Emsal Mahkeme Kararı Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/626 E. 2021/725 K. 03.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/626 Esas – 2021/725
T.C.
ANKARA “TÜRK MİLLETİ ADINA “
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/626 Esas
KARAR NO : 2021/725

HAKİM : ….
KATİP :….

DAVACI : ….
VEKİLİ : ….

DAVALILAR : …..
2…..
VEKİLLERİ : ….

DAVA :Maden Sicilinden Kaynaklı İpotek (Tescil İstemli)
DAVA TARİHİ : 02/06/2021
KARAR TARİHİ : 03/11/2021
KARAR YAZMA TARİHİ : 09/11/2021
Mahkememizin 2021/320 Esas sayılı dosyasından ara karar ile tefrik edilerek, mahkemezin yeni esas numarasına kaydedilen dosyanın yapılan ön inceleme tensip aşaması sonucu, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ ;
DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Davalı … tarafından kendi adına kayıtlı Kayıt sicili 60033 sayılı maden işletme ruhsatı üzerinde birinci derecede birinci sırada davacı müvekkili lehine kurulmuş olan ipoteğin kaldırılması için yapılan başvuru üzerine … ( … ) tarafından yetki sınırları içerisinde olmadığı halde haksız ve hukuka aykırı olarak ipoteğin kaldırıldığını, müvekkili lehine konulmuş olan ipoteliğin kaldırılmasına ilişkin… tarafından gönderilen 28/04/2021 tarihli bildirim yazasının 04/05/2021 tarihinde taraflarına tebliğ olunduğunu, TMK 1025. Maddesine göre Tapu Sicil Tüzüğünün 64/4 maddesine göre haksız ve hukuka aykırı şekilde ipotek terkin edildiğinden yasal süre içerisinde bu davayı açtıklarını, buna göre karar kesinleşinceye kadar ipoteğe konu maden ruhsatını başkalarına devri veya temlikinin önlenmesi amacıyla teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, davalarının kabulü ile maden sicilindeki kaydın düzeltilmesi işletme ruhsatı …’a ait olan Malatya İli PÖTÜRGE ilçesi hudutları içerisinde 60033 sicil numaralı … ( cinsi ) maden sahasında 1.600.000 TL bedelli birinci derece birinci sırada müvekkili lehine kurulmuş olan ipotek hakkında… tarafından verilen ipoteğin harca esas değer olarak 472.974,47 TL üzerinden ipoteğin terkini kararının iptali ile müvekkili lehine ipoteğin tescil edilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
DAVALI … İLE … ŞİRKET VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; müvekkili aleyhine açılan hiç bir davanın idari işlemden ibaret olduğunu, … tarafından yapılmış idari işlemin maden ruhsatı üzerinde ipoteğin terkin edilmesi işlemi olduğundan terkin işlemi idari bir tasarruf olduğundan idari yargı yetkisini düzenleyen usul kanunu 2/1-a maddesine göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davasının idareye karşı açılacağı hüküm altına alındığını, dolayısıyla davanın idarenin bir işleminden kaldırılmasına yönelik olarak idareye karşı açılması gerektiğinden görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunu, davanın davalı kurum dışındakilere yöneltilmesinin usule aykırı olup bu sebeple müvekkili hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, bu nedenle müvekkiller hakkında husumet yokluğu sebebiyle davanın reddi gerektiğini, davacı ile davalı idare arasında ticari ilişki bulunmadığından asliye hukuk mahkemesinde görev alanında kaldığının açık olduğunu, ticari davalarda arabuluculuk şartı bulunduğundan arabuluculuğa gidilmediğinden dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddi gerektiğini, ipotek bedeli 1.600.000,00 TL olup dava değerinin ise 472.974,47 TL olarak harca esas değer üzerinden ikame edildiğini, belirtilen ipotek bedeli üzerinden eksik harcın davacı tarafa tamamlattırılması için muhtırayla kesin süre verilmesini gerektiğini, …’in ipoteğin terkini yönündeki işlemin yerinde olmadığını, davacının alacaklı olduğunun iddiasının haksız ve kötü niyetli olup bilakis müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğunu, davacının 2.043.000,00 TL anapara karşılığında ortaklığın temelini oluşturan AÇS maden satışından elde edilen hiçbir gelir ve kar olmamasına rağmen müvekkilinden 1.056.159,74 TL fazladan para tahsil ettiğini, taraflar arasında akdedilmiş olan 21.06.2017 tarihli adi ortaklık sözleşmesinde ve diğer ek protokollerde ödendiği kararlaştırılan kar payının şarta bağlandığı ticaret gerçekleşmemiş ve dolayısıyla bir kar oluşmadığının sözleşmesinin konusu teşkil eden kar payının oluşmasının şartı olan ticaret gerçekleşmeden kar payı talep eden ve buna faiz işleten davacının kastının tefecilik olduğunu, davacının bahsettiği 15.05.2018 tarihli kredi sözleşmesinin müvekkilinin ilgisinin bulunmadığını, davacının faize yönelik iddialarının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında derdest bulunan Ankara …. ATM’nin 2021/260 Esas sayılı dosyasıyla bu dosyanın konusunun aynı olup iş bu dosyanın belirtilen dosyayla birleştirilmesinin gerektiğini, davalı… işleminin hukuka uygun olması bakımından davacının müvekkilinden alacaklı olmadığından davanın reddini savunmuştur.
Davacı tarafın, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünüde ( … ) davalı gösterdiği mahkememize üç davalıya karşı açtığı 2021/320 Esas sayılı davada, davalılar vekili Av. …. …. ‘nin görev ve husumet itirazları da dikkate alınarak davalılar … ve diğer davalı … Şirketi hakkında açılan davanın husumet itirazlarını da değerlendirmek üzere 2021/320 Esas sayılı ana dosyadan tefrik edilerek mahkememizin ayrı bir esasına davalılar … ve diğer davalı … Şirketi hakkında davalı olarak esas oluşturulmak üzere bu dosyada tefrik edilmesine karar verilerek buna eldeki mahkememizin 2021/626 Esas sayılı dosya oluşturulmuştur.
TEFRİK EDİLEN DOSYADAKİ DAVALI MADEN PETROL İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ… CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Davalı … vekili tarafından genel müdürlüklerine verilen 18.01.2021 tarihli dilekçesi ile adına kayıtlı olan 60033 sayılı maden işletme ruhsatı üzerine davacı … lehine 07.07.2017 tarihi itibariyle 1.600.000,00 TL tutarlı 1. Derece 1. Sırada 1 yıl süreli 07.07.2018 tarihine kadar olarak maden siciline tescil edilen ipotek kaydının ruhsat sahibinin madencilik faaliyetiyle ilgili bir borcu teminat altına almadığı ve 3. Bir kişi lehine tesis edildiği, bunun yanında 3213 sayılı Maden kanunu 45. Maddesi 7181 sayılı kanunun 19. Maddesiyle 4721 saylılı Türk Medeni Kanunu 883 maddesinde eklenen 2. Fıkrası ve 7181 sayılı kanunun 3. Maddesi ile 2644 sayılı Tapu Kanununa eklenen geçici 4. Madde hükümleri uyarınca 01.01.2020 tarihinden sonra 30 günlük süre içerisinde sicil 60033 sayılı maden ruhsatının sicilinde İİK 150/c şerhinin konulduğuna dair bir kayıt bulunmadığı ve ayrıca ipotek sözleşmesiyle teminat altına alınan borç tutarının ipoteğin asıl borçlusu olan … Mad. End. San ve Tic. A.Ş tarafnıdan fazlasıyla ödendiği belirtilerek söz konusu ipoteğin maden sicilinden terkin edilmesi hususunda genel müdürlükten talep edildiğini, ipotek alacaklısı davacı …’e gönderilen 15.02.2021 tarihli yazıdan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılıp başlatılmadığının genel müdürlüklerine bildirilmesi istenilmiş olup davacı vekilinin genel müdürlüklerine verilen 10.03.2021 tarihli dilekçe ile lehlerine konulan ipotek kaydını terkin edilerek devam etmesi hususunda genel müdürlüklerinden talepte bulunduğunu, davalı … tarafından ipoteğin terkin edilmemesinin 30 gün içerisinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılmadığından kanuna aykırı olduğuna, ipoteğin kaldırılması talebi üzerine genel müdürlüklerince yapılan değerlendirme sonucu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin başlatıldığına ilişkin herhangi bir bilgi belge sunulmaması üzerine ruhsat sahibinin talebi doğrultusunda davacı lehine konulan ipoteğin 26.04.2021 tarihi itibariyle maden sicil kayıtlarından terkin edildiğini, TMK 883/2 maddesinin uygulanma şartları ortaya çıkmış olduğundan madde gerekçesinde alacağın sona ermesi ibaresine rastlanmadığını, madde metninde belirtilen şartların oluşması halinde malikin talebi ile ipoteğin terkini sağlanabilmesine yönelik düzenleme yapılmasının öngörüldüğünü, maden ipoteği kurmayan ve terkin etmeye tapu müdürlüğü değil genel müdürlüğün yetkili olduğunu, 7181 sayılı kanun ile getirilen düzenleme karşısında ipoteğin terkin işleminin hukuka uygun olduğunu, maden ruhsatları üzerine konulan ipoteğin terkin edilmesinde ipoteğe konu alacağın sona erme şartının 7181 sayılı kanunun 19. Maddesi 4721 sayılı TMK 883/2. Maddesine göre İİK 150/c maddesinde belirtilen şerhin konulmaması halinde sürenin bitiminden itibaren 30 gün içinde ipotekli taşınmaz üzerindeki şerhin malikin talebiyle tapu müdürlüğünce terkin edileceği belirtildiğinden maden ruhsatı üzerine konulan ipoteğin terkin edilmesinde ipoteğe konu alacağın sona ermesi şartı ön görülmediğini, ipotek terkin işleminde genel müdürlüklerinin mevzuata ve hukuka aykırılığı bulunmadığını, maden kanunu 45 maddesi uyarınca kurulan maden ipoteğinin TMK 883/2 fıkrasında ön görülen şartların oluşmasından bahisle terkin işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddini talep etmiştir.
Eldeki bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin 03/11/2021 tarihli 2021/320 Esas, 2021/721 karar sayılı dosyasında verilen karada; Davalı … tarafından kendi adına kayıtlı kayıt sicili 60033 sayılı maden işletme ruhsatı üzerinde birinci derecede birinci sırada davacı … lehine kurulmuş olan ipoteğin kaldırılması için yapılan başvuru üzerine … ( … ) tarafından ipoteğin kaldırıldığı, davalı …’nün ( … ) dava konusı işlem maden ruhsatı üzerindeki ipoteğin terkini olup bu işlem idari işlem olup İdari yargı yetkisini belirleyen İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-a maddesine göre; ” İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı işlemler hakkından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası idareye karşı açılır.” şeklinde hüküm altına alındığı, buna göre idarenin bir işleminin kaldırılmasına yönelik davanın idari yargıda idareye karşı açılması gerekir. Buna göre davalı idareye (…) karşı açılan davada, davanın çözümünde İdari Yargı görevli olduğundan, Davanın HMK’nın 114/1-b, 115/1-2 maddeleri uyarınca yargı yolu (görev) dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar verildiği tespit edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tefrik edilen asıl davadaki davalı… tarafından maden sicilinden haksız şekilde terkin edildiği iddia edilen ipoteğin terkin kararının iptaliyle davacı lehine ipoteğin tekrar tescili istemine ilişkindir. Davacı tarafından açılan bu davanın davalı tarafından yapılan itirazlar olarak idari ve adli görev yönünden ayrıca husumet yönünden ilk itirazların değerlendirilerek ipoteğin terkin kararının iptaliyle davacı lehine tekrar tesciline ilişkin işlemin belirtilen itirazların ayrı ayrı değerlendirilerek davanın adli yargı mı yoksa idari yargının mı görevli olup olmadığı, yine adli yargı görevliyle idarenin tek taraflı olarak ipoteği kaldırmasında yasa kapsamında yetkisinin bulunup bulunmadığı, yetkisi bulunmadığı taktirde işlemin iptaliyle tekrar maden siciline ipoteğin tesciline karar verilip verilmeyeceğine ilişkindir.
Taraf sıfatı (husumet) kavramı üzerinde durulması gerekir:
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; …, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. İşte bu nedenle, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/13-439 Esas, 2013/1595 Kararı )
Taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir (Kuru/Arslan Yılmaz, s. 234- 237).
Somut olay değerlendirildiğinde; Eldeki bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin 2021/320 Esas sayılı dosyasındaki davalı …’nün ( … ) dava konusı işlem maden ruhsatı üzerindeki ipoteğin idare tarafından terkini olup bu işlem idari işlem olup İdari yargı yetkisini belirleyen İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-a maddesine göre; ” İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı işlemler hakkından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası idareye karşı açılır.” şeklinde hüküm altına alındığı, buna göre idarenin bir işleminin kaldırılmasına yönelik davanın idari yargıda idareye karşı açılması gerektiğinden, asıl muhatap ipoteği terkin eden davalı idare olduğundan, Yukarıda ifade edildiği üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu nedenle mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 Esas, 2007/221 Karar; 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 Esas, 2009/104 Karar; 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 Esas, 4 Karar; 08.02.2012 gün ve 2011/21-789 Esas, 2012/62 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir. Buna göre davanın, davalı idare dışındaki davalı gerçek kişi ile diğer davalı şirkete yönetilmesi usule aykırı olduğundan, davalı … ile davalı … Mineral Mikronize Maden Entegre Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin husumet sıfatları bulunmadığından. 6100 sayılı HMK.nun 114/1-d ve 115.maddelerine göre, taraf sıfatı dava şartı olup davalı tarafların pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M ; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1)6100 sayılı HMK.nun 114/1-d ve 115.maddelerine göre, taraf sıfatı dava şartı olup davalı tarafların pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3)492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30.TL karar ve ilam harcı ile 59,30.TL başvuru harcı olmak üzere toplam 118,60.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4)Kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettiren davalılar yararına AAÜT’sinin 7/2.maddesi uyarınca takdir edilen 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
5) Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak YATIRANLARA İADESİNE,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu davacı vekili ile davalılar vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf başvuru yolu açık olmak üzere karar verildi. 03/11/2021

Katip ….
¸e-imzalıdır.

Hakim…..
¸e-imzalıdır.

¸* Bu karar 5070 sayılı kanun gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır*¸