Emsal Mahkeme Kararı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/184 E. 2021/858 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2014/184 Esas – 2021/858
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGILAMA YETKİSİNİ KULLANAN

T.C.
ANKARA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2014/184 Esas
KARAR NO : 2021/858

BAŞKAN : …
KATİP : …

DAVACI : ….
DAVALI : ….
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 14/09/2006
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili, davalılar tarafından davacı bankanın …Şubesi’nden dava dışı … Tekstil A.Ş. firmasına usulsüz krediler tahsis edilmek ve kullandırılmak suretiyle banka zararına sebebiyet verildiğini, bu kredilerden kaynaklanan ve teminatsız olması nedeniyle tahsil kabiliyetinin bulunmadığı tespit edilen 4.093.683,00 TL alacağın 08.11.2001 tarihinden itibaren tasfiye olunacak alacaklar hesabına alındığını ileri sürerek, anılan meblağın 08.11.2001 tarihinden tahsil edileceği tarihe kadar bankaca bu tür kredilere uygulanan değişen oranlarda temerrüt faiziyle birlikte, dava tarihinden önce yapılan yaklaşık 1.730.000 Euro tahsilatın, tahsil tarihi gözetilerek hesaplanacak faiz alacağı ve masraflar da eklenerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile, kararlara iştirakleri oranında davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekilleri, ayrı ayrı davanın şekli koşullara uyulmadan açıldığını, eski yöneticilerin ibra edilmiş olduklarını, davanın zamanaaşımına uğradığını, kendilerine husumet yönetilmeyeceğini, kredilerin kullandırılmasında usulsüzlük bulunmadığını savunarak, davanın usulden ve esastan reddini istemişlerdir.
GEREKÇE:
Dava, davacı bankanın eski yönetim kurulu üyeleri ve idaricilerinin bankacılık teamüllerine aykırı şekilde kullandırdıkları iddia edilen krediler nedeniyle bankanın uğradığı zararın tazmini talebine ilişkindir.
Mahkememizin 2006/488 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı bankanın dava dışı … Tekstil A.Ş.’ne usulsüz kullandırılan krediler nedeniyle 14.09.2006 dava tarihi itibariyle, davalılardan 34.950.705,25 TL banka zararını talepte haklı olduğu, bu meblağın dava dışı kredi borçlusu ve kefillerle birlikte tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile dava tarihinde davalılardan müteselsilen ve her bir davalıdan sorumluluğu oranında istenebileceği, ancak dava açıldıktan sonra davacı bankanın asıl borçlu ve kefillerle imzaladığı protokol gereği, ifa yerine geçen edimle 31.12.2008 tarihinden borcu tasfiye ettiğinden davanın konusunun kalmadığı gerekçesiyle, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi tarafından 04/03/2013 tarih 2012/399 esas 2013/3982 karar sayılı kararla “…1- Dava sorumluluk davası olup taraflar arasında çekişmesiz olduğu üzerine davacı banka ile asıl kredi borçlusu arasında borçların yeniden yapılandırılması hususunda 30.12.2008 tarihinde protokol düzenlenmiştir. Her ne kadar davalılar bu protokolün tarafı değil iseler de, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132 ve geçici 11. maddeleri uyarınca bankanın talep etmesi halinde sorumluluk davalarının da durdurulmasına karar verilebileceği öngörülmüştür. Somut davada, davacı bankanın bu yönde bir talebi de mevcut değildir. Asıl borçlu ve kefillerle borcun yeniden yapılandırılması hususunda protokol düzenlenmesi sorumluluk davalarında, sorumlulara husumet yöneltilmemesi ve dava açılmışsa sorumluluklarınını sona erdirilmesi sonucunu doğurmaz. Bu itibarla, mahkemece, yapılan protokolün davayı sonuçsuz bırakmayacağı nazara alınıp buna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Karara karşı karar düzletme yoluna başvurulması üzerine Yargıtay … Hukuk Dairesi tarafından 24/09/2013 tarih 2013/11440 esas 2013/16423 karar sayılı kararla ” …Dava, usulsüz kredi kullandırıldığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Usulsuz kullandırıldığı iddia edilen krediyle ilgili olarak yargılama sırasında dava dışı kredi borçlusu firma ve kefillerle davacı arasında kredi borcunun ödenmesi konusunda yeniden yapılandırmaya yönelik protokol düzenlediği hususu uyuşmazlık konusu değildir. Davalılar aleyhine açılan iş bu dava, usulsüz kredi kullandırıldığı iddiasına dayalı tazminat davası niteliğindedir. Davalılar, anılan protokolün tarafı değildir. Her ne kadar dava dışı asıl borçlu ve kefiller ile davacı arasında yapılan protokol, davalıların sorumluluğunu etkileyebilecek nitelikte ise de anılan protokolün yapılmış olması, eldeki davanın konusuz kalması sonucunu doğurmayacaktır. Uyuşmazlığın esasa girilerek çözümlenmesi gerekmektedir. Bozma ilamında davacı bankayla ilgili 5411 sayılı Kanunun 132 ve geçici 11. maddeleri çerçevesinde yapılan değerlendirmeler yerinde değildir. Davacı banka, Fon’a devredilen bankalar arasında yer almamaktadır. Tasfiye edilmiş veya henüz tasfiyesine de başlanmamıştır.
Bu durum karşısında, bozma ilamında davacı bankanın Fon’a devredilen veya tasfiyesi tamamlanmış veya tasfiye aşamasında bir banka gibi kabul edilerek 5411 sayılı Kanun’un 132 ve geçici 11. maddeleri bakımından davayı durdurma yetkisi olduğu yönündeki açıklamalar yerinde olmadığından ve salt yukarıdaki gerekçelerle kararın bozulması gerektiğinden davalılar Uğur Kınay, Muazzez Ela, Yavuz Gürsel ve Mustafa Pişkin vekillerinin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 04.03.2013 Tarih, 2012/399 Esas-2013/3982 Karar sayılı bozma kararının (1) numaralı bendinin tamamen kaldırılarak hükmün yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamından sonra mahkememizin 2014/184 esasına kaydedilen davanın yargılaması sırasında 11/03/2015 tarihli duruşma ara kararı ile en son rapor veren bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler Ayla Doğan, Yılmaz Tunç ve Suphi Aslanoğlu tarafından sunulan 08/07/2015 tarihli raporda davacı bankanın zararı 29.489.081,04 TL olarak tespit edilmiştir.
Alınan rapora itiraz edilmesi üzerine 04/11/2015 tarihli duruşmada; ” Alınan bilirkişi raporuna karşı ayrıntılı, gerekçeli, yasal dayanakları gösterilen itirazlarda bulunulduğu, ayrıca bilirkişilerin uzmanlık alanı ve konu ile ilgili yetkinlikleri konusunda da itirazların mevcut olduğu, dava konusu uyuşmazlığın banka en üst yönetiminin ve bu yönetim ile birlikte çalışanların sorumluluğuna dayalı olması nedeniyle uyuşmazlıkta sorumluluğun bankacılık üst yönetim ilkeleri, bankacılık mevzuatı ve uygulamalar gözetilmek suretiyle belirlenip değerlendirilmesi gerektiği ayrıca raporda dosyada mevcut Yargıtay …HD 12/07/2010 tarih 2010/8796 E 2010/8216 K sayılı ilamları ile özellikle somut dosya bakımından Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 04/03/2012 tarihli bozma ilamından sonra bir kısım gerekçelerini değiştirdiği 24/09/2013 tarihli karar düzeltme ilamında belirtilen ilkeler ve mahkememizin bilirkişi incelemesine ilişkin 11/03/2015 tarihli celsesinin 1 nolu bendinde yazılan ve ayrıntılı olarak açıklanan tüm hususlar tek tek ayrı ayrı başlıklar halinde değerlendirilerek sorumluluk kaynaklarına uygun her yönü ile eksiksiz ve denetime elverişli olarak düzenlenmediği gözetilmekle dosyanın;
Mahkememizce hukuk fakültelerinin ticaret hukuku konusunda özellikle bankacılık alanında ve anonim şirketler yönetim kurulunun sorumluluğu konusunda ders veren öğretim üyesi ticaret hukukçusu ile bankacılık yönetimi işletme ve finans konularında gerek işletme fakültelerinden gerekse hukuk fakültelerinde ve bankacılık enstüsüsünde bankacılık konusunda uzman 2 kişi bankacı 3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturularak;
Bozma öncesi alınan rapor, mahkeme kararı, mahkeme kararındaki gerekçeler, yargıtay bozma ilamı, bozmadan sonra alınan rapor, asıl rapor ve ek rapor, bu rapora karşı yapılan taraf itirazları, ayrı ayrı başlıklar halinde değerlendirilmek ve raporlar arasında meydana gelen çelişkiler giderilmek suretiyle her bir davalının kullanılan kredilerden dolayı hangi nedenlerle ve ifa ettikleri hangi görev nedeniyle hangi tutarlarda sorumluluklarının bulunduğu, kullandıkları kredilerde bankacılık mevzuatı üst yönetim ilkeleri, genelgeler ve yerleşik bankacılık uygulamalarına aykırı bir işlem ve tutumlarının olup olmadığı, yargı kararları arasında farklı uygulamalara yol açılmaması bakımından benzer uyuşmazlıklarda emsal karar ve raporlarla karşılaştırma yapılmak suretiyle davalıların kredi kullanımında usulsüz bir işlemlerinin bulunup bulunmadığı bundan dolayı bankanın bir zarara uğrayıp uğramadığı uğramış ise miktarı konusunda tarafların mahkememizin ve Yargıtayın denetimine elverişli ayrıntılı açıklayıcı ve gerekçeli rapor düzenlenmesinin istenmesine ” karar verilmiş ve dosyanın bilirkişiler …. ‘na tevdi edilerek 15/07/2016 tarihli raporun alındığı tespit edilmiştir.
Bilirkişi Suphi Aslanoğlu’nun daha önceki bilirkişi heyetinde yer alması, bozmadan önceki ve bozmadan sonraki raporlarda imzasının bulunması ve şahsına yapılan itirazlar dikkate alınarak 26/10/2016 tarihli duruşmada yerine resen başka bir bilirkişi atanarak bilirkişi kurulundan ara kararda belirtilen hususlarda rapor alınmasına karar verilmiştir.
Ancak 15/03/2017 tarihli duruşma ara kararı ile Ahmet Battal’ın aynı mahiyette olan dava dosyalarda bilirkişi olarak görevlendirildiği, öğretim üyeliğinden ayrılması nedeniyle diğer dosyalardaki bilirkişilerin düzenlemiş olduğu rapora imza atmadığı tespiti ile …. atanmak suretiyle bilirkişi kurulu oluşturulmuştur.
Söz konusu bilirkişi kurulu tarafından 14/06/2019 tarihli kök rapor sunulmuştur. Raporda sonuç olarak özetle; usulsüz kullandırılan EUR.300.000’lik kredi ve günümüze kadar gerekli tahsilatların yapıldığı göz önünde bulundurularak, davacı Banka Risk Tasfiye-2 Daire Başkanlığının, Hukuk İşleri Daire Başkanlığının 25.06.2015 tarih, 4333 sayılı yazısına istinaden 25.06.2015 tarihi itibariyle söz konusu krediye ilişkin tahsilatların yapıldığı ve alacak kalmadığı ikrar edildiğine binaen davalıların sorumluluklarının da ortadan kalkabileceği kanısı oluşmakla birlikte davacı bankanın, davalı yönetim kurulu üyelerinin kullandırmış olduğu kredilere ilişkin alacak kaldıysa bunu somut olarak dosyaya sunması ve sorumluluk oranlarınca pay edilmesi, aksi takdirde 1998 —2000 yılları arasında kullandırılan kredilerden tam sorumlu olan davalıların sorumluluklarının sona ereceği kanısı oluştuğu bildirilmiştir.
09/10/2019 tarihli duruşma ara kararı ile; davacı vekiline talep edilen işlemiş faiz alacağı ve BSMV alacağı miktarının ne şekilde hesaplandığını gösterir belgeleri sunmek üzere iki haftalık kesin süre verilmesine ve dosyanın rapor alınan bilirkişilere tevdi edilerek asıl borcun sona ermesi nedeniyle talep edilen faiz alacağının da sona erip ermeyeceğine ilişkin hukuki değerlendirmenin takdiri mahkememize ait olmak üzere yargıtay bozma ilamı, davacı tarafça sunulacak belgeler ve banka kayıtları incelenmek suretiyle davacının 3. kişilerden tahsil edilemeyen faiz alacağının bulunup bulunmadığı varsa dava tarihi itibariyle miktarı, davalıların söz konusu faizden sorumlulukları var ise her birinin sorumlulukları konusunda ek rapor düzenlenmesinin istenmesine karar verilmiştir.
Bilirkişiler tarafından sunulan 30/06/2020 tarihli ek raporda sonuç olarak; ” Kredilerin, şubenin Yönetim Kurulunun belirlediği tüm şartları yerine getirilmesi sonrasında kullandırıldığının, dosya kapsamı ve banka kayıtları üzerinden tespit edildiği, dava konusu krediler için, davalı banka yöneticilerinin aldığı maddi teminatların kredi süresince kredi riski / tutarının üzerinde olduğu, bu nedenle, Bankanın dava konusu krediler nedeniyle zarar etme olasılığının kredinin hiçbir aşamasında bulunmadığı, bankanın zarar bir yana, kar ederek tüm anapara ve faizlerinden oluşan alacağını tahsil ve tasfiye ettiği, Kredilerin maddi teminatlarının kredi sürecinin hiçbir aşamasında kredi tutarının 4144 fazlasından aşağıda oluşmadığı, teminat fazlalığının sebebiyle Bankanın zararından söz edilemeyeceği, dava dosyasındaki mevcut kredi önergesinde, 05.07.2005 tarihinde Davacı Bankanın kredinin teminatı olan gayrimenkul için tespit ettiği muhammen bedelin 12.708.854.- TL olduğu, söz konusu gayrimenkulün aynı tarihli T.C.M.B döviz alış kurları ( Euro/TL — 1.5940 ) ile döviz karşılığının 7.992,932,25 Euro olduğunun hesaplandığı, süreç sonunda Bankanın, kredi teminatı olan otel gayrimenkulü, değerinden 3.098.525 Euro daha düşük bedelle kredi alacağına mahsup ederek, söz konusu mahsup işlemiyle tahakkuk ve tahsil ettiği anapara ve cari faiz tutarları dışında, 4.894.407,5 Euro da kar ettiği, eksik tahsıl edilen faiz alacağından söz edilemeyeceği, dosyada mevcut belgeler üzerinden yapılan inceleme ve tespitler sonucunda; Firmadan yapılan tahsilatlar dikkate alındığında; Bankanın 3. kişilerden tahsil edilemeyen herhangi bir faiz alacağının olmadığı, davacı Bankanın tahsil ettiği yasal kredi anapara ve cari faiz oranları dışında da kar ettiği, bankanın bu krediden dolayı gerek anapara, gerekse tüm faiz alacaklarının tahsil edilmiş olması nedeniyle zarara uğrama olasılığının bulunmadığı, banka kredi borçlusu firmayla yaptığı sözleşme nedeniyle de, kredi alacağını azami sayılacak karla tahsil ve tasfiye ettiği, kredinin açılış ve işleyişi sürecinde Davalıların Bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı bankayı zarara sokan bir eylem ve davranışın bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. ” görüşü bildirilmiştir.
Mahkememizin 04/11/2016 , 20/06/2016 ve 15/03/2017 tarihli duruşmada bilirkişi heyeti ve bilirkişi raporu alınmasına ilişkin verilen ara kararlar dikkate alınarak bozmadan sonra alınan 15/07/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınmamıştır.
Yapılan yargılama sonucunda, toplanan deliller, son bilirkişi kurulu heyetinden alınan 14/06/2019tarihli kök ve 30/06/2020 tarihli ek rapora göre kullandırılan krediler için alınan teminatların kredi limitinin üzerinde olduğu, teminatların kredi tutarının %144 fazlasından hiç bir aşamada aşağıda oluşmadığı, yeterli teminat alındığından davalıların sorumluluğundan söz edilemeyeceği, bankanın 3. Kişilerden tahsil edilemeyen faiz alacağının olmadığı, ana para ve faiz alacakların tahsil edilmiş olduğu, bu duruma göre davacının asıl alacak ve faiz zararının olmaması, kredi kullandırılırken yeterli teminat alınmış olması hususları dikkate alındığında davalıların sorumluluklarını gerektirecek şartların oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen 129.561,83 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Alınması gerekli 80,70 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
5-Davalı Mehmet Yavuz tarafından yapılan 21.281,40 TL, davalı Muazzez tarafından yapılan 1.248,00 TL, davalı Uğur tarafından yapılan 1.312,00 TL, davalı Mustafa tarafından yapılan 1.730,00 TL, Davalı Yaşar tarafından yapılan 1.365,00 TL, davalı İnci Kalaycıoğlu tarafından yapılan 1.365,00 TL yargılama gideri (bilirkişi ücreti, posta gideri olmak üzere) davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/12/2021

Başkan…
e-imzalıdır
Katip ….
e-imzalıdır