Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/492 E. 2021/418 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/492 Esas – 2021/418
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS SAYISI : 2020/492
KARAR SAYISI : 2021/418

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/10/2020
KARAR TARİHİ : 06/07/2021
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili idare ile davalı şirket arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığını, çalışan personelden …’un işten çıkarılması sonucunda … Mahkemesinin … sayılı dosyasıyla işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibariyle kesin olarak verilen sonuç kararı sonrası Ankara … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 12.869,88 TL ödeme yaptığını, aynı şekilde işçi … yönünden … Mahkemesinin … sayılı dosyasıyla işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibariyle kesin olarak verilen sonuç karar miktarının Ankara … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 12.854,36 TL ödeme yapıldığını, aynı şekilde işçi … yönünden … Mahkemesinin …. sayılı dosyası ile işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibariyle kesin olarak verilen sonuç kararın Ankara … İcra Müdürlüğünün …. sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 12.870,46 TL ödeme yapıldığını, aynı şekilde işçi … yönünden … Mahkemesini …. sayılı dosyası ile işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibari ile kesin olarak sonuçlanıp kararın Ankara … İcra Müdürlüğünün…. sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 12.859,29 TL ödeme yapıldığını, aynı şekilde işçi…. yönünden … Mahkemesinin …. sayılı dosyasında işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibari ile kesin olarak sonuçlanıp kararın Ankara … İcra Müdürlüğünün …. sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 12.756,51 TL ödeme yapıldığını, aynı şekilde işçi….. yönünden … Mahkemesinin … sayılı dosyasında işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibariyle kesin olarak verilen sonuç kararının Ankara … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 12.859,29 TL ödeme yaptığını, aynı şekilde işçi …yönünden …. Mahkemesinin ….sayılı dosyası ile işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibariyle kesin olarak verilen sonuç kararıyla Ankara … İcra Müdürlüğünün …. sayılı takip dosyasında takibe konu edildiği ve netice olarak müvekkili idarenin 12.859,29 TL ödeme yapıldığı, aynı şekilde işçi …. yönünden … Mahkemesini …. sayılı dosyası ile işçilik alacakları konusunda açılan davanın miktar itibariyle kesin olarak verilen sonuç kararın Ankara … İcra Müdürlüğünün …. sayılı takip dosyasında takibe konu edildiğini ve netice olarak müvekkili idarenin 9.702,89 TL ödeme yapıldığını bildirmiş, bu ödemeler nedeniyle toplam 99.631,97 TL kurum alacağının davalı şirketin sorumlu olmasına rağmen kendilerince ödendiğinden bahisle ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında tanzim edilen ihale sözleşmesi gereği müvekkili şirketin dava dışı işçilere ödenen kıdem ihbar yıllık izin fazla mesai ücreti alacağı kalemlerinden sorumluluğu bulunmadığını, bu işçilerin 4857 sayılı iş kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek davacı bünyesinde de çalışan elemanlar olduğunu dikkate alınmasını, kaldı ki 22/02/2019 tarihinde resmi gazetede yayınlanan hükümler gereği işçiye ödenen alacak kalemlerinin müvekkili şirketten rücuen tazmininin talep edilemeyeceğini, bunun dayanağının 10/04/2015 tarihli kıdem tazminatı ve diğer işçi alacaklarının alt işverene rücu edilebileceğine ilişkin bir düzenleme olmadığından davacı taleplerinin dayanaksız bulunduğunu ve sorumluluğun davacı …’ye ait olduğunu nitekim hizmet alımları kapsamında istihdam edilen işçilerin kıdem tazminatları ödemesinin ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından yapılacağına dair 5 ve 8. madde hükümlerinin dikkate alınmasını, sözleşmenin bu tarihten sonra imzalanmış olduğunun gözetilmesine ve genelgeye aykırı talebin ve davanın reddi gerektiğini, nitekim davacı yanın Ankara ….. ATM’nin …. esas sayılı dosyasında teminatın iadesi konulu davada …’nin müvekkili şirket ile birlikte işçilik alacaklarından iş oranda sorumlu olduğunu ikrar ettiğini, …’den kaynaklı fesihler neticesi müvekkilinin bu şekilde zarara uğradığını, talebin zamanaşımına uğrayıp faiz ve başlangıç tarihini de kabul etmediklerini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, asıl işveren davacı kurumun hizmet alımı yapılan alt işveren davalı taraf bünyesinde çalışan işçilerine ödediği kıdem tazminatı ve diğer işçilik haklarından kaynaklı bedellerin kesinleşen ilamlar neticesi ödenmesini takiben sözleşme ve eki şartname hükümleri çerçevesinde rücuen tahsili isteğine ilişkindir.
Davada tarafların ticari alacağın rücu isteğine olup tarafların tacir bulunduğu anlaşılmış, mahkememizin TTK 4. ve 5.madde hükümleri uyarınca davayı görmekte görevli bulunduğu belirlenmekle bu itiraz yerinde görülmemiştir.
Diğer yönden davalıların hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazları yanlar arasındaki sözleşmenin uygulanmasından kaynaklı olup 2 yıllık ve 10 yıllık süreler tamamlanmadığından reddedilmiş işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6.maddesinde “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur” hükmü bulunmaktadır.
Davacı ile davalı arasında imzalanan hizmet alımlarına ait tip sözleşme uyarınca asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmakta olup davacı asıl işveren alt işverinin işçilerini karşı o işyeri ile ilgili olarak iş kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle davalı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup dış ilişkide (dava dışı işçilere karşı) asıl ve alt işverenler müteselsilen sorumlu iken iç ilişkide (müteselsil sorumlu borçlular arasında) nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler.
Nitekim Borçlar Kanununun 146.maddesi kapsamında müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun ödediği miktarı iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebilecektir.
Davada uyuşmazlığın; asıl işveren davacı tarafından dava dışı işçiler yönünden ödenen hesaplanarak kıdem tazminatı ve diğer işçilik haklarından kaynaklı miktarlar toplamına ilişkin olarak yapılan ödemelerin davalı şirket nezdinde çalışılan dönemlere ilişkin olarak davacı ile davalı arasında imzalanan süreli sözleşme hükümlerine göre miktarının yerindeliği ve rücu edilebilir olup olmadığının tespiti noktalarında olduğu tespit edilip tahkikat sürdürülmüştür.
Bu uyuşmazlık noktalarına ilişkin olarak rücu kapsamında davalı yanın çalıştırdığı işçilerin dönemlerine denk gelen miktarların ve sorumlulukların belirlenmesi için dosya uzman bilirkişiye tevdi edilmiş ve rapor alınmıştır.
20/05/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı ile davalılar arasında Özel Güvenlik hizmetlerine yönelik birim fiyat hizmet alımı sözleşmesi imzalandığını, dava dışı işçilerin belirli dönemlerde halinde davalı bünyesinde çalıştıklarını, davacının asıl işveren, davalıların ise alt iş veren konumunda dava dışı işçilerin kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacakları nedeniyle müteselsilen sorumluluklarının bulunduğunu, ancak rücuya ilişkin bu talepte yanlar arasındaki sözleşmelerin 22.maddesinde yer alan sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştırılacak personele ilişkin sorumluluklar başlığı altındaki hükümde ve yine teknik şartnamenin 14.6 maddelerinde hükümlerin yer almasına göre tüm sorumluluğun davalı firmaya yüklendiği yapılan hesaplamada davalının işçileri çalıştırdığı dönemlere ilişkin kıdem ve işçilik alacaklarının kesin hüküm ile takiplere dayanak yapıldığı, davacının toplam dava konusu ödendiği belgelendirilen bu miktarı veya takdir edilir ise 1/2’sini talep edebileceği, mahkemece rücuu konusunda değerlendirmenin sonuç takdirinin mahkemeye ait olduğu açıklanmıştır.
Mahkememizce toplanan kanıtlar ve yanlar arasındaki sözleşme hükümlerine göre; kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarına dair tip sözleşme hükümlerine göre davalının dava dışı işçilerin tüm işçilik haklarını karşılamaları gerektiği ve bunun aksine bir sözleşme hükmünün de bulunmadığı anlaşılmakla, ödeme tarihine göre bilirkişi raporunda açıklanan ve net ödenmesi gereken toplam miktar olan 99.631,97 TL’nin davalıların dava dışı işçiyi çalıştırdıkları döneme denk gelir şekilde yukarıda anılan yasa hükümleri uyarınca davalı şirketlerin sorumlu bulunduğu anlaşılmakla ve bu sorumluluğun davacı ile paylaşılamayacağı kanaatine varıldığından davalılardan tahsili ile temerrüdün oluştuğu ortak ödeme tarihi olan 01/08/2019 tarihinden itibaren talep gibi avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı yana verilmesi yönünde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kabulü ile rücu alacağına konu 99.631,97 TL’nin 01/08/2019 ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Bu karar nedeniyle alınması gerekli 6.805,85 TL harçtan peşin alınan 1.701,47 TL’sından indirilmesiyle eksik 5.104,38 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.320,00-TL arabulucu ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan 1.636,50 TL yargılama gideri ile 1.755,87 TL harç masrafı toplamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Davacı kendisini davada vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 13.415,03 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Sarfedilmeyen avansın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı HMK’nun 345.m. gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstinaf başvuru yolu açık olmak üzere yapılan yargılama sonunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/07/2021