Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/9 E. 2023/584 K. 17.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/267 Esas – 2023/578
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN
T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2023/267 Esas
KARAR NO : 2023/578

HAKİM :…
KATİP :…

DAVACI …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :..
VEKİLİ : Av…..

DAVA : Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/04/2023
KARAR TARİHİ : 17/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vade Farkından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının borcu nedeniyle ikame edilen ….E. -…. sayılı ilamına konu alacağın ….E sayılı dosyası üzerinden 02.09.2022 tarihinde tahsil edilebildiğini, Mahkeme ilamına göre davalının temerrüdünün 21.07.2016 tarihinde başladığını, iş bu davanın, alacağın geç tahsili nedeniyle faiz ile karşılanamayan zararların (munzam zarar) tahsilinin amaçlandığını, …., 25.04.2018 tarihli kararında da vurgulandığı üzere, Borçlar Kanunu’nun 105/I. maddesinde munzam zarar başlığı altında yapılan düzenleme ile “Alacaklı düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir.” denilmek suretiyle alacaklının temerrüt faizini aşan zararını borçlunun kusurunun bulunmadığını ispat edememesi halinde ödemekle yükümlü olduğunun kabul edildiğini, 6098 sayılı TBK’nın 122/1. maddesinde de; “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiç bir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde BK’nın 105. maddesindeki düzenlemeye paralel ve dili sadeleştirilmiş bir hüküm getirildiğini, Anayasa Mahkemesinin de bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu 21.12.2017 gün ve 2014/2267 sayılı başvuru no’lu kararına konu uyuşmazlıkta, “Enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi, Hazine bonosu ve devlet tahvili faiz oranlarının sabit yasal ve temerrüt faiz oranlarının çok üstünde gerçekleşmesi, borçlunun yararlanması, alacaklının ise zarara uğraması sonucunu doğurmaktadır. Bu nedenle borçlu borcunu süresinde ödememekte, yargı yoluna başvurulduğunda da yargı süresini uzatma gayreti göstermekte; böylece yargı mercilerindeki dava ve takipler çoğalmakta, yargıya güven azalmakta, kendiliğinden hak alma düşüncesi yaygınlaşarak kamu düzeni bozulmakta, kişi ve toplum güvenliği sarsılmaktadır (….). Mülkiyet hakkı kapsamında alacağın geç ödenmesi durumunda arada geçen sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkanı da bulunmamaktadır. Bu şekilde kişiler mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğramaktadır.” (A….). denildiği….kararlarının bağlayıcılığını da gözönüne alarak uzun süreden beri devam eden yerleşik uygulamasındaki munzam zararın davacı tarafından somut olarak ispatlanması gerektiği görüşünü değiştirdiğini, gelişen ekonomik koşullar ve mülkiyet hakkının hukukta korunması görüşünün Anayasa Mahkemesi kararıyla birlikte benimsenerek genel ispat kuralından ayrıldığını, enflasyon baskısı sürdüğü sürece enflasyonun maruf ve meşhur vakıa olduğu kabul edilerek alacaklı yanca BK’nın 105/1. Maddesi (TBK m.122) anlamında munzam zararın varlığını kanıtlama zorunluluğunun aranmasından vazgeçildiğini,……nin munzam zarar konusunda istikrarlı şekilde uyguladığı yeni içtihadına göre ülkemizde yaşanan ve herkesçe bilinen enflasyon olgusu nedeniyle alacaklıların zararının temerrüt faiziyle karşılanabilmesi Anayasa Mahkemesi’nin son ihlal kararına göre mümkün olamayacağı ve bu karinenin aksinin borçlu tarafça ispatlanamadığı kabul edilerek her yıl gerçekleşen enflasyon oranı, mevduat ve devlet tahvillerine uygulanan faiz oranları, döviz kurları ve diğer yatırım araçları ile ilgili belgeler resmi kurumlardan getirtilerek, uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinin belirtildiğini, …. son emsal içtihatlarına göre temerrüt tarihleri ile tahsil tarihlerindeki; TEFE, Yİ-ÜFE oranları, bankalardan mevduat faiz oranları, döviz kurları, Devlet tahvil faiz oranları, işçi ücretleri ve diğer yatırım araçları (Dolar, Euro ve gram altın vb) ile ilgili bilgiler resmi kurumlardan sorulup tespit edildikten sonra tahsiline karar verilen alacağın tahsil edilip temerrüt tarihi itibariyle bu yatırım araçlarından oluşacak sepete yatırılması halinde tahsil tarihlerinde ulaşabileceği miktar ile bulunacak bu miktardan davada kabul edilen alacağın tahsil tarihinde ulaştığı miktar hesaplattırılıp faizle karşılanmayan zarar ve miktarı konusunda oluşturulacak bilirkişi kurulundan gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000,00-TL’nin temerrüt tarihinden (11.04.2023) başlayacak yasal faizi ile davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 08.11.