Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/486 E. 2021/674 K. 09.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN

T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/486 Esas
KARAR NO : 2021/674

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -….

DAVALI : … –
VEKİLLERİ : Av. … -…

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2015
KARAR TARİHİ : 09/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı asil, Ankara … Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalıya ait işyerinde kalıp ve inşaat işçisi olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiğini, davacıya yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, kullandırılmayan izin ücretlerinin ödenmediğini, davacının fazla çalışma yapmasına, genel tatil ve hafta tatili günlerinde çalışmasına rağmen bu çalışmaların karşılığının ve bir kısım ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, alacak talebinde bulunmuştur.
Davacı vekili tarafından sunulan 03/02/2016 havale tarihli talep açıklama dilekçesinde ise özetle; Davacı müvekkili tarafından dava dilekçesinde her ne kadar 60.000,00-TL alacağı istenmiş ise de mahkemenin ara kararı gereğince, alacak kalemlerinin ödenmeyen aylık maaş 3.000,00-TL üzerinden 36.000,00-TL, fazla mesai alacağı 12.000,00-TL, kıdem tazminatı alacağı 4.000,00-TL, hafta sonu çalışması ile resmi ve dini bayramlarda çalışma alacağı 5.000,00-TL ve ihbar tazminatı olarak 3.000,00-TL olmak üzere toplam 60.000,00-TL alacağın davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi şeklinde taleplerini somutlaştırdıklarını belirtmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkil şirkette işçi olarak çalışmadığından alacak taleplerinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının şirketle ticari ilişki kapsamında çalıştığını, davacının … İnşaat olarak tacir sıfatına haiz olduğunu, yapılan çalışma karşılığında kendisine toplam 662.169.80 TL ödeme yapıldığını, davacıya her hangi bir borçlarının bulunmadığını bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Ankara … Mahkemesi’nin 07/12/2017 Tarih ve 2016/704 E. 2017/577 K. Sayılı kararı ile; ”… Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafça 2013 Mayıs – 2014 Mayıs tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, iddiasıyla 03/02/2016 havale tarihli açıklama dilekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı fazla mesai, hafta tatili, UBGT alacağı ve ücret alacağını talep ettiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar Mayıs 2013 – Mayıs 2014 tarihleri arasında çalışıldığı iddia edilmiş ise de dava açılmadan önce …’a yapılan şikayet evraklarında davacının 01/09/2013 – 27/07/2014 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını belirttiği SGK kayıtlarında davacının 26/07/2013 – 27/07/2014 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığının anlaşıldığı, davalı tarafça her ne kadar davacının hizmet akdine göre çalışmadığını taşeron olarak iş yaptığını savunarak taşeronluk sözleşmesi ibraz edilmiş ise de davacının bazı işlerde taşeronluk yapmasına rağmen bazı işlerde işçi olarak çalıştığının dinlenen tanık beyanlarından anlaşıldığı ve zaten davacının çalışmasının SGK’ya bildirildiğinden bu savunmaya itibar edilmemiştir.
Davacının işten çıkışının belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi olan (5) koduyla kuruma bildirildiği, davacının yaptığı iş nazara alındığında belirli süreli iş sözleşmesi yapmayı gerektirecek objektif nedenler bulunmadığı, iş akdinin haklı nedenle yapıldığının davalı tarafça ispatlanamadığı, davacının kıdem ve ihbar tazminatını hakettiği, dinlene tanık beyanlarından davacının fazla mesai, hafta tatili ve resmi tatil çalışması yaptığının anlaşıldığı, bunun aksinin veya ücretlerinin ödendiğinin davalı tarafça ispatlanamadığı, davacını davalı işyerinde yaptığı iş , tanık beyanları ve ücret araştırması nazara alındığında AGİ dahil 3.000,00 TL ücretle çalıştığının kabulü gerektiği davacının ücretlerinin ödendiğinin davalı tarafça ispatlanmamı gerekip bunun ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yapılan açık yargılama sonucunda yukarıda açıklanan gerekçeyle;

Davanın kısmen kabulü ile;
Net 3.421,47 TL kıdem tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Net 3.000,00 TL ihbar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ( en yüksek mevduat faizini geçmemek koşulu) ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Net 3.074,17 TL hafta tatili alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Net 193,02 TL UBGT alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Net 8.129,01 TL fazla mesai alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Net 33.665,12 TL ücret alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin talebin reddine,…” şeklinde karar verildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara BAM …. Hukuk Dairesi’nin 02/04/2019 tarih ve 2018/937 E. 2019/737 K. Sayılı kararı ile; ”…İstinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
Öncelikle, davalı vekilinin istinaf talebinin süreden reddine dair ek kararın hukuka uygun olup olmadığının saptanması gerekmektedir.
Davalı vekili olarak yargılamaya iştirak eden avukat …’in noterden keşide edilen 16/05/2017 tarihli azilname ile azledildiği, mahkemece dava hakkında 07/12/2017 tarihinde karar verildiği, gerekçeli kararın azledilen avukat …’e 25/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, mahkemece hükmü istinaf yoluna başvurulmaması gerekçesiyle 09/01/2018 tarihi itibariyle kesinleştirildiği, avukat …’in mahkemeye sunduğu 25/01/2018 tarihli dilekçe ile davalı tarafından azledilmesi nedeniyle gerekçeli kararın davalının diğer vekillerine tebliğe çıkartılmasını talep ettiği, davalının diğer vekilleri tarafından karara karşı 24/01/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurulduğu, istinaf dilekçesinde gerekçeli karardan 23/01/2018 tarihinde haberdar olunduğunun belirtildiği, mahkemece yukarıda tarih ve numarası belirtilen ek kararla davalı vekilinin istinaf talebinin süreden reddine karar verildiği, davalı vekili tarafından ek karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurulduğu saptanmıştır.
Bu tespitler kapsamında, mahkemece gerekçeli kararın, karar tarihinden yaklaşık 6-7 ay önce azledilen avukata tebliğe çıkartılması hatalıdır. Yapılan tebliğ usulsüzdür. Karara karşı süresinde istinaf yoluna başvurulup başvurulmadığı, usulsüz tebliğ hükümlerine göre değerlendirilmelidir. Davalı vekili asıl karara karşı yaptığı istinaf başvurusunda, gerekçeli kararı 23/01/2018 tarihinde öğrendiklerini kabul etmiştir. Davalı vekilinin kararı 23/01/2018 tarihinde öğrendiğinin aksini gösterir dosyada bilgi ve belge bulunmamaktadır. O halde, öğrenme tarihi yani 23/01/2018 tarihi tebliğ tarihi kabul edilmelidir. Asıl karara karşı 24/01/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurulduğuna göre, asıl kararın yasal iki haftalık süre içinde istinaf edildiğinin kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun süreden reddine dair ek karar hatalıdır ve kaldırılması gerekir.
Gerek davacı asil tarafından sunulan dava dilekçesinde gerekse davacı vekili tarafından sunulan dilekçelerde, davacının davalının işçisi olduğu iddia edilmiştir. Davalı vekili ise, taraflar arasında iş akdi ve hizmet ilişkisi bulunmadığını, davacı ile davalı şirket arasında taşeronluk sözleşmesi imzalandığını iddia etmiş, buna dair taşeronluk sözleşmesi ile cari hesap ekstreleri sunmuştur.
Taşeron sözleşmesi başlıklı belgede, taşere edilen işin belli bir bölgede tünelde nihai beton kaplama işi olduğu, taşere edenin davalı şirket, taşere edilenin (yüklenicinin) ise davacı olduğu saptanmıştır.
Davacı tanıkları da (ki bu tanıkların beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği aşağıda irdelenecektir), davacının davalı şirketin taşeronu olduğunu söylemişlerdir.
Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında, bir dönem (26/07/2013-27/07/2014) yönünden davacı için davalı şirket tarafından bildirim yapıldığı (sigorta primi ödendiği) saptanmıştır.
Mahkemece, davacının 26/07/2013-27/07/2014 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde hizmet ilişkisi kapsamında çalıştığı kabul edilmiştir.
Bu tespitler kapsamında, taraflar arasındaki ilişki açık ve kesin bir şekilde saptanmadan hüküm kurulması hatalıdır.
O halde, taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunup bulunmadığı, hizmet ilişkisi varsa, bu ilişkinin davacının tüm çalışma süresini kapsayıp kapsamadığı, belli dönem/dönemler yönünden hizmet ilişkisi, belli dönem/dönemler yönünden ise eser (istisna) akdi (ilişkisi) olup olmadığı açık ve kesin bir şekilde tespit edilmeli, taraflar arasında hizmet ilişkisi bulunan dönem/dönemler yönünden talep edilen alacaklar değerlendirilmeli, gerekirse bilirkişiden rapor aldırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca alacaklar hesaplanırken davalı tarafından dosyaya sunulan ödeme belgeleri ve özellikle cari hesap ekstreleri gözetilmeli, talep edilen işçilik alacaklarına ilişkin bir ödeme yapılıp yapılmadığı saptanmalı, gerekirse davalı şirketin kayıt ve defterleri üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmalı, ödenen miktarlar varsa bunlar ilgili alacaktan mahsup edilmelidir.
Öte yandan, davacı asil dava dilekçesinde tanık deliline dayanmamıştır. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan, dava dilekçesinin açıklanmasına dair 03/02/2016 havale tarihli dilekçede de tanık deliline dayanılmamıştır. 31/03/2017 tarihli ıslah dilekçesinde de tanık deliline dayanılmamıştır.
Buna göre, davacının tanık deliline dayanmadığı, tanık dinletmesinin mümkün olmadığı gözetilmeden, davacının bildirdiği tanıkların dinlenmesi ve bir kısım alacakların bu tanık beyanlarına göre tespit edilip hesaplanması hatalıdır.
Yapılması gereken, davacı tanık beyanları nazara alınmadan talep edilen alacakları değerlendirmektir.
Ayrıca, davacı asil tarafından dosyaya sunulan dava dilekçesinde ve davacı vekilince dosyaya sunulan dava dilekçesinin açıklanmasına dair 03/02/2016 havale tarihli dilekçede, 2013 yılı Mayıs ayından 2014 yılı Mayıs ayına kadar olan dönem için alacak talep edildiği gözetilmeden, talep aşılarak, taleple bağlılık ilkesi ihlal edilerek, 27/07/2014 tarihine kadar olan dönem için hesaplama yapılması da hatalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemece davanın esasıyla ilgili olarak belirtilen deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması sebebiyle 6100 sayılı Kanunun sistematiği ve üç dereceli yargılamanın gereği olarak öncelikle ilk derece fonksiyonunun yerine getirilmesi, ardından istinaf incelemesi yapılması için ve Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairesinde ıslah işlemi yapılamayacağı da gözetilerek, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 maddesi gereğince Ankara … Mahkemesinin 07/12/2017 tarih ve 2016/704 E-2017/577 K sayılı KARARI ile 26/01/2018 tarih ve 2016/704 E-2017/577 K sayılı EK KARARININ KALDIRILMASINA,
Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,…” gerekçesi ile verilen kararın kaldırılmasına karar verildiği, bunun üzerine dosyanın Ankara … Mahkemesi’nin 2019/185 nolu esasına kaydediliği, yapılan yargılama sonucunda, 08/10/2020 tarih ve 2019/185 E. 2020/441 K. Sayılı kararı ile; ”…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça her ne kadar davalı işyerinde çalışan olduğu iddiasıyla işçilik alacakları talep edilmiş ise de taraflar arasında yapılan sözleşmenin incelenmesinde sözleşmenin hizmet sözleşmesi olmadığı, eser sözleşmesi olduğu, davacının hizmet akdine göre çalışmadığı, anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yapılan açık yargılama sonucunda yukarıda açıklanan gerekçeyle;
Davanın reddine,…” şeklinde karar verildiği, verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine kararı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 25/03/2021 Tarih ve 2021/313 – 889 E. K. Sayılı kararı ile; ”…İstinaf nedenleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
Dosya içeriğinden, taraflar arasında iş akdine dayalı hizmet ilişkisi değil, eser/istisna akdine dayalı bir hukuki ilişki bulunduğu, ilk derece mahkemesinin bu yöndeki tespit ve değerlendirmesinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Ancak, taraflar arasında iş akdine dayalı hizmet ilişkisi bulunmadığına göre eldeki davaya bakma görevi iş mahkemesine ait değildir. Yani eldeki davada iş mahkemesi görevli değildir. Taraflar arasında eser/istisna akdine dayalı bir hukuki ilişki bulunduğundan, davaya bakma görevi ticaret mahkemesine aittir. Dolayısıyla, eldeki davada ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Yapılması gereken, dava hakkında ticaret mahkemesine görevsizlik kararı vermektir.
Yukarıdaki eksiklik/hata nedeniyle bu aşamada sair hususlar ve sair istinaf nedenleri incelen(e)memiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.3 maddesi gereğince mahkemece davanın esasıyla ilgili olarak belirtilen deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması sebebiyle 6100 sayılı Kanunun sistematiği ve üç dereceli yargılamanın gereği olarak öncelikle ilk derece fonksiyonunun yerine getirilmesi, ardından istinaf incelemesi yapılması için ve Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairesinde ıslah işlemi yapılamayacağı da gözetilerek, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.3 maddesi gereğince Ankara … Mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA,
Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,…” karar verilmesi üzerine dosya Ankara … Mahkemesi’nin 2021/300 numaralı esasına kaydedilmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda, Ankara … Mahkemesi’nin 22/06/2021 Tarih ve 2021/300 – 283 E. K. Sayılı kararı ile; görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş olup, yukarıdaki esasa kaydedilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama, dosya kapsamında yer alan diğer tüm deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava dilekçesi, talep açıklama dilekçesi ve ıslah dilekçesinde göre davacı tarafın talebinin taraflar arasındaki işçi işveren ilişkisi dolayısıyla ödenmeyen ücret alacağı, fazla mesai alacağı, kıdem tazminatı alacağı, hafta sonu çalışması ve UBGT alacağı ve ihbar tazminatı alacağına ilişkin olduğu, eser/istisna sözleşmesine ilişkin olarak işbu dava bakımından herhangi bir talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nın “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 26.maddesinde; “(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” hükmü yer almaktadır.
Ankara BAM …. Hukuk Dairesi’nin yukarıda belirtilen 25/03/2021 tarihli kararı ile taraflar arasında iş akdine dayalı hizmet ilişkisi değil, eser / istisna akdine dayalı bir hukuki ilişki bulunduğu, bu nedenle eldeki davaya bakma görevinin İş Mahkemesi’nde değil Ticaret Mahkemesi’nde olduğu yönündeki kararı dikkate alındığında; davacı tarafın talebinin işçi işveren ilişkisi dolayısıyla ödenmeyen ücret alacağı, fazla mesai alacağı, kıdem tazminatı alacağı, hafta sonu çalışması ve UBGT alacağı ve ihbar tazminatı alacağına ilişkin olduğu, ESER / İSTİSNA SÖZLEŞMESİNE İLİŞKİN OLARAK İŞ BU DAVA BAKIMINDAN HERHANGİ BİR TALEBİNİN BULUNMADIĞI, bu nedenle taraflar arasındaki istisna/eser sözlemesi bakımından Mahkememizce iş bu davada herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, diğer yandan 6100 sayılı HMK’nın 26.maddesinde hükme bağlanan “taleple bağlılık ilkesi” gereğince davacı tarafın hizmet sözleşmesine dayalı olarak açmış olduğu iş bu davanın konusunu oluşturan ücret alacağı, fazla mesai alacağı, kıdem tazminatı alacağı, hafta sonu çalışması ve UBGT alacağı ve ihbar tazminatı alacağına ilişkin talebi bakımından yapılan değerlendirmeye göre davanın reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL harçtan dava açılırken davacı tarafça peşin olarak yatırılan . 1.024,65-TL peşin harç ve 31,40 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 1.056,05 TL’nin mahsubu ile fazladan yatan 996,75-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 8.600,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde HMK 333. Maddesine uygun şekilde İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/11/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır