Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/13 E. 2022/722 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/13 Esas – 2022/722
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/13 Esas
KARAR NO : 2022/722

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2022
KARAR TARİHİ : 18/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, Mardin, Siirt, Şırnak, Cizre, Nusaybin il ve ilçelerinde taşıt muayene istasyonlarının işletmecisi (TÜVTÜRK) olduğunu ve davalıdan elektrik hizmeti satın aldığını, davalı tarafından 24/10/2021 tarihinde Ankara …İcra Müdürlüğünce … esas sayılı sayılı dosyası üzerinden iki adet elektrik faturası alacağına ilişkin olmak üzere ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrine süresinde olmak üzere, borca faize yetkiye ve tüm ferilerine müvekkil tarafından itiraz edildiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalının takibe dayanak yaptığı 14/08/2018 tarihli 5.752,45 TL bedelli fatura numaralı ve 13/09/2018 tarihli 3.300,09 TL bedelli iki adet elektrik fatura bedellerine ilişkin olmak üzere davalıya herhangi bir borçlarının olmadığını, bu nedenle icra takibi nedeniyle müvekkilin borçlu olmadığına yönelik menfi tespit davasını açma zorunluğu doğduğunu belirterek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalının takip miktarının %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya üzerinden davacı borçlu aleyhine başlatılan icra takibinde ödeme emrinin davacı borçluya 09/11/2021 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı borçlu tarafından da 10/11/2021 tarihinde müvekkili firma hesaplarına Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyadaki borcun ödenmesi için 18.524,75 TL ödeme yapıldığını, takip dosyası kapsamında bu ödeme nedeniyle alacaklarının kalmadığını, Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına haricen tahsili bildirimi yapılarak dosyanın da kapatıldığını, müvekkilinin cari hesaplarında yapılacak incelemede davacı borçlunun 10/11/2021 tarihli ödemesinin öncesinde alacaklı olduğunun tespit edileceğini, davacının eldeki davada hukuki yararının bulunmadığını bildirerek, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Taraflarca dayanılan deliller toplanmış, davaya dayanak Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyanın UYAP sistemi üzerinden bir sureti celp edilmiş, banka kayıtları getirtilmiştir.
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Medeni Usul Hukuku’nda davacının; mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir dava açılabilmesi için, bu davayı açmakta veya hukuki korunma istemekte haklı bir yararının bulunması gerekir. Bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca, açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297).
Bilindiği üzere mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre davalar, eda davaları, tespit davaları belirsiz alacak ve tespit davaları ile inşai davalar olarak ayrılmaktadır.
Tespit davası, eda davasının öncüsü olup, işlevi bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitinden ibarettir. Tespit davasının konusu bir hukuki ilişki olmalı ve davacının, bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir menfaati bulunmalıdır.
Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunduğunun kabulü için ise; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde bulunması, tespit davasının bekletilmesinin davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak kabiliyette olması gerekir.
Bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı dava şartıdır. Tespit davası açılabilmesi için henüz eda davası açma zamanının gelmemiş olması veya eda davası açılmasının mümkün olmaması ve böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunması gerekir. Bunu hakim görevi gereği re’sen araştırmak durumundadır.
Eda davasında da yine davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Eda davasında davacının hukuki yararının bulunması için davalının davacının hakkını inkar etmiş olması şart değildir. Davalı davacının hakkını ikrar eder ve fakat yerine getirmezse, davacı icraya konulabilecek bir hüküm elde etmek için de davalıya karşı dava açabilir. Eda davasının konusu hem kişisel hem de ayni haklar olabilir. Burada davalının olumlu (yapmak, vermek) veya olumsuz (yapmamak, yapamamak) bir edaya (edime) mahkum edilmesi istenebilir.Eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukuki yarar mevcut değildir. Çünkü, eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur. Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz.
Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm (m. 237) etkisi bakımından hiçbir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II. 2001 baskı s. 1409-1448).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından takibe konu 14/08/2018 tarih ve 5.752,45 TL bedelli fatura karşılığının 29/08/2018 tarihinde, 13/09/2018 tarih ve 3.300,09 TL bedelli fatura karşılığının ise 02/11/2018 tarihinde ödenmesine rağmen davacı aleyhine takip başlatıldığından bahisle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine dair eldeki menfi tespit davasının ikame edildiği, dosyanın tetkikinden ve tarafların da kabulünde olduğu üzere davacı tarafından 10/11/2021 tarihinde davalıya ödeme yapıldığı, davacı vekilince 10/11/2021 tarihinde yapılan ödemenin mükerrer olup bankaca sehven gönderildiğinin savunulduğu, davadan önce yapılıp sözü edilen ödeme miktarı olan 18.211,79 TL’nin, eldeki davada menfi tespit istemine konu edilen dava değeri ile uyumlu olduğu anlaşılmış olup buna göre; iddianın ileri sürülüş şekline göre davacının mükerrer ödeme yapılarak davalıya borçlu olmadığını savunduğu miktara yönelik olarak eda davası açabilecekken menfi tespit davası açmasında korunmaya değer güncel hukuki yararının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK’nın 114/1.h bendi gereğince hukuki yarar yokluğundan usulden reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 311,02 TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 230,32‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 9.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.560,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 18/10/2022