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde … vefat ettiğini, kazaya neden olan …. plakalı aracın kaza tarihinde geçerli bir Zorunlu Mali Mesuliyet (trafik) sigorta poliçesi bulunmadığının tespit edildiğini, 23.11.2021 tarihinde meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak …’ın desteğinden yoksun kalanlar tarafından yazılı başvuru dilekçesinin müvekkiline tebliğ edildiğini, müvekkili tarafından yapılan inceleme sonucunda ödeme yapılmak istendiğini, ancak eksik belgelerin müvekkiline iletilmediğini ve dava yoluna gidildiğini, müvekkilinin dava açılmasına neden olmadığını, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, …. Kanunu ve Güvence Hesabı Yönetmeliği gereği kazada vefat eden….’ın desteğinden yoksun kalanlar tarafından açılan dava neticesinde … K sayılı gereği….sayılı dosyasına 05.08.2019 tarihinde 130.407,51-TL tazminat ödendiğini, söz konusu ilama karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulduğunu, ….. E ….K. sayılı kesin ilamı ile kaldırılarak, yeniden yapılan yargılama neticesinde; …. K. gereği müvekkili şirket tarafından Ankara 17. İcra Dairesi’nin 2019/9972 sayılı dosyasına 02.09.2022 tarihinde 123.178,41-TL ek tazminat, 07.12.2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 16. Maddesi kapsamında; “9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini (icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil) ödeyenler tarafından gelir vergisi tevkifatı yapılır.” hükmü uyarınca, 6.765,37-TL stopaj ödemesi yapıldığını, müvekkili tarafından mevzuat ve limitler doğrultusunda sorumlu olunan tutarların hak sahibine ödendiğini, davacının faiz ile karşılanamayan alacak talebinin müvekkili açısından yersiz olduğunu, müvekkili hakkında açılan dava neticesinde verilen karar gereği ödeme yapıldığını, yapılan ödemelerin kararlar doğrultusunda yapıldığını, davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulduğunu, İstinaf mahkemesinde geçen sürenin sorumlusunun müvekkili olmadığını, müvekkili hakkında açılan davanın öncelikle iş bu nedenle reddi gerektiğini, davacının, müvekkilinin kusuru nedeniyle zarara uğramış olduğu hususunun ispatı gerektiğini, Yargıtay genel uygulamalarına göre faiz ile karşılanamayan borçtan söz edebilmek için gerekçelerle davalıya kusur atfedilmesi gerektiğini, başka bir deyişle, yargılamanın gecikmesi yüzünden munzam zararın tazminine hükmedilmemesi gerektiğini, nitekim, …. sayılı kararı ile “Davacının bu alacağını geç tahsil etmesi yargılamanın uzamasından doğmakta olup, bundan dolayı davalıya atfedilecek bir kusur bulunmamaktadır. Bu durumda, davada munzam zarar istenmesinin koşulları bulunmamaktadır..” şeklinde içtihadı bulunduğunu, dava dilekçesinin incelenmesinde 141.339,43-TL alacağın temerrüt tarihinin 21.07.2016 olduğu ve bu tarih dikkate alınarak altın, tüfe oranlarındaki artışa göre hesaplama yapılarak talepte bulunulduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin ülkedeki faiz oranları belirleyen, ekonomi politikalarını yöneten, ya da yargılama süreçlerini belirleyen kurum ya da kuruluş olmadığını, açıklanan nedenlerle; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Dava, alacağın geç tahsil edildiği iddiasıyla munzam zararın tazmini istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın …. E.sayılı ilamı ile hükmedilen tazminatın, davalının temerrüt tarihi ve ödeme tarihleri dikkate alındığında, geç tahsil edildiğinin kabul edilmesi halinde, davacının faiz ile karşılanamayan munzam zararının oluşup oluşmadığı, oluştu ise tutarı, iş bu zararın oluşumunda davalıya atfedilebilecek kusur bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
