Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/657 E. 2023/685 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN

T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/657 Esas
KARAR NO : 2023/685

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/09/2017
KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; Davacı …
Tic. A.Ş. ile karşı taraf arasında 14.05.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere ticari bir sözleşme
olan “Satış Sözleşmesi (Açık Satış Noktası Sözleşmesi)” ile “Kapalı ve Açık Nokta Sözleşmeleri Ek
Protokol” tanzim ve imza edildiğini, karşı tarafın belirtilen sözleşme ve ek protokol ile, sözleşme
hükümlerine uymak kayıt ve şartıyla, sözleşme tarihinden itibaren, işletmekte olduğu “Karakusunlar
Mahallesi…” adresindeki işyerinde, davacı
şirketin yetkilendirmiş olduğu bayi veya distribütör vasıtasıyla dağıtımını yaptığı bira ve malttan
mamül ürünleri, müşteri taleplerine uygun ve düzenli olarak, süreklilik arz edecek şekilde satın
almayı, bunları şirketin ürünlerine olan müşteri talebini karşılayacak şekilde etkin olarak
bulundurmayı ve müşterilerine yeniden satmayı, faaliyetleri kapsamında başkaca firmaların veya
ürünlerin reklam veya tanıtım yapmasını engellemeyeceğini, içerikte ilgili mevzuatlara uygun bir
şekilde bira ürünlerini bulundurmayı, satışa sunmayı ve teşhir etmeyi (mad.2),
Önceden bildirip yazılı onay almadan sözleşme süresince faaliyet alanını ve nevini
değiştirmemeyi, işyerini başkasına devir ve temlik etmemeyi, kiralamamayı ve yeni ortak almamayı,
devir ve temlik, kiralama ve yeni ortak alma veya ortak değiştirme durumunda en az 30 gün önce
yazılı bilgi verip onay almayı (mad.6)
İşyerinde ruhsat, izin satış belgesi v.s. gibi her türlü yasal zorunlulukları yerine getirerek bira
satışı sağlamayı (mad.8),
Satış ve tanıtım faaliyetleri ile ilgili olarak; sözleşme süresince işyerinde bira satışına ilişkin
faaliyetlerini kısmamayı veya bira ve biraların satışını azaltacak veya şirketin ve biraların kalite ve
imajını olumsuz yönde etkileyecek herhangi bir davranış ve eylem içine girmemeyi, işyerindeki
personelin de bu konuda aynı itinayı gösterilmesini ve sözleşmedeki hükümlere harfiyen riayet
etmesini sağlamayı (mad.9/b),
İşyerinde bira satışlarını arttırmak için azami gayreti göstermeyi (mad.9/c),
Sözleşme süresince sürekli bira satışının yapılabilmesi için gerekli satış belgesi, ruhsat v.b.
gibi her türlü yasal zorunlulukları yerine getirmek ve bunları güncellemek ve yenilemek için gerekli
her türlü mali külfetlerinin tamamını zamanında ödemek ve bunun için gerekli her türlü tedbir ve
ihtimamı göstermeyi (mad.9/d),
İşyerinin deposunun veya eklentilerinin iç ve dış cephelerindeki Ek. l’ deki kroki ve listeye
uygun olarak Şirketin görsel reklam malzemelerini bulundurmayı, Şirket’in Ek.1′ de belirtilenler dahil
olmak üzere her cins reklamını işleticinin işyerinin deposunun veya eklentilerinde iç ve dış
cephelerinde uygun gördüğü şekil ve biçimde gerekli bulduğu sürece kendisinin tespit edeceği
alanlarda sergilemeye yetkili olduğunu (mad.9/g),
Kendisine ariyet olarak verilen fıçı tesislerini (kule, soğutucu, dolu fıçı ve CD2 tüpünü)
işletme içerisinde Ek.2’de belirtilen ve davacı şirketin de öngördüğü şekil ve yerlerde
konumlandırmayı (md.9/k),
Tüketici faydasına yönelik olarak ve tüketiciyi ve marka imajını korumak amacıyla Şirket
veya Bayi/Distribütörlerin kendisine sağladığı veya onlardan satın aldığı bardaklar, fıçı tesis ve
benzeri bira sunumu ile ilgili malzemeler ile sadece yine şirketin pazarlama, satış ve dağıtımını
yaptığı ilgi ürünlerin servisini yapmayı (mad.9/1),
Mönülerinde şirketin pazarlama, satış ve dağıtımını yaptığı tüm markaları ve logoları
bulundurmayı (mad.9/n),
İşyerinin açılmasından veya işletilmesine katkıda bulunmak ve iş yerinde bira satışlarım
arttırmak amacı ile Bayi veya Distribütör ile işleticinin karşılıklı mutabaka vardığı katkıyı geri
ödemeyi (mad.11 vd.)
Şirketin işleticinin veya onunla birlikte çalışanların, işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden
yükümlülüklerden veya taahhütlerden herhangi birini yerine getirmemesi veya ihlal etmesi halinde
önceden herhangi bir ihtar ve hükme gerek kalmaksızın tek taraflı olarak işbu sözleşmeyi derhal
feshetmeye ve işleticiden md. 16 belirtilen her türlü hak ve alacakları ile birlikte uğradığı her türlü
zararı talep etmeye ve kendisine verilen her türlü teminatı önceden herhangi bir ihbara gerek
kalmaksızın nakde çevirerek tahsil etmeye ve her türlü yasal yollara başvurmaya yetkili olduğu
(mad.15),
İşletici sözleşme süresi içerisinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi
devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden
herhangi birini ihlal etmesi veya işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, Şirket veya
Bayi/Distribütör kayıtlarındaki yatırım harcamaların tümünü ve uygulanan iskonto tutarlarını
verildiği tarihten itibaren işlemiş faizi de dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek kredi
faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte Şirket ve/veya Distribütör’ e nakden ve defaten itirazsız
geri ödemeyi ve ayrıca Şirket ve/veya Distribütör’ ün kâr kaybı da dahil olmak üzere uğradığı her
türlü zararını itiraz etmeksizin nakden ve defaten ödemeyi, cezai şartın tenkisini hiçbir şekilde talep
etmemeyi (mad.16), açıklanan maddelerin içeriği ile sözleşmenin diğer hükümlerinde sair hususları
kabul ve taahhüt ettiğini,
Davacı şirket tarafından, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde belirtilen geri
ödenmek kaydıyla ve işyerinin açılmasında yardımcı olmak amacıyla 125.631,00.-TL mali yardım/
katkı sağlanmış olup bu hususun davalı işleticinin; … sayılı 13.06.2011 tarihli ve 104.371,00.-
TL,…. sayılı 15.08.2012 tarihli 8.260,00.-TL, 10.12.2012 tarihli ve 13.000,00.-TL’lık faturaları
ve bayi/distribütör …’nin 13.06.2011
tarihli ve…. sayılı, 10.12.2012 tarihli,…. sayılı faturaları, Yapı ve
…İnternet Şubesi’nin 16.06.2011 işlem tarihli 102.641,00.- TL meblağlı EFT Gönderim
Dekontlarının davacı şirket kayıtları ile sabit olduğunu,
Davalı yanın taraflar arasındaki sözleşmeye uymadığını, sözleşme süresi içerisinde sözleşmeyi
ihlal ettiğinin anlaşıldığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 11. maddesinde belirtilen mali yardımı
alan davalı yanın edimlerini yerine getirmediği, kanuni ve akdi görevlerini yerine getirmediği,
işyerinde ticari faaliyetini süresinden önce sonlandırdığı, işyerini kapattığı, davacı şirketin
yetkilendirmiş olduğu bayi veya distribütör vasıtasıyla dağıtımını yaptığı bira ve malttan mamül
ürünleri, müşteri taleplerine uygun ve düzenli olarak, süreklilik arz edecek şekilde satın almadığı,
bunları şirketin ürünlerine olan müşteri talebini karşılayacak şekilde etkin olarak bulundurmadığı,
satmadığı, etkin ve süreklilik arz edecek şekilde satış ve bulunurluğunu sağlamadığı, işyerinde davacı
şirketin imajını azaltacak faaliyet içerisine girdiği, davacı firma ürünlerini bulundurmadığı ve
satmadığı, bizzat davacı şirketten ve/veya Bayi’ den ürün alımında bulunmadığı, TAPDK belgesini
yenilemediğinin anlaşıldığını,
Taraflar arasındaki sözleşmenin;15 maddesinde; işletici, kendisinin veya birlikte çalışanların,
işbu sözleşmede belirtilen hükümlerinden, yükümlülüklerinden veya taahhütlerinden herhangi birini
yerine getirmemesi veya ihlal etmesi halinde önceden herhangi bir ihtar ve hükme gerek kalmaksızın
tek taraflı olarak derhal işbu sözleşmeyi davacı şirketin sözleşmeyi feshetmeye ve işleticiden madde
16. de belirtilen her türlü hak ve alacaklarıyla birlikte uğradığı her türlü zararı talep etmeye vb. ve her
türlü yasal yollara başvurmaya yetkili olduğunu, fesihten dolayı şirketten veya bayi/distribütörden
hiçbir hak ve tazminat talebinde bulunmamayı,
16.maddesinde; İşletici, sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen
çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede
belirtilen hükümlerden herhangi birine uymaması veya işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi
halinde şirket veya bayi/distribütör kayıtlarındaki borçları ile şirket ve/veya bayi/distribütörden almış
olduğu mali yardım, katkılar ve her türlü sabit yatıran harcamaların tümünü ve uygulanan iskonto
tutarlarını verildiği tarihten itibaren işlemiş faizi de dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en
yüksek kredi faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte nakden ve defaten geri ödemeyi ve ayrıca
200.000.00.-TL cezai şartı ile birlikte şirket ve/veya bayi/distribütörün kâr kaybı da dahil olmak üzere
uğradığı her türlü zararını itiraz etmeksizin nakden ödemeyi, cezai şartın tenkisini talep etmemeyi
kabul ve taahhüt ettiğini,
Olayda sözleşmenin 15. ve 16. maddelerinin uygulama koşulları oluşması karşısında, fazlaya
dair ve işlemiş faiz dahil başkaca talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; 200.000,00.-TL Cezai
şartın, 125.631,00.-TL mali yardım/katkı tutarlarının verildikleri tarihten itibaren işlemiş faizleri de
dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek kredi faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile
birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; Mahkemeniz dosyasında açılan
davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve reddi gerektiğini, davacı ile davalı şirket arasında
14.05.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere satış sözleşmesi akdedildiğini, davalının
sözleşmeye aykırı hareket ettiğinden, işyerinde ticari faaliyetini süresinden önce sonlandırdığından, iş
yerini kapattığından bahisle iş bu davanın açıldığını, limited şirketin tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden
silinmesi ile sona erdiğini, taraf sıfatının bulunmaması halinde davanın, sıfat yokluğundan (husumet
yönünden) reddedileceğini,
Mahkemece yapılacak inceleme neticesinde açıklığa kavuşacağı üzere davacının taleplerinin
zamanaşımına uğradığını, bir kabul olmamakla birlikte her ne kadar davalının taraf sıfatı yoksa da
davacının iddialarına cevap vermek gerektiğini, davacının, davalının sözleşme hükümlerine
uymadığını iddia etmişse de sözleşme maddelerini bir bütün halinde yazdığını, davacının iddiasının
açık olmadığını, bu nedenle davacının dava dilekçesinin açıklattırılması gerektiğini,
Davalının iş yerinde ticari faaliyetini süresinden önce sonlandırdığı, işyerini kapattığı, bira ve
malttan mamül ürünlerinin etkin ve süreklilik arz edecek şekilde satış ve bulunurluğunun
sağlanmadığı, …. belgesini yenilemediği söylendiğini ancak, dava konusu işletmenin bulunduğu
yapı ve arsa … ayrım yolu sebebi ile 16.08.1992 tarih ve 1991/49
karar sayılı karar ile Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığını, kamulaştırmadan
arta kalan artık hisselerin ise imar planında oyun ve spor alanı olarak tahsis edildiğini, söz konusu
arsaların her ne kadar Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılmışsa da bu arsaların ilgili
yasalardaki değişiklikten sonra ….Başkanlığı’na devredildiğini,
Daha sonra yol çalışmalarına başlandığını ve işletmenin bulunduğu yapı hakkında yıkım
kararı alındığını ve davalının işletmesinin Belediye tarafından yıkıldığını, bunda davalının herhangi
bir kusuru olmadığını ve davacının belirtmiş olduğu aksaklıkların yıkımdan kaynaklandığını,
davalının kiracı olduğundan dolayı gerekli tebligatların arsa maliklerine yapıldığını ve davalının bu
sebeple davacıya öncesinde bildirimde bulunamadığını, sözleşme hukukunda egemen olan ve ..
Hukukunda kabul edilen kural, “sözleşmeye bağlılık-Ahde Vefa-” kuralı olduğunu, ” …
Servanda” adı ile anılan bu kurala göre, sözleşmenin yerine getirilmesi gerektiği ancak, bu ilkenin
özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırıldığını,
Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında var olan dengenin sonradan koşulların
olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde yanlardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede
bozulabileceği, tarafların iradelerini etkileyip sözleşme yapmalarına neden olan koşulların daha sonra
önemli ölçüde, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse tarafların artık o
sözleşme ile bağlı tutulamayacağını, işte bu durumda sözleşmeye bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri
arasında bir çelişki oluşacağı ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmanın adalet, hakkaniyet ve
objektif iyi niyet kuralarına aykırı bir durum yaratır hale geldiğini, Hukukta bu karşıtlığın (Clausula
Rebüs Sic Stantibus-Beklenmeyen hal kuralı ile sözleşmenin değişen koşullara uydurulması) ilkesi
ile giderilmeye çalışıldığını,
Borç ilişkisinin kurulmasından sonra, borçlunun kusuru olmaksızın edim imkânsızlaşmışsa bu
durumda, borcun sona ereceğini, sözleşmenin parasal koşullarını, edim ve karşı edimi arasındaki
oranı esaslı yolda sarsan olağanüstü olaylara beklenmeyen olaylar dendiğini, beklenmeyen olayların,
sözleşmenin parasal koşullarını alt üst eden olağanüstü, sezilemeyen, kusur dışı, gerçek olaylar
olduğunu, beklenmeyen olayların borcun ifasını esaslıca güçleştiren nedenler olduğunu, Türk
Hukukunda gelişen bir eğilimin “Pacta sund servanda ” prensibini “clausula rebus sic stantibııs
“(umulmayan hal şartı) fikri ile sınırlamakta ve her sözleşmenin bu şart altında yapıldığını ve şayet
böyle bir şart gerçekleşirse artık borçludan akdin yerine getirilmesinin beklenemeyeceğini kabul
ettiğini ki bu fikrin Medeni Kanun’un 2. Maddesinde ki doğruluk kuralına uygun olduğunu,
Olayda davalının engel olamayacağı beklenmeyen hal gerçekleştiğini ve işletmesinin
yıkıldığını, akdin yerine getirilmesinin dürüstlük kuralına göre davalıdan beklenmemesi gerektiğini,
bu nedenle tasfiye sürecine girdiğini ve şirketin tasfiye edildiğini, tüzel kişiliğinin son bulduğunu,
davacı ile yapılan sözleşmenin de beklenmeyen halin gerçekleşmesi sebebi ile temelden çöktüğünü,
davalının yıkımın beklenmemesi sebebi ile davacının onayını alamadığını, davacının hiçbir ihtirazi
kayıt koymaksızın veyahut ihtar çekmeksizin ifaya devam ettiğini, bu nedenle cezai şart
talebinin mümkün olmadığını,
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 16. maddesi; “İşletici, sözleşme süresi
içerisinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede
iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden herhangi birini ihlal
etmesi veya işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, Şirket veya Bayi/Distribütör
kayıtlarındaki borçları ile Şirketten ve/veya Bayi/Distribütör’den almış olduğu mali yardım,
katkılar ve her türlü sabit yatırım harcamaların tümünü uygulanan iskonto tutarlarım
verildiği tarihten itibaren işlemiş faizi de dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek
kredi faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte Şirket ve/veya Bayi/Distribütör’e nakden
ve defaten itirazsız geri ödemeyi ve ayrıca şirkete 200.000 TL cezai şart ile … ödemeyi kabul
ve taahhüt eder. ” şeklinde olduğunu,
Sözleşme hükümleri okunduğunda da görüleceği üzere cezai şartın tek taraflı olarak
sadece davalı açısından düzenlendiğini, Yargıtay’ın cezai şart ile ilgili kullandığı en temel
ölçünün karşılıklı olduğunu, Cezai şart için karşılıklılık, sözleşmenin her iki tarafı için de cezai
şart öngörülmüş olmasının ve cezai şartın miktarının da her iki taraf için eşit veya dengeli
miktarda kararlaştırılmış olduğunu, Cezai şartın, geciktirici koşula bağlı bir edim borcu türü
olmakla beraber, 6098 sayılı TBK’ da özel olarak düzenlendiğini, sözleşmenin taraflarının cezayı asıl
borcun ifa edilmediği durumlar için kararlaştırdığını, bu nedenle cezai şartın asıl borca bağlı
olduğunu, TBK m. 182/2 uyarınca “Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi
kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkansız hale
gelmişse, cezanın ifası istenemez” olduğunu,
Borcun gereği gibi veya hiç ifa edilmemesi halinde, borçlunun kendisine hiçbir kusur
atfedilemeyeceğini kanıtlayamadığı sürece, alacaklının zararını tazmin etmekle yükümlü olduğunu,
Türk borçlar hukukunun bu genel prensibine uygun olarak, ceza koşulunun talep edilmesinin de
borçlunun kusurunun bulunmasına tabi olduğunu, TBK m. 182/2 bu hususu, kusursuz ifa
imkansızlığına düşen borçlunun cezayı ödemekten kurtulacağını düzenleyerek, açıkça belirttiğini,
olayda da davalının kusuru olmaksızın edimin ifasının imkansızlaştığını, çünkü yıkım ile birlikte
işletmenin de yerle bir olduğunu, cezai şart talep edebilme koşulları oluşmadığını ve bu nedenle cezai
şart talebinin reddedilmesi gerektiğini, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca herkesin,
haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğunu,
bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni korumayacağını, Objektif iyi niyet olarak da
tanımlanan ve dürüstlük kuralını düzenleyen maddenin, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük
kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma
sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanılmasının yasanın korumayacağını belirttiğini, davacının
sözleşmesel haklarını kötüye kullanarak işbu davayı açtığını,
Taraflar arasındaki sözleşmenin 9/c maddesi; ” İşletici, işyerinde bira satışlarını
arttırmak için azami gayreti göstermekle yükümlüdür. İşletici, taraflar arasında varılan
mutabakatla, kararlaştırıldığı gibi hedef olarak her ay/yıl 325.000 Lt Şirket’in bira ürünlerini
sözleşme süresince satmayı planlamıştır. İşletici’ nin planlanan bu hedefe ulaşamadığı
durumlarda, şirket işbu sözleşmeyi feshedemeyeceği gibi, cezai şartta da dahil olmak üzere
hiçbir tazminat İşleticiden talep edemez.” Dendiğini, hedef oranında satış yapılamamasının cezai
şart ve tazminat ödenmesini gerektirmediğini belirterek davanın öncelikle taraf sıfatı yokluğu
sebebi ile usulden reddine, aksi kanaatte olunması halinde esastan reddine karar verilmesini talep
etmiştir.
Davalı … vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; Davalının davacının bahsettiği
sözleşmenin tarafı olmadığını, bahse konu sözleşmenin ilk paragrafında “Bir tarafta A… adresinde mukim ….Ltd.Şti. olmak üzere işbu satış sözleşmesinin akdedildiği” ibaresi yer aldığını,
Sözleşmede çok açık ve net bir şekilde görüldüğü üzere davalının bu sözleşmenin tarafı
olmadığını, bu sözleşmeyi hiçbir şekilde şahsı adına imzalamadığını, davalının bu sözleşmeye taraf
olmadığı gibi bu sözleşmenin eki ya da mütemmim cüzü niteliğindeki diğer sözleşme ve protokollere
de taraf olmadığını, davalının bu sözleşmeleri sözleşmenin tarafı olan….nin yetkilisi olarak, bu şirket adına imzaladığını, bunun çok açık
olduğunu,
Davalının işbu sözleşmeye herhangi bir şekilde şahsen taraf ya da kefil olduğuna, bu
sözleşmede geçen herhangi bir edimi şahsen üstlendiğine dair herhangi bir delil yada ibare
olmadığını, davalının böyle bir tasarrufu yada niyetinin sözleşmenin metninde de yer almadığını,
gerçekten de, davalının …. ‘ne herhangi
bir şekilde kefil vs. olduğu ve/veya bu sözleşme edimlerini şahsen üstlendiğine dair bir ifadenin
sözleşme metninde yer almadığını,
Diğer yandan davalı …. tarafından
işletilen ve sözleşmede belirtilen işletmenin de hiçbir şekilde idari ya da mali anlamda bir resmi
belgesine sahip olmadığını, zira….
tarafından işletilen ve sözleşmede belirtilen “Drunk” işletme adlı restoranın, İşyeri Açma ve Çalışma
Ruhsatının, Vergi Levhasının, Oda Sicil Kaydının, …. Açık Alkollü İçki Satış Belgesinin,
Turizm işletme Belgesinin, davalının kesmiş olduğu faturaların, davalı adına olmadığını, tüm bu
resmi belgelerin … adına
düzenlendiğini, bu durumun işletmenin hiçbir surette davalı adına işletilmediğini gösterdiğini,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 573. maddesinin 2. fıkrasına göre: “Ortaklar, şirket
borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket
sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler.”
Dolayısıyla, ortakların sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye payları ile sınırlı olup, ancak bunun da
yalnızca Limited Şirket ortaklığına karşı olduğunu, söz konusu maddenin Kanunun şirketin borç ve
yükümlülüklerinden sadece malvarlığı ile sorumlu olduğunu düzenleyen “Ortakların Sorumluluğu”
başlıklı 602. madde ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, buna göre, “şirket” borç ve
yükümlülükleri dolayısıyla yalnızca malvarlığı ile sorumlu olunca, alacaklıların ortakların
malvarlığına başvuramayacak, ortakları takip edemeyeceklerini, (….
Ortaklıklarının …..) Davalının da davacının dayanak
gösterdiği sözleşmeyi kendi adına değil diğer davalı şirket adına imzaladığına ve bu sözleşmeye
şahsen taraf olmadığına göre şahsen sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını belirterek, davalı
aleyhinde açılan davanın husumetten reddini talep etmiştir.

GEREKÇE:

Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan ceza i şart alacağına ilişkindir.
Taraflar arasında 14/05/2011 tarihli imzalanan satış sözleşmesi ile davalı şirket, …. adresindeki iş yerinde bira ürünlerin her tip marka ve türünü sözleşme hükümlerine tamamen uymak kayıt ve şartıyla satmayı ve bulundurmayı kabul ve taahhüt etmiştir.
Davacı tarafından, davalının sözleşme süresi sona ermeden faaliyetine son verdiğinden dolayı sözleşme hükümlerini ihlal ettiği gerekçesiyle 200.000 TL cezai şart alacağın tahsili ve ayrıca davalıya yapılan mali yardımların tutarı olan 125.631,00 TL ‘nin iadesi talebi ile dava açılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 16.maddesinde; ” İŞLETİCİ, sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden herhangi birini ihlal etmesi veya işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde, ŞİRKET veya BAYİ/DİSTRİBÜTÖR kayıtlarındaki borçları ile ŞİRKET’ten ve/veya BAYİ/ DİSTRİBÜTÖR’den almış olduğu mali yardım, katkılar ve her türlü sabit yatırım harcamaların tümünü ve uygulanan iskonto tutarlarını verildiği tarihten itibaren işlemiş faizi de dahil olmak üzere bankalarca uygulanan en yüksek kredi faizi üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte ŞİRKET ve/veya BAYI/DİSTRİBÜTÖR’e nakden ve defaten itirazsız geri ödemeyi ve ayrıca ŞİRKET’e 200.000,00 TL cezai şart ile birlikte ŞİRKET ve/veya BAYİ/DİSTRİBÜTÖR’ün kar kaybı da dahil olmak üzere uğradığı her türlü: zararını itiraz etmeksizin nakden ve defaten ödemeyi kabul ve taahhüt eder. İŞLETİCİ, cezai şartın tenkisini hiçbir şekilde talep edemez. ” hükmü yer almaktadır.
Davalı taraf iş yerinin yol yapımı nedeniyle belediye tarafından yıkıldığı savunması ileri sürüldüğünden mahkememizce bu konuda araştırma yapılmış, ….21/06/2023 tarihli yazısı ve ekindeki fotoğraflardan iş yerinin bulunduğu taşınmazın 1071 Malazgirt Bulvarı üzerinde kaldığı ve parsel üzerinde yapının bulunmadığı tespit edilmiştir.
Cezai şarta ilişkin sözleşmenin 16. Maddesinde işleticinin sözleşme süresi içinde işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması, işletmeyi devretmesi veya işletmede iş değişikliği yapması veya işbu sözleşmede belirtilen hükümlerden herhangi birini ihlal etmesi veya işbu sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde cezai şart talep edilebileceği düzenlenmiştir.
Davalının işlettiği iş yerinin bulunduğu taşınmazda yol geçtiği dikkate alınarak faaliyetin sona erme sebebinin davalı tarafın kusurlu eylemi olmadığı bu nedenle sözleşmenin 16. Maddesi gereğince davacının cezai şart talep edemeyeceği kanaatine varılmakla davacının cezai şarta ilişkin davasının reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce bilirkişiden alınan rapora göre davacı tarafından yapılan mali yardım ve katkıların toplamı 125.631,00 TL ‘dir.
Davacı tarafından davalı şirkete yapılan mali yardım ve katkıların bayilik süresi boyunca faaliyette bulunma amacıyla verildiği dikkate alındığında faaliyetin sona erdiği tarihten sözleşme süresi sonuna kadarlık kısmını davacının talep edebileceği, faaliyetin sona erdiği tarihe kadar geçen süreye tekamül eden mali yardım ve katkıların talep edilemeyeceği mahkememizce kabul edilmiştir. Bu kapsamda yapılan değerlendirme sonucunda sözleşmenin 14/05/2011 tarihinde yürürlüğe girdiği, faaliyetin ne zaman sone erdiğine ilişkin tarafların kabulü bulunmamakta ise de 13/11/2017 tarihli cevap dilekçesi ekinde sunulan 06/09/2013 tarihli tutanak dikkate alındığında faaliyetin 06/09/2013 tarihinde sona erdiği, sözleşmenin yürürlülük tarihi ile sona erme tarihi arasındaki süreye tekabül eden mali yardım ve katkı payının 58.100,03 TL olduğu, bu miktarın davacı tarafından yapılan mali yardım ve katkı bedeli olan 125.631,00 TL den mahsubu sonucu kalan 67.530,96 TL nin faaliyetin yapılmadığı döneme denk geldiği, bu miktarın davacının talebinde haklı olduğu kanaatine varılmakla mali yardım ve katkıya ilişkin davanın davalı şirket yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Her ne kadar davalı … hakkında da dava açılmış ise de sözleşmenin tarafının davalı şirket olduğu, işletici olarak davalı şirketin yazıldığı, ayrıca davalı …’nin sözleşmeyi kefaleten imzaladığına ilişkin bir beyanın bulunmadığı ve geçerli bir kefaletin de olmadığı dolayısıyla sözleşme gereğince davalı şirkete yapılan mali yardım, katkılardan ve cezai şarttan davalı …’nın sorumlu olmadığı anlaşılmakla, davalıya karşı açılan davanın reddine dair aşağıdaki şeklide hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …’ya karşı açılan davanın REDDİNE,
2-Davalı şirkete karşı açılan davanın kısmen kabulü ile, 67.530,96 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
3-Davacının fazlaya ilişkin isteminin REDDİNE,
4-Alınması gerekli 4.613,03 TL harçtan peşin alınan 5.560,97 TL harcın mahsubu ile fazladan yatan 947,94‬ TL harcın davacı tarafa İADESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AÜÜT uyarınca belirlenen ( kabul ve red oranına göre) 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yatırılan 5.560,97 TL peşin harcın davalı şirketten alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan 6.835,45‬ TL ( ilk yargılama gideri + bilirkişi ücreti + posta gideri olmak üzere) yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre 1.417,56 TL ‘nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AÜÜT uyarınca belirlenen 50.844,65 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı….i’ye VERİLMESİNE,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının kalanının karar kesinleştiğinde taraflara İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde …. Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/10/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır