Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2019/340 E. 2021/178 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİKARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
Esas No : 2019/340
Karar No : 2021/178

Hakim : … …
Katip :….

Davacı : …
Davalılar : …

Dava : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali
Dava Tarihi : 02/01/2017
Karar Tarihi : 28/04/2021
Gerekçeli Kararın
Yazıldığı Tarih : 05/05/2021
Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine açılan Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali istemli davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkiline ait …’in uzun yıllardan bu yana birçok ilde cafe restaurant ve döner satışı sektöründe faaliyet gösteren, alanında en saygın zincir mağaza firmalardan biri olduğunu, dava konusu 2015/85224 sayılı “…” isimli marka tescil başvurusunun Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığının müvekkili tarafından farkedilince, bu marka başvurusuna itiraz edilmiş olduğunu, söz konusu itirazın reddedildiğini, bunun üzerine bu ret kararına itiraz edildiğini, ancak söz konusu itirazlarının da nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, müvekkili adına 2011/118784 sayılı dosya ile tescilli “…” isimli markası ile davaya konu 2015/85224 sayılı “…” isimli markanın birbiri ile benzemediğini, aralarında karıştırılma ihtimali olmadığını söylemenin 556 Sayılı KHK, Yargıtay ve Mahkeme kararları ile doktrin karşısında asla mümkün olmadığını, müvekkilinin “…” markası ile dava konusu “…” ibareli markanın içinde barındırdığı “…” kelimesi ile birebir aynı olduğunu, yapılan başvuru sınıflarının da birebir aynı yani 43. sınıfı ve yakın sınıfları içerdiğini, davalının, müvekkilinin tanınmışlığından yararlanmak gayesinin marka tescil başvurusuna “…” ifadesini koymasından anlaşıldığını, “… … ” …. çıkan çevre iller dahil bilinen bir marka olduğu düşünüldüğünde “…” adının müşteri çevresinde iltibasa neden olacağını söylemenin izahtan vareste olduğunu, daha önce 2013/51040 sayılı ve “…. ….. ” ibareli, 2013/106522 sayılı ve “… ” ibareli, 2014/90487 sayılı ve “…” ibareli markaların, itirazları üzere reddedildiğini ifade ederek, kurum kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı TÜRKPATENT vekili cevabında özetle; davaya konu marka başvurusu ile davacı markası arasında karıştırılacak kadar benzerlik bulunmadığını, iki marka arasında fonetik, okunuş, genel intiba olarak bir benzerlik bulunmadığını, bu nedenle müşteri kitlesi tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması, karıştırılması ihtimalinin mevcut olmadığını, davacı taraf iddiasının aksine davacının tescilli ve itiraza mesnet gösterdiği markasının “…” yahut “… döner” ibaresi değil “+şekil” olduğunu, “…” ibaresinin dava konusu başvuruda ve davacının markasında yer alan “yiyecek içecek sağlanması hizmetleri” bakımından ayırt edici olduğundan söz edilemeyeceğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …’ın istifa eden vekili cevaplarında özetle, tescilli markalarla başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının tespitinde işaret ve markanın bütünsel olarak analiz edilmeleri gerektiğini, görsel, işitsel ve anlamsal olarak “…” sözcüğünü içeren başvuru konusu işaretin davacının “…” ibareli markası ile ortalama alıcıları iltibasa düşürebilecek derecede benzer bulunmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı şirket ve şahıs vekili cevabında özetle; davacının, Mahkeme’nin 8.10.2020 tarihli 1 nolu ara kararı uyarınca davaya müvekkili … Gıda Unlu Mamülleri İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti’yi dahil etmiş olduğunu, her ne kadar, henüz müvekkiline dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edilmemiş olsa da davaya cevap verilmesi ve haksız ve hukuka aykırı surette ikame edilen davanın reddini talep etmek gerekmiş olduğunu, müvekkilinin, yaklaşık 50 yıldır fırın ve pastane sektöründe faaliyet göstermekte olup “…” esas unsurlu birçok markanın da sahibi olduğunu, müvekkili adına ilk kez 10.11.2006 tarihinde 2006/53941 nolu “…” markasının 37 ve 43. sınıflarda tescil edilmiş olduğunu, müvekkilinin 2006 yılından evvel de tescilsiz olarak “…” markasını ticari faaliyetlerinde kullanmış olduğunu, devamında müvekkilinin, yine 43. sınıfta 2013/40165 nolu “… …”, davaya konu 43. sınıfta 2015/85224 nolu “…”, 43. sınıfta 2016/18796 nolu “… …. ” markalarını tescil ettirmiş olduğunu, müvekkilinin, huzurdaki davanın açılış tarihinden sonra da “…” esas unsurlu markaların adına tescil ettirmiş olduğunu, müvekkilinin “…” markası üzerinde kazanılmış hak sahibi olduğunu, öğretide ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, marka sahibinin önceki marka tescillerinde yer alan ayırt edici unsur değiştirilmeksizin seri marka oluşturma çabası ile yeni marka tescil başvurusunda bulunması durumunda bu başvuruya konu marka başvuru sahibinin kendisinin kök markalarından sonra ancak yeni marka başvurusundan önceki bir marka ile benzer olsa bile önceki markalarından dolayı kazanılmış hakkı nedeniyle yeni markasının tescili mümkün olabileceğini, müvekkilinin 10.11.2006 koruma tarihli 2006/53941 nolu “…” markasının esas unsurunu değiştirmeksizin “…” ibaresi yanına “…” ibaresini ekleyerek yine önceki markasıyla aynı sınıfta (43. sınıfta) yeni bir marka başvurusunda bulunmuş olduğunu, müvekkilinin yeni marka başvurusunun kazanılmış hak ilkesi gereğince tescil edilmesinde bir beis bulunmadığını, Yargıtay içtihatları somut olaya uyarlandığında müvekkilinin “…” ibaresi üzerindeki önceki tarihli tescili nedeni ile huzurdaki markasının reddine karar verilmesinin mümkün olamayacağının ortaya çıktığını, müvekkilinin “…” ibareli ilk markasını 10.11.2006 tarihinde tescil ettirmiş olmasına rağmen davacı yana ait “…” ibareli ilk marka tescilinin müvekkilinden 5 yıl kadar sonra 30.12.2011 tarihinde gerçekleşmiş olduğunu, davacı yanın, markasının tanınmış olduğunu, müvekkilinin kendi markası ile karıştırılma ihtimali bulunan “…” markasını haksız surette tescil ettirdiğini, markaların görsel, işitsel ve genel izlenim itibariyle benzerlik arz ettiğini iddia etmiş olduğunu, davacının haksız iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, davacı adına kayıtlı tanınmış marka tescili bulunmadığını, davacı markasının tanınmış marka kriterlerini de taşımadığını, kaldı ki, müvekkilinin “…” markası üzerinde kazanılmış hak sahibi olduğu için davacının tanınmış marka itirazlarının somut olay bakımından dinlenebilirliğinin de bulunmadığını, yine davacı tarafından dosyaya delil olarak ibraz edilen dava dosyalarının ve YİDK kararlarının da somut dava bakımından bir ehemmiyeti bulunmadığını, zira her davanın kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :
Mahkememizce davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı şahıs ve davalı kurum vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Ankara BAM …. .Hukuk Dairesi 25/10/2019 gün ve E:2018/1522, K:2019/1060 sayılı kararıyla mahkememiz kararını; “Dosya kapsamından, 02.01.2017 dava tarihinden sonra 01.11.2017 karar tarihinden önce, noterden düzenlenen 05.05.2017 tarihli sözleşme ile davalının başvuru konusu 2015/85224 sayılı “…” ibareli markasını dava dışı … Ltd. Şti. unvanlı şirkete devrettiği anlaşılmaktadır. HMK’nın 125. maddesi gereğince, dava açıldıktan sonra iki taraftan birinin davanın konusunu 3. kişiye devretmesi halinde, diğer tarafın seçimlik hakkı vardır. Dilerse temlik eden taraf ile olan davasından vazgeçip, dava konusunu devralan kişiye karşı davaya devam edebileceği gibi, dilerse dava konusunu 3. kişiye devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürebilir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 18/12/2017 T., 2016/5733 E. ve 2017/7361 K.). Mahkemece bu durum gözetilerek HMK’nin 125. maddesi hükmü uyarınca işlem yapılması gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak anılan gerekçe ile esas hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu nedenle HMK.’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp esas hakkında yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.” şeklinde karar vererek kararı kaldırmıştır.
Mahkememizce dosya yeni esasa kaydedilmiş ve yeniden yapılan yargılamada;
Toplanan delillere, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
02.01.2017 dava tarihinden sonra 01.11.2017 karar tarihinden önce, noterden düzenlenen 05.05.2017 tarihli sözleşme ile davalının başvuru konusu 2015/85224 sayılı “…” ibareli markasını dava dışı … Ltd. Şti. unvanlı şirkete devrettiği;
Dava konusu markanın kapsamında yer alan dava konusu: “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin davacıya ait redde mesnet markanın kapsamında aynı/aynı tür olarak yer aldığı;
Dava konusu “…” ibareli marka “…” ve “…” ibarelerinin yan yana kullanılmasıyla oluşturulmuş kelime, davacıya ait redde mesnet “… … …+şekil” ibareli marka kalın kırmızı ve ona kıyasla daha ince siyah bir halkanın üzerinde olacak şekilde kırmızı bir zemin üzerinde “çoban …” ibaresi, bu ibarenin sağ alt tarafında kalacak şekilde siyah renkte “döner” ibaresi ve kırmızı halkanın içinde “…” ibarelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş kelime+şekil markası olduğu, dava konusu marka ile davacı markasında ortak olarak yer alan “…” ibaresi “1. Ekmekle karın doyurmak gerektiğinde, ekmeğe katılan peynir, zeytin, helva vb. yiyecek: 2. Yağı alınmış yoğurt, ayran.” (.. ) anlamlarına gelen, toplumda yaygın olarak kullanılan ayırt edici niteliği zayıf olan bir ibare olduğu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresi Fransızca kökenli olup “…” …. ) anlamına gelen ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olduğu, dava konusu markanın ayırt edici niteliği zayıf olan “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş ayırt edici niteliği zayıf ve esas unsurunun bütüncül olarak “…” ibaresi olduğu;
Davacıya ait “…. +şekil” ibareli markanın esas unsurunun hem markada konumlandırılışı hem de diğer unsurların ayırt edici niteliğe haiz olmayan ibareler olması nedeniyle, söz konusu markanın esas unsurunun bütüncül olarak “çoban …” ibaresi olduğu, her ne kadar dava konusu marka ile davacı markasında “…” ibaresi ortak olarak yer alsa da, “…” ibaresinin ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olması, markalar bütüncül olarak değerlendirilmeleri ve tertip tarzlarının farklı olmaları, görsel, işitsel ve anlamsal bakımdan dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markası arasında marka işaretleri bakımından işitsel ve görsel bakımdan benzerlik bulunmadığı;
Her ne kadar dava konusu markanın kapsamındaki; “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin davacıya ait redde mesnet markanın kapsamında aynı/aynı tür olarak yer alsa da, marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile davacıya ait marka arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı;
Dava konusu markanın davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına zarar verme, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme gibi hususların değerlendirilmesi için ilk şart dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik olması gerektiği, somut olayda, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, öte yandan, dosya kapsamında sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacıya ait markaların tanınmış olduğuna dair bir kanaat oluşmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmaması ve davacıya ait markaların tanınmış olduğuna dair yeterli bilgi ve belge olmaması nedeniyle, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı;
Davalı … Gıda Unlu Mamulleri İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin müktesep hak iddiasında bulunduğu markası, 2006/53941 sayılı ve “…” ibareli marka olduğu;
Davalının müktesep hak iddia ettiği “…” ibareli markanın tescil tarihinin 22.11.2007 olduğu, dolayısıyla söz konusu markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolduğu;
Davalının müktesep hak iddia ettiği “…” ibareli markanın dava konusu “…” ibareli markanın kapsamındaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” aynen kapsadığı dolayısıyla müktesep hak şartlarından birisi olan emtia listesinin genişletilmemesi şartının sağlandığı;
Dava konusu “…” ibareli marka ile davalının 2006/53941 sayılı ve “…” ibareli marka karşılaştırıldığında, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin dava konusu “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” bakımından tanımlayıcı dolayısıyla ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olması nedeniyle söz konusu hizmetler bakımından davalının eski markasının esas unsurunun korunduğu, söz konusu hizmetler bakımından dava konusu markanın davalının önceki markasının seri markası olarak değerlendirilebileceği;
Ancak, son şart olan davalının “…” ibareli markasını uzun süredir kullanıp kullanmadığına ilişkin yapılan inceleme neticesinde, dosya kapsamında, markanın kullanıldığına dair eski yıllara ait fatura, katalog, broşür vb. belge sunulmadığı, dosya kapsamında sunulan tarihi belli olmayan görseller, sicil gazetesi, esnaf ve sanatkar sicil tasdiknamesi, vergi levhası, mesleki faaliyet belgesinin ise davalının “…” ibareli markayı uzun süredir kullandığını ispatlar nitelikte olmadığı, davalının müktesep hak iddiasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Neticede dosya incelendiğinde, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından;
Dava konusu markanın kapsamındaki “43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin davacı markasının kapsamında aynı/aynı tür olarak yer aldığı, dava konusu marka başvurusu ile davacı markası arasında marka işaretleri bakımından karıştırılmaya yol açacak düzeyde işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davalının müktesep hak iddiasının ispatlanamadığı, dava konusu 2016/M-10325 sayılı YİDK kararının yerinde olduğu, YİDK kararının iptali şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :
D a v a n ı n R e d d i n e,
1-Alınması gereken 59,30 maktu harçtan peşin alınan 31,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 27.90-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
2-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 5.900,00.-TL maktu ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davalı şahsın yapmış olduğu istinaf harç ve giderlerden ibaret 148,43.-TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalı şahsa verilmesine,
5-Davalı kurumun yapmış olduğu istinaf harç ve giderlerden ibaret 254,00.-TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
6-Davalı şirketin yapmış olduğu bir gider olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatıran tarafa iadesine (HMK m.333),
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’ne İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.28/04/2021

Kâtip Hâkim …
✍e-imzalıdır ✍e-imzalıdır