Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/411 E. 2021/632 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN

T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/411 Esas
KARAR NO : 2021/632

HAKİM :… …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – … …
2-…
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : 1- … – … ….
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALILAR : 2- … – … …
3- … – …….
DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 16/10/2012
KARAR TARİHİ : 21/10/2021
BİRLEŞEN ANKARA 7. ASLİYET TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/1785 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVACI : …, …
VEKİLİ : Av. …, ….
DAVALI : …, …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/12/2014
BİRLEŞEN ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2012/718ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVACI : …
VEKİLİ : AV….
….
DAVALI : … ….
VEKİLİ : Av. … -….
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2012
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/10/2021

DAVA:Asıl dosyada; Davacı vekili; müvekkilinin yöneticiliğini yaptığı …. adına, kat malikleri kurulundan aldığı yetki ile binanın yalıtım işini yapmak üzere 25/06/2012 tarihli sözleşmeyi davalı ile imzaladığını, sözleşme gereğince davalı yana binanın yalıtım işi bedeli 42.000,00 TL karşılığı 12.000,00 TL ve 2.500,00×12=30.000,00 TL bedelli 30/07/2012 başlangıç, 30/06/2013 bitiş vadeli olmak üzere 12 adet senet verildiğini, davalıya makbuz karşılığı toplam 18.239,00 TL ödendiğini, yapılan ödemelere karşılık 30/07/2012 tarihli senedin iade edildiğini ancak, 30/08/2012 tarihli senedin müvekkiline iade edilmediğini, davalının işi yarım bırakıp kayıplara karıştığını, Ankara …. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/133 D.iş sayılı dosyasında yaptırılan tespit sonrası alınan bilirkişi raporuna göre, davalının sözleşme kapsamında yapmış olduğu iş ve iş sahasında bırakmış olduğu malzeme bedeli toplam tutarının 12.380,00 TL olup, müvekkilinin davalı yana 5.839,00 TL fazla ödemede bulunduğunu belirterek, davalı yana fazladan ödenen 5.839,00 TL’nin istirdadı ile müvekkilinin şahsen imzaladığı ve fesih olunan sözleşme gereği bedelsiz kalan davalı yana verdiği ve halen davalıda bulunan 30/08/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/09/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/10/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/11/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/12/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/01/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/02/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/03/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/04/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/05/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/06/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bonoların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’nın yargılamaya katılmadığı, davaya cevap da vermediği görülmüştür.
Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/718 esas sayılı birleşen dava dosyasında;
Davacı vekili, esas dava dosyasındaki iddialarını içerik olarak tekrarlayarak, esas davada davalı olan …’nın ortağı …’un kardeşi olan …’un, … Bankası aracılığı ile tahsile koyduğu 30/11/2012 vadeli lehtarı kendisi olan senedi müvekkilinden almadığını, söz konusu senedin …’ya verilen ve lehtarı boş olan senetlerden birisi olup, davalı tarafından sonradan doldurularak tahsile konulduğunu belirterek, davalının kötü niyetli senedi elinde bulundurduğu iddiasına dayalı olarak 30/12/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli senedin iptaline karar verilmesine talep etmiştir.
Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/652 esas sayılı birleşen dava dosyasında;
Davacı vekili, esas dava dosyasındaki iddialarını içerik olarak tekrarlayarak, esas davada davalı olan …’nın ortağı …’un kardeşi olan …’un, … Bankası aracılığı ile tahsile koyduğu 30/11/2012 vadeli lehtarı kendisi olan senedi müvekkilinden almadığını, söz konusu senedin …’ya verilen ve lehtarı boş olan senetlerden birisi olup, davalı tarafından sonradan doldurularak tahsile konulduğunu belirterek, davalının kötü niyetli senedi elinde bulundurduğu iddiasına dayalı olarak 30/11/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli senedin iptaline karar verilmesine talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, …’un Ankara dışında yaşadığını, 25/06/2012 tarihli sözleşmenin tarafı olmadığını, söz konusu senedin yasal unsurları taşıdığını, bonolarda sözleşmeye istinaden verildiğine dair kanıt bulunmadığını, 30/11/2012 vadeli senedin müvekkillerinden …’un oğlu …’un sahibi olduğu … Yufkacısı adlı iş yerine alınan malzeme nedeni ile… San. A.Ş adlı şirkete temmuz 2012 tarihinden ciro edildiğini, …A.Ş adlı şirket tarafın senedin, …. şubesine tahsili amaçlı ciro edildiğini, ödenmemesi üzerine de protesto işleminin yapıldığını, yine ödenmeyince …’un senet bedelini geri ödeyerek icra takibine konu yaptığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1785 esas sayılı birleşen dava dosyasında,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, esas dava dosyasındaki iddialarını içerik olarak tekrarlayıp, birleşen dava dosyalarındaki iddialarını da özetleyerek esas davada davalı olan …’nın ortağı …’un abisi olan …’un, müvekkili aleyhine Ankara … Müdürlüğünün 2014/19883 Esas sayılı dosyasında, takibe dayanak yaptığı, 25/06/2012 tanzim, 30/12/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 25/06/2012 tanzim, 30/01/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 25/06/2012 tanzim, 30/02/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 25/06/2012 tanzim, 30/03/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 25/06/2012 tanzim, 30/04/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 25/06/2012 tanzim, 30/05/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 25/06/2012 tanzim, 30/06/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli, 7 adet bononun, davalı tarafın davalının abisi …’un yalıtım işini yapmaması nedeni ile bedelsiz olduğunu bilerek, alacaklı sıfatı ile kötü niyetli olarak icra takibine konu yaptığını belirterek Ankara … Müdürlüğünün 2014/19883 esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili, müvekkilinin dava konusu senetleri iyi niyet ile devir aldığını, davacı ile … eser sözleşmesinin tarafı olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucu 07/02/2019 tarihinde,
Davacı tarafından Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/133 D.iş sayılı dosyasında mahallinde yaptırılan tespit sonrasında aldırılan bilirkişi raporunda, davalı yüklenicinin yapmış olduğu imalat ve inşaat mahallinde bırakmış olduğu malzemelerin değeri 12.380,00 TL olarak belirlendiği, davacının dava tarihinden önce sözleşme kapsamında, yapmış olduğu 18.239,00 TL’nin mahsubu sonrasında davacının fazladan 5.859,00 TL ödeme yaptığı ve bunun istirdadını talep etmekte haklı olduğu, esas davada, istirdat istemi 5.839,00 TL olup, ayrıca işin bütünü ile yapılacağı düşüncesi ile verilen ancak davalı yüklenicide kalan; 30/08/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/09/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/10/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/11/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/12/2012 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/01/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/02/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/03/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/04/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/05/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bono, 30/06/2013 vadeli 2.500,00 TL bedelli bonolardan ötürü, borçlu olunmadığının tespitini istemekte de haklı olduğu, iddia, taraflar arasındaki sözleşme içeriği, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ve tespit raporuna göre, davalı yüklenicinin yapmış olduğu işin parasal tutarı dikkate alındığında anlaşıldığı, bu nedenlerle esas davanın, senetlerin ücüncü kişilere de ciro edildiği dikkate alınarak, iptali yerine davacının senetlerden ötürü borçlu olmadığının tespiti şeklinde karar verilerek kabulü cihedine gidilmiş, birleşen davalarda davalılar senetleri ciro yolu ile iktisap