Emsal Mahkeme Kararı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/32 E. 2022/426 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

T.C.
ANKARA
13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/32 Esas
KARAR NO : 2022/426

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2020
KARAR TARİHİ : 24/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili şirket arasında 25/09/2007 tarihinde akdedilen akaryakıt bayilik sözleşmesinin, 08/03/2011 tarihinde 5 yıl süreli olarak yenilendiğini, davalının sözleşme gereği üstlendiği edim ve taahhütleri yerine getirmediği gibi, …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hiçbir haklı hukuki gerekçe göstermeksizin bayilik sözleşmesini feshettiğini bildirdiğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından gönderilen …. yevmiye numaralı ihtarname ile cezai şart ve kar mahrumiyeti ödenmesi, teslim edilen demirbaşların iade edilmesi talebinde bulunulmuş ise de bir ifada bulunmadığını, bu nedenle Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine ikame edilen davada mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilerek cezai şart alacağı nedeniyle 4.000,00 TL’nin müvekkili şirkete ödenmesine karar verildiğini, kararın kar mahrumiyetine de karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Yargıtay 19. HD.’nin 2016/16609 E. sayılı ilamı ile bozulmasını takiben Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden 5.000,00 TL kar mahrumiyetinin de müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, bayilik sözleşmesi ve eki niteliğinde olan taahhütname ile davalının her yıl kendi içerisinde değerlendirilmek kaydıyla yıllık asgari 250 m3 (210 ton) beyaz ürün (motorin ve benzin satın alma taahhüdünde bulunduğunu, bu taahhüdün altında kalması halinde beher eksik ton başına, ödeme tarihindeki TCMB döviz satış kuru üzerinden olmak üzere beyaz ürünler için 50 USD karşılığı TL’yi ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, akaryakıt bayilik sözleşmesinin 14/b maddesi gereğince ise akde muhalefeti dolayısıyla sözleşmeyi feshetmesi halinde sözleşmedeki diğer cezai şartlar haricinde sözleşmenin fesih tarihindeki 100 ton kırsal motorinin Kırıkkale depo satış fiyatı kadar cezayı ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalıya ait defter ve kayıtlar incelendiğinde sözleşme tarihinden fesih tarihine kadar 37 ton beyaz ürün aldığının anlaşıldığını, bu nedenle müvekkili şirketin mahrum kaldığı karın ve cezai şartın tahsili için işbu ek davayı açmak zorunda kaldıklarını bildirerek şimdilik kar mahrumiyetinden kaynaklı zararın 5.000,00 TL’si ile cezai şartın 5.000,00 TL’si olmak üzere toplamda 10.000,00 TL’nin Ankara 53. Noterliği vasıtasıyla keşide verilen 21/06/2011 tarih ve 17877 yevmiye numaralı ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tazminini talep ve dava ettiği; davacı vekilince sunulan 08/03/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile kar mahrumiyeti talebi yönünden 5.000,00 TL olan dava değerini 50.000,00 TL’ye, cezai şart talebi yönünden 5.000,00 TL olan talebini 250.000,00 TL’ye arttırarak dava değeri toplamını 300.000,00 TL olarak belirlediği anlaşılmıştır.
CEVAP: Davalı vekilinin mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından müvekkiline karşı aynı sebeplere dayanılarak daha önce de dava açıldığını, Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından … Esas sayılı davanın henüz temyiz aşamasında olduğundan huzurdaki davanın derdestlik sebebiyle reddedilmesini gerektiğini, acentelik sözleşmelerinde alacaklara uygulanan zamanaşımının 5 yıl olduğu göz önüne bulundurulduğunda ise talep edilen alacakların zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, esas bakımından ise davacının taraflara arasındaki güven ilişkisini zedeleyerek sözleşmenin feshine neden olduğunu, davacının da 10.000 lt yer tankı verme edimini yerine getirmediğini, cezai şart talebinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, talep edilen cezai şart miktarının fahiş miktarda olduğunu, müvekkilinin mahvına neden olabilecek nitelikte olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve kar mahrumiyeti istemlerine ilişkindir.
Taraflarca dayanılan deliller toplanmış, Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosya sureti celp edilmiş, davalı bakımından vergi dairesi kayıtları ile UYAP sorgusu ile belirlenen gayrimenkul ve araç kayıtları dosyaya kazandırılmıştır.
Davacı tarafından aynı konuda açılan kısmı davaya ilişkin olarak Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde tesis edilen 21/03/2013 tarih ve 2013/47 Karar sayılı ilam ile; “…görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda, sözleşmenin haksız feshedilmiş olduğunun kabulü halinde davacının 50.401,50 USD kar mahrumiyeti zararı, 404.788,80 TL cezai şart alacağı bulunduğu görüşü bildirilmiştir… Davalı taraf 08/03/2011 tarihli bayi adayı bilgileri başlıklı belgenin sözleşmenin eki niteliğinde ayrılmaz parçası olduğunu belirterek belgede yazılı yer altı tankının teslim edilmemesi ve iskonto oranının uygulanmaması nedeniyle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini savunmuş ise de, 08/03/2011 tarihli bayi adayı bilgileri başlıklı belgenin bayilik başvurusu için hazırlanmış aday bilgilerini içeren belge olduğu, sözleşmenin bu belgeden sonra düzenlendiği, sözleşme hükümlerinde yer altı tankının ve iskonto oranının yer almadığı, bayi adayı bilgileri başlıklı belgenin mevcut haliyle sözleşmenin eki olmadığı, anılan belgenin davacı tarafı bağlayıcı bir yönü bulunmadığından davalı tarafın sözleşmeyi fesihte haksız olduğu kanaatine varılmıştır… Sözleşmede aksi kararlaştırılmadığı için davacının kar kaybı ya da zarardan birini isteyebileceği mahkememizce davacının kar kaybı isteyemeyeceği kanaatine varılmıştır… Sözleşme kapsamında davacının cezai şart talep edebileceği, kar mahrumiyeti talep edemeyeceği sonucuna varıldığından kar mahrumiyetine ilişkin taleplerinin reddine, cezai şart alacağının talep edilen miktar dikkate alınarak kabulüne…” denilerek davacının cezai şart alacağı nedeniyle 4.000,00 TL’nin 06/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 18/02/2016 tarih ve 2015/12526 Esas, 2016/2506 Karar sayılı ilamı ile; “1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, Taraflar arasındaki uyuşmazlık 08.03.2011 tarihli bayilik sözleşmesinden ve aynı tarihli taahhütnameden kaynaklanan cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağına ilişkin olup, aralarında tam iki yanlı sözleşme söz konusudur. Dosyada mevcut ” Bayi Adayı Bilgileri” başlıklı, 08.03.2011 tarihli belgenin “Demirbaşlar” bölümünde aynen, “10.000 lt yeraltı tankı ( Bir adet tekli pompa geri alınarak) ” denilmiş olup, bu edimin ifası için belli bir süre belirlenmemiştir. Bu durumda taraflar arasında tam iki yanlı sözleşme olduğundan 818 sayılı B.K.’ nun 106. maddesi (6098 sayılı TBK 123. ve 125. maddeleri ) gereğince davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshi için davacıya edimini ifa için mehil vermeli ve onu temerrüde düşürmelidir. Ancak davalının 05.06.2011 günü keşide etmiş olduğu ihtarnamede davacıya herhangi bir süre vermeden sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği anlaşılmakla bu yönden de sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinden söz edilemeyecektir. Bu durumda mahkemece davalının sözleşmeyi haksız feshettiği dikkate alınarak bayilik sözleşmesinin feshin sonuçlarını düzenleyen 14/b maddesi ve taahhütnamenin 2. maddesi kapsamı karşısında davacının cezai şartla birlikte kar mahrumiyetini de talep edebileceği dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kar mahrumiyeti talep edilemeyeceğinden bahisle bu kalem istemin reddinde isabet görülmemiştir.” denilmek suretiyle ilk derece mahkemesi kararının bozulması üzerine, Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde verilen 08/11/2018 tarih ve 2018/841 Karar sayılı karar ile; “Mahkememizce usul ve yasaya uygun olan Yargıtay Bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Somut olayda; Taraflar arasında 08.03.2011 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığı ve aynı tarihli olarak davalının davacıya taahhütname verdiği, taraflar arasında tam iki yanlı sözleşme kurulduğu, davalının 05.06.2011 günü davacıya hitaben keşide etmiş olduğu ihtarnamede herhangi bir süre vermeden sözleşmeyi feshettiği, 818 Sayılı BK’nın 106.maddesi gereğince davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshi için davacıya edimini ifa için mehil vermesi ve onu temerrüte düşürmesi gerektiği, çekilen ihtarnamede davacıya bu yönde süre verilmediğinden davalının sözleşmeyi haksız feshettiğinin kabulü gerektiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 14.b maddesi ve taahhütnamenin 2.maddesi kapsamı gereğince davacının cezai şartla birlikte kar mahrumiyetini de talep edebileceği, alınan bilirkişi raporuna göre davacının 50.401,50 USD kar mahrumiyeti zararı, 404.788,80 TL ceza şart alacağı bulunduğu, fakat davacının cezai şart nedeniyle 4.000,00-TL kar mahrumiyetinden dolayı 5.000,00-TL demirbaşlarla ilgili istekleri yönünden 1.000,00-TL talep ettiği, cezai şart ve demirbaşla ilgili istek kalemlerine ilişkin alacak isteminin mahkememizce 21.03.2013 tarihinde verilen kararlar kesinleşmiş olmakla bu kalemler yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, taleple bağlı kalınarak 5.000,00-TL kar mahrumiyetinin 06.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” denilmek suretiyle tesis edilen hükmün, davalı vekilince temyizi neticesinde Yargıtay 11. HD.’nin 13/10/2020 tarih ve 2020/3277 Esas, 2020/4054 Karar sayılı ilamı ile onanması üzerine kesinleştiği anlaşılmıştır.
Eldeki dava, taraflar arasında görülerek kesinleşen ve yukarıda safahatı özetlenen kısmi davada verilen hükme dayanılarak ek dava olarak ikame edildiğinden, eldeki davada uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle kısmi dava ve ek davanın etkisi üzerinde durulmalıdır. Her dava, kural olarak iki kısımdan; tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve kuşkusuz bağlayıcıdır. Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın redle sonuçlanması halinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağı kısmi dava kısmen kabul kısmen redle sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağı, kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir. Eş söyleyişle; kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur. Kısacası ikinci davaya bakan mahkeme, kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlıdır. Burada davalının haksızlığı olgusu artık tartışılamaz hale gelmiştir. Zira, kesin hüküm bulunan bir konuda mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce (resen) göz önünde tutulmalıdır. Açıklanan hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.1980 gün ve 1980/9-73 E. 1980/186 K., 02.06.1982 gün ve 1981/11-1130 Esas 1982/549 Karar ve 09.11.1988 gün ve 1988/15-572 Esas 1988/898 K. sayılı kararlarında da açıkça vurgulanmıştır. Kısmi davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun kısmi dava tutarını aşan bölümünün açılan ek davada mahkemeyi bağlayacak nitelikte bir kesin delil mahiyetinde olup olmadığına gelince; kural olarak, kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı gerek öğretide gerek yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Ne var ki, kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan rapor tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp, tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmişse kesin delil olarak değerlendirilmesi gerekeceği de ortadadır. Bu nedenledir ki, bilirkişi raporlarının takdiri delil oldukları kural ise de somut olay özelliklerine göre kesin delil niteliği alabilecekleri de göz ardı edilmemelidir. Nitekim, somut olayda da davacı tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan ve yukarıda ayrıntıları ile safahatı açıklanan kısmi dava taleple bağlı kalınarak sonuçlanmış; böylece davaya dayanak alınan hukuki ilişkinin varlığı saptanarak, davalının sorumluluğu da kesinleşen bu hükümle tespit edilmiştir. Bu kararın tespite ilişkin bölümünün sonradan açılan eldeki ek dava için kesin hüküm oluşturacağında kuşku bulunmamaktadır. O halde; ilk davada taleple bağlı kalınarak hükmedilen kısımdan arta kalan kısım için açılan ek davada ilk dava aşamasında kesinleşen olgular kararın tespit bölümü yönünden kesin hüküm oluştururken, karara dayanak alınan bilirkişi raporunun da kesin delil haline gelip gelmeyeceği hususu açıklığa kavuşturulmalıdır. Davalının sorumluluğunu tespit eden bu kesin hükmün içeriği, dosya safahati ve özellikle hükmüne uyulan, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün davacı yararına bozulmasına dair bozma ilamı ile kısmi davada verilen hükmü onayan Yargıtay kararının kesinleşen olguların inceleme konusu yapılamayacağı gerekçesi karşısında, kısmi davada hükme dayanak alınan bilirkişi raporu, yargısal denetimler sırasında değerlendirilmiş olup bilirkişi raporundaki tespitler gerek davacı gerek davalı yönünden kesinleşerek bağlayıcı hal almıştır. Kısmi dava için bozmaya uyularak tesis edilen mahkeme hükmü ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde toplam alacak miktarının da ortaya konulduğu ancak taleple bağlı kalınarak karar verildiği belirgindir. Sonuç olarak; somut olayda, kısmi davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun kısmi dava tutarını aşan bölümü de açılan eldeki ek dava yönünden hem tarafları hem de mahkemeyi bağlayacak nitelikte kesin bir delil mahiyetini aldığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, dava ve cevap dilekçeleri, dosyaya kazandırılan tüm kayıt ve belgeler ile kesinleşen Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki 08/03/2011 tarihli bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haklı sebep olmaksızın feshedildiği, haksız fesih sebebiyle davacının 50.401,50 USD kar mahrumiyeti zararının, 404.788,80 TL cezai şart alacağının bulunduğu, davacı tarafından açılan kısmi dava neticesinde taleple bağlı kalınarak cezai şart alacağı nedeniyle 4.000,00 TL’nin, kar mahrumiyeti zararı nedeniyle 5.000,00 TL’nin tahsiline karar verildiği, eldeki davada ise davacı tarafından sunulan ıslah dilekçesi ile kar mahrumiyeti zararı nedeniyle 50.000,00 TL’nin, cezai şart talebi alacağı nedeniyle 250.000,00 TL’nin talep edildiği, davalı vekilince zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de mülga BK’nın 125. ve TBK’nın 146. maddesi uyarınca bayilik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, bayilik sözleşmesinin 05/06/2011 tarihinde feshedildiği, eldeki davanın 15/01/2020 tarihinde ikame edilip, 08/03/2021 tarihinde ıslah edildiği anlaşılmakla davalının zamanaşımı itirazının reddi gerektiği (Emsal: Yargıtay 19. HD.’nin 18/02/2020 tarih ve 2019-2571/527 sayılı ilamı), taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin eki taahhütnamede davalının 210 ton beyaz ürün (motorin ve benzin) satın alma taahhüdünde bulunduğu, sözleşmenin 14.b maddesinde ise cezai şartın 100 ton kırsal motorin Kırıkkale depo satış tutarı olarak belirlendiği, yukarıda belirtilen ilkeler kapsamında kesinleşen bilirkişi raporuna göre davacının cezai şart alacağının 404.788,80 TL olarak hesaplandığı, davacının ise 250.000,00 TL kısmının talep edildiği anlaşılmakla, kesinleşen bilirkişi raporu yanında davalının vergi dairesi kayıtları, taşınmaz ve araç kayıtlarına dair UYAP sorgusu, taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen edimler ile cezai şart miktarı arasında fahiş düzeyde orantısızlık bulunmaması ile davacı tarafından talep edilen cezai şart miktarı bir bütün halinde değerlendirildiğinde, eldeki davada kısmi davada alınan bilirkişi raporunda belirlenen cezai şart miktarının tenkisi şartlarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılarak son tahlilde davanın kabulü ile 50.000,00 TL kar mahrumiyeti, 250.000,00 TL cezai şart olmak üzere toplam 300.000,00 TL’nin 06/07/2011 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1-50.000,00 TL kar mahrumiyeti, 250.000,00 TL cezai şart olmak üzere toplam 300.000,00 TL’nin 06/07/2011 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 20.493‬ TL harçtan peşin alınan 170,78 TL, ıslah dilekçesi ile yatırılan 4.952,48 TL’nin toplamı olan 5.123,26 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.369,74‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından başlangıçta yatırılın davada 54,40 TL başvurma harcı, 170,78 TL peşin harç, 4.952,48 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 5.177,66 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 83 TL tebligat ve müzekkere gider olan yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar yönünden karar tarihindeki AAÜT uyarınca 29.450,00 TL TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6325 sayılı yasanın 18/A maddesi gereği Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan ve yargılama giderinden sayılan Arabuluculuk Ücret Tarifesinde belirtilen arabuluculuk ücreti karşılığı olan 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
7-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Sarfedilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,

Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal 2 haftalık sürede mahkememize müracaat ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf başvuru yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.
24/05/2022

Katip …
E-imzalı

Hakim …
E-imzalı