür veya benzerlik olduğu, emtialar arasındaki bu ilişkinin işaretler arasında da iltibas ihtimali yaratıp yaratmadığı hususunun tespiti, işaretler yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın mümkün olmadığından aşağıda markaları oluşturan işaretlerin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği,

İŞARETLERİN BENZER OLUP OLMADIĞI
Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için yukarıda da belirtildiği üzere emtiaların/hizmetlerin aynı/benzer olması yanında markayı oluşturan ibarelerin de aynı/benzer olması koşulu bulunmaktadır. İki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen
güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli olduğu, ABAD kararlarında da belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar / kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı, Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zeka ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir. Ancak tüketici kitlesinin dikkat ve özen düzeyinin mal ve hizmet sınıflarına bağlı olarak değişkenlik göstermesinin de mümkün olduğu,
Benzerliği tespit olunan 09. 38. ve 39. Sınıftaki mal ve hizmetler günlük tüketim alışkanlığı içerisinde yer almayan, profesyonel meslek grupları aracılığıyla tüketiciye sunulan, tüketicinin bu hizmetlerden yararlanma aşamasında çoğu zaman yüksek hizmet bedelleri ödendiği, bu nedenle ilgili hizmetlerden yararlanma aşaması öncesinde bir ön araştırma sürecinden geçerek tercihlerini somutlaştırdığı, bu bağlamda söz konusu hizmetlerden yararlanacak tüketicinin bu hizmetlerden yararlanırken, tüketicilerin dikkat, özen ve seçicilik düzeyinin normalden daha yüksek olacağı, bununla birlikte tüketicinin dikkat ve özen düzeyinin yükselmesi, hiçbir hal ve koşulda yanılgıya düşmeyeceği gibi bir sonuç ortaya koymayacak olup nihai anlamda somut olay bazında bu değerlendirmenin, karşılaştırılan işaretlerin benzerlik düzeyleri ve ayırt edicilikleri dikkate alınarak bir kanaate varılması gerektiği, benzerlik değerlendirmesine ilişkin bu genel tespitler çerçevesinde yapılması gereken temel değerlendirme, dava konusu marka ile davalıya ait marka arasında karıştırılmaya yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olup olmadığı ile ilgili olacağı, Yargıtay HGK’nun 13.06.2012 tarih ve 2012/11-155E – 2012/376K sayılı ilamında da belirtildiği üzere karıştırılma ihtimalinde ölçü bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, tüketici olan halktır. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ve bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir” denilmektedir. Dolayısıyla ilgili tüketicinin aldığı mal ya da hizmetin başka bir işletmeye ait olduğunu bildiği ve fakat güvendiği işletme ile malını/hizmetini aldığı işletmenin arasında ekonomik bir bağlantı bulunduğunu düşünmesi hali dahi “karıştırılma ihtimali” nin var olduğunun kabulü için yeterli olacağı, markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilineceği, buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özelliklerinin dikkate alınması gerektiği, sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şeklinin dikkate alınması gerektiği, markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususunun dikkate alınması gerektiği, bu çerçevede dava konusu marka incelendiğinde başvurunun “…” şeklinde olduğu, beyaz bir fon üzerine siyah, büyük, standart yazı karakterleri ile yazılmış “…” sözcüğünden oluşmuş bir tüketici markası olduğu, tüm harflerin aynı boy ve kalınlıkta yazılmış olması ile herhangi bir ibarenin diğerinin önüne geçmediği, markanın bir bütün olarak “…” olarak algılandığı, davacı yanın emtia benzerliği olmayan … sayılı … tribünü şekil markası ile … sayılı…markası dışındaki mesnet markaları değerlendirildiğinde ise;
… ibaresini içerdiği, bu bağlamda uyuşmazlık açısından tespiti gereken hususun dava konusu markanın, davacı yana ait markalar ile ilgili tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşıyıp taşımadığı olduğu, kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerektiği, “Önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı,“Bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.” (Karar no: T-22/04, 04/05/2005,“Westlife”, paragraf: 40);
Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığıdır. Taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin sahip olduğu anlam itibariyle 09. ve 38. Sınıf marka ve hizmetler ile herhangi bir kavramsal bağıntısı bulunmadığı, ancak 39. Sınıf dahilindeki “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri (tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, kurye hizmetleri dahil).” hizmetleri bakımından değerlendirildiğinde özellikle “hava taşımacılığı, hava taşıtları kiralanması hizmetleri, tur düzenleme hizmetleri içinde bu hizmetin bir parçası olarak uçak yolculuğunun planlanması” gibi hizmetler bakımından İngilizce “uçmak, uçuş, havalanmak” anlamlarına gelen “…” ibaresi verilen hizmetle kavramsal bir bağ içermektedir. 39. Sınıf bazı hizmetler bakımından hizmeti açıklayan, hizmetin verildiği kanalı belirten bir ibare olması dışında “…” ibaresi taraf markalarında tek ve asli unsur olarak kullanılan bir ibare değildir. Markaların bölünmesi sureti ile belirli bölümleri üzerinden benzerlik tespit edilmesi ve farklılıklarının tamamen göz ardı edilmesinin marka hukuku açısından doğru bir yaklaşım olmadığı, çekişme konusu markalardan biri veya bu markanın bir bölümü, diğer markada aynen yer alıyorsa; ortak unsurun diğer markada fark edilebilir halde olmaması, diğer markaya eklenen unsurların açık olarak markanın bütünsel olarak oluşturduğu algıya hâkim olması, farklı kelime unsurlarının eklenmesi yoluyla diğer markanın kavramsal bakımdan farklılık kazanması yahut ortak kelime unsurunun ayırt edici niteliğinin düşük olması veya tanımlayıcı bir terime yakın olması ihtimalleri dışındaki durumlarda kural olarak markaların benzer olduğu, taraf markalarının ortak unsuru olan… ibaresi dışında içerdikleri seslerin farklı olduğu, okunuşta ve markaların görselleri arasında farklılık doğurduğu açıktır. Davacı tarafın firma unvanı da olan… (mitolojide; kanatlı at) ibaresine atıfla … ibaresini sıklıkla… ibaresi ile birleştirerek…ibaresini kullandığı dava konusu markada ise SMS ibaresi… ibaresi ile birlikte kullanılmak sureti ile dava konusu marka “…”’nın oluşturulduğu, tek başına taraf markaların… ibaresini içermesinin taraf markaların bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimin benzer olduğu sonucunu doğurmadığı dolayısıyla taraf markaların içerdikleri ibareler arasında ayırt edici sözcük unsurundan kaynaklı oluşan farklılık ortak içerilen harf dizilimine karşın görsel, işitsel ve kavramsal açıdan bir benzerliğin doğmasına neden olmayacağı, uyuşmazlık konusu hizmetlerin niteliği itibariyle ilgili tüketicinin çok daha seçici olduğunun da kabulünün gerektiği düşünüldüğünde, karşılaştırılan işaretler bakımından ilgili tüketicinin iki ayrı marka karşısında olduğunu algılayabileceği, işaretlerin aynı iktisadi ya da idari kaynağa ait olmadığını tespit edebileceği, başka bir ifadeyle tüketicinin farklı zamanlarda karşı karşıya kaldığı bu markalar altında sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmak isterken, taraf markaları aynı iktisadi kaynağın markaları olarak yorumlayamayacağı,
Nitekim karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket
edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği, neticesinde taraf markalarının yukarıda açıklanan mal/hizmetler bakımından emtia benzerliği taşımasına karşın işaret benzerliği içermemeleri sebebiyle birbirine gönderme/ hatırlatma/ çağrıştırma yapma yeteneğinin bulunmadığı ve firmalar arasında idari veya ekonomik bir bağın kurulamayacağı, dolayısı ile iltibas ihtimalinin bulunmadığı,
TANINMISLIK İDDİALARI
Kanunda, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedileceği belirtilmektedir. Söz konusu düzenleme ile birlikte önceki markanın tanınmış olması halinde aynı veya benzer mal ve hizmet gruplarının yanı sıra farklı mal ve hizmetlerde de korunabileceği,
Bu madde kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle, markanın tanınmışlığı ve anılan şartlardan en az birinin varlığının maddenin uygulanması açısından bir zorunluluk olduğu,
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal veya hizmetler arasında bir bağlantı kurulması ihtimalinin gerektiği,
Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın, kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerektiği,
Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin (sulandırılma) tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir. Ayrıca markaların ilgili olduğu mal ve hizmetler birbirine ne kadar yakınsa ayırt edici karakterin zedelenmesinin de o kadar olası olduğu vurgulanmaktadır. Tanınmış markanın aynısının veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kullanılması halinde markanın ayırt edici karakterinin zarar görmesi olasılığı artmakta, markalar arasındaki benzerlik azaldıkça, bu tehlikenin de azaldığı, bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu,
…tescil sayılı… markasının davacı adına tanınmış statüdeki tescilli olduğu, işbu markanın asli ve tek unsuru olan “…” ibaresi dava konusu marka ile ilişkilendirilebilir değildir. Diğer taraftan davacıya ait “…” ibaresinin yoğun reklam ve tanıtım faaliyetleri ile potansiyel tüketici nezdinde özellikle hava taşımacılığı alanında belli bir bilinirliğe ulaştığı, ancak taraf markalar arasında işaret benzerliği olmadığından, davacı yanın itiraza mesnet markalarının, dava konusu markaya sirayet etmesi beklenmeyeceği ve madde kapsamında aranılan şartların oluşacağından bahsedilemeyeceği,
KÖTÜNİYET İDDİALARI
Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde, davacının kötü niyete ilişkin markaların benzerliği ve kendi markalarının tanınmışlığı dışında bir delil sunmadığı ve taraf markaları arasında işaret benzerliği olmadığı bu sebeple davalı başvurusunun kötü niyetli olmadığı,
Netice itibariyle,
Dava konusu …sayılı … marka kapsamında tescili talep edilen 09. 38. ve 39. sınıfta yer alan mal ve hizmetler ile … sayılı … tribünü şekil markası ile … sayılı…markası dışında kalan davacı yan mesnet markaları arasında aynı / aynı tür veya benzer nitelik bulunduğu,
Dava konusu …sayılı marka ile davacı yana ait markaları arasında bütünsel olarak bıraktıkları izlenimin farklı olduğu, taraf markalarının mal/hizmet benzerliği taşımasına karşın işaret benzerliği içermemeleri sebebiyle birbirine gönderme/ hatırlatma/ çağrıştırma yapma yeteneğinin bulunmadığı ve firmalar arasında idari veya ekonomik bir bağın kurulamayacağı, dolayısı halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali veya benzerlik bulunmadığı, taraf markaları arasında işaret benzerliği olmadığından tanınmışlığının dava konusu markaya sirayet etmesi beklenmeyeceği ve madde kapsamında aranılan şartların oluşacağından bahsedilemeyeceği,
Dosya kapsamında kötü niyet iddiasına dayanak bilgi ve belgeye rastlanamadığı, dava konusu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 02.01.2019 tarih ve 2018-M-11711 sayılı kararının yerinde olduğu, sonuçlarına ulaşılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
Davanın Reddine,
Alınması gereken 80,70.-TL harçtan, peşin alınan 44,40.-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30.-TL maktu ilâm harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
Davalı kurum kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen takdiren 7.375,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
Davacının yapmış olduğu giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı Türk Patent’in yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
Dair, davacı ve davalı kurum vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalı şirketin vekil veya temsilcisinin yokluğunda, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.10.02.2022

Katip …
✍e-imzalıdır

Hakim …
✍e-imzalıdır