eden kişiler olup, senetlerden ötürü davacının kendisine göre üçüncü kişi konumunda olan davalılara borçlu olmadığının kabulü için davalıların davacı iş sahibi ile davalı yüklenici arasında mevcut eser sözleşmesinden kaynaklı temel ilişkiyi bilmeleri ve davacının zararına olacak şekilde karşılığı bulunmadığı bildirilen senetleri haksız olarak iktisap etmelerinin gerektiği, iyi niyet konusunda davacı ve davalılar tarafından delil olarak dayanılan belgelerin dosyaya sunulduğu, tanıkların dinlendiği, bir kısım davalılar vekilince 30/06/2012 tarihli adi yazılı sözleşme örneği sunulduğu, incelenmesinden; …’nın yaptığı iş karşılığında …’dan aldığı 12 adet 30.000,00 TL toplam tutarlı senedi nakit ihtiyacını karşılamak üzere …’a 30.000,00 TL nakit para alarak devir ettiği ayrıca, Suat’ın oğlu olan (diğer davalı) …’a ait … Yufkacısının havalaandırma sisteminin bakım ve onarımını yapmayı taahhüt ettiği anlaşılmış, Senet tanıkları olarak ….’nun imzalarının mevcut olduğu, inşaat mühendisi …refakate alınarak sözleşmede bahsi geçen yerde yapılan keşif sonrasında verilen 06/06/2018 tarihli raporda, sözleşme tarihi itibari … Yufka isimli iş yerinde sözleşme kapsamında yapılan işin parasal tutarının 4.800,00 TL olarak belirlendiği, taraflarca delil olarak dayanılan belgeler ve gösterilen tanıkların mahkememizce alınan beyanları bütün olarak değerlendirildiğinde, davalıların senetleri kötü niyetle iktisap ettikleri yönündeki iddianın davacı tarafça şüpheden uzak bir şekilde kanıtlanamamış olmakla, birleşen davaların bütünü ile reddi cihetine gidilmiş, Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/718 Esas sayısında kayıtlı iken birleşen dava dosyasında, davacı aleyhine davalılardan … tarafından Ankara … İcra Dairesinin 2012/17236 sayılı icra dosyasında, dava konusu senetlerden 10.000,00 TL toplam tutarlı 4 tanesi ile ilgili olarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile 21/12/2012 tarihinde başlatılan icra takibiyle mahkememizce 22/01/2013 tarihinde tedbir kararı verilmiş ise de, davacı tarafça infaz ettirilmediği halde bu husus mahkemece gözden kaçırılarak davacı aleyhine hatalı olarak İİK’nın 72/4.maddesine göre 2.000,00 TL maddi tazminata hüküm olunduğu, bu husus gerekçeli karar yazılırken fark edilmiş ise de, hüküm fıkrasında yer aldığı için düzeltilmesinin mümkün olamadığı şeklinde karar verilmiş olup,
Söz konusu verilen karara karşı
İleri sürülen istinaf sebepleri :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl dava için istinaf başvurusunun olmadığını , …’un …’un öz yeğeni olduğunu, … ve …’un ortak olduklarını, davacının bazı senetleri boş verdiğini, bazı senetlerin doldurulması sebebiyle ciro yoluyla alınmadığını, davalılarla hiçbir ilişkisinin bulunmadığını, …’un …’un kardeşi olduğunu, 4 tanıklarının da … ve …’un ortak olduklarını söylediklerini, davalı tanıklarının da …’un …’nın işlerini takip ettiklerini söylediklerini, … ve …’un da önceden tanıştıklarını, davalıların …’ya ileri sürebilecekleri defileri engellemek için kötü niyetli hareket ettiklerini, davalıların iyiniyet iddiasında bulunamayacaklarını, tedbir uygulanmadığını, müvekkil aleyhine maddi tazminat hükmünün hatalı olduğunu, tedbirin icra edilmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … VE … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kambiyo senedinin illetten mücerret olduğunu, …’nın eser sözleşmesi ile ilgilerinin olmadığını, taksitler için kambiyo senedi verildiğine dair bilgi bulunmadığını, senetlerde nakden ifadesinin yer aldığını, senetlerin devri yapılırken davacıdan telefonla izin istediklerini, reddedilen dosyalar bakımından yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
Taraf vekillerinin istinaf başvuru üzerine Ankara BAM … Hukuk Dairesinin 2020/647 Esas, 2021/516 Karar sayılı, 25/05/2021 tarihli ilamı ile,
Dava, Menfi Tespit, İstirdat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 41. maddesi ile de, maddede yer alan “binbeşyüz” ibaresi, “üçbin” şeklinde değiştirilmek suretiyle, söz konusu kesinlik sınırı üçbin Türk Lirasına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Öte yandan, 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen Ek madde 1/2 gereğince, HMK’nın 341. maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının uygulanmasında, hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı öngörülmüş olduğundan, 6763 sayılı Kanun değişikliği ile yapılan parasal sınırlar, ancak söz konusu Kanun’un yürürlüğe girdiği 02.12.2016 tarihi ve sonrasında (2017 takvim yılı başına kadar) verilen ilk derece mahkemesine ait kararlar yönünden esas alınabilecektir.
