Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/578 E. 2022/872 K. 09.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/578 Esas – 2022/872

T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARARIDIR

ESAS NO : 2021/578 Esas
KARAR NO : 2022/872
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/10/2021
KARAR TARİHİ : 09/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02.01.2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 15.03.2020 günü saat 21.00 sıralarında babası … ile birlikte ikametgahına dönmekte iken, Çiğdem Mahallesi 1589. Sokak üzerinde plakasını göremedikleri kırmızı renkli … Marka aracın davacıya çarpması sonucu yaralamalı kaza meydana geldiğini, Olay anında yağmur yağdığı ve hava da karanlık olduğu için ne davacının ne de babasının çarpıp kaçan aracın plakasını göremediklerini, kaza sonucunda davacının ağır şekilde yaralandığını, günlerce hastanede yattığını, İş göremez durumuna düştüğünü ciddi anlamda vücudunda kalıtsal hasarlar oluştuğunu, kaza sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda faili meçhul sanık hakkında … soruşturma numaralı soruşturma dosyası açılmış olup şüpheli tespit edilemediğinden Daim Arama Kararı verildiğini, Kazanın meydana geldiği 15.03.2020 tarihinde plakası tespit edilemeyen araçtan davalının sorumlu olduğunu, kaza sonrasında 01/03/2021 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu belirterek şimdilik davacı için 100 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusuru oranında tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 sayılı yasa ile birlikte trafik kazalarından kaynaklanan zararların giderilmesi için dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru zorunluluğu getirildiğini, 15.03.2020 tarihinde meydana geldiği iddia edilen trafik kazası ile ilgili olarak İbrahim … tarafından yazılı başvuru dilekçesi davalıya tebliğ edilmediğini, yine davacı İbrahim …’ın yaralanmasına neden olduğu öne sürülen kaza ile ilgili olarak kaza günü ve sonrasında düzenlenmiş bir tutanak bulunmadığını, meydana geldiği iddia edilen kazada plakası tespit edilemeyen bir aracın varlığı şüpheden uzak ve kesin olarak ispat edilemediğini, bu durumda davalının sorumluluğu da doğmadığını, davacının iddialarını kabul etmemekle birlikte, davalının sorumluluğu kaza tarihindeki poliçe limiti dahilinde Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi bulunmayan/olay yerini terk eden araç sürücüsünün kusur oranı ve gerçek zarar ile sınırlı olduğunu, meydana gelen kaza ile davacının gerçek zararı arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, davacının müterafik kusurunun olmadığı, ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından zarar görene gelir bağlanıp bağlanılmadığının belirlenmesi gerektiğini, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğu ancak Sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve davalının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesinden kaynaklanan sorumluluklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava haksız fiilden kaynaklanan tazminat talebine yöneliktir.
Davacı 15.03.2020 tarihinde davacıya plakası tespit edilemeyen araç tarafından çarpılması neticesinde malul kaldığını beyanla davalı Güvence Hesabı’ndan sürekli, geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
24.12.2021 tarihli davacı vekilinin hazır bulunduğu ön inceleme celsesinde, davacı asılın maluliyet raporunun düzenlenebilmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevkine karar verilmiş, davacı vekilince 11.02.2022 e-imza tarihli dilekçe ile davacının Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na sevki ile elden takipli sevk yazısının verilmesi talep edilmiş, ancak Ankara Adli Tıp Kurumu bünyesinde İhtisas Kurulu bulunmadığı için rapor alınamamış, 04.03.2022 tarihli celsede ise davacı vekiline ikametine en yakın Adli Tıp Kürsüsü bulunan sağlık kurumuna davacının sevkinin sağlanması için süre verilmiş, davacı vekilince adli tıp kürsüsü bulunmayan Ankara 29 Mayıs Devlet Hastanesi’ne davacının sevkini talep etmiş, 27.05.2022 tarihli celsede davacı vekiline kesin süre ihtarlı ve aksi durumda maluliyet raporuna ilişkin olarak delilden vazgeçilmiş sayılacağına ilişkin ihtarda bulunulmuş, davacı vekilince 30.05.2022 tarihli dilekçe ile müvekkilinin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne mahkememizce sevki talepli dilekçe sunulmuş ancak yine davacı asılın sevk edilmediği anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin kararında da 2021/244 Esas, 2021/1372 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “…Hemen belirtilmelidir ki, Türk yargı sistemine göre, hukuk yargılamasında hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da hâkim, tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur. (Mülga HUMK m.72, 74, 75; HMK m. 24, 25, 26) Kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında hakimin re’sen yargılamayı sürdürmesi olanaklı olmadığından ve tarafların davayı hazırlama ve takip etmeleri gerektiğinden hakimin davacının yapmadığı bir işlemi kendiliğinden ikmal etmesi olanaklı değildir (davanın taraflarca hazırlanması ilkesi).
Az önce açıklanan genel kuraldan ayrık olarak, kanunlarımızda hâkimin re’sen araştırma yapabileceği hallere de yer verilmiştir. Bu gibi hallerde olayın özelliğine göre hakim, incelemelerin gerektirdiği masrafların taraflarca ödenmemesi halinde sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere, Hazineden karşılanmak suretiyle gereğini yerine getirir. (Res’en araştırma kuralı, Mülga HUMK m.415; HMK m. 325)…Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için konulmuş süreler ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır… Mahkemeler için öngörülen sürelerin, taraflar için öngörülen sürelerden farkı; sürenin geçirilmiş olmasının, o sürede yapılması öngörülen işlemin yapılma olanağını ortadan kaldırmamasıdır…Eş söyleyişle hakim, gecikmeli de olsa süreye bağlanmış olan işlemi yapabilir. Dolayısıyla, gecikmeli de olsa yapılan işlem, oluşturulan karar hukuken geçerlidir ve süresinde yapılmış gibi hukuki sonuç doğurur…Gerçekten; bir uyuşmazlık mahkemeye taşınmış olmakla, kamu alanına, toplumun da çıkarını ilgilendiren bir platforma aktarılmış olmaktadır. Bu nedenle bir davanın makul sürede sona erdirilmesinde en az taraflar kadar toplumun da yararı vardır…Şu halde, süreye ilişkin normların kabulüyle medeni usul hukukunda gerçekleştirilmek istenen amaçlar; adaletin bir an önce sağlanması, keyfiliğin önlenmesi, mahkemenin aynı işle uzun süre meşgul olmasının, başka ifadeyle diğer dava ve işlere yeterince zaman ayıramaz duruma düşürülmesinin önlenmesi; uluslar üstü ve ulusal nitelikteki emredici normlar uyarınca davanın makul sürede sonuçlandırılmasının sağlanması, yargılamanın belli bir düzen ve kestirilebilir bir zamansallıkla yürütülmesi, başka bir anlatımla yargılamanın adil şekilde yapılmasının sağlanması olarak özetlenebilir.
Sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler, kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır: Kanunda belirtilen süreler, kanun tarafından öngörülmüş sürelerdir. Cevap süresi, temyiz süresi gibi. Bu süreler kesindir ve bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise, kural olarak kesin değildir (KURU, Baki, Prof. Dr.; ARSLAN, Ramazan, Prof. Dr.; YILMAZ, Ejder, Prof. Dr.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749). Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir. Hakim, tayin ettiği sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.163).
Somut olayın incelenmesinde; mahkememizce davacı vekiline davacı asılın maluliyet raporu alınabilmesi için kesin süre verilmesine rağmen sevkinin sağlanmadığı, davanın taraflarca hazırlama ilkesi gereğince kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında mahkememizce re’sen yargılamanın sürdürülerek davacı asılın resen hastaneye sevkinin olanaklı olmadığı ve verilen kesin sürenin davalı açısından da kazanılmış hak teşkil edeceği kanaatiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 2,40 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.360,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair e-duruşma sistemi üzerinden davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 09/12/2022