Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/403 E. 2022/542 K. 27.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/403 Esas
KARAR NO : 2022/542
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 06/06/2022
KARAR TARİHİ : 27/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya üzerinden müvekkili …’a 1., 2. ve 3. Haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, müvekkili tarafından ise haciz ihbarnamelerine itiraz edilememiş olması sebebiyle İİK md. 89/3 gereğince işlemlerin yapıldığını, söz konusu icra dosyasında davalının alacaklı, dava dışı … Proje İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ise borçlu sıfatında olduğunu, ancak müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını bildirerek, müvekkilinin Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinden kaynaklı olarak davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığının tespiti ile menfi tespit davasının kabulüne, müvekkilinin zararlarının önüne geçilmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek icranın durdurulmasına, mahkeme aksi kanaatte ise teminat karşılığında takibin durdurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava, İcra İflas Kanunu’nun 89/3. maddesi gereğince davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2021 tarih, 2021/1992 Esas 2021/1836 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
“…6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü ile nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.
İİK’nın 89/3. maddesinin, üçüncü cümlesi, “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur…” hükmünü içermektedir. Bu hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarih ve 3568 E., 6425 K. ve 17.12.2015 tarih ve 7065 E., 17162 K., sayılı ilamları da bu yöndedir.6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü ile nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.
İİK’nın 89/3. maddesinin, üçüncü cümlesi, “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur…” hükmünü içermektedir. Bu hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarih ve 3568 E., 6425 K. ve 17.12.2015 tarih ve 7065 E., 17162 K., sayılı ilamları da bu yöndedir.
Somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlık davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, borçluya borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir.
01.10.2011 tarihinden sonra bu madde uyarınca açılan menfi tespit davaları için görevli mahkeme, HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:476)
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak kararın kaldırılması nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça istinaf istemine konu edilmese dahi istinaf mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince, İİK’nın 89/3. maddesine dayalı olarak açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/(1)-c ve 115/(2). maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”…Somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlık davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, borçluya borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir.
01.10.2011 tarihinden sonra bu madde uyarınca açılan menfi tespit davaları için görevli mahkeme, HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:476)
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak kararın kaldırılması nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça istinaf istemine konu edilmese dahi istinaf mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince, İİK’nın 89/3. maddesine dayalı olarak açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/(1)-c ve 115/(2). maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır….” şeklindedir.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde; taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişkinin mevcut olmadığı gibi dava konusu uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan da olmadığı anlaşıldığından HMK’nın 2. Maddesi gereğince genel yetkili asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniye dava dilekçesinin HMK 114/1-c,115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-HMK 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal 2 haftalık sürede talep edilmesi halinde dosyanın görevli ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 27/06/2022

Katip …
E-imzalı

Hakim …
E-imzalı