Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/637 E. 2022/35 K. 21.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/637 Esas
KARAR NO : 2022/35

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2019
KARAR TARİHİ : 21/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasında mahkememizce verilen 2019/597 Esas, 2019/1019 Karar sayılı ilamının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 14.10.2021 tarih,2021/589 Esas, 2021/1588 Karar sayılı ilamı ile kaldırılması sonrasında yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22/12/2003 tarihli taraflar arasındaki ham petrol alım-satım anlaşması uyarınca İstanbul Ticaret Odası Tahkim Heyetinin yetkilendirildiğini, bu nedenle açılacak davalarda dava şartı olarak arabulucuya başvurma zorunluluğu bulunmadığını, ancak dava konusu uyuşmazlığın esasının anayasaya aykırılık itirazı içermesi nedeniyle konunun tahkim usulü ile çözülmesinin de mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşme 8. maddesinde fiyat düzenlenirken Petrol Piyasası Kanunun 10. maddesine atıf yapıldığını ve kanundaki değişikliklerin sözleşmeye aynen yansıtılacağının belirtildiğini, bunun kanundan kaynaklı bir zorunluluk olarak sözleşmeye eklendiğini, ancak kanunda değişiklik yapıldığını, fiyat hesaplanmasına yönelik sözleşmedeki menfaat dengesinin temelden sarsıldığını, rafinerici lisans sahibi şirketlerin yurtdışından aldıkları ham petrole göre oldukça pahalı hale gelen yerli ham petrol kaynaklı olarak oluşan ek maliyetin herhangi bir şekilde alt pazardaki alıcıya yansıtılamadığını, bu nedenle kanunun 10. maddesinde ham petrol fiyatında ön görülen yerli üreticiyi destekleme gayesinde tüm yükün rafinerici şirketler üzerinde kalmasına sebep olacak şekilde orantısız hükümler içerdiğini, davacının ithal ettiği ham petrolü satıcı taraflar ile sözleşme serbestisi çerçevesinde yaptığı sözleşmedeki koşullara göre aldığını, yerli ham petrol alım satım sözleşmesinde alıcı tarafından rafinerici şirketler bulunurken satıcı tarafından özel hukuk hükümlerine göre işleyen TPK 21 maddesi uyarınca ruhsat verilen ve sicile kaydedilen şirketlerin bubunduğunu, bu durumda davacının konunun 10. maddesinden kaynaklı olarak mevcut durum itibari ile 11 şirket ile yaptığı sözleşmeler uyarnıca ham petrol alımı yaptığını, bu şirketlerin bir kısmının yerli sermayeli şirketler olduğunu, önemli bir kısmının ise yabancı sermayeli şirketler olduğunu, ham petrol üreten şirketlerin piyasa koşullarına göre serbestçe davranma hakkına sahipken TPK 10. maddesi göre rafineri lisansı sahibi şirketlerin eşit olmayan bir şekilde sözleşme yapmaya zorunlu tutulduğunu, alım zorunluluğu getirilen rafinericilere uygulanan yerli ham petrol fiyatının yüksek olduğunu, bu nedenle ihraç edilemediğini, bu durumun anayasaya aykırı olduğunu, davacının 2006 yılında özelleştirildiğini, özelleştirme yapıldığında şirketi satın alanların uygulanmakta olan yerli ham petrol sözleşmelerini o günün koşullarında kabul ettiklerini, ancak son dönemde yapılan değişikliklerin özelleştirmede var olan şartları esaslı biçimde değiştirildiğini ve hukukun öngörülebilirlik ilkesini ciddi biçimde zedelediğini belirterek, kanun değişikliğinin Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurularak ilgili maddelerin iptalinin istenilmesine ve kanun değişikliği nedeniyle fazladan ödemek zorunda kaldıkları şimdilik 10.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP; taraflar arasında imzalanan tedarik anlaşmasında, anlaşmadan kaynaklanan her türle hak ve talebi ve ihtilafın tahkim yolu ile çözüleceğinin belirtildiğini, anlaşmada tahkim şartı bulunmasına rağmen asliye ticaret mahkemesinde dava açılmasının hukuka aykırı olduğunu, ülkemizde üretilen ham petrolün piyasa fiyatına ilişkin tarih ve yasal süreç göz önüne alındığında davacı tarafından ileri sürülen iddiaların hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını, yerli ham petrol üreticisinin mağduriyetini engellemek ve ham petrol arama üretim sektörüne yatırımı teşvik edilmesi sureti ile ülke ekonomisinin petrol arz güvenliğini sağlamaya yönelik olarak kullanılan piyasa fiyatından daha düşük piyasa fiyatı ile ham petrolü satmaya başladığını, varil başına 3- 4 USD zarara uğradığını1954 yılından beri Petrol Kanunu ile verilen piyasa fiyatı teminatı mekanizması ham petrolü satın alan rafinericilere ek menfaat sağlayacak şekilde bozulduğunu, bu düzenleme ile yerli ham petrol üreticisinin oluşan serbest piyasa fiyatının altında satış yapmak zorunda kaldıklarını, 2003 yılında piyasa fiyatına ilişkin yasal düzenlemenin yerli ham petrol üretimi ve yatırımına büyük zarar verildiğinin görülmesi üzerine kanun koyucu tarafından yeni düzenlemelerin yapıldığını, rafinericililere haksız ek menfaat sağlayan yasal düzenlemeye son verildiğini, 28 Şubat 2019 tarihinde yürürlüğe giren 7164 sayılı kanun maddesinin Anayasaya aykırılık iddiasının gerek ülkemizin 1954 yılından bu tarafa yerli ham petrolün aranması ve üretimine ilişkin yasal düzenlemelerde gerekse ulusal ve uluslararası uygulamalarda karşılığının bulunmadığını, davacının 2003 yılından itibaren yerli ham petrol üreticisi aleyhine ve kendi lehine yapılan piyasa fiyatı ayarlamasına geri dönmek istediğini, yapılan yasal düzenlemeler ile yerli ham petrol üreticisinin 1954 den 2003 yılına kadar yararlandığı kazanılmış hakkına tekrar kavuştuğunu, arama ve üretim sektöründe hukuki güvenlik ve istikrarın tekrar sağlandığını, davacının iş bu davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığını anayasaya aykırılık iddiasının mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

DELİLLER ve GEREKÇE;
Dava fazla ödemeye dayalı istirdatın tahsiline yöneliktir.
Mahkememizce verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine istinaf davasını inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 14.10.2021 tarih, 2021/589 Esas, 2021/1588 Karar sayılı ilamı ile;
“… Yerli Ham Petrol Tedarik Anlaşmasının 22 Aralık 2003 tarihinde akdedildiği ve sözleşmenin İlgili Kanun ve Yargılama Yeri başlıklı 11.maddesinde ”Bu anlaşmanın tabi olacağı yasa Türkiye yasalarıdır ve Türkiye yasaları da bu Anlaşma’nın yorumlanmasında ve bu anlaşmadan kaynaklanan veya bu anlaşma ile bağlantılı olan tüm hak ve taleplerin veya ihtilafların (ister sözleşme, ister haksız fiil ister bir başka hukuki doktrinden kaynaklansın) çözüme kavuşturulmasında kullanılacaktır. Müzakere yoluyla çözülemeyen her türlü hak talebi veya ihtilaf, bu anlaşmanın varlığı, geçerliliği veya feshiyle ilgili her tür soru da dahil olmak üzere bu anlaşma ile bağlantılı olan veya bu anlaşmadan kaynaklanan her tür ihtilaf İstanbul Ticaret Odası Tahkim Kurulu’na götürülecek ve bu tahkim kurulunun kuralları çerçevesinde nihai olarak tahkim yoluyla çözümlenecek olup bu kuralların da bu madde 11.1’e atıfta bulunularak bu anlaşmanın bir parçası olduğu addedilmektedir….Tahkim yeri İstanbul olacaktır (…)” düzenlemesi yer almaktadır.
Dava şartları HMK’nin 114.maddesinde sayılmış olup, tahkim şartı sayılanlar arasında yer almamaktadır.
Diğer taraftan HMK’nin 116.maddesinde ilk itiraz olarak ileri sürülebilecek hususlar belirtilmiş olup buna göre; “a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı.c) (Mülga:22/7/2020-7251/8 md.)” olarak belirtilmiş olup tahkim şartı ilk itirazlardandır.
İleri sürülmesi ve incelenmesinin hangi usulle olduğu da HMK’nin 117.maddesinde belirtilmiş olup, ilk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır, aksi hâlde dinlenemez. İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir. İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 11. maddesinde bir tahkim yolunun kararlaştırıldığı, Yargıtayın yerleşik içtihatları gereğince hem tahkim şartının açık ve kesin olma özelliğinin bulunması hem de HMK’nin 407 vd. maddelerinde düzenlenen hakem seçimi gibi tahkim koşullarına uygun olması nazara alındığında tahkim şartı bulunduğu doğrudur.Ne var ki tahkim şartı süresi içerisinde tahkim ilk itirazında bulunulması halinde mahkemece değerlendirilerek davanın usulden reddine karar verilmesi söz konusu olur.
Somut olayda davalıya tebligat yapılmadığı gibi mahkemece tahkim şartının resen gözetilmesi gereken dava şartı olarak değerlendirilerek davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Öyle ise mahkemece, davalı tarafa dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesi, davalı tarafın davaya cevap vermesi halinde savunmaları da gözetilerek bir karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1-a-4.maddesi uyarınca kararın kaldırılarak davanın yeniden görülmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir…” şeklindeki ilam ile mahkememiz kararının kaldırılarak gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce yeniden yapılan yargılamada davalı vekiline dava dilekçesinin tebliği sonrasında süresinde sunulan cevap dilekçesinde taraflar arasındaki 22.12.2003 tarihli sözleşmede tahkim şartının yer aldığı ilk itirazında bulunduğu, taraflar arasındaki 22.12.2003 tarihli sözleşmenin 11. Maddesinde; “… Müzakere yolu ile çözülemeyen her türlü hak talebi veya ihtilaf bu anlaşmanın varlığı geçerliliği veya feshiyle ilgili her türlü sorun dahil olmak üzere bu anlaşma ile bağlantılı olan veya bu anlaşmadan kaynaklanan her türlü ihtilaf İstanbul Ticaret Odası Tahkim Kurulu’na götürülecek ve bu Tahkim Kurulu’nun kararları çerçevesinde nihai olarak tahkim yolu ile çözümlenecek olup, bu kurallarında bu madde 11.1’e atıfta bulunularak bu anlaşmanın bir parçası olduğu addedilmektedir…” şeklinde tahkim şartının bulunduğu anlaşıldığından mahkememizce davanın tahkim ilk itirazı nedeniyle usulden reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin tahkim ilk itirazının kabulü ile davanın HMK 413, HMK 116/1-b maddeleri gereğince usulden reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan toplam 170,78 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 90,08 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Talep halinde davacının ve davalının artan avansının iadesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 21/01/2022

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.