Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/360 E. 2022/174 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN

T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/360 Esas
KARAR NO : 2022/174

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/05/2021
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirketin ürünlerinin tabi tuttuğu kritik testlerden birinin yurt dışında yaptırılması hususunda aracı olan bir tacir olduğunu, davalı ile kurulan ticari ilişki kapsamında sipariş emrinde belirtildiği üzere yurt dışındaki bir ülkeden tedarik edeceği ve tedarik edeceği ürünü yine yurt dışındaki bir ülkede bir dizi teste tabi tutmayı üstlendiğini, müvekkilinin de hizmet bedeli ve test analiz sürecindeki vb. harcamalar için toplam 62.000,00 USD ödediğini, müvekkilinin edimi yerine getirdiğini, ancak borçlunun görevini sürüncemede bıraktığını, 17/03/2016 tarihinde ise müvekkili şirkete iletmiş olduğu elektronik iletiyle ilgili ürünün yurt dışındaki ilgili ülkeden tedarik edilemeyeceğini yazılı olarak bildirdiğini, ürünü tedarik etmemesine rağmen davalının uhdesinde bulunan avansları müvekkiline iade etmediğini, bu sebeple… İcra Dairesi’nin 2020/1137 Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, ödeme emrine davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini belirtmiş ve itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; usul yönünden müvekkilinin adresinin İstanbul Eyüp ilçesinde olması nedeniyle, İstanbul mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olduğunu, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını, ayrıca müvekkilinin tacir olmaması nedeniyle görev yönünden de davaya itiraz ettiklerini, davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini, esas yönünden de dilekçede bildirdiği sebeplerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
Davacı tarafından, Elmadağ İcra Müdürlüğü’nün 2020/1137 Esas sayılı dosyasında 17/05/2016 ve 29/06/2016 tarihlerinde yapılan ticari avans ödemesinin iade alacağı için 62.000,00 USD asıl alacak ve faiziyle birlikte toplam 72.264,045 USD alacağın tahsili için icra takibinin başlatıldığı, ödeme emrine borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu ve iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; mahkememizin görevli olup olmadığı, takibin yetkili icra müdürlüğünde başlatılıp başlatılmadığı, sipariş emrine istinaden davalıya 17/05/2016 ve 29/06/2016 tarihlerinde ödenen toplam 62.000 USD’yi davacının talepte haklı olup olmadığı, sipariş emrindeki edimin gerçekleşmemesinde hangi tarafın kusurlu olduğu, davacının varsa takip tarihi itibariyle alacağın miktarı konusundan kaynaklandığı anlaşılmıştır.
HMK 138 maddesi gereğince öncelikle dava şartları açısından inceleme yapılmıştır.
HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartı olup, aynı kanunun 115. Maddesine göre dava şartları davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılır.
Ticaret Mahkemelerinin görevine ilişkin olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Ticari davalar ise aynı kanunun 4. Maddesinde “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
(2) (Değişik: 28/2/2018-7101/61 md.) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri beş yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.(5)” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, bir davanın ticari dava olabilmesi için ya her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava) veya 4. Maddede sayılan davalardan (mutlak ticari dava) olması gerekir.
Taraflar arasındaki sipariş emrine konu olan işin (ürün tedariki ve teste tabi tutulması) TTK’nın 4. Maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olmadığı anlaşılmıştır.
İşin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğunun kabul edilebilmesi için öncelikle her iki tarafın da tacir olması gerekir.
Davacı Anonim Şirket olduğundan tacir olup, davalı ise gerçek kişidir.
Mahkememizce İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Esnaf ve Sanatkar Sicil Müdürlüğü’ne yazılan yazılarak verilen cevapta, davacının her iki sicilde de kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 22/02/2022 tarihli yazı cevabına göre, davacının 02/03/2015 – 31/12/2019 tarihleri arasında gıda maddelerinin bir ticaret veya sözleşmeye dayalı olarak toptan satışını yapan aracılar ile işletme ve diğer idari danışmanlık faaliyetlerini iştigal ettiği, mükellefin 2019 yılı gelir vergisi incelendiğinde 2. Sınıf tacir olarak işletme esasına göre defter tuttuğu tespit edilmiştir.
Ticari işletme TTK’nın 11/1 maddesine göre, Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olup, esnaf ise aynı kanunun 15. Maddesine göre, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişidir.
Davalının, ticaret sicil kaynının bulunmaması, 2. Sınıf tacir olarak vergi kaydının 31/12/2019 yılına kadar olması, işletme esasına göre defter tutulmasının tacir olmamaya karine teşkil etmesi, davanın açıldığı tarih itibariyle davalının tacir olduğuna ilişkin dosyada delilin bulunmaması nedeniyle, iş bu davada davalının tacir kabul edilemeyeceği, bu nedenle taraflar arasındaki işin de TTK 4/1 maddesi gereğince ticari dava niteliği taşımayacağı, ticari davanın söz konusu olmaması nedeniyle TTK 5 maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK 114/1 c ve 115 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK 114/1 c ve 115 maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve iki haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın görevli Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli Mahkeme tarafından DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/03/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır