Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/642 E. 2021/646 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2021/642 Esas
KARAR NO : 2021/646
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 08/11/2021
KARAR TARİHİ : 26/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan davanın dosya üzerinden yapılan yargılamasının sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı idare tarafından, hazine adına kayıtlı olan; … parsel sayılı taşınmazların “satış”, 942 parsel numaralı taşınmazın ve ona bitişik deniz yüzeyi, kıyı, dolgu ve mendirek alanının “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi kapsamında açılan ihalenin davacı şirketlere bırakıldığını ve takiben 09.11.2016 tarihli “Satış Sözleşmesi” ile aynı tarihli “Gökçebel Yat Limanı Sahası İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi” imzalandığını, ihale bedeli olan 461.988.000-TL’nin bir kısmının nakit ödendiği, kalan kısmı için ise dört farklı banka teminat mektubu verildiğini; ne var ki yat limanı sahasında inşa edilmesi planlanan yat limanı, otel, ticari ve sair üniteler için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından izin verilmediğini, sözleşme sonrasında ortaya çıkan bu hukuki engelin davalı idareye bildirilmesine rağmen bir sonuç alınamadığını, ihale şartnamesi tanıtım broşürlerinde ihale konusu taşınmazda yat limanı işletilebileceğinin açık bir şekilde belirtildiğini, bu nedenle taşınmazların ayıplı olduğunu ve bu ayıp nedeniyle satış konusu taşınmazlarda değer kaybı olduğu gibi, yat limanı sahası olarak öngörülen yerin kullanılamaması sebebiyle de müvekkilinin kazanç kaybına neden olduğunu bildirerek; öncelikle davalı idareye verilen teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ayıp nedeniyle ihale konusu taşınmazlarda oluşan değer kaybının tespiti ile satış bedelinden düşürülmesini, mümkün olmazsa sözleşmenin bedel ve ödeme tarihleri yönünden uyarlanmasını, taşınmazların bugüne kadar kullanılamaması ve yat limanı sahasında yat limanı ve otel yapılamaması sebebiyle oluşan kar kaybının tespiti ile davalıya ödenecek taksit tutarlarından takas mahsubunu, mümkün olmazsa davalıdan tahsilini, alacağa en yüksek oranda faiz işletilmesini talep ve dava etmiştir.
Usul ekonomisi gözetilerek, davalı yana tebligat çıkarılmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkemenin görevli olması Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 114/1-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK 1. md.) “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” (HMK 115. md.).
HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmekte olup görev yönünden bu incelemenin en erken değil, en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.
Konuya ilişkin HMK 138. maddenin Kanun gerekçesi şöyledir: “Usule ilişkin hususlar, şeklî nitelik taşıdıklarından yargılamanın başında, dosya üzerinden de incelenerek karara bağlanabilir. Ancak, mahkeme, kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunu da tahkikat aşamasında değil, ön inceleme oturumunda yapacaktır. Böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili sorunların, en geç tahkikat başlamadan, ön inceleme duruşması sonunda karara bağlanması amaçlanmıştır.” Bu gerekçe ile de her aşamada görev hususunun incelenebileceğine açıklık getirilmiştir. Son tahlilde kanunda açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden henüz taraflara tebliğ yapılmadan tensip aşamasında dahi mahkemenin görevsiz olması halinde usulden red kararı verilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce re’sen incelenir.
Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir.
Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
Davacı şirketler tacir sıfatını haiz ise de, davalı idare kamu tüzel kişisi olup kuruluş kanununda özel hukuk hükümlerine göre yönetildiğine veya ticari şekilde işletildiğine dair bir hüküm de bulunmadığından, tacir sıfatını haiz değildir. Dava konusu uyuşmazlık ise, davalı idare tarafından alınan özelleştirme kararı çerçevesinde yapılıp davacı şirkete bırakılan ihaleye konu beş farklı parselde yer alan gayrimenkullerin mülkiyetinin davacıya devrinin ve bu parsellere komşu bir diğer parselde yer alan yat limanı sahasının işletme hakkının belirli süreli olarak davacıya verilmesine ilişkin sözleşmelerden kaynaklanmaktadır. Gayrimenkul satış sözleşmesinin 6102 sayılı TTK’nın mutlak ticari davaları düzenleyen 4. maddesinde öngörülen uyuşmazlıklardan olmadığına şüphe bulunmamaktadır. Liman sahası işletme hakkının devir sözleşmesi yönünden konuya bakıldığında ise, Ankara BAM 21. Hukuk Dairesi’nin, benzer nitelikteki bir liman işletme hakkı devir sözleşmesinin 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinin “c” bendinde yapılan atıf ile 6098 sayılı TBK’nın 202. ve 203. maddesi kapsamında mutlak ticari dava olduğuna yönelik 13.12.2018 tarih, 2018-2280/1370 sayılı bir ilamı bulunmakla birlikte, davaya konu “yat limanı sahası işletme hakkı devir sözleşmesi”, yat limanı sahası olarak belirlenen ve mülkiyet hakkının davacıya devri öngörülmeyen sözleşme konusu parselde yer alan arsa ile bu parselin ön kısmında bulunan kara ve deniz alanında davacı şirkete yat limanı, otel gibi yapı ve tesisler yaparak bu yapı ve tesisler üzerinde mülkiyet hakkı doğurmaksızın belirli süreli olarak işletme hakkı tesis edilmesini konu edinmekte olup mezkur sözleşme, bir malvarlığının veya bir işletmenin aktif ve pasifleri ile birlikte devrini konu edinmemekte olup uyuşmazlığın TBK’nın 202. ve 203. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ile huzurdaki davanın TTK’nın 4.c bendi kapsamında mutlak ticari dava olduğunun kabulü ve dolayısıyla sözü edilen istinaf mahkemesi ilamının dava konusu uyuşmazlığa emsal alınması mümkün gözükmemektedir.
Sonuç olarak; davanın tarafları tacir niteliğini haiz olmadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün görülmediğinden, davanın görev yönünden usulden reddi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniye dava dilekçesinin HMK 114/1-c,115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-HMK 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal 2 haftalık sürede talep edilmesi halinde dosyanın görevli ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-Süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek yargılama giderlerinin hüküm altına alınmasına,
Dair esas hüküm ile birlikte tebliğden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere karar verildi. 26/11/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı