Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/285 E. 2021/707 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN

T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/285 Esas
KARAR NO : 2021/707

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … ….
DAVALI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … -…
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2021
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 21/09/2016 tarihinde davacı şirket bünyesinde iş sözleşmesinin imzalanması aşamasında davacı şirket ile gizlilik ve rekabet etmeme sözleşmesi de imzalandığını, iş bu sözleşme uyarınca iş akdinin sona ermesini müteakip 2 yıl boyunca müvekkili şirket ile rekabet etmemesi gerektiği konusunda taraflarca anlaşma sağlanmış olmasına rağmen davalının davacı ile birebir aynı iş kolunda faaliyet gösteren başka bir şirkette kurumsal satış müdürü sıfatı ile çalıştığının öğrenildiğini, bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin gizlilik ve rekabet etmeme yükümlülüğü başlıklı hükümleri gereğince cezai şart, maddi ve manevi tazminat olarak toplam 258.518,64-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve ön inceleme duruşmasındaki beyanlarında özetle; davacı şirkette 2007 – 2019 yılları arasında satış memuru olarak görev yaptığını, bu hususun SGK kayıtları ile belli olduğunu, görevi gereğince davacı şirketin tüm bilgilerini, sırlarını, öğrenme şansının olmadığını, kısıtlı bir alanda satış işlemleri ile ilgilenip, teklifleri verip, bunları üstteki yöneticilere arz ettiğini, öte yandan davacı şirketten kendi isteği ile ve istifa ile ayrıldığını, ayrıldıktan sonra ve halen de herhangi bir şirkette çalışmasının söz konusu olmadığını, kendi adıma serbest olarak davacı firmanın faaliyet alanı dışında kalan konularda çalıştığını, bilgisayar donanımları, bilgisayar yedek parça, dezenfektan, maske vs alım – satım ve ticareti ile uğraştığını, serbest olarak çalıştığını, ayrıca davacı tarafın iddia etmiş olduğu mail adresinin şirkete ait olup, davacının kontrolünde olduğunu, davacı şirketten ayrıldıktan sonra da bu mail adresinin kapanmasının gerektiğini, söz konusu mail adresi ile bir ilgisinin, alakasının davacı şirketten ayrıldıktan sonra kalmadığını, işten ayrıldıktan sonra açık kalmasının da kendi kontrolünde olmadığını, bu konuda dava hakkını saklı tuttuğunu,…. r mail adresini kullanmadığını, kurumsal satış müdürü sıfatı bulunduğu yönündeki iddiayı da kabul etmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Davanın, TBK’nın 444 vd. maddeleri gereğince açıldığı, davacı şirket tarafından taraflar arasındaki rekabet etmememe yükümlülüğüne istinaden taraflar arasında sözleşme bulunduğunu, davalının şirketten istifa ettiği tarihten itibaren 2 yıl boyunca tüm Türkiye sınırları içerisinde davacı şirketle aynı faaliyet konularında çalışamayacağını taahhüt ettiği, ancak davalının bu sözleşme hükmüne aykırı şekilde davrandığı ve bu hususun davalının kullandığı mail adresine gelen cevabi tekliflerden anlaşıldığını belirterek, sözleşme gereğince davalının son dönem brüt maaşının 2 yıllık tutarında cezai şartın faizi ile birlikte ödenmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Buna göre dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115.maddelerine göre davanın dava şartı (görev) yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay ….HD.’nin 01.06.2021 tarih ve 2021/3076-9789 E/K sayılı emsal kararı).
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca;
1-Davanın dava şartı (Görev) yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi İş Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkeme tarafından karara BAĞLANMASINA,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/11/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır