Emsal Mahkeme Kararı Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/406 E. 2022/185 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/406 Esas – 2022/185
T.C.
ANKARA “TÜRK MİLLETİ ADINA “
14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/406 Esas
KARAR NO : 2022/185

HAKİM :…
KATİP :….

DAVACI : …

DAVALI :…
DAVA : İtirazın İptali (Ticari- Elektrik Abonelikten Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 11/07/2021
KARAR TARİHİ : 30/03/2022
KARAR YAZMA TARİHİ : 04/04/2022
Mahkememize açılan davanın yapılan açık yargılaması sonucunda, dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ ;
DAVA DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Davacı müvekkili şirketi ile davalı borçlu arasında davalının ticarethanesine elektrik dağıtımı ile ilgili elektrik enerjisi satış sözleşmesi imzalandığını, abonelik grubunun ticarethane olması nedeniyle davalının da esnaf olduğundan ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, davalının elektrik tüketim bedelini ödememesi üzerine aleyhine Merkezi Takip Sisteminin 2020/945205 MTS sayılı dosyasına konu borca ilişkin toplam 1.205,25 TL üzerinden icra takibi başlattıklarını, davalı tarafın itiraz ettiğini, bunun üzerine icra takibi durduğundan arabuluculuk sonucunda da anlaşamadıklarından buna göre davalının yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’den az olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına mahkum edilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Davacı tarafın somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, somutlaştırma yükünün ve ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, ispat edilmeyen davanın reddedilmesi gerektiğini, icra takibine ilişkin alacağın zamanaşımına uğradığını, her ne kadar 1992 yılına ait bir sözleşme ibraz edilmiş ise de başka bir bilgi ve belge olmadığından davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, öne sürülen alacağın hukuki dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin son 16 yıldır İzmir ilinde ikamet ettiğini, davacı yana herhangi bir borcunun bulunmadığı, aylık faiz uygulanmasının ise %4’ü geçemeyeceğini, faize ilişkin taleplerinin hukuki olmadığını, öncelikle davanın usulden reddine, yargılama neticesinde de davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkememizce tarafların delilleri toplanmış, tüm deliller toplandıktan sonra dosya elektrik mühendisi bilirkişi …’e tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen bila tarihli raporda, Dava dosyası kapsamının incelenmesi, tespit ve değerlendirmeler sonucunda, Davacı şirketin 22.09.2020 tarihinde MTS üzerinden başlattığı icra takibindeki toplam talebinin; Asıl Alacak 522,00 (Fatura Son Ödeme Tarihi: 13.12.2019) Asıl Alacak 203,33 (Fatura Son Ödeme Tarihi: 18.11.2019) Asıl Alacak 274,70 (Fatura Son Ödeme Tarihi: 27.01.2020) Asıl Alacak 80,18 Asıl Alacak 34,63 Asıl Alacak 35,01 Asıl Alacak 26,96 Asıl Alacak 28,44 TOPLAM 1.205,25 TL olduğunu, dosya kapsamında davalı adına 1992 yılında TEK döneminde düzenlenmiş abonman sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşmenin EPDK onaylı standart perakende satış sözleşmesi olarak yeni sözleşme numarası aldığını, bu sözleşmeye istinaden davalı ad ve adresine düzenlenmiş 3 adet fatura bulunduğunu, faturaların ödendiğine ve/veya sözleşmenin sona erdirildiğine dair dosya kapsamında herhangi bir belge bulunmadığını, standart sözleşmenin madde 9/3 ve madde 18/9 hükmüne göre; faturaların son ödeme tarihinde muaccel olduğu ve 6183 sayılı Kanun 51. Maddesine göre belirlenen oranda gecikme faizi uygulanması gerektiğini, dosya kapsamında yer alan 3 adet fatura üzerinde kayıtlı borç tutarları yerine davacı şirket tarafından icra takibinde yer alan ve aynı fatura seri no.su ile belirlenmiş asıl alacak tutarları üzerinden hesaplama yapılmış ve buna göre toplam asıl alacak 203,33+ 522,00+274,70 = 1.003,03 TL için her bir fatura son ödeme tarihinden itibaren gecikme faizi toplam 185,15 TL , bu durumda davacı toplam alacağı 1.000,03 + 185,15 = 1.185,18 TL olarak hesaplandığını, mahkeme tarafından gecikme faizine KDV eklenmesine karar verildiği takdirde davacı alacağının toplam 1.218,51 TL olacağını, dosya kapsamında yer alan 3 adet fatura üzerinde kayıtlı KDV dahil borç tutarları alınarak hesaplama yapılmış ve buna göre toplam asıl alacak 418,60+ 522,00+ 274,20 = 1.215,30 TL için her bir fatura son ödeme tarihinden itibaren MTS takip tarihi olan 22.09.2020 tarihine kadar gecikme faizi toplam 229,64 TL, bu durumda davacı toplam alacağı 1.215,30 + 229,64 =1.444,94 TL olarak hesaplandığını, mahkeme tarafından gecikme faizine KDV eklenmesine karar verildiği takdirde davacı alacağının toplam 1.486,28 TL olacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalının ticarethane abonelik sözleşmesinden dolayı ödemediği elektrik aboneliğinden dolayı başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davasına ilişkindir. Davacı elektrik şirketinin icra takibine dayanak ettiği ticari aboneye ait faturadan dolayı elektrik para alacağının mevcut olup olmadığı, varsa tutarının ne olduğu, davalı tarafın ise abonelik sözleşmesini üzerine kayıtlı ise ödemediği faturadan dolayı ne kadar faizi ile beraber borcunun bulunduğunun tespitine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/19-104 Esas, 2011/239818 Karar sayılı ilamında ” Borçlar Kanunu’nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen, haksız fiil hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.
Haksız fiillin varlığı, eş söyleyişle aralarında önceden bir münasebet bulunmaksızın veya önceden mevcut münasebet ihlal edilmeksizin birisinin hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar vermesi, halinde de tazminat borcu ortaya çıkabilir. Bu takdirde akde muhalefet (sözleşmeye aykırılık) değil, haksız fiilin varlığı; akdi mes’uliyet (sözleşmeye dayalı sorumluluk) değil, akit dışı mes’uliyet (sözleşme dışı sorumluluk) söz konusu olur.
Hukuka aykırı fiiller, hukuk düzeninin onaylamadığı fiillerdir. Bu gibi fiilleri gerçekleştirenlere hukuk düzeni meydana gelen zararı tazmin mükellefiyeti yükler, yani bunların failleri fiillerinden sorumlu olurlar. Şu halde hukuk düzeninin hukuka aykırı fiillere izafe ettiği hukuki netice, fiilden meydana gelen zararı tazmin borcunun doğmasıdır. Fail bu neticeyi önceden düşünmez ve düşünse bile bunun meydana gelmesini arzu etmez. Failin iradesi tazminat ödeme hukuki neticesine değil, hukuka aykırı bir neticeye (kast halinde) veya maddi bir neticeye (ihmal halinde) yönelmiş bulunmaktadır; fakat hukuk düzeni tazminat borcunun doğması neticesini, fail arzu etmese ve hatta önceden düşünmese veya göze almasa dahi, onun fiiline terettüp ettirir. Bu bakımdan hukuka aykırı fiiller, hukuki işlemlerden ayrılırlar.
818 sayılı Borçlar Kanunu(BK)’na göre haksız fiil sorumluluğu, kural olarak failin (zarar verenin) kusurlu olmasına bağlıdır. Bu husustaki kural, BK’nun 41. maddesinde “Mesuliyet Şartı” başlığı altında; “Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur. Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur” şeklinde ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere, haksız eylem nedeniyle sorumluluk hallerinden birisi ahlaka aykırı bir fiil ile bilerek başka bir kimsenin zarara uğramasına neden olmaktır.
Borçlar Kanunun 41. maddesine göre, hukuka aykırı kusurlu bir fiille başkasına zarar veren kimse bu zararı tazmine mecburdur. Böylece haksız fiilden sorumluluk, tazminat borcunun kaynağını oluşturmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Haksız fiil sorumluluğunda genel davranış kurallarına aykırılık söz konusu olmaktadır. Özel bir sorumluluk hükmüyle düzenlenmemiş bütün hallerde bir kimse için haksız fiil sorumluğunun söz konusu olması, BK. m. 41’deki şartların gerçekleşmesine bağlıdır.
Diğer bir deyişle, ayrık bir düzenleme bulunmadığı kusur sorumluluğu hallerinde BK. m. 41 ve devamında yer alan esaslar uygulanır.
Borçlar Kanunumuzda, genel kural olarak kusura dayanan haksız fiil sorumluğu 41. maddede düzenlenmişse de gerek Borçlar Kanununda gerek Medeni Kanunda gerekse bazı özel kanunlarda kusur aranmayan sorumluluk (kusursuz sorumluluk, objektif sorumluluk) halleri de yer almaktadır.
Öte yandan, müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir (HGK.nun 24.03.2010 gün ve 2010/4-129-173; HGK.nun 05.05.2010 gün ve 2010/4-249-257 esas, karar sayılı ilamları).
Esasen benzer bir olayda Hukuk Genel Kurulu verdiği bir kararda özetle; davalı su abonesinin, hizmet alma ihtiyacının tahliye yüzünden artık ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi ve hem de karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlardan arınmış olarak kiralanandan ayrılması mümkün iken, bunu yapmayarak, kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişilerin su kullanmasına olanak tanımış olması dahi, sözleşme hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı, dolayısıyla da, sonuçlarına katlanılması gereken bir davranış niteliğinde kabul edilmelidir denilmek suretiyle abonenin aboneliğini iptal ettirmediği sürece sorumluluğunun devam edeceği benimsenmiştir (HGK.nun 24.9.2003 gün ve 2003/13-492-505 esas, karar sayılı ilamı).
Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2017/10026 Esas, 2018/12858 Karar sayılı ilamında: ” Elektrik enerji abonelik sözleşmesini imzalayan ve aboneliği devam eden davalı abone, kullanılan miktar bakımından dağıtım yapan kuruma karşı sözleşme gereği sorumludur. Hemen belirtmek gerekir ki, burada kullanımın normal ya da kaçak kullanım olmasının da sonuca etkisi bulunmamaktadır. Buna göre, fiili kullanıcıya karşı rücu hakkı mevcut olan abonenin, sözleşmesi iptal edilmediği sürece, kullanım bedelinden dolayı fiili kullanıcı ile beraber müteselsil sorumluluğunun devam edeceği kuşkusuzdur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre, abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz gibi abonelik bedellerinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur. Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen davalı abonenin sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim, aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K.sayılı kararında da benimsenmiştir.” diye belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı iddia, savunma ile ticari işyeri abonelik sözleşmesi ile Ankara Merkezi Takip Sisteminin 2020/945205 MTS sayılı dosyası ile toplanan tüm deliller ile alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişi raporunda; toplam asıl alacak 203,33+ 522,00+274,70 = 1.003,03 TL için her bir fatura son ödeme tarihinden itibaren gecikme faizi toplam 185,15 TL , bu durumda davacı toplam alacağı 1.000,03 + 185,15 = 1.185,18 TL olarak hesaplandığını, mahkeme tarafından gecikme faizine KDV eklenmesine karar verildiği takdirde davacı alacağının toplam 1.218,51 TL olacağını, dosya kapsamında yer alan 3 adet fatura üzerinde kayıtlı KDV dahil buna göre toplam asıl alacak 418,60+ 522,00+ 274,20 = 1.215,30 TL için her bir fatura son ödeme tarihinden itibaren MTS takip tarihi olan 22.09.2020 tarihine kadar gecikme faizi toplam 229,64 TL, bu durumda davacı toplam alacağı 1.215,30 + 229,64 =1.444,94 TL olarak hesaplandığını, mahkeme tarafından gecikme faizine KDV eklenmesine karar verildiği takdirde davacı alacağının toplam 1.486,28 TL olacağı belirtilmiş olup bu kapsamda davalı tarafça aboneliği iptal ettirilmedikçe fiili kullanıcının kullandığı enerji bedelinden abonenin de kullananla birlikte müteselsilen sorumlu olacağından yukarıda belirtilen Yargıtay ilamları dikkate alınarak ayrıca bilirkişi tarafından davalının sorumlu olduğu miktar yönünden terditli hesaplama yapılmış olup HMK.nun 26.maddesine göre davacı tarafın talebine bağlı kalınarak somut olayda buna göre, davanın kısmen kabulü ile, davalının Merkezi Takip Sistemi 2020/945205 Esas sayılı icra dosyasına yöneltilmiş olan itirazının İİK.nun 67/1.maddesi uyarınca iptali ile, 1.000,03.TL asıl alacak, 185,15.TL gecikme faizi olmak üzere toplam 1.185,18.TL alacağın icra takibinde belirtilen şekilde faiz işletilerek birlikte takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Ayrıca alacak faturaya dayalı olduğundan likit olduğundan, davalı taraf %20 icra inkar tazminatına mahkum edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M ; Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-)Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davalının Merkezi Takip Sistemi 2020/945205 Esas sayılı icra dosyasına yöneltilmiş olan itirazının İİK.nun 67/1.maddesi uyarınca İPTALİ İLE, (203,33.TL+522,00.TL+ 274,70.TL=1.000,03.TL) 1.000,03.TL asıl alacak, 185,15.TL gecikme faizi olmak üzere TOPLAM 1.185,18.TL alacağın icra takibinde belirtilen şekilde faiz işletilerek birlikte TAKİBİN DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-)Asıl alacak likit olduğundan İİK’nun 67.maddesi gereğince asıl alacağın %20’si olan 200,00-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3) 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,96.TL karar ve ilam harcının, dava açılışında davacıdan alınan 59,30.TL peşin harcın düşülmesi ile eksik alındığı anlaşılan 21,66 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
3) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-13. maddesi uyarınca alınması gereken 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin,222,00.TL’sinin davacıdan; 1.098,00.TL’sinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4) Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 59,30 TL başvurma harcı, 49,00 TL tebligat ücreti, 750,00 TL bilirkişi ücreti, toplamı 858,30.TL’nin davanın kabul oranı dikkate alınarak hesaplanan 843,97.TL’si ile dava açılışında alınan 59,30 TL peşin harç toplamından oluşan 903,27.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5) Davacının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 1.185,18.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6) Davalının yargılamada vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 20,07.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7) Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avansının HMK’nin 333. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi dikkate alınarak yatıranlara iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin ise e – duruşmada yüzüne karşı olmak üzere, dava değeri karar tarihi itibariyle istinaf kesinlik sınırı olan 8.000,00.TL.nin altında olduğundan HMK’nin 341/2 maddesi gereğince kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunda usulen anlatıldı 30/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim…
¸e-imzalıdır.

¸* Bu karar 5070 sayılı kanun gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır*¸