Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/393 E. 2022/63 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/393 Esas
KARAR NO : 2022/63

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 08/09/2020
KARAR TARİHİ : 01/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil banka ile … arasında bağıtlanan sözleşme gereğince, borçlu …’e 20/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandırıldığı, davalılardan … 275.000,00 TL tutara kadar müteselsil kefalet olarak sorumlu olmak kaydıyla söz konusu kredi sözleşmesine kefalet verdiğini, sözleşme borçlusu …’in sözleşme hükümlerini yerine getirmemesi ve biriken borçlarını ödememesi nedeniyle …. yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesinin hem asıl borçluya hem kefile gönderildiğini bu tebliğlere rağmen herhangi bir borca ya da başkaca bir unsura itirazda bulunmadığını, borçların ödenmemesi üzerine Ankara … Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, 08/07/2020 tarihinde takibin itiraz nedeniyle durdurulmasına karar verildiğini belirterek Ankara … Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin takip telebinde yazılı şartlarda devamını mahkememizden talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalılar vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; banka tarafından talep edilen asıl alacak adı altındaki 228.500,49 TL’nin dayanağının belirsiz olduğunu, faiz miktarının da fahiş olduğunu ve faiz başlangıç tarihinin sözleşmeye uygun olmadığını, hesap kat ihtarnamesinin kredi sözleşmesindeki belirtilen adrese tebliğ edilmediğini, davacı bankanın genel kredi sözleşmesi uyarınca gerek menkul rehni ve ipotek ile alacağını güvenceye almış olmasına rağmen ipoteğin paraya çevrilmesi ile alacağın tahsili yoluna gitmeden doğrudan kefil olarak müvekkilleri aleyhine ilamsız icra yolu ile takibe gitmesinin ve müvekkiline karşı icra takibi yapmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, kredi sözleşmenin tek taraflı hazırlandığını ve matbu bir şekilde doldurulduğunu, davacı bankanın sözleşmeyi müzakere etmeden hazırlamış olduğu sözleşme hükümlerinin haksız şart oluştuğunu bu nedenle davacının davasının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddi ile davacının % 20 ‘den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, yanlar arasındaki genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların dayanağı tüm deliller getirtilip dosyaya eklenmiş, davanın dayanağı olan Ankara … Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası celp edilmiş, konusunda uzman bankacı bilirkişiye dosya tevdi edilerek HMK’nın 218 ve 274. madde hükümleri uyarınca yerinde inceleme ve belge örnekleri alma yetkisi de verilip, rapor alınmıştır.
Davanın dayanağı olan Ankara … Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasının yapılan incelemesinde özetle; 203.731,94-TL asıl alacak, 22.957,69-TL işlemiş faiz, 1.688,79-TL BSMV, 122,10-TL yapılandırma komisyonu olmak üzere toplam 228.500,49-TL üzerinden 16/06/2020 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibinin davalının borca itirazı üzerine durdurulduğu görülmüştür.
Bilirkişi raporuna özetle; davalı … adına davacı banka tarafından 250.000 TL limitli kredi açılarak taksitli ticari kredinin kullandırıldığı, bankaca kredi teminatı olarak alınmış ipotek olmadığı, davalının mevcut borcu ödememesi üzerine hesabın kat edildiği, davalının tacir olduğu ve kullandığı nakit kredinin taksitli ticari kredi olduğu, borçlunun kefili …’un banka tarafından düzenlenen 250.000,00 TL Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinden Müteselsil kefil olarak 275.000 TL bedel üzerinden müteselsil kefalet imzasının mevcut olduğu, kefilin eş rızasının alındığı Genel Kredi Sözleşmesinde tarih ve tutar yazılması suretiyle muvafakat verdiği, hesap kat ihtarnamesinin asıl borçlu …’e 21/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, hesap kat ihtarnamesinin kefil …’e tebliğ çıkarıldığı, tebliğin görülmediği, ticari kredilerin faiz oranlarının TCMB’ye bildirildiği, akdi faiz oranının 16/09/2019 tarihinde % 15,50 olduğu, 14/02/2020 tarihinde %11,50 olduğu, TCMB’ye bildirimlerin 2020 yılından itibaren digital ortamda yapıldığı, temerrüt faiz oranın cari faiz oranının %100 fazlası olarak Genel Kredi Sözleşmesi’nde yer aldığı, ancak bankanın gecikme faizini %50 oranın da altına da faiz oranı uygulandığı, müşterinin banka ile imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesinde bankacılık ve sigortacılık gider vergisinin (%5), masraf vb. giderlerin müşteri tarafından kabul edildiğine dair açık hükümler mevcut olduğu, bankanın faiz uygulamalarının mevzuata ve bankacılık teamüllerine uygun olduğu, takip tarihi itibariyle davacı bankanın alacağının asıl alacak 203.731,91 TL olduğu, muacceliyetten takip tarihine kadar temerrüt faizi olarak 22.957,69 TL olduğu, temerrüt faizinin %5 BSMV’si olarak 1.688,79 TL olduğu, yapılandırma komisyonu olarak 122,10 TL bankanın alacaklı olduğu, toplam nakit alacağın 228.500,49 TL olarak hesaplandığı, kefilin kefaletinden dolayı 228.500,49 TL nakit borçtan sorumlu olduğu, bankaca takip talebinde ticari kredi için talep edilen yıllık faiz oranı %14,95 ‘nin sözleşmeye ve mevzuata uygun olduğu yönünden görüş beyan ettiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, kayıt ve belgeler ile gerekçeli ve denetime açık olmakla hükme esas alınmasına karar verilen bilirkişi raporu birlikte değerlendirilerek; davacı bankanın davalı …’den takip talebindeki gibi 203.731,94-TL asıl alacak, 22.957,69-TL işlemiş faiz, 1.688,79-TL BSMV, 122,10-TL yapılandırma komisyonu olmak üzere toplam 228.500,49-TL alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Müteselsil kefil …’e gelince; 6102 sayılı TTK’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde: “Ancak, kefil ve kefillere, tahahhüt veya ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüt faizi yürütülemez.” hükmüne yer verilmiştir. TTK yasa tasarısının 7. maddesinin 1. fıkrasına eklenen 2. cümle ilgili olarak kanunlaşma sürecinde verilen önerge ve kanunun gerekçesinde kefile alacağın ve borcun yerine getirilmediğinin ihbarı gerektiği, ihbar edilmeden asıl borçlunun temerrüdü yönünden kefillerden temerrüt faizi istenemeyeceği belirtilmiştir. Eklenen bu fıkra 6762 sayılı Eski TTK’nunda bulunmayan yeni bir hükümdür. 6102 sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu dönem içerisindeki kefillere yönelik alacağın tahsili yönündeki hukuki işlemlerde bu hükmün uygulanması gerekir. Buna göre asıl borçlunun borcunu ödemediği müteselsil kefile ihbar edilmedikçe asıl borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşan temerrüt faizinden müteselsil kefil sorumlu tutulamaz. Ancak kefil kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağından kendi temerrüdü sonucu ortaya çıkan temerrüt faizleri ve fer’ilerinden sınırsız olarak sorumlu tutulabilir (Emsal: Yargıtay 19. HD.’nin, 12.06.2019 tarih ve 2018-3501/3769). Dava konusu dosyada banka tarafından davalı müteselsil kefil …’e gönderilen ihtarnamenin gönderildiği adresin kredi sözleşmesinde yazılı adres olmadığı, mernis adresi olduğu anlaşılmıştır. Mernis adresine yapılan tebligatın iade gelmesi halinde Tebligat Kanunu’nun (TK) 21/2 maddesine göre işlem yapılması gerekir. Ancak dava konusu olayda tebligatın iade geldiği ve daha sonra mernis şerhli yeniden tebligat çıkarılmadığı ve TK’nın 21/2 maddesine göre işlem yapılmadığı, dolayısı ile usulüne uygun bir tebliğin olmadığı, aksinin de davacı tarafından ispat edilemediği anlaşılmıştır. Sonuç olarak davalı müteselsil kefil …’e hesap kat ihtarnamesi usulüne uygun tebliğ edilememiş, davalı icra takip tarihi itibarıyla temerrüde düşmüş olup, açıklanan gerekçelerle davalının icra takibinden önceki temerrüt faizinden ve ferilerinden sorumlu tutulması mümkün olmadığından, bu davalı yönünden takibin 203.731,91 TL asıl alacak üzerinden iptaline karar verilmesi gerekmiştir. İcra takibinde talep edilen faizin taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olduğu görülerek, davalılar yönünden yukarıda belirtilen alacak miktarları üzerinden takibin aynı koşullarda devamına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacının icra inkar tazminatı istemine gelince; itirazın iptâli davasında İcra İflas Kanunu’nun 67/II maddesi hükmünce borçlunun icra inkâr tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için alacağın likit ve borçlunun itirazının da haksız olması gerekir. Mevcut hukuki durum karşısında davalının takibe itirazının haklı olmadığı sabit olup takibe konu alacak ve ferilerin genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığından likit (bilinebilir, belirlenebilir) nitelikte olması sebebiyle (Emsal: Y. 19 HD., 28/01/2019 tarih, 2012-13774/1542 sayılı kararı) davacı lehine hükmolunan takip konusu alacağın %20’si olan 45.700,00-TL’nin davalı …’un 40.746,00-TL’sinden sorumlu olması kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekmiş, son tahlilde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın Kısmen kabulü ile; Ankara … Müdürlüğünün … Esas sayılı takibe davalı … … itirazın 203.731,91 TL asıl alacak, 22.957,69 TL işlemiş faiz , 1.688,79 TL BSMV, 122,10 TL yapılandırma komisyonu olmak üzere toplam 228.500,49 TL üzerinden, davalı …’un itirazının 203.731,91 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin aynı koşullarda devamına,
2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
3-%20 icra inkar tazminatı olan 45.700,00 TL ‘nin davalı …’un 40.746,00 TL ‘sinden sorumlu olması kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,
4-Alınması gereken 15,608,86 TL harçtan peşin alınan 2.759,72 TL’nin mahsubu ile bakiye 12.849,14‬ TL harcın (davalı …’un 11.157,2‬0‬ TL harçtan sorumlu olması kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
5-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin (davalı …’un 1.212,58 TL’sinden sorumlu olması kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından başlangıçta yaptırılan 2.759,72 TL peşin harç ile 54.40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.814,12‬ TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre 24.445,03 T TL ücreti vekaletin (davalı …’un 22.711,23 TL’sinden sorumlu olması kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’ne göre 5.100,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 132,5 TL tebligat gideri ve 850,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 982,5‬ TL yargılama giderinden (davalı …’un 876 TL’sinden sorumlu olması kaydı ile) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalılar tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
11-Sarfedilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair tarafların yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 01/02/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