Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/620 E. 2022/590 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/620 Esas – 2022/590
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/620 Esas
KARAR NO : 2022/590
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 30/03/2015
KARAR TARİHİ : 05/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/08/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.03.2014 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın müvekkiline çarpması sonucu kazanın meydana geldiğini, kaza neticesi müvekkilinin kısmi kalıcı şekilde iş göremez kaldığını, maddi ve manevi zarar gördüğünü, kazada davalı … Sigorta’ya sigortalı … plakalı araç sürücüsünün kusurlu ve sorumlu olduğunu, kaza neticesi sigorta şirketinin 17.02.2015 tarihinde 7.352,00 TL ödeme yaptığını, kendilerine ibraname imzalatıldığını,ancak ibranameye değer verilmemesi gerektiğini, bu nedenlerle davalı sigortacıdan ZMSS kapsamında daimi maluliyet tazminatı kapsamında şimdilik 100 TL’nin sigortacının önceki ödeme tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüd faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalıya kaza nedeniyle tazminat ödemesi yapıldığını, ödeme ile ibranın gerçekleştiğini, müvekkili şirket sorumluluğunun kalmadığını, ibraname ile hükmedilebilir tazminat arasında fazla farkın olmaması halinde ibranamenin geçersizliğinden söz edilemeyeceğini, sorumluluklarının sigortanın kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sakatlığın Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden alınacak rapor ile belirlenmesini, hesap konusunda bilirkişinin aktüer siciline kayıtlı olmasının gerektiğini,17.02.2015 ödeme tarihindeki verilerin dikkate alınarak gerektiğinde ödeme yönünden güncelleme yapılmasını ve hükmolunacak meblağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceğini, müterafik kusurun araştırılmasını ve yapılan ödeme nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.03.2014 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın müvekkilime çarpması sonucunda meydana gelen kazada sakatlanarak kısmi kalıcı şekilde iş göremez kaldığını, bu nedenle gerek maddi gerekse manevi zarara uğradığını, kazada … plakalı davalı sigortacıya sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, ZMSS poliçesine dayalı limit dahilinde maluliyetine istinaden geçici iş göremezlik için 5,00 TL, tedavi gideri için 3,00 TL, bakım gideri için 3,00 TL olmak üzere şimdilik 10, TL tazminatın tahsili ve bu dosyanın Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı sigorta bu dava dosyasında yanıt vermeden mahkemesince 20.07.2016 tarih ve 2016/635 sayılı karar ile dosya üzerinden yapılan inceleme neticesi mahkememizin eldeki dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmiş, davalı vekili bu dava dosyasıyla ilgili olarak ayrıca yazılı bir beyanda bulunmamış, dava dosyaları kapsamında bilirkişi raporlarına beyanlarını ve itirazlarını bildirerek davayı takip etmiş ve davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Asıl davada dava; zorunlu mali sorumluluk poliçesi kapsamında davacının sürekli işgöremezliği nedeniyle tazminat istemine, birleşen davada ise, geçici işgöremezlik, tedavi gideri ve bakıcı gideri maddi zararlarının tazmini isteğine ilişkindir.
Davalı sigortacı tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile teminat altına alınan … plaka sayılı aracın yaya davacıya çarpmasıyla meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, kusur oranı, maluliyet ve zarar miktarı konusunda toplanmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adlî Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 19.11.2015 tarihli raporuna göre, davacının kaza nedeniyle vücut genel çalışma gücünden % 36 nispetinde kaybettiği ve oniki ay süreyle iş göremez kaldığı, 2 ay süre ile de bakıcı ihtiyaç süresine ihtiyaç duyulacağı belirlenmiş olup, rapor SGK Sağlık İşlemleri Tüzüğü esaslarına göre hazırlandığından ve önceki tıbbî belgelerle uyumlu olduğundan karara esas alınmıştır.
Davacının kaybının, maddî miktarının belirlenmesi amacıyla alınan 25.06.2016 günlü nörolog, kusur ve hesap bilirkişi raporunda özetle; “…trafik kazası tespit tutanağı ve araç sürücüsü ile yaya davacının dosyadaki bilgi ve kanıtlar çerçevesinde yapılan incelenmesi neticesi, yaya davacının olayın meydana gelmesinde kusursuz bulunduğu” şeklindeki görüşü mahkememizce de dosyaya ve oluşa uygun bulunmakla benimsenmiş ve sonraki hesaplamalarda dikkate alınmıştır.
Davacının rücuya tabi alacak yönünden ödentisinin olmadığı bildirilmiştir.
Davacı vekili, gelirin asgari ücret üzerinden hesaplanmasını talep etmiştir.
Mahkememizce 02/03/2018 tarihinde … ve 2018/41 sayılı karar ile verilen hükmün davacı vekilince istinaf kanun yoluna konu edilmesi üzerine Ankara BAM 26. HD’nin 19/09/2019 tarih ve 2018/1236 Esas, 2019/1464 sayılı kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama neticesinde verilen 06/04/2021 tarih ve 2019/533 Esas, 2021/258 Karar sayılı karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Ankara BAM 26. HD.’nin 07/10/2021 tarih ve 2021/1349 Esas, 2021/1674 Karar sayılı ilamı ile özetle; “Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü,… Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010”adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90.maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve % 1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda progressif rant formülü kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; PMF 1931 Yaşam Tablosu tatbik edilmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kaldırma nedenine göre diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz kararı kaldırıldığından dosya yeniden ele alınmış, kaldırma kararı gereğince hesaplama yapılması amacıyla dosya yeniden aktüer hesap bilirkişisine tevdi edilmiştir.
Kaldırma ilamı sonrasında alınan 15/04/2022 tarihli ek bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ile progresif rant sistemi esas alınarak yapılan hesaplama neticesinde özetle; “a) Davacının 24/03/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle talep edebileceği; 1- Geçici iş göremezlik tazminatının 10.881,89 TL, 2-Daimi iş göremezlik tazminatının 257.779,71 TL, 3-Geçici bakıcı gideri tazminatının 2.142,00 TL olarak hesaplandığı, b) Tedavi giderleri yönünden dosya içerisinde bulunan Dr. Talat Yurtman imzalı 19/02/2020 tarihli raporda davacının bu kalem zararının 1.250,00 TL olacağı raporlandığı, c) Davacının bakiye zararının poliçe limitini aştığı, bakiye poliçe limitinin 260.648,00 TL olduğu…” yönünde kanaat bildirilmiştir. Mezkur ek raporun Yargıtay içtihatlarında öngörülen kriterlere ve kaldırma kararının gereklerine uygun olduğu, gerekçeli ve denetime elverişli bulunduğu anlaşılmakla hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Sonuç olarak; Ankara BAM 26. HD.’nin 07/10/2021 tarih ve 2021/1349 Esas, 2021/1674 Karar sayılı ilamı kapsamında yapılan ek tahkikat sonucunda, tüm dosya kapsamı, kayıt ve belgeler ile alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; 24/03/2014 tarihinde davalıya sigortalı aracın yaya olan davacıya çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralandığı, kaldırma ilamı sonrasında alınan 15/04/2022 tarihli ek bilirkişi raporunun da denetime elverişli ve hükme esas alınabilir olduğu kabul edilmek suretiyle davacının raporda tespit edildiği şekli ile 10.881,89 TL geçici, 257.779,71 TL daimi iş göremezlik, 2.142,00 TL geçici bakıcı gideri ile 1.250,00 TL tedavi gideri zararının bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmış; davacı vekilince de 23/04/2022 tarihli dilekçesi ile, 15/04/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre geçici iş göremezlik alacağı 10.881,89 TL, daimi iş göremezlik alacağı 257.779,71 TL, bakıcı gideri alacağı 2.142,00 TL, tedavi gideri 1.250,00 TL olarak talebini arttırdığını belirterek talepte bulunmuştur. Ne var ki; 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. Maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkânsız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107. maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK 176 ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir. Bunun yanında 7251 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile HMK’nın 177. maddesine eklenen 2. fıkrada, bozma veya kaldırma kararından sonra da kural olarak ıslah yapma imkanı verilmiş ise de hükmün gerekçesinde de açıkça ifade edildiği üzere bu hüküm, tarafların aynı davada ancak bir kez davasını ıslah edebileceği kuralını değiştirmemektedir. Somut olayda, dava tarihi 30/03/2015 olup, dava tarihinde yürürlükte olan HMK’ya göre belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Davacı vekili, 01/07/2016 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini 71.817,77 TL’ye çıkartmış, 18/10/2017 tarihli dilekçesi ile geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının 82.793,40 TL, bakıcı giderinin, 2.142,00 TL olarak ıslah edildiğini belirterek talepte bulunmuştur. Mahkememizce verilen 06/02/2018 tarih ve … Esas, 2018/41 Karar sayılı kararın Ankara BAM 26. HD.’nin 19/09/2019 tarih ve 2018/1236 Esas, 2019/1464 Karar sayılı ilamı ile kaldırılması üzerine yapılan yargılama neticesinde alınan 16/03/2021 tarihli bilirkişi raporunu takiben sunduğu 19/03/2021 tarihli dilekçesi ile de geçici iş göremezlik alacağı 10.881,89 TL, daimi iş göremezlik alacağı 138.422,94 TL, bakıcı gideri alacağı 2.142,00 TL, tedavi gideri 1.250,00 TL olarak talebini arttırdığını belirterek davacı vekili talepte bulunmuştur. Takiben mahkememizce verilen, 06/04/2021 tarih ve 2019/533 Esas, 2021/258 Karar sayılı kararın Ankara BAM 26. HD.’nin 07/10/2021 tarih ve 2021/1349 Esas, 2021/1674 Karar sayılı ilamı ile kaldırılması üzerine yapılan yargılamada alınan 15/04/2022 tarihli bilirkişi raporu üzere ise davacı vekili bu kez, 23/04/2022 tarihli dilekçesi ile, geçici iş göremezlik alacağı 10.881,89 TL, daimi iş göremezlik alacağı 257.779,71 TL, bakıcı gideri alacağı 2.142,00 TL, tedavi gideri 1.250,00 TL olarak talebini arttırdığını belirterek talepte bulunmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi, belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107. maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK 176 ve devamı maddelerine göre bir kez de ıslah edebilir. Bu bağlamda kural olarak, Ankara BAM 26. HD.’nin 19/09/2019 tarih ve 2018/1236 Esas, 2019/1464 Karar sayılı kaldırma ilamı da göz önüne alındığında davacı vekilinin 01/07/2016 tarihli dilekçesinin talep arttırım, 18/10/2017 tarihli dilekçesinin de ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi gerekir ise de mahkememizin 06/04/2021 tarih ve 2019/533 Esas, 2021/258 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin 19/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi nazara alınarak verilen hükmün bu yönüyle davalı tarafından açıkça istinaf konusu edilmediği, Ankara BAM 26. HD.’nin 07/10/2021 tarih ve 2021/1349 Esas, 2021/1674 Karar sayılı ilamında da kaldırma sebebi yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda davacı lehine doğan usulü kazanılmış hak gözetilerek, ancak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı vekilinin 23/04/2021 tarihli ıslah dilekçesi kabul edilmeksizin, yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davanın kabulü ile; 138.422,94 TL sürekli iş göremezlik zararının 17/02/2015 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, birleşen davanın kabulü ile; 10.881,89 TL geçici iş göremezlik zararı ile 2.142,00 TL bakıcı gideri ve 1. 250,00 TL tedavi giderinin 17/02/2015 temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir (Emsal: Ankara BAM 26. HD’nin, 27/05/2022 tarih ve 2021/1694 Esas, 2022/1407 Karar sayılı ilamı).
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl davanın kabulü ile; 138.422,94 TL sürekli iş göremezlik zararının 17/02/2015 temerrüt tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Birleşen davanın kabulü ile; 10.881,89 TL geçici iş göremezlik zararı ile 2.142,00 TL bakıcı gideri ve 1. 250,00 TL tedavi giderinin 17/02/2015 temerrüt tarihinden işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3- Asıl davada alınması gereken 9.455,67 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL ve ıslah harcı 526,35 TL mahsubu bakiye 8.901,62‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4- Birleşen davada alınması gereken 743,34 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL ve ıslah harcı 289,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 714,14 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Asıl davada davacı tarafından başlangıçta yatırılan 27,70 TL başvurma harcı, 27,70 TL peşin ve 526,35 TL toplam ıslah harç olmak üzere toplam 581,75‬ TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan 408,00 TL ıslah harcının davacıya iadesine,
7-Birleşen davada davacı tarafından başlangıçta yatırılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 TL peşin harç ve 289,00 TL ıslah olmak üzere toplam 347,4‬0 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Asıl ve birleşen davada davacı tarafından yapılan 448,5 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.048,5‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9- Asıl davada davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar yönünden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 17.100,18 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Birleşen davada davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar yönünden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
12-Sarfedilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,

Dair tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 05/07/2022