Emsal Mahkeme Kararı Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/552 E. 2021/623 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/552 Esas – 2021/623
T.C.
ANKARA “TÜRK MİLLETİ ADINA “
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/552 Esas
KARAR NO : 2021/623

HAKİM : ….
KATİP : …..

DAVACI :….
VEKİLİ : Av. …..

DAVALI : …..

DAVA : Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2021
KARAR TARİHİ : 05/10/2021
KARAR YAZMA TARİHİ : 06/10/2021
Ankara 2. Tüketici Mahkemesinin 20/05/2021 tarihli 2021/81 Esas 2021/187 Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen davanın yapılan ön incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ ;
DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Dava açılmadan önce, arabuluculuk sürecinin işletildiğini ve taraflar arasında anlaşmaya varılamadığını, takibe dayanak “Satış Sözleşmesi”nde… isminin altındaki imza müvekkiline ait olmadığını, müvekkili hakkında, 26.06.2004 tarihli sözleşmeye dayanak yapılarak Ankara …Müdürlüğü’nün 2005/179 E. sayılı takibin başlatıldığını, işlemsiz bırakılan takibin yenilenerek 2008/5112 E. ve nihayet 2019/2063 Esasını aldığını, her ne kadar 2005 yılında takibin başlatıldığını ve müvekkili hakkında takibin kesinleşmiş ise de, 31/12/2020 tarihinde kendisine tebliğ edilen tebligat ile icra dosyasından haberdar olduğunu ve aynı gün verdiği dilekçe ile borca itiraz ettiğini, ancak takibin kesinleşmiş olduğundan itirazın reddine karar verildiğini, takibe dayanak sözleşmenin müvekkili tarafından incelendiğinde, davalı şirket ile dava dışı … arasında yapılan satışta, pul ve imza kısmında… ismi yazıldığnı ve altına da imza atıldığının görüldüğünü, bahse konu Satış Sözleşmesindeki imza müvekkile ait olmadığından sahtelik iddiasında bulunduklarını, bahse konu sözleşmede müvekkili hakkında kefalet şartlarının oluşmadığını, sözleşmenin herhangi bir yerinde kefilin sorumlu olduğu miktarın belirtilmediğini, bu sebeple kefil sıfatını taşıyan müvekkili aleyhine takibin başlatılamayacağını, sözleşmenin kurulduğu esnada yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesi: “Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iradesine mütevakkıftır.” şeklinde olduğunu, takip konusu sözleşmede genel hükümlere göre adi kefalet hükümlerinin geçerli olacağını, müvekkili hakkında kefalet şartlarının oluşmadığını, dolayısıyla, dayanak sözleşmede kefalet şartlarının oluşmadığından, müvekkili yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerektiğini, Kefalet şartlarının oluşmamış olması bir yana doğrudan kefil hakkında da takibin yapılmasının mümkün olmadığını, 818 sayılı kanunun 486. maddesi uyarınca, alacaklı görünenin asıl borçluya başvurmadan, müteselsil kefalet ilişkisi olmaksızın doğrudan müvekkili hakkında takibin yapmasının mümkün olmadığını, takibin bu yönlerden de müvekkili yönünden iptalinin gerektiğini, takibe konu sözleşmede yazılı cezai şart, haksız şart niteliğinde olup açıkça hükümsüz olduğunu, sözleşmenin toplam bedelinin 1200 Euro olduğu sözleşmede belirlendiğini, %45 cezai şartın açıkça tüketici aleyhine olup haksız şart niteliğinde olduğunu, haksız şartın ise tüketiciyi dolayısıyla tüketicinin kefilini bağlamayacağını, bu nedenle de, tüketici lehine yorum ilkesi de gözetilerek takibin iptalini, kabul edilmez ise, haksız şart niteliğindeki cezai şartın müvekkili yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini, sözleşme ile belirlenen faiz oranının fahiş olup yasal sınırdan uygulanmasının gerektiğini, sözleşme ile belirlenen borcun doğum tarihinde, yürürlükte bulunan faiz oranı %43 olduğunu, ikinci fıkraya göre, sözleşme ile belirlenebilecek en yüksek faiz oranı, %43’ün yüzde yüz fazlası olan %86 olabileceğini, sonraki dönemin yasal faizlerinin de yasal faizin iki katını aşmasının mümkün olmadığını, mevzuatta, uygulanabilecek en yüksek faiz oranının belli olduğunu, bu oranın çok üstünde yıllık %180 oranında faiz işletilmesi açıkça mevzuat hükümlerine aykırı olduğunu, bu nedenlerle, fahiş faiz oranının yasal sınıra indirilmesinin gerektiğini, Ankara …Dairesi’nin 2019/2036 E. sayılı dosyasında; dava sonuna kadar takibin ihtiyati tedbiren durdurulması ile; takibe dayanak yapılan 26.06.2004 tarihli sözleşmedeki imzanın müvekkile ait olmadığının ve dolAyısıyla müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile takibin müvekkil yönünden iptali, ayrıca %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınıp müvekkile verilmesini, terditli dava olarak; imzanın müvekkile ait olduğuna karar verilirse, 26.06.2004 tarihli “Satış Sözleşmesi”nde kefalet şartları oluşmadığından, geçersiz kefalet nedeniyle icra dosyasından müvekkilin borçlu olmadığının tespiti ile müvekkil yönünden takibin iptaline, kabul edilmez ise, sözleşmede yazılı haksız şart nitelikli cezai şartın hükümsüz olduğunun tespitine ve takipte uygulanan %180 yıllık faiz oranının mevzuata aykırı olduğunun tespiti ile takip öncesi ve takip sonrası faizin yasal sınıra (yasal faizin iki katını geçmemek üzere) indirilmesine, masrafın ve ücreti vekaletin davalılardan alınarak müvekkile verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Görev itirazında bulunduklarını, davacı tarafından şirketine borçlu olmadığının tespitine ilişkin açılan davanın ticari mahiyette olduğunu, öncelikle görev yönünden reddini Yetkili Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini, zira davacının tacir olduğunu, borcun da satış sözleşmesine dayalı olduğunu, akdi bir borç ilişkisinin mevcut olmakla birlikte, borçlu tüketici olmayıp ticari amaçla mal ve hizmet edinen kişi olduğunu, davacı müşterek borçlu ve dava dışı …’ın, 26.06.2004 tarihli 031165 numaralı Satış Sözleşmesine dayalı olarak şirketlerinden, 1.200 Euro bedelle hektameter (arazi ölçer cihazı) satın aldığını, satış sırasında da, satış Sözleşmesi ile ekinde vadeye ilişkin olarak alınan 15.09.2004 tarih 031623 numaralı ve 15.09.2005 vade tarihli 031625 numaralı iki adet Bonoyu satış temsilcisi …’ın huzurunda birlikte, sözleşme ekini de elden teslim aldıklarına dair yazılı beyan ederek isim ve soy isimlerini yazarak sözleşme / senetleri imzaladıkları satış işleminin gerçekleştiğinin görüldüğünü, aynı gün 26.06.2004 tarihinde, 031165 numaralı sözleşme ile 15.09.2005 tarihli 031627 numaralı ve arşiv için taraması yapılmadan iade edilen 031626 numaralı senet ile ikinci satış satış temsilcisi …’ın huzurunda birlikte, sözleşme ekini de elden teslim aldıklarına dair yazılı beyan ederek isim ve soy isimlerini yazarak sözleşme / senetleri imzaladıkları satış işleminin gerçekleştiğinin görüldüğünü, sözleşmede birinci borçlu…’nın, müşterek borçlunun dava dışı … olduğunu, müşterek borçlunun, şirketleri evraklarına atmış olduğu imzalar birbirine uyum sağladığını, ancak Ankara … Dairesi 2019/2063 Esas sayılı dosya içerisinde mevcut olan…’nın itiraz dilekçesi, kimlik bilgisi ve vekiline vermiş olduğu vekaletnamede de bulunan imzaların şüphe uyandırdığını, müşterek borçluya ilamsız Ödeme Emrinin gönderildiğini ve 10.02.2005 tarihinde komşusunun tarlaya gittiği beyanı üzerine, …. tarafından tebligat usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiğini, davacı tarafın, ticari sözleşmede yer alan faiz oranına fahiş olduğu iddiası ile itirazlarının haksız ve yersiz olduğunu, müşterek borçlunun tacir olduğunu, cezai şartta sözleşmede kararlaştırıldığını, ayrıca talep edilen cezai şartın da tacirin ekonomik olarak yıkımına neden olacak bir miktar olmadığını, dava konusu cihazın Hektameter (arazi ölçer) olduğunu, bu cihazın elektronik nitelikli arazi ölçer cihazı olup, evlerinde kullandıkları yada kendi nihai tüketim amacıyla kullandıkları bir cihaz olduğunu, ancak biçerdövere takılarak kullanılabilen bir cihaz olduğunu, Borçlar Kanunun 88. ve 120. Maddelerinde akdi faiz ve temerrüt faizi ile sınırlamaların, ticari işler bakımından uygulanabilirliğinin bulunmadığını, ticari nitelik taşıyan işlerde akdi faiz ve temerrüt faizinde kısıtlama mevcut olmadığından tarafların serbest iradeleri ile kabul ettikleri faiz oranlarının değiştirilmesi veya bu oranlara müdahale edilmesinin mümkün olmadığını, davanın görev yönünden reddine, olmadığı takdirde esas dan davanın reddine, lehlerine tazminat hükmedilmesini, karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara … Mahkemesinin 2021/81 Esas 2021/187 Karar sayılı görevsizlik kararında; davacı ile davalı … Elektronik Makine Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi arasında 26/04/2004 tarihli 1.200 Euro bedelli Satış Sözleşmesinin düzenlendiği, davacının sözleşmede kefil olarak yer aldığı, kefaletin kaynağı sözleşmenin tüketici işlemi olmadığı sözleşmenin ticari nitelikte olduğu anlaşılmakla, davacının 6502 Sayılı Kanun’un 3/1-k maddesinde yer alan tüketici tanımına girmediği, davacı ile davalı taraf arasındaki sözleşme tüketici işlemi olarak kabul edilemeyeceğinden HMK’nın 114/1-c ve 115. maddeleri uyarınca mahkemelerinin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi ile görevli Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi üzerine dosya mahkememize tevzi edilmesi üzerine mahkememizin esas defterine kaydı yapılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kefalet sözleşmesinden kaynaklı borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Bu kapsamda; Ankara …Müdürlüğü’nün 2019/2063 Esas sayılı dosyasında dayanak yapılan 26.06.2004 tarihli kefalet sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığının ve davacının borçlu olmadığının tespiti, takibin davacı yönünden iptali, %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi, imzanın davacıya ait olduğuna karar verilirse 26.06.2004 tarihli satış sözleşmesinde kefalet şartları oluşmadığından, geçersiz kefalet nedeniyle icra dosyasından davacının borçlu olmadığının tespiti ile davalı yönünden takibin iptaline, kabul edilemez ise, sözleşmede yazılı haksız nitelikli cezai şartın hükümsüz olduğunun ve takipte uygulanan %180 yıllık faiz oranının mevzuata aykırı olduğunun tespiti ile yasal sınıra indirilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemenin görevi HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olup, 115. madde gereğince de mahkemece resen incelenmesi gereken hususlardandır. Bu kapsamda öncelikle Mahkememizin iş bu davada görevli olup olmadığı hususu resen irdelenmiştir.
TTK.nın 4. maddesi uyarınca, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile bu maddede öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava olup, TTK.nın 5/1 maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesinin 3. fıkrası uyarınca; ayrı ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, ticaret mahkemeleri kanunla belirtilmiş olan ticari davalara, asliye hukuk mahkemesi ise ticari davalar dışındaki hukuk davalarına bakar.
Somut olayda uyuşmazlık, Ankara …Müdürlüğü’nün 2019/2063 Esas sayılı dosyasında dayanak yapılan 26.06.2004 tarihli kefalet sözleşmedeki imzanın davacıya ait olmadığının ve davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup Borçlar Kanununda düzenlenen kefalet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan 26/06/2004 tarihli satış sözleşmesine davacı … , arazi ölçüm cihazı satışına Kefalet sözleşmesi ile kefil olmuş olup belirtilen sözleşme tarafların serbest iradesi ile imzalanmış özel hukuk hükümlerine tabi bir sözleşme olup Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin …H.D. 2018/1077 Esas, 2019/2149 Kararı ile Ankara ….Asliye Hukuk Mahkemesine benzer konuda açılan menfi tespit davasının reddine ilişkin 25/04/2017 tarihli 2016/88 Esas, 2017/113 Karar sayılı kararı ile, yerel mahkeme kendisini görevli kabul ederek, yaptığı yargılama sonucu menfi tespit davasının reddine ilişkin kararının davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine davacının istinaf başvurusunun reddine karar verildiği tespit edilmiştir.
Davacı taraf gerçek kişi olup tacir olmadığı, davalı tarafın ise tacir olup buna göre iki tarafta birlikte tacir konumunda olmadığı gibi dava mutlak ticari dava olmadığından Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesine olanak bulunmamaktadır. Yine, dava konusu uyuşmazlık iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmediği, davacının kefil olmasından kaynaklanan Borçlar Kanunuda düzenlenen kefalet sözleşmesi hükümlerine dayandığından, davanın ticari dava olarak da kabul edilmesi mümkün değildir. Genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. (Yargıtay ….Hukuk Dairesinin 2005/13153 Esas, 2005/13421 Kararı benzer mahiyette)
Bu durumda, uyuşmazlığın Borçlar Kanununda düzenlenen kefalet sözleşmesinden kaynaklandığından yukarıda değinilen nedenlerle genel mahkemelerin görevine girdiği dikkate alınarak, davanın Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu kapsamda mahkememizin görevsizliğine, HMK’nın 114/c,115/2.maddelerine göre dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, dava dosyasının görevli Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M ; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1- Uyuşmazlığın genel mahkemelerin görevine girdiği dikkate alınarak, dava mutlak ticari dava niteliğinde de olmadığından mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK’nın 114/c maddesi gereğince görev dava şartı olduğundan anılan yasanın 115/2. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
3-Tarafların, görevsizlik kararına karşı kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulması halinde ise bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize müracaatı halinde dava dosyasının görevli ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine, aksi durumda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Yargılama giderleri ve harcın HMK’nun 331/2 maddesi gereğince görevli mahkemece nazara alınmasına,

Dair; dosya üzerinden taraf vekillerinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine istinaf başvuru yolu açık olmak üzere karar verildi. 05/10/2021

Katip ….
¸e-imzalıdır.

Hakim ….
¸e-imzalıdır.