Buna göre, asliye hukuk mahkemeleri yönünden kesinlik sınırı, ilk derece mahkemesine ait karar tarihi, 02.12.2016 tarihinden önce ise 1.500,00 TL, 02.12.2016 tarihi ve sonrasında ise, (2017 takvim yılı başına kadar) 3.000,00 TL, 01.01.2017 ve sonrasında ise (2018 takvim yılı başına kadar) 3.110,00 TL, 01.01.2018 ve sonrasında ise (2019 takvim yılı başına kadar) 3.560,00-TL, 01.01.2019 ve sonrasında ise (2020 takvim yılı başına kadar) 4.400,00-TL olarak uygulanacaktır.
HMK’nun 346.maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili olarak ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan, İstinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları ile ilgili, aynı yasanın 352.maddesi gereğince istinaf mahkemesince de bir karar verilmesi mümkündür.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında,
Birleşen Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/652 Esas sayılı dosya yönünden dava 2.500,00 bedelli bononun istemine ilişkin olup HMK’nın 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibariyle kesinlik sınırı kapsamında kaldığından tarafların birleşen bu dosya yönünden istinaf kanun yoluna başvurma hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, aynı Kanun’un 352. maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin davacı tarafın istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010/108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “ ..Yasa’nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir…” Kararın gerekçesi ile hüküm sonucu çelişkili ise tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip, yazılmış yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması; Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder. Belirtilen nedenlerle gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratılmaksızın hüküm kurulmalıdır. (Yargıtay … Dairesi, 2020/1356 Esas, 2020/2842 Karar)
Bu kapsamda Mahkemece kısa kararda birleşen dosya bakımından İİK 72/4 maddesi gereğince davacı aleyhine hükmedilen tazminatın sehven yazıldığı belirtilmekle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Görülmekte olan dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup bu kanuna göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Yukarıda yapılan açıklama nezdinde somut olaya baktığımızda; asıl dosyada taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince verilen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, istirdat istenmiş olup, davacı iş sahibinin ticari işletmesiyle ilgili bir iş söz konusu değildir. Dolayısıyla nisbi ticari dava söz konusu değildir. Yine TTK’nın 4/son maddesinde düzenlenen hususlardan veya diğer kanunlarda yer alan hususlardan kaynaklanan bir davada söz konusu değildir. Dolayısıyla mutlak ticari davadan söz konusu değildir. Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğuna ve iddianın ileri sürülüş biçimi bakımından senedin eser sözleşmesinden dolayı verildiği birleşen dosyalarda hamillerin kötüniyetli oldukları ileri sürüldüğünden görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Mahkemece görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan, re’sen gözetilmesi gerekir. Sözleşme ve dava tarihi itibariyle 6502 sayılı Kanun henüz yürürlükte olmayıp , tarafların sıfatı ve temel ilişkinin eser niteliğine göre görevli mahkeme ticaret mahkemesi olmayıp, asliye hukuk mahkemesidir. (Yargıtay … Dairesi, 2018/1593 Esas, 2018/3866 Karar)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Eser