….E.sayılı dava dosyası incelendiğinde; Mahkemenin daha önce …. Esası üzerinden kaydı yapılan dosyada; davacılar …,…. ve Güvence Hesabı aleyhine, 22/07/2016 tarihinde açılan davada, davacılar vekili, 02/04/2016 tarihinde … idaresindeki 06 DT 6540 plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacıların desteği ve murisi…’ın çift taraflı yaralamalı ve ölümlü trafik kazası sonucu yaşamını yitirdiğini, …’ın ölmeden önce aynı evde birlikte yaşadığı eşi… ve kızı …’ın fiili destekten yoksun kaldığını, ….ın asli kusurlu olduğunu ve aracın sigortasız olduğunu, güvence hesabına başvuru yapıldığını, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürüp fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının avans faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş, 08/04/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 123.135,18 TL’ye çıkardıklarını ve yargılama sırasında aynı kazaya karışan ….plaka sayılı araç sürücüsü …’ın da davaya dahil edilmesini talep ve beyan etmiş olup; yapılan yargılama neticesinde, Mahkemenin, 03/06/2019 tarih…. K.sayılı ilamı ile; müteveffa…’ın eşi davacı… yönünden müterafik kusur indirimi de yapılmak suretiyle davanın kabulüne, müteveffanın kızı … yönünden davanın reddine, dahili davalı sürücü … yönünden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığından bu kişi yönünden leh ve aleyhine hüküm kurulmamasına karar verildiği, taraflarca kararın istinaf edilmesi üzerine, ….Dairesi’nin 14/04/2022 tarih, ….K. sayılı ilamı ile; “dosyada teselsül hükümlerine dayanıldığı, hatır taşıması üzerinde durulmadığı ve tazminatın TRH-2010 Yaşam Tablosu ile “muhtemel yaşam süresi” belirlendikten sonra “progresif Rant Yöntemi” uygulanarak yapılması gerektiği” gerekçesiyle mahkeme kararının kaldırıldığı, akabinde … esasına kaydı yapılmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde; 19/07/2022 tarihli kararı ile; davanın kısmen kabulüne, 141.339,43 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı Güvence Hesabı yönünden temerrüt tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek, davalı sürücü ….yönünden kaza tarihi olan 02/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacı …’ a ödenmesine, davacı … yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı … yönünden davanın reddine karar verildiği, iş bu hükmün davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edildiği, henüz istinaf incelemesinin tamamlanmadığı ve kararın kesinleşmediği görülmüştür.
Davalı Güvence Hesabının…. K. sayılı ilamına istinaden, … 2019/9972 sayılı dosyasına 06.08.2019 tarihinde 130.407,51 TL tazminat ödediği… sayılı dosyasına 02.09.2022 tarihinde 123.178,41-TL ek tazminat ödediği görülmüştür.
Somut davada; davacının, davalının temerrüt tarihi olan 21.07.2016 tarihinden, ödeme tarihi olan 02.09.2022 tarihine kadar faiz ile karşılanamayan munzam zararının tahsilini talep ettiği, yukarıda açıklanan Mahkeme kararları ve yargılama süreci incelendiğinde, davacının tazminat isteminin dayanağı olan ….E.sayılı davanın, dava tarihinin 02/04/2016 tarihi olduğu, …yılı ilamı ile; Mahkemenin … E.sayılı kararının kaldırıldığı ve en son Mahkemenin 19/07/2022 tarihli hükmünün davacılar tarafından istinaf edildiği ve henüz kesinleşmediği, davalı güvence hesabının Mahkeme kararı kesinleşmediği halde davacılara ödeme yaptığı, bu suretle alacağın geç ödendiğinden bahsedilemeyeceği gibi, 02/04/2016 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinin, iş bu davanın dava tarihi itibari ile henüz sonlanmamasının davalıya atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla, davacının talebi yerinde görülmemiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85 TL harçtan peşin alınan 512,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 242,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine,
6-6325 Sayılı Kanunun 18/4-14 maddesi gereğince … bütçesinden karşılanacak olan 3.120,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, bu amaçla karar kesinleştiğinde işbu karar eklenmek suretiyle ilgili vergi dairesine yazı yazılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde …Mahkemesi istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 17/07/2023

Katip…
¸

Hakim….
¸