Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/727 E. 2022/19 K. 14.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/727 Esas
KARAR NO : 2022/19

DAVA : Menfi Tespit (İİK 89/3. Maddesi)
DAVA TARİHİ : 10/12/2021
KARAR TARİHİ : 14/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İİK 89/3. maddesi gereğince borçlu olmadığının tespiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıların davacı nezdinde doğmuş herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı … vekili tarafından Ankara … Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında borçlu …’un nüfus kayıt örneği sorgusunun yapıldığını, bu sorgu sonucunda davacının kimlik bilgileri öğrenildikten sonra haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, icra dosyasının incelenmesinden anlaşılacağı üzere haciz ihbarnamesi davalı tarafından davacı ile borçlu Vedat arasında herhangi bir hukuki ilişki olmasından değil yalnızca evlilik bağı içerisinde olmalarından kaynaklı olarak gönderildiğini, bu nedenle borçluların davacıdan hiçbir hak ve alacağı bulunmadığının iş bu davanın açıldığını belirterek davacının Ankara … Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takip borçlularına ve alacaklısına karşı borçlu olmadığının tespitine takibin davacı açısından iptaline, takibin davacı yönünden durdurulmasına ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; 21/12/2020 tarihinde İİK 89/1 maddesi gereğince birinci haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, 24/12/2020 tarihinde davalıya tebliğ edilmesine rağmen davacının herhangi bir itirazda bulunmadığını, bunun üzerine davacıya ikinci haciz ihbarnamesinin gönderildiğini davacının buna da hiçbir itirazda bulunmadığını, üçüncü haciz ihbarnamesinin davacıya gönderildiğini bunun bila tebliğ iade edildiğini, daha sonra davacının süresinde olmasa da tüm hacizlere itiraz ettiğini, hal böyle iken davacının iş bu davayı açmasında hukuki bir yararı bulunmadığını, davacıya tebliğ edilmiş herhangi bir haciz ihbarnamesinin bulunmadığını, davacı vekili dava dilekçesinde usule ve esasa aykırı aykırı bir yorum ile haberdar olmak kavramına dayandırmaya çalıştığını, muttali olmak kavramından bahsedebilmek için ortada usulsüz de olsa en azından karşı tarafa yapılmış bir tebligatın olması gerektiğini, oysa davacıya yapılmış bir üçüncü haciz ihbarnamesini içerir herhangi bir tebligat bulunmadığını belirterek dava tarihi itibariyle kendisine yapılmış üçüncü bir haciz ihbarnamesini içerir bir tebligat bulunmayan davacının hukuki yararı bulunmazken açtığı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı …’a usulüne uygun yapılan tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dava İcra İflas Yasası 89/3. Madde gereğince davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Davacı Ankara … Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalının alacaklı dava dışı …’un borçlu sıfatında olduğunu, davacıya İİY 89/1-2. Maddeleri kapsamında haciz ihbarnameleri gönderildiğini 3. haciz ihbarnamesinin iade olduğunu, takip borçlularının davacı nezdinde doğan herhangi bir hak ve alacaklarının olmadığını beyanla borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 01.12.2021 tarih, 2021/1992 Esas 2021/1836 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;
“…6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü ile nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.
İİK’nın 89/3. maddesinin, üçüncü cümlesi, “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur…” hükmünü içermektedir. Bu hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarih ve 3568 E., 6425 K. ve 17.12.2015 tarih ve 7065 E., 17162 K., sayılı ilamları da bu yöndedir.6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü ile nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapılmış olup, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.
İİK’nın 89/3. maddesinin, üçüncü cümlesi, “..İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen veya yedinde sayılan malı icra dairesine teslim etmeyen üçüncü şahsa onbeş gün içinde parayı icra dairesine ödemesi veya yedinde sayılan malı teslim etmesi yahut bu süre içinde menfi tespit davası açması, aksi takdirde zimmetinde sayılan borcu ödemeye veya yedinde sayılan malı teslime zorlanacağı bildirilir. Bu bildirimi alan üçüncü şahıs, icra takibinin yapıldığı veya yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde süresi içinde menfi tespit davası açtığına dair belgeyi bildirimin yapıldığı tarihten itibaren yirmi gün içinde ilgili icra dairesine teslim ettiği takdirde, hakkında yürütülen cebri icra işlemleri menfi tespit davası sonunda verilen kararın kesinleşmesine kadar durur…” hükmünü içermektedir. Bu hükümde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK’nın 235/1. maddesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarih ve 3568 E., 6425 K. ve 17.12.2015 tarih ve 7065 E., 17162 K., sayılı ilamları da bu yöndedir.

Somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlık davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, borçluya borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir.
01.10.2011 tarihinden sonra bu madde uyarınca açılan menfi tespit davaları için görevli mahkeme, HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:476)
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak kararın kaldırılması nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça istinaf istemine konu edilmese dahi istinaf mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince, İİK’nın 89/3. maddesine dayalı olarak açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/(1)-c ve 115/(2). maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”…Somut olayda, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi uyuşmazlık davalı alacaklı tarafından başlatılan icra takibinde, borçluya borçlu olduğu gerekçesiyle çıkarılan haciz ihbarnamelerine itiraz edilmemesi nedeniyle yedinde sayılan borçtan dolayı borçlu olmadığının tespiti istenmektedir.
01.10.2011 tarihinden sonra bu madde uyarınca açılan menfi tespit davaları için görevli mahkeme, HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, sh:476)
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak kararın kaldırılması nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça istinaf istemine konu edilmese dahi istinaf mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince, İİK’nın 89/3. maddesine dayalı olarak açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/(1)-c ve 115/(2). maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır….” şeklindedir.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinde; taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişkinin mevcut olmadığı gibi dava konusu uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan da olmadığı anlaşıldığından HMK’nın 2. Maddesi gereğince genel yetkili asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniye dava dilekçesinin HMK 114/1-c,115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-HMK 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal 2 haftalık sürede talep edilmesi halinde dosyanın görevli ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 14/01/2022
Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.