sözleşmelerinde, kural olarak yapılan işin miktar ve değerini ispat yükü yüklenicide, iş bedelinin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibindedir. Bir başka deyişle yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Yükleniciden bonoları ciro yolu ile veya teslim ile alan davalının, davacı iş sahibi ile yüklenici arasındaki temel ilişkiyi bildiğinin kabulü halinde işin yapıldığını, bedele hak kazanıldığını, yapılan ödemeler sonrası bonoların karşılığının bulunduğunu ispat külfeti yükü altına girdiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay … Dairesi, 2016/3748 Esas, 2018/566 Karar) Hamilin kötüniyetli olup olmadığı tanık beyanıyla da ispat edilebilir. (Yargıtay … Hukuk Dairesi, 2009/3159 Esas, 2010/8922 Karar)
O halde Mahkemece; görev hususu açıklığa kavuşturulduktan ve yukarıdaki açıklamalar ışığında taraflarca bildirilen tüm deliller toplandıktan sonra; dosya kapsamı ve özellikledavacı tarafından yapılan ödeme makbuzlarının bir kısmında …’un imzasının bulunması,
bir kısım tanıklarca asıl dosya davalısı … ile ortak iş yaptığı belirtilen dava dışı … ile davalı …’ın kardeş olması, davalı … tarafından hamillere devredilen 12 adet bonodan 5 tanesinin lehtar kısmı boş olarak verilmesi ve 4 tanesinin sonradan doldurulması; davalı …’ın bonoların devrinden davacıyı haberdar etmesi, tanık anlatımları nazara alınarak birleşen dosya davalısı … ‘ın iyiniyetli veya kötüniyetli hamil olup olmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; sair hususlar incelenmeksizin taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a.3,4,6 maddeleri gereğince kaldırılmasına, dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde sonuçlandırılması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Ankara BAM …. Hukuk Dairesinin 2020/647 Esas, 2021/516 Karar sayılı, 25/05/2021 tarihli ilamı ile mahkememiz kararının kaldırılıp, dosyanın mahkememize intikali sonrasında yeniden taraf teşkili yapılarak duruşma açılmış, taraf beyanları alınmıştır.
Kaldırma kararı içeriğine göre esas dava ile birleşen, Ankara … ATM’nin 2012/652 Esas sayılı dosyası ile verilen karar kesinleşmiş olup, esas ve birleşen diğer davalar yönünden davaya bakmakla mahkememiz değil, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe uyarınca,
1- Birleşen Ankara …. ATM’nin 2012/652 Esas sayılı dosyası ile ilgili 07/02/2019 tarihinde verilen karar Ankara BAM … Hukuk Dairesinin 2020/647 Esas, 2021/516 Karar sayılı 25/05/2021 tarihli ilamının içeriğine göre kesinleşmiş olmakla, bu dosya ile ilgili ayrıca karar verilmesine yer olmadığına,
2-Mahkemenizin 2021/411 Esas sayılı (önceki esas 2012/569 ) ana dava dosyası ile
Birleşen Ankara … ATM’nin 2012/718 Esas, birleşen Ankara … ATM’nin 2014/1785 Esas sayılı davaları ile ilgili olarak,
3-Davaya bakmaya Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,
4-Kararın kesinleşmesi halinde HMK’nın 20.maddesi gereğince kesinleşmeden itibaren 2 haftalık talep süresi içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilebileceğine, aksi halde davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğine,
5-HMK’nın 331/2.maddesi gereğince yargılama, harç masraf ve giderlerinin görevsizlik kararından sonra dosyanın gönderildiği mahkemede davaya devam edilmesi halinde bu mahkemece değerlendirilmesine, aksi halde mahkememizce dosya üzerinde bu durumun tespiti ile gerekli kararın verilmesine,
Dair, huzurda taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır