Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/503 E. 2022/45 K. 25.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/503 Esas – 2022/45
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/503 Esas
KARAR NO : 2022/45

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 24/01/2017
KARAR TARİHİ : 25/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Mob……Ltd Şti’nin müvekkili sigorta nezdinde 09/11/2014 ile 09/11/2015 tarihleri arasında geçerli nakliyat emtia blok sigorta poliçesi ile sigortalı iken mobilyalarının sevki için işleteni … ve sürücüsü … olan … plakalı kamyonet ile yolculuğu sırasında … plakalı araç ile karıştığı kazada mobilyaların ezilerek kırıldığını, müvekkili şirketin hasar tutarı olan 42.625,30 TL’nin sovtaj bedeli çıkartıldıktan sonra 40.625,30 TL’sini dava dışı şirkete ödediğini, ve sevkiyatı üstlenen …’ya karşı rücu hakkının bulunduğunun tespit edildiği hasar bedelinden davalıların sorumlu oldukları ve müştereken ve müteselsilen araç sürücüsü ile birlikte karşılamaları gerektiği bildirilerek öncelikle işleten aracına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini ödenen miktarın 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılara usulüne uygun tebliğ yapılmasına rağmen cevap verilmediği görülmüş, ancak davalı …’ın duruşmaya iştirak ederek aleyhine olan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, TTK’nun 1472. Madde hükmü uyarınca davacı sigortacının ödediği miktarı ödediği maddi hasar tutarını davalılardan halefiyeti kapsamında rücuen tahsiline ilişkin alacak isteğidir.
Mahkememizce verilen …. Karar sayılı kararda özetle; davacı sigortacı tarafından rücu talebinin yalnızca davacının sigortalısının akidine karşı ileri sürülebileceği, bilirkişi raporundaki yanılgıya katılınmış ve kusurlu olması nedeniyle sürücü …’a da rücuen dönülebileceği kanaati ile hüküm tesis edildiği, oysa sigortacının yanlar arasındaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde yalnızca sigortalısına rücuen dönme hakkı bulunduğu, kararın bu yönden hatalı olduğu hususunun gerekçe yazılırken fark edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 40.625,00 TL’nin ödeme tarihi 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan …’dan alınarak davacıya verilmesine, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Ankara BAM 20. Hukuk Dairesi’nin …Karar sayılı ilamında; “Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince tefhim edilen kısa kararda, “Davanın kabulü ile 40.625,00 TL’nin ödeme tarihi 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine” denildiği halde gerekçeli kararda, sigortacının yanlar arasındaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde yalnızca sigortalısına rücuen dönme hakkı bulunduğu ve kısa kararın bu yönden hatalı olduğu hususunun gerekçe yazılırken fark edildiği gerekçesiyle hüküm altına alınan tazminattan yalnızca davalı … sorumlu tutulmuş, diğer davalı yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir. Bu durum, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, hükmün gerekçesi ile sonuç kısmı arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir. Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkemece verilen kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. ” denilmek suretiyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dosyanın tetkikinden, istinaf aşamasında davacı vekili tarafından sunulan 06/11/2019 tarihli dilekçede, davalı … yönünden verilen red kararının kaldırılması amacıyla müvekkili şirket adına yapmış oldukları istinaf başvurusundan davalı ile sulh olunması nedeniyle yargılamanın daha fazla uzamaması amacıyla feragat ettiklerini beyan ettiği, davacının istinaftan feragat yetkisinin bulunmaması sebebiyle talebinin reddedildiği anlaşılmıştır. Mahkememizce Ankara BAM 20. Hukuk Dairesi’nin ….Karar sayılı ilamını takiben yapılan yargılamanın 21/12/2021 tarihli duruşmasında davacı vekili tarafından, ilk kararda hükmedilen tutarı …’dan tahsil ettiklerini, sulh olmaları sebebiyle … yönünden davanın konusuz kaldığını beyan ettiği, 25/01/2022 tarihli duruşmada ise her iki taraf vekilinin de davacıya ilk kararda hükmolunan tutara ilişkin olarak yapılan ödemeyi kabul ettikleri anlaşılmıştır.
Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 6098 sayılı TBK.nın 162 ve 163. maddelerine göre borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 88/1 maddesinde trafik olayı nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. 6098 sayılı TBK.nın 167. maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur. Trafik kazasından kaynaklanan cismani tazminat ve manevi tazminat istemli davada, sürücü, işleten ve sigorta şirketi arasında, müştereken ve müteselsilen sorumluluk bulunduğundan, davacı taraf zararını davalılardan müştereken ve müteselsilen talep edebilir. Benzer şekilde zarar gören bakımından halefiyete dayalı rücuen tahsile ilişkin bir davada da aynı ilkelerin geçerli olacağı tabiidir. Müşterek ve müteselsil borçlulardan birisi tarafından yapılan ödemenin sonuçları ise TBK’nın 166. maddesinde düzenlenmiş ilgili madde de, “(1)Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. (2)Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. (3)Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu çerçevede, zarar görenin zararlarından sürücü, işleten ve sigorta şirketi müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğundan yapılan ödeme kadar, diğer borçluların da borcundan kurtulması TBK’nın 166/1. maddesinin gereği olup, bu madde kapsamında diğer müteselsil borçluların ancak tazminat alacağına karşılık yapılan ödeme kadar borcundan kurtulacağı muhakkaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı sigorta şirketinin 14/10/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle sigortalısına ödediği 40.625,00 TL’nin davalılar sürücü … ile işleten …’dan müşteren ve müteselsilen rücuen tahsili istemli olarak ikame edilen davada mahkememizce verilen ilk kararda, davanın kabulü ile 40.625,00 TL’nin ödeme tarihi 20/11/2015 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalılardan …’dan alınarak davacıya verilmesine, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verildiği, takiben istinaf aşamasında davalı … tarafından davacı yanca talep edilip mahkememizce ilk kararda hükmolunan miktarın davacıya ödendiği konusunda, tarafların bu konudaki kabulü de gözetilerek, bir tereddüt bulunmadığı ve yapılan ödemenin yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla; davalı sürücü … tarafından yapılan ödemenin TBK’nın 166. maddesi gereğince diğer davalı işleten …’ya da sirayet edeceğinin ve onu borçtan kurtaracağının tabii bulunmasına göre her iki davalı bakımından da davanın konusu kalmadığından esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Bu karar nedeniyle alınması gerekli 80,70 TL harcın peşin ödenen 693,78 TL ‘den indirilmesiyle artan 613,08‬ TL ‘nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Sarf edilmeyen avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 25/01/2022