Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/572 Esas
KARAR NO : 2023/47
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/10/2021
KARAR TARİHİ : 24/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine mal/ malzeme alım faturalarına istinaden Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2021/10230 Esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından 27/08/2021 tarihinde itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, borçlunun yaptığı itirazın her türlü hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, takibi sürüncemede bıraktığını, davalı tarafından icra takibi ve dava konusu olan 23.863,07 TL’nin ödenmediğini belirterek, davalı şirketin itirazının iptali ve takibinin devamına, davalı aleyhine %20 ‘den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatı ödemesine mahkum edilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibi ve dava dilekçesinde yer verdiği 05/11/2020-26/01/2021 tarihleri arasındaki fatura içeriklerini hediye ettiğini, ilk üç aylık fatura tutarı olan 19.068,54 TL ‘yı isteme ve tahsil etme hakkına ve yetkisine sahip olmadığını, bu alışveriş nedeniyle 4.794,53 TL borcunun bulunduğunu, başka da borcunun bulunmadığını, bunun dışında istenen alacak tutarının ve işlemi faizi ile diğer istenen alacakları kabul etmediğini, zira davacı şirketin sahibi … isimli kişinin müvekkilinin akrabası …’ya “Ablam iki üç ay ne ihtiyacın olursa bana söyle dükkan hediyesi olarak yollıcam… Aklına birşey gelmesin… Mal isteyebilir miyiz diye… Abla… Allah gönlüne göre versin…” şeklinde mesaj gönderdiğini, bunun üzerine alış veriş yapıldığını, şirket yetkilisinin isticvabını, …’nın da tanık olarak dinlenmesini istediklerini belirterek, davanın müddeabihinin 19.068,54 TL’lik kısmının reddini, kötü niyetle istenen bu tutarının %20’den az olmamak üzere haksız icra takibi nedeniyle tazminata hükmedilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Mahkememizce taraflarca dayanılan deliller dosyaya kazandırılmış, davanın dayanağı olan Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2021/10230 sayılı takip dosyası celp edilmiş, uyuşmazlık dönemine ilişkin BA/BS formları celp edilmiş, dosya mahkememizce mali müşavir bilirkişiye tevdi edilerek taraflarca sunulan ticari defter ve kayıtlar ile tüm dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Davaya konu Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2021/10230 sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine fatura alacağı dolayısıyla 19/08/2021 tarihinde icra takibi başlatıldığı, takibin ise davalının itirazı üzerine durduğu ve süresinde eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 01/06/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından davalı adına 2020 yılında 12 adet ve toplam 16.484,44 TL , 2021 yılında 7 adet ve toplam 7.378,63 TL olmak üzere 23.863,07 TL tutarında e-arşiv faturası tanzim edildiği, davacı şirket tarafından davalı adına tanzim edilen faturalardan sadece 03.12.2020 tarihli … sıra noldu 1.378,90 TL tutarlı faturanın davalı yasal defter kayıtlarına işlenmediği, bahse konu fatura haricindeki tüm faturaların her iki taraf yasal defterlerinde de kayıtlı olduğu, fatura adet ve tutarlarının birbirini doğruladığı, taraf ticari defter kayıt ve belgeleri arasında davalı ödemesine rastlanılmamış olup, taraflarına da ödeme/tahsilat belgesi de ibraz edilemediğini, davacı/satıcı tarafın BA-BS bildirim yükümlülüğüne girmeyen “03.12.2020 – tarihli … sıra no.lu 1.378,90 TL tutarlı fatura” ve fatura içeriği malı davalı yana usulüne uygun olarak tebliğ ve teslim ettiğine dair bir imza veya belgeye rastlanılmamış olup, salt olarak faturanın davacı şirket yasal defter kayıtlarında yer almasının alacağın varlığına delil teşkil etmediğini, bu cihetle ispat külfetinin davacı yana ait olduğunu, davacı şirket tarafından takibe konu edilen 03,12.2020 tarihli … sıra no.lu 1.378,90 TL tutarlı fatura ve fatura içeriği malın davalıya usulüne uygun olarak tebliğ ve teslim edildiği kanıtlandığı takdirde takip tarihinde davalıdan 23.863,07 TL alacaklı olacağı, aksi takdirde takip tarihinden her iki taraf yasal defter kayıtlarında yer alan faturalar karşılığında davalıdan 22.484,17 TL alacaklı olacağı,” yönünde kanaat bildirildiği görülmüştür.
Dava, fatura alacağının tahsili için girişilen icra takibine yönelik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Kanunda aksine bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her birinin, hakkın dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olması (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olması (HMK 190) kuralı nazara alınarak, davaya konu malın davalıya teslim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığından, ödeme olgusundan lehine hak çıkaracak taraf olan davalı taraf, iddianın ileri sürülüş şekline göre malın bedelsiz verildiğini ispat yükü altındadır.
Davalı, davaya konu faturalardan 19.068,54 TL miktarlı malın davacı tarafından bedelsiz verildiği iddiasına dair davacı tarafından dava dışı, davacının akrabası olduğunu bildirdiği …’ya gönderilen “Ablam iki üç ay ne ihtiyacın olursa bana söyle dükkan hediyesi olarak yollıcam…Aklına birşey gelmesin…Mal isteyebilir miyiz diye…Abla…Allah gönlüne göre versin…” şeklindeki bir elektronik mesaj ile tanık deliline dayanmıştır.
Dava konu uyuşmazlığın miktarına göre iddianın tanıkla ispata elverişli olmaması ve davacının da tanık dinlenilmesine açık muvafakatinin bulunmamasına göre HMK’nın 201. maddesi gereğince iddianın, delil başlangıcına dair HMK’nın 202. maddesi saklı kalmak üzere, tanıkla ispatının olanaklı olmadığına tereddüt bulunmamaktadır. Davalı tarafından delil başlangıcı olarak davacı şirket yetkilisi tarafından davalının akrabası olan dava dışı …’ya gönderilen bir elektronik mesaja dayanılmış ise de, HMK’nın 202/2. madde hükmünce delil başlangıcından bahsedilebilmesi için iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgenin bulunması gerektiği sabittir. Ne var ki HMK’nın 318. maddesi gereğince cevap dilekçesindeki iddia ve sunulan deliller çerçevesinde yapılan değerlendirmede, mezkur elekronik mesajın muhatabının dava dışı, davalının akrabası olan ve davacı ile arasında ayrı bir ticari ilişkinin de olduğu anlaşılan … olduğu ve içerik itibarıyla da davacının davalıya 19.068,54 TL miktarlı malı ücretsiz verdiğini muhtemel gösterir mahiyette olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak mahkememizce delil başlangıcı olarak kabul edilmemiş, davalının tanık dinletme istemi yerinde görülmemiştir.
Öte yandan tanık delili de takdiri delillerden olup dosya kapsamına bakıldığında mahkememizce tayin edilen mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 01/06/2022 tarihli bilirkişi raporu ile de ortaya konulduğu üzere tarafların incelenen ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve kayıtların birbiri ile uyumlu olduğu, uyuşmazlık konusu faturaların davalının kendi ticari defter ve kayıtlarına da işlendiği ve incelenen ticari defterlerde taraflar arasında bedelsiz mal alımına dair bir kayda yer verilmediği ve davacının davalıya 23.863,07 TL kadar borçlu olduğunun kayıtlı olduğu, 1.378,90 TL miktarlı faturanın da davalı tarafından kabul edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davalının bedelsiz mal alımına dair savunması ile kendi tuttuğu ticari defter kayıtlarının da çeliştiği görülmektedir. Kesin delil mahiyetindeki davalının ticari defterlerindeki kayıtlar kendi aleyhine delil oluşturur; ticari defter ve kayıtların aksi de ancak senet veya diğer kesin delillerle ispat edilebilir (HMK md. 222/3). Davalı tarafından ticari defter ve kayıtların aksini ispata elverişli yazılı, kesin bir delil sunulmamış; mahkememizce cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı anlaşıldığından dosya kapsamına göre hatırlatılması üzerine yemin deliline dayanılmıştır.
Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “yemin” HMK’nın 225 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 225. maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (HMK md. 226). Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf da yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin kesin delildir (Emsal: Yargıtay 8. HD.’nin, 05.10.2020 tarih ve 3041/5779 sayılı ilamı). Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davalının yemin teklifi üzerine davacının yemine iştirak ederek, davalının yemin teklifine göre, 05/11/2020-26/01/2021 dönemi 15 fatura karşılığı 19.068,54-TL tutarlı malın aralarındaki ticari ilişkiye istinaden davalıya ücretsiz verilmediğine dair yemin etmiş olup mevcut hukuki durum karşısında davalı, bedelsizlik iddiasını yemin delili ile de kanıtlayamamıştır.
Sonuç olarak; tüm dosya kapsamı, kayıt ve belgeler ile usul ve yasaya uygun olarak alınan denetlenebilir bilirkişi raporları birlikte değerlendirilerek; HMK’nın 222/3. maddesi hükmünce kesin delil niteliğini haiz ve tarafların birbiri ile uyumlu ticari defter ve kayıtlarına göre davacının takibe konu faturalar dolayısıyla davalıdan takip tarihi itibariyle 23.869,07 TL alacağının bulunduğu ve davalı tarafından ödenmediği, böylece davalının Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2021/10230 sayılı dosyasında takibe itirazının haklı olmadığı anlaşılmakla, takibin, 23.869,07 TL asıl alacak yönünden iptali ile, takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte devamına karar vermek gerekmiştir. Davacının icra inkar tazminatı istemine gelince; itirazın iptâli davasında İİK’nın 67/2. maddesi hükmünce borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için alacağın likit ve borçlunun itirazının da haksız olması gerekir. Mevcut hukuki durum karşısında davalının takibe itirazının haklı olmadığı ve takibe konu alacağın muayyen ve likit nitelikte bulunduğu değerlendirilmekle davacı lehine asıl alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 4.772,62 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak, son tahlilde davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile; davalının Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2021/10230 sayılı takibe itirazının 23.863,07 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte devamına,
2-%20 icra inkar tazminatı olan 4.772,62 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gereken 1.630,08 TL harçtan peşin alınan 288,21 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.341,87 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından başlangıçta yatırılan 59,30TL başvurma harcı ve 288,21 TL peşin harç olmak üzere toplam 347,51 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 109,85 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.109,85 TL olan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar yönünden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.560,00 TL arabulucu ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.
24/01/2023
Katip …
¸
Hakim …
¸